14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Adalet Bakanlığı, 2016 yılına kadar 10 cezaevini daha çocukların(!) hizmetine sunacak Haydi çocuklar cezaevine! SALI GÜNÜ YAPILACAK EMİNE KAPLAN Korkulan Gerçekleşirken... AKP’nin açılımı başlattığı sıralarda, sonucu konusunda gündeme getirilen kuşkular ne yazık ki her gün biraz daha gerçeğe dönüşüyor. Çok partili döneme geçildiğinden bu yana benzerleri yaşanmıştır. Her iktidar, öznel politikaları kapsamında başlattıkları girişimi sürgit kontrol edebileceği gibi yanlış bir kanıya sahip olmuştur. AKP’nin bu durumdan başlangıç günlerinde ders çıkardığı söylenebilir. Bir adım atmadan önce üç adım sonrasını da planlayan bir parti görüntüsü vermiştir. Yargının ele geçirilmesi, ceza öngören yasalarda yapılan değişikliklerle istediğine terörist suçlaması yöneltilerek hapse tıkılması, tutukluluk sürelerinin uzatılması, uzun tutukluluğun eleştirilen anayasaya bile aykırı bulunmasına karşın desteklenmesi bilinçle sürdürülen bir politikanın eseridir. Aynı yöntem eğitim sistemi konusunda da uygulanmıştır. 4+4+4 eğitim sistemine geçiş için döşenen taşlar ve imam hatip okullarının başat eğitim kurumuna dönüştürülmesi de adım adım gerçekleştirilmiştir. Toprak rantını kontrol altına almak ve muhalif partilerin yönetimindeki belediyelerin direncini kırmak için imar planı yetkilerini önce TOKİ’ye, ardından da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na vermek bir başka örnektir. Toprağı dikensiz gül bahçesine çevirmenin önündeki tek engel olarak görülen mimar ve mühendis odalarının işlevsizleştirilmesi ile son adım da atılmıştır. İstenileni kolayca gerçekleştirmenin yolu da “torba yasa” ile sağlanmıştır. HHH Ama iki konuda söylenenin tersi olmuştur. Biri açılım, ikincisi de komşularla sıfır sorun yaklaşımıdır. Açılımda İmralı ile Kandil öne geçmiş, asker ve polis ortadan çekilmiş, eli Kaleşnikoflu terör örgütü üyeleri yol denetimi yapar, mezarlık açılışında güvenliği sağlar konumuna getirilmiştir. Pazarlık sürecinde de İmralı ve Kandil her gün yeni bir istek ileri sürmektedir. Irak’ın kuzeyinden sonra Suriye’nin kuzeyi de PKK’nin yan kuruluşu PYD’nin kontrolüne geçmiş, “Batı Kürdistan Federe Hükümeti” ilan edilmiş, sıra seçim yapılması aşamasına gelmiştir. HHH Ankara ise benzer açıklamalarla yetinmeyi yeğlemektedir. Sınır güvenliğine yönelik bir karşı girişim olmadığı sürece de olup bitenin seyredileceği anlaşılmaktadır. Dışişleri Bakanı’nın “Kabul edemeyiz” açıklaması, akla pehlivan fıkrasını getirmektedir. Adın ne? Mülayim (yumuşak huylu). Sert olsan ne yaparsın? ..... 105’inci yılında basın özgürlüğü paneli İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi tarafından basında sansürün kaldırılışının 105’inci yıldönümü nedeniyle “Basın Özgürlüğü Paneli” düzenleniyor. İstanbul’da Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampusu Fazıl Say Salonu’nda, salı günü yapılacak panelin moderatörlüğünü gazeteci Yazgülü Aldoğan yapacak. Panelde, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Avukat Turgut Kazan, Halk Tv Genel Yayın Yönetmeni Hakan Aygün ve Radikal Yazarı Ezgi Başaran basın özgürlüğünün günümüzdeki durumunu konuşacaklar. Panelle ilgili konuşan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, “105 yıl sonra hâlâ basın özgürlüğünü ve sansürü tartışmanın gerçekten üzücü. Tek tip medya oluşturulmaya çalışılan şu günlerde, her türlü düşüncenin özgürce konuşulduğu bir Türkiye için bağımsız basın kuruluşları olarak mücadeleyi devam edeceğiz” dedi. Türenç, panelde “özgür basın kürsünün” de kurulacağını söyleyerek “Tutuksuz yargılanan gazeteciler, eşleri ve yakınları o kürsüden seslenecek” diye konuştu. ANKARA Cezaevlerinde 1608’i tutuklu, 393’ü hükümlü toplam 2 bin 1 çocuk bulunurken; Adalet Bakanlığı, 2016 yılı sonuna kadar 5 olan çocuk cezaevi ve eğitimevi sayısını 15’e çıkarmayı hedefliyor. Yeni cezaevlerinde çocuklar için tek kişilik odalar da olacak. Bakanlığın verilerine göre çocuklar en fazla hırsızlık ve yaralama suçundan cezaevinde bulunuyor. CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 18 Şubat 2013 tarihi itibarıyla cezaevlerinde 1608’i tutuklu, 393’ü hükümlü olmak üzere toplam 2 bin 1 çocuk bulunduğunu belirtti. Ülkede 3 çocuk cezaevi ile 2 çocuk eğitimevi olduğunu belirten Ergin, hükümlü çocukların tamamının çocuk eğitimevlerinde, tutuklu çocukların ise kapalı çocuk cezaevlerinde, çocuk cezevi bulunmayan illerde ise yetişkin cezaevlerinin çocuklar için ayrılmış bölümlerinde barındırıldığını kaydetti. Bağımsız çocuk cezaevlerinin artırılması amacıyla 20122017 mali yatırım programına 10 yeni çocuk cezaevi yapımının alındığını belirten Ergin’in verdiği bilgiye göre, İstanbul Ümraniye Çocuk Eğitimevi 2013 Aralık, yeni İzmir Çocuk Eğitimevi 2014 Temmuz, Elazığ Çocuk Eğitimevi 2017 yılında, Erzurum Çocuk Eğitimevi 2014 Kasım, Diyarbakır Kapalı Çocuk Cezaevi 2014 Aralık, Hatay Çocuk Kapalı Cezaevi 2014 Aralık, Tarsus Çocuk Kapalı Cezaevi 2014 Aralık, Kayseri Çocuk Kapalı Cezaevi 2015 Ocak, Konya Çocuk Kapalı Cezaevi 2015 Kasım, Çorlu Çocuk Kapalı Cezaevi ise 2016 yılında açılacak. Ergin, söz konusu kurumların fiziki ve mimarı özelliklerinin çocukların eğitim ve rehabilitasyon faaliyetlerine uygun olarak yapıldığını, her ünitede tek kişilik 9 oda bulunduğunu, ünitelerde ayrıca 9 kişinin birlikte za Adalet Bakanlığı, 2016 yılı sonuna kadar 5 olan çocuk cezaevi ve eğitimevi sayısını 15’e çıkarmayı hedeflerken cezaevlerinde toplan 2 bin çocuk bulunuyor. man geçirdiği, televizyon izleme, yemek yeme, masatenisi ve benzeri faaliyetlerin yapıldığı ortak yaşam alanı bulunduğunu kaydetti. Ergin, tutuklu ve hükümlü çocukların barındırıldığı odalarda her birinin kendisine ait tuvaleti, banyosu, çalışma masası, yatağı ve dolabı olacağını belirtti. Ergin, çocuk suçluluğuna yol açan etkenlerin belirlenmesi, suç davranışının önlenmesi ya da tekrar suça yönelmeyi en aza indirecek rehabilitasyon sürecinde yeni yaklaşım modellerinin oluşturulması için üniversiteler ve araştırma yapan diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte çalışma yürütüldüğünü, bu kapsamda 2012 yılında toplam 8 araştırmaya izin verildiğini bildirdi. 2008 yılından itibaren çocukların barındırıldığı cezaevlerinde çocukların risk durumları belirlenerek Çocuk suçluluğuna araştırma buna uygun programlar ve etkinliklerden yararlanmalarının sağlanması amacıyla “Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi” getirildiğini belirten Ergin, bu sistemin pilot uygulamalarının tamamlandığını, 20122014 yılları arasında yürütülmekte olan “Çocuklar için Adalet Projesi” ile çocukların yoğunluklu olarak bulunduğu kurumlara da yaygınlaştırılmasının planlandığını kaydetti. Bakanlık verilerine göre cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü çocuklarla ilgili suçlamalar ile sayıları şöyle: Hırsızlık (488), yaralama (402), yağmagasp (352), adam öldürme (287), uyuşturucu (193), cinsel suçlar (101), fuhuşa teşvik etmekyaptırmakaracılık etmek (26), sahtecilik (3), dolandırıcılık (2), adam öldürmeye teşebbüs (2). En fazla hırsızlık Çocuklara da F tipi Okurlardan kısa kısa Sn. Öz, Sn. Akın Bodur’un yazdığı “Sır konteynır” başlıklı yazıda “CHP İskenderun Milletvekili” şeklinde bir ibare yer alıyor. Yazının devamında doğru olarak “Hatay” milletvekili olarak yazılmış. Bu gibi hatalar “Cumhuriyet” gazetemize yakışmıyor. “Yayımcı”larınızın (editör değil) daha dikkatli ve özenli olmaları gerekiyor. Saygılarımla. Şenel Başar Çelişkili haberler Sayın Öz, ben yazmaktan, siz de okumaktan bıktınız ama elden bir şey gelmiyor: Bir haberinizde, “ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin, Erciş’te bazı tesisleri gezdiği, daha sonra eşi ve kızlarıyla Ağrı Dağı’na tırmanışa başladığı” belirtiliyor. Halbuki bir önceki gün “Ricciardone’nin korumaları eşliğinde özel bir araçla Ağrı Dağı’nda kurulan kampa gittiği, malzemelerin katırlarla taşındığı ve bugün de oradan tırmanışa geçeceği” yazılmıştı. Acaba hangisi doğru? Gene bir diğer haberde, ‘Fransa Milli Günü: .... Resepsiyona .....Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Lauren Bili.... katıldı.” Zaten Büyükelçi ev sahibidir, herhalde, katılmaması, kendisi Ankara’da ise düşünülemez. 14 Temmuz 2013 ve 15 Temmuz 2013 tarihli Cumhuriyet’in 5. sayfasındaki, Eskişehir’de kimliği belirsiz! kişilerce öldürülen Ali İsmail Korkmaz adlı gençle ilgili haberi okumanızı da rica ederim. Nasıl olur da aynı haber iki gün peş peşe, çok ufak değişikliklerle yayımlanır. Acaba Cumhuriyet’te hiç kimse yok mudur böyle şeylere dikkat edecek? Aklıma “acaba okuyucuları Cumhuriyet’ten soğutmak için mi böyle şeyler yapılıyor” sorusu geliyor, ama kimse boşuna uğraşmasın, bizler Cumhuriyet’ten vazgeçmeyiz, ama gün gelir o dikkatsizler kapının önünde bulurlar kendilerini... Bir konu daha var Sayın Öz, bir süre önce Cumhuriyet’te Ankara’da yakında elektronik bilet uygulamasına geçileceği ve elektronik kartların üzerinde M.Gökçek’in ve nasıl, nerede ve ne kadar masrafla yapılacağı belli olmayan teleferiğin resmi bulunacağı haberi vardı. Ancak haberde, nasıl olup da M. Gökçek’in resminin bu kartlar üzerine konacağına ait bir tenkit ve yorum yoktu. Bu kartlar Ankara Belediyesi tarafından verilecek olup masrafı da M. Gökçek’ten değil belediyeden, yani halktan çıkacaktır. Dünyanın neresinde bir belediye başkanı belediyenin vatandaşlara para karşılığı vereceği kart üzerine kendi resmini koydurur, hazır ellerinde olanak varken şu anda kullandığımız kartlara da resmini koydursun. Öğrenmek istediğim: Acaba Cumhuriyet bu duruma karşı bir kampanya başlatamaz mı? Çünkü bu kartlar ortaya çıktığı zaman, açılacak bir dava sonucu, geçerliliğini kaybedecek ve yeni kartlar için gene vatandaşın parası çarçur edilecektir. Saygılarımla. İlter K. AKBUĞ İskenderun değil Hatay Patron Medyasında Direnmek... Medyanın çok düşmanı var. Ama en başta gelen düşmanın medya patronlarının kendileri olduğu ortada. Sabah Gazetesi Ombudsmanı (en son yazısı 17 Haziran tarihliydi ve Gezi Parkı haberlerini eleştiriyordu) Yavuz Baydar New York Times’te hem İngilizce, hem Türkçe yayımlanan ve internet sitelerinin de yer verdiği yazısında, patronların durumunu açıklıkla ve ayrıntılı bir şekilde anlattı: “İşletme sahipleri ne kadar laf dinlerlerse, hırsları da o kadar doyuruluyor. Türkiye’deki büyük medya patronlarının bazıları, İstanbul’da büyük kentsel dönüşüm projeleri de dahil olmak üzere, kamu ihaleleri üzerinden kapsamlı bir şekilde lütuflandırıldılar. Bu kadar kirlenmiş bir sistemde ciddi gazetecilik yapmak mümkün değil. Bu çıkar çatışmaları Türkiye’deki büyük haber kuruluşlarının yazı işlerini birer tür ‘açık hava cezaevine’ çevirdi: bugün Türkiye’de ekonomik yolsuzluklarla ilgili neredeyse hiçbir haber yapılamıyor. Hükümeti eleştiren haber yapan birkaç küçük, cesur, bağımsız yayın organı var, ama bu haberler anaakım medya tarafından neredeyse hiçbir zaman görülmüyor, yayımlanmıyor ve dolayısıyla etkili olamıyor.” Bir süredir yazılarını göremediğimiz Sabah Gazetesi Ombudsmanı Yavuz Baydar’ın saptamaları böyle. Kuşkusuz medyayı “düzene sokanlar” hiyerarşisinde siyasi iktidar en üst sırada yer alıyor. Sonra onunla sıkı fıkı ilişkiler içinde olan ya da ilişkinin olumsuz sonuçlarından korkan medya patronları geliyor. Peki sonra kim var? Sonra patron emrindeki gazete yöneticileri, “bu devir cep devri, hizmet devri” diyen şefler, kişisel hırsı gazeteciliğe saygısını kat kat aşanlar geliyor. Yine de medyanın bu günkü halinden kendimizi sorumlu tutmadan bu ölümcül hastalığı tam olarak ortaya çıkartamayız. Siyasi iktidar, gazete patronları, şefler tamam, ama “ne yapalım, medyanın durumu bu, direnmek kolay mı” deyip katlanan, gününün gelmesini bekleyen, itiraz etmeyi aklından geçirmeyen, biraz çaresiz, biraz cesaretsiz olanları da sorumlular arasına yazmak durumundayız. Gerçeğin tam resmini çizmek istiyorsak bu da kara tablonun bir parçası. İnternet gazetesi abonesiyim, gazetede genellikle orta iki sayfa tek sayfa olarak yayımlanmaktadır. Bu konumda biz gözlükle okuyan okuyucular arasında sıkıntı yaratmaktadır, yazıların yüzde 50 daha küçülmesi sayfayı takipte bizi zorlamakta ve çoğunlukla sayfa atlanmaktadır. Bu Bilim Teknoloji ekinde de aynı zorluklar yaşanmaktadır. Sayfaların ayrı ayrı yayımlanması konusunda yardımlarınızı beklerim. Saygılarımla. Metin Kaya İki sayfa tek sayfaya sığar mı? HATAY (AA) Hatay Cumhuriyet Başsavcısı Bestami Tezcan, Gezi Parkı eylemleri sırasında öldürülen Abdullah Cömert’in ölümüne ilişkin soruşturmayla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, ölü muayene ve otopsi işlemlerinin gerçekleştirilmesinin ardından olay yeri inceleme ekiplerinin de detaylı incelenme yaptığını belirtti. Delillerin Jandarma Ankara Kriminal ve Adli Tıp Kurumu’na gönderildiği belirtilen açıklamada, “Cömert’in kesin ölüm sebebi ve çökme kırığının ne tür bir cisimle oluşumunun uyumlu olduğu hususunda Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulunun görüşünün belirlenmesi aşamasında soruşturma sürüyor” denildi. MARDİN (AA) Dargeçit’e bağlı Bağözü köyündeki bir kuyuda bulunarak Adli Tıp Kurumu’na gönderilen kemiklerin bir kısmının Seyhan Doğan’a (14) ait olduğunun tespit edildiği bildirildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi’nden yapılan açıklamada, şubatta Adli Tıp Kurumu’na gönderilen kemiklerin incelenmesi sonucu kemiklerden bir kısmının Mehmet Emin Aslan’a ait olduğunun ortaya çıktığı ve buluntuların Aslan ailesine teslim edildiği anımsatıldı. Doğan’a ait buluntular da ailesine teslim edilecek. ANKARA (ANKA) CHP’li milletvekillerinin hazırladığı “Dünyanın En Büyük Gazeteci Cezaevi Türkiye Raporu” Salı günü açıklanacak. CHP’den verilen bilgiye göre, parti genel merkezinde yarın günü saat 11.00’de düzenlenecek basın toplantısı ile CHP, “Dünyanın En Büyük Gazeteci Cezaevi Türkiye Raporu”nu kamuoyuna, yerli yabancı gazetecilere, uluslararası hukuk kuruluşlarıyla, AB dahil ilgili kuruluşlar ve kurumlara açıklayacak. Abdullah Cömert’in ölümüne ilişkin soruşturmada sonuç yok Dargeçit’te bulunan kemikler CHP’den ‘gazeteci cezaevi’ raporu Hacıbektaş’a 32 Cumhuriyet geliyor ve yetmiyor. Esnaf sayının en az 50’ye çıkarılmasını istiyor. Daha önce de duyurduk ama sonuç alınamadı. Sorunun çözümü için yardımcı olursanız sevinirim. Mesut Yavuz Hacıbektaş’a daha fazla Cumhuriyet ‘Hiçbir’ yerine ‘her’ yazarsanız... Sayın Öz, sadece Cumhuriyet Gazetesi’nde değil, diğer gazetelerde de ne yazık ki Türkçenin yanlış kullanıldığı sık sık görülüyor. Dilimizin kuralları bilinçaltımızda yer ettiğinden bu tür cümleler okurken de insanı ister istemez tekletiyor. Örneğin, 15 Temmuz 2013 Tarihli gazetenizin 7. sayfasındaki, “48 madde erken, zamansız, gereksiz” başlıklı yazının 4. paragrafındaki, “Bunun dışındaki her yol ve yönteme onay vermelerinin mümkün olmadığını...” şeklinde başlayan cümledeki, “her” sözcüğü yerine, cümle olumsuz olduğundan, “hiçbir” sözcüğünün kullanılması gerekirdi. Bu cümle mevcut haliyle, “bazılarına onay verebiliriz ama bazılarına veremeyiz” anlamına gelmektedir. Halbuki anlatılmak istenen bu değildir. Bu konuda daha hassas davranılması gerektiği kanısındayım. Saygılar sunarım. İhsan Okay TC kimlik numarası sorunu Güray Bey, abonelik başvuru formunda TC kimlik veya vergi numarası girişinin zorunlu olmaktan çıkarılması konusundaki başvurumu takip ediyorum. Bu konuda görüşmeler olduğunu söylemiştiniz. Sonuç nedir? M.K. Özyurt Okur Temsilcisi’nin notu: Konuyu gazete yönetimi inceledi ve sorunun giderilmesi için yöntemler üzerinde çalışıldı. İnternet üzerinden gazetemize abone olmak isteyen okurlarımızın başvurularını kredi kartı bilgilerini kullanarak yapmalarının sorunu büyük ölçüde ortadan kaldıracağı belirtiliyor. Okurlarımız bu durumda TC kimlik numarası vermek zorunda kalmayacaklar. Konu ile ilgili başvuru formu da bir iki gün içinde değiştirilecek. ANKARA (ANKA) Antalya’da sanık M.Ç., facebook hesabını ele geçirdiği Hande E.’nin bir arkadaşına mesaj internet bankacılığı yoluyla 450 TL borç para istedi. Mağdur, arkadaşının para istediğini düşünerek internet bankacılığı aracılığıyla sanığın vermiş olduğu GSM hattına para gönderdi. Arkadaşı Hande E.’nin hesabının çalındığını öğrenen mağdurun şikayeti üzerine gözaltına alınan şüpheli M.Ç. hakkında dava açıldı. Sanığa “Facebook yoluyla nitelikli dolandırıcılık” suçundan ceza verildi. Karara itiraz edilince dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesi yerel mahkemenin nitelikli dolandırıcılık mahkumiyetini onadı. Facebook dolandırıcılığı ‘nitelikli’ DÜZELTME Gezetemizin dünkü 10. sayfasında yayımlanan “İstanbul Kalmayacak” başlıklı söyleşide yer alan bir üst başlıkta Prof. Dr. Haluk Gerçek’in soyadı yanlışlıkla Gürkan olarak yer almıştır. Düzeltir, özür dileriz...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle