04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2014 PAZARTESİ 4 HABERLER HSYK seçimlerini Yargıda Birlik Platformu’nun listesi kazandı Yargı AKP’nin elinde HÜKÜMETİN İNTİKAM OPERASYONLARI YOLDA uYargının kilidi konumunda olan HSYK’ye yapılan üye seçimlerinde hükümet, sosyal demokrat ve ülkücü kesimle yaptığı ittifak sonucunda istediğini aldı; kurula 8 asıl üye soktu. Erdoğan’ın atayacağı üyelerle birlikte iktidar HSYK’de 15 üyeye sahip oldu... ALİCAN ULUDAĞ ANKARA 17 Aralık operasyonu ile birlikte hükümetcemaat savaşının yaşandığı bir dönemde yargıda en kritik seçim dün yapıldı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimini, hükümetin desteklediği Yargıda Birlik Platformu’nun (YBP) listesi kazandı. YBP, adli yargıda 7 asıl üyeliğin tamamını, idari yargıda ise 3 asıl üyelikten birini alarak, 8 üyelik çıkardı. İdari yargıda iki üyeyi ise cemaat kazandı. Hükümet, 22 üyeli HSYK’de aradığı salt çoğunluğun da üzerine çıkarak 15 üyelik elde etti. Bu sonuçla HSYK, hükümetin kontrolüne girdi. 17 Aralık gibi soruşturmaların kapatılması, buna karşılık cemaate yönelik operasyonların artması bekleniyor. Yasama ve yürütme ile birlikte kuvvetler ayrılığının üçüncü ayağı olan yargıyı şekillendirme yetkisi olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerinin en önemli ayağı dün gerçekleştirildi. 22 üyeli HSYK’ye 10 asıl, 6 yedek H ükümet, 17 Aralık operasyonu sonrası yargıda çok sayıda değişiklik yapsa da cemaate yönelik operasyonları istediği gibi yapamıyordu. Özellikle yargı içinde cemaate yakın hakim ve savcılarla ilgili HSYK 3. Dairesi’nden beklediği inceleme ve soruşturma kararları çıkmıyordu. Şimdi bu sonuçla, siyasi iktidar denetim altına aldığı HSYK eliyle yargıyı istediği gibi şekillendirecek. Bu noktada sosyal demokrat ve ülkücü kesime kontenjan verecek. Oluşturulacak yeni yargı ile özellikle cemaate yönelik paralel yapı operasyonları hız kazanacak. Emniyete yönelik gözaltı dalgalarına yenilerinin eklenmesi bekleniyorken, asıl hedefin yargı üyeleri olacağı tahmin ediliyor. HSYK’deki çoğunluk sayesinde hükümet, 1725 Aralık operasyonunu yapan savcılar Zekeriya Öz, Muammer Akkaş, Celal Kara; TIR soruşturmasını yapan Aziz Takçı, Özcan Şişman, Mustafa Sırlı, Hüseyin Bağrıyanık, İzmir’deki Liman operasyonunu yapan Ali Haydar, Hüseyin Baş’ın hükümetin hedefinde olması bekleniyor. Bu isimlerin, HSYK eliyle meslekten ihraç edilebileceği konuşuluyor. Hükümetin yargıda hedef alacağı hakim ve savcıların bu kadarla sınırlı tutmayacağı, cemaatçi olarak yorumladığı diğer yargı üyelerine yönelik de HSYK sopasını gösterebileceği ifade ediliyor. düzey isimleri ve başsavcılar katılarak hakim ve savcılar baskı altına alındı. Bu HSYK seçimleri, hükümetin yargıya müdahale ettiği, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının gölgelendiği; adalete olan güvenin azaldığı bir dönemde yapıldı. HSYK, yasamayürütmeyargı şeklinde olan kuvvetler ayrılığı denkleminde önemli bir görev yapıyor. 22 üyeli olup, 3 daire şeklinde çalışan HSYK, yargıda atama, görevden alma, mesleğe kabul etme gibi önemli işleri yürütüyor. Bir anlamda HSYK’ye egemen olan, yargıya hükmetme gücüne erişiyor. Bu nedenle siyasi iktidarlar her zaman yargıya hakim olmak için HSYK’da hakimiyet kurmaya çalıştı. 2010’da yüksek yargı kökenli üyelerin yönettiği HSYK’de etkin olamayan hükümet, 12 Eylül 2010 referandumu ile HSYK’nin yapısını değiştirmiş ve seçim sistemi getirmişti. Hükümet bu değişikliği “yargıda vesayeti ortadan kaldıracağız” iddiasıyla yapmıştı. 2010 Ekim ayında HSYK’ye yapılan üye seçimini ortak listeyle çıkan cemaathükümet ittifakı kazanmıştı. Bu ittifak, üç yıl boyunca uyumlu çalıştı. Yargıda istediği yüzlerce atamayı gerçekleştirdi, bu yolla toplumun muhalif kesimine yönelik operasyon üzerine operasyon yaptı. Ergenekon, Balyoz, KCK, Askeri Casusluk, Poyrazköy, Kozmik Oda, 28 Şubat, Şike soruşturmaları ile toplumda neredeyse el atılmadık alan kalmamıştı. Yargı, bir anlamda “cunta gibi” gibi çalışarak, neredeyse her sabah bir operasyon haberine imza atıyordu. Toplumda, “acaba ben de alınacak mıyım”, “benim de telefonlarım dinleniyor mu” algısı bu dönemde oluştu. Bu ittifakta ilk çatlak, 7 Şubat MİT krizi ile yaşandı. İttifakın dağılması ise 17 Aralık operasyonu ile gerçekleşti. Hükümet ve cemaat bu tarihten itibaren açık olarak yargıda güç savaşına girdi. Cemaat; başta 17 Aralık olmak üzere İzmir Liman, MİT TIR gibi operasyonlarla hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalıştı. Bu operasyonları başsavcılar ve HSYK eliyle durduran hükümet ise karşı hamle olarak emniyet içindeki cemaate yakın polislere operasyon yaptı. Bir dönemin ünlü polis şefleri Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün gibi çok sayıda emniyetçi yasadışı dinleme iddiasıyla tutuklandı. HSYK ise yargıda cemaate yakın olup da önemli konumlarda olan hakim ve savcıların il dışına sürdü. Özel yetkili mahkemelerin yerine kurulan terörle mücadele mahkemeleri de hükümet tarafından yasa değişikliğiyle kaldırıldı. Hükümet, paralel yapı operasyonlarında istediği kararları çıkarmak için sulh ceza hakimliklerini kurdu. Bu hakimliklere, 17 Aralık operasyonunda bakan çocukları ile Rıza Sarraf’ı serbest bırakan hakimler gibi hükümetin seçtiği hakimler atandı. Yargının kilidi HSYK Müsteşardan seçime yakın markaj üye seçmek için Türkiye genelinde 12 bin 520’si adli, bin 474’ü idari yargıdan olmak üzere 13 bin 994 hakim ve savcı sandık başına gitti. Seçimlerde adli yargıda 45, idari yargıda ise 16 aday yarıştı. Hükümet destekli Yargıda Birlik Platformu, cemaat ve YARSAVYargıçlar Sendikası olmak üzere üç liste yarıştı. Seçimler kapsamında tüm illerde sandıklar kuruldu. Adı seçmen listesinde yer alan Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, saat 11.00 gibi adliyeye gelerek, oyunu kullandı. Ancak İpek, adliyeden ayrılmak yerine bürokratlarıyla birlikte kafeteryada Yargıda Birlik Platformu’nun masasında oturarak, saat 15.00’e kadar seçimleri takip etti. Ankara Başsavcısı Fethi Şimşek ve Ankara Adalet Komisyonu Başkanı Ramazan Aksan da İpek’le aynı masaya oturdu. Hükümetin desteklediği Yargıda Birlik Platformu’nun adayları da adliye girişi ve sandık ların kurulduğu yemekhane önünde bekleyerek, hakim ve savcıları karşıladı. Adliyeye oy kullanmaya gelen hakim ve savcılar için lojmanlardan Adalet Bakanlığı tarafından özel otobüs kaldırıldı. Adliyede YBP’nin listeleri dağıtıldı. Cemaatin “bağımsızlar” listesinden seçime giren HSYK 2. Daire Başkanı Nesibe Özer ile HSYK üyeleri Teoman Gökçe ve Ahmet Berberoğlu ile Ankara hakimi Ayşe Neşe Gül oylarını Ankara Adliyesi’nde kullandı. Oy verme işleri saat 17.00 itibarıyla son erdi ve sandıklar açılmaya başladı. Seçim baştan sonra hükümet ile cemaat arasında at başı gitti. Ankara’da ilk sonuçlar açıklandığında cemaat önde gözükünce YBP’yi destekleyenlerin morali bozuldu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, seçim sonuçlarını Ankara Hakimevi’nden takip etti. YBP ve cemaate yakın hakim ve savcılar, sandık başlarında toplanarak sonuçları bir bir not aldı. Bazı hakim ve savcılar da ellerindeki kameralarla, sonuçların sayısını kayda geçirdi. Bu sırada bazı hakim ve savcılar arasında sözlü tartışma yaşandı. 2010’a göre bu seçime hakim ve savcılar yoğun ilgi gösterdi. Oy kullanan hakim ve savcılar, sayım bitene kadar adliyede bekledi. Ortadoğu’da Ortaçağı Yaşarken… Türkiye, Ortadoğu ülkesi olmayı, ortaçağı yaşamayı seçti. Bu durum bir seçimdir. Siz seçtiniz, farkında mısınız? On iki yıl tek başına iktidar olan siyasal anlayış, ülkenin rotasını değiştirdi, yolunu kendi hedefleri yönünde değiştirdi. Bunu yapabilmek için de toplumsal yapıyı, toplumsal güç merkezlerini kendi kararı doğrultusunda yeniden yapılandırdı. Bugün yaşananlar bu seçimin sonuçlarıdır. Bu seçimin daha yaşanacak başka sonuçları da olacaktır. Ortadoğu, yerel kültürlerin bölgesidir. Yerel kültürler, din kökenli, etnik kökenli, gelenek kökenli kültürlerdir. Musevilik, Hıristiyanlık, İslam dinleri, çeşitli mezhepleri, Araplar, Türkler, Kürtler başta olmak üzere Yahudiler, Ermeniler bu bölgede kendi kültürleriyle yaşarlar. Evrensel kültür ise Avrupa merkezli kültür olarak “aydınlanma ilkeleri” olarak bilinen kültürdür. Ortaçağ kültürü, dogmaların kültürüdür. Dinler, gelenekler, törelerden gelen dogmaların toplum yaşamına egemen olduğu kültürdür. Özellikleri, sorgulamayan, tartışılmayan, kesin kabule dayalı inanç kültürü olmasıdır. Bu dogmalara inanmayan ya da inanmadığı öne sürülen kişilere, kurumlara en ağır cezaların verildiği bir çağdır ortaçağ. Engizisyon mahkemeleri, aforoz cezaları, diri diri yakmalar, en ağır işkencelerle öldürmeler bu çağda yaşanmıştır. Günümüzün ortaçağı elbette böyle yaşanamaz. Evrensel kültür ise dogmaları kabul etmeyen, özgür insan aklına dayanan, özgür insan iradesine dayanan kararlarla yaşayan yeni bir toplum yapılanmasıdır. Bu yapıda her şey sorgulanır, her şey tartışılır, eğitim din temelli değil, bilim temellidir. Toplumda kuvvetler ayrımı vardır. Yasama, yargılama, yürütme ayrıdır ve birbirini denetler. İnsan özgürlükleri, yaşama hakkı, kendi düşüncelerini sözlü ve yazılı ifade hakkı kutsal sayılır. İnsan hakları devletin ve toplumun güvencesi altındadır. Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından 1923 yılında “evrensel kültür ilkeleri”ne göre kuruldu. Bu doğrultuda hukuk, eğitim, yasama, toplum yaşamının temel yapıları bu ilkelere göre düzenlendi. Çocuklar, gençler eğitim kurumlarında laik eğitimle eğitildiler, bilim temelli özgür insan aklının ve iradesinin egemenliğini öğrendiler. Köyden başlayan kalkınma hamleleri yapıldı. Halkevleri, halkın kültür ocakları oldu. Okuma yazma, kitaplar, tiyatro gibi kültür çalışmaları yaygınlaştı. Köy Enstitüleri kuruldu. Toprak reformu ile toprakların ağaların elinden köylülere devri planlandı. Bugün, 2014 yılında bunların hiçbirisinin kalmadığını görüyoruz. Laiklik ne yazık ki dinsizlik sayılarak ağızlara bile alınamıyor. Oysa toplumları din ve mezhep kavgalarından kurtaracak can simididir laiklik. Bakın Ortadoğu’ya. Bakın Irak’a. Bakın Suriye’ye. Bakın Mısır’a. Kim İslamı temsil ediyor. IŞİD, “İslam biziz” diyor, kendi dışındakileri kâfir diye kesiyor. El Nusra’ya göre İslam onlardır. El Kaide, Müslüman Kardeşler her biri İslamı kendilerinin temsil ettiğini söylüyor. Kim Müslüman? Hangisi İslamı temsil ediyor? Burada da kalmaz. Arkadan, “Sen ne kadar dindarsın?” sorgusu gelir. İşte din kavgaları budur, mezhep kavgaları budur. Ve Ortadoğu’nun ortaçağı gelir sizin kapınıza dayanır. Sizin de seçip başınıza iktidar yaptığınız siyaset kesimi, Sünni İslamı önce kendi ülkesinde, sonra çevresinde egemen kılmak için her türlü yola başvurunca geleceğiniz nokta budur. Bu noktada da kalamazsınız. Olaylar sizi sürükler. Savaşa da girersiniz, ülkeniz de bölünür, kardeş kardeşe düşman da olur. Artık iradeniz sizin elinizden çıkmıştır. İradeniz ipotek altına alınmıştır, aklınıza da kimsenin ihtiyacı kalmamıştır. Eğer bir şey yapacaksanız, 90 yılı gözden geçirmeniz gerekir. Osmanlı neden yıkıldı, bilmeniz gerekir. Türkiye Cumhuriyeti nereden nereye geldi. Düşünmeniz gerekir. Bugün yaşananlara “Bunlar neden bizim başımıza geliyor?” diye sormak aymazlığın ta kendisidir. Hiçbir şey birdenbire olmaz. Yavaş yavaş gelişir. Adım adım ilerler. Görenler, bilenler söyleseler de bakarkörler aldırmazlar. Aranızda bunlar, görüyor olmalısınız. Bugün yaşananlar (ve daha yaşanacaklar) yıllardan beri gelişen tutumların sonuçlarıdır. Einstein ne demiştir: “Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayıp da sonuçlarına şaşmak ahmaklığın işaretidir.” Bizim durumumuz bu. Eğer bir şey yapacaksanız, Osmanlı’yı bileceksiniz. Balkanlar’ın nasıl kaybedildiğini anlayacaksınız. Kafkasya’da olup bitenleri öğreneceksiniz. Cumhuriyetin başına gelenleri göreceksiniz. Sonra da ne yapacağınıza karar vereceksiniz. Elbette gücünüz varsa, ki fark ederseniz var. Elbette niyetiniz varsa, ki o belli değil. Sürece nasıl gelindi? olsuzluk dosyaları kapatılacak Hükümetin HSYK’de hakimiyet kurması, siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen dosyaların da sümen altı edilmesine neden olacak. Bu listenin başında bakan Rıza Sarraf’ın şüpheli olduğu 17 Aralık dosyası geliyor. İzmir Liman yolsuzluğu, TIR soruşturmaları da yeni HSYK’nin insafına kaldı. Benzer bir çok yolsuzluk dosyasının da kapatılma ihtimali bulunuyor. Yargıtay ve Danıştay’da HSYK’ye yapılan 5 asıl üyelik seçiminde hükümet ağır yenilgi almış, kurula kendisine yakın hiçbir üye sokamamıştı. Yüksek yargıdaki seçimleri cemaatsosyal demokratlarülkücüler ittifakı kazanmıştı. Yargıtay’dan Yakup Ata, Mustafa Kemal Özçelik ve Kerim Tosun, Danıştay’dan ise Taci Bayhan ve Şaban Işık seçilerek, yeni HSYK üyeleri olmuştu. Bu sonuçla, yüksek yargı kökenli üyeler HSYK’de azınlıkta kaldı. Y Yüksek yargıyı kaybetti 17 Aralık çatışması Adli ve idari yargı hâkim ve savcıları, görev yaptıkları yerin bağlı olduğu il seçim kurulunca belirlenen sandıkta oylarını kullandı. HSYK seçim sürecine girilirken sonuçtan endişe eden hükümet, Meclis’e seçim rüşveti olarak yorumlanan bir tasarı sundu. Bu tasarı hakim ve savcılara bin 155 TL zam ve sicil affı getirilmesini öngörüyordu. İktidar, seçimi kazanmak için özellikle Adalet Bakanlığı’nda seferberlik ilan etti. Devletin birçok imkanı YBP’nin emrine verildi. İllerde yemekli toplantılar düzenlendi, araçlarla hakim ve savcılar taşındı. Bu toplantılara da Adalet Bakanlığı’nın üst Zaferi nasıl aldı u seçimlerde idari yargıdan 3 asıl, 2 yedek üyelik belirlenecekti. İdari yargıda yapılan seçim sonucunda YBP ancak 1 asıl üyelik çıkarabildi. YBP’nin desteklediği mev cut HSYK üyesi Halil Koç, (736 oy) yeniden seçildi. Cemaat ise Ahmet Berberoğlu (735 oy) ve Mahmut Şen’le (713 oy) iki üyelik kazandı. Yedek üyeliklerin ikisini ise YBP aldı. 7 asıl, 4 yedek üye seçecek adli yargıdaki seçimler ise hükümetin zaferiyle sonuçlandı. Bakanlık bürokratları, muhafazakar, sosyal demokrat ve ülkücülerin ittifakıyla kurulan YBP, 7 asıl üyeliğin tamamın alarak, tulum çıkardı. 5 binin üzerinde oy alarak HSYK asıl üyesi seçilen 7 kişi, şu isimlerden oluştu: Balıkesir Cumhuriyet Başsavcısı Metin Yandırmaz (5836 oy), HSYK Başmüfettişi Mehmet Yılmaz (5758 oy), İstanbul Hakimi İttifakla tulum çıkardı B Mehmet Durgun (5694), İstanbul Anadolu Başsavcı Vekili Ömür Topaç (5665 oy), Ankara Başsavcı Vekili Ramazan Kaya (5656 oy), HSYK müfettişi İsa Çelik (5436 oy), Denizli Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Turgay Ateş. (5354 oy) 7 asıl üyenin 4’ü ülkücü, ikisi sosyal demokrat kökenli olurken, sadece Turgay Ateş muhafazakar kesime yakın olarak biliniyor. Yandırmaz, Durgun, Kaya ve Çelik’in ülkücü kökenli olduğu belirtiliyor. Mehmet Yılmaz ve Topaç ise sosyal demokrat kökenli. YBP listesinde yer alan “hakyolcu” olarak anılan muhafazakar kökenli adaylardan HSYK Genel Sekreteri Bilgin Başaran ile Erzurum Başsavcısı Ahmet Çiçekli ile Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Selahattin Menteş’in asıl üye seçilememeleri dikkati çekti. Yedek üyeliklerin ikisini YBP; ikisini ise cemaat aldı. Yedek üye lerin isimleri ise sırasıyla şöyle: İlker Çetin (cemaat), Selahattin Menteş (YBP), Zeynep Şahin (YBP), Orhan Gödel (cemaat). Cemaatin desteklediği bağımsızlar listesinden HSYK 2. Daire Başkanı Nesibe Özer, HSYK üyesi Teoman Gökçe, Manisa Savcısı Mehmet Kaya, Ankara 4. Aile Hakimi Yaşar Akyıldız, HSYK Tetkik Hakimi İdris Berber, Ankara Yargıcı Ayşe Neşe Gül, İstanbul 24. İş Mahkemesi Hakimi Yeşim Sayıldı, Yargıtay Tetkik Hakimi Hasan Ünal ise 5 bin 300 ile 4 bin 400 arasında oy alabildi. YARSAVYargıçlar Sendikası ise seçimde bir varlık gösteremedi. YARSAV listesinden seçime giren Yargıtay Tetkik Hakimi Levent Ünsal ise 5 bin 56 oy alarak, sürpriz yaptı. Ünsal’a cemaatin destek verdiği belirtiliyor. Seçime bağımsız olarak giren HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur ise en az oy alan isimlerden oldu. Okur, sadece 791 oy aldı. Ergenekon hakimlerinden Hüsnü Çalmuk ise en az oy alan aday olarak kayıtlara geçti. istediğini aldı Hükümet Bozdağ’a göre ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HSYK seçimlerini değerlendiren Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “hakim ve savcıların üzerlerine yapıştırılan yaftayı kaldırıp, attıklarını; cemaatin yargı üzerinde kurmak istediği hegamonyaya ‘hayır’ dediklerini” dile getirerek, “Bu sonuçlar demokrasinin zaferidir. Hakim ve savcılarımız demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve çoğulculuğa sahip çıkmışlardır. Yargıçlarımız bugün (dün) ‘biz cemaatin yargısı değil, milletin yargısıyız’ dediler” dedi. Bozdağ, “Ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda YARSAV diye bir şey gözükmüyor. Bazı gazetelerin bağımsız aday diye gösterdikleri isimlerin nereye bağımlı olduğunu daha iyi biliyorlar. Bu kişiler tam bağımlılar. Bunu açık açık konuşalım. Yargının bağımsızlığı herkesin güvencesidir. Eğer yargı belli bir insiyatifin eline geçerse bundan herkes zarar görecektir.” Bu sonuçlarla hükümet HSYK seçimlerinde istediğini almış oldu. Siyasi iktidar, yargıyı istediği gibi dizayn edip, HSYK’ye tam egemen olmak için 22 üyeli HSYK’nin salt çoğunluk olan 12 rakamına ulaşmak istiyordu. Adalet Bakanı ve müsteşarı, kurulun doğal üyeleri. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da kurula dört üye seçecek. Hükümete yakın Türkiye Adalet Akademisi ise 16 Ekim’de kurula bir asıl üye seçecek. Hükümet, 7 üyeyi bu nedenle cepte görüyordu. Ancak adli ve idari yargıda en az 5 üye alması gerekiyordu. Dünkü sonuçla iktidar istediğinin fazlasına erişti. 10 asıl üyelikten 8’ini alan hükümet, HSYK’deki varlığını 15’e çıkarmış oldu. demokrasinin zaferi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle