15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 2013 CUMARTESİ 14 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Askeri mahkemede yargılanarak ‘Nereden Buldun’ yasasından hüküm giyen İlhami Erdil’in eşi Füsun Erdil, İstinye Park’taki daire için servet ödedi n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY güvertede tsunamiye dönüşen dalgalara meydan okuyor. Birer birer ufuktaki düşleri yitiyor. Başkanlık düşünü bir türlü dolaba kaldırdığını itiraf edemiyor. Her dediğine hukuksal, siyasal nedenler uyduran, örneğin başbakan yardımcılarından Bekir Bozdağ ile AKP’yi, tabii parti patronunu korumayı gerçeklere yeğleyen bol çeneli parti sözcüsü Hüseyin Çelik bile... ....halkın patronlarını başkan görmeyi reddettiğini saptayan anketlerden, akil adamlar raporlarından sonra, RTE’nin başkanlığa ne kadar yakıştığını yinelemekten artık vazgeçti. H. Çelik, içeriden dışarıdan RTE’ye yönelik eleştiri dalgalarını göğüslemeye çalışıyor. Neymiş yani, Oscar ödüllü olmak; Times’ta yayımladıkları ilanda Başbakanımızı eleştiriden öteye suçlamaya varan ifadelerle karalamalara hak kazandırır mı, diyor. HHH İçeride dışarıda istemedikleri ölçüde eleştirildi mi, kaleme sarılan, sıfatı da Başbakan Danışmanı Prof. Akdoğan da aynı kafileye katıldı. Aydınlar ilanını hezeyan diye tanımladı. Sevgili başbakanını karalama kampanyasını, sanki 76 milyon birey topyekun RTE’yi sevmek zorunda imişçesine ifadelerle, ünlülerin yönetim tarzını diktatörlere benzettikleri saptamalara fena halde bozuldu. Ekranlarda ilanı imzalayanların Türk toplumundan nefret ettiklerini söyledi... Oysa, 500 dünyaca ünlü sanatçı, roman yazarı, yönetmen; zorba, polisiyle halkına saldırarak ölümlere yaralılara yol açan Gezi Parkı’na katılan milyonlarca insana uyguladığı orantısız şiddeti eleştiren, ülke yönetimini Hitlervari metot ve uygulamalara benzettiklerini vurgulayarak... ....RTE’nin gerçek yüzünü dünya kamuoyunun ilgi ve bilgisine sundular. HHH Şimdi AKP’nin RTE’yi savunmakla görevli sözcülerine sormak lazım: Uluslararası ünlü 500 sanatçının yazdıklarını, Çin’den Maçin’e dünyada milyarca insan mı duyar, inanır, sindirir yoksa... ...sizlerin iç kamuoyuna seslenen, medyanın tümünün korkudan yer veremediği bu ilandaki gerçekçi saptamalar mı; ne ki kendinizi, RTE’yi tatmin etmekten öteye geçemeyen aşağılayıcı açıklamalarınız mı ses getirir? Oysa, şöhret alanında Gandhi’nin yaşamını anlatan Oscarlı sanatçı Ben Kingsley ile Sean Penn gibi yıldızlar kadar bile dünyada ün sahibi değil RTE! Nerede kaldı: Ün açısından imza sahibi 500 sanatçı, roman yazarı, yönetmenle yarışabileceği? Güldürmeyin insanı! HHH ABD dahil, dünya demokrasileriyle etkili kamuoyunun RTE’yi gözden çıkardığının hâlâ farkında değil. Halkın ne dersem, ne yaparsam maşallah daha daha diyeceğine kendini inandırmış; oyları düşse de yine iktidar olacağına kaptırmış kendini... İçeride yiten itibarının dışarıda da artık değer taşımadığını kabul etmek istemiyor. Muhalefet, hele büyük Kürdistan hayali ile yaşayanlar hâlâ RTE’nin özgürlükleri yeni aşamaya taşıyacağı sanısıyla hükümetin hazırladığı demokratikleşme paketine umut bağladılar. İçeriğini Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç açıklayıverdi. Dağ fare doğurdu. BDP seçim barajının yüzde 7’ye, CHP yüzde 5’e inmesini bekleyedursunlar, baraj yüzde 10’daki sabit yerini koruyacak. Yırtın dur. Milletvekillerinin tahliyelerini sağlayacak düzenleme ile yasal toplumsal özgürlüklerin genişleme umudu da çöp sepetine!.. HHH “...Sende cevher var imiş herkes ne bilsin? / Kimler böyle züğürdün huzurunda eğilsin... (Namdar Rahmi Karatay)” 950 bin dolara ev aldılar BARKIN ŞIK ANKARA Haksız servet elde ettiği gerekçesiyle hüküm giyerek rütbeleri sökülen, bunun yanı sıra Alakent Sitesi’ndeki iki evine de el konulan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil’in eşi Füsun Erdil’in bir süre önce İstinye Park’ta 950 bin dolara 2+1 ev satın aldığı öğrenildi. 19992001 tarihleri arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan Erdil’in, yargılandığı dava 2006 yılında tamamlanmıştı. Erdil hakkında mahkumiyet kararı veren mahkeme, Erdil’i, kamuoyunda “Nereden Buldun Yasası” olarak da bilinen 3628 sayılı “Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele” yasası kapsamında cezalandırmıştı. Mahkeme, Erdil’in İstanbul Etiler’deki Alkent Sitesi’nde, biri eşi diğeri ise kızının üstüne kayıtlı iki apartman dairesinin haksız edinildiğine karar vermişti. Mahkeme, Erdil’in “Daireleri almam için amcam Muhterem Kolay yardım etti” savunmasını inandırıcı bulmamış, 2 yıl 6 ay hapis ve 50 TL para cezasına çarptırmıştı. Mahkeme, yasal zorunluluk nedeniyle Erdil’e verdiği hapis ve para cezasını erteleme yoluna gitmemişti. Mahkeme, Erdil’i ayrıca Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Tersanesi’ne boya alımıyla ilgili bir ihalede, “görevi kötüye kullandığı”na hükmetmişti. Mahkeme, Erdil’in haksız edindiği dava konusu dairelerin zor alımına karar verirken TSK ile de ilişiğini kesmişti. Mahkemeye rapor veren bilirkişi heyeti, Alakent’teki dairelerinin en ucuzunun 1 milyon dolar olduğunu ve burada bir daire alabilmek için Erdil’in bütün ömrü boyunca aldığı maaşları buraya ödemesi gerektiğini belirtmişti. Bütün bu yaşananlardan sonra, Erdil’in eşi Füsun Erdil’in İstinye Park’ta 950 bin dolara 2+1 ev satın aldığı öğrenildi. ‘Hamileler sokağa çıkmasın’ diyen İnançer’in ‘vukuatı’ bol Yazı devrimiyle ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TRT’de iftar saatinde canlı yayımlanan “Ramazan Sevinci” adlı programda “Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir” diyen ve “tasavvuf düşünürü” olarak sunulan avukat Ömer Tuğrul İnançer’in, “Devrim Yasaları”na da karşı olduğu ortaya çıktı. 1991 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nda çalıştığı da ortaya çıkan İnançer’in, geçen yıl Radikal gazetesinde yer alan söyleşisinde, Atatürk devrimlerine ilişkin sözleri de dikkat çekti. İnançer söyleşide, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkındaki Yasa’ya ilişkin şu görüşleri savunmuştu: “Hiçbir kanun, ne Hitler’i ne Mussolini’si, ne Stalin’i ‘Filancayı seveceksin, filancayı sevmeyeceksin’ diye kanun çıkaramamıştır. Olmaz öyle şey. Merasim yasaklanınca, yeni nesiller görmedikleri için bundan bihaber yetişti. Bunun aşikâr olmaması aynı zamanda sahtekârlarını türetiyor. Dergâhlar kapatılınca sahte mürşitler türer.” İnançer, aynı söyleşide Harf Devrimi ile ilgili olarak da “Yazı devrimi Türkiye’de çok ciddi bir mazi kopukluğu getirdi. Bir zamanlar bir elif harfi bile hapis cezası gerektiriyordu. 2 nesil kaybı oldu. Bizim zamanımızda özel öğrenenler dışında mektepte kimse öğrenemedi. Bilgi eksikliği verirsen sen idareci olarak istediğin gibi gemler, istediğin gibi yemlersin toplumu. Onun için yapıldı ama ‘Ecdâdımızın heybeti ma’rufi cihandır, fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır.’ Olmadı” görüşünü savunuyor. İnançer bir başka açıklamasında ise “tekke ve zaviyeleri” şöyle savunuyor: “Devlet Hz. Mevlana’nın tarikatının ayininin yapılmasına müsaade etmiştir. Diğer tarikatların ayinleri yasaktır. Onun için başka tarikat yok zannediliyor. Ama aralık ayında, siyasetçisiyle, gazetecisiyle, popüler simalarla herkes Konya’ya gittiği için Hz. Mevlana diğer turuku âliyeden daha önde zannediliyor. Ancak Batı’nın üç Müslüman simaya ayrı bir teveccühü var: Rabiatü’lAdeviyye, Muhyiddin İbni Arabî, Mevlana Muhammed Celaleddini Rumi.” 2 nesil kaybolmuş Kadınlar sokaklara döküldü TRT’de katıldığı iftar programında, hamile kadınların dışarıda gezmesini “terbiyesizlik” olarak değerlendiren Ömer Tuğrul İnançer İstanbul, Ankara ve İzmir’de protesto edildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri Kadıköy Boğa Heykeli önünde bir araya gelerek yürüyüş düzenledi. Slogan atan grup adına açıklama yapan platformun İstanbul Temsilcisi Fikriye Yılmaz yaptığı açıklamada, “Temmuz ayında kadın cinayetleri arttı. Polis Taksim’i halktan koruyacağına kadınları korusun” dedi. Halkevci kadınlar da Tepebaşı’ndaki TRT binası önünde Ömer Tuğrul İnançer ve ona destek olan program sunucusu Bekir Develi’yi protesto etti. “Sokakları, meydanları terk etmiyoruz. Ömer Tuğrul İnançer özür dile”, “Hamileliği sizden öğrenecek değiliz” ve “Seni getiren leylek bile pişman” yazılı pankart ve dövizler taşıyan Halkevci kadınlar, “AKP elini bedenimden çek” sloganı attı. Basın açıklamasını okuyan Hande Yanar, AKP’nin gerici ve muhafazakâr düzenini kalıcı hale getirirken kadın düşmanlığından geri kalmadığını söyledi. İzmir’de ise Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi girişinde toplanan İzmir Kadın Platformu üyeleri, “Ikına ıkına kazanacağız”, “Elini, dilini bedenimden çek” pankartları açarak Kahramanlar’daki TRT binasına yürüdü. Burada açıklama yapan İzmir Kadın Platformu Sözcüsü Didem Tosun, İnançer’in haddini bilmesini, sözlerinden ötürü özür dilemesini istedi. (Fotoğraf: EMRE DÖKER) Son 7 yılda 37 bin yankesici yakalandı MAHMUT LICALI ANKARA İçişleri Bakanı Muammer Güler, son 5 yılda Türkiye genelinde 95 Atatürk büstüne saldırı olduğunu açıkladı. Güler’in verdiği bilgiye göre 20052012 yılları arasında yankesicilik ve dolandırıcılık suçlarını işleyen 37 bin 155 kişi yakalandı. Güler, milletvekillerinin işlenen bazı suç türlerine ilişkin soru önergelerine verdiği yanıtta Türkiye genelinde mala karşı işlenen yankesicilik, dolandırıcılık ile kaçakçılık suçlarına ilişkin bilgileri paylaştı. Güler, yankesicilik olaylarının önüne geçmek için uygulamalı tedbirlere ağırlık verildiğini belirtti. Güler, 20022013 yılları arasında kaçakçılık faaliyetlerinde kullanıldığı tespit edilen kargo firması ve çalışanlarının içerisinde yer aldığı toplam 1.240 olayın meydana geldiğini bildirdi. İçişleri Bakanı Güler, Türkiye genelinde heykel ve benzeri sanat eserleri ile Atatürk büstlerine yönelik gerçekleşen saldırılara ilişkin de bilgi verdi. Buna göre 20082013 yılları arasında Türkiye’de toplam 95 Atatürk büstüne zarar verildi. Ergenekon, bu sistemin en vahşi uygulandığı davalardan biri olarak tarihteki yerini şimdiden aldı. Klasik bir siyasi yargılamanın kendi içinde konu bütünlüğü vardır. Dava çok sanıklı olsa bile dosyadaki suçlamalar nettir. Delillerin böyle bir suçlamaya yetecek sağlamlıkta olup olmadığı tartışılır. Bir bakıma en önemli aşama budur. Ergenekon davasında yukarıdaki çerçeve yoktu. Dava genel olarak çerçevesizdi. Sadece sanıklar ve onlara istenen cezalar netti. 5 Ağustos’ta verilecek karar adil bir yargılamanın sonucunda oluşmadı. Çok duruşma yapılması adil yargılama yapıldığı anlamına gelmez. Davada sık sorulan sorulardan biri şuydu: Suçum ne? Zira pek çok sanık dosyayı inceledikten, iddianameleri okuduktan sonra, bu yığının içinde nelerin, hangi suçlara ait delil olduğunu göremiyordu. Karar aşamasında yanıt bekleyen bir başka önemli soru şu: Hangi hukukla yargılama yapılıyor? Bu da soru mu; yürürlükteki yasalar, evrensel hukuk normları neyse onunla, demeyin. Ergenekon mahkemesi kendisini yasalardan ve hukuktan da bağımsız sayarak kendi belirlediği değişken usullerle bugüne kadar geldi. İş o noktaya vardı ki; hükümet özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kapatılmasına karar verdi. 1 Temmuz 2012’de Meclis’ten geçen yargı paketi uyarınca bu mahkemeler ellerindeki dosyaları bitirdikten sonra tasfiye edilecek. Hukuk devletlerinde böyle bir uygulamanın örneği yok. Ergenekon mahkemesinin başlıca işlevi tutuklulukları sürdürmek oldu. Öyle ki, bu uğurda mahkemenin başkanı bile feda edildi. Sanıkların büyük çoğunluğu hakkında tahliye isteminde bulunan mahkeme Başkanı Köksal Şengün, kendisinden daha kıdemsiz 2 üyenin oyuyla yalnız kaldı. Temmuz 2011’de başkanlıktan alındı ve sürgün edildi. Oluşan yeni heyet tutuksuz yargılamayı esas alan, adli kontrolü genişleten yasaları da kendince yetersiz saydı. Son olarak Anayasa Mahkemesi’nin tutukluluk süresine ilişkin, kararının kendisini bağlamayacağını ilan etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda Türkiye’yi cezalandırmasını dikkate almadı. Bütün bunlardan sonra şu soru kaçınılmaz hale geliyor: Bu mahkemeleri hangi hukuk bağlar? Öyle anlaşılıyor ki, sanıklar suçunu bilmediği gibi hangi hukukla yargılandığını da bilemeyecek. Bunun ötesinde, iddiayla şu değerlendirmeyi paylaşmak isterim: Mahkemenin daha önce karanlıkta kalmış da aydınlatmış olduğu tek olay yok. Aksine öteki mahkemelerde karara bağlanmış pek çok dosya getirtilerek daha gölgeli hale sokuldu. Bu saptamanın önemi şu: Dava başladığında öyle bir hava estirildi ki, geçmişteki tüm faili meçhul olaylar aydınlatılacaktı, darbe iddiaları açıklığa kavuşacaktı, devletin içindeki derin yapılanma ortaya çıkarılacaktı. Bunların hiçbiri olmadı. Ne oldu? Dava dosyasıyla birlikte 10. Yıl Marşı’ndan Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne kadar devletin ve toplumun ortak değerleri suç unsuru haline getirildi. Meğer derin devlet açığa çıkartılacak derken devletin temelleri derinden sarsılacak demek istiyorlarmış. HHH Gelinen noktada her biri ayrı yazı konusu olabilecek, sakat uygulamaların ana başlıkları şunlar: 6 yıl boyunca yargılama yapılmadı, duruşmalar yapıldı... 23 dosya birleştirilerek dava anlaşılamaz ve tartışılamaz hale getirildi. Delillerin değerlendirilmesi aşaması atlanarak, savunmada da hiçe sayılarak her şey suçlamalardan ibaret hale getirildi. Heyete ilişkin bini aşkın şikâyetin hiçbiri işleme konmayarak mahkeme hukuktan ve herkesten bağımsız, uluslararası kurumlar dahil kimseyi dinlemez hale getirildi. Bütün bu saptamaların ardından şunu vurgulamak gerek: 5 Ağustos’ta mahkeme 6 yıllık uygulamalarını hükme bağlayacak, kendisiyle ilgili bir karar verecek. Bu karar mahkemenin kendisini bağlar. Biz hükmü değil, halkı bekliyoruz! İlhami Erdil Füsun Erdil İnançer’in sözleri üzerine yurtaşlar RTÜK’ü telefon yağmuruna tuttu Bir günde 3 bin 68 şikâyet! FIRAT KOZOK HES’e bomba TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli kent merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Dinar Deresi üzerindeki özel bir firmaya ait HES üretim binasına önceki gece saat 21.30 sıralarında giden TKP/ML TİKKO üyesi 7 kişi görevlileri etkisiz hale getirdikten sonra, santralın komuta kontrol merkezine koydukları el yapımı bombayı uzaktan kumanda ile patlattı. Patlamada merkezdeki bütün teknik cihazlar parçalandı. TİKKO üyelerinin, santralda görevli 2 kişiye HES santralının çevreye zarar verdiğini, üretim yapmasına izin vermeyeceklerini anlattıktan sonra ormanlık alana kaçarak izlerini kaybettirdiği belirtildi. HES’te elektrik üretimi aksadı. 95 Atatürk büstüne zarar ANKARA TRT 1’de ilahiyatçı Ömer Tuğrul İnançer’in “Hamile kadın sokağa çıkmasın” sözlerinin ardından yurttaşlar RTÜK’ü telefon yağmuruna tuttu. Üst kurula bir günde 3 bin 68 şikâyet başvurusu yapıldı. Kurulun CHP’li üyeleri söz konusu yayına ilişkin uzman raporunun bir an önce hazırlanması için başvuruda bulundu. TRT 1 ekranlarında iftar saatlerin de yayımlanan “Ramazan Sevinci” programına 23 Temmuz’da konuk olan ilahiyatçı Ömer Tuğrul İnançer’in sözleri üzerine RTÜK’e de şikâyet yağdı. Üst kurula yalnızca bir günde 3 bin 68 şikâyet başvurusu yapıldı. Skandalın ardından TRT yetkilleri “Canlı yayın programına katılan bir konuğun ne söyleyeceğini bilemeyiz. Sözleri kendisini bağlar” savunmasını yapmışlardı. Oysa RTÜK, bir yurttaşın Barış TV’de canlı yayında Başbakan Tayyip Erdoğan’a hakaret edilmesi üzerine “Bu kişinin sözlerinden, konuşmanın sonunun nasıl geleceği mesleki tecrübelerden tahmin edilmeliydi” diyerek kanalı cezalandırmıştı. Bu durumda üst kurul uzmanlarının aynı gerekçeyi TRT için de önerip önermeyecekleri merak konusu oldu. Çünkü skandal programda sunucu Bekir Develi, ilahiyatçının yorumlarına müdahale etmek yerine gülerek “Allah razı olsun” demişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle