14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA SÖYLEŞİ ERG EĞİTİM İZLEME RAPORU’NU AÇIKLADI 9 Yaşar Yakış: Dünya artık bizimle aynı teknede değil AKP’nin kurucularından olan emekli Büyükelçi Yakış’tan Erdoğan’a Suriye çağrısı: Erişim var, kalite yok! FİGEN ATALAY Çözümü reddetme AKP’nin kurucularından olan emekli Büyükelçi Yaşar Yakış aynı zamanda ilk AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı. Kendisiyle Suriye konusundaki son gelişmeleri ve hükümetin izlediği politikaları konuştuk. Sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: ABD ve Rusya anlaşmış olabilir ABD Dışişleri Bakanı Kerry, “Suriye, kimyasal silahların tamamını bir hafta içinde teslim ederse, askeri harekâtı gerçekleştirmekten vazgeçebiliriz” dedi. Rusya da bu fikre sahip çıktı. Bunda sonra neler olabilir? Kerry açıklamasını yaptıktan sonra “Ama Suriye bu önerimizi kabul etmeyecektir ve biz de askeri harekâtı gerçekleştireceğiz” dedi. Getirdiği bu nüans, yaptığı açıklamanın, medyanın sık kullandığı bir tanımlama ile “metnin dışı” olabileceğini düşündürüyor. Gerçek saiki ne olursa olsun, bu açıklama olayların akış yönünü değiştirdi. Rusya bu fikre hemen sahip çıktı. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim de olumlu bakabileceklerini söyledi. ABD Senatosu, askeri harekât tezkeresini görüşme tarihini erteledi. Bu arka plana baktığımızda bunun bir ince diplomasi ürünü olabileceği ihtimalini de tamamen göz ardı etmemeliyiz. Yani Rusya ile ABD, önce kapalı kapılar arkasında böyle bir çıkış yolu üzerinde mutabık kalmış olabilirler ve açıklama için bu yöntemi seçmiş olabilirler. şekilde kullanmamıza engel olacak hiçbir harekete tevessül etmememiz gerekir. Halbuki şimdi Ortadoğu’ya yönelik ticaret yollarımız kapandı. Mülteciler için yaptığımız fedakârlıklar milyarlarca dolarla ölçülmeye başlandı. Biz o milyarlarca dolarla Türkiye’de kendi vatandaşlarımız için neler yapabilirdik! Ayrıca Türkiye, Suriye girdabına bu ölçüde bulaştığı için yabancı yatırımcı için de cazibesi zedelendi. ‘Türkiye yalnız kalabilir’ Rejimle köprüleri atmamalıydık Çıkış yolu var mı? Bir çıkış yolu şu olabilir ki onu da ilgililerin dikkatine sundum: Uluslararası camia Beşşar Esad’ı sorunun değil de çözümün bir parçası haline getirmeye yönelirse Türkiye buna karşı çıkmamalıdır. Şu sıralarda Türkiye Beşşar Esad görevinden düşürülmeksizin Cenevre’de yapılacak ikinci konferensa karşı çıkmamak suretiyle bu doğru seçimi yapmış bulunuyor. Cenevre II, toplanabildiği takdirde, önce can kaybını durdurmaya çalışacaktır. Sonra da geçiş döneminin şartlarını belirleyecektir. Bunlarda Türkiye’nin çıkarlarıyla çatışan herhangi bir husus yoktur. Dolayısıyla Türkiye Cenevre II’yi desteklemekle doğru olanı yapmıştır. ‘Muhaliflere silah Türkiye Suriye’nin içişlerine karışıyor mu? Uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin Suriye’nin içişlerinde taraf olduğu yolunda bir algı maalesef var. Medya mensuplarının Suriye rejiminin muhalifleriyle yaptıkları konuşmalarda bu algıyı güçlendiren çok unsur var. Söz konusu muhalifler Körfez ülkelerinin sağladığı finansmanla satın alınan silahların Türkiye tarikiyle Suriye’ye sokulduğunu söylüyorlar. Ben Suriye’de can kayıplarının durdurulması için ülkeye daha fazla silah sokulmasının mantığını anlamakta güçlük çekiyorum. Her şeyden önce Suriye topraklarına giren her bir silah, ya rejim yanlısı veya rejim karşıtı birini öldürmek için kullanılacaktır. Yani şimdi çıkıp “Biz bu silahları muhaliflere karşı kullanılması için göndermiyoruz. Onlarla sadece rejim yanlıları öldürülecektir. Onun için endişe etmeye yer yoktur” diyebilir miyiz? Siyasi ahlak açısından böyle bir görüşü savunabilir miyiz? İkincisi güvenlik kuvvetleri, muhaliflerin eline silah geçti diye daha mı az insan öldüreceklerdir, yoksa silahlı muhalifler karşısında daha fazla tehlikeye maruz olacakları için daha fazla rejim muhalifi öldürmeye mi yöneleceklerdir? Muhaliflere silah temin ederken bu mantığın sorgulanmış olduğundan emin değilim. vermeyi anlamıyorum’ Bu kavram Türk dış politikasının ayrılmaz parçası haline gelmiş bir kavram değildir. Sayın Başbakan’a yakın bir danışmanın şahsi düşüncesidir. Sayın Kalın Türkiye’nin, dış politikada yalnızlığı tercih etmesi gerektiğini söylemiyor. Başkaları yanlış yaparken Türkiye doğru iş yaptığı için yalnız kalmışsa bunun değerli bir yalnızlık olduğunu söylüyor. Sayın Kalın’ın bu sözlerinden bağımsız olarak iki şeyi birbirinden ayırmamız lazım: Doğru olanı yaptığınız için yalnız kalmak bir şeydir, yanlış iş yaptığınız için yalnız kalmanız başka şeydir. Eğitim Reformu Girişimi (ERG), her yıl hazırladığı Eğitim İzleme Raporları’nın altıncısını tamamladı. Rapora göre, Türkiye’de eğitimde birçok alanda aynı anda ve hızla büyük bir değişim yaşandı ancak bütüncül bir eğitim stratejisi yok ve kararlar, veri temelli ve katılımcı süreçlerde alınmıyor, uygulamada yaşanan aksaklıklar nedeniyle eğitimde kalite ve eşitlik alanlarında ilerleme de sağlanamıyor. ERG Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, basın toplantısında yaptığı konuşmada, “ERG, bu raporlarla Türkiye’de sık sık değişen eğitim politikalarının ortaya çıkardığı soruları cevaplamaya çalışmak ve daha verimli tartışmalara destek olmak amacıyla eğitimle ilgili analitik ve bütüncül değerlendirmeler sunmaya özen gösteriyor” dedi. Türkiye’de okullar arasındaki kalite eşitsizliğinin giderek daha çok göze çarptığına dikkat çeken Terzioğlu, “Uluslararası yarışmalarda bir grup okul AB ülkelerindeki önde gelen okullarla eşit düzeyde, bir grup okul çok gerilerde. Çift hörgüçlü bir deve gibi ve hörgüçler arasındaki mesafe giderek büyüyor” diye konuştu. ERG Koordinatörü Batuhan Aydagül de, erişime verilen önemin başta öğretmen politikaları ve erken çocukluk eğitimi konularında olmak üzere kalite konusuna da verilmesi gerektiğini belirtti. Aydagül, “Yapısal değişiklikler ülkede eğitim gündemini ve MEB’i meşgul ederken, önceki yıllarda planlanmış olan ve eğitimde kaliteyi artırmaya yönelik önemli projeler yavaşladı. Bu girişimlerde yaşanan gecikmeler öğrencilerin aleyhine olmaktadır” dedi. Eğitim İzleme Raporu 2012’nin koordinasyonunu yürüten ERG Politika Analisti Işıl Oral, rapordaki bazı bulguları şöyle sıraladı: l Reel kamu eğitim harcamalarının artış eğilimi sürüyor ancak yeterli değil. l 20122013 eğitimöğretim yılında 2007 doğumlu olup “4+4+4” düzenlemesine göre okulöncesi çağda sayılan öğrencilerin yüzde 48’i okulöncesi eğitime kaydolurken, yüzde 14’ü ise velisinin isteğiyle ilköğretime başladı. Geriye kalan ve okullulaşmayan yüzde 38’lik kesim ise 9 Eylül 2013 Pazartesi herhangi bir okulöncesi eğitim almadan ilkokula başladı. l Ortaöğretimin “4+4+4” düzenlemesi ile zorunlu eğitim kapsamına alınmış olması ilk yılda okullulaşmayı kayda değer oranda tetiklememiş görünüyor. l Ortaöğretime katılım illere ve cinsiyete göre kayda değer oranda farklılaşıyor. 20122013 eğitimöğretim yılında en düşük okullulaşma oranları Ağrı, Bitlis, Muş, Şanlıurfa ve Van gibi Doğu illerinde. Ortaöğretim çağındaki cinsiyete göre dağılım iller arasında farklılaşıyor... Örneğin, en düşük okullulaşma oranının görüldüğü Ağrı’da kız çocuklarının yüzde 30.59’u, erkek çocuklarının ise yüzde 39.91’i okullulaşmış. l Ortaöğretimde net okullulaşma oranı yüzde 70.06. Yoksulluk, okula devamsızlığın en önemli nedeni. Zorunlu ama gitmiyorlar! Boşluğu Rusya ve İran doldurdu Hükümet çevrelerinin savunması “Esad’ın katliamlarına sessiz mi kalmalıydık” şeklinde... Katliama bizim de karşı çıkmamız gerekir. Ama bunu yapmak için Suriye rejimi ile aramızdaki tüm köprüleri atarak rejimle kavgalı hale gelmemiz şart değildi. Hem Suriye rejimi ile ilişkilerimizi sürdürüp hem de ona yanlış iş yapmakta olduğunu anlatmaya çalışmamız gerekirdi. Adına diplomasi denilen ince sanat işte böyle zamanlarda gereklidir. Dışişleri Bakanı Kerry, ABD’nin Suriye’ye saldırmasının konuşulduğu şu günlerde Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’le telefonda konuştuğunu söylüyor. Türkiye’nin de bunu yapabilecek konumda kalması gerekirdi. Türkiye, izlediği politika nedeniyle bu imkânı kaybettiği için o boşluğu şimdi İran ve Rusya dolduruyor. Artık operasyon konuşulmuyor Arka planda ne olursa olsun şu anda artık ABD’nin askeri harekâtı ne zaman gerçekleştireceği konuşulmuyor. Başkan Obama vaktiyle ortaya koyduğu kırmızı çizgiler nedeniyle taahhütleri ile savaş karşıtı vicdanı arasında sıkışıp kalmıştı. Bu gelişme şimdi onurlu bir çıkış yolu sunuyor. ABD’nin bu yolu göz ardı edeceğini sanmıyorum. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye’nin bu öneriye sıcak bakmasının bir oyalama taktiği olduğunu söyledi. Hükümet ne yapmalı? Suriye’nin bunu oyalama vesilesi olarak kullanmak için elinden gelen her türlü çabayı göstereceğinden tereddüt etmem. Bu nedenle Sayın Davutoğlu’nun endişelerine katılıyorum. Ancak “Bu nedenle bu önerinin üzerine gidilmemelidir, öneri ceffel kalem (düşünmeksizin, birden) reddedilmelidir” de denilmemelidir. Bir fırsat penceresi açılmıştır. Suriye’de akan kanın durdurulması için altını çevirmediğimiz taş kalmamalıdır. İngiltere Başbakanı Cameron da, Başkan Obama da öneriye tamamen kapıları kapatmadı. Zannımca uluslararası camia da açılan bu fırsat penceresinin değerlendirilmesini destekleyecektir. Türkiye, önerinin tartışılmadan reddi yönünde bir politika benimserse bu tutumunda yalnız kalabilir. Ankara’nın Suriye politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriye politikamız ile ilgili düşüncelerimi ilgililere vaktiyle aktarmış olduğum için burada tekrar etmekte bir beis görmüyorum. Öncelikle ben Suriye krizinde Türkiye’nin ulusal çıkarlarına doğrudan yönelmiş bir tehdit görmüyorum. İkincisi Rusya’nın ve İran’ın, evrensel değerler uğruna Suriye’deki ulusal çıkarlarını korumaktan vazgeçeceklerini beklememiz gerçekçi değildir. Üçüncüsü Türkiye bundan bir süre önce ekonomik kalkınma konusunda çok güzel bir rüzgâr yakalamıştı. Bu rüzgârı en iyi Bugünkü Türkiye aynı noktada değil Siz yalnız olduğumuzu düşünüyor musunuz? Bundan 56 yıl önce kendisini Türkiye ile aynı teknede sayan birçok ülke artık aynı teknede olduğumuz kanaatinde değil. Türkiye o tarihte “zamanın ruhunu” yakalamış, güzel bir rüzgârı arkasına almış bir ülke idi. Bugünkü Türkiye aynı noktada değil. Bunun tek nedeni Türkiye’nin izlediği politika değil. Uluslararası konjonktürdeki gelişmeler ve birçok ülkenin Türkiye’yi yaya bırakması da bunda rol oynamıştır. Batılı ülkeler Suriye’de El Kaide bağlantılı örgütlerin güç kazanması üzerine frene bastılar ve bir bakıma Türkiye’yi ofsayta düşürdüler. Suriye’de birlikte hareket ettiğimiz Körfez ülkeleri Mısır’da darbe rejimini desteklemek suretiyle Türkiye’den farklı bir konumda yer aldılar. Obama, Esad rejimini düşürmeyi hedeflemediğini söylemek suretiyle Türkiye ile bire bir uyuşmayan bir politika benimsediğini ortaya koyuyor. Bütün bunlarda sorumluluğu Türkiye’de aramak yanlış olur. Ama sonuç şu ki Türkiye, dış politikasında şimdi eskiye nazaran daha yalnız. Bu durum, yabancı liderlerin Türk liderlerle görüşmek için eskiden olduğu kadar iştiyak göstermemelerine de yansıyor. Burada şunu da unutmamak gerekir: Türkiye’nin her konuda her ülke ile aynı fikirde olması beklenemez. Ülkelerin uluslararası konulardaki değerlendirmeleri arasında her zaman farklar olur. Bunu yadırgamamak gerekir. Ancak, öteki ülkelerle ortak çıkarlarınızı belirleyip ne kadar çok konuda o ülkelerle birlikte hareket ederseniz, dış politikada o kadar başarılı olursunuz. Hükümet fırsatı tepmemeli Tüm yumurtlar aynı sepete konmaz Türkiye’nin “Esad gitsin” politikası doğru muydu? Esad’ın gitmesini temenni etmek doğrudur. Ancak gideceği kesin olmadan tüm yumurtalarınızı onun kısa zaman içinde gidici olduğunu var sayan sepetin içine koymak ihtiyatsızlık olur. Ancak “Esad gitsin” politikasına biraz daha açıklık getirmek gerekiyor. Eğer Esad’la birlikte ve “Baas rejimi de gitsin diyorsak”, Suriye toplumunda Baas rejiminin ifa ettiği çok önemli işlevler var. O işlevleri yapacak bir yapı oluşturulmadan “Baas dağıtılsın” diyorsak Suriye’de çok önemli bir boşluk doğar. ABD, Turkiye’nin ısrarlı tavsiyelerine rağmen Irak’taki Baas yapısını dağıttı ve onun yerine bir yapı koyamadığı için Irak bundan çok zarar gördü. Suriye’de de yerine gelecek yapı oluşturulmadan Baas dağıtılırsa, o boşluğu kimin dolduracağı da kolay kolay belli olmaz. Öyle değil de “Esad gitsin ama Baas rejimi kalsın” diyorsak Türkiye için başka bir ikilem ortaya çıkacaktır. Çünkü Beşşar Esad Türkiye’ye, en başından beri, etrafındaki Baba Esad’dan kalan Baasçı çıkar çevrelerinden daha yakındı. Şimdi “Esad gitsin Baasçılar kalsın” dersek “Türkiye’ye, nispeten daha mülayim yaklaşan şahıs gitsin, Türkiye ile daha gerginlik yanlısı olan Baasçılar kalsın” demiş duruma düşeriz. Bu politika belirlenirken, karar vericilerimizin bu nüansı göz ardı etmediklerini umuyorum. Türkiye yalnız kalabilir AKP’li arkadaşlar beni onaylıyor Dış politikaya yönelik eleştirilerinize AKP içindeki arkadaşlarınızdan nasıl tepki geliyor? Çok şükür Türkiye bugün Sovyetler zamanındaki Rusya gibi değil. Yani Komünist Partisi Birinci Sekreteri ne derse herkesten onu onaylaması beklenmiyor. Ayrıca Sayın Başbakanımız AKP’nin daima ortak akılla hareket eden bir parti olduğunu söylüyor. Ben de bu ortak akla Oxford Üniversitesi’nde bulunduğum yerden katkıda bulunmaya çalışıyorum. Partili arkadaşlarımdan olumsuz tepki gelmesi şöyle dursun, özel görüşmelerimizde söylediklerimi onaylayan çok sayıda partili arkadaşım var. Hükümet çevrelerince gündeme sürülen “değerli yalnızlık” fikrini siz nasıl buluyorsunuz? Okul servislerinde yeni uygulama Suriye’den bize tehdit yoktu İstanbul Haber Servisi İstanbul’da okul servis ücretlerine yüzde 5 oranında zam yapıldı. 01 kilometre olan en düşük mesafe 140 lira olacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) okul servis taşımacılığında, serbest piyasa uygulamasına geçildiğini, servis taşıma ücretlerinde pazarlık yapılabileceğini belirtirken İstanbul Taşımacılar Birliği Başkanı Hakan Orduhan, kararın kaos yaratacağını ileri sürdü. Orduhan, “Önüne gelen servisçi okul önlerinde öğrenci kapmaya çalışacak. Bundan 10 yıl önce bu durum nedeniyle cinayetler oldu. Bu durumun sorunlara yol açacağını belirtmemize karşın bundan geri dönülmedi. Her şeyden önce denetim ortadan kalkacak. Muhatap kim belli değil” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle