03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 OCAK 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu’nun MEB’in yurtdışı yönetmeliğiyle ilgili kararı bürokraside deprem etkisi yaratacak 7 ‘Kıyak görev’e durdurma FIRAT KOZOK ANKARA Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, kendi hazırladıkları yönetmelikler uyarınca personelini belirli sürelerle yurtdışına gönderen bakanlıklar için çarpıcı bir karar verdi. Yurtdışı görevlendirmeler için esas olanın 1983 tarihli kanun hükmünde kararname olduğuna dikkat çeken mahkeme, bakanlıkların genel hükümden ayrıca düzenleme yapmaya yetkileri olmadığına işaret etti. Kararla, birçok bakanlığın “kıyak” yurtdışı görevleri için yaptığı atamalar açığa düştü. 14 Aralık 1983’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile yurtdışında bir göreve atanacak memurların nitelikleri ve bunların tespiti ile ilgili hususlarda yönetmelik hazırlama görevinin Başbakanlık’a ait olduğu hüküm altına alındı. Kararnamede ayrıca bu kararname ile çıkarılması öngörülen yönetmeliklerin de Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacağı düzenlemesi yer aldı. Birçok bakanlık kendi hazırladıkları yönetmeliklerle personeli arasından seçtiği kişileri yurtdışına göndermeye başladı. Milli Eğitim Bakanlığı da 2011’de hazırladığı bir yönetmelikle yurtdışında görevlendirilecek eğitim ataşeleri ve eğitim müşavirlerinin seçimine ve atanmalarına yönelik usul ve esasları belirledi. Ancak bir bakanlık personeli, bu değişikliği yargıya taşıdı. Uzun yargılama süreçlerinin ardından Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, bürokraside “yurtdışı depremi” yaratacak bir karara imza attı. Kurul, 1983 tarihli kararnameye işaret etti ve “bu kararnameyi çiğneyemezsiniz” dedi. Kurul, şu ifadeleri kullandı: “Bir kanun ve KHK hükmü ile belirli bir konuda yönetmelik çıkarma yetkisine sahip olan merci belirlendiğinde, kapsamda bulunan diğer idari mercilerin aynı alanda anayasanın 124. maddesinde genel hükümden bahisle, ayrıca düzenleme yapma yetkileri bulunduğundan söz etmeye hukuken olanak bulunmamaktadır. Zira, anayasanın anılan hükmü genel olarak idarenin düzenleme yapma yetkisine işaret eden bir kural olup; kanunla yetkili merciin gösterildiği hallerde, aynı konuda birden çok idari otoritenin yönetmelik çıkarma yetkisi bulunabileceği sonucunu doğuracak biçimde yorumlanamaz. Uyuşmazlık bu çerçevede değerlendirildiğinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu hususta ayrı bir yönetmelik çıkarma yetkisinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.” Davacı avukatı Ali Altay, “Bu kararla kamuda keyfi uygulamaların sonuna geldik” dedi. Altay, gelinen aşamada kararnamenin üzerine yönetmelik çıkartarak kendi usul ve esaslarını belirleyen her kurumun yurtdışındaki personelini Türkiye’ye çağırması gerektiğini vurgularken, “Karar, ‘siz bir şeyi tanzim etmeye yetkili değilseniz ve buna rağmen tanzim etmişseniz, yaptığınız işlemler yok hükmündedir’ diyor. Dolayısıyla bu kararın uygulanması, verilen bu ve benzeri yönetmeliklere dayalı olarak yurtdışına gönderilenlerin çağrılmasıyla mümkündür” dedi. ‘Finansçı da ‘Gidenler dönmeli’ Finansçı!’ Siyasi krizin ekonomideki hani şu hep “teğet geçen” akut krizi zıplattığı iddiasını ciddiye almak gerekiyor artık. Dolardaki artışla Hükümet Cemaat kavgasındaki paralellik bu iddiayı güçlendiriyor. Dolardaki yukarı doğru hareketin 17 Aralık’tan sonra hızlandığı bir gerçek. Bu bağlantının bir bilim sayılmayan ama bütün diğer bilimlerle ilişkisi kaçınılmaz ekonomi teorilerine uygun olup olmadığını tartışmak ise abes. Temeldeki gerçek çelişkileri bir yana bırakarak yapacağımız her analiz, ekonomiyi yöneten öznelerin; yani faizcilerin, borsacıların, enflasyoncuların, devalüasyoncuların, vurguncu ve kapkaççıların, dolarla euroyla borçlanmış olanların, reel sektör unsurlarının birbiri ile olan ilişkilerine, kavgalarına bağlı ve bağımlı olacaktır. Ama sonunda hepsinin geleceği yer bellidir. HHH Ortaya çıkan tabloya, pek “bağımsız” Merkez Bankası’nın bir türlü hâkim olamadığı döviz fırlamasının bizi yakından ilgilendiren sonuçlarına bakalım: Tüketim malları ve hizmetlerin fiyatlarında, işsizlikte artış, yani halka havale edilecek fatura kaçınılmaz görünüyor. Merkez Bankası’nı denetim altına alarak duruma vaziyet etmeye çalışan iktidarın gittikçe zayıfladığı ortada; belirtiler AKP’nin seçim öncesi popülist politikalar izlemeye kalksa da bırakın ülkeyi, artık hiçbir şeyi yönetemediğini gösteriyor. Bunun görünürdeki nedeni iç koalisyonun çatlamasıdır. AKP hükümetinin, “2023 mü olur, 2071 mi olur” her neyse, daha bir vakit paralel bir şekilde yürümeyi planladığı Cemaat ile kavgayı derinleştirdiğini biliyoruz. Ama kavganın neden şiddetlendiğini biliyor muyuz? Paralel paralel giderken nereden çıktı bu kavga? HHH Birinci teori: Güçlenen iktidarların hedefe tam yaklaşmışken ortaklarını silkelemesinin ezeli bir yasa olmasıdır. Büyük bir voli vuran kovboy önce ortağını temizlemeye çalışır ve gerçekten iktidar olmaktan daha büyük bir voli de yoktur. İkinci teori; işlerin giderek zorlaşması, iki başlı siyasetin giderek imkânsızlaşmasıdır. Eğer içeride dışarıda başarısızlıklarla boğuşurken ortağın gittikçe artan itirazları baş ağrıtıyor, ortak, koalisyondaki payını giderek artırıyorsa kavga kaçınılmaz olur. Gazze diyorsun çelme geliyor, Suriye diyorsun “olmadı bu iş” diyor ortak. Sen “çözüm süreci” falan derken, ortağın el attığı alanlardan “KCK atağı, MİT operasyonu” geliyor. Sen tam “bu TSK işleri halloldu, bir duralım artık” diye soluklanmak isterken, ortakta “yok öyle dava” efelenmesi başlıyor. Eee ne yapacaksın? El mecbur “gazaya” girişiyorsun ki, Pirus zaferine de Kartaca savaşına da razısın artık. Sen razısın da ekonomi razı mı bakalım?.. HHH Ekonomi bilim değil ama yasaları var. Bir yerden doldurduğun zaman öteki tarafın boşalması kader. Finansçıların kayığına binmiş, onların kurallarına göre oynamayı kabul etmişsen, sıcak parasız yaşayamıyor, cari açık sarmalına mahkum olmuş, gözünü uluslararası sermayeye, finans dünyasına dikmişsen, ille de bilmen gereken, o dünyanın çok çıkarcı, çok kırılgan, çok korkak olduğudur. Havadan nem kapar onlar, nazenindirler, paylaşmayı hiç sevmez, aslan payını isterler hep. Tıpkı paralel dünyadaki ortağın gibi. HHH Ama işte siyaset tıkandı. Böyle zamanlarda ekonominin ve siyasetin ihmal edilen, önemsiz, çantada keklik sayılan gerçek özneleri devreye girebilir. Bir de bakarsın Timur Selçuk girmiş koluna Orhan Veli’nin, sanki o eski besteyi söylüyor: “Pireler devleri yutacak, kısa çöp uzundan hakkını alacak.” Hatırladın mı bilmiyorum, ama zamanı geliyor yavaş yavaş... AİHM Türkiye’yi haksız buldu Başbakan, özel yetkili mahkemelerdeki davaların ağır cezalara aktarılacağını açıkladı PARİS (AA) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2001 yılında başlayan ve temyiz mahkemesinde hâlâ karara bağlanamayan davayla ilgili olarak Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine hükmetti. Karar gereği Türkiye, başvuru sahibi Şamil Camekan’a mahkeme masrafları da içinde olmak üzere 8 bin Avro ceza ödeyecek. Camekan, 2000 yılında İstanbul’da, üç arkadaşı ile birlikte duvara yasadışı örgütün sloganlarını yazarken polisin “dur” ihtarına uymayıp güvenlik güçlerine ateş açmakla suçlanmıştı. Polisle çıkan çatışmada, gençlerden birisi hayatını kaybederken başvuru sahibiyle birlikte diğer genç yaralanmıştı. ‘ÖYM’ler kapanıyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, “Özel yetkili mahkemeleri kaldırmayı kesinlikle hedeflemiş durumdayız. O dosyalar hangi mahkemelerde ise onları ağır ceza mahkemelerine aktarmış olmak suretiyle bu süreci kapatmış olacağız” dedi. Erdoğan, İran ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Seçim bürolarına ve Şişli Belediyesi’ne yapılan silahlı saldırıları değerlendiren Erdoğan, “Seçimin arifesinde böyle bir tablonun ortaya çıkması üzücü. Esenyurt hassas bir ilçe, bu hassasiyeti de çok iyi biliyorum. Ama ondan önce Van’da belediye başkanı adayımız esnaf ziyareti yaparken taşlı sopalı saldırılar oldu. Bununla da yetinmediler daha sonra adayımızın evine iki kez ses bombası atıldı. Şişli Belediyesi’ne yapılan saldırı da manidardır. Tabii bu bir senaryo mudur, bu bir karşı adım mıdır, silahın oraya bırakılması anlamlıdır” dedi. Erdoğan, TÜBİTAK üyesi bilirkişi heyetinin Balyoz davasındaki 5 No’lu harddisk üzerine yaptığı incelemede delilin sahte olduğunun belirtilmesini de değerlendirdi. “TÜBİTAK olayı, harddiskler olayı bilirkişilerle alakalı. Kurumla alakalı değil” diyen Erdoğan, bilirkişi raporunu görmediğini dile getirdi. Erdoğan, “Şu anda henüz Ergenekon’la ilgili gerekçeli kararı görmüş değiliz. Bu konuyla ilgili bu konuda herhangi bir açıklama yapmamız da mümkün değil. Süreç içinde Adalet Bakanlığımız yeniden yargılanma konusunu değerlendiriyor” dedi. Ancak yargılamalarla ilgili özel yetkili mahkemeleri kaldıracaklarını belirten Erdoğan, “Özel yetkili mahkemeleri kaldırmayı kesinlikle hedeflemiş durumdayız. O dosyalar hangi mahkemelerde ise onları ağır ceza mahkemelerine aktarmış olmak suretiyle bu süreci kapatmış olacağız. Dolayısıyla 133 ağır ceza mahkemesi ile süreci sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. Para Politikası Kurulu’nun faiz artırımını uygun bulmasının ardından ekonomiye yönelik soruları da yanıtlayan Erdoğan, “Merkez Bankası’nın bağımsız bir kurum olduğunu biliyorsunuz. Konuyla ilgili olarak ben bir açıklama yapmaya kalksam diyecekler ki Merkez Bankası’na müdahale etti ama tabii ben faizlerin artırılmasına karşıyım. Sorumluluğu da onlara aittir” değerlendirmesini yaptı. Bahçelievler’de açlık grevi bitti İstanbul Haber Servisi CHP Bahçelievler örgütünün oyu ile birinci seçilen Abdullah Durukan’ın yerine CHP MYK tarafından Saffet Bulut’un aday gösterilmesine tepki gösteren partililerin başlattığı açlık grevi 11. gününde sona erdi. İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı yaptığı açıklamada, “Partili arkadaşlarımızla görüşerek sorunun seçim sonrasında bir araya gelerek konuşulmasını önerdik. Kendileri de partinin zarar görmemesi adına açlık grevini sonlandıklarını, seçimde parti için çalışacaklarını söylediler. Hep birlikte çalışarak Bahçelievler’i de AKP’nin elinden alacağız” dedi. Bu insanlık dramına son verelim İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün akşam saatlerinde Silivri Cezaevi’ne giderek burada tutuklu bulunan kanser hastası eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nu ziyaret etti. Bir saat 15 dakika süren ziyaret sonrası çıkışta basın mensuplarına açıkamada bulunan Kılıçdaroğlu, “Fatih Hilmioğlu gibi bir insanı hapiste tutmak gerçekten çok acı büyük bir dram. Onun sağlığa, huzura, tedaviye ihtiyacı var” diye konuştu. Tüm yetkililere seslenen Kılıçdaroğlu, “Bu insanlık dramına son verelim. Bu dram Türkiye’nin vicdanını kanatıyor. Oğlunu kaybetti, hapisteydi, bu drama bir insanın dayanması mümkün değil. Sadece onun değil benzeri bir dramı yaşayan çok sayıda hükümlü var. Özellikle Sayın Başbakan’a bir çağrıda bulunmak istiyorum. Siyaseti bir tarafa bırakalım. Bir insan hapse girdikten sonra devletin koruması, güvenliği altındadır. Orada eğer bir kişi adım adım ölüme yollanıyorsa ve öleceğini biliyorsa bunu, hapiste tutmak doğru değildir” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı’na da seslenen Kılıçdaroğlu, “Yetkiniz var, lütfen yetkinizi kullanın. Eğer kamu da birileri yetkisini kullanmıyorsa onları harekete geçirmeli. Bu günlük, sıcak siyasetin konusu değildir. İşin ucunda bir insanın hayatı var. Öldükten sonra çözüm üretmek hiçbir şekilde kabul edilemez. Ölmeden önce sizin önlem almanız gerekir, çözüm üretmeniz gerekir. Bu insanlık dramına son verelim diyorum” ifadelerini kullandı. Silivri’de Prof. Hilmioğlu ile görüşen Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a seslendi Gül: Yetkim olsa hemen affederdim İstanbul Haber Servisi İtalya ziyareti öncesi havaalanında açıklamarda bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, af yetkisi olsa Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nu hemen affedeceğini söyledi. Gül, “Halkımız şöyle zannediyor: Cumhurbaşkanı birisini arzu ederse, cezaevindeki bir hastayı affedebilir. Böyle bir yetkim yok. Yetkim olsa hemen kullanırım. Adli Tıp’a savcılar vasıtasıyla başvurması gerekiyor. Adli Tıp’ın vereceği raporlar Adalet Bakanlığı aracılığı ile önüme geliyor. Ben bu durumlarda evet de diyebilirim hayır da diyebilirim” diye konuştu. HDP mitinginde gerginlik Yolsuzluğu unutturmuyorlar Beşiktaş Forumları 17 Aralık yolsuzluk operasyonunu unutturmamak için tenceretavalı yürüyüş yaptı. 4. Levent metro durağında dün akşam toplanan yurttaşlar “Hırsız var”, “Katil devlet hesap verecek”, “Hükümet istifa” sloganları atarak Beşiktaş Sporcular Parkı’na yürüdü. Yürüyüş boyunca çevre sakinleri de evlerinin penceresinden tenceretava çalarak gruba destek verdi. Grup adına yapılan açıklamada, “Forumlar olarak bu yolsuzlukların peşini bırakmayacağız” denildi. (Fotoğraf: KAYHAN AYHAN) ‘Faiz artırılmasına karşıyım’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Dikili’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Eşbaşkanlığı tarafından Atatürk Meydanı’nda düzenlenen ilçe belediye başkan adayı Semra Uzunok’u tanıtım mitinginde arbede yaşandı. Miting alanından sırtına astığı Türk bayrağıyla geçen bir kadına, kalabalıktan tepki gösterildi. Bunun üzerine ülkücü olduklarını belirten bir grup, HDP’lilere tepki gösterdi. Çıkan arbedede HDP Dikili Belediye Meclisi üyesi adayı Mehmet Arkan ve 1 kişi yaralandı. Güvenlik güçleri 4 aracın peşinde ‘İsmail Ağabey biraz abartmış’ Torba yasa görüşmeleri tartışmayla başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda internet sansüründen Kamu İhale Yasası’na ve Karayolları’nın özelleştirilmesine kadar pek çok konuda düzenleme içeren torba yasa tasarısının görüşmeleri gergin başladı. Muhalefet, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’yla ilgili tasarıya bakanlıkla ilgisi olmayan konularda madde ihdasları yapılması ve komisyonda yasa tasarısı görüşmeleri sürerken yasa önerisiyle birleştirildiği gerekçesiyle itiraz etti. İçtüzüğe göre komisyonların yasa teklif edemezler hükmüne aykırı olarak tasarı görüşmeleri sürerken AKP’li komisyon üyelerinin verdiği yasa önerisinin birleştirilmesi tartışma yarattı. BDP’li Adil Zozani, bu durumu 8 Ocak’ta TBMM Başkanlığı’na bildirdiğini ancak kendisine tasarının Genel Kurul’da görüşülmeye başlandığı zaman yanıt geldiğini belirtti. Zozani, TBMM Başkanlığı’nın tasarının TBMM gündemine alındığı için bir işlem yapılamayacağını ifade ettiğini açıkladı. Zozani’nin itirazlarını yinelemesi üzerine TBMM Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı usul tartışması başlattı. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi de torba tasarıyla internet erişiminin sınırlandırılmasında yürütmeye yetki verileceğini, internet erişim sektörüne de otosansür getirileceğini kaydetti. Meclis’teki sorunlara 27 maddelik çözüm önersi EMİNE KAPLAN ANKARA HSYK yasa önerisinin görüşmeleri sırasında yumruklu kavganın ardından iktidar ve muhalefet partilerinin grup başkanvekilleriyle bir araya gelen TBMM Başkanı Cemil Çiçek, TBMM Genel Kurulu salonunda yaşanan sorunların çözümü için 27 önerinin yer aldığı bir rapor hazırlayarak partilere gönderdi. Raporda, şu öneriler dikkat çekti: Kapatma önergesi olarak adlandırılan ve gerçek anlamda maddede değişiklik yapmayı amaçlamayan ya da önergeyi uzatmak amacıyla mevcut kanundaki birkaç maddeyi birleştirerek yazan önergeler işleme alınmamalıdır. Kaba ve yaralayıcı mahiyette, özellikle anayasal ilkelere aykırı konuşmaların yapılması durumunda başkanın, konuşmacıyı sözünü kesmesi, uyarması, aynı şekilde devam etmesi halinde konuşmasına son vermesi, hatta o birleşimde Genel Kurul salonundan çıkarması yetkisi vardır. Her durumda başkanın tutumu nedeniyle usul görüşme talebi açılması zorunlu değildir. Bir bakanın birden fazla bakana vekâleten oy kullanmamasına dikkat edilmelidir. Başkanvekilleri ihtiyaç duyulan sürelerde ara vermeli. Verilen aralar uzamamalı. MUĞLA (Cumhuriyet) Fethiye ilçesinde işe gelmeyen çırağı B.A.G’yi (11) boynundan iple motosikletine bağlayarak 1 kilometre götüren berber İsmail A. (43), ailenin şikâyetçi olmaması üzerine serbest bırakıldı. Çocuğun annesi Zeynep G, “Görüntüyü televizyonda gördüm. İsmail Ağabey biraz abartmış” dedi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İlçe Müdürü İsa Efeoğlu, aileye çocuk bakımı ve yetiştirilmesi konusunda danışmanlık hizmeti verileceğini söyledi. GAZİANTEP (Cumhuriyet) Terör örgütleri tarafından yapılacak olası saldırılarda kullanılacağı ileri sürülen, plaka ve modeli belirlenen 4 araç güvenlik güçlerini alarma geçirdi. İstihbarat birimleri, terör örgütlerinin 4 araçla olası bir saldırı yapacağı bilgisine ulaştı. Örgütlerin eylemlerinde kullanma ihtimali bulunan 4 aracın rengi ve plakasının belirlenmesi üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı tüm kentleri uyardı. Araçların hangi kentte olduğu bilinmezken güvenlik güçlerinden öncelikli olarak kendi can güvenliklerini sağlamaları istendi. Polis telsizlerinden de yapılan ve önlemlerin artırılması istenilen uyarı anonslarında, şu ifadelere yer verildi: “Terör örgütü üyelerinin yapacağı olası saldırılarda 79 AR 407 plakalı kamyonet, 01 CLR 35 plakalı kamyonet, 10 RH 142 plakalı kamyon ile 1 GAN 774 yabancı plakalı otomobili kullanacakları bilgisine ulaşılmıştır. Tüm personelin öncelikli olarak kendi can güvenliklerini sağlayarak belirlenen plakalara duyarlı olmaları gerekmektedir.” Saldırı alarmı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle