24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 14 EKİM 2014 SALI l Haber Merkezi Cebelitarık Boğazı’ndan yola çıkan genç okyanus bilimcilerin oluşturduğu Mare Nostrum (Bizim Deniz) ekibi, 1.5 yıllık yolculuğun sonunda İstanbul Boğazı’na ulaştı. Mare Nostrum Projesi’nde 143 yıllık SaintJoseph Lisesi’nin desteği de var. Louis Wilmotte ve Douglas Couet, küçük bir kano üzerinde Akdeniz’i aştılar. Geçtikleri her bölgeden su ve yosun örnekleri toplayan ekip, Akdeniz’deki canlıların yaşamını kayıt altına aldı. Bu canlılardan biri de dev balinalardı. Yine 10 bin kilometre boyunca Akdeniz’i dinleyen Mare Nostrum Ekibi’nin topladığı veriler Fransa’nın en önemli bilimsel kuruluşlarından CNRS’nin (Ulusal Bilim Araştırmaları Merkezi) veri tabanında dünyadaki bilim insanlarının kullanımına sunulacak. www.cumhuriyet.com.tr Akdeniz’i dinlediler Galataport’a yüksek yargı freni ÖZLEM GÜVEMLİ Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, kamuoyunda “Galataport” olarak bilinen bölgenin tarihi ve kültürel yapısını yok eden Salıpazarı Kruvaziyer Liman Alanı’na ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca hazırlanan planların yürütmesinin durdurulmasını reddeden Danıştay 6. Dairesi’nin kararını kaldırdı. Davayı açan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, bu karar doğrultusunda “Galataport” olarak tüm işlem ve eylemlerin derhal durdurulmasını istedi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, bilirkişi raporu ve keşif olmadan 6. Daire tarafından verilen kararda hukuki isabet olmadığını hükmetti. Yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda yürütmenin durdurulması istemi hakkında yeniden karar verilmek üzere odaların itirazı oy çokluğu ile kabul edildi. Kararda ayrıca davacıların kruvaziyer limanı alanını kent ile bütünleşmesine engel teşkil edecek şekilde tanımlandığı için yürütmeyi durdurma talebinde bulunduğu bu nedenle 6. Daire’nin “Davacılar tarafından limanın yapılmaması yönünde iddialarının bulunmadığı görülmektedir” şeklindeki tespitinde isabet bulunmadığına dikkat çekildi. Yürütmenin en durdurulmasını redded karar kaldırıldı Bütün Söz Vermelerin Tarihçesi; Sevgim Acıyor(*) Otuz sekiz kişinin öldüğü geçen haftaki olaylar içinde, beni en çok korkutan, Gaziantep’teki olaylar oldu. Çünkü bir mahalle örgütlenerek, “silahlar, sopalar ve palalarla” bir başka mahalleye ölümüne saldırdı. Saldıranlar için öteki mahalleli çoluk çocuk, kadın erkek ayrımı yapılmadan topyekun ölümü hak etmişti. Nedense bu durumun Gaziantep’te meydana gelmesi beni hiç şaşırtmadı. Çünkü yerel seçimlerden önce halkın ne düşündüğünü öğrenmem için gazetem beni Gaziantep’e yollamıştı. Uçaktan indiğim andan itibaren dehşete düşmüştüm. Çocukluk kentim değişmişti, havası, suyu değişmişti, neşesi gitmişti ve sanki koyu bir karanlık kenti kuşatmıştı. Üç yüz bine yakın Suriyeli mülteci kentin her yerindeydi. Parklar, bahçeler onlar tarafından kuşatılmıştı ve beni her gördüğümde korkutan, İslamcı militanlar, kapkara bakışlarla kahveleri doldurmuşlardı. Bütün bunların yanında, ajan kılıklı öyle çok yabancı vardı ki, kendimi Beyrut’ta sanmıştım. Ve o günlerde öğrenmiştim, Gaziantep’ten altı bin kişi IŞİD’e katılmıştı. Kobani hayatımızın içine girmeden çok önceleri, IŞİD sınır kentlerimizde özellikle de Gaziantep’te hücreler kurup işe koyulmuştu. Uçan kuştan haberi olan MİT’in bu örgütlenmeden haberi olmaması imkânsızdı. Açıkça göz yumulmuştu, hatta bugün polis güçlerinin bazı davranışlarından, konuşmalarından anlaşıldığı gibi desteklenmişlerdi. Bunları neden söylüyorum, başımızda kışkırtıcı konuşmalarıyla halkın bir bölümünü sürekli suçlayan, yakılan yıkılanları sürekli tekrarlayarak her şeyi daha vahim bir noktaya getirebileceğinin hiç farkında olmayan ya da olan ama kendini durduramayan bir iktidar var. Bir kamuoyu da var, öyle ki, yakılan yıkılanlar neredeyse ölen 38 insandan daha değerli. Malın insan hayatından daha değerli kabul edildiği bir ülkede bazı değerler iyice sapmış demektir. Merhamet duygusu yok olmuş demektir! Aynı kamuoyu, Kobani’yi de anlamamakta ısrarlı. “Bize ne Kürtlerden” diye geçiştirmek istiyorlar. Kobani’nin biraz yaşadığımız günler ve gelecekteki tarih için öneminden söz edelim. Bu arada bütün 68’li, 78’li dostlarıma, gençliklerinde yeri göğü inleten bir sloganı anımsatmak isterim: “Bir, iki, üç daha fazla Vietnam!” Anımsadınız mı? O güzel zamanlarda Amerikan emperyalizminin insanlık dışı saldırısına uğramış Vietnam bizim için bir simgeydi. Dünyanın değişebileceğine inancımızı artıran, Amerikan emperyalizminin de yenilebileceğini gösteren bir umut, bir ışıktı. Tıpkı, Küba gibi. İşte şimdi yanı başımızda küçük bir Vietnam, bir Küba var. Kobani, Rojava Kürt bölgesinde kurulmuş bir kantonun merkezi. Pek çok entelektüeli olan, eşitlikçi bir anayasası olan, Kürt, Arap, Sünni, Alevi ve Türk yurttaşların birlikte Ortadoğu’ya örnek İspanya İç Savaşı günbir demokrasi modeli lerinde bir kadın militan sunmaya çalıştıkları bir bize şöyle sesleniyor: yurt parçası! Şu andaki Yaşasın devrim! savaş bir yurt müdafaası! Ve verilen savaş, bakmayın siz Amerikan uçaklarının bir iki sözüm ona bomba atmalarına, emperyalizme karşı! Çünkü orada eşitlikçi, bağımsız bir demokrasi modeli gelişmesi hiçbir Batılının işine gelmez! Tıpkı Latin Amerika’da olduğu gibi devrimler de bulaşıcıdır. Tabii iyi anlamda. Dostlarıma yeniden İspanya İç Savaşı’nı anımsamalarını, yeniden kitapları çevirmelerini isterim. O da bir devrim savaşıydı. Ama Stalin’in beklenen uçakları gelmediği için kaybedildi. Ama o savaşın pek çok görgü tanığı vardı, çünkü tüm Avrupa’dan pek çok insan savaşmak ve tanık olmak için İspanya’ya geçmişti. Ernest Hemingway oradaydı ve bize İspanya İç Savaşı’nı anlatan çok önemli bir kitap armağan etti: “Çanlar Kimin İçin Çalıyor.” Ünlü fotoğrafçı Robert Capa’da oradaydı. Pek çok belgeselci de... Tamam devrimciler yenildi ama bu yenilgiden pek çok ders çıkarıldı. İnsana ve dayanışmaya dair yüzlerce film yapıldı, yüzlerce kitap yazıldı. Yeni bir yenilgi olmasın diye Kobani’de insanlar IŞİD’e karşı savaşıyor, daha doğrusu emperyalizme karşı savaşıyor. Kobani düşerse, insanlık özellikle de o bölgede ağır bir karanlığa gömülecektir. Son olarak bir şey daha söylemek istiyorum. Kobani’de pek çok kadın ellerinde silahları savaşıyorlar. Bazıları bedenlerine patlayıcıları yerleştirip IŞİD tanklarının önüne atılıyorlar. Kızım yaşındaki bu genç kadınların anısı önünde saygıyla eğiliyorum. (*) “Bütün söz vermelerin tarihçesi; sevgim acıyor”; Turgut Uyar’dan bir dize. 8. İSTANBUL BULUŞMASI’NI İPTAL ETTİ YTÜ yönetimi özgür düşünceden rahatsız oldu İstanbul Haber Servisi Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, bu yıl 8’incisi düzenlenecek “İstanbul Buluşmaları” toplantısını içerik ve güvenliği nedeniyle iptal etti. Etkinlik bugün ve yarın “Bizim İstanbul” başlığı ile Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde yapılacak. YTÜ Rektörlüğü ve Mimarlık Fakültesi Dekanlığı’na etkinlik içeriği ve taslak programı iletilerek salon rezervasyonu yaptırıldı. Ancak, üniversite 4 gün kala etkinliğin YTÜ`de gerçekleşemeyeceğini bildirdi. Etkinlik Düzenleme Kurulu karara tepki göstererek “Üniversitelere özgü olması beklenen demokratik gelenekleri terk ettiği görülen YTÜ’nün, tema ve konuklara karşı tavrının bizleri şaşırttı. Üniversitelerimizin tartışma platformuna açık olması dünya üniversiteleri içinde yer bulmalarının önkoşuludur” dedi. ON NUMARA DEVRETTİ 1, 8, 14, 17, 19, 21, 24, 26, 27, 29, 30, 43, 44, 45, 50, 56, 57, 64, 69, 72, 76, 77
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle