14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 EYLÜL 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] 13 Dış Haberler Servisi Rusya’nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Vitaliy Çurkin, 21 Ağustos’ta Şam yakınlarında gerçekleştirilen kimyasal saldırının “büyük provokasyon” olduğuna inandıklarını söyledi. Çurkin, bu iddianın delili olarak da “Mayıs ayında Türkiye’de sarin maddesi ile yakalanan Suriyeli militanların gözaltına alınmasıyla, bazı Suriyeli ve Türk vatandaşların kimyasal silah yapımı için 10 ton bileşim satın almaya kalkışmasının gösterilebileceğini” belirtti. Rusya’nın Sesi’nin haberine göre, BM Genel Kurulu 68. oturum toplantısında önceki gün konuşan Çurkin, kimyasal saldırının Suriye’ye yabancı askeri müdahaleyi amaçladığını savunarak “Bu deliller çok dikkatli bir şekilde incelenmeli ve bu saldırının arkasındaki kişiler cezasız kalmamalıdır” dedi. Çurkin ayrıca, muhalif militanların kontrolünden çıkan yerlerde, “birçok kaçak fabrika ve laboratuvarda bulunan kaplardaki yazıların o maddelerin yabancı kökenli olduğunu gösterdiğini” söyleyerek kimyasalların Suriyeli askerler üzerindeki etkisinin de incelenmesini istedi. Moskova, Suriye yönetiminin kendilerine, 21 Ağustos’taki kimyasal saldırının muhalifler tarafından kullanıldığına ilişkin yeni kanıtlar sunduğunu da bildirdi. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Suriyeli mevkidaşı Velid el Muallim ile Şam’da önceki günkü görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, söz konusu kanıtları “büyük ciddiyetle” inceleyeceklerini söyledi. Ryabkov, Birleşmiş Milletler (BM) denetçilerinin kimyasal silahlarla ilgili raporunun da belli bir yöne çekilebilecek “seçici” kanıtlardan oluştuğunu ve diğer olayların görmezden gelindiğini savundu. BM denetçilerinin raporundan hayal kırıklığına uğradıklarını belirten Ryabkov, “tablonun bütününü görmeden varılan sonuçların sadece siyasi, önyargılı ve tek taraflı olarak tanımlanabileceğini” ileri sürdü. Çurkin Türkiye’deki sarini anımsattı Rusya’nın BM Temsilcisi, sarin gazıyla yakalanan Suriyeli ve Türklere dikkat çekerek provokasyondan söz etti S uriye’ye müdahaleyi şimdilik gündemden kaldıran Batı, muhalefeti silahlandırıyor. (REUTERS) TERÖRİSTLERE YARDIM YASAĞINI KALDIRDI OBAMA Suriye Krizinde Kim Kimi Kışkırtıyor? “Suriye krizinde”, “sertleşme” ve “yumuşama” haberleri borsa gibi… Hangisinin ne zaman inip çıkacağını önceden kestirmek kolay değil. Geçen hafta sonu “KerryLavrov anlaşmasıyla” rahat nefes almışken Batılı güçlerin askeri müdahale tehdidini BM tasarısına illa eklemek için sürdürdüğü baskılar ve TürkiyeSuriye sınırındaki gerilim; Suriye kâbusundan sıyırılmanın kolay olmayacağını dünyaya bir kez daha hatırlattı. Suriye de “siyasi çözüm” için masada ne kadar olumlu faktör varsa “askeri müdahale”yi kışkırtacak bir o kadar da olumsuz etmen var sonuçta… Batı parlamentoları ile kamuoylarında esen havanın hâlâ her şeye rağmen; güçlü biçimde askeri girişime karşı olması örneğin “olumlu”… ABD’nin “dediğim dedik, çaldığım düdük” dayatmalarına karşılık, Soğuk Savaş’tan beri ilk kez Moskova’nın “dengeleyici dinamik” olarak belirmesi de hayli olumlu. Ama gelgelim… Şam gerilimini, Batı ile bir “detant” fırsatına çevirmek için çabalayan İran dışındaki bölge ülkelerinin tutumları bir kıvılcımı her an çakabilecek cinsten. Esad dün Clark liderliğindeki ABD heyeti ile bir araya geldi. (SANA) Dış Haberler Servisi Suriye’de incelemelerde bulunup rapor haz ırlayan Birleşmiş Milletler denetçilerinin başkanı Ake Sellstrom, Suriye’deki kimyas al silahların bulunması ve imha edil mesinin çok zor ancak mümkün olduğunu söyledi. Bu sürecin çok stresli old uğunun altını çizen Sellstrom, iyi bir son uca varılmasının Suriye hükümetinin niyetine bağlı olduğunu belirtti. ‘Zor ama imkânsız değil’ BM DENETÇİSİ SELLSTROM ‘Rapor önyargılı’ Ryabkov, Suriye’nin kimyasal silahlarını uluslararası denetime bırakması konusundaki karara uymaması halinde, kuvvet kullanımını öngören 7. maddenin işletilmesi veya yaptırım uygulanmasıyla ilgili BM Güvenlik Konseyi’nden bir karar çıkartılmasının “temeli” olmadığını ve bu konuda Şam yönetimine güvence verdiklerini de belirtti. Bu arada Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Ramsey Clark ve bazı Kongre üyeleriyle bir araya geldi. ABD Başkanı Barack Obama ise önceki gün İspanyolca yayın yapan Telemundo kanalına yaptığı açıklamada, BM raporundaki ayrıntılara bakınca, kimyasal silahları Şam yönetiminden başkasının kullandığını düşün menin mümkün olmadığını söyledi. Obama, raporun, kimyasal saldırı konusunda “uluslararası dinamiği” ve kanaati değiştirdiğini de savundu. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da Rusya, raporda sunulan kanıtlar ve uluslararası toplumda oluşan kanaat karşısında “akıntıya kürek çekmekle” suçlandı. BM Güvenlik Konseyi de önceki gün, Fransa’nın hazırladığı taslağı görüştü, ancak bir sonuca varamadı. Ürdün Kralı Abdullah ise Çin’i, Suriye krizinde aktif rol almaya çağırdı. Çin’in başkenti Pekin’de bulunan Kral Abdullah, Çin’in, “Ürdün ve Ortadoğu’nun dostu olarak” BM Güvenlik Konseyi’ndeki etkisini kullanmasını istedi. Dış Haberler Servisi ABD Başkanı Barack Obama’nın, terörist gruplara silah tedarikini önleyen federal yasada değişiklik yaparak aralarında El Kaide bağlantılı radikal İslamcıların bulunduğu Suriyeli muhaliflere silah sevkıyatının yolunu açtığı bildirildi. Amerikan siyasi haber sitesi Washington Examiner’a göre, Obama 16 Eylül’de yaptığı açıklamada, silah ihracatının denetlenmesiyle ilgili yasanın iki maddesini değiştirdiğini duyurdu. Bu iki madde, Dışişleri Bakanlığı’nın uluslararası terörizme destek sağladığından şüphe ettiği ülkelere silah verilmesini yasaklıyor. ABD yasalarının, ulusal güvenlik çıkarları gerektirdiği takdirde başkana bu maddeleri değiştirme yetkisi verdiği belirtiliyor. Cumhuriyetçi Tennessee Senatörü Bob Corker, konuyla ilgili olarak istihbarat servislerinin kimin destekleneceği ya da desteklenmeyeceğini iyi bildiğini, ancak silah verilmemesi gereken kişilere silah verileceğinin anlaşıldığını, ancak yine de Suriye muhalefetini desteklemek için her şeyin yapılması gerektiğini söyledi.100 bin Suriyeli muhalifin yaklaşık 80 bini İslamcı, bunların da 50 bini radikal İslamcı. İsrail de AKP gibi ‘Esad gitsin’ istiyor Başta Tel Aviv ve Ankara’yı, Esad’ın devrilmesi alternatifinden başka hiçbir şey tatmin edeceğe benzemiyor… Şimdiye değin “Şam rejiminin geleceğine” ilişkin rengini özenle belli etmekten kaçınan İsrail, önceki gün ilk defa bu çerçevedeki tercihini kamuoyuna faş etti ve Esad’ın alaşağı edilmesinden yana olduğunu açık ve net duyurdu. “Jerusalem Post”a bu yönde bir söyleşi veren İsrail’in ABD Büyükelçisi Michael Oren; “Biz daima Esad’ın gitmesini istedik!” dedi. Esad’ın devrilmesini özellikle Suriye ve Tahran bağını kopartmak amacıyla tercih ettiklerini belirten İsrail büyükelçisi, bunu aynı zamanda İran ve Hizbullah bağını kıracak bir hedef olduğu için de kovaladıklarını değerlendirdi. Büyükelçi “İsrail için en büyük tehlike TahranŞamBeyrut yayıdır. Biz Esad rejimini bu yayın en temel köşetaşı olarak görüyoruz!” dedi. Başka deyişle İsrail, “TahranŞamBeyrut” yayını kırmak için elinden geleni ardına koymayacağını yedi düvele ilan etmekte bir sakınca duymuyor… “Baş düşman” bellediği İsrail rejimiyle AKP hükümeti konu “Esad karşıtlığına” geldiğinde aynı doğrultuda tavır koyuyor. Bu haberin oldukça iri puntolarla yer bulduğu Mossad’a yakın “Debkafile” sitesinde, sınırımızda düşürülen “helikopter olayına” dair de ilginç bir değerlendirme vardı. Türkiye’de AKP hükümetinin savaş kışkırtmak için helikopteri vurmuş olduğu yönünde yorumlar yapılırken “Debkafile” bu konuda bambaşka bir sav ileri sürmüştü. Özetle, “M17 helikopterini Türk hava sahasına Esad’ın mahsus, Türkiye’ye bir tuzak kurmak için gönderdiğini” iddia eden İsrail sitesi; “Türkiye tuzağa düştü!” demekteydi! Debka’nın bu iddiasına göre Esad rejimi er ya da geç çamura yatıp kimyasal silahlarını teslim etmemek için bahane aramaktaydı. Helikopter olayı bu bahaneyi, Suriye rejiminin eline vermiş oldu. Bu nedenle aslında çok başka yollarla halledilebilecek olan “helikopter hadisesini” kışkırtan Debka’ya göre aslında Suriye olmuştu. Esad bir Türk’ün (Büyükelçi Ahmet Üzümcü) yönetimi altındaki “Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü”ne güvenemeyeceğini iddia edebilmek için böylece eline bir koz geçirmiş oluyordu… “Helikopter, Türkiye’ye indirilebilecek ya da sınır ötesine (kazasız belasız!) kovalanabilecekken ‘düşürülünce’ Şam ile Moskova; KSYÖ denetiminde yapılacak kimyasal silah anlaşmasından geri adım atmak için ellerine fırsat geçirdi. Sınırda hızla gerilim tırmanırken Türkler, Esad’ın kendi ayakları altına kurduğu tuzağa düştüler!” (Türkiye semalarında uçan helikopter Esad’ın kimyasal silah teslimine karşı ilk engeli yarattı/The Syrian helicopter flight over Turkey fabricated first Assad obstacle to chemical weapons handover 17 Eylül.) Bundan böyle bölgede kim kimin kışkırtmasına geliyor, kim kime tuzak kuruyor belli olmayacak! Askeri müdahaleyi kışkırtmak için Türk hükümeti mi “helikopter” düşürüyor; İsrail istihbaratına yakın kaynakların iddiası paralelinde asıl “tuzağı” yoksa Şam mı Ankara’ya kuruyor… Veya… Şam ve Ankara’yı çift taraflı kışkırtmak suretiyle Esad’ı devirmek amacını kollayan İsrail mi iki tarafa birden tuzak kuruyor artık herkes meşrebine göre yorum yapmakta özgür. Atış serbest! Marifet bu göz gözü görmeyen ortama hiç girmemekteydi! Başkalarınca kolayca “tuzak kurulur/ kurulabilir” bataklara hiç saplanmamaktaydı… “Stratejik derinlik”, “komşularla sıfır sorun” politikasının mimarı Davutoğlu Türkiye’yi ne yazık ki bu kimin eli kimin cebinde olduğu bilinmeyen puslu ortama kör kör parmağım gözüne sürükledi. İslam dünyasının lideri olacaklardı sözde! Bağdat’a bulgura giderken evdeki pirinçten olmak ifadesi, Ankara için icat edilmiş gibi… Suriye, İran, Mısır… Ayrı ayrı hepsiyle her kışkırtmaya müsait bir çıkmazın içindeyiz şimdi. ‘Türkler tuzağa düştü!’ Davutoğlu’nun arabulucuk hayali ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye ile kimyasal müzakerelerde arabuluculuk için “caydırıcılık” koşulunu koydu ve Türkiye’nin de olası bir çözüm için arabulucu olabileceğini söyledi. Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja ile görüşmesinin ardından basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, Suriye’nin Babel Hava Sınır Kapısı yakınlarındaki patlamanın, sınır ihlali yapan Suriye helikopterinin düşürülmesine karşı bir misilleme olarak düşünülmemesi gerektiğini belirterek “İstihbaratımız gerekli araştırmaları yapıyor. Bunun bir misilleme olduğu konusunda yargıya varmamak gerekir. Suriye yönetiminin misillemeyi düşünmesi halinde sonuçlarına katlanması gerekir” dedi. Davutoğlu önce Türkiye’nin Suriye yönetimi ile diyalog şansını 1 sene boyunca denediğini ve diyalog ihtimali kalmadığı için arabuluculuğa son verdiğini anlattı. ‘İşgalciler’ Robin Hood vergisi istiyor “O ccupy Wall Street” (Wall Street’i İşgal El) hareketi, toplumsal eylemlerin başlamasının ikinci yılında, başlangıç yeri New York’ta Zuccotti Park’ta buluştu. Kalabalık, eylemde Wall Street’teki mali işlemlerden 0.5’lik vergi alınması talebine odaklandı. Eylemciler, Robin Hood vergisi olarak bilinen vergiyle toplanacak paranın okul, hastane gibi hizmetlere harcanmasını istiyor. (Fotoğraf:AFP Ankara’da Taliban pazarlığı DUYGU GÜVENÇ ANKARA Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in Türkiye ziyaretinin altından Taliban’ın iki numaralı ismi ile ilgili yapılan pazarlık çıktı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Pakistan’da tutuklu bulunan ve Afganistan’daki uzlaşı sürecine katkıda bulunmak üzere serbest bırakılacak olan Taliban’ın iki numaralı ismi Molla Abdülgani Baradar için devreye girdiği öğrenildi. Baradar’ın Afganistan’a geri gönderilmesi “düşük olasılık” olarak değerlendirilirken, Körfez ülkelerinden birine veya Türkiye’ye gönderilebileceği belirtildi. Pakistanlı yetkililer, Baradar’ın gönderileceği ülke konusunda nihai kararın henüz verilmediğini söyledi. Baradar’ın gönderilebileceği ülkeler arasında Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın adı geçiyor. Altın Şafak cinayeti Bir parti üyesi, antifaşist hiphop sanatçısı Flyssas’ı bıçakla öldürdü Dış Haberler Servisi Yunanistan’ın başkenti Atina’da solcu bir müzisyenin öldürülmesi, şüphelinin de neo Nazi Altın Şafak partisinin üyesi olduğunun ortaya çıkması, ülkede protestolara neden oldu. Antifaşist kimliğiyle de tanınan hiphop sanatçısı 34 yaşındaki Pavlos Flyssas önceki gece yarısı Atina’nın Keratsini mahallesinde bir kafenin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Futbol yüzünden başlayan tartışmanın iki grup arasında atışmaya döndüğü ve kurbanın 15 kişilik bir grubun saldırısına uğradığı belirtiliyor. Üzerinde bıçakla bulunan ve Altın Şafak üyesi olduğunu söyleyen 45 yaşındaki bir kişinin cinayeti de itiraf ettiği bildirildi. Saldırının ardından Altın Şafak’ın bürosu basılırken parti olayla ilgisi olmadığını savundu. Kamu Düzeni Bakanı Nikos Dendias, olay üzerine Roma’ya ziyaretini de iptal etti. Bakan, hükümetin kısa süre içinde siyasi şiddet ve silahlı gruplara karşı bir yasa hazırlayacağını duyurdu. Ekonomik kriz nedeniyle kamuda binlerce kişinin işten çıkarılması planlarını protesto için 2 günlük greve gidilmesinin öncesinde meydana gelen olay, ülkedeki gerilimi tırmandırdı. Altın Şafak’ın üst düzey üyeleri, Adolf Hitler’e duydukları hayranlığı saklamıyor. Siyah tişörtleri ve komando pantolonlarıyla hemen kendilerini belli eden parti üyeleri daha önce de solcuları, göçmenleri hedef alan saldırılar yapmıştı. Evdeki pirinçten olmak Almanya’da da Türk seçmen sağa kayıyor Dış Haberler Servisi Seçimler için geri sayımın sürdüğü Almanya’da Türk kökenli seçmenin giderek artan oranda, geleneksel olarak destek verdikleri Sosyal Demokratlar’dan (SPD), Başbakan Angela Merkel’in merkez sağcı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’ne (CDU) kaydığı bildirildi. İngiliz Times gazetesinde yer alan haberde, “Kendilerini evlerinde hisseden yeni kuşak AlmanTürkler, yükselen orta sınıf ve SPD’li Sarrazin’in genel olarak ‘ırkçı’ diye tanımlanan kitabı, desteğin kaymasının arkasındaki nedenler olarak görülüyor” denildi. Yaklaşık bir milyon olduğu tahmin edilen Türkiye kökenli Alman vatandaşı seçmenlerin yarısının 2009 seçimlerinde Sosyal Demokratlar’a oy verdiği, bu sayının yüzde 42.9’a düştüğü kaydedildi. ABD ziyaretine NSA iptali Dış Haberler Servisi Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) kendisini, yardımcılarını ve devlet petrol şirketini dinlemesine tepki göstererek ABD ziyaretini iptal etti. Eski NSA ve CIA ajanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgelerdeki bilgilere göre, ABD’nin Rousseff, Rousseff yardımcıları ve petrol şirketi Petrobras’ın yazışmalarını ve telefonlarını dinlediği ortaya çıkmıştı. ABD Başkanı Barack Obama’nın ikna etmek için aradığı Rousseff’in kamuoyu önünde özür beklediği, ancak bunu elde edemediği iddia edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle