14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 EYLÜL 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 oyuncuLARIn ifAdeSi ALIndI ‘Her yer direniş ama...’ u Fazıl Say “Çığlıkları, katliamı, töre cinayetlerini, terörizmi, mezhep ve din savaşlarını ‘güzel ezgilerle’ anlatamayız. Bu vahşeti, müziğin ve seslerin derin etkisinde ben bir barış çağrısına dönüştürmeye çalıştım” diyor. Eğer dünyanın başka bir ülkesinde doğmuş ve yaşıyor olsaydı Fazıl Say, bugün el üzerinde tutulur, devlet ve devleti temsil edenler onu arşa kadar yüceltirdi. Güç ve gücü temsil edenler, önünde el pençe divan dururdu. Ama gelin görün ki o Türkiye’de doğdu, Türkiye’de yaşıyor, kendini buraya ait sayıyor; o nedenle onu mahkemelerde süründürüyor, onu tehdit ediyor, hakaretler ediyor, söylediği her lafı burnundan fitil fitil getiriyoruz! Tamam, sözü ona bırakmak için kendi söyleyeceklerimi kısa kesiyorum. Haberi duydunuz: Fazıl Say’ın “İstanbul Senfonisi” çok önemli bir ödül kazandı. ECHO ödülünü daha önce yorumcu olarak almıştı, bu kez besteci olarak aldı. Haberlerin devamı şöyle: “Mezopotamya” ve “Universe” senfonilerinin CD’leri çıktı. Şimdi bunları yeniden yeniden dinleme zamanıdır! Yakamızdan düşmeyen haber ise davanın devam ettiği... Bugün duruşma var. Sonra Yargıtay’da temyiz safhası, sonra AİHM gelecek. Yani yolumuz uzun. Bu arada işte sorularım, işte yanıtları: Bu sohbete farklı girelim: Yaşamdaki en büyük hayalin nedir? Hayatımda ilk okuduğum kitaptı: “Ünlü Müzisyenlerin Hayatı”. 6 yaşımdaydım. Onlara tapıyordum, Chopin, Mozart, Beethoven, onlar gibi olmak istiyordum. Şimdi 43 yaşımdayım. Bu yolda çok emek verdim, mücadele ettim, çok da yenilgim oldu, çok fazla hatalarım oldu, bazı yıllar çok vakit kaybettim, hayatı yaşamak istedim, saçmaladığım da çok olmuştur. Bundan sonra daha da iyi şeyler yapmak isterim. Bir yere ait olmak nasıl bir şey? Dün ilginç bir olay yaşadım; her sabah kahvaltı ettiğim köşedeki börekçide, köşeyi dönen arabadan gümbür gümbür Mezopotamya Senfonisi sesi geliyordu (Fırat bölümü). Adam beni görünce frenledi “Usta, bak ne dinliyorum, çok güzel olmuş bu yahu” dedi. Ne güzel bir duygu bu... Ait olmak bu işte... Ben bu “ait” olmak meselesine çok uğraştım Zeynep Hanım. Ama hep, “ben” olarak kabul edilmeyi istedim. Popülizm yapmadan, hükümetten ve güçten yana olmadan, para ve sponsor desteği olmadan... Anadolu’da kendi konserimizi kendimiz organize ederek, yozluktan ve de arabeskten uzak, insanların eleştiri kasırgalarında bile hâlâ elimde bir küçücük ümit ile bekliyordum, bekliyorum. Bakın en yoz müziklerin dinlendiği ülkede çağdaş bir “senfoni”yi de kabul ettirebilmek, arabalarda dinlenecek kadar merak konusu yapmak da bir şeydir hayatta... ECHO ödülünde “DoğuBatı arasında oluşturduğun sanatsal köprü” vurgulandı. Sen yüreğinde ve zihninde bu sorunu nasıl çözdün? İstanbul Senfonisi’nde Türk çalgıları ney, kanun ve bendir/kudum orkestranın solistleridir. Ancak, Batılı bir forma Türk çalgılarını monte etmek çözüm değildir. Çok uzun bir araştırma dönemim oldu ve seslerin düzeninde matematiğin mükemmel olmasına çalıştım. Kullanılan makamların (saba, segâh, hicaz, karcığar, hisarbuselik) sadece Türk çalgılarının melodisinde değil orkestra çalgılarının eşliği ve armonisinde de uyum göstermesi gerekiyordu. Besteci eski usul terzi gibidir. Hem tasarımı yapar, hem kesimi hem de dikişi. Ve bu sadece bir elbise içindir. Seri imalat için değil. Ayrıca, hayatım boyunca ülkemin kültürünü eserlerimle Batı’ya taşıdım; Batı’nın eserlerini de Türk halkına getirdim. Bakın bu ödül bir Türk eserine, Türk prodüksiyonuna verilmiştir. Bestecisi, konusu, orkestra şefi, orkestrası, solistleri Türktür. Ayrıca kayda alınan CD’deki konser de İstanbul’da gerçekleşmiştir. Mezopotamya ve Universe senfonileri CD’si çıktı. Özellikle Mezopotamya Senfoni’nde savaşı, senin deyişinle “ölüm kültürünü” iliklerimizde hissediyoruz. Hele şimdi Suriye’yi düşününce... Bu örtüşmeyi nasıl değerlendiriyorsun? Yaşadığım ömrün tümünü kapsadı bu “ölüm kültürü”... O yüzden müzik olarak çıkmalıydı benden. Bunu notalara dökmeliydim. Seslerle anlatmalıydım. Mezopotamya Senfonisi’nde melodilerinin değil betimlemelerinin güçlü olmasına çalıştım. Ölüm kültürünü, çığlıkları, katliamı, töre cinayetlerini, terörizmi, mezhep ve din savaşlarını “güzel ezgilerle” anlatamayız. Bu vahşeti, müziğin ve seslerin derin etkisinde ben bir barış çağrısına dönüştürmeye çalıştım. Besteler, yorumlar; müzikle iç içe yaşamak... Öte yandan kendi ülkende hukuki bir süreçle boğuşuyorsun. Utanmadan senin için otistik bile dediler... Bu iki uç arasında nasıl denge buluyorsun? Dava Yargıtay’da temyize gidecek. Oradan da bir şey çıkmazsa AİHM’ye gidecek. Hiçbiri bana ait olmayan bu cümleleri Twitter’da kimsenin takip etmek zorunda olmadığı sayfamda yayımladığım için acep AİHM bu davayı nasıl karşılayacak? Doğrusu çok merak ediyorum. Otizm konusuna gelince; bu senfonileri besteleyen biri otizm hastası olabilir mi bilemedim ama bazen keşke “evet otistiğim” diye sallayıp şu beladan kurtulaydım diye düşünüyorum... Ama mücadele kararı aldık, “Otistik” kelimesini bana karşı aşağılama ve hakaret amaçlı kullanan, bu Hayyam tweet’i davasında suç duyurusunda bulunan Adnan Hoca’cı Ali Emre Bukagili ile ilgili biz de suç duyurusunda bulunduk. Bence hakaret sadece bana değil tüm otizm hastası insanlara... Her yer direniş. Ama bu kadar saçma çirkin şeylerle karşılaşacağım aklıma gelmezdi. Bunu bir de “dini savunmak” adına yaptıklarını söylüyorlar. SÜRECEK Fazıl Say, bugün yine hâkim karşısına çıkıyor: ‘Kaçakçılık’ suçlamasına isyan SELDA GÜNEYSU ANKARA Ankara Devlet Tiyatrosu (Ankara DT) Müdürlüğü, KKTC’de sahneye taşınan, “Hürrem Sultan” adlı oyun ekibinin dönüşte 560 şişe kaçak alkolle Mersin Limanı’ndaki gümrükte yakalanmasıyla ilgili başlattığı soruşturma kapsamında, turneye katılan tüm oyuncu ve teknik ekibin ifadelerini aldı. Oyuncular ifadelerinde “kaçakçılık” suçlamasını reddederken, soruşturma kapsamında DT Genel Müdürlüğü’nün ilk olarak “tiyatronun adını kötüye kullandıkları” gerekçesiyle “sınırlı sözleşmeli personelin sözleşmelerini tek taraflı feshedeceği” belirtiliyor. Ankara DT’nin başlattığı soruşturma kapsamında, oyunu sahnelemek üzere KKTC’ye giden tüm ekibin ifadeleri alındı. Oyuncuların söz konusu ifadelerinde “kaçakçılık” suçlamasını reddettikleri belirtilirken, oyunculara “Neden bu şişeleri kendi bavulunuzda değil, DT’nin kostüm ve dekor taşıyan kamyonunda getirdiniz?”, “Kaç şişe alkollü içecek aldınız?” ve “Bu içkileri satmak mı istediniz?” türünden sorular yöneltildiği kaydedildi. Edinilen bilgilere göre oyuncular bu soruları şu ifadelerle yanıtladı: “Aldığımız alkollü içeceklerin sayısı belli. Asla yasal sınırı aşmadık. Üstelik genellikle kredi kartıyla alışveriş yaptık. Söz konusu kredi kartlarımızda da aldığımız alkollü içecek sayısı bellidir. Bu nedenle kesinlikle ‘kaçakçılık’ suçlamasını reddediyoruz. Biz, bu içecekleri asla satmak için almadık, kendimiz yasal olan hakkımızı aldık ve içmek için aldık. Öyle sanıyoruz ki bu şişelerin çoğu oyunculara değil, teknik ekibe ait. Çünkü biz de 500 küsur şişe çıktığı söylenince tek kelimeyle şok yaşadık. Ayrıca biz oyuncular olarak ilk kez yurtdışı turnesine gitmiyoruz. Kerelerce yurtdışında, çeşitli ülkelerde oyunlarımızı sahneledik. Asla böyle bir durumla karşılaşmadık. Kaçakçılık yapmak isteseydik, bugüne değin yapardık. Böyle bir teşebbüsümüz asla olmadı, olamaz da. Kurumumuzun adının böyle bir olayla anılıyor olması, yönetimi rahatsız ettiği gibi biz oyuncuları da rahatsız etmiştir. Ayrıca yıllarca oyunlarda görev alan oyuncuların böyle bir suçlamayla karşı karşıya bırakılması son derece üzücü ve telafisi mümkün olmayan yaralar açmıştır.” Suçlamayı reddettiler u ‘Kaçakçılık’ suçlamasını reddeden oyuncular, ‘İçkileri satmak için değil, içmek için aldık’ dedi. LAnA deL Rey konSeRi BuGÜn yılın sanatçısı trompetçi Balsom Kültür Servisi Trompetçi Alison Balsom, saygın Gramophone Klasik Müzik Ödülleri’nde “Yılın Sanatçısı” ödülünü kazanan ilk İngiliz kadın sanatçı oldu. “Yılın Albümü” ödülü ise, Moldovalı keman virtüözü Patricia Kopatchinskaja’nın “Yedi” adlı albümüne verildi. Kopatchinskaja, bu albümü, 2003’te Columbia adlı uzay mekiğinde hayatlarını kaybeden 7 astronotun anısına gerçekleştirmişti. Öte yandan, “Yılın Markas”ı ödülü, Kiri Te Kanawa ve Nicola Beneddetti’nin albümlerini de yayımlayan Decca şirketine gitti. “Ömür Boyu Başarı” ödülü ise, bugün 80 yaşında olan yılların gitar virtüözü Julian Bream’in oldu. l Sanat yönetmeninin yüzüne asit atılmıştı Kültür Servisi 8 ay kadar önce yüzüne asit atılan Bolşoy balesinin sanat yönetmeni Sergey Filin yeniden topluluğa döndü. Geçen ocak ayında yüzüne atılan asit yüzünden her iki gözünde de yanıklar meydana gelen Filin, ünlü bale topluluğunun yeni sezon açılışına katıldı ve kendisine verdikleri destek için meslektaşlarına teşekkür etti. Filin, henüz işinin başına dönmeye hazır olmadığını ve tedavisi için yeniden Almanya’ya gideceğini söyledi. filin, Bolşoy’a döndü ‘Karanlık aşk ‘Jîn’in oyuncusuna ödül hikâyeleri’ Kültür Servisi ABD’li şarkıcı ve söz yazarı Lana Del Rey bu akşam KüçükÇiftlik Park’ta konser verecek. 2012 yılında çıkardığı “Born to Die” albümü ile ünlenen sanatçı İstanbul’daki hayranlarıyla buluşacak. İnternet fenomeni Lana Del Rey, müzik hayatına 18 yaşında New York’taki kulüplerde şarkı söyleyerek başladı. Lana Del Rey film yazarı olmak isterken kendi deyimiyle “karanlık aşk hikâyelerini” anlattığı şarkı sözleri ile adını duyurdu. “Kendine özgü gangster Nancy Sinatra” olarak tanımlanan Lana Del Rey, 1950’lere ve 60’lara olan hayranlığını müziğine yansıtıyor. Konserin biletleri Biletix’ten ve etkinlik günü KüçükÇiftlik Park ana gişesinden alınabilecek. Kültür Servisi Reha Erdem’in yazıp yönettiği “Jîn” filminin başrolünü üstelenen Deniz Hasgüler, Kopenhag Buster Film Festival’inde “En İyi Genç Oyuncu” ödülüne değer görüldü. Buster Film Festivali jürisi ödülü şu cümlelerle yorumladı: “Mimikleri ve vücut dili ile rolünü nüanslar katarak en etkili şekilde sergiliyor. Nerden geldiğini veya nereye gittiğini bilmeden baştan sonuna kadar ona bağlı kalıyoruz. Sakin ve dingin adımlarıyla sahneye hayat katıyor ve filmi tek başına götürmeyi başarıyor. Deniz Hasgüler, Jîn rolünde çok az diyaloğu olmasına rağmen varlığıyla seyirciyi büyülüyor.” ortaçgil ile Tezer izmir Açıkhava’da Kültür Servisi Bülent Ortaçgil ve Birsen Tezer 24 Eylül Salı akşamı İzmir Bostanlı Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu’nda birlikte konser verecek. Konserde Ortaçgil’e Birsen Tezer eşlik edecek. Tezer, daha önce Ortaçgil’in “Light” adlı albümünde “Kimseye Anlatmadım” şarkısında sanatçıyla düet yapmıştı. Tezer, Ortaçgil’in şarkılarından oluşan “Şarkılar Bir Oyundur” adlı albümde ise “Çığlık Çığlığa” şarkısını seslendirmişti. 21. YIL KURBAN BAYRAMI REZERVASYONLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR Bodrum’un Mavi Bayraklı Bitez koyunda doğanın güzelliğini cömertçe yansıttığı, yeşilin, kumsalın bütünleştiği ve sımsıcak dostlukların buluşma yeri. Kültür Servisi 2007’de yaşamını yitiren ünlü İtalyan tenor Luciano Pavarotti’ye aynı yıl verilen Klasik Brit Ödülleri’nin “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”, gelecek ay düzenlenecek bir törenle sanatçının eşi Nicoletta MantovaniPavarotti’ye sunulacak. MantovaniPavarotti, “Bu ödülle onurlandırılması, özellikle onun ilk kaydının 50. yılını kutladığımız bugünlerde harikulade bir şey” dedi. Pavarotti’ye Klasik Brit Ödülü Kurban Bayramına Özel Eğlence Programları 10 Adımda Odanızdan Plaja Tatil Keyfi Denize sıfır özenle dizayn edilmiş kumsal plajı, 20 yılı aşkın kalite ve güler yüzün hizmete yansıdığı, evinizi aratmayacak lezzet ve damak tadını ön planda tutan titiz ve zengin mutfağı... • 2013 yılı restore edilmiş odalar • Tamamıyla yenilenmiş plaj alanı • Yepyeni restaurant, mutfak ve bar alanı • Odalarda uydu sistemli LCD TV • Kablosuz internet • Bitez’e özgü yürüyüş turları keyfi • LİG TV Keyfi TEL: 0252.363 79 04 • GSM: 0533.722 81 81 Daha fazla bilgi için: www.manuelahotel.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle