01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 ‘İki Vergi Bir Gemiyi Batırır’ Çok genel bir tanımlama ile Türkiye’de yapılan mal teslimleri, yanı sıra yararlanılan hizmetler ile mal veya hizmet ithalatı katma değer vergisinin (KDV) konusunu oluşturur. Bu konudaki işlemler Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde tek tek sayılır. Bunların hepsi bir mal teslimi ya da hizmet ifasına dayanır. Bu bilgiler önemli çünkü ortada ciddi bir soru var... Soru şu: Vergi üzerinden vergi alınabilir mi?.. Bu soruyu görenler sanırım bunun mümkün olmayacağı fikrindedir. Çünkü “vergi üzerinden vergi alınması” mantık dışıdır. Ancak ne yazık ki durum bu kadar basit değil. Görüyoruz ki, bazı vergiler üzerinden bile katma değer vergisi hesaplanıyor. Üstelik Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 24. maddesinin (b) bendinde yer alan “vergi” ifadesine dayanılarak yapılan bu yanlış hesaplama yöntemi, en baştan beri uygulanıyor. özlü sözlerden biri de üst ara başlıkta okuduğunuz gibi. Ancak bu kez durum sanki biraz abartılmış! Nasıl mı? Örneğimize bakalım ve “devletin ayakta kalmak için” seçtiği yöntemi sorgulayalım… Söz ettiğimiz yanlış hesaplamanın en yaygın örneğini özel tüketim vergisine (ÖTV) tabi ürünlerde yaşıyoruz. ÖTV, KDV’nin matrahına dahil kabul ediliyor ve bu nedenle ürün bedeli üzerinden önce ÖTV hesaplanıyor, daha sonra ÖTV dahil bedel üzerinden de KDV hesaplanıyor. Yani tüketiciler, ÖTV üzerinden ayrıca KDV ödemiş oluyor. devIet vergiyIe ayakta durur’ ‘İnsan sevgiyIe, ergisi arabadan fazla demiştik! Şimdi, motor silindir hacmi 1.800 cm³ olan bir otomobili örnek alarak ÖTV üzerinden ödenen KDV’yi gözler önüne serelim. İşte bu örnekteki 16 V Vergi İdaresi’nin yurttaşlara verginin önemini anlatmak istediğinde dillendirdiği Araç Fabrika Çıkış Fiyatı 100.000 ÖTV (%90) 90.000 Toplam Bedel 190.000 KDV (%18) 34.200 ÖTV Üzerinden Ödenen KDV 16.200 bin 200 lira bütünüyle “vergi üzerinden ödenen vergidir”. Uygulamanın sebebi, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “matraha dahil unsurlar” başlıklı 24. maddesinin (b) bendindeki hükmünde şöyle yazıyor: “b) Ambalaj giderleri, sigorta, komisyon ve benzeri gider karşılıkları ile ‘vergi’, resim, harç, pay, fon karşılığı gibi unsurlar.” Söz konusu hükmün “Anayasaya aykırılığı” iddiasıyla, İstanbul 2. Vergi Mahkemesi, konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. 16 Ocak tarihli oturumunda esastan görüşülmeye başlandı, ancak henüz karar verilmedi. Eskiler “iki kaptan bir gemiyi batırır” demiş. Eğer Anayasa Mahkemesi şimdi bu iki vergiye, daha doğrusu verginin vergisine dur demezse mükellefin gemisi büyük bir darbe alacak. Yargı bağımsızlığı ve güçler ayrılığı ilkelerinin son derece şiddetli tartışıldığı bu günlerde verilecek objektif yargı kararlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İzlemedeyiz! GÖRÜŞ YÜKSEL PAZARKAYA Yargı ve Demokrasi Başbakan Erdoğan’ın, demokrasiden ne anladığını başından beri biliyorduk, ama şimdi Brüksel’de Avrupa Birliği’nden muhataplarıyla görüşmesinde açıktan dile getirdi: “Hukuk üstün olursa, demokrasiye değil, yargı devletine götürür.” Erdoğan yargının “erk” olmasına karşı. Yargı erkini, kendi anlayışına göre demokrasi önünde bir engel olarak görüyor. Böyle gördüğünü, zaten yıllardan beri yargıyı kendi otoriter siyasi erkinin buyruğunda kullanarak kanıtlıyor. Polis, jandarma, savcılar ve yargıçlar, onun buyruğuyla görev yaparlarsa, tamam. Ama bağımsız çalışmaya kalkarlarsa, onun otoriter siyasi erkine “darbe” vururlar. Bu yüzden, hesap vermeleri ve cezalandırılmaları gerekir. Oysa, eski Prusya devletinde bile devletin temelinin hukuk, yani yargı erkinin olduğu biliniyor ve benimseniyordu. (“Berlin’de yargıçlar var!”) Oyalamak ve oyalanmak aslında iki tarafın da işine geliyor. Bir taraf, kararlara katılma hakkı olmasın, ama “bizim sularımızda demirlensin” diyor. Diğer tarafsa, AB bizim içerdeki girişimlerimize destek versin. En başta da şu “ordu vesayetini, sizin de istediğiniz biçimde” ortadan kaldıralım. İstenenin çok ötesinde kaldırıldı, neredeyse bütün komuta kademesi yok edildi. Demokrasiye engel olmasın dedikleri hukuk adına, Başbakan’ın son kavgada demek zorunda kaldığı gibi, gerçekten birçok kişi “suçsuz yere” yatıyor. Böyle olmasını özellikle isteyip yürüten ortakla kavga, yalnız ortağın “gerçek yüzünü” ortaya çıkarmakla kalmadı, otoriter iktidarın şimdi üstü örtülmek, yayını yasaklanmak istenen “akçeli” marifetlerini de. Başbakan’ın Brüksel’de tanımladığı biçimde demokrasi ancak bu işe yarar. AB de Türkiye ile ilişkilerinde “ikiyüzlülüğünü” yeterince gösterdi. Bunu gizlemek için, şimdi Erdoğan kendilerine yeniden sağlam gerekçeler sunuyor. Ne âlâ, dostlar alışverişte görsün. Oysa Brüksel, AB adayı Türkiye’de erklerin ayrılığı ve bağımsızlığını gerçekten dert edinmiş olsaydı, en kısa zamanda “hukuk ve yargı” dosyasını açıp orada öngörülen ölçütlerin gerçekleşmesini ve işlemesini beklemez miydi? İki tarafın da niyetinin gizlenecek yanı kalmamıştır. Başbakan Erdoğan’ın Brüksel’de bulunduğu gün rastlatıya bakın AB, Sırbistan ile tam üyeliğe gidecek süreç için görüşmelere başladı. Sırbistan 2020 yılına kadar tam üye olma sürecine girdi, giriyor. Onu herhalde Makedonya, Kosova, BosnaHersek ve sonunda Ukrayna izleyecek. AKP iktidarının basın yayındaki AB’ci “embeded” gülleri, şimdi herhalde Başbakan’ın son Brüksel çıkarmasını kutluyorlardır. SOSYAL GÜVENLİK ‘Kıdem tazminatı’ nasıl hesaplanır? bir yıllık emeklilik ikramiyesi tutarı ile sınırlandırır. Evdeki hesap, çarşıya uymalı! Buna göre; 1 Ocak 2014 ile 31 Aralık 2014 arasında geçerli olmak üzere; aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayı “0,076998” olarak belirlenmiştir. Yine; memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylık katsayısı “1,205274”, iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük ve mali sorumluluk zamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak yan ödeme katsayısı ise “0,024416”dır. “3 bin 438 lira 22 kuruş” ise, ilgili tarihler arası işçilere ödenecek kıdem tazminatı tavanıdır. İşverenler tavan tutarın üzerindeki kısım için kıdem tazminatı ödenmeye zorlanamaz. Ancak işverenin tavan tutarın üzerinde ödeme yapmak istemesi halinde ise, tavanı aşan kısmın prim gibi telakki edilerek vergilendirilmesi ve sigorta primine tabi tutulması gerekir. SORU CEVAP Bilindiği gibi kıdem tazminatı, belirli süre çalıştıktan sonra işten ayrılan işçiye görev süresine bağlı olarak verilen paradır. Özellikle çalışan okurlarımdan sıklıkla gelen “nasıl hesaplanır” sorusundan anlıyorum ki, konu önemseniyor ancak kafalar biraz karışık. Açalım... Kıdem tazminatı ödemesi; çalışanların brüt ücretleri üzerinden, ayninakdi para ve parayla ölçülen tüm hak edişleri dikkate alınarak hesaplanır. 1475 sayılı İş Kanunu, ödenecek kıdem tazminatının bir yıllık miktarını en yüksek devlet memuruna, yani Başbakanlık Müsteşarı’na ödenen Yetim aylığı alma şartı Dul olan devlet memuru ablam üç ay önce emekli oldu. BağKur emeklisi babamız ise 2012 Ağustos ayında vefat etmişti. Ablam ve henüz evlenmemiş kız kardeşime babamdan maaş bağlanır mı? Neriman Olgun Kız çocukları çalışırlarsa babalarından aylık alamaz. Bunun istisnası baba Emekli Sandığı emeklisiyken, kız çocuğu SGK’li çalışırsa merhum annebabasından aylık alabilir. Bunun gerekçesi 1 Ekim 2008 öncesinde Emekli Sandığı Kanunu’nda bu sandığa tabi çalışan kız çocuğuna aylık bağlanmayacağının düzenlenmiş olmasıdır. İlgili tarihten önce çalışanların kazanılmış hakları ise bakidir. Özetle, sizin durumunuzda, emekli devlet memuru yetim kız çocuğuna ya da çalışan kız çocuğuna müteveffa BağKur emeklisi babadan yetim aylığı bağlanmaz. Sorularınız için [email protected] adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular eposta ile tek tek cevaplanacaktır. Uğur Mumcu Hep Bizimle PERİHAN ERGUN Hiç unutmadığımız ve unutamayacağımız, Uğur Mumcu gene acılı özlemlerimizle yurt çapında anıldı. 24 Ocak 1993’te Karlı Sokak’ta, evinin karşısında, her zaman olduğu gibi park ettiği arabasına binip kontağı çevirdiğinde, hain ellerin aracın altına yerleştirdiği bombanın patlamasıyla üstteki sete fırlayan arabayla parçalanarak yaşamını yitirmişti. Onun bu suikastla aramızdan alınmasından duyulan isyanlı acıları büyüten bir husus da katillerinin hâlâ saptanamayıp faili meçhul kalmasıdır. Bu katliamın bana verdiği acıyı ve bir anımı hiç unutamam. Şöyle ki: Kendisini 5 Aralık 1992 günü tertiplediğimiz “Kadınlarımızın Seçme Seçilme Hakkının Anılması Günü”ne onun konuşmacı olarak onur vermesini istediğimde; o tarihte yurtdışına Avrupa’ya bir konuda araştırmaya gideceğini, buna karşın şimdiden “8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ndeki Anma’da bizlerle birlikte olacağına içtenlikle söz vermişti. Bu buluşmaya o bombacı hain eller izin vermediler. Biz de onun Atatürk Cumhuriyetiyle ilkelerine gönül veren bağlılığını 8 Mart 1993 günü Harbiye Şehir Tiyatrosu Salonu’nda yakın arkadaşlarını da içine alan bir programla salona sığamayıp dışarıya taşan sevenleriyle birlikte anmayı görev bildik. Bizlerin Sevgili Mustafa Balbay’ın dediği gibi; Uğur Mumcu’lara, Ahmet Taner Kışlalı’lara, Muammer Aksoy’lara, Çetin Emeç’lere büyük borcumuz var. Bu borç onların düşüncelerini iktidara taşıdığımız zaman son bulacak. İnanç ve önerisine bütünüyle katılıyorum. Bu yıkılmak istenen Cumhuriyetimize karşı gerçekten can borcumuzdur. Bu borcu tüm koşullarıyla ödediğimiz zaman ancak Ulu Önderimiz Atatürk’ü Anıtkabri’nde ışıklar içinde yaşatabiliriz. Uğur Mumcu’nun o günlerde tüm çalışmalarında olduğu gibi derinliğine inerek araştırdığı konulardan biri de siyasettarikatcemaat ilişkilerinin sosyolojik yapısıydı. Sanki 17 Aralık’tan bu yana siyasi erki elinde tutan Başbakan R. Tayyip Erdoğan’la iktidar yoluna birlikte yürüyerek girdikleri Gülen cemaatinin bugünlerdeki karşıtlıklarını Başbakan’ın çete, Haşhaşi gibi tanımlamalarla kavgaya dönüştürmesini görmüş ve göstermeye çalışmış(!). Onu en verimli yaşlarında kaybetmemize neden olan o hainlerin bombası kendisinden öğreneceğimiz birçok şeyin kaybıyla hepimize suikasttır. Bunun tek tesellisi faillerinin bulunmasıdır. HHH 24 Ocak 2001’de Emniyet’in örnek polis müdürlerinden Diyarbakır Emniyet Müdürü A. Gaffar Okkan da yanındaki beş koruma polisiyle caddede seyir halindeki makam aracında silahlı saldırıyla şehit edilmişti. Diyarbakır’ın toplumsal birçok sorununu halkıyla birlikte sevecenlikle çözümlemesi nedeniyle çok sevilen, sayılan bir amirdi. Ona da yazık ettiler. Ölüm gününde her yıl olduğu gibi Diyarbakırlılar onu değerbilirlikle ve borçlulukla andılar. Gerçekte halkımız görenek ve geleneklerimizce kendilerine maddi manevi yapılan iyiliklerin değerini hep bilegelmişlerken son yıllarda bu davranışlarda eksilmelerle bencillikler gözlenir oldu. Toplumda saldırganlık ve acımasızlıklar tepe yapmaya başladı. Karşıtlıklar kanlı çatışmalara dönüştü. Örneğin; MHP’nin Esenyurt’ta açtığı seçim bürosuna pazar günü yapılan silahlı saldırı partinin basın danışmanının yaşamını yitirmesine, yedi kişinin de yaralanmasına neden olmuş. Hemen her gün memleketin birçok yerinde eşleri veya aile yakınları tarafından acımasızca öldürülen kadın cinayetleriyle yüreklerimiz kalkıyor. Bir de hak hukuk yollarının tıkanıklıkları, eğitimdeki eksiklikler... İktidar boş laflarla ne denli övünse de işsizlik ve yoksulluklar bu olaylarda etkin oluyor. Ayrıca dışarıdaki dost düşman ülkelerce de kınanma konusu oluyor. İktidar, ülkede bunca karmaşaya çare düşüneceği yerde kendisi hakkında ortaya kanıtlarıyla konulan yolsuzlukları örtbas etmek için muhalif partileri aşağılayıcı gerçekdışı suçlamalarla savunmalara başvuruyor. Bunca açmazın içinde tek ümidim, halkımızın tarih boyunca zor günlerin içinden sağduyuyla çıkmayı bilmesindedir. Gezi olayları bunun en canlı örneği olmuştur. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Nâzım 1 Hikmet ’in 2 bir tiyatro oyunu. 2/ 3 Uzak... Si 4 yasette bas 5 kı grubuna 6 verilen ad. 7 3/ Anlamları ayrı, yazı 8 lışları ben 9 zer sözcük1 2 3 4 5 6 7 8 9 ler kullanılarak 1 Z EMZ EM D İ yapılan söz sa B İ L İ K natı... Engel. 4/ 2 E C E Azerbaycan’ın 3 M E R Y E M A N A Y O L L A plaka imi... Çift 4 Z R A çilikte, toprağı iş 5 E B E L İ K B leyerek ürüne or 6 M İ M K İ P L A L P A L A tak olan kimse. 5/ 7 L O R Bahçelerde yazın 8 D İ N A R oturulmak için ya 9 İ K A A B A R A pılan, üstü yeşilliklerle sarılı süslü çardak. 6/ Doğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 7/ Göklerin en yüksek katı... Hindistan ve Rusya’dan Akdeniz’e kadar uzanan bir imparatorluk kurmuş Müslüman hükümdar. 8/ Küçük bir maymun cinsi... Boş. 9/ Uzun tüylü bir süs köpeği... Ruh. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Cemal Süreya’nın bir şiir kitabı. 2/ Yüksek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe... Yapmacıklı davranış. 3/ Sıcak bölgelerde yetişen yağlı bir ağaç... Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu. 4/ Başarısızlık, sonuçsuzluk... Vilayet. 5/ Büyük delikli kalbur. 6/ “İçimde renkler uçuşur / yanar, yeşil tutuşur” (B. R. Eyüboğlu)... Burun iltihabı. 7/ Macaristan’da üretilen ünlü bir şarap... Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değneğe verilen ad. 8/ Karagöz oyunundaki kambur cücenin adı. 9/ Dünyanın en hızlı koşan canlısı olan yırtıcı hayvan... Doğu Anadolu’da bir göl.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle