05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Hrant Dink, Uğur Mumcu, Musa Anter cinayetlerini de... El Kaide ve El Nusra’nın cirit attığı ülkemizde, devlet içinde devlet, yasal ve yasadışı dinlemeler, kasetler... Gülme komşuna Bir gecede 500 polis gitti Haber Merkezi Yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla başlatılan 17 Aralık operasyonu üzerine Emniyet’te yaşanan “paralel” tasfiye dalgası dinmiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bir gecede arasında şube müdürlerinin de bulunduğu yaklaşık 500 polis ile Ankara Emniyeti’nde 6 şube müdürünün görev yeri değiştirildi. Hükümetin önlem olarak Emniyet’te yaptığı “temizlik” kapsamında başta KOM olmak üzere Asayiş, Personel, Güvenlik Daireleri’ndeki 500’e yakın şube müdürü, amir ve memurun görev yeri değişti. KOM daire Başkanlığı’nda şube müdürleri Mikail Uçak, Serkan Gürkan, Nadir Koçak, Tarkan Şahin, Adem Şahin ve İsmail Çakır görevden alındı. Yine aynı şekilde Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde 6 müdür yardımcısı görevden alındı. Ankara Emniyeti’nde görevden alınan Arif Canlı, Hasan Karaca, İbrahim Çapan, İbrahim Pala, İsmail Özyardımcı ve Savaş Demirel, Elmadağ Polis Okulu’na atandı. Bu arada Amasya’da İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Aziz Batmaz, görevinden alınarak Toplum Destekli Şube Müdürlüğü görevine getirildi. Batmaz’ın yerine Trafik Bölge Müdürlüğü görevini yürüten Meriç Demirel atandı. Son kararname ile Ertan Yavaş’ın merkeze alındığı, yerine Polis Başmüfettişi Murat Köksal’ın atandığı Trabzon’da da birçok şube müdürünün yeri değişti. Bursa’da da Asayiş Şube Müdürlüğü, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Personel Müdürlüğü, Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde olmak üzere 14 şube müdürünün yerleri değiştirildi. İstanbul Emniyeti’nde 17 Aralık operasyonunun ardından görev yeri değiştirilenler arasında, Aziz Yıldırım’ın gözaltına alındığı Şike Operasyonu ve Cüppeli Ahmet Hoca’ya operasyon gibi gündemi sarsan olaylarda dinleme ekibinde görev alan 57 polisin de yer aldığı ortaya çıktı. Görevden alınanların ilçe emniyet müdürlükleri emrine tayin edildikleri öğrenildi. ‘Cüppeli’yi dinleyenlere tayin Bataklık... Hayatın insanı nereye sürükleyip götüreceği belli olmuyor... Devletin çarkları kimi zaman senin için dönüyor... Başkalarını parçalıyor, hayatları karartıyor, işsizliğin uçurumunda intiharlar olurken birileri önceden verilen sınav sorularıyla, kopyalarla, torpille devletin duyarlı kurum ve kuruluşlarına yerleştiriliyor. Eski dostlar, cemaatler, liberaller “yetmez ama evet” diyenler, şimdi ellerinde palalarıyla birbirlerine girişirken ben güzel yurdumun insanını düşünüyorum. Bunca yolsuzluğun, vurgunun, soygunun sarmalında bir hayat... Mercimek, bulgur, peynir ve zeytine devşirilen oylar... Paralel devlet algısı, çete ve şimdi de Haşhaşi... Haşhaşi’nin ne olduğunu yurdumun insanı bilmez! Gazeteler yazdı, televizyonlarda tartışıldı, yinelemeye gerek yok! Bir tarikatın peşinden yeni mi gidiyoruz ya da tarikatların müridi son 11 yılda mı olduk? İlkel kiralık katilleri yeni mi bulduk, inlerinden çıkarmaya karar verdik? İnançlı mürit olmayı, Tapınak Şövalyeleri’ne karşı savaşta, din sosunu ilkelliğin kan çukurunda niye çiçeklendirdik? Da Vinci’nin yaşadığı çağda mıyız biz yoksa? Sinan Tartanoğlu, dün Cumhuriyet internet sitesinde “6 yıl boyunca Haşhaşi olduk”u yazdı... Floransa’da Medici ailesinin korumasında “Cennetin Elması”nın peşine düşmüştük... Oysa biz Anadolu’nun güzel elmalarını unutmuş, Hollanda’dan elma ithal ediyorduk... HHH Tarihsel derinliği 1100’lü yıllara dayanan bir tarikat yapılanması günümüzde küresel güçlerin desteğinde başka tarikatların merdivenlerini altın ve yeşil dolarlarla donatırken devlet içinde kıyamet kopuyor... Tarikat ve korsanlık sarmalı, devlet içinde devlet, NATO Gladyosu, faili belli cinayetler, katliamlar... Susurluk çetesini unuttuk... Demirtaş, ‘Başbakan’ı yedirtmeyiz tavrında olmadıklarını’ söyledi ‘Çalmayan korkmaz’ İLHAN TAŞCI ANKARA BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “hükümetten yana bir politika izledikleri” yolundaki yorumların doğru olmadığını vurgulayarak “Biz Başbakan’ı yedirmeyiz tavrı içinde değiliz. Biz ne pahasına olursa olsun iktidarın arkasındayız, hükümetin güç kaybetmesine karşıyız böyle bir pozisyonda değiliz” değerlendirmesini yaptı. 17 Aralık süreciyle birlikte ülkenin “operasyon yapanlar”, “Başbakan’ın etrafında toplananlar” ve kendileri gibi “ikisinin de karşısında durmaya çalışanlar” olarak üçe bölündüğünü aktaran Demirtaş, “Çalmadıysanız korkmazsınız. Bu yargı komplo kuruyor diyorsanız bunun yolu da yargıyı demokratikleştirecek adımı atmaktır” dedi. Bir grup gazeteciyle bir araya gelen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın gündeme ilişkin değerlendirmeleri şöyle: Darbe sadece tankla olmuyor: Biz Başbakan’ı yedirmeyiz tavrı içinde değiliz. Darbe dediğimiz şey sadece tankların sokağa çıkmasıyla olmuyor. Başka türlü darbe yol ve yöntemleri de var. Dolayısıyla bizim darbe olarak sezdiğimiz ve demokrasi dışı, sandık dışı başka yöntemlerle hükümeti devirmeye yönelik hiçbir girişimin yanında, arkasında olmayız ama bir başbakan yolsuzluk nedeniyle hırsızlık nedeniyle istifa ediyorsa o kendi bileceği iştir. O başbakan yenilmiş olmuyor. Kimse de yemiş olmuyor. Kastettiğimiz bu değil. Meşru başlanıyor, sonra..: Burada hassas bir nokta var. Bu gibi yapılar devreye girerken bazen böyle haklı, meşru başlıklarla devreye giriyorlar. Kamuoyu desteğini sağladıktan sonra meşru olmayan yol ve yöntemler için bu gücü kullanıyorlar. Şu anda bu olur mu, olmaz mı bilmiyoruz. Şu anda yolsuzluk hiç kimsenin karşı çıkamayacağı bir söylem. Buradan girdiler, giren yapılar da öyle halkın parasını koruyalım duygusuyla hareket eden kesimler değil. Bu saikle hareket etmedikleri kesin fakat ele aldıkları başlık da meşru bir başlık. Burada böyle bir açmaz var. Bu açmazdan Başbakan’ın çıkmasının yolu da demokrasidir, şeffaflıktır, korkmamaktır. Bir şey çalmamışsanız korkmazsınız. “Ha ben çalmadım, hırsız değilim ama bu yargı bana komplo kuruyor” diyorsanız bu yargıyı da demokratikleştirecek adım atmanız lazım. Şimdi HSYK düzenlemesi bu değil işte. HSYK düzenlemesi doğrudan yargıcı alıp Adalet Bakanı’na bağlamaktır. Bakana bağlı olunca yarın yargı güvencesi mi oluşmuş olacak. Sadece kendilerini kurtarmış olacaklar, geri kalan bütün yargılamalarla ilgili şaibeler devam edecek. Ülke üçe bölündü: Bu kesimler kimler, arkalarında hangi güçler var? Bu yöntem başka ülkelerde de denenmiştir. Mevcut bir iktidarı bir açığından, zaafından faydalanarak başka bir noktaya taşıma girişimleri olabilir. Şu ana kadar ortaya çıkan iddialar araştırılmalıdır. Ama buradan yola çıkarak dikkat edin Türkiye kamuoyu ikiye bölündü. Bir taraf bu operasyonların arkasına kamuoyu desteğini yığdı. Bir taraf Başbakan’ın etrafında yığıldı. Bir de bizim gibi üçüncü kesimler var. Başka bir yerde durmaya çalışan. Öcalan’ın süreci okuması: Biz ne pahasına olursa olsun iktidarın arkasındayız, hükümetin güç kaybetmesine karşıyız, böyle bir pozisyonda değiliz. Öcalan da elinin altındaki gücü darbeci anlayışa sahip olan kesimlerin hizmetine sunmayacağını belirtiyor. Paris cinayeti: (Paris cinayetiyle ilgili ses kayıtlarında işin içinde MİT’in olduğu belirtiliyor denilmesi üzerine) Ses kaydı, kendi içinde bazı çelişkileri var. Biz de detaylı bir şekilde inceledik. Ses kaydının Ömer Güney’e ait olduğu kesin. Sakine Cansız hiçbir yerde geçmiyor olmasına rağmen ısrarla ‘Abram’ diye geçen kişinin Sakine Cansız olduğu ifade ediliyor, ‘Ablam’ demiş gibi. Oysa ‘Ablam’ demiyor, ‘Abram’ diyor ki o Halil İbrahim diye bir gençlik çalışanıdır. Ömer Güney ile ilişkidedir. Görüşen kişilerin MİT elemanı olup olmadığı da belli değil. Ses kaydının başında da şöyle bir yazı var. Diyor ki: “Zor duruma düşerse yayımlayayım diye bana verdi, ben bir akrabasıyım.” Oysa biliyoruz ki Ömer Güney şu anda zor durumda falan değil. Cezaevinde kendisine sahip çıkılıyor. Bu operasyonların gündemde olduğu, MİT tartışmasının yaşandığı bir ortamda doğrudan “Paris cinayetini MİT yaptırdı” dedirtmeyi hedefleyen bir görüntünün yayımlanması bizde de şüphe uyandırdı. ‘Zamanı gelince görürsünüz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, HSYK’nin yapısında değişiklik öngören yasa değişikliği çalışmasıyla ilgili olarak “Bir anayasa değişikliği olmasını ben daha doğru buluyorum. Anayasa değişikliğinin de yine gelişmiş demokrasiler, AB kriterleri çerçevesinde olmasını arzu ederim, zaten mevcut çalışmalar da bu yöndedir. Bu taslakla ilgili bazı değişiklikler yapılması düşüncemi hükümetle, sayın başbakanla da paylaştım, bakalım süreç nasıl geçecek görürüz” dedi. Gül, Slovenya Cumhurbaşkanı Borut Pahor ile baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda konuşan konuk cumhurbaşkanı Türkiye’nin AB’ye üyelik başvurusunu kendisi doğmadan yapmış bir ülke olduğunu anımsatarak “fasılların yarısını daha başlatamadan Slovenya cumhurbaşkanı oldum” dedi. Açıklamaların ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül’e Slovenya Ulusal Televizyonu’ndan bir muhabir, “Yolsuzluk skandalının ya da Başbakan Erdoğan ile etkili bir dini kimlik olan Gülen arasındaki çekişmenin acaba AKP üzerinde mart seçimlerinde etkisi olacak mıdır ve Gül, ‘Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan rakibiniz mi olacak’ sorusunu yanıtladı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde etkisi olacak mıdır? İkinci olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakibiniz kim olacak? Başbakan Erdoğan mı olacak sizce” sorularını yöneltti. İlk olarak ikinci soruya yanıt veren Gül, “Bu soruların cevabı daha erken. Önümüzde daha çok süre var. Günü geldiğinde bunları göreceksiniz” dedi. Gül, birinci soruya ise “Demokratik nizam içinde çeşitli farklı görüşler, düşünceler olabilir. Bunlar ülkelerin istikrarını bozmaz, ayrıca ülkeler arasındaki ilişkiyi de onları da bozmaz. Yani merak edilecek çok fazla şey yok. Biraz Türkiye’deki siyasetin çok daha geleneklerimizden gelen alışkanlığının ortaya çıkmasıdır, bugünlerde olup bitenler” yanıtını verdi. HSYK değişikliğiyle ilgili bir soru üzerine de Gül, yaptığı temasları anımsatarak “Nasıl bir HSYK olması konusunda partiler arasında bir ayrılık yok. Bağımsız ve tarafsızlığı güçlü olan yine AB ilkeleri çerçevesine oturmuş bir HSYK oluşmasında mutabakat vardı. O zaman üyeler nasıl seçilecek? Bununla ilgili tıkanıklığı gördüğüm için böyle bir çalışmaya girdim. Eğer, ümidim olmasa, olmayacak duaya amin demek için bir araya gelinmez.” dedi. gelir başına! Sonunda Fethullah Gülen’in telefon konuşmaları da internete düştü. Bu kasetlerle, dinleme, izleme ve fişlemelerle nereye varacak Türkiye? 2007 yılında kurmay subayların, soyunu sopunu, sicilini, Alevi, solcu olduğunu gösteren bir site vardı... Kurmay subayların aile bireyleri, uzaktan ve yakından akrabaları o sitedeydi... Demek oyun bitmiyor... Bizim Haşhaşi’ler bugün değil uzun yıllardır var... Susurluk’ta, Trabzon’da, Malatya’da... Bataklıklarda, kör gecelerde... HHH Bu ülkede binlerce, on binlerce insanı dinlediler yasadışı yollarla... Dijital veriler ürettiler, bilgisayarlara yüklediler. O yıllar bu dinlemeleri, sahte belgeleri güle oynaya sayfalarına koyan iktidarcemaat medyası ne denli mutluydu değil mi? Demek ki Türkiye’nin demokrasiye, özgürlüklere, evrensel hukuka, adil yargılamalara gereksinimi var! Türkiye’de ne gazeteciler ne bilim insanları ne de Hocaefendi’ler dinlensin! Suçluyla suçsuz, katille gazeteci, aydın aynı çuvalın içine konulmasın... Hayat belli olmuyor işte! Nereden nereye! Çok ölüyoruz çok, çok dinleniyoruz... Suçlanıyoruz! Fuhuş ve casusluk suçlamasıyla zindanda yatan subaylar... Dijital kanıtlar sanık avukatlarınca çürütülmesine karşın hâlâ zindandalar... Gelecekleri yok oldu davalarda... Emekliliklerini bile kazanamadılar! 30 yıl önceye dönüp bakıyorum... Ne kadar çok öldük, çok ölüyoruz, farkında mısınız? Aydınlatılması engellenmiş cinayetler... Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, Albay Çillioğlu, Albay Özden... Peki, Haşhaşi nasıl olunur? Fedailerin inancının peşinde gidip ölüm mangaları kurarak mı? Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ MİT, FİŞLEME İDDİALARINI KABUL ETTİ ‘CHP’lileri arşivliyoruz’ ALİCAN ULUDAĞ ‘Yumuşatamayız’ Avcı, siyasi kriz çıkması nedeniyle dershane taslağında geri adım atılamayacağını söyledi SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunulmadan önce son noktası konulan dershanelerin kapatılmasına ilişkin yasa taslağını dershanecilere anlattı. Bakan Avcı, dershane temsilcilerinin itirazlarına, “Siyasi kriz çıktı. Taslağı yumuşatamıyoruz” karşılığını verdi. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), dershanelerin kapatılmasına ilişkin yasa tasarısına son şeklini verdi. Ardından 12 Ocak Pazar günü, Avcı ve bakanlık bürokratları İstanbul’da Sabancı Öğretmenevi’nde dershane sektörü temsilcileri ile son kez bir araya geldi. Bakan Avcı, dershanecilerin itirazlarını ve eleştirilerini dikkate almayacaklarının mesajını vererek “Biz bu yasayı yumuşatırdık. Zaman gazetesinin manşeti siyasi kriz yarattı. Dershane düzenlemesini bu kadar erken planlamıyorduk. O nedenle süre uzatımı yapamıyoruz. Yumuşatamıyoruz” dedi. Çalışmanın öne çıkan noktaları da şöyle: 1 milyon 120 bin mezun unutuldu: İlk taslakta üniversiteye girmek isteyen 1 milyon 120 bin lise mezununun destek alması için hem devlet hem de dershaneden dönüşecek özel okullarda takviye kurslarının açılması öngörülmüştü. Ancak son taslakta lise mezunları için bu seçenek konulmadı. Teşvik daraldı: Özel okula dönüşebilecek dershanelere verilmesi beklenen öğrenci başına teşvikte sınırlamaya gidildi. Tüm öğrenciler için değil, sadece 1, 5 ve 9. sınıf öğrencileri için 4 yıl süre ile para teşviki verilecek. İlk taslağın ortaya çıkmasının ardından herhangi bir sınıf sınırlaması getirilmemişti. Uzatma yok: Dershanelerin özel okula ya da açık liseye dönüşümü için son tarih olarak Eylül 2015 tarihi, yasa metninde yer aldı. Sektörden gelen bu tarihi 6 ay daha uzatma teklifi benimsenmedi. KPSS’siz öğretmenlik kıyağı: Kapanacak dershanelerdeki öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı okullarında görevlendirilecek. Bunun için öğretmenin 6 yıl boyunca sigortalı olarak dershanede çalışmış olması gerekecek. Öğretmenler KPSS’ye girmeden Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen mülakatla öğretmen olabilecek. Alınacak öğretmenlerin pedagojik formasyon sahibi olması şartı yasada yer almadı. Bunun düzenlenecek yönetmeliklere konulacağı belirtildi. Etüt merkezlerine yaş sınırı: Etüt merkezleri kapanmıyor ancak taslakta 12 yaş sınırı getiriliyor. l merkezli İstanbul Haber Servisi İstanbu tedbir kaa ların mal ında operasyon kapsam f Topbaş, rarı konulan işadamlarından Lati er Akkaş bu kararı talep eden savcı Muamm açöl Kar n yma Süle im ile kararı veren hâk a bulundu. und urus duy suç K HSY a kınd hak K 3. DaTopbaş’ın avukatı tarafından HYS de, sokçe dile ulan iresi Başkanlığı’na sun ra dosson a dah ak anc ten yürü ayı ruşturm rı veren kara bu ile aş Akk n yadan el çektirile l hakkınİstanbul hâkimi Süleyman Karaçö ı, da, cezai ve disiplin soruşturmas ların rma uştu kov akabinde de icra edilmesi talep edildi. Topbaş’tan suç duyurusu ANKARA MİT, teşkilatın CHP’li vekiller ile işadamlarını takip ettiği ve bunu Başbakanlık’a bildirdiği iddialarına ilişkin savcılığa yaptığı suç duyurusunda fişleme savını dolaylı olarak kabul etti. Bu çalışmaları yasadışı faaliyet olarak nitelendirmeyen MİT, bunu “Müsteşarlığın ilgili mevzuatına uygun olarak yerine getirdiği arşiv araştırması ve güvelik soruşturması görev ve faaliyetleri” olarak açıkladı. MİT’in suç duyurusu üzerine basın savcılığı, konuyu haberleştiren gazeteci Mehmet Baransu hakkında MİT Yasası’nda yer alan “Teşkilatın faaliyetlerine ilişkin bilgileri elde etmek” suçundan 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Baransu, MİT’in CHP’lileri fişlediğine ilişkin Taraf gazetesinde 13 Haziran 2013’te bir haber kaleme aldı. Habere göre teşkilat, CHP’li işadamlarını fişliyor ve kurulan özel hatla doğrudan Başbakanlık’a şifahi bilgi olarak paylaşıyordu. Belgelerde kişilerin özel hayattan, siyasi ve dini görüşlere kadar onlarca ayrıntı yer alıyordu. Bu kapsamda CHP’li vekiller, belediye başkanları ile ticaretle uğraşan partililer fişlendi. Habere göre eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kızı ve damadından, CHP Çorum Milletvekili avukat Tufan Köse’ye kadar yüzlerce isim ve ticari şirketleri ayrıntılı olarak fişlendi. Fişleme belgelerinde ticari faaliyetlerin yanı sıra “CHP’li, solcu, Hıristiyan” gibi ibarelere de yer verilmiş. Bu belgelerin bir kısmı yazılı bir kısmı ise şifahi olarak Başbakanlık’a iletilmiş. Şifahi bilgilerin telefonla ulaştırılacağı yönünde de belgelere not düşülmüş. Baransu’nun iddiasına göre bu fişlemenin amacı CHP’li kişilere kamu kurumlarında görev vermemek ve ihalelere sokmamak. MİT’in bu haberle ilgili Baransu hakkında ertesi günü Ankara Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu anlaşıldı. MİT, bu yayınların da yasaklanmasını istedi. Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, bu yayınlarla ilgili durdurma kararı verdi. Ankara Basın Savcılığı, Baransu hakkında 12 yıla kadar hapis cezası istedi. Suç duyurusu dilekçesinde CHP’lilerle ilgili neden arşiv çalışması yapıldığı anlaşılamadı. MİT’ten ‘dinleme’ ziyareti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bir MİT yetkilisi, 10 Ocak’ta dinleme kararı veren hâkimlerin tamamını tek tek ziyaret edip her biriyle yaklaşık yarım saat görüştü. T24 İnternet gazetesinin haberine göre MİT Ankara Bölge Müdürü’nün gizli gerçekleşen ziyareti öncesinde Ankara Adliyesi’nde geniş güvenlik önlemleri alındı. MİT yetkilisinin böyle bir ziyaretin ilk kez yaptığı öne sürüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle