19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EKİM 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] hastanın cebinde 11 Bakanlık ameliyat yerine Devletin gözü pansumanı tercih etti u Kardiyoloji, kalp damar cerrahisi, omurga cerrahisi ve beyin cerrahisinde 1000’i aşkın malzemeden yalnız 26’sında değişiklik yapıldı. Bu değişikliğin büyük bölümü indirim yönünde değil, kurum tarafından ödenecek miktarların artırılması yönünde oldu. Buna karşın Bakanlık akşam saatlerinde 100 civarında malzemenin fiyatını artırdığını açıkladı. OLCAY BÜYÜKTAŞ Tıbbi malzemelere kamu sağlık kurumlarının ödeyeceği fiyatların düşürülmesi üzerinden son günlerde sıkça gündeme gelen tartışmalar, bu konuda yapılan Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki (SUT) değişikliği yakından incelemeyi zorunlu kılarken, Sağlık Bakanlığı’nın bütüne oranla çok az kalemde yaptığı indirimleri yeniden gözden geçirerek bazı malzemelerde fiyat artırımını kabul etmesi tartışma yarattı. Geçen günlerde çoğu basınyayın organında “Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tıbbi malzemelerde indirime gitti, ameliyatlar durdu! Ameliyatlar durma noktasına geldi” başlığıyla birçok haber yer almış, bu haberlerde özetle; SGK’nin 1 Ekim tarihi itibarıyla tıbbi malzemelere ödediği ücretlerde büyük miktarda indirim yapmasıyla, tıbbi malzeme firmalarının bu düşük fiyatlar nedeniyle kamu hastanelerinde ihaleye girmediği ve bundan dolayı da kamu hastanelerinin malzeme alamaz hale geldiği, özellikle de beyin, kalp ve ortopedi gibi alanlarda birçok ameliyatın malzeme yokluğundan iptal edildiği ileri sürülmüştü. Oysa, İzmir Tabip Odası Meclis üyesi Dr. Ergün Demir ve İstanbul Tabip oda sı TTB Delegesi Dr. Güray Kılıç tarafından yapılan çalışma, durumun pek de göründüğü gibi olmadığını ortaya koyuyor. Yapılan çalışmada özetle; kardiyoloj branşına ait, 420 tıbbi malzemeden 5’inde, kalpdamar cerrahisine ait 636 tıbbi malzemeden 10’unda fiyat değişikliğinin yapıldığı görülüyor. Değişikliklerin çoğu, fiyatların artırılması yönünde. Yani kamuoyunda yansıtıldığı gibi asıl indirimler bu alanda değil. Omurga cerrahisi alan grubuna ait 328 malzemeden 6’sında fiyat değişikliği yapılırken, beyin cerrahisinde de 268 malzemeden 5’inde değişiklik yapılıyor. Asıl tartışmaları gündeme geldiği görülen ortopedi ve travmatoloji branşı artroksaopi ve eklem cerrahisi alan grubunda da 198 malzemeden 15’inin fiyatı değiştiriliyor. Burada ağırlıklı olarak fiyatlar indiriliyor. Yani SGK daha düşük fiyat ödemek istiyor. Peki durum böyle iken bu kadar tartışma nasıl çıkıyor ve ameliyatlar neden durma noktasına geliyor? Bu SUT değişikliği ayrıntılı incelendiğinde SGK’nin kendi mali disiplinini korumaya çalıştığı ve kullanım endikasyonunda suiistimal yapıldığını (!) düşündüğü bazı branşlardaki tıbbi malzeme fiyatını düşürdüğü görülüyor. Kamuoyunda yapılan tartışmaların gittiği yön ve daha önce eşdeğer ilaç uygulamalarında karşılaşılan durum, hem SGK’nin mali disiplininin korunması hem de önümüzdeki günlerde tıbbi malzeme ticareti yapanların karlarının azalmaması için faturanın yurttaşa kesileceğini işaret ediyor. Demir ve Kılıç’a göre, SGK tarafından bedeli karşılanan tıbbi malzemelerde ‘iyi malzeme kullanalım, aradaki farkı da vatandaş ödesin’ şeklindeki yaklaşımların gündeme geleceği ve çözüm olarak yurttaşın cebinin gösterileceğini tahmin etmek güç değil. Derin Polis Devleti, Daha Bağımlı Yargı... İktidarlarının “Yeni Demorasi” yürüyüşü, rejimi demokrasi olan ülkelerde bir benzeri görülmeyen boyutlarda derin polis devleti düzeninin pekiştirilmesi, Cemaatle ortaklıklı oluşturulmuş İktidarlarının denetimindeki yargıdan paralel yargıçların ayıklanması adına İktidarlarına daha da bağımlı bir yargı düzeni oluşturulması yolunda ilerliyor. Yine rejimi demokrasi olan ülkelerde bir benzeri yaşanmamış cumhurbaşkanı eliyle yeni AKP hükümetinin kurulması operasyonu yeterli görülmemiş, cumhurbaşkanı bazı günler birden fazla yaratılan ortamlarda yaptığı açıklamalarla, partilerüstü cumhurbaşkanı kimliğini görüntüde olsun verme zahmetine katlanmadan, hükümetin yasamayürütmeyargıya dönük icraatlarının tek karar vericisi konumunda bir değişiklik olmayacağının altını çiziyorlar... Demokrasinin olmazsa olmazı; yasama, yürütme, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılmasında yeni adımlarla, hukuk devletinden polise devletine, diktatoryal yürüyüş derinleşiyor... Atanma yetkileri cumhurbaşkanında olan HSYK üyelerinin de belirlenmesinden sonra, hükümetin desteklediği listenin kazanmış olmasıyla, HSYK yönetiminde, hükümet iradesinin 16’ya 6 oranında ağırlık kazandığı gibi, bir yönetim listesi ortaya çıkmış oluyor... Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim sonuçlarından memnun “Millet kazandı, ülkemiz kazandı, adalet kazandı...” saptaması yaptılar... Bağımsız yargı beklentilerinin uçup gittiği, İktidar güdümünde bir HSYK oluşumuyla yargı bağımsızlığının çok daha derin yaralar aldığı yolundaki muhalefet, hukukçular açıklamaları üzerine ise AKP yandaşı hükümetin desteklediği listeden kazanan 8 adayın tek başına AKP kadrolarından oluşmadığı, kimi Alevi, MHP’li kökenlilerin de uzlaşma listesinden çıktıkları savunuldu... AKP’nin iktidarları denetiminde yargı oluşturmaya yönelik AKP’nin 12 Eylül referandumu sonucu, evrensel bağımsız yargı, hukuk devleti düzenine aykırı olarak oluşturulmuş yapılanma yetmedi. İktidarları bağımsız yargı, hukuk devleti düzeni işleyişinde kaldırılması gereken Adalet Bakanlığı, hükümetin doğrudan yetkilerini düzeltmek, HSYK’nin bağımsızlıkçı yapıya kavuşturulmasını sağlamak hak götüre... Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet ve AKP yönetim kadrolarının doğrudan taraf oldukları yeni seçimlerin her aşamasında, yargıçlar arasında yapılan seçimlere, asla konu olmaması gereken yargıçların özeli; inançları, siyasal aidiyetleri, ayrımcı kimlik olarak yerleştirmiş oldu... Sadece seçilen HSYK üyeleri için değil, yargının her kurumunda karar veren yargıçlar için de, tarafsızlık, yargıda başarı ölçümlemeleri bir yana atılarak, iktidar yandaşlığı, karşı siyasetler, farklı mezhepler, alt kimlikler üzerinden ayrımcı kimliklerin damga yerine geçtiği bir ayrıştırmayı sağır sultan bile duymuş oldu... HHH Kobani olayları sonrası gündeme gelen güvenlik paketine gelince; ilk ipucu Cumhurbaşkanı’ndan geldi; sokakların vandallara bırakılmayacağını ilan etti. Başbakan Davutoğlu, ABD’nin 11 Eylül’ü sonrası polise verilen yetkilerden yararlanılacağını bildirdi. Metnin içeriğine ilişkin bilgiler kamuoyuna ulaştıkça muhalefetten gelen eleştirilerde ise ülkeyi içi savaşa doğru sürükleyebilecek, polis devleti çerçevesinde hükümlerle donatılmış olduğu vurgulandı. Maskeli, el bombası elinde olanlara polisin doğrudan ateş etme yetkisini veren, yakalananların yargısız tutuklanmalarını sağlayacak... hükümlerin eleştirisine karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü konuşmalarında son PKK eylemlerinden örneklerle gerekçelendirme yaptı. Polis devleti uygulama yetkilerinin PKK terör eylemlerinde çare olup olamayacağı tartışması bir yana, rejimi demokrasi sayılan Türkiye’deki, demokrasi, hukuk devleti düzeni, insan haklarına aykırı yasal düzenlemelerin, terörle ilişkisi somut olsun olmasın, bu ülkede yaşayan herkes için, her yer ve koşulda yasayla geçerli kılınması, polis devleti düzenine yasal kılıf takılması diğer yana... Cumhurbaşkanı, Başbakan, yandaşlar, son Kobani gerekçeli, yine hükümet tarafından PKK militanlarının gerçekleştirdikleri öne sürülen okul yakma, kamu binaları, bankalar ağırlıklı çok sayıda tahribat eylemiyle gerekçelendirilen haklar sınırlarını gasp edecek polisiye yetkilerini şiddete karşı zorunluluk çerçevesinde savunuyorlar. Türkiye’deki yasal düzenlemelerin tehdit altında olmayan demokratik ülkelerle karşılaştırılamayacağını öne sürüyorlar. Hükümetlerin önlem almakla sorumlu oldukları tehditlerden yola çıkarak insan hakları, demokrasi, hukuk devletini katledecek önlemler alma yetkilerinin olmadığını tartışmıyorlar... Tartışılması gereken asıl boyutu, ister son polisiye devlet düzeni için yasanın gerekçelendirmesinde kullandıkları PKK, isterse henüz iç tehdit kapsamında çok da kullanmakta istekli olmadıkları siyasal İslamcı terör örgütleri, günümüzde en güncel sorun olmuş IŞİD üzerinden kullanılmamış terör örgütlenmelerinin güçlenmesine yol açan İktidarları sorumluluklarından hiç söz etmiyorlar... Yıllarla var olan zaten çok aşırı polisiye yetkilerle önlenebilecek ne kadar çok suça, eyleme siyaseten göz yumuldu?.. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hastanelerde yaşanan ameliyat sıkıntısı pazartesi günü de gün boyu devam ederken, akşam saatlerinde Bakan Çelik, bir açıklama yaparak fiyatların artırıldığını ve yeni Sağlık Uygulama Tebliği’nin Başbakanlık’a gönderildiğini bildirdi. SGK, 1 Ekim itibarıyla bazı tıbbi malzemeler için ödediği fiyatı büyük oranda düşürdü. Tıbbi malzeme firmaları da “Zarar ederiz” gerekçesiyle hastanelere malzeme vermedi. Kalp, damar, kanser, genel cerrahi gibi alanlarda malzeme ala Yeni SUT Başbakanlık’ta mayan hastanelerde bazı amaliyatlar durdu. Yaşanan sıkıntı doktorla hastayı karşı karşıya getirirken, her iki taraf da mağdur oldu. Bunun üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “tıbbi malzeme sıkıntısının giderilmesi için bakanlıklar arası toplantılar yapıldığını” belirterek, “Pazartesi günü bu sorunu çözeceğiz” açıklamasını yaptı. Hastanelerde yaşanan sıkıntı pazartesi günü de gün boyu devam ederken Bakan Çelik, dün akşam saatlerinde yazılı bir açıklama yaptı. Kardiyoloji listesinde yer alan bazı tıbbi malzemelerin temininde yaşanan sorunların çözümüne ilişkin hazırlanan yeni Sağlık Uygulama Tebliği’nin (SUT) imzalanarak Başbakanlık’a gönderildiğini bildiren Çelik, “Yeni SUT düzenlemesi ile Tıbbi Malzeme Listelerinde Kalp Damar Cerrahisi listesinde yer alan 36 adet tıbbi malzemenin, Girişimsel Radyoloji listesinde yer alan 39 adet tıbbi malzemenin ve Kardiyoloji listesinde yer alan 27 adet tıbbi malzemenin fiyatları yaşanılan malzeme temini yönündeki problemlerden dolayı yeniden düzenlenerek artırılmıştır” dedi. Elektroniğe torba zammı Ekonomi Servisi Birikmiş borçlara faizde kısmi af getiren ve 36 aya kadar ödeme kolaylığı sağlayan bir yasa olarak sunulan torba yasada, ithal televizyon, radyo, video, müzik seti ve cep telefonu vergisinin sessizce artırıldığı ortaya çıktı. Yapılan düzenlemeyle bugüne dek ithal sonrası alınan bandrol ücretleri ithalat aşamasında alınacak ve bu cihazların ithalatındaki ÖTV ve KDV matrahına, bandrol ücreti de dahil edilecek. Hürriyet’ten Şükrü Kızılot’un bugünkü köşesinde konuya dikkat çekti. Kızılot, ithal maliyetinde 21 birim, oran olarak da yüzde 16’lık bir artış olacağına dikkat çekerek “Bandrol ücreti yüzde 6, ÖTV oranı yüzde 20 olan radyo ve/veya TV yayınları almaya yarayan cep telefonlarında yüzde 6 olan bandrol ücreti, ÖTV ve KDV matrahına eklenince ithal maliyeti de artacak” diye yazdı. Kıdemde ‘fon’ raftan indi MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Hükümetin 20152017 hedefleri emekçiyi vuracak. AKP, emekçilerin ve sendikaların tepkisi üzerine rafa kaldırdığı “kıdem tazminatını fona dönüştürme” hedefini yeniden gündemine aldı. Yine işçi ve sendikaların “kölelik” olarak nitelendirdikleri özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenlemeye de hedefler arasında yer verildi. Hüküme tin 20152017 hedeflerinin yer aldığı Orta Vadeli Program’ın (OVP) istihdam başlıklı bölümü emekçilerin huzurunu kaçıracak. Planda, “Özel istihdam büroları yaygınlaştırılacak ve faaliyet alanları geçici iş ilişkisini de kapsayacak şekilde genişletilecek” hedefi yer alıyor. Özel istihdam bürolarına “geçici iş ilişkisi” kurma görevi verilmesi, “işçi kiralama” yetkisi verilmesi anlamına geliyor. Böyle bir durumda işverenler, belli bir süreliğine bu bürolardan işçi kiralayabilecek. Emekçiler ve sendikalar bunu “kölelik” olarak nitelendiriyor. Yine OVP’de, “Alt işverenlik uygulaması işçi haklarını ve ekonominin rekabet gücünü dikkate alacak şekilde gözden geçirilecektir” ifadesi yer alıyor. Buna göre hükümet ‘Yeni Türkiye emek düşmanı’ OVP’nin istihdam başlıklı bölümü emekçilerin huzurunu kaçırdı. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) CHP Muğla Gençlik Kolları, “Taşeron ve özelleştirme”, “İşçi nelerle karşı karşıya?” başlıkları altında “Genç İşçiler” çalıştayı düzenledi. Madenİş Yatağan Şubesi Başkanı Süleyman Girgin, özelleştirme karşıtı mücadeleyi her yerde sürdürdüklerini anımsatarak, “Yeni Türkiye emeğimize, özgürlüğümüze, kimliğimize, inancımıza kısacası hayatın her alanına müdahale ediyor” dedi. Ekonomi Servisi Türkiye Maden İşçileri Sendikası, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, Kurban Bayramı’nda özelleştirilmesi planlanan kamu kuruluş ve varlıklarını sıralarken, sülfürik asit fabrikasını da özelleştirmek istediklerini belirtmesine tepki gösterdi. Sendikanın yönetim kurulundan yapılan açıklamada, “Geçmişte olduğu gibi, bundan sonra da bor madenlerini özelleştirme girişimlerine set çekeriz. Dünyada en fazla rezerve sahip olduğumuz, çok kârlı, ülkemize yıllık 500 milyon doların üzerinde ihracat geliri kazandıran bor madenlerimizin devlet eliyle işletilmesi, işlenmesi ve pazarlanması hem bir yasal zorunluluk” denildi. ‘Bor madenleri özelleştirilemez’ “taşeron” sistemini kaldırmak bir yana genişletmeyi hedefliyor. Hükümet geçen dönemde kıdem tazminatının “fona” dönüştürüleceğini açıklamış ve emekçilerin büyük tepkisini çekmişti. Ayrıca Türkİş ile DİSK’in de kıdem tazminatına dokunulması halinde “greve” gidileceğine dair genel kurul kararları bulunuyor. Hükümet tepkiler üzerine kıdem tazminatı değişikliğini rafa kaldırmıştı. Ancak düzenleme yeniden raftan indirildi. OVP’de yapılacak değişikliğe yer verilerek, “Sosyal taraflarla diyalog içerisinde tüm işçilerin faydalanacağı ve bireysel hesaba dayanan bir kıdem tazminatı sistemi geliştirilecektir” denildi. Planın kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) ve özelleştirme başlığı altında ise özelleştirmelere devam edileceğinin işareti verildi. Demiryolları konusunda da, “TCDD’nin yeniden yapılandırılması tamamlanacak, demiryolu yük ve yolcu taşımacılığı özel demiryolu işletmelerine açılacaktır. TCDD’nin kamu üzerindeki mali yükü sürdürülebilir bir seviyeye çekilecektir” denildi. Maaş alamayan PTT işçisi eylem yaptı İstanbul Haber Servisi PTT İstanbul Müdürlüğü’nün Sirkeci’deki ek hizmet binasının restorasyon işinde çalışan taşeron işçileri 3 aydır maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle Sirkeci Büyük Postane önünde eylem yaparak, haklarını istedi. Sirkeci’deki Büyük Postane önünde bir araya gelerek “Dünyayı biz inşa ediyoruz. Altında biz kalıyoruz. Artık yeter” yazılı pankart açan işçiler,“ Direne direne kazanacağız” sloganı attı. Burada işçiler adına konuşan Tekin Arslan, PTT binasının restorasyon işinde çalışan işçilerin maaşlarının ödenmediğini ve uygunsuz çalışma koşullarının olduğunu belirterek, “İşçi arkadaşlarımızın en temel hakkı olan ücretleri ödenmemiş, ayrıca birçok işçi arkadaşımız sigortasız çalıştırılmaktadır. Ayrıca şantiye binasında uygunsuz yaşam koşulları işçileri zor şartlar altında çalışmaya itmektedir” dedi. Çalışma Bakanlığı, Müfettişler ve idare amirlerinin de ilgisiz kaldığını savunan Arslan,“ Buradan bir kez daha yetkililere sesleniyoruz: Üstünüzden bu sorumluluğu atarak kurtulamazsınız” diye konuştu. Tekin Arslan, işçilerin haklarını alıncaya kadar mücadelelerinin süreceğini söyledi. Konuşmanın ardından işçiler postane önündeki merdivenlere oturarak eylemlerini geç saatlere kadar sürdürdü. Tüpraş’ta işçi ölümü Orman Bölge Müdürlüğü’nde 36 kişilik Kastamonu işçi kadrosuna alınacak 36 kişi için 4 bin 393 kişi başvuruda bulundu. Atatürk Spor yapılan kura çekilişine, iş başişe 4393 Salonu’nda vurusu yapanların büyük bölümü katıldı. ismi çıkan 108 kişi, 314 Kasım’da başvuru Kurada Ankara’da yapılacak mülakata katılacak. Ekonomi Servisi Tüpraş’ın İzmit Rafinerisi’nde ısı değiştiricide yapılan sıkma işlemi sırasında bir işçi hayatını kaybetti. Şirketten yapılan açıklamada, olayın dün saat 14.40’ta İzmit Rafinerisi B Bölgesi’nde ısı değiştiricide yapılan sıkma işlemi sırasında meydana geldiği belirtildi. Açıklamada, yüklenici firma görevlisi Taner Sağlam’ın ağır yaralandığı ve hayatını yitirdiği ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle