14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR KISA FİLMCİLER ÖDENMEYEN ÜCRETLERİNİ İSTİYOR 17 Altın Koza’ya boykot Kültür Servisi Bu yıl 20.’si düzenlenecek olan Adana Altın Koza Film Festivali’ne kısa filmcilerden itiraz geldi. Aralarında Yıldıray Yıldırım, Ceyhan Hansu, Ömer Günüvar, Emre Karadaş, Nazire Taş, Sedat Azazi, Bilal Çakay, Ömer Çakan, Türker Söğütlüler, Abdullah Akçay, Uğur Egemen İres, Şükrü Özçelik, Mehmet Ali Baran, Melih Mert Baykal, Engin Kılıçatan, Emrah Çam, Merve Hürriyet, Veysel Akşahin, Hasan Basri Özdemir, Sholeh Atashzad, Metin Akdemir, Nazlı Deniz, Savaş Hamarat, Mehmet Demirli, Bahadır Birgül, Burak Varlık, Kadir Ölmez, Koray Kaya, Ekrem Doydu, Halil Aygün, Musa Ak, Hakan Serttaş, Serhat Danistekin, Sencer Bulut, Nergiz Karadaş, Medya İzgi, Lütfican Umut, Halit Kayacan, Sema Durmuş, Hüseyin Kuzu, Berat Küçükosman, Veysel Cihan Hızar, Çetin Baskın, Agit Duman, Hande Zerkin, Ahmet Akdeniz, Onur Uzun, Ayvalık Uluslararası Film Festivali, Pirana Prodüksiyon, Anadolu Sinemacılar Derneği gibi kişi ve kuruluşların imu Kısa film zaladığı basın açıklamasında, fesyönetmenleri, gösterim tivalin amacına ters düşecek şekilbedelleri ve akçe de hareket ettiği vurgulandı. Geçen yıl düzenlenen festival kapsaödüllerinin ödenmediği mında ön elemeyi geçip finale kagerekçesiyle sinema lan kısa filmlerin yatırılması gereemekçilerini Altın ken “gösterim bedelleri” ve ödül Koza’yı protesto alan filmlerin yönetmenlerine ödenecek olan “akçe ödülleri”nin etmeye çağırdı. Altın festival tarihinin üzerinden 10 ay, Koza yönetimi ise yasal sürenin son tarihinin üzeyaptığı açıklamada, rinden ise 7 ay geçmesine rağmen ekonomik koşullardan hâlâ ödenmediği belirtildi. Bu yıl kaynaklanan ise kısa filmcilerin filmlerinin festivalde gösterilmesi karşılığında nedenlerle telif ve ödenen gösterim ücretinin tamaödül ödemelerinin men kaldırıldığı ifade edildi. Açıkgeciktiğini belirterek lama şöyle devam ediyor: haklı eleştirileri dikkate “Festival yönetimi durumla ilgili herhangi bir açıklama yapaldıklarını ifade etti. madığı gibi, gösterim bedelini ve akçe ödüllerini talep etmek üzere festival ofisini arayan kısa filmci arkadaşlarımızı, önceleri sürekli ötelenen tarihler vererek geçiştirmiş, daha sonra zaman zaman hakaret içeren konuşmalarla birlikte, telefonda bekletme, yüzüne telefon kapatma gibi tutumlar sergilemiştir. Bizler, bu açıklamanın ardından taleplerimiz yerine getirilene kadar, tüm kısa filmci dostlarımızı, akademisyenleri, oyuncuları, yönetmenleri, kısacası tüm sinema emekçilerini ve sinemaya gönül vermiş herkesi 20. Altın Koza Film Festivali’ni protesto etmeye çağırıyoruz.” Altın Koza yönetiminin yaptığı açıklamada ise “Kültür sanat etkinliklerine finansal destek bulabilmenin gittikçe zorlaştığı ekonomik koşullardan kaynaklanan nedenlerle telif ve ödül ödemelerinde uzayan gecikmeler yaşanmıştır. Konuyla ilgili iletişim süreçlerinde de münferit olaylar yaşandığı, bu vesileyle festival yönetimi tarafından öğrenilmiştir. Gecikmelerden ve yaşananlardan dolayı özürlerimizi ve ilgililerin haklı eleştirilerini dikkate aldığımızı bildiririz. Bu yıl için halihazırda yayımlanmış yönetmeliğimizde gösterim bedeli ödemesine ilişkin maddenin de yeniden uygulanacağını ilgililere duyururuz” denildi. İstanbul Caz Festivali’ne son noktayı John Legend koydu Akdeniz’den Akdeniz’e Sete, güney Fransa’da küçük bir sahil şehri. 43 bin nüfusu var. İlginç bir coğrafi yapısı var. Karaya bağlı bir ada gibi, çevresi Akdeniz ve kanallarla çevrili. Sete’liler şehirlerini Venedik’e benzetiyorlar ama bana Cunda Adası’nı çağrıştırdı. Yeşille iç içeliği ile Büyükada’ya da benzetebiliriz. Kısaca güzel bir tatil beldesi. Temmuz, ağustos aylarında turist akınına uğruyor. Şiirseverler için Sete Paul Valery’nin doğum yeri olmasıyla önemli. Valery çocukluk çağlarını Sete’de geçirmiş. Mezarı da Sete’de. Mezarlığın arkasındaki empresyonizm ağırlıklı koleksiyonu ile dikkati çeken müzeye de Paul Valery’nin adı verilmiş. Müzede bir salon Valery’ye ayrılmış. Sete’de birçok kurumda adı yaşatılıyor. Lisesi de kırtasiyecisi de Valery’nin adını gururla taşıyor. Sete sadece doğal güzellikleriyle değil sanat etkinlikleriyle de turist çekiyor. Her yıl 10 sanat festivali yapılıyor. En önemlilerinden biri de “Voix Vives Akdeniz’den Akdeniz’e Şiir Festivali.” Şehirde dört de sanat müzesi var. 1927 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen festivale 39 ülkeden 100 şair, 50 müzisyen ve sanatçı katıldı. Her gün sabah dokuzdan gece bire kadar şiir okundu. Parkta, çadırda, sandalda, yelkenlide, limanda, kilise avlusunda, gizli bahçelerde, sokak ortasında şiir okundu. Şiir için sokaklar kapatılmış, sokaklara konuk şairlerden dizelerin yazılı olduğu pankartlar asılmıştı. Festivalin simgesi şezlong. Şezlongda hatta hamakta yatarak şiir dinlemek mümkün. 10 gün boyunca 38 ayrı mekânda her gün 72 etkinlik gerçekleştirildi. Her etkinlik izleyici buldu. Çevre illere tatile gelen turistlerin de festivali izlediği belirtiliyor. Akdeniz’in her ülkesinden şiirle müziği buluşturan önemli şarkıcı ve gruplar konser veriyor. Şairlerle müzisyenler birlikte sahne alıyor. Festival Maithe VallesBled yönetiminde tamamı kadınlardan oluşan bir kadro ile gerçekleştiriliyor. Ünlü şair Salah Stetie’nin başkanlık ettiği uluslararası koordinasyon komitesinde de Türkiye’yi Özdemir İnce temsil ediyor. Her yıl Türkiye’den en az iki şair festivale davet ediliyor. Bu yıl ben ve Müesser Yeniay davetliydik. Ama Türkiye’den sesler bizden ibaret değildi. Öğle sıcağında kilise avlusunda Türk şiirini anlatırken arkamızdan güzel ve tanıdık melodiler yükseliyordu. Alt sokakta büyük saz üstadı merhum Talip Özkan’ın öğrencisi Maksoud (Max) Greze saz çalıyordu. Gece yarısı şiir okumama da ud sanatçısı Muhammed Zeftari Türk müziğinden şarkılarla eşlik etti. Duyma ve işitme engelliler için şiirlerimin çevirilerinin okunduğu etkinlikte şair ve sahne sanatçısı Levent Beşkardeş’le tanıştık. Kendisi de engelli olan Beşkardeş işaret diliyle şiirler yazıyor, işaret diline şiirler çeviriyor. Festival kapsamında Fransa’nın önemli şiir yayıncılarının katıldığı bir şiir kitapları fuarı da düzenleniyor. Festival vesilesiyle beş şairin, Jorge Boccenera, Rola Hasan, Noni Benagas, Hadzem Hajdarevic ve benim kitaplarımız Al Manar Yayınevi’nden çıktı. Festivalin ana destekçisi belediye. AB, Fransız Kültür Bakanlığı ve birçok kurum ama en önemlisi şehir halkı destek veriyor. Maithe VallesBled şiiri, festivali tüm Akdeniz’e yayma amacında. El Cedide’de, Cenova’da ve Toledo’da festivalin kardeşleri yapılıyor. Türkiye’de de bir “Akdeniz’den Akdeniz’e Şiir Festivali” yapılabileceğini söylüyor. Festivali en çok Ayvalık’a yakıştırıyorum. Giysinin içindeki adam... yemesek de, arkasındaki orkestrada çok sağlam bir grup soundu var. The Doors’un özellikle soPaçaları buruşmuş, diz yerleri öne fırlamış silolarıyla ünlü parçası “Light My Fire”ı (ne giyah kirli bir kot, aşağı sünmüş lacivert bir detar, ne klavye), tek bir solo olmaksızın söyleyip ri ceket ve içinde de alelade bir siyah tişört; hepgeçiyor. sinin altında da hiç de sahneye çıkmış bir yılSonra iki kavır daha geliyor peş peşe: Curdız gibi görünmeyen genç bir şarkıcı… Emektar tis Mayfield bestesi “Number One” ile Harold radyocu bir ağabeyimizin meşhur ettiği sıfatla Melvin’den “Wake Up Everybody”. tarif edecek olursak, çikolata renkli İngiliz şar35 yaşında ve mesleğinin zirvesinde biri olakıcı John Legend’ın İstanbul Caz Festivali’nin rak, azılı bir Stevie Wonder ve Michael JackCemil Topuzlu kapanış konserindeki görüntüson hayranı olduğu parçalarının düzenlemelerinsü bu. den fark ediliyor. Birkaç saniye bekleyin; John şarkı “I Can Change”i izleyicilesöylemeye başlayınca, insanın üzeri ayağa kaldırıp alkışlarla temrindeki elbisenin kıymetinin olmapo tutturarak söylerken, kapıu John şarkı dığını, önemli olanın içindeki adam nın önündeki köftecilerin yaydıolduğunu, hatta onun gerçek bir yılsöylemeye başlayınca, ğı koku, parçaya bir başka hava dız olduğunu hemen hissedeceksikatıyor. “Everybody Knows” insanın üzerindeki niz. için şarkının sonuna doğru bir elbisenin kıymeti Önce İstanbul diyor, ardında da tekmeyle devirdiği bir bar tabuolmadığı, önemli “Used to Love U”. Arkasında alresine tünüyor John. tı kişilik bir orkestra var; ikisi kıArdından da Simon & Garolanın içindeki sa saçlı, tabanca gibi iki kadın geri funkel ikilisinin başyapıtı geadam olduğu hemen vokalist, kalanı davul, bas, gitar ve liyor; “Bridge Over Troubled hissediliyor. Kaldı ki, keyboard karesi. Water”. “Made To Love”ı söylerken kıBitirmeye yakın “Green alkışlarla sahneye sa bir süre için piyanosunun başıLight” başlıyor ve John cemayeniden fırladığında, na geçiyor, “Tonight” bitmeden de ati yine ayağa kaldırıyor dar tişörtü de fora edip mekânın merdivenlerinden inenalanda, yeni bir el çırpma ve atletiyle kalıyor. ler çıkanlar, oturma yerlerinde kalan dans seansı için, birileri bunu son boşlukları dolduruyor. “Who kaçma fırsatı olarak değerlenDid That To You”yu dizleri üzedirirken. rine çökerek bitiriyor, “I’ve Been Alkışlar arasında terk ediyor Watching You”nun ardından ceketini çıkardısahneyi; aynı alkışlarla yeniden fırlıyor tek başığı gibi yere çalarak tekrar piyanosuna dönüyor na; tişört fora, adam atletiyle. Son iki parça “Orve Bruce Springsteen klasiği “Dancing In The dinary People” ve “Stay With You”. Dark”ı çok şık bir düzenlemeyle solo çalıp söy25 kısa şarkının 100 dakikaya sığdırıldığı konlüyor, üzerine vuran yeşil ışık huzmesinin içinserde, Bill Withers’ın Vietnam’da sağ elini kayden geçen dumanlar eşliğinde. beden bir asker için yazdığı “I Can’t Write Left Alkışlar ve çığlıklar arasında başlıyor “Save Handed”i söylemiyor John. Alicia Keys konseRoom”. Kalabalığın ruh halini avcunun içine alrinde bile yükselen “Her Yer Taksim, Her Yer mayı, sadece almayı değil, uzun süre orada isteDireniş” sloganı da çıkmıyor zaten seyirciden. diği sıcaklıkta tutmayı çok iyi biliyor John; alMeraklısı için tatmin edici bir konseri daha geçakgönüllü duruşu, sakin yapısı, ruha hitap eden ride bırakırken kapının önünde epey bir müzik sesi, mest edici şarkıları ve temiz piyanosu ile. kültürü yapmış köfteciler karşılıyor bizi: “Gel Tek tek enstrümanlar öne çıkmasa da, konabi gel, con lecınt da burdan yedi”... ser boyunca bir tane dahi çalgısal solo dinle([email protected]) MURAT BEŞER SABİTFİKİR, LGBTEDEBİYAT İLİŞKİSİNİ SORGULUYOR Gökkuşağı edebiyata yansıyor mu? Kültür Servisi Aylık edebiyat dergisi Sabitfikir, yeni sayısını LGBTedebiyat ilişkisine ayırdı. “Gökkuşağı Altındaki Edebiyat” başlığıyla yayımlanan sayının kapak yazısını Hande Öğüt yazdı. Yazıda Öğüt, bir yandan LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel, trans birey) hareketinin tarihçesini anlatırken bir yandan da LGBT bireylerin edebiyattaki yansımalarını inceliyor. Öğüt’e göre, lezbiyen karakterler hemen tüm kurmacalarda iki tip olarak beliriyor: “Hastalıklı lezbiyen ve kurban lezbiyen. Bu tasavvura göre hastalıklı olan erkeksi kadın, kurban ise yanlış bedene hapsolan kadındır.” Bu sayıda yer alan Hasan Cömert’in Aksu Bora’yla yaptığı söyleşi de “homofobi” kavramına odaklanıyor. Bora, bugünkü LGBT bireylerin daha şanslı olduğu iddiasında ama bu iyileşme “sınırlı” bir alanda kalıyor. Sinan Yusufoğlu ise “Heteroseksist ve ataerkil bir dilin içine sıkıştırılan LGBT bireyler, toplumsal alanda olduğu gibi sinema/televizyon dünyasında da yok sayılıyorlar” dediği yazısında, Perihan Mağden’den Kemal Tahir’e, E.M. Forster’dan Jean Genet’ye kadar uzanan bir izlek sunuyor. İstanbul Modern’de yeni etkinlikler Kültür Servisi YAP İstanbul Modern’in düzenlediği “Yeni Mimarlık Programı” dahilinde İstanbul Modern’in bahçesinde başlayan bir dizi ücretsiz etkinlik, ağustos ayında da devam edecek. Bu kapsamda performans sanatı ve toplumsal heykel kolektifi Silsila ve Jeffrey BaykalRollins, 4 Ağustos Pazar günü Flux başlıklı bir performans sergileyecek. Flux, “Göğe Bakma Durağı”nın bulunduğu rıhtım için yapılmış, mekâna özgü bir grup performansı. Akademisyen ve sanatçı Jeffrey BaykalRollins yönetimindeki iki bölümlük performansın koreografisi ise sanatçı Ernesto Pujol’a ait. VODAFONE İSTANBUL CALLING The XX Kültür Servisi Vodafone ana sponsorluğunda Pozitif Live tarafından düzenlenen Vodafone İstanbul Calling, The XX ve Placebo konserleriyle devam ediyor. 2009’da yayımladıkları “XX” albümündeki “Crystalised” parçasıyla başarı yakalayan ve Eylül 2012’de çıkardıkları “CoExist” isimli albümleriyle ününü pekiştiren İngiliz indie rock grubu The XX, 7 Ağustos akşamı Parkorman’da müzikseverlerle buluşacak. The XX’in ön grubu On Your Horizon olacak. 1994 yılında şarkıcıgitarist Brian Molko ve basçı Stefan Olsdal tarafından kurulan, daha sonra Steve Hewitt’in katılmasıyla yükselişe geçen İngiliz alternatif rock grubu Placebo da 16 Ağustos akşamı Parkorman’da hayranlarıyla buluşacak. Placebo öncesi, Yeni Zelandalı grup The Veils aynı sahnede yer alacak. Parkorman’da müzik zamanı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle