16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 En zor günlerde... En zifiri gecelerde... Seni düşünürdüm... Biliyordum orada olduğunu... H Bir gün bıçak kemiğe dayandığında, yollar kapandığında, yönümüzü yitirdiğimizde, ufkumuz karardığında... Küçük bayrağını alıp gelmeni... Hep bekledim... H Bizim gecelerimiz daha karanlıktır... Bilgisayarlarımızın başında, başımız ellerimizin arasında, kendimizi yalnız ve çaresiz hissettiğimizde... İtilip kakıldığımızda, yazılarımız sansürlendiğinde, evlerimiz basıldığında, arkadaşlarımız alınıp götürüldüğünde, dövdüğümüzde dizimizi... Mahkeme koridorlarında dudaklarımızı ısırdığımızda... Korku ve endişeler içinde tek başımıza kaldığımızda... Bekledim seni... H Onun için küçük bayrağını alıp Gaz bulutları arasından... Baktım... Evet, gelen sensin... H Bence yeter bu kadarı... Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak... Çünkü benim gibi, çekip gideceği güne kadar diktatörün de hiç aklından çıkmayacak, orada olduğun... Küçük bayrağını alarak çıkıp gelme ihtimalin, onun da her zaman zihninde korku olarak duracak... H Yerden bir avuç toprak al bak... Üzerinde çiçekler açacaksa, fidanlar yeşerecekse, çocuklarımız şarkılarını söyleye söyleye koşacaksa çağdaşlığa doğru... Onun dahi güvencesi sensin... İstemem tırnağına taş dokunsun... H Benim için ise orada olduğunu bilmek yeter... Umudum... Gururumsun... tazyikli suyu yiyen gençler sabaha dek uyumadı. Sabah şafak söktüğünde, Taksim’i temizlediler... Peki, bu ne? Kaygı ne, umutsuzluk ne? Düşleri çoğaltmak, sevgi çiçekleri toplamak, ağaçları, umudu yeşertmek, böcekleri sevmek Gururumsun... geldiğinde... Herkesten çok ağladım... Dilinde yurt şarkıları, çantanda limonun ve bir şişe suyun, yüreğinde vatan sevgisi, gözlerinde korkusuzluk, aklında sadece çağdaş bir ülkenin alnı açık gururlu bireyi olma sevdası... Sadece saygı, sevgi, barış isteyerek... Tüm dünyaya, kavga ederken dahi uygarlığını göstererek... Kendisine bomba atana suyunu vererek... Bir ağacın vatan, vatanın demokrasi, demokrasinin özgürlük, özgürlüğün zulme boyun eğmemek olduğunu haykıran sesin... Adım Çapulcu, Soyadım Ayyaş! Sana Ne!.. Alanların dili ne, parkların dili ne, binlerin, on binlerin dili ne? Demek bir avuç çapulcu! Demek yüzde 50’nin sokağa çıkmalarını engelliyorsunuz? O zaman amacınız ne? Bu coğrafyada yaşayan insanları birbirlerine boğazlatmak mı? Sizin için demokrasi ne, özgürlük ne, evrensel hukuk ne, sömürü ne, eşitlik ne, kardeşlik ne? Suriye’de askeri öldürüp, ciğerini, kalbini yiyen kişi özgürlük savaşçısı olduğuna göre, Taksim Gezi Parkı’nda direniş yapan sanatçı, aydın, emekçi, genç ve yaşlı sıradan yurttaşlar ne? Çapulcu? Bu kin, nefret, intikam duygusu ne? Tunus’a giderken “Tencere tava hepsi aynı hava” demek ne? Sevgi ne, aşk ne, duygu ne? Baskı, şiddet, özel hayata karışma, sınır koyma ne? Bu Cumhuriyet düşmanlığı ne, iki kadeh içki içenlere “alkolik” diye saldırmak ne? Doğaya sahip çıkmak ne? Denizlere, akarsulara, dağlara, ovalara, ağaçlara karşı olmak ne? Çevre bilinci ne? İnsanlık ne? Demokratik hukuk devleti ne? İzmir’de polisin arkasına sığınan, demokratik eylem yapan insanları sokaklarda kıstırıp ellerindeki sopalarla dövenler ne? Vicdan ne? Sevgi ne? Kendi çocuklarına “terörist damgası” vurmak ne? Adım Çapulcu, soyadım Ayyaş! Sana ne! HHH Her renkten, her kimlikten, inançlı inançsız insanları çapulcu, alkolik, marjinal olarak görmek ne? Ben alanları, caddeleri, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da yaşananları anladım, o konuşulan dilin barışçıl olduğuna tanık oldum. Onları kucaklamak, konuştukları ortak dili anlamak için sadece bakmak yeter! Sen ve senin gibi düşünenler anlamıyorsa ben ne yapayım. O gençler hepsi pırıl pırıl çocuklardı, ben tanıdım onları... Biber gazını, gaz bombasını, ‘Kullanılan gaz olayı çığrından çıkardı’ diyen Başbakan Yardımcısı’ndan yarım özür Arınç’tan polis terörü itirafı Polis canına kast edilmedikçe gaz sıkmayacak: Pasif durumdalar yani karşı taraftan bir şey gelmedikçe oldukları yerde bekliyorlar, saatlerce ve sabırla. Bir fiili saldırı anında sadece kalkanlarını kullanıyorlar, o yetmezse su sıkıyorlar ama kendi canları hayat bahis mevzu olunca, ancak o zaman gaz kullanıyorlar. Kendilerine gaz kullanmamaları, meşru müdaafa durumunda kalmadıkça gaz kullanmamaları talimatı verilmiştir. Tencere eylemi düğünü rahatsız etti: İstanbul’da Yeniköy’de nikâh şahidi olduğum düğüne giderken işte tencerelerini vura vura eylem yapanlar bizi gördüler. Biz içeri gördik dışarıda gürültüler arttı. Ben buna karşı değilim, yeter ki fiili saldırı olmasın. Her şeyi söyle, dinlerim; her türlü demokratik protestoyu yap, dinlerim. Ama içeride bin kişi var, gecelerini zehir etmeye hakkın var mı senin? O çift İstanbul’un en saygın insanları. makineleriyle 34 ağacın yerinden sökülmesi ve birkaçının da tahrip edilmesi karşısında, yurtseverliğin gereği olarak ve içlerinde çok iyi tanıdıkları, tek ortak paydaları insan ve çevre olan insanlar bir eylem başlattı. Bu eylemler meşrudur, haklıdır ve doğrudur. Fakat maalesef orada gösterilen bu haklı taleplere karşı, şu veya bu sebeple bu inceleniyor ve araştırılıyor, Emniyet güçlerimizin gaz kullanmaya başlaması olayları çığrından çıkarmıştır. Ölüm istediler: Bildiğiniz gibi, Hatay’daki gösteriler sırasında Abdullah Cömert isimli vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Fevkalade üzgünüz. Bu gösterileri bu noktaya getirenlerin sonunda bu işi bir ölümle sonuçlandırmak istediklerini biliyorduk. MHP ve BDP’ye teşek Polis çığrından çıkardı: Başlangıçta yurttaşlar, iş ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Vekili olarak hükümet adına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Taksim Gezi parkı’nda ağaçların kesilmesiyle başlayan ve büyüyerek süren eylemler için, “Emniyet tarafından kullanılan gaz, olayları çığrından çıkardı” diye değerlendirdi. Arınç, Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmesinin ardından bir açıklama yaptı ve soruları yanıtladı. Arınç şunları söyledi: Üslubumuz kucaklayıcı olmalı: Hepimiz yanlış bir çevre duyarlılığı olarak görmek ve kabul etmek durumunda kalırdık. EYLEMCİLERLE GÖRÜŞECEK Başbakan Vekili Bülent Arınç, bugün Taksim Platformu heyetini kabul edecek. Arınç’ın makamından yapılan açıklamaya göre platform üyeleri, saat 11.00’de Başbakanlık Merkez Bina’da olacak. kür: MHP’nin ve BDP’nin olayın ilk anından itibaren takındığı tavrı, takdir ediyor ve kendilerine teşekkür ediyoruz. Şüphesiz CHP’nin Sayın Genel Başkanı’nın “kamu malına zarar verilmesini tasvip etmediğini, bu olayların şahsında parti olarak değil bireysel olarak bulunduğunu ve Taksim’e bu amaçla gittiğini” ifade eden cümleleri için teşekkür ederiz. Ama maalesef, Türkiye’de yaşanan pek çok olayda CHP’li milletvekillerinin, il ve ilçe teşkilatlarının hem kışkırtıcı hem de olayla Hizmet kusuru yapmış olabiliriz: Bizim yap rın bizzat dışarısında olmak gibi bir konumları vardır. tığımız her şeyin bir yargısal denetimi vardır. Eğer istenmeyen olaylar olursa veya yanlış işlerimizin karşılığını düşünmek gerekirse buna idari yargıda hizmet kusuru derler, hizmet kusuru da işlemiş bulunabiliriz. Bunu bize hatırlatacak olan insanlara peşin ret gözüyle de bakmayız. Benim demokrasi anlayışım bu. Şimdi olaylar başladığında meseleye çok daha net bakabilseydik, bunu duyarlılığıyla hareket edenlere karşı yapılan aşırı şiddet gösterisin yanlış ve haksız olmuştur. O yurttaşlarımdan özür diliyorum. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim ama sokaklarda tahribat yapanlar, sokaklarda insanların özgürlüklerine engel olmaya çalışanlara bir özür borcumuz olduğunu düşünmüyorum. Toplum bunları tasfiye edecek noktadır. Kerry’nin açıklamaları, Sayın Dışişleri Bakanımız kendisini arayıp görüşmüştür. Önce şuna bakmamız lazım, Türkiye’de yaşanan bu olayları bazı gaflet içindeki insanlar, çünkü iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum, bir Arap Baharı’na benzetme gayreti içerisinde. Ne kadar uğraşsanız, böyle birşey mümkün değil, doğru da değil. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin sözleri: Sayın İlk eylemcilerden özür diliyorum: İlk olayda, çevre yapabiliriz. Hepimiz üslubumuzda sert ve kırıcı olabiliriz. Hatta bunu bir siyaset tarzı olarak benimseyenler de olabilir. Öfkeyi de bunun içerisine koymak mümkün olabilir. Ama doğru olan elbette demokrasi içerisinde yöneten insanların üsluplarının çok daha yapıcı, çok daha olgun, çok daha kuşatıcı ve kucaklayıcı olmasıdır. ne? Yağmaya, sömürüye karşı koymak ne? Hiçbiri tencere, tava hepsi aynı hava değil bu anlattıklarımın! Gerçeğin kendisi! Çevreci hareketleri bilmeyen, insan yaşamını bir torba nohuta, mercimeğe, kömüre satın aldığına inanan zihniyetteki adamlar, caddelerin, sokakların çığlığını duyamaz. Ağaçlar ölürken halkın dirilişini göremez... Aklı başındaki herkes, bu çevre hareketinin halk eylemine dönüşmesini şöyle yorumluyor: “Taksim’de Gezi Parkı’nda başlayan eylemler çevre hareketini aşmış, yaşam biçimimize, demokratik değerlere, temel hak ve özgürlüklere yönelik giderek artan müdahalelerin yarattığı kaygı ve tepki birikiminin açığa çıkmasını gerçekleştirmiştir.” HHH Peki, benim partim var, 500 bin kişiyi alanlara toplarım, demek ne? Duygu ne, ağaç ne, orman ne? Vahşi kapitalizm ne? Emperyalizmin taşeronluğunu yapmak ne? Kaygı ne, hayat ne? Yaşam biçimine müdahale ne? Zindanlar ne zindanlar? İzmir Şakran Cezaevi’nde hapis yatan yaralı çocuğu kör eden infaz memurları ne? Çocukları hortumla kıyasıya döven, işkence eden ikinci müdür ne? Van’da, Antalya’da, Pozantı’da çocuklara işkence ve tecavüz ne? Tüm bunlar bir çiçek olan, yaşamımızı çoğaltan çocuklarımızdır... Türk, Kürt, Laz, Çerkez... Suçlu suçsuz! O zaman hakkım benim, soru sormak! Yazı yazmak, haber yapmak, demokratik hak ve özgürlükleri savunmak... Kadına şiddete, tecavüze karşı çıkmak! HES eylemcilerinin, çevrecilerin, kaygı duyan insanlarımızın yanında olmak! HHH Anayasal haklarımı kullanıyorum... Adım Çapulcu, soyadım Ayyaş. Sana ne!.. CUMHURBAŞKANI GÜL, YASED ÜYELERİYLE GÖRÜŞTÜ ‘Ortadoğu ile arada fark var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’de yaşananların Ortadoğu’dan farklı olduğunu belirterek “Ortadoğu ülkelerine baktığınızda olup bitenler, temel haklar, özgürlükler ve temel meselelerle ilgili tartışmalar. Bunlar, serbest seçimlerin olmadığı, halkın iradesinin yansımadığı, mahkemelerin Batı standardında olmadığı ülkeler” ifadelerini kullandı. Gül, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Yönetim Kurulu Başkanı Serpil Timuray ve beraberindeki yönetim kurulu üyelerini Çankaya Köşkü’nde kabul etti. Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı’nın resmi internet sitesinde kabule ilişkin yer alan habere göre Gül, şu değerlendirmelerde bulundu: Bir ülke mükemmelim diyorsa korkun: Türkiye noksanlıklarını bilen bir ülke ve bunları gidermeye çalışıyor. Bir ülke ben mükemmelim diyorsa ondan korkacaksınız. Eksiklerim var, bunları gidereceğim diyorsa direksiyonda emniyetli bir şoför var demektir. Ekonomi yönetimi bunun farkında. Sizler ekonomi bürokrasisini tanıyorsunuz. Her şey profesyonelce yönetiliyor ve işin gereği neyse o yapılıyor. Bilerek yanlış yapmıyorlar. Ortadoğu’da silah kullanıldı: Yabancı kanalları seyrederseniz kaygılanabilirsiniz. Londra’da yaşayan bunu farklı algılayabilir. “Türkiye Ortadoğu mu oluyor” diye sorabilir. Şirketlerinizin merkezlerinden sizlere de bu tür sorular gelebilir. Türkiye’de olup bitenlerle Ortadoğu’da olup bitenler tamamen farklı şeyler. Ortadoğu ülkelerine baktığınızda olup bitenler, temel haklar, özgürlükler ve temel meselelerle ilgili tartışmalar. Bunlar, serbest seçimlerin olmadığı, halkın iradesinin yansımadığı, mahkemelerin Batı standardında olmadığı ülkeler. Oradaki olaylar çok farklı. Bazı Arap ülkelerinde bunlar olduğunda halka karşı önce silah kullanıldı. Muhaliflerin birikimleri olabilir: Neden bu olaylar oldu derseniz, 10 yıldır Türkiye’yi yöneten bir iktidar var. Muhalif insanların birikimi ve alınganlıkları olabilir, icraatları onaylamayanlar olabilir. Türkiye’de siyasetin kırıcı olduğu zamanlar oluyor; bu nedenle incinenler olabilir. Çevre meseleleri olabilir, İstanbul’da bir şey oluyor, bana niye sorulmuyor diyenler olabilir, ağaç için, hayvan hakları için yürüyenler olabilir. Yaşam tarzına ve fikirlerine saygı duyuluyor mu diye kaygılananlar olabilir. Bütün bunları görüyorum. Bütün bunlar gelişmiş ülkelerdeki meseleler. Londra’da 2 yıl önce benzer problemler yüzünden arabalar yakıldı, dükkânlar yağmalandı, insanlar yaralandı. Türkiye’de olup bitenler, Batı ülkelerindekilere benziyor, Türkiye’nin geleceğinden tereddüt etmeyin. Ekonomik ve siyasi olarak öngörülebilir bir ülkeyiz. BDP’li Önder’le görüşen Arınç, sorumluların cezalandırılacağını söyledi Hükümetten üç geri adım AYŞE SAYIN ANKARA Hükümet, Taksim Gezi Park olaylarının ülke çapına yayılması ve hükümete “isyana” dönüşmesinin faturasını İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’a çıkarmaya hazırlanıyor. BDP’li Sırrı Süreyya Önder’le görüşen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “sokakların stabil hale getirilmesinin hayati önemde” olduğunu belirtirken, bu kapsamda olayların büyümesinden sorumlu yöneticiler hakkında soruşturma açılması, Gezi Parkı’nın geleceğine ilişkin kararın, mevcut haliyle korunması dahil yerel yöneticilere bırakılması yönünde geri adım atılabileceği mesajı verdi. BDP’li Önder eylemlerde gerginliğin tırmanması ve sert polis müdahalesine karşı alınabilecek önlemler konusunda önce Arınç, ardından da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştü. Önder, Arınç’a eylemlerin sadece “ağaç kesilmesi ya da basit bir hukuksuzluğa” tepkisinin çok ötesinde olduğunu behirterek, bunu hükümetin doğru okumasını istedi. Tepkinin her alandaki aşırı “muhafazakârlaşmaya” karşı da olduğunu belirten Önder, “Bu hareket, yaşam tarzıma dokunma çığlığıdır” dedi. Başbakan Yardımcısı Arınç “Sokakları stabil hale getirmemiz hayati önem taşıyor” diyerek, atmaya hazırlandıkları adımları anlattı. Arınç bu kapsamda, Gezi Parkı’na yapılacak inşaat ile ilgili kararın yerele bırakılacağını, yerel yöneticilerle sivil toplum örgütlerinin Gezi Parkı’nın geleceğine karar vereceğini ifade etti. Önder’in yakın çevresine, Gezi Parkı’nın “mevcut haliyle de kalabileceği” izlenimini aktardığı öğrenildi. Arınç, başta İstanbul valisi ve emniyet müdürü olmak üzere kamu görevlileriyle ilgili adli ve idari soruşturma yapılacağını, ve bu amaçla 2 mülkiye müfettişinin görevlendirileceğini bildirdi. Bunun üzerine Önder, olayın soruşturma ile geçiştirilemeyeceğini belirterek, “Eğer vali orada oturmaya devam ederse, insanları içeri sokamazsınız” uyarısında bulundu. Arınç’ın da gereğinin yapılacağınını belirterek, soruşturmaya göre Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yurtdışından dönüşünü beklemeden de gerekirse görevden almalar olabileceği mesajını verdiği öğrenildi. Öte yandan Gezi Parkı’nda bu hafta sonunda, “Hükümetin Topçu Kışlası ve AVM projesinden vazgeçtiğini, süreci yerel yönetimlere ve sivil toplum örgütlerine bırakacağı” açıklamasına bağlı olarak bir konser düzenlenmesi de programa alındı. Arınç görüşmesinin ardından Çankaya Köşkü’ne çıkan Önder, yaklaşık 1.5 saat Gül’e Gezi Parkı olayları ile ilgili brifing verdi. Olaylardan duyduğu üzüntüyü dile getiren Gül’ün “Protestoların barışçıl zeminde kalması için tüm tarafların özen göstermeli” mesajını verdi. Önder, Arınç ve Gül ile yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, “Benim bugünkü görüşmelerden edindiğim izlenim, Demokratik süreçlerin süratle devreye girdiği. Halkta oluşan farkındalığın devlet ve hükümet nezdinde de oluşmaya başladığını gördüm. Bundan sonrası bence bir şölene dönüşmelidir. Çünkü yaratılan durum, gerçekten bu ülkede herkesin düşünce tarihinde önemli bir mihenk taşı olma vasfı taşımaktadır. Devletin, polise dönük bu şiddet temelli yaklaşımı engellemesi gerekiyor” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle