26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 AĞUSTOS 2013 PAZAR CUMHURİYET KÜLTÜR [email protected] 17 ‘Arabistan’a neyi satıyorsunuz?’ gücü daha fazla, hakları daha geniş. rinin altını çizerek birliğin içinde taOyuncuların, yapımcıların meslek birnımlanmalarını istedik. Ercan Kesal, rol aldığı “Sen Aylikleri vardı, ancak senaristlerin yoktu. ‘Senaristlere haksızlık dınlatırsın Geceyi” ve “Yozgat BluŞimdi bu kurulmuş oldu. yapılıyor’ es” filmlerinin festival yolculukla Senaristlerin mesleki sorunları, hem de temmuz ayında yayımları neler? Peki SENARİSTBİR neler yanan “Peri Gazozu” kitabıyla gündemSenaristlerin en büyük sıkıntısı üret pacak? de. Ancak biz onunla “Diyalog ve Setikleri eserin niteliğinin tartışmalı olÖncelikle sinema ve dizi alanında, naryo Yazarları, Sinema Eseri Saması. Yurtdışında daha farklı değerdiğer hak sahipleri arasında kendi yehipleri Meslek Birliği”nden (SElendiriliyor, ancak Türkiye’de senaryo rini netleştirecek. Bu üretimin kendi NARİSTBİR) söz etmek için buluş“elle tutulur” bir eser gibi görülmeiçinde hak sahipliği ve hakların paylatuk. “3 Maymun” ve “Bir Zamanlar diği için tartışmalar yaşanıyor. Bu da şılmasıyla ilgili bir mesele var. Henüz Anadolu’da” filmlerinin senaryo ekiberaberinde telif hak ları, kazanılülkemizde oturmamış bir konu. Eserbinde yer alan ve birliğin geçen günmış hakların devri kolerin DVD, VCD, televizyon göstelerde yapılan ilk kongresinde başkan nularında birçok sorurimleri gibi kalıcı haku “Bir sena yardımcılığı görevini üstlenen Kesal, na neden oluyor. ları bir sözleşmeyle yayazıyorsunuz ryo bundan böyle senaristlerin hakları için Adındaki ‘diyapımcıya devrediliyor. , yapımcıya uğraş verecek. log yazarları’ vurBir şey yazıyorsunuz, tek bir sözleşm e y gusu da önemli. yapımcıya tek bir ödele tü m haklarını dev Dizi yazarlarının da birliği Birliğin içindeki rediyorsunuz me karşılığında tüm hakve sonra san Senaryo Yazarları Derneği varsenarist arkadaşlalarını devrediyorsunuz ve sizin olmakta ki o eser dı, meslek birliği neden kuruldu? rın yüzde doksanı sonra sanki o eser sizin oln Dernek çalışmalarına devam ediyor. dizilerde çalışıyor, maktan çıkıyor. Bu hakhaksızlık. Me çıkıyor. Bu se la Zaten birlik de onun içindeki kişilerce b oradan para kazasızlık. Mesela bir dizi filmi ir d iz i filmi Arabista kuruldu, derneğin başkanı İlker Banıyor çünkü uzun Arabistan’a sattık diye sen ’a sa ttık diye seviniyo rış şimdi birliğin başkanlığını yapıyor. metraj filmlerde viniyorlar ama neyi satıyorrlar ama ney i satıyorsun? S Derneklerin faaliyet alanı daha kısıtçalışma imkânı sun? Senarist için bir karşıe lı. Meslek birliği, meslek odaları gibi az. Bunun için lığı yok. Bunun önünün alınbir karşılığı y narist için o kamu faaliyeti yürütebiliyor, yaptırım onların, emekleması lazım. önünün alınm k. Bunun ası lazım.” Sizin senaryolarınız için de durum benzer mi? Aynı şeyler benim için de söz konusu. Benim ya da bir başkasının senaristliğini yaptığı filmler, örneğin yurtdışında özel internet sitelerinde indirilebiliyor, böyle dolaşımları Yeni bir senaryo var mı tezgâhta? var. Ama bunların bize bir geri dönüşü “Yozgat Blues” filminde oynadığım Mahmut Fazıl Coşkun ile yeyok. Tabii bu küçük bir örnek. Yüzlerni bir senaryo üzerinde çalışıyoruz. Bir de bitirmek üzere olduğum bece dizi yazmış arkadaşım var. Her hafnim bir senaryom var. ta çalışıyorlar, dizilere metin üretiyor Kimin yöneteceği belli mi onları? lar, üzerlerinden bir eser oluşturuyor Bunlar ucu açık konular. Sürekli evrilen bir şey bu süreç. Mahmut, ve aynı sorunu yaşıyorlar. birlikte yazdığımız filmi zaten içinde olduğu bir yapım şirketi var uy Senaryolar yurtdışında kitap gun bulursa kendisi çekecek. olarak yayımlanıyor. Bizde de Diğerini ise kendim çekmek istiyorum. örnekleri var. “3 Maymun”un Yönetmenliğe mi yönelmek istiyorsunuz? senaryosu da kitap olarak yaBen sektöre senarist olarak girdim. Sonra oyunculuğum fark edilyımlandı sanırım. Orada telif di ve takdir edildi. Çünkü o daha hızlı parlıyor, ışıklar hemen üzerinize süreci nasıl işliyor? çevriliyor. Şimdi zaten bir süre oyuncuğa ara vermeyi düşünüyorum. Evet basıldı. Ama hazırlanma süBenim sinemaya giriş amacım tabii ki yönetmen olmaktı. Şunu reci ile ilgili bir bilgim olmadı. Zagördüm, önce inanacağım, hiç kuşku duymayacağım bir hikâyem ve ten kitap senaryo kitabının ötesinde bunu nasıl çekeceğimle ilgili bir birikimim olmalı. “3 Maymun”dan bu bir çalışma olarak çıkarılmış. Basınyana kameranın önünü ve arkasını, tüm süreçlerini yaşıyorum ve artık da filmle ilgili çıkan haberlerin, söylebu birikimi, özgüveni hissediyorum. nenlerin ve senaryonun de içinde yer aldığı bir kitap. ASLI ULUŞAHİN TOLGA ÖRNEK’TEN YENİ FİLM ‘Bizim Hikâyemiz’ Yönetmenliğini ve senaristliğini Tolga Örnek’in yaptığı “Bizim Hikâyemiz” filminin çekimleri başladı. Başrollerini Timuçin Esen, Selma Ergeç ve Nevra Serezli’nin paylaştığı film, 7 yıllık evliliklerinde çocuk sahibi olmak isteyen çiftin başından geçen komik ve duygusal hikâyeleri anlatıyor. Tolga Örnek, daha önce de aralarında “Devrim Arabaları”, “Kaybedenler Kulübü” ve “Labirent”in de bulunduğu pek çok filmi yönetmişti. “Bizim Hikâyemiz” filmi aralık ayında gösterime girecek. Sıra yönetmenlikte... Filmin başrollerini Timuçin Esen ile Selma Ergeç paylaşıyor. Fotoğraf: VEDAT ARIK Senaryo yazarı ve sinema oyuncusu Ercan Kesal senaristlerin mesleki sorunlarını anlattı Adı: Direniş… “Benim şiirim çılgınlıktır, meleksel çılgınlık! Tamam mı? Benim şiirimin, kimin kime ateş etmesi gerektiği konusundaki materyalist önerilerle hiçbir ilgisi yoktur. Birey, düş gücünün gizleri… Bir başka deyişle, koşullara sığmayan can, Böylesi bilinçlikler için satılığa çıkarılmamıştır. Evren yepyeni bir çiçektir. Ve Amerika bir gün keşfedilecektir.” Sahnede iki kişiydiler. Biri kadın. Sözcükleri o fırlatıyordu yüzümüze. Öteki erkek. Piyanosunu kucaklamış, notalar aracılığıyla sözleri sese dönüştürüyordu. İkisi de belli bir yaşın üzerindeydiler. Ağarmış saçlarına karşın yürekleri genç… Onlar Patti Smith ve Philip Glass. Sahnede, dev ekranda, görüntüsüyle, fotoğraflarıyla, günlükleriyle, kendi gibi öfkeli el yazısıyla bir üçüncü kişi daha vardı. Amerikalı protest şairi Allen Ginsberg (19261997). Üçü yakın dosttular. Ve 60’ların sonundan başlayarak dünya gençliği, savaşlara, haksızlıklara, sömürüye karşı, onların şiirleri, onların şarkıları peşine takılıyordu. Elbet Türkiye gençliği de bundan payını alıyordu. Uluslararası Edinburgh Festivali’nde 3 bin kişilik dev bir tiyatro salonunda tek boş yer yok. Sadece nostaljik bir takılma değil şimdi, şu anda, burada bu tiyatroda olmak… Aynı zamanda her daim diri tutulan öfkenin, hasretin, özlemin, ideallerin peşinde de bir yolculuğa çıkmak… Hâlâ, “daha güzel, daha eşit, daha adil bir dünya mümkün”e inanmak, inanabilmek… Patti Smith buğulu sesiyle hem kendi yazdığı hem Allen Ginsberg’in şiirlerini söylüyor. Patti Smith ve Philip Glass. Ben onu ilk dinlediğimde 20’li yaşlardaydı. Şimdi 66. En doğal halinde, sahne eviymiş gibi rahat. Gülümseyen, kucaklayan, sarmalayan tavrının gerisinde müthiş bir derinliği var. Hele Ginsberg şiirlerini söylediğinde öyle bir yoğunlaşıyor ki insanın tüyleri ürperiyor. Gücü, sıradanlığında… Türkiye’de Allen Ginsberg’in “Amerika” adlı kitabı yetmişli yıllarda Ada Yayınları’nca yayınlandı. İlklerden biriydi. Lawrence Ferlingetti’nin “New York” şiirleriyle birlikte… Zaten “Politikacılar için” diye not düştüğü yukarıdaki dizeler de bu kitaptan. (Türkçesi: Orhan Duru Ferit Edgü.) Ginsberg, “Beat kuşağı”nın en önde gelen temsilcisi.(Lack Kerouac, William S. Burroughs ve Ferlingetti’yla birlikte). Uyuşturucuya bulanmış sözcükleri… Cinselliği ve eşcinselliği yüceltirken attığı çığlıklar… Savaş tacirlerine, insan tacirlerine, duygu tacirlerine duyduğu öfke… Yalnızlığa sarılışı… Dostlarına bağımlılığı... Kutsal olanı lanetleyip kutsal olmayanı kutsayışı… Materyalizm dümanlığı… Tümü gelip sahneye yerleşti. Philip Glass’ın tekrarlardan ve tek düze akortlardan oluşan besteleri, Ginsberg’in fırtınalar yaratan, mitralyöz gibi patlayan, kıvılcım, ateş ve sperm saçan, bugün bile şaşırtan metaforlarıyla akıl almaz bir biçimde uyumluydu. Patti Smith sesiyle, Philip Glass piyanosuyla, sadece şair dostlarının değil, 70’lerin dünya gençliğinin ideallerini, düşlerini ve şiirini yeniden yarattılar. O günlerin gençliği de tıpkı bugünkü gençlik gibi özgür yaşamaya tutkuluydu… Edinburgh Festivali’nde bu gösterinin adı “Şair konuşuyor The Poet Speaks” diye konmuştu. Bütün gece ülkemdeki Gezi Parklarını, her yaştan gençleri düşünerek, onların düşlerini, ideallerini, hasretlerini ve daha güzel, daha adil, daha özgür bir dünya umudunu içimde büyüterek izledim konseri. Adını da “Direniş” koydum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle