16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 27 EYLÜL 2013 CUMA 14 KÜLTÜR Modern bireyin dekadansı Woody Allen’ın yeni filmi ‘Mavi Yasemin’ usta işi bir psikolojik dram İpek Yolu yeniden Çin Halk Cumhuriyeti kapsamlı bir programla 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na onur konuğu olarak katılacak Kültür Servisi TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından düzenlenecek 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı bu yıl 210 Kasım tarihleri arasında Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. Fuarın bu seneki onur yazarı Prof. Dr. Taner Timur. Daha önce onur konuğu olarak duyurulan Çin Halk Cumhuriyeti de kapsamlı bir programla fuarda yerini alacak. Dün düzenlenen basın toplantısına TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ Kültür Fuarları Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celal, Pekin Kitap Fuarı Direktörü Prof. Zhang Jichen, Çin Kültür Ateşesi Zhu Ziha katıldı. Kavukçuoğlu bu yıl konuk ülkenin Çin olarak belirlenmesini şu sözlerle anlattı: “Bilindiği gibi Çin ekonomi başta olmak üzere her alanda gelişme gösteren bir ülke. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi. Buna paralel olarak da kültürel gelişme de ivme kazandı. Bu kapsamda Çin yayıncılığı da dünyada söz sahibi oluyor.” Çin Halk Cumhuriyeti olarak temalarını “İpek Yolu Yeni Sayfa” olarak belirle Amerikan sinemaistemediğini görmezsının, nerdeyse yarım den gelmeyi âdet edinasırlık verimli bir kamiş, eski lüks alışkanriyere sahip ve gitgide lıklarından da vazgeçetüm o eski zıpırlıklarınmeyen Jasmine’in, dan arınıp yaşlandıkça fondaki Woody olgunlaşarak bilgeleşen, Allen’a özgü çeşitFilmografisinde saygın ve popüler yarali dokundurma ve zaten nevrotik tıcısı Woody Allen’ın keskin gözlemlerle gelikadınlara düşkün uzun yılların birikimiyle yazıp yönettiği şip yürüyen acıklı hikâyesi, giderek se Allen’in Mia Farrow, yeni eseri “Blue Jasmine Mavi Yaseyirciyi önce gülümseten, incelikli bir Diane Keaton gibi min”, son yıllarda Londra, Barselona, Pakomediden acıklı bir psikolojik draeski gözdeleri arasına ris, Roma gibi Avrupa başkentlerinde film ma yönelen, ustalıklı bir çizgide seyböylece mükemmel çekmekten ABD’ye pek uğramayan üstarediyor. Aralara yedirilmiş geriye döoyuncu Cate dın (çıtasını epeyi yükselttiği, en çok panüş sahneleriyle karakterlerin geçmişBlanchett de ra ve seyirci getiren “Paris’te Geceyarıleri hakkında seyirciye gereken bilgidahil oluyor. sı” (2010) gibi) son dönemde yaptığı en leri de veren, gençlik yıllarından beri iyi filmlerden biri, baştan belirtmek gedüzenli psikoterapi seanslarına devam rekirse. “Mavi Yasemin” kısaca, tatlı diedip her yılı yeni bir eserle değerlendiren, li, uyanıklığı ve süper zekâ aklıyla herkesi gülümsemelerle hüzün eşliğinde düşündüuyutup başkalarının parasının üstüne yata ren filmlerle üretimini sürdüren üstat Alrak zengin olmuş, kadın delisi, dolandırıcı len yine meraklısının keyifli seyredeceği bir işadamıyken Jasmine’in bir iş kotarmış. ihbarıyla hapse düşüp içerZaten ABD’de hem aydın keside de intihar etmiş olan varminden hem de seyirci ve gişe bau “Mavi lıklı kocası Hal’den (Alec kımından olumlu eleştiriler alan Yasemin” iyi Baldwin) mecburen ayrı“Mavi Yasemin”, olay örgüyazılmış, çekilmiş sü, anlatımı, karakterleri ve birinlınca sap gibi ortada kalakalmış, bütün lüks yaşaci sınıf oyunculuklarıyla göz dolve oynanmış, mı altüst olmuş, kendi kenkesinlikle görülesi duran, üstadın Ingmar Bergman dine konuşur hale gelmiş, etkisini içeren o siyahbeyaz ilk son eseri şimdilik. dönem filmlerinin üslubunu çağalışveriş çılgını, sosyetik ve Kuşkusuz nevrotik Jasmine’in (Carıştıran, belki de son yılların en te Blanchett) her bakımdan esaslı Woody Allen yapıtlarından haftanın filmi. içine düştüğü ağır bunalımbiri. Cate Blanchett’in toplumdadan çıkma çabalarını hikâye ki o bütün ayrıcalıklı konumunu ediyor, yer yer geriye dönüşlere başvuran, yitirerek adeta uçaktan inip eşeğe binmişe klasik, ağırbaşlı bir anlatımla. dönmüş, acıklı Jasmine karakterinde, beyNew York’un kaymak tabakasından lik deyişle döktürerek sürüklediği filmin seçkin biriyken ansızın dibe vurmuş Jastematik yapısı genelde burjuva ahlakının mine, aralarında kan bağı olmayan, evlat çöküşünü de simgeliyor Jasmine özelinde. edinilmiş ve alt sosyal sınıftan kız kardeşi Filmografisinde zaten nevrotik kadınGinger’ın (Sally Hawkins) San Francislara düşkün Allen’in Mia Farrow, Diane co’daki mütevazı evine sığınmakta buluKeaton gibi eski gözdeleri arasına böyyor çareyi bir süreliğine. lece mükemmel oyuncu Cate Blanchett Kasiyer Ginger’sa, vaktiyle piyangodan de dahil oluyor. Sonuçta hikâyesi ve kaçıkmış yüklü parasını Hal’e kaptırmış, hirakterleriyle çağrıştırdığı Tennessee Wilperaktif 2 tombik çocuğunun da babası liams uyarlaması “A Streetcar Named olan işçi kocasından (Andrew Dice Clay) DesireArzu Tramvayı” (1951) klasiayrılıp yeni sevgilisi, kaba saba ama coşğininin W. Allen’a özgü postmodern bir kulu tamirci Chili’yle (Bobby Cannavaversiyonu da sayılabilecek “Blue Jasmile) takılıyor. Emekçi anne Ginger’ın dar ne”, aslında W. Allen’ın “klinik vaka” gelirli evinde, yeni bir hayat kurmayı hekahramanı Jasmine özelinde, büyük metdefleyip üniversite son sınıfta bıraktığı ropoldeki bir sınıf ve statü kaybı çeşitleantropoloji eğitimine dönmek, bilgisayar mesi niteliğindeki hikâyesi eşliğinde, gükursuna gitmek ya da iç mimar olmak isnümüz toplumu ve teyen, ayrıca çaktırmadan yeni bir zengin bireyinin dekadansıOrwell’ın atkıları satışta koca arayışına da çıkan, maymun iştahna kamera tutmaya n Kültür Servisi Ünlü İngiliz yazar George Orwell’ın, lı Jasmine’i, flört ettiği dul ve hırslı dipçalıştığı, iyi yazılmış, üstünde kan lekeleri bulunan atkıları Londra’da müzayedeye lomat, koca adayı Dwight (Peter Sarsgaçekilmiş ve oynançıkarılıyor. “Hayvan Çiftliği” ve “1984” adlı romanlarıyla ard) da yüzüstü bırakıyor tesadüfen tüm mış, kesinlikle görüüne erişen Orwell’ın, 1937 Mayısı’nda İspanya İç Savaşı’nda yalanlarını öğrenince. lesi son eseri şimdiboynundan yaralandığında taktığı “antifaşist” atkılar 3 Kaçtıkları gerçekleri bir türlü kabullelik. Kuşkusuz haftaEkim’de 1200 sterlinden satışa çıkarılacak. nemeyen bütün nevrotikler gibi bilmek nın filmi. diklerini belirten Zhang Jichen, fuar için ayrıca bir logo da tasarladıklarını ekledi. “Tasarımdaki kırmızı alt zemin dinamizmi ve bizim kültürümüzü yansıtıyor. Yayınevleri arasındaki karşılıklı çalışmalarla birlikte yeni İpek Yolu inşa etmeye katkı sağlamayı umuyoruz.” Uluslararası salonda yer alan Çin standı, şu ana kadar fuara onur konuğu olarak katılan ülkeler arasında en geniş alan olan 1000 metrekareye yayılacak. Çin’den yazar, yayınevi temsilcileri ve sanatçılar dahil 300 kişi fuara katılacak. Eski İpek Yolu’ndan esinlenerek yapılan Çin standı, sanatçı Wang Zhenfei tarafından tasarlandı. Yayın alanı, dijital yayın alanı ve oyunanimasyon alanı olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Çin Halk Cumhuriyeti’nden 17 yazar fuara katılacak. Türkçeden Çinceye çevrilmiş 100 civarı, Çinceden Türkçeye çevrilmiş ise yaklaşık 50 eser fuarda yer alacak. 23. AKBANK CAZ FESTİVALİ Seslerin renk ustası: Enrico Rava MURAT BEŞER YEŞİLÇAM’LA GENÇ TÜRK SİNEMASI ADANA’DA BULUŞTU Altın Koza’nın ardından... ASLI SELÇUK Yıl 2010… 17. İstanbul Uluslararası Caz Festivali’ne gelmişti, büyük İtalyan trompetçisi Enrico Rava, öğrencisi piyanist Stefano Bollani ile… 74 yaşındaki usta Enrico Rava, üç yılın ardından şimdi Tribe adını verdiği ve kadrosunda mühim tromboncu Gianluca Petrella’yı barındıran projesiyle 23. Akbank Caz Festivali’nin en önemli konuklarından birisi. Avrupalı caz müzisyenleri arasında, bu kulvara karakterini veren isimlerden biri olarak, ışıklı sahnelerde, karanlık stüdyolarda yarım asrı geride bırakmış bir isim Rava. Altmışlı yıllarda serbest cazdan hareketle yolunu çizen kuşaktan. Trompet çalan muadilleri arasında İngiliz Kenny Wheeler, Polonyalı Tomasz Stanko ve hemşerisi Paolo Fresu sayılabilir. Genellikle melodiye meraklı bir renk düşkünü olarak tanınıyor. O nedenle kendisini modern resmin renk ustalarına benzetmek de yanlış olmaz. İtalyan geleneğini müziğinde yaşatıyor. Dolgun bir ses paleti kullanarak Brezilya müziğine olan merakını gizlemeden coşku içinde üflüyor, ECM için yaptığı bazı albümlerde İskandinav soundu ile yakınlık kuruyor. Cazın evrensel çizgileri ile yerel kültürlerin nasıl seviyeli biçimlerde buluşturulabileceği sorusunun en doğru yanıtlarından biri, sinema, edebiyat ve plastik sanatlarla köprüler kuran bu entelektüel müzisyen. Tonu, tekniği ve kıvrak cümleleriyle son derece özel bir müzisyendir. Erken döneminde özgür doğaçlamayı merkeze alsa da olgunluk zamanlarında daha ilk notalarıyla birlikte İtalyan olduğunu anlayacağınız çağdaş bir kompozitör olarak yoluna devam ediyor. Müziğini üçayaklı bir canlı olarak tarif edebiliriz; bu ayaklar İtalyan halk müziği, avangard çizgiler ve Latin caz. Buna istinaden ustalarının Miles Davis, Chet Baker ve Joao Gilberto olduğunu söyler. Kurduğu toplulukları bir okula çeviren, usta çırak ilişkisi içinde caz dünyasına değerli isimler hediye eden Rava için ekip formatı konusunda duo, trio, quartetler yakın, büyük orkestra ve opera koroları ise uzak akrabalar. En iyi albümleri arasında 1993 tarihli “Rava, L’Opera Va”, 1999 tarihli iki albüm “Sha des of Chet” ve “Rava Plays Rava”, 2004 tarihli “Easy Living”, Fransız sinemacı Jacques Tati’den esinlenerek yaptığı 2005 tarihli “Tati” ve yine aynı yıl yaptığı “La Dolce Vita”yı sayabilir, gönül rahatlığı ile tavsiye edebiliriz. Sahnede (piyanist Giovanni Guidi, basçı Gabriele Evangelista, davulcu Fabrizio Sferra ile beraber) ceman beş müzisyen, bu akşam saat sekiz buçukta bizi bekliyor, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda… Festivale iyi bir başlangıç yapmak istiyorsanız… ([email protected]) 20. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde 12 ulusal uzun metraj yarıştı. Yarışma Biket İlhan, Reha Erdem, Semir Aslanyürek, Uğur Yücel, Atıl İnaç gibi deneyimli yönetmenlerle Deniz Akçay Katıksız, Melik Saraçoğlu, Hakkı Kurtuluş, Emre Yalgın gibi ilk ya da ikinci filmlerini çeken genç yeteneklerin buluşma noktası oldu. Filmlerin ana temaları, aile ilişkileri, aidiyet, bağışlama, cehalet, cesaret, düşler, içsel yolculuk, iletişimsizlik, kahramanlık, kimlik arayışı, ötekileştirme, özveri, sınıf çatışması, suçluluk, tutku, umut, umutsuzluk, vatan sevgisi, yabancılaşma, yazgı, yaşama tutunmak, insandoğa ilişkisiydi. Daire (A. İnaç), Gözümün Nuru (H. Kurtuluş, M. Saraçoğlu), Hadi Baba Gene Yap (E. Yalgın), Lal (S. Aslanyürek), Yarım Kalan Mucize (B. İlhan) filmlerinin dünya prömiyerleri gerçekleştirildi. Dünya Sineması’nda Sen Şarkılarını Söyle (Coen Kardeşler), Geçmiş (Asghar Farhadi), Gloria (Sebastian Lelio), Heli (Amat Escalante), Benim Babam Benim Oğlum (Hirokazu KoreEda), Not Defteri (Janos Szasz), Sefertası (Ritesh Batra) gibi Berlin, Cannes, Karlovy Vary festivallerinde ödül kazan Yeşilçam’ın Dört Yaprakmış yapımlar gösterildi. u Kurmacada jüri lı Yoncası Türkan Şoray, Danimarka, Finlandiya, İsözel ödülünü alan Hülya Koçyiğit, Fatma Giveç, İzlanda, Norveç sinemasını tanıtan Kuzey Işıkları’nda Onur Gürler ödülünü rik ve Filiz Akın’ın katıldığı açılış töreni çok coşkuAki Kaurismaki (HamGezi olaylarında geçti. let İş Dünyasında), Roy Anyaşamlarını yitiren lu Sinemada 50 yılı geride dersson (İkinci Kattan Şar6 gencin annelerine bırakan yıldızlarımız Adakılar), Bent Hamer (Mutna halkına unutulmaz nosfak Hikâyeleri), Dagur adadı. taljik bir gece yaşattılar. RıKari(Tutunamayanlar), Lars fat Ilgaz’ın Hababam Sınıvon Trier (Emret Patronum) fı sergisini Adanalılar yoğun ilgiyle izgibi ünlü yönetmenlerin filmleri vardı. lediler, unutulmaz oyuncular Adile NaAltın Kozalılar, 1968’den 2011’e şit, Kemal Sunal, Münir Özkul, Aydek Altın Koza ödüllü filmlerden (Kuşen Gruda, Şener Şen’in balmumu heyyu, Umut, Gelin, Kasaba, Sonbahar, Simurg) bir seçkiydi. Gazetemiz yazarı Işıl kelleriyle, tahta sıralara oturarak fotoğraf çektirdiler. Özgentürk’ün koordinatörlüğünde yapıOnur ödülleri Yeşilçam’ın emektarlalan atölyelerde Aslı Selçuk (Sinema ve Anlatım), Ercan Kesal (Öyküden Senar rı Çolpan İlhan, Necip Sarıcıoğlu, Demir Karahan, İzzet Günay’a verildi. yoya), Barış Özbiçer (Görüntü YönetBüyükşehir Belediye Başkanvekili Zihni menliği), Miroljub Vuckovic (Bütçesiz Aldırmaz gelecek yıl festivalin daha kapProdüksiyon) sunumlar yaptılar. samlı olacağını, Türk sinemasının 100. yıldönümü nedeniyle değişik etkinlikler düzenleneceğini açıkladı. Festival, 650’si doğrudan görevlinin 1200 kişinin emeğiyle gerçekleştirildi. Ödül törenine Gezi eylemleri damgasını vurdu. En iyi film ödülünü Yozgat Blues (Mahmut Fazıl Coşkun) ile paylaşan, gözlerini kurtarma savaşımı veren yönetmen Melik Saraçoğlu ödülünü Gezi olaylarında gözünü yitirenlere adadı. Köksüz’le yardımcı kadın oyuncu seçilen Melis Ebeler sanatın özgürlük için direniş olduğunu vurguladı. Yine Köksüz’le umut veren erkek oyuncuyu alan Savaş Alp Başar ödülünü özgürlük ve irade yolunda yaşamlarını yitiren 6 arkadaşına adadı. En iyi görüntü ödülünü alan Ahmet Emre Tarık (Soğuk) ödülünü sinirlendikçe güzelleşen Türkiye için aldığını belirtti. Akdeniz Ülkeleri Yarışması’nda canlandırma ödülünü kazanan Ayce Kartal (Tornistan) Türkiye’nin çıkardığı sesi duyan jüriye teşekkür etti. Kurmacada jüri özel ödülünü alan Onur Gürler (Boşluk) ödülünü Gezi olaylarında yaşamlarını yitiren 6 gencin annelerine adadı. Yeşilçam’la genç Türk sineması Adana’da buluştu, her yaştan, her konumdan izleyici etkinliğe katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle