29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 EKİM 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Hükümet bu kez 1 Mart tezkeresinde yaptığı hataya düşmemek yönünde strateji geliştirdi Pazarlık başlıyor TEZKERE OYLAMASI BARKIN ŞIK Fireye karşı açık oturum EMİNE KAPLAN ANKARA TBMM’de yeni yasama yılı açılış töreninin ardından grup yöneticileriyle toplantı yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, tezkerenin hangi yöntemle görüşüleceğini masaya yatırdı. Parti yöneticileri, 1 Mart tezkeresinin gizli oturumda görüşüldüğünü belirtti. Ancak Davutoğlu, tezkerenin görüşmelerinin açık yapılması yönünde görüş bildirdi. Parti yöneticileri, tezkerenin bugünkü görüşmelerinin büyük bir olasılıkla açık oturumda ele alınacağını belirtti. Toplantının gizli oturumda gerçekleştirilse bile, AKP’nin fire riskine karşı oylamayı açık yaptırmayı düşünüyor. Kulislere, AKP’nin tezkere için oy kullanmalarını sağlamak amacıyla hacdaki 50’ye yakın milletvekilini özel bir uçakla Ankara’ya getirip tekrar geri götüreceği iddiası yansıdı. AKP yöneticileri ise bunun doğru olmadığını bildirdi. Mazeretlilerle birlikte sayı 70’i buluyor. ANKARA 2. Körfez Harekâtı sırasında önce ABD ile pazarlık masasına oturan, daha sonra ise TBMM’ye gönderdiği 1 Mart tezkeresinin reddedilmesiyle hüsrana uğrayan AKP Hükümeti, bu kez önce tezkereyi Meclis’ten geçirmek, daha sonra ise koalisyon güçleriyle pazarlık masasına oturmak yönünde strateji belirledi. Tezkerenin geçmesinin ardından Türkiye’nin talepleri ile koalisyon güçlerinin başını çeken ABD’nin istekleri masaya yatırılacak. Ankara’nın masadaki kartları İncirlik Üssü’nün koalisyon güçlerine tahsisi ve muhaliflere eğitdonat yardımı. ABD’nin elindeki kart ise ‘Güvenli Cep Bölge’ ve ‘No Fly Zone’ (Uçuşa Yasak Bölge) ilanı. Ankara, Washington ile elindeki kartları değiştirmek istiyor. Pazarlıklarda elinin güçlü olduğunu göstermek isteyen hükümet, bu yüzden TBMM’ye sevk u 1 Mart tezkeresinin TBMM’de reddedilmesiyle yaşadığı sıkıntıya tekrar düşmemek isteyen AKP hükümeti bu kez önce tezkereyi geçirip ardından da koalisyon güçleriyle masaya oturmayı hedefliyor. Kaynaklar, geniş yetkilerle dolu tezkere’nin hem ABD’ye ‘elim güçlü’ mesajı hem de IŞİD, PKK ve Esad’a gözdağı niteliği taşıdığını söyledi. edilen tezkereye, “yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulundurulması” ibaresini koydu. Kaynaklar, bundan sonraki süreci “Ne vereceğiz, ne alacağız?” şeklinde özetledi. Kaynaklar, ABD ile yapılacak pazarlıklardan istenen sonuçların çıkmaması durumunda tezkeredeki birçok yetkinin kadük kalabileceğini, ancak kapsamı geniş bir tezkere çıkmasının IŞİD, PKK ve Esad gibi konunun muhataplarına da mesaj niteliği taşıdığını söyledi. Bu mesaj, “Beni köşeye sıkıştıracak hamlelerden uzak durun. Elimde harekât yetkisi var” şeklinde özetlendi. Koalisyon güçlerinin gerçekleştireceği hava operasyonları nedeniyle Türkiye sınırına 2 ila 4 milyon insan göçü olabileceğini değerlendiren Ankara, özellikle Suriye içinde Güvenli Cep Bölgeler oluşturulmasını istiyor. Bu bölgelerin üzerinde de Uçuşa Yasak Bölge ilan edilmesini isteyen Ankara, koalisyon ülkelerine bağlı askerlerin de buralarda görev almasını ve mülteci kamplarının bütçesinin ortaklaşa karşılanmasını öngörüyor. Ankara’nın bu taleplerinin hayata geçebilmesi için ise ABD’nin ikna edilmesi gerekiyor. Türkiye kendi isteklerini ABD’ye kabul ettirebilmek için İncirlik Üssü ve muhaliflere eğitdonat yardımı kozunu kullanmayı planlıyor. Bu yüzden yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de buluna bilmesi için gerekli hükmü tezkereye koyan hükümet, koalisyon güçlerine ve IŞİD ile savaşacak Suriyeli muhaliflere “lojistik destek” kartını da pazarlıklar sırasında masaya sürebilir. Askeri kaynaklar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in “Gerekirse güvenli cep bölgeleri biz tek başımıza kurarız” yönünde basına yansıyan sözlerini ise yalanladı. Kaynaklar, Özel’in böyle bir ifadesi bulunmadığının altını çizdi. Suriyeli Kürt grupların yanı sıra Kuzey Iraklı Kürt gruplar ve PKK, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta güvenli cep bölgeler oluşturmasına karşı çıkıyor. Esad yönetiminin de Türkiye’nin tek başına kendi topraklarına girmesine izin vermeyeceği belirtiliyor. Bu yüzden koalisyon güçlerine bağlı askerler olmaksızın, Türkiye’nin kendi başına güvenli bölgeler oluşturmasının zor olduğu belirtiliyor. Dünya Fizik, Matematik, Kimya Boynuzları Üzerinde Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan ve fiili olarak başbakanlığı da yürüten RTE’nin, “Fizik ve kimyanın zorunlu dersler olması tartışılmıyor da, neden din dersi tartışılıyor” sözleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını yerden yere vurması, bu iktidar ve başının yüzündeki maskeyi tam olarak indirdi. AİHM’nin zorunlu din derslerinde düzeltme isteyen kararı üzerine sarf ettiği sözleri tam olarak şöyle: “Bu yanlış bir karar. Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu fizik dersinin, zorunlu kimya, zorunlu matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz. Ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak dersi her zaman tartışma konusu oluyor...” Cumhurbaşkanı, din dersi ile tamamen aynı düzleme yerleştirdiği fiziği, kimyayı, matematiği neden tartışmıyorsunuz, diye soruyor. Bir adım daha atsa şunu diyecek: Din dersi, her üçünden daha önemli ve üstündür. Aslında, Sinan Tartanoğlu’nun dünkü haberinden de öğreniyoruz ki, fiili olarak da bunu demeye başladı: MEB’de zorunlu derslerin haftalık saatlerini azaltma çalışması yapılıyormuş... Dünyada hiçbir devlet başkanı, başbakanı, kalkıp böyle bir soru sormaz, soramaz... Adama şüphe ile bakarlar... Bu kişi ülkeyi nereye götürmek istiyor diye sorarlar... Neden matematik, fizik ve kimya tartışılmaz? Çünkü onlar eğitimde öğrenimde tartışılmazdır, desek, muhatabımız için anlaşılmaz bir yanıt olur. O zaman açıkça yazalım: Dünya, fizik, matematik ve kimya üzerinde dönüyor/duruyor! Bu yanıt da anlaşılmaz olmuştur... O halde şöyle diyelim, ülkelerin zenginliği, refahı, mutluluğu, yaratıcılığı, üreticiliği, üstünlüğü, gücü, bu üç bilim dalına uygun üst düzeyde üreticiliğe geçmesine bağlıdır. Ne demişti üç gün önce, iPhone gibi markamız olmalı. Siz nerede yaşıyorsunuz ve toplumu nerede yaşatmak istiyorsunuz... Siz varın öbür dünya hesabınızı yapın ama yaşadığımız yer fiziki dünyadır. Burada var olabilmeniz, bu fiziki dünyayı var eden matematik, fizik ve kimyaya uygun yaşamanız ile mümkün olur... Eminim bu da anlaşılmamıştır... HHH Yooo hayır, RTE bu dünyayı çok seven ve ona en uygun yaşamanın büyük bir zenginliği biriktirmekten geçtiğini en iyi bilenlerdendir. Villalar, villalar villalar... Milyonlar milyarlar paralar... Bu birikimleri, bütün risklerini ve sonuçlarını göze alarak politika alanında döktüğü “alın teri”ne borçludur! RTE, çok iyi biliyor ki, halkı inandırabildiği, uyutabildiği ölçüde orada oturabilir... Tabii bir de adım adım, toplumun tüm ana odakları üzerinde kurduğu baskıya dayalı total bir denetimi sürdürdüğü ölçüde... Hukuk, yargı ise hem en korktuğu hem de bu iktidarını kurduğu temel mekanizmadır. HSYK’yi tam denetim altına alabilmek için her şeyi yapabileceğini ilan etmesinin nedeni de budur. Eğitimi dinselleştirebildiği ölçüde de, oy verecek kitleleri kontrol edebileceğini düşünüyor... Adeta kayıtsız şartsız dini temel politik aracı olarak kullanmanın toplumsal yansımaları, nitelik ve nicelik olarak adım adım artıyor. Bunun bir numaralı göstergesi, eğitimdir. Ne rakı yasağı, ne başka bir şey... Eğitim alanında yapılanları alt alta sıraladığınızda, ülkenin yeni doğanlar, okula başlayacaklar ve ilk kuşaklar açısından nasıl bir dönüşüm sürecine sokulduğunu net olarak görürsünüz. Ülke, laik yaşamdan hızla uzaklaşıyor. RTE, partisi ve iktidarı, 2007’de “irticanın odağı” suçlaması ve kararını, solda sıfırda bırakacak ölçüde bir İslami devlete, topluma yöneltiyor. Laiklik, bu gidişle, bir vitrin süsü olarak kalmaya mahkum gözüküyor. 4+4+4 yasasından itibaren de epey yol katettiler. Türbanın bu iktidar için bir özgürlük sorunu olmadığını, kızlar üzerinden toplumu dinselleştirme aracı olduğunu ne zamandır yazıp çizeriz. Ama çok bilmiş bazı akademisyenler, türbanın kızların evden dışarı çıkma özgürlüğüne hizmet ettiği teorisini yutturdu. Gelinen nokta, ilkokul öğrencilerinin, bir adım sonrasında anaokulu bebelerinin türbanlanmasıdır. RTE, ulusu parçalayıp yerine tasarladığı kendi ümmetini koyma yolunda adımlar atıyor. Hızlı hızlı... Çünkü zaman az ve dar... Bugün bizi İslam dünyasının sefaletinden kurtaran ve ayıran ne kadar kazanımımız varsa, hepsini çöpe atmaya niyetli, İslam ülkeleriyle, içinde bulundukları koşullarda eşitlik kurmaya kalkan bir beyin takımı işbaşında... Ama, ham hayal... Çok sürmez, göreceğiz... ‘Özel öyle söylemedi’ NATO’NUN YENİ PATRONU: CHP: Ret, MHP: Evet Amaçları Şam yönetimi ile hesaplaşma MUHALEFET PARTİLERİ TEZKEREYE YÖNELİK TAVIRLARINI BELİRLEDİ Ortak yanıt veririz Haber Merkezi NATO’nun yeni Genel Sekreteri seçilen Jens Stoltenberg görevi Anders Fogh Rasmussen’den devraldı. NATO’daki ilk gününde Kuzey Atlantik Konseyi’ne katılan ve akabinde basın toplantısı düzenleyen Stoltenberg, NATO’nun temelinin toplu savunmaya dayandığını ve saldırıya uğramaları halinde toplu savunma ilkesinin Türkiye dahil her ittifak üyesi için hayata geçirileceğinden şüphe duyulmaması gerektiği mesajını verdi. Genel Sekreter, “Türkiye’ye saldırı olması halinde NATO 5. maddeyi kullanır, ortak yanıt verir” ifadelerini kullandı. Stoltenberg, bu kapsamda Türkiye’ye konuşlandırılan Patriot bataryalarının mevcudiyetinin devam etmesini planladıklarını söyledi. Rusya’ya uluslararası hukuka ve uluslararası yükümlülüklerine uygun davranması çağrısı yapan Stoltenberg, “NATO Rusya’yla cepheleşmek istemiyor ama ittifakın prensiplerinden, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın güvenliğinden taviz veremeyiz” dedi. Stoltenberg, Ukrayna’nın bağımsızlığını, egemenliğini ve istikrarını desteklemeye devam edeceklerini belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, hükümetin önceki gece TBMM’ye sevk ettiği Irak ve Suriye tezkerelerine, “Asıl hedefin IŞİD değil, Şam yönetimi” olduğu gerekçesiyle “ret oyu” kullanma kararı aldı. MHP ise milli güvenlik gerekçesiyle tezkereye evet deme kararı verdi. Hep bir ağızdan ‘tezkereye hayır’ dediler AKP hükümetinin bugün Meclis’e getireceği IŞİD’le mücadelede izleyeceği rolü ortaya koyan tezkereye, yüzlerce yurttaş gerçekleştirdikleri yürüyüşle “hayır” dedi. DİSK, KESK, TMMOB ve İstanbul Tabip Odası öncülüğünde dün akşam Tünel Meydanı’nda bir araya gelen yüzlerce kişi, “Emperyalist saldırılar durdurulsun, savaş tezkeresine hayır” pankartı açıp, “Kobane halkı yalnız değildir”, “Katil IŞİD, işbirlikçi AKP”, “Savaşa hayır, halklar barış istiyor” sloganları atarak Galatasaray Meydanı’na yürüdü. Burada TMMOB adına konuşan Süleyman Solmaz, “Tezkere Rojava’da yaratılmış özgür alanların işgalidir. Savaş tezkeresine hayır diyoruz. AKP tezkereyi geçirse de, o tezkereyi uygulamanıza izin vermeyeceğiz” dedi. Ardından bütün kurumlar adına ortak açıklamayı okuyan, DİSK İstanbul Temsilcisi Önder Atay, “AKP bizzat kendi silahlı güçlerini çetelerin içinde savaşa sokarak Kürt halkına karşı yeni katliam planlarını devreye sokuyor. Tezkere de bu planların bir parçasıdır.” diye konuştu. Yürüyüşe, ESP, EMEP, HDP, SDP, SYKP, DBP, ÖDP’nin de aralarında olduğu birçok siyasi parti ve örgüt de destek verdi. (Fotoğraf: KAYHAN AYHAN) HDP’DEN HAYIR ‘IŞİD ile PYD eşitleniyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP, hükümete geniş yetkiler veren tezkerenin güvenlik amacıyla değil istila amacıyla hazırlandığı gerekçesiyle hayır oyu verecek. HDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, dün düzenlediği basın toplantısında partisinin tezkereye ilişkin görüşlerini açıkladı. Kürkçü, tezkere görüşmelerinin halktan gizlenmesinin ayıp olduğunu belirterek, “Halktan gizli devlet ve vatan meselesi olamaz” dedi. Kürkçü, tezkerenin koalisyon güçlerinin hedefleriyle de uyuşmadığını belirterek, “Türkiye tezkereyle birden çok hedef koyarak IŞİD’in ağırlığını düşürüyor” dedi. PYD ve PKK’nin de hedefler arasında olduğunu kaydeden Kürkçü, tezkerenin çözüm sürecini de zora sokacağını belirtti. HDP Merkez Yürütme Kurulu’ndan yapılan yazılı açıklamada da “Tezkere metninde IŞİD’i incitmemek için özenle seçilmiş ifadeler kullanılıyor” denildi. PYD ile IŞİD’in adeta eşitlendiği kaydedilen açıklamada, “Bu hükümetin bölge politikalarına ve halklarına yönelik çarpık bakışının göstergesidir” denildi. ‘Tahliye ettirmediler’ Al Monitor sitesinin iddiasına göre, TSK’nin ‘Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerimiz tehlikede, boşaltalım’ uyarıları siyasilerce dikkate alınmadı Dış Haberler Servisi Türkiye’de parlamento Irak ve Suriye için yabancı birliklerin geçmesine izin verilmesini de içeren tezkereyi oylamaya hazırlanırken Amerika’da dikkatle izlenen Al Monitor internet sitesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye sınırları içinde kalan Süleyman Şah Türbesi’nin boşaltılmasını hükümetten tam dört kez talep ettiğini ancak sonuç alamadığını yazdı. Al Monitor, 14 Mart’ta türbedeki pek tecrübeli olmayan askerleri değiştirerek yerine konuşlandırdığı antiterör operasyonları deneyimi olan özel birliklerden 5060 askerin büyük risk altında olduğuna dikkat çekti. Sadece hafif silahlar verilmiş bu kadar küçük bir birliğin, ne kadar iyi eğitimli olursa olsun IŞİD’e direnmesinin mümkün olmadığı vurgulanan yazıda, Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesinin, hükümeti türbenin tahliyesine ikna etmek için büyük çaba gösterdiği, ancak karar vericilerin bunu kabul etmeyerek büyük risk aldığı belirtildi. Suriye’deki gelişmeleri yakından izleyen güvenlik uzmanı gözlemciler, Genelkurmay’ın son dört ay içinde hükümetten birçok kez türbenin boşaltılmasını istediğini, ancak hükümetteki karar vericilerin talebi geri çevirdiğini söylüyorlar. Bölgeyi iyi bilen bir güvenlik uzmanına göre Türkiye’nin önünde üç seçenek var: Mevcut durumda hiçbir değişiklik yapmamak, türbeyi geçici olarak boşaltmak ya da türbedeki birliği takviye etmek. Aynı uzman hükümetin tahliye ve takviyeden yana olmadığı görüşünde. Hükümetin, artan riske rağmen hafif silahlı 5060 askeri türbede tutmakta ısrar etmesi, bu kararın ardında stratejik bir düşünce olmalı dedirtiyor. Gözlemciler, IŞİD’in kaçırdığı Türk rehinelerin serbest bırakılması için türbedeki askerlerin pazarlık konusu yapıldığını, birliğin tahliye edilmemesinin IŞİD’e verilen bir güvence olduğunu savunuyorlar. Ancak güvenlik uzmanları aynı kanıda değil ve sorunun daha derin nedenleri olduğunu düşünüyorlar. Buna göre hükümet, TSK’yi “hizada tutmak” ve Suriye’ye müdahaleyi hem içerde hem de uluslararası arenada meşru göstermek amacıyla türbeyi boşaltmıyor. Tezkere geçtikten sonra, askerlerin güvenliği ve türbenin Türk toprağı olduğu argümanları, Suriye’de tampon bölge gibi stratejik kararlar ve milliyetçi duyguları körükleyerek kamuoyu desteği sağlamak için kesinlikle kullanılacak. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, tezkerenin amacının IŞİD’in bölge halklarına yönelik tehdidini bertaraf etmek değil, Şam yönetimi olduğunu belirterek “Bu nedenle bizim tavrımız net ve ret” dedi. Tezkereyle ilgili Bakanlar Kurulu prensip kararında, sadece bir kez PKK, bir kez de IŞİD sözcüğünün kullanıldığına dikkat çeken Altay, “Buna karşılık 8 kez Suriye rejimi, Esad rejimi, Şam yönetimi ifadesi var. Hükümetin derdi IŞİD’le mücadele değil, Şam yönetimi ile hesaplaşmadır” diye konuştu. Tezkerede Irak’ın toprak bütünlüğünden söz edilirken Suriye ile ilgili böyle bir ifadenin bulunmadığına işaret eden Altay, bu durumun bile AKP hükümetinin niyetini net olarak ortaya koyduğunu söyledi. Bakanlar Kurulu prensip kararında Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili “güvenlik riski” atfına da tepki gösteren Altay, “Böyle bir atıf son derece komiktir. Çünkü Süleyman Şah Türbesi’ne bir saldırı yapıldığında, Türkiye’nin karşılık vermesi için bir tezkereye ihtiyacı yoktur” diye konuştu. CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin de tezkereyi, AKP’nin torba yasalardan alışkanlıkla hazırladığı “torba tezkere” diye nitelerken netliği olmayan 1 Mart tezkeresinden “daha ağır” olarak değerlendirdi. HP’nin gerekçesi güvenlik Irak ve Suriye tezkerelerinin birleştirilerek geniş yetkilerin tanında tezkereyle ilgili MHP içinde dün değerlendirme toplantısı yapıldı. Toplantıda yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesiyle ilgili çekinceler gündeme gelirken MHP konuyu Türkiye’nin milli güvenliği açısından değerlendirerek tezkereyi destekleme kararı aldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yaptığı yazılı açıklamada, IŞİD’in Türkiye’nin bekası ve birliğini tehdit ettiğini belirterek Türk milleti ve komşu halkların barbarlar, barış ve insanlık katillerinin hedefinde olduğunu kaydetti. Bahçeli, IŞİD’in büyük bir tehdit olduğunu ve mutlaka tepelenmesi gerektiğini belirterek “Ancak PKKPYDYPGYPJ da aynı derecede, belki de daha fazla ölçüde Türkiye’nin başına ve çevresine çöreklenmiş bir musibetin farklı farklı isimleridir” dedi. Bahçeli, şunları söyledi: “Partimiz, TBMM’nin gündemine gelecek tezkereye de her türlü eleştirisi saklı kalmak kaydıyla, bu hassasiyetle bakacak ve tercihini Türk milletinden yana kullanacaktır. Bahse konu olan Türkiye’nin güvenliği, tarihi hak ve çıkarlarıdır.” Laiklik vitrin süsü mü M
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle