14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÜL 2013 PAZAR 14 DIŞ HABERLER [email protected] u Saldırı konusunda kararlı olan ABD Başkanı müdahaleye şüpheyle yaklaşan Amerikalı vekilleri iknaya çalışacak Obama’nın ilk savaşı Kongre’de Dış Haberler Servisi Rusya’daki G20 zirvesinde aradığı desteği bulamayan ABD Başkanı Barack Obama, bu hafta da kendi ülkesinde zorlu bir mücadeleye hazırlanıyor. Salı günü Beyaz Saray’dan yapacağı konuşmayla halkın desteğini isteyecek olan Obama, Kongre’yi de ikna çabasında. Washington’da, Kongre’deki kararsızların oranının artmasıyla birlikte, oylama sürecinin Obama açısından büyük bir siyasi kumara dönüştüğü yorumları yapılıyor. ABD yönetiminin Şam’a atfettiği kimyasal saldırıdan sonra harekete geçmeme Rusya’nın İmparatorluk Sahnesine Geri Dönüşü G20 liderlerinin Peterhof Sarayı’nda yediği özel akşam yemeği fotoğraflarına bakarken, dörtbeş yıl önceki St. Petersburg seyahatimi hatırladım. Kentin “300. yıldönümü” yeni arkada bırakılmıştı. Kendisi bizzat St. Petersburg’lu olan Putin; şehri yenilemiş, baştan sona elden geçirmişti. Rus liderin Çarlık Rusyası başkentine eski görkemini iade etmek için harcadığı 1.5 milyar dolar ve büyük seferberlik sonunda, mükemmel bir imparatorluk dekoru olan şehirde saraylar, müzeler, oteller baştan aşağı onarılarak ilk günkü ihtişamına kavuşturulmuştu. Putin’in St. Petersburgu’na göz atmak, Rus devlet başkanının derin, köklü ihtirasları hakkında bir fikir sahibi olmaya yetiyordu. O gezide, bizim “Deli”, Rusların da “Büyük” sıfatıyla andığı Petro’nun “Versay”ı Peterhof’u da görmüştük. Avrupa gören ilk Rus çarı olarak tarihe geçen Petro (16891725) bu baş döndüren yazlık sarayı, “Güneş Kral” diye anılan dönemin lüks ve ihtişam düşkünü Fransız hükümdarlarının debdebesine nazire olarak yaptırmıştı. Sarayın etrafındaki bin hektarlık arazide şahane parklar, gösterişli ve tantanalı havuzlar, görkemli heykeller vardı. Sadece Peterhof’un ön cephesinde kat kat, yukardan aşağıya doğru çağlayan şeklinde inen basamaklar üzerinde inşa edilen muhteşem fıskıyeler göz kamaştırıyordu. Harikulade bir su gösterisi oluşturan bu fıskıyelerin yamacında da saf altından yapılmış heykeller bulunmaktaydı. Heykelleri saf altından yapılmış dünyadaki tek saraydı Peterhof… Perşembe akşamı G20 liderleri, önce işte aralarında Suriye’deki (derin teessür yaratan!) kimyasal saldırı ve savaşı konuşmuşlar. Sonra da bu sarayın salonlarında, havyar, votka ve blinili bir yemekten sonra; altın heykelli havuzlar ve bu fıskıyeler önünde “müzik,su, ışık” gösterisi izlemişler. Gel keyfim gel! Tam “Güneş Kral”ların zamanlarında olduğu gibi… “Büyük Petro” döneminin saray kılıklarını giymiş Rus kızlar ve erkekler liderleri karşılamış. “Reklam aralarında” Putin, kimi konukla Suriye üzerinde çekişse de G20 şürekâsına hiç unutmayacakları bir imparatorluk şatafatı yaşatmış. Dünyanın yüreğini oynatan Suriye savaşının, bu “Peterhof” dekoru ve atmosferi içinde tartışılması aslında sembolik olarak çok anlamlı. Bu sarayın bende en iz bırakan köşesi, “taht salonu” ve “arz salonu” olmuştu… Zira bu salonlar çepeçevre Osmanlı donamasının Çeşme’de yakılmasını tasvir eden “Çeşme tablolarıyla” doluydu. Her biri, birer oturma odasını boydan boya kaplayacak büyüklükte olan ve yan yana bitişik düzen yerleştirilmiş, çifter kat istiflenmiş bu tabloların hepsi, fotoroman gibi, bizim uğradığımız “yenilgiyi”; Rusların sağladığı mucizevi “zaferi” anlatmaktaydı. Osmanlı donanmasını tamamen yok etmek amacıyla Baltık kıyılarından savaş gemilerini Ege’ye yollayan “Büyük Katerina” (17621796); bu tabloları özellikle, saraya giren herkesi dumura uğratmak için ısmarlamış: sırf dost ve düşmana ibret, gözdağı vermek adına… Ruslar üç ay alan bu iddialı sefer için Baltık’tan yola koyulduklarında Türklere haber ulaştıranlar, “aman ön alın, başınızın çaresine bakın!” diyenler olmuş. Ama basiretten uzak yöneticiler, “taa Baltık’tan çıkıp Ege’ye varacak donanma” hikâyesine ihtimal vermemiş, bu yüzden gafil avlanmışlar. ABD Başkanı ‘Yere Amerikan botu değmeyecek’ sözleriyle savaş bıkkını Amerikan halkına saldırının sınırlı olacağı mesajını verdi nin Washington için bir seçenek olmadığını vurgulayan ABD Başkanı ise müdahale konusunda kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. Radyo ve internette yayınlanan haftalık konuşmasında her iki partiden Kongre üyelerini, bir araya gelmeye çağıran ve savaş yorgunu ülkesine seslenen Obama, “Bu yeni bir Irak veya Afganistan olmayacaktır” ifadelerini kullandı. Yeniden maliyetli ve uzun süreli bir savaşa girmek istemediğini belirten Obama, “Herhangi bir müdahale hemen zaman, hem kapsam açısından sınırlı olacaktır, amaç Suriye hükümetinin kendi halkını yeniden gaz kullanmasını caydırmaktır” dedi. ABD Başkanı, “Amerikan botlarının yere değmeyeceğini de” sözlerine ekledi. AB’den nihayet ortak açıklama Dış Haberler Servisi Avrupa Birliği, dün 21 Ağustos’ta Şam yakınındaki kimyasal saldırının Suriye rejiminin işi gibi göründüğü konusunda uzlaşmaya varırken, bir saldırı için ise BM müfettişlerinin raporunun beklenmesini istedi. Suriye konusunda şimdiye kadar bölünmüş görünen AB’nin dışişleri bakanları dün Litvanya’da ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile buluşmalarından sonra ortak bir açıklama yayımladılar. Saldırı konusunda Esad rejimini işaret eden AB bakanları, bununla birlikte Suriye krizini BM üzerinden çözmenin önemini vurguladılar ve ABD’nin BM soruşturmasının ön raporunun beklemesi taleplerini dile getirdiler. Kerry, 28 üyeli AB’nin ortak tutumunu memnunlukla karşıladı. Alman gazetesi Frankfurter Allgemeine, BM denetçilerinin ön raporlarını gelecek hafta sonu verebileceklerini yazdı. AB’nin ortak tutumunda, Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande’ın BM raporunu bekleme açıklamasının rol oynadığı belirtiliyor. AB bakanları, Hollande’ın raporun beklenmesi açıklamasını memnuniyetle karşıladılar. G20’de rejimi suçlayan ancak açıkça müdahaleden söz etmeyen ortak açıklamayı imzalamayan Almanya bu kez Suriye hükümetini suçladı. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle Vilnius’ta, açıklamayı desteklemek için ülkesinin AB’nin ortak tutumunu beklediğini söyledi. İspanyol basının 11 ülke imzalı açıklamayı askeri müdahaleye destek olarak yorumlaması üzerine İspanyol hükümeti ortak açıklamanın hiçbir paragrafında askeri müdahaleye atıfta bulunulmadığını vurgulamak gereğini duydu. Kerry ile birlikte Avrupa’ya giden bir yetkili ise ABD’nin beklemek gibi bir kararının bulunmadığını vurguladı. Fotoğraf: AP Osama, geçen hafta müdahale için Kongre’nin onayını isteyeceğini söylemişti, ancak ne Demokrat, ne Cumhuriyetçi üyelerin bu konuda heyecanlı olduğu belirtiliyor. Bunun en önemli nedeni Amerikan halkının bir kez daha Ortadoğu’da bir savaşa karışmak istememesi. Bu hafta içinde yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre halkın yüzde 56’sı savaşa karşı, müdahaleye destek verenlerin oranı ise yüzde 19. Halkın bu bıkkınlığını anladığını ifade eden Obama, “Bu yüden askerlerimizi başkalarının savaşının ortasına koymayacağız” dedi. Obama ve yönetim önümüzdeki hafta Kongre’de yoğun bir lobi faaliyetine başlayacak. Bugüne kadar Obama yönetimi en az 60 senatör ve 125 meclis üyesiyle görüştü. Müdahele fikrine şüpheyle yaklaşan ve bir ankete göre üçte biri kararsız olan Kongre yarın oturumlarına başlıyor. Kongre’den uzak bir olasılık bile olsa hayır çıkması durumunda Obama yine de tek başına savaşa girebilir, ancak kimsenin tercihi bu yönde değil. Senato Dış İlişkiler Komitesi taslak versiyonu geçen çarşamba onaylamıştı. Hem Senato’nun hem Temsilciler Meclisi’nin oylamayı önümüzdeki hafta yapması mümkün. Ancak sürecin iki haftayı bulabileceği de dile getiriliyor. Demokratik Senatör Joe Manchin ise operasyonun 45 gün ertelenerek Suriye’nin kimyasal silahlara karşı uluslararası sözleşmeyi imzalamasının talep edileceği bir tasarı üzerinde çalışıyor. G20’ye ‘müzik, su, ışık gösterisi’ (AP) uriye parlamentosundan Kongre’ye çağırı Suriye parlamentosu ABD Kongresi’ni müdahaleye hayır demeye çağırdı. Meclis Başkanı Cihad el Lahham, “Elinizde ABD’yi savaş yolundan diplomasi yoluna çevirme gücü var” diye seslendiği Kongre üyelerine Suriye’nin ABD’ye tehdit oluşturmadığını vurguladı. S Dış Haberler Servisi Katolik dün yasının ruhani lideri Papa Franciscus’un, Suriye’de askeri müdahaleye karşı tüm dinlerin mensuplarına yaptığı Ortadoğu ve dünya barışı için oruç ve dua çağrısı yankı buldu. Arjantinli papa geçen hafta, bütün Hıristiyanlara, başka dinlere inananlara, hatta ateistlere barış için dua çağrısı yapmıştı. Suriyeli Başmüftü Ahmed Bedreddin Hasan, Suriyelileri duaya katılmaya davet ederken, Fener Rum Patriği Bartholomeos da “Kardeşimiz Papa Franciscus ile beraber Suriye’de barış için dua edeceğiz” demişti. Asianews’in haberine göre Estonya’ya ziyarette bulunan Patrik Bartholomeos, dua ettiler önceki gün “Kardeşimiz Papa Franciscus’un başlattığı, Suriye’de, Ortadoğu’da ve dünyada barış için dua ve oruç tutma girişimini memnuniyetle karşıladık. Umuyoruz ki Tanrı, politika belirleyicilerini, Suriye topraklarında barışın olması ve masumların ölümüne yol açacak askeri müdahalenin önlenmesi hususunda aydınlatır” diye konuştu. Patrik, “Suriye’de kanlı çatışma başladığından bu yana yaptığımız gibi, kardeşimiz Papa Barış için Franciscus’un cumartesi günü dua çağrısına uyacağız” ifadelerini kullandı. Papa, martta seçildiğinde, barışın koruyucu azizi Francis’in adını almıştı. Vatikan’da 4 saat planlanan ayinin yanı sıra Bağdat’tan Kudüs’e, Mumbai’den Buenos Aires’e, Washington’dan Beyrut’a kadar pek çok şehirde çağrı karşılık buldu. İtalya’da BM onayı olmadan silahlı müdahalede yer almayacağını açıklayan hükümetten yetkililerin yanı sıra aşırı sol, çevreciler, din karşıtları ve aşırı sağın da dualara katıldığı belirtildi. Filipinlerin başkenti Manila’da halk hem kiliselerde hem sokaklarda toplandı. Esad bağlantısı henüz kurulamadı Dış Haberler Servisi ABD yönetimi, kimyasal saldırı yüzünden Suriye’ye askeri müdahaleye kararlı görünmekle birlikte, ABD ve müttefik ülkelerde istihbarat servislerinin, isyancıların elindeki bölgelere saldırı emrini kimin verdiği sorusuna hâlâ yanıt aradığı belirtildi. Kamuoyu önünde henüz Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad veya yakın halkasıyla saldırı arasında doğrudan bir bağ kurulmazken, Reuters’in haberine göre bazı ABD’li kaynaklar, istihbarat uzmanlarının Suriye liderinin saldırıdan önce mi yoksa sonra mı haberdar olduğundan emin olmadıklarını dile getiriyor. ABD’li yetkililer, aslında Suriye hükümetinin kullanması bir yana, sarin gazının kullanıldığına dair bile henüz kamuoyuna bir kanıt sunmu değil. Saldırıyla ilgili bir Suriyeli komutanın adı da verilmedi. Kimyasal saldırıdan Esad’ın sorumlu olduğunu savunan ABD’li yetkililer, Guta’da 21 Ağustos’ta kimden nereye emir gittiğini saptayabilmiş değiller. ABD istihbarat çevreleri, 1400’den fazla kişiyi öldürdüğü iddia edilen saldırıyla ilgili kesin bir çerçeve oluşturmaya çalışıyor. Olası bir halka, Suriye Bilimsel Çalışmalar ve Araştırma Konseyi personelinin Esad çevresiyle yakın olması. Fransız istihbaratı da bu konseye bağlı 450 numaralı birimin genel olarak kimyasal yüklü silahlardan sorumlu olduğunu bildirmişti. ıcak denizler’ için her şey mubah “Peterhof”un taht salonundaki tablolar; Rusların sıcak denizlere inmek sevdasıyla nelere kadir olduklarını bugün hâlâ hatırlatan çok önemli bir simge! “Çeşme savaşı”, Rus yayılmacılığında dönüm noktası. Bu sebeple tablolar, sarayın tam kalbinde, en mutena yerde hâlâ gururla sergileniyorlar. Rusya’nın “Çeşme zaferini”, Osmanlı’nın parçalanmasının başlangıcı 1774’teki Küçük Kaynarca Antlaşması izliyor. Sonra Rusya hep yükselirken, Osmanlı yavaş yavaş çöküyor. Birinin yükselişi, diğerinin yok oluşunu hazırlıyor. Osmanlı’nın Çeşme bozgunundan 9 yıl sonra, “Büyük Katerina”, tüm çarların düşü Kırım’ı alıyor... G20’yi ağırlayan Peterhof, işte bu tarihin birebir sahnesi. Rusya’da ziyaret ettiğim hiçbir saray, Rus yayılmacılığı ile emperyal emellerinin, bu denli somut abidesi olarak karşıma çıkmadı. Başbakan da umarım hazır oralara gitmişken, bu çarpıcı tabloları ve bu salonları görmüş; gördüklerinden gereken dersi çıkarmıştır. Peterhof’ta kısacık bir gezinti çünkü, Rusların; “sıcak denizler” için yapmayacakları şey olmadığını hemen ele veriyor. Rusya’nın bu imparatorluk dekorunda, emperyal iddialarına geri dönüşünün G20’deki en ilginç göstergelerinden biri, bir Rus hükümeti sözcüsünün, İngilizlerle giriştiği ağız dalaşı oldu. Londra’nın dünyada giderek küçülen etkisine bir göndermeyle Rus yetkili; “Chelsea’yı satın alan Rus oligarkları dışında, kimse o küçük Britanya adasını artık takmıyor!” deyince.. kıyamet koptu. İngiliz gazetelerinde “Küçük Britanya adası” başlığı ile haber olan anekdot, İngilizlerin ulusal gururunu yerle bir etti. “Gönüllüler koalisyonunu” genişletmekte güçlük çeken ABD’ye ilaveten.. şu son Suriye oylamasıyla sürpriz biçimde “kabuğuna çekilmek” eğilimine giren Anglosaksonlar, imparatorluk iddialarında “ezcümle” gerileme gösterirken; Rusya olanca varlığı ve ağırlığıyla tarihe geri dönüyor. ‘S İsrail’den tank mühimmat parçası alımına devam ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin uzun bir süredir silah alımını durduğu öne sürülen İsrail’den mühimmat parçası almaya devam ettiği, bir taşıma ihalesi ile ortaya çıktı. Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) İsrail’den taşınacak 31 bin 500 parça için taşıma ihalesi açtı. Hürriyet’in haberine göre Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nun 3 Eylül 2013 Deniz Ticaret Odası’na yazdığı yazıda, 1 adet 20’lik ve 1 adet 40’lık konteyner içinde 6 kalemde 31 bin 508 adet 120 milimetre tank mühimmatı parçasının taşınacağını ve bu nedenle ihale açtığı belirtildi. Söz konusu yazıda İsrail Military Industries (I.M.I) fabrikasından teslim edilecek mühimmatın sevke hazır olduğu, İsrail Hayfa limanından İstanbul’a taşınacağı ve yükün tehlikesiz olduğu belirtilerek taşıma ile ilgili koşullar yazıldı. Mavi Marmara olayından sonra İsrail’den silah alım anlaşmalarının askıya alındığı açıklanmış ve Savunma Sanayii Müsteşarı Murat Bayar Nisan 2011’de basına verdiği demeçte, “Artık İsrail’den silah almıyoruz. Bugünden sonra yeni anlaşmalar yapmıyoruz. Geçmişten kalan küçük parçalara dönük alımlar var sadece. Modernizasyonla ilgili şeyler. İsrail’e silah konusunda da ‘oneminute’ dedik. Birçok ülke ile çalışmamız var ama İsrail ile yok” şeklinde konuşmuştu. Cihatçıdan kimyasal itirafı S Kerry ile de görüşen AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton toplantı sonunda, Suriye’de geçen ay Şam yakınlarındaki kimyasal saldırıdan Esad rejiminin sorumlu olduğunu söyledi. uriye’de muhalif saflarda savaşan bir cihatçının, kimyasal silahları kendilerinin kullandığını söylediği belirtilen bir video görüntüsü ortaya çıktı. Lazkiye bölgesinde bulunan örgütten Nadim Baluş’un kayıtta elindeki “ölümcül kimyasallardan” söz ederken “Şeyh Usame bin Ladin’in söylediği gibi onların kadınlarını ve çocuklarını öldüreceğiz, ta ki onlar bizim kadınlarımızı ve çocuklarımızı öldürmekten vazgeçene kadar” diyor. Baluş daha sonra Suriye ordusunun kendi grubu olduğu bölgeye yaklaştığını “ellerindeki bu silahın onları püskürtmek için çok etkili olduğunu düşündüklerini” anlatıyor. Avustralya’ya yeni yönetim Dış Haberler Servisi Avustralya’da yapılan genel seçimlerde, Liberal Parti ve Ulusal Parti koalisyonu zaferini ilan etti. Parlamentoda 150 sandalyenin 90’ını almayı garantileyen koalisyonun lideri Tony Abbott, Avustralya’nın 28. başbakanı olacak. İktidardaki İşçi Partisi 55 sandalyede kaldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle