14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2014 PERŞEMBE 14 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr E rdoğan’la görüşen Hollande, Suriye’de ‘tampon bölge’ talebine destek çıktı. ABD ve Britanya dışişleri bakanları Kerry ile Hammond da öneriye ‘kapı aralayan’ mesajlar verirken, Beyaz Saray’dan yalanlama geldi: ‘Bu şu anda değerledirilen bir mesele değil’ Hollande destek, Obama köstek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin yerinden olan insanları koruması ve evsahipliği için Türkiye ile Suriye sınırında tampon bölge yaratılmasını fikrine destek verdi” denildi. Açıklamada iki ülkenin Esad ve IŞİD’e karşı savaşmak üzere “ılımlı muhalefete” daha fazla destek ihtiyacı üzerinde de uzlaştıkları belirtildi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond da dün ortak basın toplantısında Paris’in son beyanı anımsatılarak sorulan soru üzerine tampon bölgeye “kapıyı açık bıraktılar”. Hammond, “Tampon bölge fikri ortalıkta dolaşan bir fikir. Diğer müttefiklerimiz ve ortaklarımızla birlikte tampon bölge konseptinin manasını ve nasıl işleyeceğini araştırmak zorundayız” deyip ekledi: “Fakat kesinlikle bu aşamada Dış Haberler Servisi Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Kobani saldırıları karşısında, Türk hükümetinin Suriye sınırında “tampon bölge” önerisine ilk somut destek Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’dan geldi. ABD ve Britanya dışişleri bakanları John Kerry ile Philip Hammond da öneriye “kapı aralayarak” kapsamlı biçimde değerlendirileceği mesajı verirken, bu mesajların sorulduğu Beyaz Saray ‘kırmızı kart’ çıkarttı. Sözcüsü Josh Earnest, Kerry ile Hammond’un sözleri anımsatılınca açık bir dille, “Bu şu anda değerlendirdiğimiz bir mesele değil” yanıtını verdi. Hollande’ın dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la telefon görüşmesinin ardından ofisinden yapılan açıklamada, “(Cumhurbaşkanı) Suriye’nin kuzeyinde katliamlardan kaçınılması ihtiyacında ısrarcı. ‘Bakmaya değer... ama’ bunu göz ardı etmek istemem.” Kerry de “Tampon bölge daha önceden var olan bir fikir. İncelemeye değer, çok çok yakından bakmaya değer” dedi. Suriye’den 1 milyondan fazla sığınmacının bölgede bulunduğunu, bu sorunun sadece Türkiye, Lübnan, Ürdün gibi ülkelerin sırtına atılmaması gerektiğini belirten Kerry, “Eğer Suriye vatandaşları Suriye’ye dönebilse ve sınıra yakın bölgede korunabilseler takdir edilir bir şey olurdu. Aynı zamanda hükümetin saldırılarının olmayacağı şekilde güvenliği garanti edilmeli. Dolayısıyla kapsamlı bir inceleme gerekir. Hepimiz buna yakından bakmaktan yanayız. Bu General Allen’ın bölge turunda da tartışacak” diye konuştu. obani stratejik hedef değil CNN muhabirinin Kobani’nin düşmekten kurtarılıp kurtarılmayacağını sorarken, NATO müttefiki Türkiye’nin Esad yönetiminin devrilmesi şartını koşarak harekete geç K mekteki isteksizliği anımsatması üzerine Kerry, Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile son iki günde iki kez telefonda konuştuğunu söyledi. Bugün Ankara’ya gelen IŞİD’e karşı koalisyonun başına atanan ABD’li General John Allen ile Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Brett McGurk’a atıf yapan Kerry, “Türkiye’nin rehine krizi de sona erdiğinden koalisyonda nasıl yer alacağı kısa süre içinde belirlenecek. Açıktır ki, kendi sınırlarında çok büyük bir tehlike var ve bunun farkındalar. Bütün bunlar dikkatli ve düşünülerek yapılmalı. Herkes kimin ne yaptığını anlıyor ve yaptıklarının sonuçlarını anlıyor” dedi. Kerry, Kobani’ye ek saldırılar yaptıklarını söylese de “asıl hedeflerinin komuta kontrol merkezleri ve IŞİD’in alpyapısını yok etmek olduğunu” belirterek “stratejik hedeflerinin Kobani olmadığını” ekledi. Öte yandan Pentagon da tampon bölge önerisi için “Bu yeni bir konu değil” açıklaması yaptı. Pentagon Sözcüsü John Kirby dün “Bu şu anda bizim değerlendirdiğimiz bir askeri seçenek olarak masada değil. Sanırım bu devam eden tartışmaların konusu” dedi. Kobani Düşerken… “Pentagon” diyor, özetle Foglio; “Kobani ile Ayn el Arab’ın aynı kent olduğunu dahi bilmiyor!” Berlusconi ailesinin gazetelerinden biri olan ve güçlü istihbarat kaynaklarına yakınlığıyla bilinen “Foglio” “Kobani düşerse hepimiz düşeriz!” manşeti altında dün yayımladığı haberine şöyle giriyordu: “Pentagon’un son bülteninde Kobani’ye sekiz hava saldırısı yapıldığı yazıyor. Bunun hemen iki satır altında ise, Ayn el Arab’a dört saldırı yapıldığı bilgisi var. İkisi de halbuki aynı ‘hedef’. İkisi de çünkü aynı şehir! Farklı isimler bu aynı şehri tanımlıyor. Biri Kürtlerin şehre verdiği adken; diğeri Esad’ın dayatmış olduğu isim oluyor. Pentagon’un bunun ayırdında olmaması mümkün mü?” Olayların tırmanışı içinde, bu isim karışıklığını sıradan bir karambol olarak görebilirsiniz. Ancak ne ki bu öyle basit bir ayrıntı değil. Süper gücün hangi kafa karışıklığı, savrukluk ve cehalet içinde IŞİD karşıtı koalisyonu koordine ettiğini gösteriyor… Pentagon: Masada yok ‘Türkiye bahane üretiyor’ ABD’li üst düzey bir yetkili, Ankara’nın Kobani için harekete geçmeyerek, ‘Bahaneler üretmesinin endişe yarattığını’ söyledi. Financial Times ise başyazısında Erdoğan için ‘Hokkabazlığa son vermeli’ dedi Dış Haberler Servisi ABD yönetimi, Türkiye’nin IŞİD’in hedefindeki Kobani’ye yardımı ısrarla Şam yönetiminin devrilmesi koşuluna bağlamasından rahatsız. New York Times gazetesine konuşan üst düzey bir ABD’li yetkili, “Suriye’deki insani felaket hakkında o kadar laf ettikten sonra bir başka felaketi önlemekten kaçınmak için bahaneler üretiyorlar. Bu bir NATO müttefikinin sınırından bir taş atımlık uzaklıktaki yer cehenneme dönüşürken yapacağı şey değil” dedi. NY Times’a göre ABD, Türkiye’nin IŞİD’e karşı kurulan koalisyona askeri açıdan yeterli desteği vermemesi ve yardım için Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı devirme şartından rahatsız. Gazeteye konuşan Amerikalı yetkililer, (AFP) Şark cephesinde değişen bir şey yok TALİMATNAMESİ IŞİD’den medya Dış Haberler Servisi Suriye ve Irak’ta birçok bölgede hâkimiyet kuran IŞİD, gazeteciler için kurallar koyarak, “İslam Devleti’ne bağlılık” yeminine zorluyor. Independent gazetesinin, “Syria Deeply” internet sitesinden aktardığına göre, Der el Zor kentindeki gazetecilerden Amer, IŞİD’in medyayı denetlemek için “Basın merkezi” kurup 11 maddelik kurallar koyduğunu anlattı. IŞİD’in denetimi altındaki bölgelerde gazetecilerin çalışabilmesi için getirdiği şartlar şöyle: 1 Gazeteciler, IŞİD lideri “Halife” Ebu Bekir el Bağdadi’ye ve İslam Devleti’ne bağlılık yemini etmek zorunda. 2 Gazetecilerin çalışmaları IŞİD medya ofislerinin gözetimi altında olacak. 3 Gazeteciler, uluslararası haber ajanslarıyla doğrudan çalışabilirler (Reuters, AFP, AP gibi). Bu kanallara özel malzeme sağlamaları, sesli ya da görüntülü bağlantı yasak. 4 İslam ülkelerine karşı savaşan (El Arabiya, El Cezire ve Orient gibi) kara listedeki televizyonlarla çalışmak yasak. Yasağa uymayanlar sorumlu tutulacak. 5 Yayımlanan tüm yazı ve fotoğraflarda, gazeteci ve foto muhabirlerinin adları belirtilmesi şart. 6 IŞİD basın merkezine bildirilmeden hiçbir röportaj yayımlanmayacak. 7 Gazetecilerin haber ve fotoğraf paylaşmak üzere kendi sosyal medya hesapları ve blogları olabilir. Ancak bunların IŞİD basın merkezine bildirilmesi gerekiyor. 8 IŞİD denetimindeki bölgelerde fotoğraf çekilirken kurallara uyulmalı, yasak bölgelerde, konum bildiren ve güvenlikle ilgili görüntü alınmayacak. 9 Yerel gazetecilerin faaliyetleri IŞİD medya ofisleri tarafından izlenecek. Kuralların ihlali halinde çalışmaktan men edilip sorumlu tutulacaklar. 10 Kurallar nihai değildir, koşullara, gazetecilerin işbirliği derecesine ve IŞİD medya ofislerindeki kardeşlerine taahhütlerini yerine getirmelerine bağlı olarak her an değişebilecek. 11 Medya merkezlerine başvuru yapmalarının ardından gazetecilere çalışma belgesi verilecek. “Syria Deeply”ye göre, IŞİD’in kurallarını açıklamasının ardından birçok gazeteci kaçarken, kalıp cihatçıların kurallarına boyun eğenler de var. Amerikalı gazeteciler James Foley ve Steven Sotloff’u kafalarını keserek öldüren IŞİD, son olarak İngiliz foto muhabiri John Cantlie’yi de ölümle tehdit etmişti. ‘Uçuşa yasak bölge oluştu’ IŞİD karşıtı koalisyonun hava saldırılarıyla Suriye’nin kuzeyinde zaten etkili bir uçuşa yasak bölge oluşturduğunu, Erdoğan’ın talebinin samimi bulunmadığını söylediler. Üst düzey bir yetkili, “Sınırından 1 kilometre bile uzak olmayan yerde katliamı önlemek için ayak sürümesi Türkiye hakkındaki endişeleri artırıyor” diyerek, Suriye’deki insani yıkım karşısında harekete geçmemek için Türkiye’nin bahaneler ürettiğini savundu. Gazete, Türkiye’nin IŞİD’e katılan yabancılar için ana geçiş yolu olduğunu anımsattı. Amerikalı yetkililer, IŞİD’in, Suriyeli “ılımlı” muhaliflerden oluşturulan kara birlikleri olmadan püskürtülemeyeceğini, ancak bunları eğitme, teçhizatlandırma ve sahaya sürmenin zaman alacağını söylerken, bu sürede Türkiye’nin hayati rol oynayacağı görüşünü aktar dı. Haberde Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest’ün “Türkiye’nin koalisyona askeri katılımıyla ilgili bazı lojistik sorunları çözeceğinden emin olduğu, ama Esad’ın devrilmesi ısrarının görüşmelerde gündeme gelebileceği” sözleri de anıldı. rdoğan lafı dolandırmasın’ Financial Times ise başyazısında “Erdoğan Kobani’de lafı dolandırmayı bıraksın. Kafa karıştırıcı hokkabazlığa son vermesi gerekiyor. Kobani’nin düşüşünün Türkiye’nin itibarına vereceği zararın farkına varmalı” denildi. Yazıda, Türkiye’nin “çelişkili tavır takındığı” savunuldu: “Erdoğan’ın IŞİD’e yaklaşımını anlamak çok güç. Geniş bir yelpazeye yayılan İslamcı militanlara Esad yönetimine karşı uzun süre arka çıkar gibi davrandıktan sonra, ABD liderliğindeki operasyona göstermelik destek verdi. IŞİD amaçlarının propagandasını yapmak için Türkiye’nin batısındaki hedefleri vurabilir. Esad rejimi veya PKK’ye düşmanlığı ne olursa olsun, sınırındaki tehdidin boyutu Türkiye için çok daha büyük. Kobani düşerse, ABD, Avrupa ve Ortadoğu’da birçokları, NATO’nun ikinci en büyük ordusuna sahip ülkenin, nizamsız bir cihatçı grubun, sınırın geniş bir kısmını ele geçirmesine nasıl izin verebildiğini anlamakta güçlük çekecek.” Independent gazetesi de Kürtlerin bir çoğunun Kobani düşerse bunu Türkiye’ye bağlayacağını belirtti. Gazetedeki yorumda da, “Erdoğan, Kürtleri ve Esad’ı sevmiyor olabilir, ama büyük resmi görmeli ve İslamcı militanlara karşı savaşa katılmalı” ifadeleri yer aldı. ‘E “Foglio”daki satırlarını okurken aklıma David Fromkin’in Barışa Son Veren Barış Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı? isimli kitabı geldi. Daha önce de bu köşede bahsetmiştim. Birinci Dünya Savaşı’nda Ortadoğu’nun büyük güçler tarafından nasıl paylaşıldığını en ince ayrıntısına dek anlatan Fromkin’in kitabı; şu sıra bence çok değerli bir baş ucu kitabı olarak daima el altında bulundurulmalı… Ortadoğu hakkında en aydınlatıcı eserlerden biri olan bu yapıtta Fromkin çünkü yalnız emperyal emellerin içini açmakla kalmıyor; bu emellerin aynı zamanda hangi koyu cehalet altında gerçekleştiğini anlatıyor. Küresel emperyallerin bir yanda “Ortadoğu’da her şeyin salt ‘din’ olduğu varsayımından hareket ettiklerini ve paylaşım savaşlarını da sadece bu varsayımla kurgulamış olduklarını” belirten Fromkin, büyük güçlerin, bölgeyi ve İslamı bir yandan da aslında ne az tanıdıklarını aktarıyor ve bu nedenle ne yaman çelişkiler, hatalara düşmüş olduklarını anlatıyor. Özetle yüz yıldan bu yana değişen fazla bir şey yok. Kobani trajedesini izlerken insan “‘Büyük Oyun’ hakkında şimdiye dek duyduğumuz, okuduğumuz, bildiğimiz her şey… Ortadoğu’nun tüm dikişlerinin attığı bu yerde sanki güncele formatlanarak eksiksiz, yeniden olduğu gibi sahneleniyor!” duygusuna kapılıyor. İslam dünyasında IŞİD’dan başka hiç kimsenin takmadığı El Bağdadi denen sanal bir “halife” var ortada… Bu sanal halifenin emrinde toplananan ve derdest edilen belli sayıda asker bulunuyor… Kimileri gönüllü, kimileri de paralı olan bu askerler; “gizli”(!) para kaynakları ve el koydukları savaş ganimeti Amerikan silahlarıyla yüz yıl öncesinin SykesPicot anlaşmasının sınırlarını yerle bir edip ta Türkiye kapısına dek gelip dayanıyorlar… Dünyanın en başa çıkılmaz “Büyük Kulak” teknolojisine ve de askeri donanımına sahip olan büyük devletler, bu gizemli sanal halife ile sanal halifenin askerlerini bir şekilde durduramıyor. On beş yıl önce böyle bir film izleseydik; “Senaryo amma da abartmış. Bu ne gerçeküstü hikâye böyle?” diyebilirdik. Ama paylaşım savaşlarının şahlandığı böyle bir zamanda, bu gerçeküstü hikâye, gerçek olmanın ötesinde bir insanlık trajedisine dönüşüyor. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başındaki büyük emperyalizm çağının “Büyük Oyun”unda olduğu gibi tıpkı… herkes burada kendi çıkarını kollayan kendi vekâlet savaşlarını yürütüyor. Kobani’de uzaktan dürbünle seyredilen trajedinin arkasında bir yanda büyük güçlerin Şiiler ve Sünniler üzerinden götürdüğü mezhep savaşı; bir yanda da bildiğimiz etnik TürkKürt çatışması var. Tarihi Ortadoğu çatışmalarının hemen hepsi, Kobani’de üst üste binmiş durumda… Ankara, gerek Kürtlerle bilinen etnik çatışma yüzünden, gerek de… ABD’nin veto ettiği “Alevi Esad rejiminin ortadan kaldırılması” şartı nedeniyle Kobani’yi dürbünle izliyor. “Oyun kuruculuk” iddiasında olan Ankara, kendi “oyununun” peşinde… Ama kendi oyun peşinde koşarken süper güç ABD ile papaz olmaya doğru yol alıyor. Son Biden polemiği, Ankara’nın “ikili oynadığına” dair dünya kamuoyundaki zaten var olan kuşkuların derinleşmesine vesile oldu… Geçen yaz ilk kez Alman medyasında su yüzüne çıkan “ikili oyun” iddiaları; Avrupa basınında artık genel geçer her yerde dile getiriliyor… “Ankara, Biden’ın da altını çizdiği üzere IŞİD’in elinin güçlenmesinde doğrudan rol oynadı. Yaratılmasına katkıda bulunduğu bu Frankenstein’a karşı Türkiye bizzat Batı’yla şimdi mücadele edecek mi; yoksa bu kanlı örgütü salt Kürtlerin kırdırılması adına mı kullanacak?” şeklinde sorular, özellikle “Kobani” bağlamında; “Ankara’nın şeffaflıktan uzak ikili oyununu” vurgulamak için öne sürülüyor. Tarihin böyle büyük savrulma anlarında insan… güçsüz seyirci konumuna indirgeniyor. Saflar öylesine kirli ki, taraf olmak ve net tavır almak imkânsız. Alınması gereken tek tavır elbette tabii “insanlık” olmalı. Ama bu denli girift ve göz gözü görmeyen vekâlet savaşlarının iç içe geçtiği bir yerde, insanlığın nerede olduğu da kolayına belli olmuyor. Marsilyalı polisten ‘defolun’ çıkışı Dış Haberler Servisi Avrupa’daki Kürt grupların Kobani protestoları büyük ölçüde barışçı geçerken kimi yerlerde şiddet eksik olmadı. Almanya’nın Hamburg kentinde Selefi ve Kürt grupların çataşmasında 14 kişi yaralandı 22 kişi tutuklandı. Fransa’nın Marsilya kentinde Emniyet müdürlüğü yetkilisi Gilles Gray’in eylemcilere “Burada eylem yapacağınıza defolun gidin IŞİD’a karşı savaşın” sözleri tepki yarattı. Türkiye de gösteriler üzerine yurtdışındaki temsilciliklerini alarma geçirip güvenlik önlemlerinin artırılmasını talep etti. Savrulma anını yaşamak ‘Türkiye ağırdan alıyor’ Fransa’da 11 kişilik ‘cihat ailesi’ n Fransa, Suriye’ye cihada gitmek için yola koyulan büyükanne dahil 11 kişilik bir aile saptadı. Paris antiterör savcıları, ailenin Nice kentindeki evlerinden kaybolmaları üzerine soruşturma başlattı.Yaklaşık bin vatandaşı Irak ve Suriye’de bulunan Fransa terörle mücadele için yeni yasayı tartışmaya başladı. Twitter ABD yönetimini dava etti Dış Haberler Servisi Twitter, “ulusal güvenlik” gerekçesiyle kullanıcı bilgilerini talep eden ABD yönetimine dava açtı. Gizli emirlerle ulusal güvenlikle bağlantılı veriler istendiğini, ancak kendilerinin bu konuda bilgi paylaşımı yapamadıklarını vurgulayan şirket yetkilileri, bunun anayasanın birinci maddesinde belirtilen ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu söylediler. ABD Adalet Bakanlığı ve Federal Soruşturma Bürosu’nu (FBI) California’daki bir mahkemede dava eden Twitter, yönetimi kişisel bilgi talebi konusunda daha şeffaf davranmaya zorlamak istediklerini duyurdu. Sivil toplum örgütleri de benzer taleplere daha fazla muhatap olan Google gibi şirketlerin de harekete geçmesi çağrısında bulundular. Twitter geçen nisan ayında kendilerinden istenen bilgilerin içeriği ve sayısı hakkında bir rapor hazırlayarak yönetime sunmuş, raporun tamamının kamuoyuna açıklanması isteği ise reddedilmişti. Biden, Riyad’dan da özür diledi n ABD Başkanı Yardımcısı Joe Biden, Harvard Üniversitesi’ndeki konuşmasında IŞİD’i desteklemekle suçladığı Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ardından Suudi Arabistan’dan da özür diledi. Suudi Prensi Suud el Faysal’ı önceki gün telefonla arayan Biden’ın Riyad’a IŞİD’e karşı koalisyona katkılarından ötürü teşekkür ettiği kaydedildi. n Hawaii’nin başkenti Honolulu’da popüler bir plajın ismini değiştirip Hawaii doğumlu ilk ABD Başkanı Barack Obama’nın adını verme önerisi destek görmedi. Belediye Meclisi Başkanı Ernest Martin, tarihi ve kültürel hassasiyetlerle yapılan itirazlar üzerine öneriyi geri çekti. ‘Obama plajı’ teklifi tutmadı Güney Amerika ülkesi Bolivya’nın ilk yerli kökenli Devlet Başkanı Evo Morales 12 Ekim’de yeniden seçilmeye hazırlanıyor. Sosyalizme Doğru Hareketi’nin lideri olan eski koka üreticisi ve sendikacı Morales, pazar günkü seçimler için kampanyasının son turuna girdi. İlk olarak 2005 yılında seçilen ve 2009’da bir kez daha halkından yüzde 64’lere varan oranla onay alan Morales’in üçüncü seçimde destek oranı son anketlere göre yüzde 59’u buluyor. En yakın rakibi olan sağcı aday Doria Medina ise yüzde 17’de görünüyor. Morales üçüncü kez seçilecek (AFP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle