28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2013 PAZARTESİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 12 EKONOMİ Hızlı + ucuz + zararsız B undan 56 yıl önce 1 MW’lık bir tesisin bedeli 3.5 4 milyon Avro’larda iken hızla gelişen teknolojiler sayesinde bugün bu rakamlar 1.3 milyon Avro’ya kadar indi. 5 MW’lık bir güneş enerjisi tesisi yaklaşık 6 ayda inşa edilip devreye alınabiliyor. Dünyada 10 yılın altında tamamlanmış bir nükleer santral yok. Bugün Türkiye’nin makro ekonomik olarak en büyük maliyeti enerji. Doğalgaz başta, enerjide dışa bağımlıyız. Güneş enerjisi verimli olarak kullanılırsa hem cari açığın, hem de dışa bağımlılığın azaltılmasına ciddi bir katkı sağlar. GES yatırımları tarıma elverişli olmayan kayalık, kıraç arazilere kuruluyor. Dolayısıyla hem en çevreci metot hem de kaynak tüketmiyor. Güneş enerjisi yatırımlarının maliyeti son 5 yılda üçte bire düştü, Türkiye’ye gün doğdu Lozan’ın Anlamı Çarşamba günü (24 Temmuz) Lozan Barış Antlaşması’nın 90. yıldönümüdür. Lozan, Kurtuluş Savaşı’nı Cumhuriyet’e bağlar. Bu özelliğiyle ülkenin geçmişten geleceğe giden yolunu aydınlatır. HHH Birinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşı kazananlar tarafından kendisine dayatılan sözüm ona barış koşullarını reddeden tek ülke Türkiye’dir. Bunu sağlayan da Mustafa Kemal’in öncülüğünde gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasıdır. Lozan, Kurtuluş Savaşı başkaldırısının taçlandırılmasıdır. Dile kolay, Lozan’da, dönemin en güçlü ülkesi olan İngiltere’yi temsil eden ve Musul dışında isteklerinin hiçbirini alamayan Dışişleri Bakanı Lord Curzon, “Şimdiye kadar barış anlaşmalarının koşullarını biz yazdırdık, bu kez olmadık bir durumla karşı karşıyayız” diyordu. Aynı Curzon, Türkiye Başdelegesi İsmet’e (İnönü), “Sen bir müzik kutusu gibi, ‘bağımsızlık, bağımsızlık, bağımsızlık’ diye hep aynı şarkıyı söylüyor ve bizi hasta ediyorsun” demek zorunda kalıyordu (Crew, J.C.Turbulent Era, c.I. s. 525). İnönü bağımsızlık türküsü söyleme gücünü, kazanılan Kurtuluş Savaşı’ndan alıyordu. Osmanlı döneminde Avrupa’nın hasta adamı sayılan Türkiye, Avrupa’yı ilk kez hasta ediyordu! HHH Kimileri önemli de olsa anlaşmanın ayrıntılarına boğulmadan bakılması gereken Lozan’ın bir büyük sonuç özelliği ve anlamıdır: Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet’in kuruluşu arasındaki bağlantı ya da köprü olan Lozan ile Türkiye tüm dünyaya, kendi geleceğini yine kendisinin belirleyeceğini onaylatmayı başarmıştır. Bir adı da Birinci Paylaşım Savaşı olan I. Dünya Savaşı sonrasında, azgelişmiş ve geri kalmış ülkeler sömürge ya da yarı sömürge olarak savaşı kazanan kapitalist ülkeler arasında paylaşılırken, Türkiye, aynı amaçla kendisine dayatılan Sevr’i çöpe atmasını başarmıştır. Bunun sonucu elde edilen Lozan yeni bir doğumun belgesidir. O doğum, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’dir. Günümüzde Osmanlı özlemi çeken AKP iktidarına anımsatalım; Avrupa hızla sanayileşirken geri kalan ülke Lozan’a kadar kapitülasyon boyunduruğu altında ezilmiştir ve kapitülasyon sözcüğü Avrupa sermayesine tam teslimiyet anlamına gelir! Lozan’dan yaklaşık üç ay sonra Cumhuriyet’in kuruluşu ile ülke, çok köklü bir yenileşme ve ilerleme sürecini başlatabilmiştir. Cumhuriyet’in yenileşme ve ilerleme değerleri, insanlığın o tarihe kadar elde ettiği kazanımlardır ve tümüyle evrenseldir: Din işleriyle devlet işlerinin ayrı tutulması anlamında laiklik; hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; çağdaş eğitim; bilimin yol göstericiliği; kadınerkek eşitliği; bireyin aklının özgürleşmesi; kültür ve sanata önem verilmesi; ekonomik gelişme için sanayileşme ve bunların kalıcılığını sağlayacak kurumların oluşturulması. HHH Aslında Cumhuriyet’in değerleri ve bunlara dayalı atılımlar, biz başarırız kararlılığına dayanır. Çok partili siyasal yaşama geçiş; 1960’ların özgürleşme uyanışı; emekçi hakları için savaşımlar, ülkenin çağdaşlaşmasının ana damarlarından biri olan Lozan kazanımlarının sonuçlarıdır. İzleyen 1970 ve 1980’li yıllarda darbelerle gelen yıldırma ve baskılara karşı toplumsal karşı koyuşlarda; son zamanlarda hukuksuzluğa, bağnazlığa, bağımlılığa ve ilkelleştirmeye tepkiyi simgeleyen son Gezi başkaldırılarında, toplumun kendi geleceğini belirleme bilincinin temeli olan Lozan’ın var olduğu unutulmamalıdır! HHH Geçen hafta Lozan anlayışının yılmaz savunucularından Prof. Dr. Alpaslan Işıklı’yı yaşamın sonsuzluğuna uğurladık; adı gibi ışıklar içinde olsun; ailesine, sevenlerine ve düşünce arkadaşlarına, bilim dünyasına ve halkımıza başsağlığı dilerim. Cari açık için birebir PELİN ÜNKER Güneş enerjisi yatırımlarının hem ucuz hem pratik hem de en çevreci elektrik enerjisi üretim yöntemi olduğuna dikkat çeken “Güneşe Derneği” Başkanı Mehmet Özer bu alanda Türkiye’nin geç kaldığını söyledi. Aynı zamanda Tunçmatik Yönetim Kurulu Başkanı olan Özer “2012’de belli bir altyapı kuruldu ama mevzuatta hâlâ eksiklikler var. Bir an önce yatırımcıyı demotive edecek hükümlerden kurtulmalıyız” dedi. Özer sorularımızı şöyle yanıtladı: 4 Türkiye güneşten elektrik üretimi konusunda İspanya’dan sonra Avrupa’nın en iyi 2. potansiyeline sahip. Ama maalesef yeterince faydalanamıyoruz. Özellikle Konya, Muğla, Antalya, Niğde, Gaziantep, Adana, Mersin gibi illerin potansiyeli oldukça yüksek. 478 ay öncesine kadar mevzuatta eksiklikler vardı. Kanun, yönetmelik, tebliğ gibi hukuki altyapının oturması süre aldı. Bugün de tam oturduğu söylenemez. Almanya’da izin süreci 3 hafta iken bizde 6 ay olmamalı. Bir Alman 10 sayfa evrakla başvuru yaparken bizim vatandaşımız 200 sayfa ile baş Yeni bir ekmek kapısı Türkiye’de güneş enerjisi sektörü yeni başlamakta olan bir pazar. Güneş enerjisi ile ilgili 300 şirket kuruldu. Şu anda çok farklı sektörlerden oyuncular var bu pazarda. Bunların çoğu küçük istihdamlı şirketler. Ama bugün sektör olarak baktığımızda bin 2 bin arasında istihdam sağlanıyor. Sektör geliştikçe istihdam potansiyeli büyüyecek. vuru yapmamalı. 4 Biz ülke olarak, ‘Araplar petrol zengini’ der dururuz. Türkiye de güneş zengini ama potansiyelin yüzde 1’ini bile kullanamıyor. Güneş verimi Türkiye’den çok daha düşük olan Almanya, bir yılda toplam 7.5 GW gücünde güneş enerji sistemleri kurdu. 4 Geçen haziranda güneş enerjisi için lisans başvuruları alındı. 600 MW’lık bir kapasite için yaklaşık 500 civarında 8 9 bin MW’lık başvuru geldi. Yaklaşık 15 katı. Kanunda 13.3 sent fiyat veriliyor ki bu dünya standardının altında. Endişem, insanlar çok ciddi fiyat kırımları yapacak ama aldıkları lisansı yatırıma dönüştürmekte zorluk çekecek. Daha uygun yatırım şartları oluşursa her yıl en az 500 milyon Avro’luk yatırım gelir. 6 ayda kur, nükleerden ucuza getir Güneş enerjisi üretimi bugün maliyet olarak mevcut olan en ucuz üretim metotlarından biri haline geldi. Bundan 56 yıl önce 1 MW’lık bir tesis kurma bedeli 3.5 4 milyon Avro’lardaydı. Bugün 1.3 milyon Avro’ya kadar indi. Sebebi teknolojik gelişmeler. Sistemde chip’lerin içindeki slikona dayalı yarı iletken teknolojisi kullanılıyor. Bu yüzden bilgisayar endüstrisinde olduğu gibi, fiyatlar hızla düşüyor. 56 yıl önce bu sistem pahalıydı. Şimdi neredeyse üçte bir fiyatı. Zamanla daha da ekonomik hale gelecek. Diğer avantajı da son derece hızlı kurulabilmesi. Bugün 5 MW’lık bir tesisi yaklaşık 6 ayda inşa edip devreye alabiliyoruz. HES’lerde inşaat yıllar alıyor. Dünya tarihinde 10 yılın altında tamamlanmış bir nükleer santral yok. En önemlisi de en çevreci olmaları. Karbon salınımı sıfır. Soğutma için suya ihtiyaç yok. Doğa ile tamamen dost. Üstelik tarıma elverişli olmayan kayalık, kıraç ya da kireçli arazilere kuruluyor. Tamamen yeşil. Detroit’te endişeli bekleyiş u İflası açıklanan Detroit’te esnaf ve halk gelecek adına endişeli. Federal yardımın çıkması üç ayı bulabilir. Şehrin sokaklarına, lastikleri için çalınıp terk edilen son model arabalar, işsiz gençler ve dilenciler hâkim. DETROIT (AA) ABD’de iflasını ilan eden Detroit şehrinde belirsizlik hakim. Federal hükümetin şehir yönetimine yardım yapıp yapmayacağı 90 güne kadar belli olacak. Bir zamanların otomotiv devi Detroit, şimdilerde kapanan fabrikalar, gruplar halinde dolaşan işsiz gençler, dilenciler ve evsizler, bakımsızlıktan gettoya dönüşmüş mahalleler, sokaklara bırakılan lastikleri sökülmüş son model çalıntı arabalar ve terk edilmiş evlerden ibaret. Yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı yüzde 36.2 olan Detroit’te işçi ve emeklilerin maaşlarını alabilmesi ve şehrin tekrar ayağa kalkması için 18.5 milyar dolara ihtiyacı var. Bu paranın Washington tarafından ödenmesi için Federal mahkeme uzmanlarının kendilerine sunulan iflas dosyasını inceleyip karara bağlaması gerekiyor. Microsoft 3. Türkiye, kez ‘Yılın Ülkesi’ Ekonomi Servisi Microsoft’un, ABD dahil 112 ülke şirketi arasında her yıl düzenlediği “Yılın Ülkesi” yarışmasını üçüncü kez Microsoft Türkiye kazandı. Yarışmada, Microsoft’un bulunduğu ülkelerdeki müşteri memnuniyet endekslerinin yükselmesi, hızlı büyüme oranları, geliştirilen etkin stratejiler, çalışan memnuniyeti ve ülke ekonomisinin gelişimine katkılar gibi kriterler baz alınıyor. Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen, “Yılın Ülkesi” ödülünü Atlanta’da düzenlenen törenle Microsoft Üst Yöneticisi Steve Ballmer’ın elinden aldı. AKP yine bir “realiteye uyum” sorunuyla karşı karşıya; Mısır ve Suriye’ye yönelik dış politikasını, yine değiştirmek zorunda kalacak gibi görünüyor. Başbakan ve Dışişleri Bakanı sık sık “ilkeli” dış politika izlediklerini anımsatmayı seviyorlar. Bu yüzden Suriye ve Mısır’daki son gelişmeleri izlerken aklıma Marx’ın sözü geldi (hayır bu Graucho Marx): “İşte benim ilkelerim. Bunları beğenmezseniz bende başkaları da var.” Libya’da “dış müdahale kabul edilemez”den “Nasıl yardım edebiliriz”e gelmedik mi? Suriye’de de “kardeşim”, “tatil arkadaşım Esad”dan, “meşruiyeti kalmadı, katil diktatör, seni deviririz”e... Derken, Selefileri destekleyip kucak açmaktan “Şimdi bunları ne yapacağız” noktasına gelmedik mi? Bence, realite AKP Türkiyesi’ne yeni sürprizler hazırlıyor. Yakında Mısır da bu listeye eklenecek. Burada da Başbakan, “Darbeyi, yeni yönetimi tanımayız. Benim Başkanım hâlâ Mursi’dir”den başladı. Ama burada kalacağa pek benzemiyor. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin “Darbe bir iç savaşı önledi” demeciyle ABD’nin tavrı açıklığa kavuşunca, Birleşik Arap Emirliği Türkiye yatırımlarını mercek altına alınca, “önemli olan istikrardır” yönünde, “başka ilkelere” doğru yelken açılacak gibi görünüyor. Yandaş basının yazarları da “Darbe olmasına darbe, ama ya sokaktakiler” gibi derin analizlerle uyum sağlamaya başladılar. Marx’ın dediği gibi... Realitenin bu kadar sık ayar verdiği bir siyasi hattın arkasında nasıl bir akıl var acaba? “Stratejik Derinlik” başlıklı yere göğe sığdırılamayan bir kitap vardı. Şimdi bu değerli kitabın yanına Başbakan’ın en yeni baş danışmanı Yiğit Bulut’un en az “Stratejik Derinlik” kadar derin jeopolitik analizleri eklenmiş durumda... Yine Realite Sorunu... Suriye’de de ‘momentum değişmiş’ Geçen hafta, Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin başı General Dempsey’in Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’ne konuşurken yaptığı “Momentum Esad rejiminden yana değişti” saptaması (The New York Times, 17/07: USAToday, 18/08), Suriye tartışmalarının tonunu belirledi. ABD ve Avrupa, Müslüman Kardeşler örgütüyle hem tüm bölgede birlikte iş yapmayı tasarlıyordu, hem de MK Suriye’de Esad’dan sonra oluşacak yapılanmanın en önemli yerel taşeronu olmaya adaydı. MK’nin Mısır’da, yönetimi devraldıktan sonra iktidarı yüzüne gözüne bulaştırması, toplumsal muhalefetin yeniden büyük bir şiddetle yükselmeye başlaması, Batı’da ve Mısır ordusunda düş kırıklığı yarattı. Mursi’nin devrilmesinin arkasında, ABD yönetiminin “Ordu bir iç savaşı önledi” saptamasına bakarak Mısır’da siyasetin tümden kontrol dışına çıkması korkusunun yattığını anlıyoruz. Mısır’da MK’nin iflası, bu hareketin Suriye’deki etkisini de büyük ölçüde zayıflattı. İkincisi, Suriye yönetimi disiplinli, modern bir orduyla tek bir liderlik altında savaşıyor. Hizbullah’ın askeri, İran’ın siyasi, ekonomik, lojistik desteğini, Rusya’nın kararlı diplomatik desteğini alıyor. Muhalefetse giderek parçalandı, Selefi/El Kaide karakterli örgütlerin etkisi arttı, bu örgütler hem Batı’ya uygun bir çözüm arayan Özgür Suriye Ordusu’yla hem de kendi aralarında, kanlı bir rekabete giriştiler. Sonuç olarak Batı’nın Suriye’deki seçenekleri hızla azalmaya başladı. ABD’nin vaat ettiği silahlar bir türlü gelmiyor. Gelecek gibi de değil (Washington Post, 18/07). Geçen hafta mecliste oylanan bir önergeden İngiltere’nin kesinlikle silah yardımı yapmama kararı aldığı anlaşılıyor. Batı sanki seçeneklerini ikiye indirmiş gibi: Belli koşullarda Esad rejimi kalabilir! Ya da kimyasal silahları bahane ederek askeri müdahale! (Eurasia News, 20/07) Batı’nın tutumu, absürt sonuçlara da yol açmaya başladı. Özgür Suriye Ordusu Komutan Yardımcısı Malik alKurdi’nin Lübnan’da yayımlanan The Daily Star gazetesinin söylediğine göre “eğer ÖSO, bu radikal gruplarla savaşmayı kabul etmezse silahlar gelmeyecekmiş”(18/07). ABD ve Avrupa, isyancılara ‘birbirinizi öldürmezseniz silah yok’ diyor. Kurdi, “Uluslararası topluluk cihadileri tasfiye etmemizi istiyor. Ama bu bizim çıkarımıza değil” diyormuş İstanbul’dan yaptığı telefon konuşmasında. Üçüncüsü, Suriye’de son duruma göre nüfusun yüzde 60’ı Esad rejimi altında yaşarken isyancılar toprakların yüzde 70’ini kontrol ediyorlar. Ancak, isyancılar kontrol ettikleri bölgelerde, halkın en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorlar, buna karşılık halkı bunaltan katı bir şeriat düzenini dayatıyorlar. Halk da giderek isyancılara tepki göstermeye başlıyor. New York Times muhabirine konuşan bir isyancı lideri “Böyle giderse halk bize karşı isyan edecek” diyormuş (The New York Times 17/07). Geçen hafta aktardığım gibi bu koşullarda ABD, Rusya, Suudi Arabistan, İsrail hatta İran aynı sayfada bir araya gelmeye başlıyorlar. Ortak kanı İngilizlerin, silah yardımı yapmamaya karar verirken saptadıkları gibi “Esad daha uzun zaman iktidarda kalacak gibi görünüyor”. Bu sırada Suriye, uluslararası Selefi militanların yetiştiği bir bataklığa dönüşmüş durumda. İlkeli dış politika filan... AKP liderliği, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi, Müslüman Kardeşler benzeri bir yönetimin kurulmasını isterken, Mısır’da Müslüman Kardeşler yönetimiyle yakın ilişkiler kurararak darbeden sonra yeni yönetimi tanımamakta ısrar ederken kendi dünya anlayışı içinde ilkeli davranıyordu. Realite, bu anlayışın sürdürülemez bir fantezi olduğunu “Gezi Olayı” ile AKP’ye sert bir biçimde gösterdi. AKP birden yurtiçinde ve yurtdışında desteklerinin buhar olmaya başladığına şahit oldu. AKP yönetimi, Kürt sorunu politikasında da adım atmadan atıyormuş, atacakmış gibi yapmaya devam etmenin olanaksızlığıyla karşı karşıya kaldı. Realitenin AKP hükümetine uyarıları burada da durmadı; Mısır politikası, Suriye politikası AKP Türkiyesi’ni bölgede yalnızlaştırdı, hiçbir sürece müdahale edemez duruma itti. Halbuki, AKP başlangıçta Suriye’de silahlı mücadeleyi kışkırtmak yerine, Esad rejimiyle muhalefet arasında aracı olmayı deneyebilirdi. O zaman demokratik mücadelenin başarılı olması durumunda kazanırdı. Demokratik muhalefetin Esad rejimi tarafından olağan baskı metotlarıyla bastırılması halinde de Türkiye AKP’si bugüne göre daha iyi bir konumda olurdu. Her iki durumda da Suriye ile ilişkiler korunur, zorlama bir iç savaşta 100 bin insan ölmez, Türkiye 400 bin sığınmacıyla, El Nusra gibi terörist örgütlerle kucak kucağa kalmazdı. Eğer AKP’nin Suriye politikası geri tepti dersem abartmış mı olurum. Peki bu fiyaskonun sorumlusu kim? KISA... KISA... TEB’in ortağı Alman devine talip n Türkiye Ekonomi Bankası’nın global ortağı Fransız BNP Paribas’ın Commerzbank’ın yüzde 17’lik hissesine talip olduğu iddia edildi. Wirtschaftswoche dergisinde yer alan iddiaya göre, yüzde 17’si Alman hükümetinin elinde bulunan bankanın kamuya ait olan kısmının satışı altı ay içinde tamamlanacak. BNP Paribas dışında İspanyol Santander ile İsviçreli UBS de bankayla ilgileniyor. Konya kirazının yüzde 80’i ihraç ediliyor n Yüksek rakımı nedeniyle Türkiye’de en geç kiraz hasadının yapıldığı Konya’nın Hadim ilçesinde üretilen Türk kirazının yaklaşık yüzde 80’i, İngiltere, Hollanda ve Rusya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine ihraç ediliyor. Bu yıl rekoltenin, yüzde 25 artışla 10 bin ton olarak gerçekleşmesi bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle