19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EKİM 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR YKY SANAT YAYINCILIK VE CKM’DEN USTAYA ANMA 15 ‘Dağlarca 100 Yaşında’ sergisi Kültür Servisi Fazıl Hüsnü Dağlarca, doğumunun 100. yılında Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ve Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi (CKM) işbirliğiyle hazırlanan “Türkçem Benim Ses Bayrağım” Dağlarca 100 Yaşında Sergisi’yle anılıyor. Sergi 16 Ekim’de açılacak. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın yaşamından kesitler sunulan sergide şaiirin uzun yaşamı kronolojik bölümler halinde ve bütün yönleriyle ortaya konuyor. Sergi, Kadıköy Belediyesi ve özel koleksiyonlardan alınan Dağlarca’nın fotoğrafları, kitapları, mektupları, gazete ve dergi kupürleri, şiirleri ve özel eşyalarından oluşuyor. 199192 yıllarında yaptığı söyleşilerde “Bıraksınlar beni iki yüz yıl, doğanın, insanın, hayvanın, bitkilerin bütün gizlerini çözemezsem beni ve bütün dizelerimi milyonlarca kez yaksınlar. Ya da en uzak yıldıza taksınlar ipimi, beni sallandırsınlar” diyen Dağlarca, binlerce dizesini arkasında bırakarak, “içindeki şiir hayvanı”yla birlikte 15 Ekim 2008’de 94 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Sergi 14 Kasım’a kadar Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde görülebilir. Vicdan, Tam Kalbimizin Altında Bir Organ Kendimizi başından beri öylesine gaddar bir sisteme teslim etmişiz ki; bu sistemde vicdanı küçümsemek akılcılık; savaşın yol açtığı vahşeti olağan saymak gerçekçilik sayılıyor. Olan bitene ikna olmayıp başka bir dünya tarif etmekse... Hayalperestlik. Oysa savaş, mevcut iktidarların kurduğu korkunç hayaller yüzünden çıkar. Biz bu gerçeğe çoktan körüz. O yüzden her seferinde ufacık bir işaretle sokaklara dökülüyor, ölüyor, öldürülüyoruz. Birbirimize anında düşman kesiliyoruz. Kendi vicdanımızı küçümsemeyi en baştan öğrettiler bize. Bu sayede her türlü iktidarın vicdansız hayallerine koşulsuz ikna oluyoruz. Onlar güçlerine güç katma hesabıyla göz diktikleri toprakları, bazen ele geçirmek, bazen savunmak adına, üzerlerindeki insanlarla birlikte küstahça ateşe veriyorlar. O ateşte sadece canları değil, vicdanları da kasıp kavuruyorlar. İktidarlar güçlerini kitlesel yılgınlıklara borçludurlar. Onlara boyun eğen insanlık her seferinde kendisine biçilen rolü şuursuz bir kabullenişle oynar. İktidarların aklına savaş düştüğü anda ırksal kimliklerimiz hemen önümüze konulur. Dini inançlarımız o an büyük bir meseleye dönüşür. Sahip olduğumuz şeylere sıkıca sarılma ve onları paylaşmama refleksimiz dürtülür. Daha yeni ve zar zor unuttuğumuz “biz ve onlar” mefhumu yeniden hortlar. Geçmiş savaşlara dair seyrettiğimiz filmlerde, okuduğumuz kitaplarda içimize dokunan insan hikâyelerini hızla unuturuz. Daha da kötüsü kendimizi baştan yazılan, ama bir öncekiyle aynı olan yeni hikâyelerin lanetlenmiş kahramanları olarak buluruz. Eğer okullarda askeri zaferlerin değil sivil yıkımların hikâyeleri anlatılsaydı; Kahramanlıklar yerine korkulardan bahsedilseydi; İktidarların ihtirasları deşifre edilseydi; Savaş politikalarına otopsiler yapılsaydı; Kuşların ve karıncaların ve ağaçların bihaber olduğu sınırları, bizzat kendi elleriyle çizen insanın, o sınırlar için canını vermeye gönüllü oluşundaki ruh hali masaya yatırılsaydı; “Öteki”ni derinlemesine merak uyandıran bir başkası yerine, öldüresiye nefret edilen bir düşman olarak gören kalplere, uzaktan değil yakından bakılsaydı; Bugün kötülükten değil iyilikten beslenen hayallerin, hatta gerçeklerin kahramanları olabilirdik. Ama sistem bizi çoktan kapitalizmin vahşetine ve emperyalizmin karşı konulamaz gücüne ikna etmiş durumda. Bu sayede savaştan kaçan insanların ayaklarımıza dolanan varlığına “akılcı” dirençler gösterebiliyoruz. Bu sayede sınırların her ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğine inanıyoruz. Bu sayede kendimizi “biz”, diğerlerini “onlar” olarak ayırabiliyoruz. Bu sayede dünyada barıştan bahseden ülkelerin aynı zamanda silah üreten ülkeler olmasını yadırgamıyoruz. Özdemir Asaf “Küçük kararları aklımla, büyük kararları kalbimle almayı öğrendim” derken vicdanı işaret eder. Savaşı her haliyle kanıksamak ya da kanıksamamak, kendimizi onun bir tarafı olarak kabul edip etmemek büyük bir karardır. Yerini unutanlar için vicdan, tam kalbimizin altında kadim bir organdır. Dağlarca’nın 100. doğum yılına özel belgesel ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ’NDE 2 FİLM, 2 YÖNETMEN 25 isim şairi anlatacak Kültür Servisi Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 100. doğum yılı için hazırlanan “Dağlarca Burada” belgeselinin ilk gösterimi Beşiktaş Belediyesi Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Bugün saat 19.00’da ilk gösterimi yapılacak belgeselde Dağlarca ve şiirine yakın tanıklık etmiş 25 isim, insan Dağlarca’yı anlatıyor. Beşiktaş Belediyesi’nin desteğiyle hazırlanan belgeselin yapımını ve yönetmenliğini gazeteci Yasemin Arpa üstlendi. Doğan Hızlan, Enis Batur, Ataol Behramoğlu, Haydar Ergülen, Sennur Sezer, Adnan Özyalçıner, Sami Karaören, Enver Ercan, Ertan Mısırlı, Zeynep Oral, Av. Müşir Kaya Canpolat, Ahmet Miskioğlu, Mustafa Köz, Prof. Semih Tezcan, Tarık Günersel, Türkan Yeşilyurt, Ahmet Soysal, Leyla Şahin, Pelin Özer, Engin Turgut, Egemen Berköz, Hüseyin Alemdar, Baki İlhan T., Ruşen Eşref Yılmaz ve Nurşen Kayatürk’ün yer aldığı belgeselin seslendirmesini ise tiyatro oyuncusu ve şair Orhan Alkaya yaptı. Ayrıca belgeselde Dağlarca’yı, şaire benzerliğiyle dikkat çeken Güven Otman canlandırıyor. Diğer taraftan Beşiktaş Belediyesi bu yıldan başlayarak Yazarlar Sendikası ve PEN Türkiye Merkezi’yle ortaklaşa “Dağlarca Şiir Yarışması” düzenleyecek. Levent Soyarslan CEREN ÇIPLAK ‘İvedik zekâsı’na pansuman u Levent Soyarslan, ‘Oflu Hoca’yı Aramak’ filmini, ‘Recep İvedik’in yarattığı toplumsal zekâ tahribatına bir pansuman olarak niteledi. ‘Sivas’ın yönetmeni Kaan Müjdeci ise seyirciden gelen sorulara tepki gösterdi. sektöre hâkim “zekâ özürlü komedi” sinemasına karşı alternatif bir dil yaratmaya çalıştığını belirten Soyarslan, filmini, “Recep İvedik” filminin yarattığı toplumsal zekâ tahribatına bir pansuman olarak niteledi. “Sivas” filmiyle bu yılki Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan Kaan Müjdeci’nin paneli ise gergin geçti. Müjdeci, 11 yaşındaki Aslan adlı bir çocukla “Sivas” adlı köpeğinin hikâyesini anlatan filmdeki köpek dövüşü sahnelerine tepki gösteren seyirciye “Bu filmden önce köpek dövüşleriyle ilgili bir bel Kaan Müjdeci ANTALYA 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film bölümünde yarışan “Oflu Hoca’yı Aramak O.H.A.” ile “Sivas” filmleri dün seyirciyle buluştu. Karadenizli işadamı Ali Bey ile Ali Bey’in Doğu Karadeniz’i dağ turizmine açacak mega bir inşaat projesinin reklam ve tanıtımı için Karadeniz’de “Oflu Hoca” efsanesinin peşinden giden bir grup belgeselcinin başına gelenleri anlatan film, deyim yerindeyse salondaki seyirciyi gülmekten kırdı geçirdi. “Daha manalı bir dünya için” çekildiği belirtilen filmi yöneten Levent Soyarslan, Gezi ruhundaki mizah anlayışını sinemaya yansıtmaya çalıştığını söyledi. Otoriteye karşı bir film yaptığını ve bunu mizah yoluyla anlattığını belirten Soyarslan, “Otoriteyi sorgulamalı, gerekiyorsa da yıkmalıyız” dedi. “Recep İvedik” filminden yola çıkarak gesel yapmıştım. Bu filmdeki sahneleri Süpermen nasıl çekildiyse biz de öyle çektik. Dövüşteki sesleri de belgeselimdeki seslerden aldım. Biz hiçbir hayvana zarar vermedik” dediyse de bazı seyircileri ikna edemedi. Filminde toplumsal bir mesaj bulamadıklarını belirten seyircilere, her seyircinin filmden farklı şeyler anlayabileceğini söyleyen Müjdeci, “Kendimi filmin içinde kaybettikçe yaptığım işten zevk alıyorum. Film kendi ruh halimi de yansıtıyor. Erkekleri dünya için problemli görüyorum. Erkeklerle problemim var, kendimle de” dedi. Çoğu seyircinin filmle ilgili sorularına sinirlenen Müjdeci “Sanki İsveç, Norveç’te yaşıyormuş gibisiniz. Günde 35 kişinin öldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Bu saçma sorularınızla uğraşamayacağım” diyerek paneli sonlandırdı. Müjdeci’nin doğduğu Yozgat Yerköy’de çekilen film 31 Ekim’de sinemalarda gösterime girecek. BURSA BÖLGE DEVLET SENFONİ ORKESTRASI’NDAN n Kültür Servisi Harry Potter’ın yıldızı Daniel Radcliffe bu kez karşımıza bir romantik komedi filmiyle çıkıyor. “What If Ya Aşksa” filmi Türkiye’de 24 Ekim’de gösterime gidecek. Yönetmen koltuğunda Michael Dowse’nin oturduğu gençlik filminde Radcliffe karşımıza “Wallace” karakteriyle çıkacak. Radcliffe’e eşlik edecek oyuncu ise “Chantry” karakteriyle Zoe Kazan olacak. ‘Harry Potter’dan romantik komedi Meksika ve İspanyol ezgileri Kültür Servisi Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası 16 ve 17 Ekim’de gerçekleştireceği iki konserle müzikseverleri Meksika ve İspanya senfonik danslarıyla buluşturacak. Konserlerde Donizetti 2011 Klasik Müzik Ödülleri’nde “Yılın Çıkış Yapan Genç Müzisyeni” seçilen Dorukhan Doruk solist olarak sahnede olacak. 16 Ekim Perşembe akşamı saat 20.00’de Atatürk Kongre ve Kültür MerkeziMerinos’ta gerçekleştirilecek konserin tekrarı sonraki akşam aynı saatte U.Ü. Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde düzenlenecek. Collegium Musicum Basel’in daimi orkestra şefi Kevin Griffiths yönetimindeki orkestranın eşlik edeceği Dorukhan Doruk, Edward Elgar’ın “Viyolonsel Konçertosu”nu seslendirecek. Konserin ikinci yarısında ise Maurice Ravel’in “Bolero”, Arturo Marquez’in “Danzon No.2” ve José Pablo MONCAYO’nın “Huapango”sı seslendirilecek. KAMİL KÜLTÜR MASARACI l ÇİZİK ‘Ben, Picasso’ Londra’da Kültür Servisi Pablo Picasso’nun 1901 tarihli “Ben, Picasso” adlı otoportresi Londra’da ilk kez sergilenecek. Picasso’nun 30 yaşında yapmış olduğu tabloda, sanatçı mum ışığında resim yaparken görülüyor. Bu hafta Ordovas Galerisi’nde açılacak sergide, Francis Bacon’ın 1969 tarihli otoportresi ile Jeff Koons ve Damien Hirst’ün yapıtları da yer alacak. “Kendi” adlı sergi 13 Aralık’a kadar açık kalacak. İSTANBUL MODERN SİNEMA Aşkın halleri Kültür Servisi İstanbul Modern Sinema’nın, GoetheInstitut İstanbul işbirliğiyle altı yıldır düzenlediği “Almanya’dan Yepyeni Filmler” seçkisi ‘aşk’ temalı filmlerle İstanbullu sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. 1626 Ekim tarihlerinde gösterilecek seçkide yer alan filmler arasında, Dominik Graf’ın “Âşık Kız Kardeşler”i (Die geliebten Schwestern), Benjamin Heisenberg’in yönettiği, eğlenceli komedi “Süperegolar”, Christian Schwochow’un yönettiği “Batı” (Westen), Bettina Blümner’in yönettiği “Cam Kırıkları Parkı” da bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle