Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                SAYFA	  CUMHURİYET	  8	EYLÜL	2013	PAZAR  8 n Baştarafı 1. Sayfada  HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK  GÜNCEL  Vardiya Bizde: Savaşa hayır Balyoz	davası	sanıklarının	aileleri	ve	yakınlarının	oluşturduğu	Vardiya	Bizde	Platformu	tarafından	her	cumartesi	 gerçekleştirilen	Sessiz	Çığlık	eyleminde	Suriye	ile	savaşa	 tepki	gösterilerek	barış	çağrısı	yapıldı.		Beşiktaş’ta	Demokrasi	Anıtı	önünde	toplanan	Vardiya	Bizde	Platformu	“Hukuk	 ve	adalet	için	yürekten	bir	ışık”,	“Askerine	zulüm	eden	düşmanına	hizmet	eder”,	“Balyoz	davası	dijital	terördür”	yazılı	pankart	ve	dövizler	taşıdı.	Platform	adına	açıklama	yapan	 Elif	Uyanık	Türkiye’de	adalete	olan	güvenin	sarsıldığını,	 umutsuzluk	bulutlarının	yükseldiğini	belirterek	bu	sarsıntının	çöküntüye	dönüşmesinin	engellenmesi	gerektiğini	söyledi.	“Komşularımızla	barış	içinde	yaşamak,	onlarla	savaşmak	değil	sorunlarına	yardımcı	olmak	bize	yakışandır.	Savaşa	hayır.	Dostluğa	ve	barışa	sonuna	kadar	evet.”	dedi.	  n Baştarafı 1. Sayfada  GÜNDEM  MUSTAFA BALBAY  siyasal gelişme.. kısacası yazılacak bir konu yok diyemiyorsunuz bu ülkede. Başımızda bir Başbakan; sandıktan kafasını kaldırıp demokrasilerde diyalog kurularak, ulusal sorunların konuşulacağı muhalefet partileri de var; muhalif medya da diyecek kıratta değil. Yandaş olsun olmasın medyanın yardımıyla tutsak olduğu büyüklük tutkusu doğrultusunda ne dersem o, ne yaparsam doğru kafasında, Petersburg’a G20’ler zirvesine katıldı. Umduğunu bulamadı. Ama övüneceği bir başka konu bulmakta da sıkıntı çekmedi. Bu satırlar yazılırken dün, Arjantin’de 2020 olimpiyatlarına üç ülkeden hangisinin ev sahipliği yapacağı karara bağlanacaktı. Önceki gün kimi ünlü spor yazarlarıyla Spor Bakanı Suat Kılıç; İstanbul’un şansını Tokyo ve Madrid’in üstünde gören ve ne var ki yine içe kapanık tek taraflı övünmeler içeren yorumlar yaptılar. Olimpiyat oyunlarının bir ülkeye maddi ve manevi pek çok şey kazandırdığı bilinciyle İstanbul’un kazanmasını elbette istiyor insan. HHH Ne ki başkalarını hesaba katmadan kendimizi övmek hastalığından bir türlü kurtulamadığımıza yine tanık olduk. Ağzı kalabalık Bakan Suat Kılıç bir TV’de bir saate yakın övündü durdu. Hürriyet’teki önceki günkü demecinde “Olimpiyatları alacağız, zira hak ettik” dedi Üstelik 2020 olimpiyatlarının İstanbul’da yapılmasının bir başka önemini, değerini bakandan öğrendik. Olimpiyatlar Türkiye’de yapılırsa dünya; İslam ülkelerinin de olimpiyatlara ev sahipliği yapabileceğini görecekmiş!.. Tabii şu soru gündemdeydi: Japonya’da nükleer sızıntı olimpiyatlara bir engelse; kimi Batılı medya, örneğin BBC, Gezi Parkı eylemlerini yeniden neden ekrana getirdi acaba? HHH Dün de kısaca değindik: Olumsuz işaretler veren ekonomideki gelişmelere “Hükümet Suriye konusu ile uğraşmaktan ekonomide olan biteni izlemeye vakit bulamıyor” diye yazdı Prof. Güngör Uras. Çözüm sürecindeki ciddi çalkantıların kamuoyunda yarattığı rahatsızlığa, Şanlıurfa Valiliği’nin Emniyet’e gönderdiği raporun şaşırtıcı içeriği eklendi. Sınırın delik deşik olduğunu biliyorduk ama; rapor daha vahim bir tablo çiziyor: “Aşırı yüklenme nedeniyle sınır kapılarımızdan geçişler kontrol edilemiyor. Kişilerin koli, çanta ve malzemelerinin denetiminde yetersiz kalınıyor. Sınırdan girenlerin kontrolsüz şekilde ülkemize dağıldıkları belirlenmiştir. Akçakale sınır kapısındaki kontrolsüz geçişlerden PKK mensupları ve iç karışıklık çıkarmak isteyen El Muhaberat ajanları da faydalanıyor. Ceylanpınar’a düşen mermiler nedeniyle ilçedeki Kürt ve Arap asıllı vatandaşlar arasında gerilim artmaktadır. İlde Suriye nüfusun artmasına paralel asayiş olaylarında artış var. Hırsızlık ve ahlaki sorunlardan dolayı toplumsal tepki oluşuyor.” Bu özet cuma günü Milliyet’te yayımlandı ve aynı gün Çalışma Bakanı; “Hükümet sınırda bu olayları engelleyecek önlemler alıyor” dedi. Aklı Şam’a takılı kalan bir hükümetin ülkeyi hangi sorunlar içine sürüklediğini saptayan tarihsel değerde bir belgedir bu rapor. HHH Aşağıdaki fıkra Türk demokrasisinin özetidir: Bir gün Özal, Putin ve baba Bush şeytanın huzuruna çıkmışlar. Bush sormuş: “Ben dünyaya ne zaman hâkim olacağım?” “250 yıl sonra” demiş şeytan. Bush ağlamaya başlayınca, “Neden ağlıyorsun. Sonunda dünyaya hâkim olacaksın!” Bush, yanıtlamış; “Evet ama ben göremeyeceğim. Ona ağlıyorum!” Putin’e sıra gelmiş, sormuş: “Ben ne zaman dünyaya hâkim olacağım?” Şeytan: “500 yıl sonra”. Ağlamaya başlayan Putin’e; “Neden ağlıyorsun. Bush’tan sonra dünyaya sen hâkim olacaksın!” Putin de Bush’un yanıtını yinelemiş. Sıra Özal’a gelmiş, o da şeytana; “Benim ülkeme ne zaman demokrasi gelecek” dediğini duyan şeytan ağlamaya başlamış. Şeytana sormuşlar: “Sen niye ağlıyorsun?” “Bu Özal’ın sorduğunu ben hiç göremeyeceğim” demiş! HHH Galiba biz de!  Apoyevmanitini’nin Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis:  ‘Ruhban Okulu ÇOK ZENGİN KÜTÜPHANESİ VAR Rum	Ortodoks	Patrikhanesi’nin	internet	sitesinde	Heybeliada	Ruhban	Okulu’nun	tarihçesi	ve	eğitim	sistemi	şöyle	anlatılıyor:	“Heybeliada	 Ruhban	Okulu’nun	tarihçesi,	1844’teki	kuruluşundan	bugüne	beş	döneme	ayrılır.	18441899	arasında,	okulda	7	sınıf	vardı:	4	lise	ve	3	teoloji	sınıfı.	Okul,	1899’dan	1923’e	kadar	beş	sınıflı	bir	akademi	olarak	eğitim	verdi.	 19231951	yılları	arasında	7	yıllık	eski	sisteme	dönüldü.	Okulda,	1951’den	 1971	yılına	kadar	3	lise	sınıfı,	4	teoloji	sınıfı	vardı.	1971	yılında	okul,	Türk	 hükümetinin	özel	yükseköğretim	kurumlarını	yasaklayan	kanunu	uyarınca	kapatıldı.	Okul,	Türk	otoritelerinin	zaman	zaman	söz	vermesine	rağmen	1971	yılından	bu	yana	kapalı	bulunuyor.	Okulda	zaman	zaman	uluslararası	konferanslar	ve	seminerler	düzenleniyor.”	  Türkiye için avantaj’ FİGEN ATALAY  Heybeliada’daki Ruhban Okulu 42 yıldır kapalı. Rumca yayınlanan Apoyevmanitini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis, “2002 yılından beri Ruhban Okulu’nun açılacağına ilişkin haberler duyuyoruz” diyor! Mihail Vasiliadis, Ruhban Okulu’nun YÖK’e değil, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı olmasını önererek “Harp Okulu YÖK’e bağlı değil çünkü askerlik bir meslek değil yaşam biçimi. Ruhbanlık da öyle. Bu okulda yalnızca meslek öğrenilmiyor. Öğrenciler için Ruhban Okulu evidir, ailesidir” dedi. Vasiliadis’in okulun yapısıyla ilgili diğer önerileri de şöyle: “Okulda Türk müdür yardımcısı da olsun, kontrolünü yapsın, hatta Rumca bilen Türk müdür yardımcısı olsun. Azınlık okullarındaki Türk müdür yardımcıları, devletin gözü ve kulağıdır. Onların bilgisi dışında bir şey yapılmaz, yapılamaz, zaten yapılmak da istenmez.” “İstanbul’da gencimiz kalmadı” diyen Vasiliadis’e göre, zaten metropolde yaşayan bir genç ruhban olmak istemez. Evlilik yasak, okula kadın girmesi yasak, İstanbul’da oturulsa bile her hafta sonu eve gidilmez. Annebabalar, oğullarından ayrı kalmak istemez, onların bekâr kalmasını da istemez. Bu nedenlerle Ruhban Okulu açıldığında İstanbul’daki Ortodoks cemaatinden öğrenci sayısının çok az olacağı tahmin ediliyor. Vasiliadis, “Burası açılırsa öğrenciler 3. dünya ülkelerinden gelir, Afrika’dan gelir, Güney Amerika’dan gelir. Kontenjan çok ama çok boşluk oldu. İlk yıl 1015 öğrenci gelse öpüp başımıza koyarız. Şimdi açılsa ilk mezunlar 2018’de verilir” diye konuştu, Ruhban Okulu’nun açılmaması halinde Patrikhane’nin zorunlu olarak Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’daki ruhban okulları mezunlarını Türkiye’ye getireceğine dikkat çeken Vasiliadis, şöyle devam etti. “Bir çocuğun karakteri öğretmenin elindedir. Dolayısıyla başka ülkelerde yetişmiş, Türkiye’yi tanımayan kişilerin buraya gelmesi yerine burada yetişmiş, Türkiye’yi tanımış öğrencilerin, hem burada, hem başka ülkelerde görev yapması Türkiye’nin güvenliği için çok iyi olur, çok avantajlı olur. Yeter ki eskiden olduğu gibi Heybeliaada’da öğrenciler, hafta sonu dondurma yemeğe indiklerinde, alay edilmesin, onlara taş atılmasın.”  Heybeliada	Ruhban	Okulu	1971’den	 bu	yana	kapalı	  İstanbul’dan	öğrenci	gelmez  Hatemi: Hukuken yanlış bir kararla kapatıldı  ‘Bir yazıyla açılır’ Avukat Kezban	Hatemi,	 okulun kapatılmasıyla ilgili hukuki durumu şöyle anlatıyor: “1971	yılına	kadar	Milli	Eğitim	Bakanlığı’na	bağlı	olarak	faaliyet	gösteren	 okul	Rum	cemaatinin	tek	 ruhban	(din	adamı)	yetiştiren	okuludur.	 Gayrimüslim	azınlıklara	din,	eğitim	ve	öğretim	özgürlüğü	veren	Lozan	Antlaşması’nın	anayasaya	aykırılığının	ileri	sürülemeyeceği	ve	bu	antlaşma	hükümlerinin,	anayasanın	24.	ve	Yükseköğretim	Kanunu’nun	3.	maddesi	hükümlerine	nazaran	öncelikle	uygulanması	ve	okulun	eski	statüyle	açılması	gerektiği	inancındayız.	 İstanbul	Milli	Eğitim	 Müdürlüğü’nün	yazısı	ile	 kapatıldığına	göre	aynı	şekilde	İstanbul	Milli	Eğitim	 Müdürlüğü’nün	yazısı	ile	 açılabilir.	Durum	bu	kadar	 basittir.	Aslında	okul	kapalı	da	değildir.	Türk	müdürü	halen	devletten	maaş	almaktadır.” Avukat Hatemi, Ruhban Okulu’nun açılmaması halinde Türk toplumu içinde yetişmiş, Türkiye’yi yakından tanıyan ve seven, Türkiye’nin AB’ye katılmasını içtenlikle isteyen Ortodoks metropolit bulunması imkânının da kalmayacağını vurgulayarak “Yunanistan’ın	şoven	zihniyetle	yetişmiş	din	adamları	bu	mevkilere	gelerek	 Türkiye’nin	AB’ye	katılmasına	karşı	olan	lobi	içinde	 yer	alacaklardır” dedi. Okulun hukuken yanlış bir kararla kapatıldığına dikkat çeken Hatemi	“Ayrıca	1971’e	kadar	anayasal	yapıya	Türkiye’nin	güvenliğine	karşı	hiçbir	tehdit	oluşturmamıştır”	diye konuştu.  Türkiye’nin	güvencesi	olur  çözümle değil, düğümle uğraşmaktasınızdır. 30 yıldır Güneydoğu merkezli yaşadığımız soruna çok değişik adlar taktık. Önce küçümsedik, dönemin Başbakanı Özal, “Üç beş eşkıyanın işi” dedi. Sonra ciddiyetini kabul ettik ama, hep mevsimsel bakıp kısa sürede bitireceğimizi düşündük. Beylik demeçlerden biri şuydu: “Bu ilkbaharda köklerini kazıyacağız.” Kazıya kazıya daha çok sürgün vermesi sağlandı. Konunun iyice derinleştiği anlaşılınca, güvenlik önlemlerine dayalı çözümler her şeyin önüne geçti. Komşularımızla da bağlantılı bir şekilde uluslararası bir hale gelince Türkiye salt bu sorunla anılır oldu. İnsan haklarından teröre, Kürt sorunundan bölücülüğe kadar 10’a yakın ad koyduk... Sorunun adı çeşitlenirken buna paralel olarak çözümün adı da çeşitlendi. Kardeşlik projesinden birlik beraberliğe, ulusal bütünlükten açılıma kadar çözümün de 10’a yakın adı oldu... HHH Türkiye bu sorunla dalgalanırken şunlar yaşandı: Soğuk Savaş sona erdi. Sovyetler çöktü. Yeni bir yüzyıla girildi. Balkanlar 8’e bölündü. Kafkaslar 6’ya bölündü. Irak’tan Mısır’a Ortadoğu altüst oldu. 30 yıldır yaşadığımız süreçle çevremizde olanları birleştirdiğimizde sorunun adını “iç barış” koymak çözüme giden en akılcı yol olarak görünüyor. “İç” ve “barış” sözcüklerini ayrı ayrı ele alıp birleştirelim. Eğer sorununuzu, herkesin karışacağı hale getirirseniz, içiniz dışınıza çıkar. Böyle bir coğrafyada çözümü uzatırsanız etraftaki bağlantılı konularla birlikte ya düğüm olur ya da ip sizin elinizden kaçar. “Barış”ın da yarımı, çeyreği olmaz; ya bir bütün olarak ülke barış içindedir ya da değildir. Vücudumuzun küçük bir yerinden kan akmaya başlasa ve durmasa zamanla tüm bedenimizdeki kan oradan boşalmaz mı? Türkiye “iç barış” sorununu “iç savaşa” dönüştürmemeyi başardı. Özellikle toplumun sağduyusu kitlesel kamplaşmaları ve karşı karşıya gelmeleri engelledi. Ancak sorunu çözmeyi de başaramadık. Bugün olduğu gibi geçmişte de hükümetler sıklıkla şu ikilemde kaldılar. Önümüzdeki seçimler mi, önümüzdeki nesiller mi? Ne yazık ki tercih edilen genellikle birinci şık oldu. İçinden geçtiğimiz sürece bu pencereden bakmak gerekirse; AKP iktidarı yerel seçimlere kadar sadece kendisine oy kazandıracak, Güneydoğu’da BDP ile yarışmasını sağlayacak adımlar atacak. Bunun adı sorunu çözmek değil, sorunu kullanmaktır. HHH Yukarıda vurguladığımız gibi, iç barış bir bütündür, bunda tüm kesimlerin ortak sorumluluğu vardır. BDP ne yazık ki soruna böyle bir bütünlük içinde bakmıyor. Atılan her adıma, hazırlanan her taslağa, “benim payıma ne düşer” diye yaklaşıyor. Çok gerilere gitmeye gerek yok, salt son birkaç yıl içinde yaşadıklarımız bile gösteriyor ki Kürt kökenli yurttaşlarımız için planlanan bir hakkın dengesi iyi kurulmamışsa konu batı illerimizin sorunu haline geliyor. Mantığı bu olan bir “çözüm”, kevgirden testi yapmaya benzer. Barışın savaştan daha zor olduğu bu coğrafyada “iç barış” için birinci cümlemiz şu olmalı: Ortak paydalar, ortak faydaları getirir.  Avukat	Hatemi,	Ruhban	Okulu’nun		 Türkiye’nin	güvenliğine	bir	 tehdidininti	olmayacağını	 söyledi.	  Adalar’da hastane eylemi İstanbul	Haber	Servisi	Adalar	halkı,	yaşadıkları	sağlık	hizmetleri	sorunlarına	dikkat	 çekmek	için	eylem	yaptı.	Büyükada	Mavi	 Marmara	Motor	İskelesi	önünde	bir	araya	 gelen	Prens	Adaları	Sağlık	Haktır	Platformu	 bileşenleri	“Adalılar	sağlıksız	sağlık	uygulamalarının	kurbanı	olmayacak”	pankartı	 açtı.	Eyleme	destek	veren	sanatçı	Ediz	 Hun,	Cumhurbaşkanı,	Başbakan	ve	Sağlık	 Bakanı’na	elim	olaylar	meydana	gelmeden	 düzenleme	yapmaları	çağrısında	bulundu.	 Platformun	başkanı	doktor	Erhan	Mamati	 Şuben	de	platformun	önerilerini	şöyle	sıraladı:	“Her	adada,	personeli	ile	kara	ambulansı	bulunmalı.	Büyükada’daki	poliklinik	 tam	donanımlı	hale	getirilmeli.	Adalarda	tek	 olan	aile	hekimi	sayısı	2’ye	çıkarılarak	7	gün	 hizmet	vermesi	sağlanmalı.”  İNGİLTERE’DE ‘MARAŞ’A 10 pouND vERİN’ KAMpANYASI  ‘Kayıplarımız faili  meçhul değil’ Cumartesi	Anneleri,	441.	kez	gerçekleştirdiği	oturma	eyleminde	12	Eylül	1994’te	gözaltına	alınan	ve	bir	daha	kendisinden	haber	 alınamayan	Kenan	Bilgin’in	akıbetini	sordu.	 Galatasaray	Meydanı’nda	bir	araya	gelen	 kayıp	yakınları	karanfiller	ve	gözaltında	kaybedilenlerin	fotoğrafları	ile	oturma	eylemi	 yaptı.	Ankara’da	durakta	gözaltına	alınan	ve	 bir	daha	haber	alınamayan	Bilgin’in	kardeşi	 İrfan	Bilgin	“Kayıplarımız	faili	meçhul	değildir.	Failler,	katiller	bellidir.	Ama	bizim	devletten	bir	beklentimiz	yok.	Bu	gördüğünüz	 resimler,	bizim	onurumuzdur”	dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ)  Katliam belgeleri için... SEYFETTİN METE  ÇORUM  İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi (İAKM) , Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamlarından biri olan 24 Aralık 1978 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş kıyımına ait belgelerin gün ışığına çıkması için bir kampanya başlattı. İAKM Başkanı İsrafil Erbil, “Tüm halkımızın 10 pound gibi küçük miktarlarla bu kampanyaya ka  İsnenilen	para	40	bin	TL  tılması insanlık onuruna katkı sunacaktır” dedi. Kampanya ile ilgili yazılı bir açıklama yapan Erbil, Maraş’ta gerçekleştirilen Alevi katliamı ile ilgili Genelkurmay Başkanlığı’nda arşivlerin alınabilmesi için devletin tam 40 bin TL istediğini açıkladı. Bir daha asla bu ve benzeri insanlık ayıbı katliamların yaşanmaması için karanlıkların aydınlanmasının önemli olduğuna dikkat çeken Erbil, “Bu arşiv önemli ve diğer Alevi katliamlarına ışık tutabilecek nitelikte bir belgedir. 46 bin sayfa  dan oluşan bu arşivin araştırmacılar, Alevi enstitüleri, Alevi inanç kurumları ve tarihçiler açısından da incelenmesi ve açıklığa kavuşturulması Türkiye’nin geçmişindeki olumsuzluklarla yüzleşebilmesi adına önemlidir” dedi. Erbil, Maraş katliamı avukatlarından Ali Kalan ve katliam mağdurlarından avukat Seyit Sönmez’den sonra CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün başvurusu sonucu Genelkurmay’ın belgeler için talep ettiği rakamın 40 bin TL olduğunu belirtti.  3 kişiye 476 biner TL  n ANKARA (AA)  Sayısal Loto’da kazanan numaralar numaralar “12, 16, 25, 28, 32 ve 43” olarak belirlendi. 6 bilen 3 kişi, 476 bin 268 TL kazandı. 5 bilenler bin 735 lira 85’er kuruş, 4 bilenler 30 TL 25’er kuruş, 3 bilenler 5’er TL alacak.   
            
    
