03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 EKİM 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] Altın Portakal’da ‘Asasız Musa’ filmiyle yarışan Aydın Orak: Kürt ayrımcılığı Sinemada KÜLTÜR 15 yapılıyor Müjdat Gezen Okulları… Hayır, bu adam hiç uslanmayacak! Ankara, İzmir ve Bursa’da açtığı üç sanat okulunun kapatılışından sonra, dersini almış olarak köşesine çekilip oturacak yerde, İstanbul’daki Müjdat Gezen Sanat Merkezleri’nin üçüncüsünü açmış. Bu kez Bakırköy’de. Hem de yine elindekini avucundakini ortaya koyarak. Banka kredisi alıp “orantısız borç” altına girerek yani, örneğin devlet desteği ile arsa ve arazi yağmuruna tutulan bir vakfın desteği ile falan değil. Müjdat Gezen’den söz ediyorum. Yılların akışı içerisinde devleşmiş bir sanatçıdan. Ama o, biraz, hatta epey farklı bir sanatçı. Sanatındaki başarılarının güneşinde şöyle: “Ben neymişim be!” diyerek uzanıp yatmayı bir an bile düşünmemiş. On yıllardır çabalarını sanatta olduğu kadar eğitimde de odaklaştırmış. Aydınlanma ve aydınlatma, neredeyse en büyük tutkusu olmuş. Hele şimdi, imam hatip okulları hegemonyasının bütün eğitim sistemi üzerine karabasan gibi çöktüğü, artık dış siyaseti bile tarikatların yörüngesine oturtulmuş bir ülkede aydınlanmaya ve aydınlatma çabalarına gönül vermek, gerçekten “yürek” ister! Müjdat Gezen’in bir okul daha açtığını okuyunca, aklıma hemen Muhsin Ertuğrul geldi. Rahmetli Beklan Algan Hoca’dan dinlemiştik. “Öbür gün öleceğinizi bilseydiniz, ne yapardınız?” diye sormuşlar. Muhsin Ertuğrul şu karşılığı vermiş: “Hemen yarın bir tiyatro daha açardım!” Bir ömre sonsuzluğu sığdırabilmenin tanımı herhalde böyle bir şey olmalı. Ya da tek bir günü sonsuzluk kadar uzatabilmenin yolunun tanımı. Yine Angelopoulos’un ölümsüz eseri “Sonsuzluk ve Bir Gün”ü hatırlıyorum. Ölümcül hastalığından dolayı hastaneye yatmadan bir gün önce geçmiş hayatında bir gezintiye çıkan adam, yolda yıllar önce yitirdiği genç ve güzel karısı Anna’ya rastlar ve onunla bir kumsalda dans eder. Dans biter bitmez koşarak yanından uzaklaşan karısının arkasından, “Bir daha ne zaman görüşeceğiz?” diye seslenir. Ondan, “Yarın!” cevabını alınca, bir soru daha ekler: “Peki yarın, ne kadar?” Karşılık, beş yüz yıl öncesinden, Shakespeare’den gelir: “Sonsuzluk ve bir gün kadar!” Yani: İnsanoğlu isterse, tek bir günü, diyelim yarın’ı sonsuzluğa kadar uzatabilir ya da tam tersine, yarınların hepsini bugün’de de tüketebilir. Aynı gerçeği Goethe de dile getirmemiş miydi: “Ey insanoğlu, sen çok büyüksün, çünkü istersen eğer, doğum ile ölüm arasına sonsuzluğu sığdırabilirsin!” Müjdat Gezen, işte böylelerinden biri. Üstelik tek bir hayata iki sonsuzluğu birden, yani hem sanatın hem de aydınlatmanın sonsuzluğunu sığdırabilmiş ender ölümlülerden! Müjdat Gezen’lerimiz var oldukça hep çoğalacağımızı, aydınlanacağımızı ve karanlığın bizim iklimlerimizde hiçbir zaman kazanamayacağını bilmek, güzel şey! u Orak, sinema sektöründe sansür söz konusu olduğunda sinema camiasının filmin konusuna göre tepki gösterdiğini söylüyor. CEREN ÇIPLAK ANTALYA 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film bölümünde “Asasız Musa” filmiyle yarışan Aydın Orak, Türkiye sinema sektöründe Kürt ayrımcılığı yapıldığını söylüyor. Orak, Altın Portakal’da Kobani katliamına da dikkat çekilmesi gerektiğini vurgulayarak “Sinemacılar eğer aydın, entelektüel olsalardı bugün Altın Portakal’da sadece sansürü değil, Kobani katliamını da gündemleştirirlerdi. Türkiye’de kırka yakın insan öldü. Hani kardeştik? Hani TürkKürt kardeşti? Yalan” diyor. Şırnak’taki Kürt katliamını tanıklarla anlatan “Berivan” adlı belgesel filmi geçen yıllarda yasaklanan Orak, bugün de Altın Portakal’daki Gezi Direnişi konulu belgeselin sansürlendiğini ancak iki sansür arasında tepki anlamında ayrım yapıldığını, farklı yaklaşımlar gösterildiğini anlatıyor: “Sansürlenen filmin konusuna göre tepkiler şekilleniyor. En büyük bölücülük budur aslında. ‘Berivan’ belgeselinin Türkiye genelindeki dağıtımı yasaklandığında sinema sektöründen ve siAydın Orak nema eleştirmenlerinden hiç ses çıkmadı. Sinema sektörü, yasaklara, sansüre bile tepki gösterirken ayrım yapıyor. ‘Berivan’la, Şırnak’ta yaşanan bir Kürt katliamını ortaya çıkaran, tanıklarıyla anlatan bir belgeselden bahsediyoruz. Türkiye’de gizli saklı kalmış bir katliamı kamuoyuna sunduk. ‘Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’ ise Gezi konulu... Bir yasağa sessiz kalınırken diğer yasağa ses çıkarıyorlar. Bu, Kürt meselesine ikiyüzlüce yaklaşıldığını da gösteriyor. Bu anlamda Türkiye sineması sınıfta kaldı. Türkiye sinema sektöründe Türk Kürt ayrımı var, Kürt ayrımcılığı yapılıyor. Kürt meselesine karşı sinema sektörünün kafasını kuma gömmesi ciddi bir sorun.” Orak, Kürt filmlerinin sinema salonu bulmakta zorlandığını da söylüyor: “Dağıtımcımız Türkiye’deki bütün sinema salonlarına teklif etti. Ancak Türkiye genelinde toplam 20 salon bulabildik. Salonların bir kısmı ticari nedenlerle filmimizi kabul etmedi. Bir kısmı da açıkça filmin Kürt meselesi konulu olduğu için vermeyeceklerini söyledi. Sinema yazarları, meslek birlikleri de Kürt filmlerini pek ciddiye almıyor. Kürt filmleriyle ilgili sansür vb. bir sorun yaşandığında gündeme getirmiyorlar. İzlerken sanatsal yönüne değil politik yönüne bakıyorlar.” KONSERİN KONUK SOLİSTİ PİYANO SANATÇISI ÇAKMUR’DU ‘Eskişehir’ konser sezonunu açtı CAN HACIOĞLU Salon bulamadık ESKİŞEHİR Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası yeni sezon açılış konserini gerçekleştirdi. Sezonun ilk konser programına piyano sanatçısı Can Çakmur konuk solist olarak katıldı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayı’nda konserin orkestra şefliğini Ender Sakpınar yaptı. Konserin ilk bölümünde sahne alan piyano sanatçısı Can Çakmur, Edward Grieg’in “Piyano Konçertosu”nu seslendirdi. Konserin ikinci bölümünde ise Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası, Modest Mussorgsky’in “Bir Sergiden Tablolar” adlı eserlerini seslendirdi. Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası’nın 1718 Ekim’de düzenleyeceği konser programlarına piyano sanatçısı Kamerhan Turan konuk solist olarak katılacak. Konserlerin orkestra şefliğini ise Krastin Nastev yapacak. yazılı tişörtlerle çıkacak. galasına üzerinde Kobani bir ağıt aslında... Musa in film cak ıla yap nü gü ı sa” Anter’e yakılmış Film ekibi, festivalde sal Anter’i anlatan “Asasız Mu ak, Anter’in politik esprilerini, mücadelesini, sa Mu ını ayd rt Kü en dil an Or Katle tiyatro sahnesinde canlandırilk uzun metrajlı filminde Anter’in üç çocuğu da rol Anter’in hayatını, 6 yıldır ın ak’ Or . ıdı taş azperdeye ın ilk uzun metraj sinema yaşamını ve katledilişini bey nüm noktalarını metaforik bir dille konu alan Orak’ bin, Akarsu ve Musa dö say aldı. Anter’in yaşamındaki lık çalışma sürecinin ardından Mardin merkez, Nu cu canlandırdı. Anter’le yıl un 4 oy 10 sa” ını Mu am ız yaş sas ter’in filmi “A inge’de çekildi. Filmde An i izleyenler, Anter’in kendi sesini de duyacak. Ziv n ola y kö u uğ ğd do ’in ı film Anter ul gibi öğelerin kullanıldığ özdeşleşen fötr şapka, bav u s o t s e t o r p ’ i n a b ‘Ko Fakir Baykurt anılıyor Kültür Servisi Türk edebiyatının önemli isimlerinden Fakir Baykurt ölümünün 15. yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Hasan Âli Yücel Salonu’nda gerçekleştirilecek bir etkinlikle anılacak. 16 Ekim Perşembe günü saat 14.00’te başlayacak etkinlik Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Ankara Şubesi tarafından düzenleniyor. Etkinlik Ankara Üniversitesi ÇOGEM Müdürü Prof. Dr. Sedat Sever, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Çakır İlhan ve YKKED Ankara Şube Başkanı Dr. Alper Akçam’ın açılış konuşmalarıyla başlayacak. Etkinlikte Fakir Baykurt’un yaşamöyküsünü anlatan bir belgesel de gösterilecek. Güzel, çirkin ve kızıl bir mehtap u Tıpkı en romantik sahnesindeki gibi, tam da ‘kızıl ay’ tutulmasında Türkiye galasını yapan ‘Güzel ve Çirkin’ müzikali, İstanbul Zorlu PSM’de Broadway rüzgârı estirdi. Öğrencilerin 20 TL’ye izleyebildiği bol ödüllü yapım, baştan sona müzik, ışık, dans, aksiyon ve romantizm yağmuru vaat ediyor. EVRİM ALTUĞ Disney ve Broadway imzalı müzikal 26 Ekim’e kadar İstanbul Zorlu PSM’de n Kültür Servisi Yılmaz Şenol 25. kişisel sergisiyle sanatseverlerle buluşuyor. 17 Ekim’de açılacak sergi Yeşilköy Sahil Balıkçılar Barınağı karşısındaki Bakırköy Belediyesi Sanat Evi ve Kent Müzesi Sergi Salonu’nda 31 Ekim’e kadar izlenebilir. İlk kişisel sergisini 1990 yılında açan ünlü ressam, “Resim sanatının sınırsızlığında bütün savaşlarımı, aşklarımı, kinlerimi ve bir türlü bitmek bilmeyen öfkemi yoğunluğuna yaşıyorum” diyor. Yılmaz Şenol’un bu sergisinde, kendisine ait spatula tekniğiyle yağlıboya resim çalışmaları sergilenecek. Serginin açılış kokteyli ise 17 Ekim Cuma günü saat 17.00’de yapılacak. Yılmaz Şenol’dan 25. sergi Taşralı güzel “Belle” ile, lanetlenen Prens “Beast”in aşklarını işleyen Disney ve Broadway imzalı “Güzel ve Çirkin” müzikali, 20. yıl özel dünya turnesi kapsamındaki ilk durağında, 8 Ekim akşamı ilk kez Zorlu Center PSM sahnesinde alkışlandı. Yoğun ilgi nedeniyle 26 Ekim’e dek izlenecek iki perdelik müzikalin öğ renci biletleri 20 TL’den satılıyor. Türkçe alt yazılı etkinliğin en romantik sahnesi “akşam yemeği”nde göğe asılı duran devasa kırmızı ayın, tam da dünyadan büyük ölçüde izlenen topyekun “Kırmızı Ay” tutulmasına denk gelişi ise hayli dramatik bir tesadüf yarattı. Dumanlar, konfetiler, patlamalar, ışık sağanakları, senkronize dans şovları ve “yaşayan” eşyaların göz alıcı sahnedekor hünerleriyle sık sık alkışlarla karşılanan gösteri, kural gereği altı yaş üzeri çocuk izleyicilerle doluydu. Gösteride en çok, egoist “Gaston” (Adam Dietlein), çapkın “Lumiere” (HassanNazari Robati), şirin fincan “Chip” (Paul Crane) ve elbette çaydanlık “Bayan Potts” (Emily Mathe son) ile, yapımın kürklü jönü “Beast” (Darick Pead) ve kuşkusuz, kendisi kadar sesi de billur gibi “Belle” (Hilary Maiberger) karakterleri büyük beğeni topladı. Gecenin unutulmaz bölümlerinden biri de yapımın odağındaki “Şato”nun neoklasik / barok sahne dekor tarzına gönderme yapan “saat” Cogsworth karakterinin, “If it’s Baroque, don’t fix it!” / “Barok/kırıksa, onarmaya değmez!” şeklindeki esprisiydi. Temeli, 1756’da Fransız JeanneMarie Leprince de Beaumont’un yazdığı masala dayanan ve müziği Alan Men ken, sözleri Howard Ashman’a ait ana tema parçası “Güzel ve Çirkin” ile, 1992’de Oscar kazanan yapım, Disney’in uzun metrajlı, üç Altın Küre ödüllü aynı adlı animasyon filmiyle, dünyaca övgü toplamıştı. 1946’da şair ve sinemacı Jean Cocteau’nun da filme aldığı eserin müzikali, Zorlu PSM’de yarından itibaren hafta içi saat 21.00’de, cumartesi saat 15.30 ve 20.30, pazar günleri ise 14.30 ve 19.30’da izlenebilecek. (Müzikalin biletleri 67 ve 230 TL arasında değişiyor. www.zorlucenterpsm.com)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle