05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 OCAK 2014 CUMA 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK aykırı bir başka sorun bulur çıkarır. RTE gitmedikçe ne sorunlar biter ne de bugün başlayan devlet krizi sona erebilir. Anayasa değişikliği ile HSYK sorununun tatlıya bağlanacağı umuluyordu. Partilerin bu umudun peşine takıldığı gün: Hükümet yargı üzerindeki baskısını daha da somutlaştıracak, savcıları kendi istikametine çevirecek mekanizma olan HSYK üyeleri arasında öyle değişiklikler yaptı ki yargıyla ilgili hedefinden bir santim geri adım atmadığını kanıtladı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bakan olalı beri ilk kez katıldığı HSYK’de önerisi üzerine yapılan oylamada üyeler arasında değişiklik yapıldı ve.. ...savcılarla yargıçların atama ve yetkilerini belirleyen HSYK 1. Daire’den, Adli Kolluk Yönetmeliği’ne karşı çıkan bildiriye imza atan iki üye gitti; yerlerine.. ...bildiriye muhalefet şerhi koyan iki üye getirildi. HHH HSYK 1. Daire’de çoğunluk artık hükümette! Yargı bağımsızlığını güvence altına alacak anayasa değişikliği yapılıp yeni bir HSYK yasası yapmaya girişileceğinin beklendiği bir sırada, hükümet yargı çevrelerindeki söylentiye göre 2500 savcıyı başka görevlere atayacak. HSYK’deki bu değişiklik şu gerçeği kanıtlıyor: Yeni HSYK yasası çıkana kadar geçecek sürede atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş olacak... ...hükümet yargıda dilediği atamaları yapma, savcılar üzerinde yetkilerini kullanma olanağı sağlamış olacak! CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi RTE, “diktatörlüğünü güçlendirecek!” Hükümetin Meclis’te partilerle bir araya gelerek anayasa değişikliği, yeni bir HSYK yasası yapmayı içeren girişimi acaba içten mi?.. RTE’nin kimi olası hesapları, bu soruyu evet diye yanıtlama olanağı vermiyor. Nitekim CHP anayasada değişiklik önerisini reddetti! Bu sisli havada anayasa değişikliğinde hükümete olumlu yanıt vermek için CHP’nin öne sürdüğü koşullardan biri kuşku yok ki hükümetten yargı güvencesi almayı içeriyordu. Oysa hesap şu: Meclis’te görüşülmekte olan tekliften vazgeçeceğini söylemedi; “Donduracağım” dedi. İşbirliği istediği yönde yürümez ise teklifi Genel Kurul’a indirecek!.. HHH Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına oğulları nedeniyle bakanların adı karıştığını sanıyorduk. Fakat dün Cumhuriyet’te yeni yılın ilk büyük gazeteciliğine imza atan Emine Kaplan’ın haberine göre üç bakan; hazırlanan fezlekelere göre, oğullarını geride bırakmış. Fezlekelerde Çağlayan, Güler ve Bağış, milyonlarca dolar rüşvet almakla suçlanıyor. Ekte belgeler, konuşma tapeleri.... Fezleke Adalet Bakanlığı’ndan bir türlü Başbakanlık’a gelemedi. Gelse de Başbakanlık’tan TBMM’ye ne kadar zaman sonra gönderileceği ya da gönderilmeyeceği belli değil. Elbette bu haberin etkisi geniş olacak... Bugün yarın dört bakanla ilgili rüşvet rakamlarını yalanlama girişimleri ve çabaları olabilir. Bu girişim ve çabalara karşın haberin gerçek yüzü fezlekelerin açıklanmasıyla ne zaman kamuoyuna yansıtılır, tabii günün koşullarında RTE’ye bağlı. HHH Dört bakanı rüşvete bulaşmış... Bağımsızlığı önkoşul olan üç erkten biri olan yargıya kısıtlama hazırlığında. Hükümetin yolsuzluk soruşturmalarını engellemek için yargıyı allak bullak ettiği, yolsuzluklar ve rüşvetin hükümete bulaştığı ve dört yanı sardığı ayyuka çıktığı bir dönem yaşanıyor... Çankaya’daki AKP’liye göre devlet krizi yok!. Batılı demokrasilerde, örneğin dilinden eksik etmediği Avrupa Birliği ülkelerinde böyle durumlarda hükümetin derhal istifa ettiğini anımsamıyor... Olagelen olağanüstü gelişmeler –ona göreçoğu zaman yaşanan siyasal olay ve gerilimler gibi herhangi, sıradan siyasal bir olay! Anayasa değiştirilip yeni HSYK yasası çıkarılırsa ortalığın sütliman olacağını savunuyor. Hâlâ tuz kokmadı diyor! Akman’a 1 yıl hapis RTÜK’te eski ve yeni başkanlar ile üyeler ‘görevi kötüye Gül ve Çiçek kullanmak’ suçundan cezaevine girme tehdidiyle karşı karşıya FIRAT KOZOK ANKARA RTÜK’teki bir bürokratın yargı kararına karşın görevine başlatılmaması nedeniyle açılan davada eski Başkan Zahid Akman, mevcut Başkan Davut Dursun ve 9 RTÜK üyesine birer yıl “hapis cezası” çıktı. Üstelik mahkeme cezaları ertelemedi. Mahkeme ayrıca, Zahid Akman hakkında “evrakta sahtecilikten” suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Süreçte daha önce 9 üye hakkında 2.5 yıl hapis cezası verilmiş ancak Meclis’te yapılan yasal değişiklikle üyeler cezaevine girmekten son anda kurtulmuştu. Verilen kararla üyelerin koltuklarını kaybetmeleri riski oluştu. RTÜK Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanı Cengiz Özdiker görevinden alınmış, Danıştay ve idare mahkemelerinin göreve iade kararı verme si üzerine önce Diyarbakır Bölge Müdür Yardımcılığı’na, ardından da Adana Bölge Müdür Yardımcılığı’na atanmıştı. RTÜK’te ‘soğuk duş’ etkisi Özdiker’in açtığı davalar sonucunda Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi bazı RTÜK üyeleri hakkında “görevi kötüye kullanmak” suçundan hapis kararı vermiş, Yargıtay da cezaları onamıştı. Üyelerin imdadına AKP’nin görevini kötüye kullanma suçuna verilen cezaların üst sınırını 2 yıla indiren ve cezaevi tehdidini kaldıran yasa değişikliği yetişmişti. Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi, “görevi kötüye kullanmak” suçuna ilişkin cezanın üst sınırının 2 yıla indirilmesi nedeniyle görevsizlik kararı vererek dosyayı sulh ceza mahkemesine göndermişti. Mahkemenin dünkü duruşmasından RTÜK’te “soğuk duş” etkisi yara tacak bir karar çıktı. Mahkeme, RTÜK’ün eski başkanı Zahid Akman, mevcut başkanı Davut Dursun, eski üyeler Abdulvahap Darendeli, Şaban Sevinç, Paşa Yaşar, Taha Yücel ve Arif Merdol hakkında Türk Ceza Yasası’nın “görevi kötüye kullanmak” hükmü uyarınca 1 yıl hapisle cezalandırılmalarına karar verdi. Sanıkların cezaları tamamlanıncaya kadar belli haklardan yoksun bırakılmasına hükmeden mahkeme, Özdiker’in 20 Nisan 2006’daki bir atamasıyla ilgili dönemin RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın karşıoyu olmadığı halde 20 Nisan 2009’da Adulvahap Darendeli tarafından mahkeme dosyasına sunulan belgedeki yazılı muhalefet şerhinde imzasının bulunduğu gerekçesiyle Akman hakkında “resmi evrakta sahtecilik” suçundan suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Hâlâ Umutlu Gezi eylemine takipsizlik kararı İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı olayları sırasında gözaltına alınan 74 kişi hakkında yürütülen bir soruşturmada, bu kişilerin 71’i hakkında “delil yetersizliği”, 3’ü hakkında ise “demokratik haklarını kullandıkları” gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Aslan tarafından, 31 Mayıs 2013’te Taksim civarında gözaltına alınan 74 kişiyle ilgili yürütülen soruşturma tamamlandı. Şüphelilerden birinin, “basın açıklamasını dinlemeye gittiği” yönünde beyanda bulunduğu, 2 kişinin de “demokratik tepkimizi göstermek için Gezi Parkı’na gittik” dedikleri belirtilirken, savcılık “delil bulunmadığı” gerekçesiyle diğer 71 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Görüntülerde bu kişilerin ellerinde süt, Türk kahvesi, poşet ve ekmek gibi malzemeler olduğunu belirten savcılık, bunların delil olamayacağını değerlendirdi. Diğer 3 şüpheli hakkında da “saldırgan eylemlerde bulunduklarına ilişkin delil bulunmadığı” gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi. Kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konuyla ilgili kararları örnek gösterildi. Savcı Aslan, 1 Mayıs olaylarıyla ilgili şüpheliler hakkında dava açmış ancak Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarına aykırı olduğu, Taksim’i yasaklama kararının da “hakkın özüne aykırı” bir müdahale olduğu görüşlerini dile getirmişti. ‘BARIŞÇIL GÖSTERİ HAKTIR’ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in krizden çıkış için gündeme getirdikleri anayasa değişikliği olasılığı, AKP’nin önerisinde samimi davranmaması nedeniyle oldukça zayıflamış gözüküyor. CHP’nin AKP ile bir anayasa değişikliği masasına oturma için iki önkoşulu vardı: 1. Meclis’teki kanun teklifinin geri çekilmesi, 2. Yolsuzluk soruşturmalarının üzerinin örtülmemesi. Hükümet, Meclis’teki kanun teklifini dün Adalet Komisyonu’ndan geçirerek birinci önkoşulu yerine getirmedi. CHP’nin AKP’ye ‘olumsuz’ yanıtında sadece bu önkoşulun yerine getirilmemesi etkili olmadı. Hafta başından bu yana anayasa değişikliği konusuna olumlu bakan Kılıçdaroğlu’nu, dün yapılan MYK toplantısında kurmayları “Yolsuzluk dosyaları nedeniyle meşruiyetini yitirmişken AKP’ye yeniden bir meşruiyet kazandırmayalım. Bırakalım kendi yarattığı sorunla kendisi baş etsin” telkinleri ile ikna etmiş gözüküyor. Gül: Güzel şeyler olacak CHP’nin kapıyı kapamasının ardından öğle saatlerinde anayasa değişikliğinin gündemden düşmüş olduğuna kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak, akşam saatlerinde Başbakan Erdoğan ile görüşen Cumhurbaşkanı Gül, daha sonra katıldığı bir törende “Devam ediyor... İnşallah güzel şeyler olacak” diye konuştu. CHP’nin kararı sonrasında konuştuğumuz Meclis Başkanı Çiçek de, Gül gibi umudunu henüz tamamen yitirmeyenlerden... Anayasa dışı çözüm geçici olur Görüşmemizde, ‘yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı’ konusunun anayasa değişikliğiyle sağlanması görüşünü yineledikten sonra şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı da, ben de sorunun kalıcı çözüm yönteminin bir anayasa değişikliği olduğunu düşünüyoruz. Bunu ifade de ettik. Eğer böyle bir değişiklik olamayacaksa, bulunacak tüm çözümler ‘geçici’ olacaktır. Sorunun ötelenmesi anlamına gelecektir. Bu tartışmalar da devam edecektir.” Yol işçisi ‘çıplak kaldı’ BALIKESİR (Cumhuriyet) Karayollarında taşeron olarak çalışan Türkİş’e bağlı Yolİş Sendikası’na üye işçiler, kendilerine hükümet tarafından söz verilmesine ve yargı kararlarına karşın kadroya alınmamalarını, önceki akşam Yeşilli Meydanı’nda yaptıkları çıplak eylemle protesto etti. Siyasi partilerle sivil toplum örgütlerinin de destek verdiği eylemde konuşan Sendika Bursa 1 No’lu Şube Başkanı Muharrem Yıldız, “Açıklamalarında 600 bin karayolu taşeron işçisine kadro verileceğini gazetelerden okuyorsunuz. Bunların tamamı yalan ve aslı olmayan haberlerdir. Köle düzeni getirecekleri bir düzenlemeye kadar toplumun gazını almayı amaçlıyorlar” dedi. Yıldız, neden soyunduklarına ilişkin de “Çünkü arkadaşlarımız aç, kışın yakacak alacak paraları yok. Bu arkadaşların hakları verilene kadar, bu eylemleri Türkiye’deki tüm illerde yapacağız” diye konuştu. (Fotoğraf: COŞKUN YAMAN) Uzlaşırlarsa teklifi bekletebilirim Mahkeme, Süleyman Yeter davasının gerekçeli kararını açıkladı: İşkence bir insanlık suçudur CANAN COŞKUN DİSK’e bağlı Limterİş Sendikası eğitim uzmanı Süleyman Yeter’i 1999’da işkenceyle öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan eski Komiser Yardımcısı Ahmet Okuducu’yu 10 yıl hapis cezasına çarptıran İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, davaya ilişkin gerekçeli kararını tamamladı. Kararda, işkencenin bir insan lık suçu olduğuna şüphe bulunmadığına vurgu yapılarak Türkiye’de ve dünyada işkence suçu olarak adlandırılan bu tür eylemlerde gözaltına alınan kişilerin devletin sorumluluğu altında bulundukları, yaşam hakkının korunmasının bir zorunluluk olduğu belirtildi. Yeter ailesi, Okuducu’nun 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına itiraz etti. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 22 ‘Yeter maruz kaldığı eylem sonucu öldü’ Ekim tarihinde karara bağladığı davanın gerekçeli kararında, Okuducu’nun mahkeme ifadesinde, “2.53 saat sorgulandıktan sonra maktul aniden fenalaştı. Oturduğu sandalyeden yere düştü. Tahmin edersem önündeki sehpaya kafasını çarptı, bayıldı” dediği anımsatıldı. CHP’nin “Meclis’te görüşülmekte olan kanun teklifinin geri çekilmemesi”ni gerekçe göstermesini ise Çiçek şöyle değerlendirdi. “Anayasa değişikliği için çalışmalara başlandığında dondurulabilirdi. Genel Kurul’a indirilmezdi. İndirilir, gündeme alınmazdı. Eğer partiler arası mutabakat sağlanırsa, yöntem bulunabilir. Komisyon çalışması bittiğine göre raporu yazılacak, muhalefet şerhi yazılacak. Sonra bana gelecek. Eğer anayasa değişikliği yapma arzusu varsa teklifi ben tutabilirim. Ama bunun için iktidar ve ana muhalefet partisinin bunu istemesi lazım. Aslında HSYK yapısıyla ilgili Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na verdikleri teklifler çok büyük oranda ortak. İstek olursa uzlaşmamaları için bir sebep yok.” HHH Gül ve Çiçek’ten gelen açıklamalardan henüz her şeyin bitmediği anlamı çıkıyor. Ama şu aşamada düğümü çözecek kişi ne Gül, ne Çiçek ne de Kılıçdaroğlu. Bakalım Başbakan Erdoğan hepsini şaşırtacak bir hamle yaparak yeni bir çağrıda bulunacak mı? GEZİ EYLEMLERİ DAVASI SÖZDE ASKERİ CASUSLUK DAVASINDA DİNLENMESİ İSTENDİ: Mahkeme polise SDP’yi sordu MURAT İNCEOĞLU Erdoğan tanık olsun OZAN YAYMAN Gezi eylemleri sonrasında düzenlenen operasyonda gözaltına alınanların yargılandığı duruşma da mahkeme, Emniyet’e yazdığı yazı ile “SDP terör örgütü müdür” diye sordu. Gezi eylemleri sırasında kurulan barikatlardan polise molotof attığı gerekçesiyle tutuklanan Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyesi Ulaş Bayraktaroğlu ve arkadaşlarının yargılandığı davanın son duruşmasında mahkeme, Emniyet’e, SDP hakkında yazı yazdı. 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından yazılan yazıda “Devrimci Karargâh Örgütü ile bu örgüt ile bağlantılı olarak legal görünümlü ancak illegal alanda faaliyet gösterdiği iddia edilen Sosyalit Demokrasi Partisi’nin terör örgütü olup olmadığına, terör faaliyetlerine katılıp katılmadığına dair 15/05/2014 tarihinden önce mahkememize bilgi verilmesi hususu rica olunur” denildi. Devrimci Karargâh adlı örgüte üye olduğu gerekçesiyla daha önce yargılanan Ulaş Bayraktaroğlu altı ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye olmuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı üzerine Gezi Parkı’nda protestoculara yönelik operasyon yapan polis SDP İl Merkezi’ni de basmış ve çok sayıda kişiyi gözaltına almıştı. İZMİR İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 38’i muvazzaf asker olmak üzere 59’u tutuklu 357 sanığın yargılandığı sözde Askeri Casusluk davasının dünkü duruşmasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tanık olarak dinlenmesi istendi. Yargılamanın dünkü bölümüne, sanık avukatlarının müvekkilleri için tahliye istemleri damga vururken savunmalarda Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da adı geçti. Avukatlar, müvekkilleri için Bilal Erdoğan gibi ayrıcalık istemediklerini sadece adil davranılmasını beklediklerini söyledi. Sanık avukatlarından Hakkı Çelik, müvekkili için tahliye isteyerek “balık ile karınca”nın öyküsünü anlattı. Çelik, “Sular yükseldiğinde balıklar karıncaları, sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Yaşama faktörünü su belirler. Mahkeme heyetinden su olmasını istiyoruz” dedi. Sanık avukatlarından Atilla Ertekin de, haksız tutuklamalara ilişkin bir başka öykü anlatarak, “İnsanların umutları tükendi. Duruşmalara kimse gelmeyecek. Avukatlar da cüppelerini bırakıp çıkacak” diye konuştu. Avukat Serhat Soylu, “Biz Bilal Erdoğan’ın yararlandığı kanunlardan değil, yargılamalarda sanıkların yararlandığı adli kontrol tedbirleri uygulanarak tahliye istiyoruz” dedi. Avukat Murat Ergün de savunmasında, Başbakan Erdoğan ve Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın mahkemeye gelerek, tanık sıfatıyla dinlenmesini istedi. Ergün, Başbakan Erdoğan ve Akdoğan’ın açık adreslerini bilmediğini ancak TBMM’ye yazı yazılırsa adreslerinin bulunabileceğini söyleyerek, “Müvekkillerimin suçsuzluğunun ortaya çıkması için Başbakan Erdoğan ve danışmanı Akdoğan’ın tanıklıkları çok önemli. Usul yasasına göre bu konuda karar verilmesini istiyorum” dedi. Mahkeme sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Kararda, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi ile 1. İhtisas Kurulu’nun raporunda boyun ve ense bölgesinde belirtilen yaralanmaların, Yeter’in önünde bulunan sehpaya çarpması suretiyle oluşması gereken yaralanmayla uyumlu olmadığı belirtilerek ense kısmında yaralanma ile boyun bölgesinde birden fazla kırığın düşmeyle oluşmayacağını, Yeter’in doğal bir nedenle değil, maruz kaldığı eylem sonucu öldüYeter ğü, bu eylemi gerçekleştiren kişilerin cezayi sorumluluğu bulunduğunu kaydetti. Gerekçeli kararda, sanık Ahmet Okuducu ile hakkında daha önce verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen polis memuru Mehmet Yutar’ın, öldürmek amacıyla, ölüm olayının gerçekleşmesinden önce plan yaptıkları ve yapılan bu plan doğrultusunda hareket ederek Yeter’i öldürdüklerine yönelik somut maddi bulgu bulunmaması nedeniyle eylemin tasarlayarak adam öldürme suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği kaydedildi. Yeter’in sorguda işkence sonucunda öldüğünü, bu sebeple suç vasfının sanık durumunda olan Yeter’in suçunu söyletmek için işkence edilmesi ya da gayri insani ve haysiyet kırıcı muamelelere maruz kalması sonucu işkence suretiyle adam öldürmek suçu olduğuna dikkat çekildi. GÜL ‘İSTİKRAR’, İŞ DÜNYASI ‘ŞEFFAFLIK’ İSTEDİ Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Emin Sazak, Cumhurbaşanı Gül’ün katıldığı yeni genel merkez binalırının açılış töreninde çok önemli mesajlar içeren kısa bir konuşma yaptı. 17 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrasında ortaya çıkan siyasi krizi ‘kaos ortamı’ diye tanımlayan Sazak, Türkiye’nin “Son 10 yılın kazanımlarının heba edilmesi” riski ile karşı karşıya olduğunun altını çizdi. Sazak, iş dünyasının temel beklentisinin “hesap verebilir, rekabetçi ve şeffaf bir yatırım ortamı” olduğunu da özellikle vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasına ise ‘istikrar’ vurgusu ve AKP döneminin ekonomik başarılarına övgü damgasını vurdu. Gül’ün konuşmasının en dikkat çekici bölümleri şunlardı: “Son 10 yılda siyasi, hukuk, demokratik ve ekonomik alanda köklü reformlar hep el ele gitti. Bunların getirdiği köklü bir siyasi istikrar olduğu gibi ekonomik göstergelerde de güven verici bir ortam var. Borçlar yüzde 35’e, bütçe açığı yüzde 1.2’ye düştü. Türkiye’deki bu istikrar ve güvenin kıymetini herkes bilmeli. Dışarıdan gelen olumsuz dalgalara içeriden olumsuz dalga eklememek lazım.” Gül’ün “İstikrarın kıymetini bilin, olumsuz dalga yaratmayın” mesajlarının adresi neresi acaba?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle