14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EKİM 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Berlusconi Türkiye’de ‘laiklikten İslamcılığa doğru çok korkunç geri adımlar atıldığını’ söyledi 5 barışacak mı yoksa savaşacak mı? Suriye’nin komşuları Türkiye, İsrail, Ürdün, Irak, Lübnan... Askerimiz, IŞİD ve YPG güçleri arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı Kobani’nin karşısında bulunan Suruç’un sınır boyunda devriye geziyor. Bu arada hükümet, Irak ve Suriye’deki olaylar ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yurtdışına asker göndermek için yetki istiyor. Tezkere kabul edilirse Türkiye’den öteki ülkelerin askerleri de geçiş yapabilecek... Bu bir savaş hali bence... Birkaç gün önce yazmıştım... Bölgenin dinamikleri belli, IŞİD’in gücü de... Acaba amaç hem PKK’ye hem de Suriye’deki uzantısı PYD’ye ayar çekmek mi? Öyle! Ortadoğu’da mezhep çatışması sürerken, daha önce Irak işgal edilirken, Suriye’de bombalar atılırken dünya niçin susuyordu? Merak ettiğim başka bir şey, Esad rejiminin birkaç ay içinde devrileceğini söyleyen Türkiye, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler... Demokrasi, özgürlük çığlığı atanlar! Arap Baharı’nı savunanlar! Tezkerede gerekçe olarak sunulan ne? Ulusal güvenlik ve terör tehdidi, terörist örgütlerden yöneltilecek saldırılar. Türkiye terör tehdidi olarak PKK’yi görürken İmralıAnkara arasında görüşmeler sürüyor... O zaman soralım: “Koalisyon ülkelerinden bazılarının Türkiye üzerinden Kobani’ye girmesi çözüm sürecini etkilemez mi?” HHH IŞİD’in Türkiye’de de sempatizanları olduğu, şu anda 30 bin savaşçısı bulunduğu bir gerçek... Büyük bir ordu sayılır... Böyle bir askeri yapıyı kurmak için, önemli bir gelir kaynağı olması gerekir... O zaman var! IŞİD, Kobani’yi ele geçirirse başta ABD ve koalisyon ülkeleri ne yapacak? Bir yandan tezkere, öte yandan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yaptığı açıklama... Arınç ne demişti Bakanlar Kurulu toplantısının ardından?.. İki ayaklı yeni kurulun hayata geçirilmesi... Çözüm sürecine yeni modelmiş! İnanın şu çözüm süreci nedir, bugüne dek anlayamadım! Gözlerim Kobani’de... Kobani ya düşerse! Eski dostu Erdoğan’a sert çıktı Haber Merkezi İtalya’nın eski Başbakanı Silvio Berlusconi, geçmişte “dostum” dediği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sert sözlerle eleştirdi. İtalyan haber ajansı AdnKronos’un haberine göre, Roma’da önceki akşam bir sergi açılışına katılan Berlusconi, bir görevlinin yakında İstanbul’da da sergi açacaklarını söylemesi üzerine “O zaman Erdoğan’a benden selam söyleyin” dedi. Berlusconi, daha sonra ise ortaöğretimde başörtüsü serbestisi ve makyaj yasağını eleştirdi ve “(Erdoğan) Laiklikten İslamcılığa doğru çok korkunç geri adımlar atıyor” diye devam etti. Berlusconi’nin “Çok ağır bir kararname hazırlandı: kızlar üniversiteye yalnızca başörtüsüyle gidebilecek ve makyaj yapamayacak” sözleri ise, ortaöğretimi kapsayan kılıkkıyafet yönetmeliğindeki değişikliği yanlış anlamış olabileceği yorumlarına neden oldu. Berlusconi 2003 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Oğlunun nikâh şahidiydi düğününe katılmış, nikâh şahidi olmuştu. Berlusconi ailesine ait Il Giornale gazetesinde de iki gün önce iki ayrı makaleyle Türkiye’nin laiklikten uzaklaşarak İslamcı bir çizgiye kaydığı belirten makalelere yer vermişti. Magdi Cristiano Allam imzalı makalede “Yaklaşan düşmanı görmüyoruz”başlığı kullanıldı. Allam, “Ilımlı İslam ve onun demokrasiyle uyumlu olduğu masalı, bir asırdan kısa bir süre içinde Türkiye’de doğdu ve yine Türkiye’de öldü” diye yazmıştı. Çözümün Modeli Nedir? Savaş! Barış! İnsanlık! Halkların kardeşliği! IŞİD, Kobani’yi doğudan ve batıdan kuşatmış, çatışmalar tüm şiddetiyle sürüyor... Kürtler ölüyor orada, tüm dünya seyrediyor... Kobani Kantonu Başkanı Enver Müslim, Türkiye YPG’yi desteklemezse IŞİD’in bir sonraki hedefinin neresi olacağını gösteriyor: “Türkiye!” Ankara bu gerçeği bilmesine karşın yardım elini uzatmıyor... Müslüman ülkelerin orduları, kara harekâtı falan... Bunların inandırıcı bir yönü yok! Askerin oraya girmesi, olaya nereden bakarsanız bakın, bir işe yaramaz. Bugüne değin bir katliam yaşandı, Musul’dan Kobani’ye geçildi... Bu bir oyunun parçası, emperyal ülkelerin tezgâhı... IŞİD’i yaratanlar kimlerdi, onları besleyip bugüne getirenler, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenler, Saddam’ı devirerek Irak’a demokrasi ve özgürlük getirenler... HHH Bakıyorum “Sünni cephe” diye ahkâm kesenler var, Türkiye üzerinden transit geçecek askerler var, tezkere tezkere diye bağıranlar var. 2 milyon nüfuslu Katar’a biçilen rol nedir? Ey insanlık, ey memleketin insanı, Ortadoğu’daki Arap halkları, kukla devletler, petrol şeyhleri... Senin yaşadığın topraklarda demokrasi, temel hak ve özgürlükler bir yaşam biçimi mi? Benim memleketimin insanı; Türk’ü, Kürt’ü, dindarı, dindar olmayanı, eli kanlı terör örgütünün bir kısmının yaşadığımız coğrafyada olduğunu biliyor mu? Her şey arapsaçına dönmüş, içinden çıkılmaz hale gelmiş... Düşünün bir kez, IŞİD bu kadar çok mermiyi, silahı, havan toplarını nasıl bulmuş, ekonomik desteği nereden almış... Bu ülke insanı kendi kaderini kendi belirler, başkaları değil... Barışı özümser Mustafa Kemal gibi: “Ülkede barış, dünyada barış!” HHH Türkiye komşularıyla AKP’li inşaat mühendisi Erkan Kandemir Sağlık Bakanı Yardımcılığı’na atandı ‘Sağlık’sız yükseliş ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Bakanlığı’nda Agah Kafkas’ın görevden alınmasının ardından boşalan Sağlık Bakan Yardımcısı görevine İnşaat Mühendisi Erkan Kandemir’in ataması resmen gerçekleşti. Kandemir, genç yaşına karşın kariyer basamaklarını hızla tırmandı. Aslen Rizeli olan Erkan Kandemir, 1981’de İstanbulÜsküdar’da doğdu. Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu olan Kandemir, 20032004 yıllarında AKP İstanbul İl Gençlik Kolları Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 27 Haziran 2009’da istanbul İl Gençlik Kolları Başkanlığı’na atandı. Kandemir geçen günlerde ise yeni ataması nedeniyle bu görevinden ayrıldı. Kandemir’in nikâh şahitliğini ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yapmıştı. Kandemir’in AKP Gençlik Kolları Başkanlığı yaptığı dönemde, örgütün resmi sitesindeki özgeçmişinde bir kolej mezunu olmasına karşın Kartal İmam Hatip Mezunu yazdığı belirtiliyor. CHP’de grup başkanvekilliği seçimi bayram sonrasına ertelendi Kılıçdaroğlu’nun adayı Levent Gök seçilemedi AYŞE SAYIN ANKARA CHP’de olağanüstü kurultayda başlayan parti içi çekişme, dün Yalova Milletvekili Muharrem İnce’den boşalan grup başkanvekilliği için yapılan seçimlere de yansıdı. Genel Başkan Kemal Kılıçaroğlu’nun adayı Levent Gök, seçimin ilk turunda yarıştığı İzzet Çetin’den düşük oy aldı. İki aday da salt çoğunluğu sağlayamadığı için grup başkanvekili seçilemedi. Sonraki turlarda da sonuç alınamayacağı düşünülerek, grup başkanvekilliği seçimi bayram sonrasına ertelendi. Bazı milletvekilleri, “işaret”le grup başkanvekili belirlenmesine tepki gösterdi. CHP’de grup başkanvekilliği için genel merkezin önerdiği Ankara milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi de olan Levent Gök ile yine Ankara Milletvekili olan İzzet Çetin yarıştı. Kılıçdaroğlu’nun, PM’den bir ismi tercih etmesinde, dış politika başdanışmanlığına getirdiği Murat Özçelik’i Levent Gök MYK’ye almak istemesinin etkili olduğu belirtildi. Halen ikinci yedekte olan Özçelik’in PM’ye girmesi için ikinci bir ismin daha istifa ettirileceği kulislere yansıdı. Kılıçdaroğlu’nun önceki gece geç saatlerde Levent Gök’ü işaret etmesi üzerine, sayıları 15’e yaklaşan milletvekili adaylıktan vazgeçerken, sadece Çetin aday oldu. Grup toplantı salonunda yapılan ilk tur seçim sonucunda Gök 45, çeşitli kanatlardaki muhaliflerin desteğini alan Çetin 47 oy alırken, 13 oy ise geçersiz sayıldı. İkinci turda ise Çetin’in oyu 49’a yükselirken, Gök’e 46 oy çıktı, 10 milletvekili de boş oy kullandı. İlk iki turda hiçbir aday salt çoğunluk 65 oyu sağlayamaması ve seçimin devam eden turlarda da kilitleneceği hesaplandığı için seçim Kurban Bayramı sonrasına ertelendi. Aynı şekilde boş olan 2 grup yönetim kurulu üyeliği için de seçim yapılamadı. ekin, Çetin’e çattı Basına kapalı yapılan grup toplantısında Genel Sekreter Gürsel Tekin’in “Genel Başkan bir ismi aday göstermişse buna uymak gerekir” yönündeki sözleri ise milletvekillerinin tepkisine yol açtı. Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Levent Gök’e kişisel olarak tepki gösterip, oy vermeyeceğini belirtirken Çorum Milletvekili Tufan Köse, grup başkanvekilinin “işaretle” belirlenmesini eleştirdi. Çetin ise adaylık için bir kaç kez genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü ve “Eğer birini işaret edecekseniz, ben çekileyim, aday İzzet Çetin olmayayım” dediğini anlattı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun kendisine “sen çalışmaya devam et” dediğini ve grup başkanvekilleri ile görüşmesini istediğini belirten Çetin, son anda dün akşam Levent Gök’ü önerdiğini öğrendiğini ifade etti. Genel Sekreter Tekin’in ise Çetin’e “Genel Başkan’la yaptığınız özel görüşmeyi burada anlatmanız doğru değil” sözleri de gerilime neden oldu. T Emine Erdoğan’a hakaret davası Baransu için yakalama kararı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazeteci Mehmet Baransu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davada, ifade vermeye gelmeyince hakkında yakalama kararı çıkarıldı. AA’nın haberine göre, Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Erdoğan’ın avukatı Muammer Cemaloğlu katıldı. Emine Erdoğan’ın 27 Aralık 2013’te bir vakfın açılışına katılmasının ardından Baransu hakkında Twitter hesabından yaptığı paylaşımlar nedeniyle dava açılmıştı. l AYM, Çiçek ve Ersöz’ün başvurusuna ilişkin verdiği kararda Ergenekon mahkemesini eleştirdi ‘Tutuklamada somut olgu yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, Ergenekon davasının sanıkları Dursun Çiçek ve Levent Ersöz’ün yaptığı bireysel başvurulara ilişkin “uzun tutukluluk” gerekçesiyle verdiği ihlal kararlarının gerekçesini açıkladı. Yüksek mahkeme, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ni eleştirerek, “Başvurucunun tahliye talebini inceleyen mahkeme, ret gerekçesinde başvurucunun kaçacağına ya da delilleri karartacağına dair inandırıcı somut olgular ortaya koymamıştır” tespitinde bulundu. Anayasa Mahkemesi, Çiçek’in başvurusu üzerine “Tahliye taleplerinin ve tahliye taleplerinin reddi üzerinde yaptığı itirazlarının formül gerekçelerle reddedildiği ve uzun süredir tutuklu olduğu” şikâyetlerinin kabul edilebilir olduğuna hükmederek, anayasanın 19. maddesinde düzenlenen “kişi hürriyeti ve güvenliği” hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, Çiçek’e 3 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Yüksek mahkeme gerekçesinde, Ergenekon davasına bakan mahkemenin yargı paketi çıkmasına karşın adli kontrol tedbirlerini yeterince dikkate almadığını belirterek, “Bu durumda, tutukluluğun devamına karar verilirken yargılamanın tutuklu sürdürülmesinden beklenen kamu yararı ile başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı arasında ölçülü bir denge kurulmadığı ve bu nedenle tutuklu kaldığı sürenin makul olmadığı sonucuna varılmıştır” değerlendirmesini yaptı. Mahkeme, Ersöz’ün başvurusu üzerine ise tutukluluğun makul süreyi aştığına karar verdi. Çiçek’le aynı gerekçeleri yazan mahkeme, Ersöz’ün hastane dışı koşullarda hayatının sürdürmesinin mümkün olmadığı yönündeki iddiası yönünden de ihlale hükmetti. Anayasa Mahkemesi, yasadışı silahlı KCK örgütüne üye olduğu iddiasıyla 2009’da tutuklanan ve bu yıl nisanda serbest bırakılan bir kişinin başvurusunu da değerlendirdi. “Hastalığı ve kişisel durumu dikkate alınmadan basmakalıp gerekçelerle tutukluluk halinin devamına karar verilmesi” nedeniyle hak ihlaline uğradığını iddia eden kişinin durumu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, “tutukluluğun makul süreyi aştığına” hükmederek, ihlal kararı verdi. Başvurucuya, takdiren 5 bin lira manevi tazminat ödenmesi kararlaştırıldı. Yazı saatinin bitmesine dakikalar var ama yine de bekledim. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan’la görüştü ve gazetecilerin uzattığı mikrofon ormanının karşısına çıktı. İki noktayı çalakalem not ettim. Bir: Kandil’den, başka Kürt siyasetçilerden ve hükümet kanadının lafı etkili üyelerinden gelen ve barış sürecinin bittiğine ya da tıkandığına ilişkin açıklamalar soruldu. Demirtaş her zamanki açık sözlülüğü ile cevapladı, “Ortamı gerecek, barış sürecinin yürümesine yarar sağlamayacak her türlü açıklamadan kaçınmak gerekir” dedi. Önemli. Çünkü barış sürecinin bitmesinin tek anlamı var: Savaş!.. Umalım ki “Bi cigara versene” rahatlığı ile “Barış süreci bitmiştir” diyenler bu genç Kürt siyasetçinin sözlerinden gerekli dersi çıkarsınlar. Unutmayalım ki barışı kazanmak zordur. Savaşa doğru gidecek yola taş döşemek ise pek kolay... İki: HDP’nin tezkereye oy verip vermeyeceği soruldu. Perhiz ve Lahana Turşusu Demirtaş her zamanki açık sözlülüğü ile cevapladı, “Biz ilke olarak, gerekçesi ne olursa olsun bir başka ülkenin topraklarını işgal anlamına gelecek askeri harekâtlara karşıyız. Tezkere konusunda da bu ilkeye bağlı kalacağız ve tezkereye ret oyu vereceğiz” dedi. Önemli. Çünkü torba yasa denen yasama kepazeliğinin tadını alan AKP hükümeti bu defa da tezkereyi “torba tezkere”ye çevirdi. Tezkerenin içine hükümete neredeyse sınırsız yetkiler tanıyan maddeler yerleştirdi. Bu yetkiyle AKP iktidarı, IŞİD belasını def etmek yerine, Suriye’nin kuzey bölgelerinde güvenli bölge kılıfı altında yayılmacı bir askeri siyaset güdebilir. Esad yönetiminin Suriye’ye ait toprakların işgali anlamına gelecek böylesi bir askeri harekâta sessiz kalmayacağı açık. Bu ise yeni bir gerginlik; hatta IŞİD belasını gölgeleyecek yeni bir çatışma ortamı anlamına gelir. Keza böyle bir güvenli bölge ilanı Rojava’yı da çökertecek sonuçlar verebilir. Oysa Kürt siyasal hareketi açısından Rojava, uğruna çok şeyi göze alacakları bir model. Onun çökmesine boyun eğmeleri mümkün değil. Yani bu açıdan da bir gerginlik tırmanışı yaşanabilir. Hele topu, tankı, ağır silahları olan ama tek bir uçağı olmayan IŞİD gerçeğine rağmen Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge ilan etmekte ısrarın bir açıklaması var mıdır? Maksat sahiden güvenli bölge yaratmak mı, yoksa IŞİD’i hava saldırılarından korumak mı? HHH Bardağın boş yanına bakmaya çabaladım. Bir de dolu yanına bakalım. Dün Bakanlar Kurulu’nda kabul edilen ve bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak resmileşeceği belirtilen barış sürecini ilerletmeye katkılı olacağı kuşkusuz kararlar var. Yani bir yandan olumlu adımlar atılıyor. Barış sürecine ilişkin atılan adımların az da olsa kapalı kapılar ardından kamuoyuna kısmen de olsa açılmasını sağlayacak kurullar oluşturuluyor. Keza “müzakere”leri “İmralıMİT” ikilisinin tekelinden çıkaracak bir yaygınlaşmanın yolu açılıyor. Pratikte nasıl işleyeceğine ilişkin haklı kuşkuları not etmekle yetinelim ve bu kararların olumlu olduğunu çekinmeden belirtelim. Ancak yine de... Eğer perhiz sağlığa kavuşmak için alınması gereken bir karar ise ve ancak sabırla uygulanınca olumlu sonuç verecekse alabildiğine sorumsuzca lahana turşusu yutmanın bağışlanır, hoşgörülür, hatta önemsizleştirilebilir bir yanı yok. Peki, Bakanlar Kurulu kararı ile müzakere sürecinin taraflarını genişletebilecek, Kandil’e de uzanabilecek, görüşmeleri memurlardan (MİT görevlilerini kast ediyorum) iktidardaki ve muhalefetteki siyasetçilere aktarabilecek adımlar perhiz ise “PKK’ye bakmıyorsunuz da kafayı IŞİD’e takmışsınız” diye buyuran devletin en tepesinin yaptığı lahana turşusu yutmak değilse nedir? Peki, barış sürecinin hükümet kanadından en yetkili kişisi olduğu söylenen büyük Türk büyüğü Yalçın Akdoğan’ın “Kandil’de yan gelip yatacaklarına gitsinler IŞİD’le savaşsınlar öyleyse” demesi lahana turşusu yutmak değilse nedir? Hasta tutukluya tazminat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle