03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2014 PAZARTESİ 4 HABERLER Bunun adı hukuk terörü GÜNDEMİ CUMHURİYET BELİRLEDİ Gezi Direnişi soruşturmasında da şüpheli olarak yer alan Kılıçdaroğlu, savcıya ateş püskürdü: Kurban! Kurban, eski inanç sistemlerinden dünümüzün tektanrılı dinlerine kadar gelen bir törensel uygulamadır. Tanrı’ya adanan bir canlının yaşamını sonlandırarak ona olan bağlılık kanıtlanır. Tanrı adına yapıldığı için de herhangi bir vicdan azabı duyulmaz. Bu anlamda “kurban seçilen kişi” ya da “kendini kurban eden kişi”, kendisini “onurlandırılmış, ödüllendirilmiş kişi” sayar. Almanya’da makine mühendisi olan Arap asıllı Muhammet Atta, bu duygularla kaçırdığı uçakla ikiz kuleleri vurmuştu. “Kendini adama’”, “adak adama” hep kurban ritüelinin uygulamalarıdır. Elbette, dinsel uygulamaların da, inanca dayalı kurban etme töreninin de dönemler içinde, ülkelere göre değişimleri olmuştur. Ama “kurban etme”nin, “kurban olma”nın temel dogması değişmemiştir. Aztekler insan kurban ederlerdi. Seçilen kurbanlar “bakire kızlar” olurdu. Sunak üzerine yatırılan seçilmiş kurban bakire kız törenle kurban edilirdi. Bu kurbanla Tanrı’nın hoşnut olacağına, toplumu belalardan koruyacağına inanılırdı. Azteklerden birinin bile bir genç kızı öldürerek Tanrı’yı nasıl hoşnut ettiklerinden kuşku duyduğu sanılmamaktadır. İnanç her zaman çok güçlü bir ikna edicidir. Kadın kurban etme geleneği günümüzde de sürüyor. Kadın cinayetleri, bir anlamda “kadının kurban edilebileceği” içsel inancı ile ilişkilidir. “İçsel inanç” dışavurulmayan bilinçdışı yaşayan bir içkabuldür. “Boşanmak istiyor öyle mi,” “Başkasıyla ilişki mi kuracak,” “Herhalde bir niyeti vardır”, “Kadın değil mi, güvenilmez işte” gibi “içsel inanç” ürünü olan “içkabul”ler, kendisinden ayrılmak isteyen eşi ya da sevgiliyi “kurban sunağı”na yatırıverir. Bu olay artık bir “öldürme” değildir, “haklı bir kurban etme”dir. Toplumdaki erkekleri çoğu arasında yapılacak dürüst bir anket durumu ortaya koyabilir. Daha şaşırtıcı olanın kadınların bir bölümünün bile “kadının ayrılma hakkı”na karşı çıkabilmesidir. Bu da “kadının zihinde kurban edilmesi” gerçeğini düşündürtür. “Kadının zihinde kurban edilmesi”, kadının cinsiyeti nedeniyle kendini “değersiz, geri planda kalması gereken, erkeğe itaat etmesi gereken, hep başkası tarafından kontrol edilmesi gereken” kişi kabul etmesine dayanır. Dinsel inançlar, geleneksel tutumlar, töresel uygulamalar hep bu “cinsiyet ayrımcılığı”nı işler. TV dizilerindeki Güneydoğu hikâyelerinde çok net görülen bu gerçekler, günümüzde giderek daha etkin biçimde yaygınlaşmaktadır. İlköğretim çağındaki (1015 yaşlarında olan) kız çocuklarının tesettüre (örtünme, kaçınma, gizlenme) girmesi aynı biçimde “kadının zihinde kurban edilmesi” olgusunun güçlü bir uygulamasıdır. Bu kız çocuklarımız daha o yaşlardan başlayarak “kendilerini saklaması, gizlemesi gereken”, “hep korunmaya muhtaç”, “erkeklerle eşit olmayan”, “kapanan, kaçınan, eksik, kusurlu cins” olarak kabul edeceklerdir. Prof. Bahar Gökler, “Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği” başkanı olarak “küçük çocuklarda baş bağlamanın çocuğu dinselsosyal sınırlamalarla kendini açamama, sessiz, edilgen, sorgulamadan kabul eden, meraklarından uzak kalan bir kişiliğe koşullandıracağını” açıklamaktadır. Laik toplum yapısından uzaklaşmaya dönük her adım çok büyük bedeller ödetecek uygulamalardır. Bu toplumun “Kurban Bayramı”nı kutlarken kendi kız çocuklarını, kendi kadınlarını “kurban sunağı”na nasıl yatırdığını düşünmeye gereksinmesi var. “Kadınerkek eşitliği” kurban edilirken ne uygarlıktan söz edebilirsiniz ne de demokrasiden. İnsan kurban edenlerin değil, insan olanların bayramını kutluyorum. ‘Zaytung Başbakanı’ manşeti kızdırdı İstanbul Haber Servisi Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kurban Bayramı’nın 2. gününde AKP İstanbul İl Başkanlığı’nın bayramlaşma törenine katıldı. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende konuşan Davutoğlu, gazetemizin önceki günkü “Zaytung Başbakanı” manşetini eleştirdi. Davutoğlu, “Bayramın 1. günü ana muhalefet partisi başkanı bir gazeteye demeç verdi. Alabildiğine siyasi polemik yaptı. Ben burada ona cevap vermeyeceğim. Bari bayramı bayram olarak idrak etmeyi bilin. O gün dahi siyasi polemik yapmak ancak kendisine yakışır. Biz yapmayacağız” dedi. Davutoğlu, Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın tartışma yaratan sözleriyle ilgili olarak “Hiçbir şeyin karşısında eğilmediğimize son 2 gün şahittir. Birileri Türkiye aleyhinde konuştuğunda tam da basın Amerikan Başkan Yardımcısı’nın ifadesini sorduğunda bize ‘hakkı değil’ demiştim. Bir kez daha söylüyorum. Bu aziz milletin yaptığı fedakârlığı görmeyip Türkiye’yi eleştirmek kimsenin hakkı da haddi de değildir” yorumunu yaptı. Davutoğlu, ailesinden önce Süleyman Şah Türbesi’ndeki Türk askerleriyle bayramlaştığını belirterek “Süleyman Şah Türbesi’ni bekleyen kardeşlerimizi aradım. Kendi ailemle bayramlaşmadan önce vatan bekçiliğini yapmak için her türlü riski göze alan kahramanlarımızı aradım ve hepinizin selamını ilettim” dedi. Davutoğlu konuşmasında araştırma görevlilerine de yüzde 35 zam yaparak eşitsizliği gidereceklerini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin, oyuncu Mehmet Ali Alabora, İşçi Partisi ve Aydınlık Gazetesi yöneticileri hakkında “terör soruşturması” ve “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak” iddiaları ile soruşturma yürütüldüğü ortaya çıktı. Soruşturmada İşçi Partisi Genelbaşkanvekili Hasan Basri Özbey de şüpheliler arasında gösterildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Cumhuriyet Savcısı Adem Meral tarafından Gezi Parkı eylemleri ile ilgili yürütülen soruşturmada “şüpheli” olarak yer alan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, suçlamaları “hukuk terörü” olarak nitelendirdi. Kılıçdaroğlu, “Bu kişi cumhuriyet savcısı olamaz, olsa olsa iktidarın, AKP’nin savcısı olabilir” dedi. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Bütün dünyanın dikkatle izlediği, değerlendirdiği bir olayı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskinböyle bir iddianame hazırlandıysa bunun “hukuk cinayeti” anlamına geleceğini söyledi. Kendisine şimdiye kadar böyle bir soruşturma ve iddianame konusunda bilgi verilmediğini, savunmasının da alınmadığını belirten Keskin, neye dayanarak suçlandığı konusunda da bilgisi olmadığnıı ifade etti. Keskin, Gezi eylemlerini doğru bulmakla ve desteklemekle birlikte ne Ankara’da ne de İstanbul’da hiçbir eylemde bulunmadığını ifade etti. CHP’nin hukuk işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan da böyle bir soruşturmanın kabul edilemez olduğunu söyledi ve “Çete arıyorlarsa, çete hükümette” dedi. Tezcan, “Bir zırva meczubun beyanıyla böyle bir soruşturma dosyası hazırlanıyorsa, çetenin merkezinin hükümet, uzantılarının da savcılıkların bir kısmı olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı. CHP Grup Başkanvekili Engin Alta da, “İddianameyi yazan savcının gö ‘ÇETENİN MERKEZİ HÜKÜMET’ revle ilişiği kesilmelidir” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Kılıçdaroğlu’na soruşturma açılmasına tepki göstererek, “Eğer Türkiye’de kent hakkına, ifade özgürlüğüne, çevre, örgütlenme ve yaşam hakkına sahip çıkmak örgüt üyeliği suçuysa o zaman CHP’nin her üyesi, 11 milyon seçmeni bu suçu işlemiştir” dedi. Dosyada adı “şüpheliler” listesinde geçen İşçi Partisi Genel Sekreteri Hasan Basri Özbey de Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Açık söylemek gerekirse önemsemedim. Çünkü bir hukuksuzluktur gidiyor. Her şeyden önce belirtmek gerekir ki Gezi eylemleri bir halk ayaklanmasıdır. Halkın ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyerek, ellerindeki Türk bayraklarıyla zorbaların yönetimine karşı isyanıdır. Bu halkın da anayasal hakkıdır. Uluslararası hukuk anlamında da olağanüstü bir olaydır. Yani bazı savcıların ‘çıkar amaçlı suç örgütü kurmak’la üstünü örtemeyeceği kadar büyük bir olaydır” görüşünü dile getirdi. yine dikkatle ve objektif değerlendiren ana muhalefet partisi genel başkanını, bir diğer muhalefet partisinin genel başkan yardımcısını, sanatçıları terörle bir arada konumlandırmak demokrasiye inançsızlığın tipik göstergesidir” dedi. Gelinen noktanın yargıdaki siyasallaşmayı da somut olarak ortaya koyduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer bir savcı gerçekten böyle bir iddianame hazırlamışsa bu kişi Cumhuriyet savcısı olamaz. Olsa olsa iktidarın savcısı, AKP’nin savcısı olabilir. Çünkü Atatürk TRABZON (AA) CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, CHP’ye yeni katıldığını ve yapacakları çalışmalarla CHP’yi iktidara taşıyacaklarını belirtti. Bekaroğlu, “Partide daha önce hazırlanan bir rapor tarafıma sunuldu. İçeriğinden bahsetmeyeceğim, raporu inceledim. Baktım ki raporda sadece bilinen tespitler yapılmış ve çözüm önerisi yok. İşte CHP’nin sorunu bu. Birlikte çözüm üreterek CHP’yi iktidara taşıyacağız” diye konuştu. Bekaroğlu, kamuoyunda CHP’nin din düşmanı, Kürt düşmanı bir parti olarak algılandığını belirterek “Ben bunun böyle Cumhuriyet kuşaklarını fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller olarak tanımlıyor. Siz bir Cumhuriyet savcısı olarak kalkıp başka bir şey yapıyorsunuz. Bir düşünceyi, bir protesto eylemini terör olarak tanımlıyorsunuz. Savcının bu yaptığının adı hukuk terörüdür.” olmadığını biliyorum. Bir de CHP’lilerin insanlara tepeden bakan insanların partisi olarak ifade ediliyor. Bu algının da kırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Trabzon il başkanlığını da ziyaret eden Bekaroğlu’na, 2011 genel seçiminde CHP Trabzon Milletvekili aday adaylarından olan Osman Şahinler, soru sormak istedi. Ancak CHP Trabzon İl Başkanı Yavuz Karan, gazetecileri gerekçe göstererek Şahinler’e izin vermeyince gergin anlar yaşandı. Yaşanan tartışmanın ardından bayramlaşma töreninin sona erdiği belirtilerek gazeteciler salondan çıkarıldı. BEKAROĞLU: CHP’DE TESPİT VAR, ÇÖZÜM ÖNERİSİ YOK Devlet Bahçeli: CHP milliyetçilik yarışına girmesin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP lideri Devlet Bahçeli partililerle genel merkezde bayramlaştı. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçeli, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun gazetemizde yer alan röportajda MHP’nin tezkereye “evet” demesi üzerine yönelttiği eleştirilere tepki gösterdi. Bahçeli, “MHP ve CHP, Türk siyasi hayatında yeri olan önemli iki siyasi kurumdur. CHP’nin Türkiye’ye ilişkin her türlü önerileri, kendilerinin tespitidir. Dolayısıyla MHP, bir siyasal kurumun kendi görüşleri doğrultusunda ortaya koymuş olduğu tavır ve eylemlere saygı gösterir. Aynı saygıyı MHP’nin beklemesi hakkıdır. CHP tezkereye hayır diyorsa, onun doğabilecek sonuçlarından kendisi ne kadar sorumluysa, MHP’de tezkereye evet demekle doğabilecek her sorumluluğu kabullenecek demektir ki tezkereye evet demektedir. CHP ile MHP arasında bir milliyetçilik yarışına CHP’nin girmesi çok doğru olmaz. Onlar gele gele en son ulusalcılıkta kalırlar. Bir türlü milliyetçi olmak şansları da gözükmemektedir” ifadelerini kullandı. Bahçeli, genel seçimlerin erkene çekileceği yönündeki soruya ise “AK Parti, başarısızlığın üstünü örtebilmek için 7 Haziran 2015’te yapılacak 25. dönem milletvekilliği genel seçimlerini ötelemek için bir sebep arayabilir. Bu da yasal olarak haklarıdır. Savaş ve savaş benzeri gerekçesi ile 6 ay kadar süreyi uzatma ihtiyacı duyabilirler. Öyle bir ihtimal söz konusudur” yanıtını verdi. Siyaset 40 gündür Gül’süz ERDEM GÜL ‘Yeni yetmeler’e göre ‘siyasi mevta’, geleceğini ona bağlayanlar için ‘umut’, o ise bu aralar ‘öbür dünya’ işleriyle ilgili BAYRAMLAŞMADA SİYASET KONUŞULDU ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Siyasi partiler arasındaki bayramlaşmaya, TBMM’de kabul edilen “savaş tezkeresi” ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gezi olaylarıyla ilgili soruşturmada “şüpheli” olarak isminin geçmesine tepkiler ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “AKP’nin Meclis’ten geçirdiği tezkere ile 2015 seçimlerini 6 ay süreyle erteleyebileceği” çıkışı damga vurdu. CHP’de, diğer siyasi partilerden bayramlaşmaya gelenleri Genel Başkan Yardımcısı Seyhan Erdoğdu ağırladı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya başkanlığındaki heyetin ziyaret ettiği Erdoğdu, “Keşke MHP de tezkereye hayır deseydi” dedi. Karakaya ise, “Tezkereyi, TSK’nin milli güvenliğin sağlanması noktasında elinin güçlenmesi şeklinde değerlendirdik. Risklerinin farkındayız, bunun da takipçisi olacağız” dedi. ANKARA 7 yıllık görev süresinin bitimine kısa bir süre kala partinin kıdemlilerince “yeni yetmeler” diye nitelenen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan etrafındaki etkin ekibin, siyasetten emekli olmasına yönelik planlamalarının güç kazanmasıyla denklem dışında kalan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ne yapacağı tezkere sonrası yeniden konuşulmaya başlandı. Yeni yetmelerin planlamasında, Gül’e, doğrudan “siyasi mevta” muamelesi yapılıyor. AKP içinde siyasi gelecekleriyle ilgili kaygılı olan isimlere göre ise en geç 2015 seçimlerinden sonrası Gül yeniden umut olacak. Gül’ün ise bir süredir siyasi konulara girmekten özenle kaçınırken, sohbetlerinde “Ölümden sonraki yaşam” ve “öbür dünya” konularını konuşmaya ilgili olduğuna dikkat çekiliyor. Gül, bu süreçte memleketi Kayseri’yi ziyaretinde kendisi için mezar yeri vasiyetinde bulunmuştu. 28 Ağustos’ta Köşk’ü Erdoğan’a teslim ettikten sonra Ankara ve siyasete veda eden Gül, geçen sürede AKP’lilerle bir araya gelmemeye ve kendisine atfedilebilecek hiçbir siyasi mesaj vermemeye büyük özen gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da önceki gün bayram ziyareti nedeniyle ilk kez bir araya gelen Gül’ün, AKP hükümetinin tezkere ile aldığı yetki sonrası ne düşündüğü ve bundan sonra neler yapabileceği konusunda değerlendirmeler arttı. Siyasi kulislerde Gül’le ilgili gözlem, yaklaşım ve beklentiler şöyle: Artık dönemez: Gül’ün ikinci kez cumhurbaşkanı olmasının ve başbakan olmasının engellenmesinde etkili oldukları belirtilen AKP’nin genç ekibi bu tezi savunuyor ve yaşama geçmesi için çalışıyor. Bu ekibin planlamalarına göre Başbakan Ahmet Davutoğlu yönetimindeki yeni yapı en az 2019 seçimlerine kadar böyle gidecek. Partide, teşkilatın başına da Süleyman Soylu’nun getirilmesinden sonra teşkilat yönetimleri erdoğan çiftİ sessiz sedasız dışişleri konutuna taşındı Konutun iadesini istedi FIRAT KOZOK ANKARA Görev süresini tamamladıktan sonra İstanbul’a taşınan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, halen Tarabya’daki Huber Köşkü’nü kullanıyor. Bu sırada damadı Mahmet Sarımermer’e ait villa Hayrünnisa Gül gözetiminde Gül çifti için düzenleniyor. İstanbul Maslak’ta kendisine bir de ofis tutan Gül, Ankara’da 7 yıl kullandığı Dışişleri Konutu’nu boşalttıktan sonra konutu Dışişleri Bakanlığı’na iade etmek istedi. Ancak Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle konut Köşk’te kaldı. Yaklaşık 12 yıldır oturduğu Keçiören Subayevleri’nden sessiz sedasız taşınan Erdoğan çiftinin eşyaları Amerika seyahatindeyken Dışişleri Konutu’na taşındı. Erdoğan, ABD dönüşünde “eski mahallesi” olan Subayevleri’ne veda etti. Gül, Dışişleri Bakanlığı görevinden itibaren yerleştiği, Köşk’teki 7 yıllık görev süresi boyunca da oturmayı sürdürdüğü Dışişleri Konutu’nu boşaltırken, konutu Dışişleri Bakanlığı’na iade etmek istedi. Bunun için işlemler de başlatıldı. Ancak, Erdoğan’ın araya girmesiyle Dışişleri Konutu Köşk’te kaldı. Bundan sonra kendisine nasıl bir yol haritası çizeceği merakla beklenen Gül, kendisine Maslak’ta da bir ofis tuttu. Ofisle ilgili çalışmaların ardından Gül ve ekibi işlerini buradan yürütecek. Gül iade etmek istedi Çankaya Köşkü 2 yıl dinlendi iddiası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kendisine 2012’de verilen kriptolu telefon üzerinden dinlendiği ileri sürüldü. Sabah gazetesinin haberine göre, TİB’deki paralel dinlemelerle ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Başsavcılığı, kime ait olduğu belirlenemeyen bazı kriptolu telefonlar için MGK Genel Sekreterliği’nden bilgi istedi. Kriptolu telefonları dağıtan Genel Sekreterlik, telefon numaraları ile TİB’de kayıtlı olanları eşleştirdi. Yapılan eşleştirme sonucunda Gül’e 2012’de verilen K2 kriptolu telefonun iki yıl boyunca dinlendiği ileri sürüldü. Gül’ün dinlendiği yönündeki iddiaları ilk olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gündeme getirmişti. Gül ise “Benimle ilgili de ‘ihtimal dışı’ diyemem. Çünkü teknolojinin geldiği noktada bunları tamamen engellemek mümkün değil. Ama şunu söylemek isterim ki bu konularla ilgili herhangi bir kaygım veya herhangi bir korkum söz konusu değildir” demişti. neredeyse sil baştan yenileniyor. Genç ekip, teşkilatların yenilenmesiyle “paralelcilerle” birlikte Gül’e de sempatiyle yaklaşan isimler de teşkilat yönetimlerinden uzaklaştırılmasının sağlanacağını düşünüyor. Genç ekip, 2019 seçimlerinin de mevcut yapıyla geçirilmesinin sağlanması durumunda Gül’ün 70 yaşına geleceğini, siyasete etkin bir konumda dönmesinin artık olanaksız olacağı değerlendirmelerini yapıyor. En geç bir yıla dönecek: AKP içinde başta tüzükteki üç dönem kuralı nedeniyle 2015 seçimlerinde milletvekili olamayacakları için kendileri de “siyasetten emekli” konumuna gelecek isimlerin büyük çoğunluğu hala Gül’e ait büyük umutlar taşıyor. Bu isimlerin yanısıra partinin “dar ve et kili bir kadro” yönetiminde bulunmasından rahatsız olanlar da Gül’ün geleceği bir yapılanmayı bekliyor. 17 Aralık sonrası “paralelci” suçlamasıyla partiden gidenler, partinin kuruluşunda etkili olup halen partiden uzaklaştırılan merkez ve sağ kadrolar da siyasi geleceklerini Gül’ün dönüşünde görüyor. Bu çevreler, daha önce de istemelerine karşın bunun gerçekçi olmayacağı düşüncesinden hareketle, Gül’ün 2015 seçimlerinin hemen ardından, en geç bir yıl içinde Başbakan olarak geri döneceği hesaplamalarını yapıyor. Gül’ün mutlaka yeniden umut olacağına ilişkin hesaplamalar yapanlar arasında hükümetin Meclis’ten geçirdiği son tezkere için “bir kırılma noktası” ifadesi kullanılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle