14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2013 SALI 4 HABERLER Ali’nin ölümüyle ilgili gözaltına alınan zanlı serbest bırakıldı. Aile ‘döven polisleri’ soruyor Ataol Nasıl Gördü? Ataol Behramoğlu’nu ilk kez enfes Gorki çevirileriyle tanıdım. Sonra şiirine aşina oldum. Bundan 31 yıl önce de hapishane arkadaşlığımız başladı, dolayısıyla daha da bir yakın olduk. Şiiri hakkında laf söylemek haddimi aşar, ama sanırım köşe yazarı ve düşünce adamı olarak sürekli kendisini geliştiren aydınlarımız arasında ön sırada yer alanlardandır. Yazılarını sürekli izlerim. Bu cumartesi köşesindeki isabetli tanıyı görünce heyecanla yerimden fırladım. “Erdoğan Ülkeyi İç Savaşa Götürür” diyordu yazısının başlığında Ataol. Tam dönüp “Ataol’u okuyun!” diyecektim ki başlığın üstündeki açıklamayı gördüm: “Yazarımız bu haftaki yazısını rahatsızlığı dolayısıyla yazamadı. İsteği üzerine 15.07.2006 tarihli yazısını yayımlıyoruz.” Demek Ataol, yedi yıl önce Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi bir iç savaşa götürebileceğini görmüştü. Bu öngörü, bugün gerçekleşme yolundadır. Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi “Şiddetin karşılığı şiddet olur” diyerek eli sopalı, palalı yandaşlarını, milislerini sokaklara salarak ülkeyi bir savaşa doğru, büyük bir hızla sürüklemeye çalışmaktadır. Önce belirtmek gerekir ki Tayyip Bey’in yasadışı şiddetinin karşısında bir şiddet değil, yasal demokratik protesto var. Kaldı ki şiddet olmuş olsaydı bile bu Tayyip Bey’in tavrını mazur göstermezdi. HHH Demokrasilerde devlet, şiddete şiddetle yanıt vermez, yasal önlemlerle engeller. Hiçbir şey şiddetlerin en büyüğü olan devletin şiddetiyle kıyaslanamaz ve hiçbir şey onu mazur ve meşru kılamaz. Olmayan şiddeti bahane edip kendi şiddetini meşrulaştırmaya çalışan iktidar faşisttir. Tayyip Bey bugün bu yolu tutmuş, ülkeyi bir iç savaşa götürmektedir. Bunu yaparken ele geçirdiği devlet erkini, anayasa ve demokrasi dışı amaçlara yöneltmiş olan sivil darbesine güvenmektedir. Ancak bu gibi durumlarda, sonra nelerin olacağını baştan kestirmek güçtür. Bir sivil çatışmada, baştan belli olan bir şey vardır. O da kimsenin bundan kazançlı çıkamayacağıdır. Ama kimin daha zararlı çıkacağı konusunu ise baştan kestirmek imkânsızdır. Bugün vardığımız noktanın sorumluları, geçmişte tuttuğu bu yolda Erdoğan’ı destekleyenlerdir. Kimse şunları söylemesin: O zaman göremezdik ki nereden bilelim böyle olacağını? Böyle söyleyenlere hemen sorarlar: Peki Ataol daha yıllar önce, nasıl görmüş bu gerçeği? O müneccim miydi? HHH Yıllar var ki görmüyordum Alpaslan Işıklı’yı. Ama içimdeki dostluk duygusu bir an bile tavsamış değildi. İnsanlar vardır yıllarca görmesen bile bilirsin yerinde durduğunu. Durduğu yer toplumun, insanların, emekçilerin, mutluluğunu, özgürlüğünü, esenliğini sağlamak için beklenen nöbet noktasıdır. Alpaslan Işıklı tanıyanının da tanımayanın da dostuydu. Ölümü yüreğime saplandı. Onunla birlikte, bizim bir parçamız da gitti. Özgürlük tutkunları, emeğin dostları, sosyal adaletin savunucuları, demokrasinin yandaşları, yurtseverler, Kuvvacılar hepimizin, hepinizin başı sağ olsun! Alpaslan Işıklı, ışıklar içinde yatmak üzere ayrıldı bizden; ardında ışığını bırakarak. Asıl failler nerede? CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Eskişehir’de Gezi direnişine destek eylemleri sırasında 2 Haziran’da bir grup maskeli tarafından komaya sokulan ve 38 günlük yaşam mücadelesini kaybeden 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili gözaltına alınan bir zanlı mahkemece serbest bırakıldı. Daha önce silah kullanmaktan sabıkası olan zanlı, eylemcilere sopayla saldırdığını kabul ederken “Olay gecesi alkollüydüm. Olay yerinde elime geçirdiğim sopayla eylemcilere saldırdım. Ali’yi veya başkalarını tanımam” dedi. Eskişehir’de Gezi direnişi eylemlerine destek veren üniversite öğrencisi Korkmaz, 2 Haziran’da aralarında sivil polislerin de olduğu belirtilen 56 kişilik bir grup tarafından öldüresiye dövülmüş, beyin kanaması geçirerek 10 Temmuz’da ölmüştü. Kamera kayıtlarında Ali’nin saldırıya uğradığı 18 dakikalık kısmın olmadığı ortaya çıkarken basında çıkan haberler üzerine o bölgede görevli polisler hakkında da soruşturma başlatılmıştı. Eskişehir’de hafta sonu bir kişinin soruşturma kapsamında ifadesinin alınmasının ardından, dün sabah polis, 33 yaşındaki Serkan Kavak’ı gözaltına aldı. Eylemcilere saldıran eli sopalılar arasında olduğu kamera kayıtlarından tespit edilen ve “Silahla hedef gözeterek ateş etmek” suçundan sabıkası olan zanlı, polise verdiği ifadesinde olay gecesi alkollü olduğunu belirterek şunları söylediği: “Alkol aldıktan sonra, Yunus Emre Caddesi’nden geçerken olayları görünce otomobilimi park ederek, eylemcilere baktım. Onlara niye eylem yaptıklarını sorunca, alkolün de etkisiyle aramda kavga çıktı. Olay yerinde elime geçirdiğim sopa ile eylemcilere saldırdım. Onlar da bana saldırdı. Ali’yi veya başkalarını tanımam. Savcılığa görüntü gitmemiş Ben de iyi bir dayak yedim. Sonra onlardan kaçarak otomobilime bindim ve evime gittim” dedi. Emniyet’teki sorgusunun ardından adliyeye sevk edilen şüpheli, gazetecilerin “Ali İsmail Korkmaz’ı siz mi öldürdünüz” sorusuna, başını sallayarak “hayır” yanıtını verdi. Zanlı nöbetçi mahkeme tarafından adli kontrol verilerek serbest bırakıldı. Eskişehir Cumhuriyet Savcılığı’ndan yapılan açıklamada “ gözaltına alınmasına sebep olan görüntülerin bugüne kadar başsavcılığımıza iletilmediği, sosyal medyaya verildiği, buradan alınan görüntülerle şahsın teşhis edildiği” vurgulandı. Ayrıca, olayla ilgili 2 kişinin de arandığı bildirildi. Öte yandan soruşturma kapsamında bazı polislerin ifadelerinin alındığı belirtildi. Eskişehir Emniyeti ve valilik, konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçındı. Ailenin avukatlarından Selin Dağlar, Ali’ye saldıran grubun 56 kişilik bir grup olduğunu vurgulayarak bütün saldırganların açığa çıkartılması gerektiğini söyledi. Olayın şüphelisi Serkan Kavak, daha adliyeye getirilmeden AKP Eskişehir Milletvekili Salih Koca’nın AKP il binasındaki bir toplantıda, “Olay adliyeye intikal etmiştir. Cumhuriyet savcısının, şahsı tutuklama isteğiyle mahkemeye sevk ettiğini öğrendim” sözleri dikkat çekti. Koca, “Ali İsmail Korkmaz rahatsızlığı dolayısıyla sıvılaştırıcı ilaç kullanan bir arkadaşımız. Böyle gencecik bir arkadaşımızı, rahatsız olan, hasta olan bir arkadaşımızı bu tür eylemlere teşvik etmek, itici olmak bu tür ortamların içine girmesine vesile olmanın da belirli bir vicdani sorumluluğu vardır” dedi. Minibüs şoförlüğü yapan zanlı Serkan Kavak eylemcilere sopayla saldırdığını kabul etti. ‘Günah keçisi değil failleri versinler’ AKIN BODUR AKP’li vekil biliyor muydu? HATAY Ali İsmail’in ağabeyi avukat Gürkan Korkmaz, “Ali’yi dövenler arasında polislerin de olduğundan eminiz. Emniyet, kendi arasındaki polisleri vermediği sürece soruşturmayı samimi bulmuyoruz. Gözaltına alınan şüpheliler arasında polisin olmaması düşündürücü. Bize günah keçisi vermesinler, failleri versinler. Gözaltına alınan kişiler sadece şüpheli. Gerçek failler değilse ve serbest bırakılırlarsa o zaman onları kim koruyacak? Medyanın bir kısmı ve polis za ten taraflı durumda” dedi. Ali’nin dövüldüğü yerdeki kamera görüntülerinin 18 dakikasının eksik olduğuna dikkat çeken Korkmaz, “O görüntüler nerede? Neden hâlâ ortaya çıkarılamadı? Eskişehir Valisi çıkıp, ‘Kendi arkadaşlarına bile zarar verip polis yaptı süsüne büründürmeye çalışıyorlar’ derse sağlıklı bir soruşturma yürütülebilir mi? Ellerinde bir kanıt varsa çıkıp açıklasınlar. Olay kapatılmaya çalışılıyor. Birilerinin üzerine suç atılmaya çalışılıyor olabilir. Neden bu kadar gündür hiçbir şey yapılmadı? Ali ölene kadar hiç kimse yakalanamadı” diye konuştu. İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN Hatay patlama noktasına geldi AKIN BODUR ÖNCE SURİYE ŞİMDİ DE POLİS ŞİDDETİ ALPASLAN IŞIKLI Hatay’ı karıştırmak istiyorlar CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Edipoğlu, gerilimin tehlikeli boyutlara geldiğini ifade ederek “Başka illerden bile eyleme insanların geldiğini duyduk. Provokatörler de işin içine girebilir. Bu işi AleviSünni çatışmasına dönüştürmek isteyenler olabilir. Bu yolla Gezi olaylarını unutturmaya, itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Halkın tepkisine devlet şiddetle karşılık veriyor. Bu yaklaşım tarzı sürerse olaylar da sürer” diye konuştu. ANTAKYA Türkiye’nin Suriye politikası nedeniyle ekonomisi duran, selefi grupların merkezi haline getirilen, bombalı saldırılar yaşanan Hatay’da, Gezi Parkı Direnişi’nde önce Abdullah Can Cömert’in ardından da Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü ve onlarca kişinin yaralanması toplumsal öfkeyi doruğa çıkardı. Eylemciler, siyasi partiler ve STK’ler olayı “sivil itaatsizlik” olarak nitelendirirken, yöneticilerin olaylara sert müdahalesi ateşe benzin döküyor. Hatay’da acı ve öfke her geçen gün patlama noktasına geliyor. Protestoların yoğun olduğu Antakya merkezdeki Armutlu Mahallesi’nde yurttaşlar, Taksim’deki palalı saldırganlar gibi burada da eylemler sırasında eli sopalı beyaz gömlekli kişilerin olaylara müdahale ettiğini anlattı. Protestoların siyasi parti veya STK’ler değil, bizzat halk tarafından yapıldığını belirten Armutlu halkı “Provokasyon yaratmak isteyenler var. ÖSO militanını bile bulup, polise teslim ettik” diyor. Sokakların gündüz bile biber gazı koktuğu Hatay’da yurttaşlar, evlerin içine bile biber gazı atıldığını, polisin kontrolsüz bir şekilde, hedef gözeterek ateş açtığını anlatıyor. Cumartesi gecesi yapılan eylemde ise 15 dakikada 50’den fazla biber gazı kapsülünün atılması her şeyi ortaya koyuyor. [email protected] rar için direnmeyi sürdüreceğiz. Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük için buradayız. Onları öldüren faşist sisteme karşı buradayız. Bizim vergilerimiz biber gazı olarak, plastik mermi olarak bize geri dönüyor. Biz bu ülkenin insanı değil miyiz?” ÖDP Hatay İl Başkanı Süleyman Öztürk, bunun doğrudan halk tarafından başlatılan bir sivil itaatsizlik eylemi olduğunu belirterek “Armutlu’daki olaylar halkın tepkisidir. Demokratik bir tepkidir. Hatay 2 evladını yitirdi, onlarcası yaralı. Bu ateşi Hatay halkı kendi evlerinde hissediyor. Ama devlet halkın tepkisini terörize etmeye çalışıyor ve halkın taleplerine gaz bombalarıyla karşılık veriyor. Halkın talebi katillerin bulunması. Hatay Valiliği’nin daha barışçıl, daha demokratik şekilde yaklaşması lazım. En ufak bir basın açıklamasına bile izin verilmiyor. Slogan bile devlete karşı suç sayılıyor” dedi. Bu bir sivil itaatsizlik Gündüz Caddesi psikolojik eşik Eylemciler ise şunları anlatıyor: “Antakya’daki polisler bizlerin komşusu, arkadaşı, tanıdığı, ama kent dışından getirilen polis, gazlı ve coplu sert müdahaleyi başlattı. Gündüz Caddesi’ndeki kavşak, bizlere eşik haline getirildi. Bu psikolojik bir eşik. Onlar bizi o eşikten geçirtmiyor biz de geçmek kararındayız ve bu ka
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle