14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 EYLÜL 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’de büyümenin kalitesiyle ilgili endişeleri olduğunu söyledi Babacan da tedirgin Ekonomi Servisi Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin yüzde 4 büyüme hedefinin üzerinde aşağı yönlü riskler olduğunu belirterek “Sadece büyüme rakamlarına baktığınızda tablo fena değil ama büyümenin kalitesiyle ilgili endişelerimiz var” dedi. İstanbul Finans Zirvesi’nde konuşan Babacan, büyümenin kalitesini iyileştirmek için çaba sarf edeceklerini belirterek kaliteli bir büyüme için olması gerekenleri şöyle sıraladı: l Tüketime değil yatırımlara dayalı bir büyüme olmalı. Bu noktada kamu nun de BORÇLAR KATLANMASIN: Büyümenin toplumun her kesimine adil bir şekilde yansıması gerektiğine işaret eden Babacan “Büyümenin faturasını gelecek nesillere borç stoku olarak bırakmayalım. Büyüme bankalar ve reel sektör üzerinde borçlu bir tablo oluşturmamalı” dedi. ğil, özel sektörün yatırım harcamalarının ağırlıkta olduğu bir yapı gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin petrol vb. gelir kaynakları yok. Devlet harcamalarının artırılması için gelirlerinin de artırılması gerekir. Bu da ancak vergi artırımıyla olur. Daha çok harcama yapıp daha çok vergi alan bir devlet olmak istemiyoruz. Cari açığımız yüksek, bütçe açığımız da yükselirse Türkiye’nin ekonomik istikrarı zarar görebilir. l Önce kazanıp sonra harcamamız gerekiyor. Sadece borçlanarak yaşanan refahın suni bir refah olacağını unutmamak lazım. CARİ AÇIĞA BAHANE BULMAYALIM: Cari açık riskine dikkat çeken Babacan, bunun en önemli sebebi petrol ve doğalgaz ithalatı olsa da, bütün suçu buna atmamak gerektiğini vurguladı. Babacan, tasarrufların ve yenilenebilir enerji kullanımının artırılması gerektiğine işaret etti. l Türkiye yüzde 1 ile 3 arası kârlarla yapılan fason üretimlerle katma değer yaratamıyor. Kendi teknolojimiz olacak ki yüksek katma değerli üretelim ve o ihracatla ekonomimizi destekleyelim. l Büyümenin uzun vadede, doğal kaynaklar üzerindeki etkileri dikkate alınmalı. l Büyüme; kamunun, bankaların ve reel sektörün üzerinde borçlu bir tablo oluşturmamalı. Büyümenin faturasını gelecek nesillere borç stoku olarak bırakmamalıyız. Büyüme toplumun tüm kesimlerine adil bir refah olarak yansımalı. Cari açığın yüksekliğine dikkat edil mesi gerektiğini söyleyen Babacan, “Bunun en önemli sebebi petrol ve doğalgazı dışarıdan ithal etmemiz. Ama bu iki ürünü ithal edip cari fazla veren ülkeler de var, bütün suçu petrolgaza atmamak lazım” dedi. Örtülü Ödenek, Suriye, Gaz Harcamaları Patlıyorsa... İktidarları, gerçek yasal hak içerikli devletin yükümlülüğündeki sosyal harcamaların yerine, sadaka niteliği ağır basan, yandaşlık şemsiyesinde dağıtılan yardımlarla AKP’ye bağımlı seçmen yaratmadaki başarıları ile ünlü... Kazanılmış yasal sosyal hakları sindire sindire gasp edilen seçmenler İktidarlarına hesap soramadan, göstere göstere, sadaka olarak yapılan yardımların peşinde, ışığa koşup ölen kelebekler örneği gönüllü oylarını satıp durdular... İktidar gücünün kullanılmasındaki son yılların insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzenine tersine gidişi... “İleri demokrasi, barış diye diye iç ve dış savaşkan, çatışmacı, şiddet eksenli hızlı gidişte, çığın yuvarlanış hızını, hâlâ şaşkınlıktan algılamaktan çok uzaktayız...” Oysa bizden saklanan gerçekler, kamu harcamaları verilerinin akışında fazlasıyla sırıtıyor. Sivil, diktatoryal iktidar icraatları gidişindeki sınır tanımazlık yıllar içindeki görünen kamu harcamalar kalemleri içindeki sayılarla bile yüzümüze çarpılıyor... Bilgi Üniversitesi’nin son yayımlanan, Sivil Toplum Kuruluşları Eğitim ve Araştırma Birimi’nin “Sosyal Koruma Harcamaları, Askeri Harcamalar ve İç Güvenlik Harcamaları” ile ilgili güncel notlardan kimi satır başları, 200613 yılları akışında, askeri harcamalar gerçek değerleriyle dondurulmuşken artan iç güvenlik harcamalarından en büyük payı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün aldığını gösteriyor. Biber gazı alımları açık değil ancak gizli hizmet giderlerinde patlama söz konusu... Örtülü ödenek harcamaları birkaç yıl içinde milyonlardan milyarlara tırmanış yapmış. Sosyal koruma harcamaları gerilerken en büyük kalem Suriyeli sığınmacılara kaymış. Sosyal koruma kalemlerinde en düşük pay yoksullara kalmış... 2013 yılının sonuna kadar çok daha çarpıcı barış yerine savaş, sosyal hak yerine sosyal adaletsizliği, haksızlığı tırmandıracağı kesin, yıllar içindeki gelişmeleri sergileyen veriler, Suriye’de yaşanan iç savaşın Türkiye’ye yönelik sonuçlarının öngörülebilenlerden çok daha olumsuz bedellerini, şimdiden çırılçıplak ortaya koymuş bulunuyor... HHH 2012 bütçe yasası iç güvenlik harcamalarının da düşürülmesini öngörmüştü. Ancak 2006 yılında 10 milyar olan harcamalar son 7 yılın en yüksek düzeyine çıkmış olarak 27 milyar olarak yasalaşınca, artıştaki bu patlamada en büyük kalemin İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü kalemlerinden geldiği anlaşılıyor. 2006 yılında 6 milyar olan Emniyet Genel Müdürlüğü harcamaları, 2012 yılında 13 milyara, 2013’ün yasasında 14 milyar 777 milyona ulaşmış bulunuyor. Kalemler olarak başka kurumlara da kaydırıldığı bildirilen biber gazı, karakol harcamaları açık değil. En yüksek artışlar hesabı verilmeyen gizli hizmet giderleri, örtülü ödenekte... Ecevit İktidarlarının bütününde 12 yüz milyonu geçmeyen söz konusu harcamalar, Erdoğan İktidarlarında bir tek 2006 yılında 293 milyona çıkıyor. Sonrası jet hızı tırmanış, 2011 yılı 627 milyon, 2012 yılı 1 milyarı aşıyor. Bu yıl için kesinleşmemiş bilgilerle şimdiden 1.2 milyarlarda... Sosyal güvenlik, koruma harcamalarındaki çoğunluk, yoksul aleyhine gelişmelere gelince; nüfus artışı ile doğru orantılı yükseliş söz konusu olmadığı gibi, önümüzdeki yıla dönük oran düşüşü bile gündemde. Afet ve acil durum yardımlarında 2011 ve 12 yıllarında görülen artışlar birincisinde doğrudan Van deprem yardımlarına, ikincisinde Suriye mültecileri kamplarına akmış. Ortalama yüzde 13’te kalan sosyal koruma harcamaları oranı, diğer ülkelerin ortalama oranlarının çok gerilerinde kalıyor. En düşük pay da yoksullara düşüyor. Sosyal koruma harcamalarının alt kalemlerinde kalan sigorta ve emeklilik ödemelerinin, 2012 verileri ile GSYH’ye oranı yüzde 7.96, sağlık harcamalarının oranı yüzde 4.36 olarak gerçekleştirilmiş. Yoksullara yönelik sosyal hizmetler, sosyal yardım harcamaları ise yüzde 0.92’de kalmış. Yoksulların sağlık sigortası primleri de eklenerek yapılan hesaplamalarda, GSYH’ye göre hizmetlerden yararlanma payları, 2012 yılında yüzde 1.21 iken, 2012’de yüzde 0.50’ye düşmüş. Elbet iç çatışmanın, siyaseten bulaşılan Suriye savaşının ekonomik bedelleri bütçeye yansıyan kalemlerin katlanması ile gerçekleşiyor. Kamuya ödetilenlerin katları, tüm topluma dalgalar halinde yaygınlaşmış olarak yansıyor. Toplumsal barışa, canlara bedelleri ise ölçülebilecek gibi değil... Dünyayı yöneten, emperyal güç, çıkar odaklarının jandarmalığını yapan odaklar, zengin Kuzey dünyası yeni dünya düzeninin koşullarında ateşin başında olma stratejilerinden kaçış yolları arayışlarındalar... Doğrudan savaşın içinde olmak besbelli çok pahalı, savaşın ganimetlerinden, getirisinden fazla götürüsü oluyor... ABD’nin 11 Eylül yarası, Afganistan, Irak işgallerinden şunun şurasında kaç yıl geçti? Suriye’de yüz binlerin ölümü, kimyasal gerçeğe karşın havadan bombardımandan bile kaçışıyorlar... ABDRusya pazarlıklarında, savaşı bombardımansız durdurma, uzlaştırma yolları aranıyor. Suriye üzerinden İran, Ortadoğu için kimyasallardan arındırma projesi olsun gündeme sokulabilmesinin yolları aranıyor... emokrasi yükselmedikçe 2023 hedefi hayal Cari açığın yapısal bir sorun olduğunu, buna karşı yapısal tedbirlerin alınması gerektiğini belirten Babacan; tasarrufların artırılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin önemini vurguladı. Türkiye’nin hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir ülke olması gerektiğine dikkat çeken Babacan, “Yargı sistemimizin öngörülebilir, tutarlı ve hızlı kararlar alması gerekiyor. ‘Ben Türk yargısına güveniyorum’ hissiyatı iş dünyasında hâkim olmadıkça 2023’te kişi başı 25 bin dolar gelir hedefimiz hayal olarak kalır. Demokrasiyle ekonomi paralel yükselmek zorunda” diye konuştu. D İhracatçı borsaya açılmalı Ekonomi Servisi Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, İstanbul Finans Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, ihracatçı ilk 1000 firma içinde sadece 62 firmanın halka açık olduğunu belirtti. Büyükekşi, ihracatçı firmaların borsaya açılmasının kısa vadede finansmana ulaşmada önemli bir adım olacağını ifade etti. Büyükekşi, ihracatçının finansmana duyduğu ihtiyacın yüzde 26’dan yüzde 45’e yükseldiğini hatırlattı. AMPD Başkanı Mehmet Nane, 16. Asya Pasifik Perakende Konferansı için İstanbul’a gelecek perakendecilerin 5 trilyon Avro’luk bir pazarın alım gücünü temsil ettiklerini söyledi. Milyarderler geliyor Ekonomi Servisi Asya Pasifik Perakendeciler Birliği oybirliği ile İstanbul’da toplanmaya karar verdi. 2326 Eylül tarihleri arasında Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) ev sahipliğinde toplanacak 33 ülkeden 5 trilyon Avro’luk bir yıllık ciroyu temsil eden 2 binin üzerinde katılımcı, gıdadan tekstil ve nalburiyeye kadar her konuda Türk markaları için de önemli bir fırsata zemin hazırlayacak. AMPD’nin Başkanı Mehmet Nane, “Bu konferansın oybirliği ile Türkiye’ye alınması bizim için olimpiyatları almak kadar önemli. İstanbul’da toplanacak 16. APRCE (Asya Pasifik Perakende Konfederasyonu) bize başta Japonya, Avustralya ve G. Kore olmak üzere 7 trilyon dolarlık bir pazara adım atma fırsatı sağlayacak” dedi. Nane, konferansın önemini şöyle anlattı: l Konferans ilk kez Asya Pasifik çanağı dışında bir ülkede düzenlenecek. Ana teması “Yeni Dünya, Yeni Perakende, Yeni Tüketici” olacak. l Konferans için bölgede karar verici perakendeci ve büyük alım merkezi yöneticileri de dahil Japonya’dan 500, Çin’den 260, Kore’den 210 katılımcı gelecek. Konuşmacılar arasındaki 50 milyar dolar büyüklüğündeki dev Japon perakendeci Aeon ve Isetan’ın yanı sıra Lotte, Dashang, JFront, Wushang firmaları da var. Bunların toplam ciroları 200 milyar Avro. Bu firmalar Asya’daki 5 trilyon Avro’luk ve 3.5 milyar nüfuslu pazara yön veriyor. Türkiye’den 800 katılımcı bekleniyor. l Bunların önemli bir özelliği, şimdiye kadar Türk üreticileri ve pazarı ile hemen hemen hiç karşılaşmamış olmaları. Buradaki imkânları değerlendirmeye baş larlarsa, ki öyle umuyoruz, Türkiye çok şey kazanır. Ülker, Aytaç Et’i alıyor Ülker’i bünyesinde bulunduran Yıldız Holding, Aytaç Et Entegre Tesisleri’nin yüzde 75’ini almak için ön anlaşma imzaladı. Ekonomi Servisi Yıldız Holding ve iştirakleri, Aytaç Et Entegre Tesisleri’nin yüzde 75’inin satın alınması için Yimpaş Holding’le ön anlaşma imzaladı. Yıldız Holding’ten yapılan açıklamada, “Yıldız Holding ve iştirakleri, şirketin Çankırı Çerkeş’te 910 dönümlük arazi üzerine kurulu tesisinin yüzde 75’ini gayrimenkulleri ile birlikte satın alacak. Anadolu’da marka bilinirliği yüksek olan ve şu anda 216 çalışanı bulunan Aytaç Et, tüm mali yükümlülükleri ile birlikte 150 milyon liraya Yıldız Holding’e devredilecek. Anlaşma, Aytaç’ın sadece et entegre tesislerini kapsıyor. Satın alımın tamamlanması için Rekabet Kurumu’nun onayı gerekiyor” denildi. Ülker önceki gün de Adapazarı Şeker Fabrikası’nı satın almıştı. Jak Kamhi’nin 88 yıllık yaşam öyküsü Ekonomi Servisi Profilo Şirketler Topluluğu Başkanı Jak Kamhi’nin (Jak Cordoba Sultana Hayim Kamhi) 88 yıllık yaşam öyküsü kitap oldu. Ünlü işadamının doğumundan mucit amcasının inanılmaz icatlarına, Barack Obama, Hillary Clinton, Jacques Chirac, Şimon Peres gibi liderlerle yakın ilişkisinden 12 Eylül öncesi Profilo eylemine kadar hayatıyla ilgili ilgi çekici pek çok ayrıntıyı okurlarıyla paylaştığı “Gördüklerim Yaşadıklarım” 16 Eylül’de kitapçılarda satışa sunuldu. Kamhi’nin 2012’de kaybettiği oğlu Hayati Kamhi’ye adadığı kitap Remzi Kitabevi tarafından yayına hazırlandı ve dört bin adet basıldı. Sanayi Odası yönetimindeki ilk Yahudi olan Kamhi kitabında ezeli rakibi Koç Grubu’yla “mücadele”sini, helikopter projesinin nasıl engellendiğini, şirketlerinin kapasitesini nasıl artırdığını, fabrikasının işgali karşısında sergilediği tavrını, alışveriş kültürüne kazandırdığı yeni solukları anlatıyor. ‘Merkez Bankası’nın görevi efelenmek değil’ Ekonomi Servisi Uluslararası Yönetici ler Derneği’nin (YÖNETDER) “Ortak Akıl Toplantıları”nda konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, para ve Merkez Bankacılığı ile ilgili konularda görüşlerini açıklarken “Merkez Bankası Başkanı’nın görevi efelenmek değil” diyerek halefinin kulaklarını çınlattı. Yılmaz, “Merkez Bankası siyasetçiye, ‘Şunu yaparsan sonucu böyle olur. Dolayısıyla uzun vadede sen de zarar görürsün’ diyerek ikna etmeli” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle