05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Erzincan’da ‘deliller var’ diye mühürlenen albayın odası için 3 yıl boyunca hiçbir işlem yapılmadı ‘Suç odası’ unutuldu! İLHAN TAŞCI ANKARA CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nın Erzincan’da uygulamaya konulduğu iddiasıyla açılan davada yaşanan bir skandalı açıkladı. Cihaner sanık bir albaya ait odanın dava kapsamında üç yıl önce mühürlendiğini ve o günden beri arama bile yapılmadığını belirterek sonunda eşyaların iadesine karar verildiğini açıkladı. Cihaner, “Dehşet bir örgütten söz ediliyordu ama delillerini 3 yıl boyunca unutuyorsunuz. Bu bile orada ne olup bittiğini net gösteriyor” sözleriyle tepki gösterdi. Cihaner ve dönemin 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk’in de sanık olmasına neden olan ihbarcı “Sütçü Muhtar” kod adlı kişinin kim olduğunun istenmesi üzerine Erzincan Emniyeti’nin böyle bir gizli ta “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” gerekçesiyle Erzincan’da yürütülen soruşturmada bir skandal daha ortaya çıktı. CHP’li Cihaner, davanın sanıklarından Albay Murat Yılmaz’ın odasının “suç delilleri var” deyip mühürlendiğini fakat üç yıl boyunca arama bile yapılmadığını söyledi. nık olmadığına ilişkin yazısı üzerine, gizli tanığın kaybolduğu değerlendirmeleri yapılmıştı. Ancak Cihaner’in avukatlarından Hikmet Sakallı şahsın kim olduğunu bildiklerini ama kod adını bilmediklerini belirterek “Saftepe Köyü’nün muhtarı aslında kişi. Ama kimi sanıkların avukatlarının muhtarı kod adı olarak değerlendirmesi nedeniyle Emniyet’e yazı öyle gönderilmiş. Emniyet de doğal olarak ‘Böyle bir gizli tanık yok’ diye yanıt veriyor. Onun için bu ihbarcının kaybolması söz konusu değil. Davanın en kritik gizli tanığı bu kişi” diye konuştu. İlhan Cihaner de Erzincan’da açılan davada pek çok skandalın olduğunu söylerken şu ilginç durumu paylaştı: “Sanıklardan Albay Murat Yılmaz’ın odası arama yapmak üzere mühürlenmiş. Ancak daha sonra arama yapılmamış. Aradan 3 yıl geçmiş oda mühürlü duruyor. Dehşetli bir örgüttten söz ediliyordu, kumpaslar kuruyordu. Ama o örgütün sanıklarından birinin odasındaki delilleri aramayı 3 yıl boyunca unutuyorsunuz. Daha sonra da arama yapılmadan eşyanın iadesine karar veriyorsunuz. Bu bile başlı başına orada ne olup bittiğini net gösteriyor. Hukuki ve siyasi kıyametlerin kop tuğu soruşturmada oluyor bu. ” İlhan Cihaner, benzer şekilde yaşlı bir köylü kadının da davada sanık yapıldığını belirterek bu kadının her duruşmada beddua ettiğini ve kendisini kimin, niye mahkemeye getirdiğinin farkında bile olmadığını söyledi. Cihaner’in işaret ettiği odanın sahibi olan Albay Murat Yılmaz da mahkemede, “Üç yıldır bu odalar mühürlü halde bekletiliyor. İçerisinde kendime ait şahsi eşyalarım, iki tabancam bulunmakta. Tayini çıkan subay ve astsubayların kişisel dosyaları da içeride. Bu yüzden kişisel dosyalar gönderilemedi. Odalar açılıp incelenebilir. Suçsuz olduğumu bildiğim için mührü bozmadık” değerlendirmesini yapmıştı. Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi önceki gün mühürlü odanın açılmasına ve eşyaların iadesine karar verdi. İktidarda Kalmak İçin Yasadışı Her Şeyi Yapar Evet dün Kılıçdaroğlu; bir grup gazeteci, yazar, yayın yönetmeni, programcı ile yaptığı sohbette, başbakan hakkında temel düşüncesini böyle özetliyordu: Her şeyi yapar? Bu ne demek? Başbakanın işi gücü cemaat. Dün alınlarından öptüklerini bugün virüs, çete, illegal yapı olarak nitelendiriyor. Tabii iktidarın yolsuzluk ve rüşvetin içine batması ve bu nedenle dört bakanın istifa etmesi konusunda RTE’de tık yok! Kılıçdaroğlu net: Çünkü bu yolsuzluk ve rüşvet ağının başında o var. Bu açıdan bakıldığında, RTE bütün gücüyle soruşturmayı örtbas etmeye yöneldi... Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını değiştirecek, tıpkı Deniz Feneri’nde olduğu gibi, iktidarına bağlı savcılarla bu işi kapatacak. Yani yargıyı engellemek, şu aşamada RTE için hayati bir mesele! Sonuçta olay gelip kendisine dayanacak: Bunu önlemek için yasadışı her şeyi yapar.. Cumhurbaşkanı Gül’ün de gelişmeden endişeli olduğu izlenimi aldım,” diyor. CHP lideri “yolsuzluk soruşturmasına, Deniz Feneri davasını kapatan savcılardan birini atamışlar” diyor. 27 Mayıs 1960 öncesi Menderes iktidarının muhalefete yaptığı saldırılar anımsatılıyor... Kılıçdaroğlu, askeri darbelere karşı olduğunu söylüyor ve gazetecilere demokrasiyi koruma çağrısı yapıyor: “Başbakan medyayı susturma ve kendine bağlama saldırılarında başarılı olmasaydı, adım adım diktatörlüğünü inşa edemezdi.” Doğru... Medyayı kontrol edince yolu açıldı ve her şeyi kontrolüme alırım noktasına geldi. Üniversiteler Nerede: Kılıçdaroğlu: Ülke tam diktaya götürülmek isteniyor ama ortada üniversite yok. Neredeler, niye seslerini çıkarmıyorlar? Bazı dernekler falan, RTE’yi destekleme ilanları veriyor. Rezaletin rezaleti. Sendikalar, demokratik dernekler, genellikle suskun. Evet üniversitelerin başı bağlandı da ondan. İktidar Gül ortaklığında üniversite özgürlüğü tam boğuldu. Rektörler astığım astık yetkilere sahip ama buna rağmen hey üniversiteler, eğer varsanız!.. Gizli ajanda: Kılıçdaroğlu: Şimdi açıkça ortaya çıktı ki başbakanın gizli bir ajandası var. Dikta inşasında bu yargısını seslendiriyor. Aslında İslamiyeti kullanarak, yargıyı kendine bağlayarak, başkanlık sistemi dayatarak heves ettiği tek adam diktatörlüğü, uzun zamandır belli. Bence gizli değil açık ajanda ile gidiyor RTE. HHH 17 Aralık: Bir dönüm noktasıdır, diyor: AKP’nin ihaleinşaat şirketlerine ve Bilal’in vakfına yönelen operasyonlar için, çok güçlü iddialar var. İstifa eden veya ettirilen 4 bakan için fezlekelerin Meclis’e sevk edilmesi engelleniyor, bu fezlekelerde kim hangi rüşvete, yolsuzluğa bulaşmış, içlerinde çok güçlü bilgiler var, diyor. Gazetemizde bunları okuyorsunuz bugün... RTE vesayet iddialarını “kendi diktatörlüğünü kurma süreci olarak kullanıyor”. Peki RTE’nin diktatörlüğüne karşı CHP’nin tavrı ne olacak? Mesela, Meclis’i terk, sineyimillete dönme vb... Kılıçdaroğlu’nun yanıtı: İstifa bile Meclis’in onayına bağlı... HSYK yasasını önlemek için sonuna kadar direneceğiz. Meclis komisyonlarında yasa önerileri görüşülürken, “şu maddeleri kaldırır veya şöyle yaparsanız buna destek veririz” dediklerini ama Meclis Genel Kurulu’nda, bir önerge ile komisyonda kaldırılan maddeyi yeniden gündeme getirerek yasaya eklediklerini anlatıyor. Tabii ki bir tür dolandırıcılık. Kılıçdaroğlu: Kaba güçlerine karşı da duramayız: Onlar 300 kişi, biz 150. “Göğüslerinde partinin adamı rozetleri taşıyan RTÜK gibi bir HSYK olamaz, buna karşıyız, Farklı düşünceleri olur yargıçların ama yargıç vicdanları, yasaları uygulayarak karar verirler” diyerek, RTE’nin yeni HSYK önerisine karşı çıkıyor.. HHH Kenan Evren’lerin ihaneti: RTE zaten yasamanın, yani yasa yapıcı Meclis’in üzerinde yüzde 95 denetime sahip. Çünkü milletvekillerinin gelecekleri RTE’nin iki dudağı arasında. Kendisine hep evet diyecekleri seçiyor. Dolayısıyla Meclis’ten istediği bütün yasaları hemen en kısa sürede geçirebiliyor yani Meclis, RTE’nin hizmetinde. Şimdi de yargıyı tam vesayeti altına almak istiyor. Kenan Evren’lerin bu ülkeye en büyük ihaneti, milletvekillerine biatı şart koşan ve lider sultasını tam kesinleştiren siyasi partiler yasasıdır. Bu yasayı değiştirmeye yanaşmadılar. Biliyoruz ki bu da da millete “parti disiplini” olarak dayatılıyor. Ülkeyi tek adam diktatörlüğüne, rüşvet ve yolsuzluk batağına sürükleyecek bir parti disiplini olur mu? Olmaz. Bu durumda onay veren bütün milletvekilleri tam bir şey olur; yani Menderes’in “odun”ları ve şefin sopaları. Şefi, partisini, iktidarını, ülkeyi bataklığa sürüklemekten kurtaracak hiç kimsenin kalmadığı, Kavalcı’nın peşinde denize boğulmaya sürüklenenler.. CHP ve cemaat: Kılıçdaroğlu, poliste ve yargıda cemaat yapılanması konusundaki tüm sorulara yandan yanaştı! Tavrı: Paralel devlet diyorlar varsa dava aç, kanıtları göster, yargıla.. Peki yargıda? Bakın, diyor, biz hükümeti sorumlu tutarız. Yargıda, poliste çeteler varsa savcılar verileri toplar ve soruşturma açar.. Bütün bunlar varsa sorumlusu RTE iktidarıdır. Ben iktidarı bilirim. Peki iktidar olursanız, size illegal yapı ihbarları gelirse: Gerekeni yaparız, diyor. RTE, kendisini asla anayasa ve yasalarla bağlı görmüyor, diyor. Yandaşlar da “millet beğenmezse sandıktan hesap sorar” demiyor mu ah sizi gidi diktatör yaltakçıları! Anayasa ve yasalara dayanarak iktidara gel, anayasa ve yasaları çiğne geç, kendini onlara bağımlı hiç hissetme sonra kalk “sandıkta hesap sorun” de.. Hukuk devleti mi değil, RTE ve adamlarının guguk devleti. Seçimlere kadar RTE iktidarda kalabilir mi diye soruyorum kendime. Onlar için karanlık bir dehliz var sadece. Ülkedeki gelişmeleri izleyin, hiçbir şey rastlantısal değil... FRANSA’NIN SuSmA geRekçeSi ‘Bırakın yargı çalışsın’ Fransa Büyükelçiliği yetkilileri, Paris’te soruşturmanın devam ettiğini belirterek Sakine Cansız ve arkadaşlarının ölümünde MİT parmağına ilişkin iddialar konusunda yorum yapmaktan kaçınıyor. DUYGU GÜVENÇ Van merkezli 6 ilde yapılan El Kaide operasyonu sırasında İnsani Yardım Vakfı’nın Kilis’teki deposu da aranmıştı. Operasyonda gözaltına alınan İbrahim Şen, 2008 yılında yine Van’da yapılan bir El Kaide operasyonunda hücre lideri olmak suçlamasıyla tutuklanmıştı. (Fotoğraf: DHA) El Kaide operasyonunda yakalanan İbrahim Şen’in Suriye ilişkileri araştırılıyor ANKARA PKK’li Sakine Cansız ve arkadaşlarının Paris’te öldürülmesiyle ilgili katil zanlısı Ömer Güney’e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarının ve MİT’in operasyon belgesinin yayımlanmasına, Fransa’nın Paris’te soruşturma süreci devam ettiği için tepki göstermeyeceği belirtildi. F r a n s ı z Büyükelçiliği’nden bir yetkilinin, ülkesindeki soruşturmaya ilişkin değerlendirmeleri Türkiye’de de sıcak tartışma olan yürütmeyargı ilişkileri açısından önemli mesajlar içerdi. Büyükelçilik yetkilisi, “(Ses kayıtları ve MİT belgesi) Bunları basın söylüyor. Şu anda Fransa’da soruşturma devam ediyor ve devam eden bir soruşturmayla ilgili yönetim tarafından şu anda bir değerlendirme yok. Biliyorum bu Türkiye’deki herkes için çok şaşırtıcı ama Fransa’da güçler ayrılığı ilkesi gereği, kural bu. Biz yönetim olarak müdahale etmeyiz, değerlendirme yapmayız, sadece elimizdeki bilgileri veririz. Polis ve savcılar da Fransa’da görevlerinin gereğini yapıyorlar” dedi nın öne sürdüğü iddialar. MİT’in yaptığını henüz bilmiyoruz” diye konuştu. Türk medyasındaki iddialar hakkında yorum yapmayacaklarını, sadece Paris’e ilettiklerini belirten yetkili, Türkiye’de de yargının çalışmasına izin verilmesi gerektiğinin altını çizerek “3 kişinin öldürüldüğü cinayet tabii ki Fransız kamuoyunda büyük şok yarattı. Biz şehir merkezinde, bu şekilde 3 kişinin öldürülmesine alışık değiliz. Ama Fransa’nın tepkisi, hemen soruşturmanın başlamasını teşvik etmektir, servislerimizi çalışmak için harekete geçirdik ve onlar çalışıyor. Türkiye’deki insanların sabırsızlığını anlıyoruz, ama yargının çalışmasına izin verin” görüşünü dile getirdi. Yetkili, Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande ’ın 2728 Ocak’ta Türkiye’ye yapacağı ziyarette cinayet konusunun gündeme gelip gelmeyeceğini bilmediğini belirtti. İki numara sorguda YUSUF ZİYA CANSEVER VAN Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla Van merkezli Adana, Gaziantep, İstanbul, Kilis ve Kayseri’de El Kaide örgütüne yönelik düzenlenen, İHH ve Katar Kızılayı depolarının da basıldığı operasyonun ardından Van’da 8 savcının koruma polisleri de değiştirildi. Gözaltına alınan El Kaide’nin Ortadoğu’daki KP’nin ikinci ismi olarak anıadayının evi lan İbrahim Şen’in de Önceki gün başlatılan El Kaide operasyonunda arandı aralarında bulunduğu 22 şüphelinin sorgula örgütün Ortadoğu’daki ikinci ismi olarak bilinen El Kaide’ye rına başlandı. yönelik operasİbrahim Şen ile birlikte diğer 21 şüphelinin Van merkezli 6 ilde yonda 17 Ekim yapılan El Kaide ope sorgusu başladı. Operasyonu yapan polis ekibine 2009’da tutukrasyonu sonrası Kilis yönelik görevden almalar ise dün de devam etti. lanan ve 2 ay Emniyet Müdürlüğü hapis yaptık Terörle Mücadele Şutan sonra beraat be Müdürü Devlet Çıngı ile ikinci ismi olarak anılan, Gu eden AKP’nin Van BüyükVan Emniyet Müdürlüğü Te antanamo Hapishanesi’nde 2 şehir Belediye Başkan Adarörle Mücadele Şube Müdürü yıl kalan İbrahim Şen, Akit yı Osman Nuri Gülaçar’ın Serdar Bayraktutan operas gazetesinin eski Van sorum evinin de operasyon kapsayonun yapıldığı gün görevden lusu Kenan Gül, İstanbul’da mında arandığı ortaya çıktı. alınmıştı. Operasyonun yankı gözaltına alınan Haksöz der Gülaçar, “Evim arandı anları sürerken savcılıktaki ko gisi yazarı Abdulkadir Şen, cak gözaltına alınmadım. ruma polislerine yönelik deği Kayseri’de gözaltına alınan Suç teşkil edilecek bir şey şiklik yapıldı. 8 TMK savcı İHH Yönetim Kurulu Üyesi bulunmadı. Evimde sabah sının koruma polislerinde de Recep Çamdalı ve Kilis’te saat 5’te arama yapılmak değişiklik yapıldığı belirtildi. gözaltına alınan İHH çalışanı istenmesi manidar bir duAylar süren teknik ve fiziki İ. İ’nin de bulunduğu 22 şüp rumdur” dedi. takibin ardından Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla “Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden gelen El Kaidecilerin Suriye’ye geçişini sağlamak, El Kaide için Suriye’ye eleman göndermek, zekât, yardım, deri gibi kalemlerle esnaftan para toplayarak bu parayı Suriye’de savaşan El Kaide güçlerine aktarmak” gibi suçlamalarla gözaltına alınan El Kaide’nin Ortadoğu’daki helinin sorgularına Van Emniyet Müdürlüğü’nde başlandı. Soruşturmayı 3 savcının yürüttüğü belirtilirken Van Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında tutulan şüphelilerin avukatları da görüşme için Emniyet Müdürlüğü’ne alındı. Hakkında gözaltı kararı bulunan, Kayseri’de çeşitli hayır kurumlarında görev alan Ömer Faruk Aksebzeci’nin ise umrede olduğu belirtildi. ‘Türk Louai Sakka’ Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan fezlekede çarpıcı ifadeler yer aldı. Özellikle İbrahim Şen ile ilgili geniş bilgilere yer verildi. İbrahim Şen’in Afganistan ve Guantanamo geçmişi olduğu ve bu geçmişi sayesinde El Kaide üst yönetimiyle yakından ilişki kurduğu öğrenildi. Örgüt içerisinde “Türk Louai Sakka” olarak bilinen İbrahim Şen’e bağlı yaklaşık 100 kişilik bir grubun Suriye’de faaliyet gösterdiği ve Şen’in El Kaide Terör örgütü grup liderlerinden Lübnanlı Ahmet el Esir (Ebu Esir) ile de bağlantılı olduğu öne sürüldü. Fezlekede, İbrahim Şen yönetimindeki yapının, Suriye’deki örgüt militanlarına Türkiye’den çeşitli yaşam malzemeleri gönderdiği ve bunun için bölgede çalışan yardım kurumlarını kullandıkları ileri sürüldü. A Haşhaşi olarak adlandırılan Alamut fedaileri hakkındaki bilgilerin çoğu kulaktan dolma ‘Bizde kural: Siyasiler bilmez’ Henüz Türk basınında yer alan belgelerin gerçekliğinin bilinmediğine işaret eden yetkili, Türk ve Fransız yargısı arasında da soruşturmaya yönelik temaslar olduğunu belirtirken “Fransa’daki kural, yönetimin bu süreçten bilgilendirilmemesidir. Savcılar araştırmalarını bağımsız olarak sürdürüyorlar, yönetimle işbirliği içinde değil. Bunlar şu anda bası Ortodoks İslamın karabasanı MİYASE İLKNUR Siyasi suikastler gündeme geldiğinde hemen Haşhaşiler hatırlanır. Son olarak da Başbakan Erdoğan’ın cemaat üyelerini haşhaşilere benzetmesiyle gündeme geldi Alamut fedaileri. Epeyce dezenformasyona uğramış bilgilere göre, Hasan Sabbah, Alamut kalesinde sahte cennet bahçeleri yaratarak 20’lik delikanlılara haşhaş gibi envai uyuşturucular verip güzel huriler sunarak kendine bağladıktan sonra siyasi suikastlar yaptırıyordu. Batini bir İslami akım olan İsmailiye inancı, diğer Batini akımlar gibi Ortodoks İslamın “mülhid, sapkın, terörist, uyuşturucu ve içki kullanan, kadınları ortak kullanan topluluk” suçlamalarından kurtulamamıştır. İşin ilginç yanı; On iki İmamcı Şia da İsmaililere benzer suçlamalar yöneltmiştir. Buna “Binbir gece masalları”na meraklı Batılı gezginler ile oryantalistlerin söylencelerden oluşan eserleri eklenince, bu bilgiler gerçekmiş gibi kabul görmüştür. İmam Cafer’in oğlu İsmail’in soyundan 19. İmam Nizar’ın adına kurulan İsmaili inancını temel alan Alamut devletinin suçlanmasında batini inancı kadar mülkiyet hakkının olmadığı bir sistemi benimsemesinin de payı büyüktür. Üç yüz kadar Dai’lnin oluşturduğu bir meclis tarafından yönetilen bu devlette ortak üretim ve ortak paylaşım esastı. Hasan Sabbah’ın özel eğitilmiş fedaileri olduğu doğrudur. Fedailer, iyi hançer kullanmak, suikast düzenlediği kişiyi şahdamarından vurmak, suikastı gerçekleştirdikten sonra öldürme gerekçesini yüksek sesle haykırmak, gerektiğinde kendi canına kıymak esasına göre yetiştiriliyordu. Ancak haşhaş kullanıldığı sadece söylenceden ibarettir. Zira Hasan Sabbah, Alamut sınırları içinde içkiyi bile yasaklamış çileli bir yaşamı kutsamıştır. Kaldı ki, kurbanını günlerce izleyen ve en uygun zamanda suikastı gerçekleştiren bir kişiye verilen ve etkisi birkaç saati içinde geçen haşhaşın bir işe yaramayacağı gözardı ediliyor. İsmaililerin güçlenmesi nedeniyle gerek Selçuklular gerekse Bağdat halifeleri İsmaililere karşı toplu kıyımlar yaptılar. Bu kıyımlara karşılık Hasan Sabbah’ın yöntemi ise kanlı savaşlar yerine nokta suikastlar gerçekleştirmekti. Hasan Sabbah’ın fedaileri bu amaçla, başta ünlü Selçuklu Veziri Nizam’ül Mülk olmak üzere pek çok saray mensubu ve din adamına yönelik suikastlar düzenledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle