16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Greenpeace Uluslararası Genel Koordinatörü Kumi Naidoo: Gezi Direnişi, dünyadaki ilerici muhalif hareketler için derslerle dolu Özgürlük simgesi Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Yrd.Doç. Fatih YAŞLI ‘ TOMA’larla arüşşafaka Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Felsefe mezunu, serbest meslek sahibi ve yazar Süleyman Özcan, bundan sonrası için “‘Nasıl ki herkes birbirinden bağımsız meydanlara aynı anda aktı ise aynı şekilde de çekilecek ama ‘ne zaman gerekirse yine çıkarız’ uyarısı Demokles’in kılıcı gibi egemenlerin tepesinde asılı kalacak. Şu an için bu mümkün değil. Önce polis çekilecek. Tehditkâr duruşundan vazgeçip normalleşecek. Sonra özgürlüklerimiz taahhüt altına alınacak” diyor. Özcan’a göre, Gezi eylemlerinin en büyük kazanımı, insanların tekrar birbirinin farkına varması, aslında yalnız olmadıklarını, içten içe itiraz ettiklerini, onaylamadıklarını aynı şekilde hisseden büyük bir halk yığını olduğunu öğrenmesi. Bu sayede dayanışma, başkalarının hakları içinde mücadele etme bilinci kendiliğinden doğdu. Süleyman Özcan, Gezi Direnişi’nin kendisi için anlamını şöyle açıklıyor: “Kimsenin askeri olmama isteğinin ısrarla yinelendiği, farklılıkların ayrışmak dünyanın gözü sizin üzerinizde ÖZLEM GÜVEMLİ Artık KP hükümeti, 11 yıllık iktidarı boyunca sadece devletleşmeye çalışmadı, aynı zamanda toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek ya da kendi hegemonyasına hizmet eder şekilde dizayn etmek gibi bir amaca da sahip oldu. Ergenekon, KCK, Devrimci Karargâh gibi siyasi davalar aracılığıyla AKP’nin devletleşme ve yeni bir rejim inşa etme stratejisine engel olabileceği düşünülen farklı odaklar etkisiz hale getirildi. İlk 10 yılı boyunca, Cumhuriyet Mitingleri’ni, Tekel direnişini ve Kürt sorunu başlığında zaman zaman yükselen şiddeti saymazsak, AKP’yi gerçek anlamıyla sıkıştıracak bir hadise yaşanmadı ve bu yıllar AKP’nin yükseliş ve zafer yılları olarak kaydedildi. Ancak, 2012’nin sonlarına doğru, AKP’nin yükseliş çağının kapandığına dair güçlü işaretler gelmeye başladı. A “Bizi yönetenler bizi bizim istediğimiz şekilde yönetmediği sürece her nerede bir eksiklik, haksızlık varsa koşulsuz karşısına çıkacak binler var artık” dansa devam için değil bir arada paylaşmak için var olduğunu ve paylaşınca da çok güzelleşebildiğimizi gördük. Kavgadan, gerilimden, sen, ben, o, biz, siz’den hiç hoşlanmadığımızı içten içe duyumsarken bizim gibi düşünenlerin bir araya gelince yarattığı dönüşüme şahit olduk. Gezi evrensel mesajı olan bir yerdi. Lideri yok, muhatabı yok dediler ya. Doğrudur. Ama muhatap tek tek bireylerin oluşturduğu halk. Özgür, şeffaf, dürüst, barışçıl bir dünyada sevgi ve saygı içinde bir arada yaşamak istiyoruz. Çocuk fikrinde bir saflık bu. Son derece basit. Gücü de oradan geliyor. Gezi’de hemen her şey müthiş etkileyici idi. İlla örneklemek gerekirse tek bir olay değil de bütün olayların itici gücü olan ‘ortak bilinç ve sağduyu’yu hayranlıkla tecrübe ettiğimi söyleyebilirim.” Süleyman Özcan’ın, “Bundan sonra ne olacak?” sorusuna yanıtı da şöyle: “Aslına bakılırsa olan oldu. Hani cin şişeden çıktı diyoruz ya bir daha kolay Greenpeace Uluslararası Genel Koordinatörü Dr. Kumi Naidoo, Gezi eylemlerini “daha demokratik, daha özgür bir ülke isteyen insanların hareketi” olarak niteledi. Türkiye’deki eylemlerin bütün dünyanın dikkatini çektiğini vurgulayan Naidoo “Gezi eylemlerine karşı kullanılan güce bakarsanız yönetici sınıfın dikkatini çekmiş olduklarını da görüyoruz” dedi. Gezi eylemlerinin dış bağlantılarına ilişkin iddiaları da “Türk insanının bilgisine güvenim Başbakan’ın Türk insanına gösterdiği saygıdan daha fazla” sözleri ile eleştirdi. Fazla dahil olmak ve iticilik... Naidoo, iklimi savunmak için dünyanın altı kıtasındaki 140’tan fazla ülkeden yüzlerce aktivistin katılımıyla bugün Kadıköy’de gerçekleştirilecek mitinge katılmak üzere İstanbul’a geldi. Naidoo, Greenpeace’in en başından beri Gezi eylemlerini desteklediğini belirterek “Çünkü yeşil bir alan gasp ediliyordu. Demokrasi ile çevrecilik Türkiye’de ilk kez iç içe geçti” diye konuştu. Naidoo, Greenpeace’in büyük bir hareketi domine etmek yerine global farkındalık yaratmayı daha fazla önemsediğine dikkat çekti. Wall Street işgal eylemine Greenpeace’nin ilk günden itibaren katıldığını ancak afişlerini ve çadırlarını kurup reklam yapmadığını anlatan Naidoo, “Belki desteğimiz artardı ama aynı zamanda bazı kesimlerin tepkisini de çekebilirdi. Ya da ‘fazla dahil olmak’ itici gelebilirdi” dedi. Naidoo, “dış mihraklar” suçlamasını ise şöyle değerlendirdi: “Greenpeace Türkiye’de birçok şeyin öncüsü değil izleyicisi oldu. Doğayı kirletmek isteyen güç odaklarına karşı araştırmalar yaparak, hukuki destek vererek çevreci kardeşlerimizin yanında olmaya çalıştık. Örneğin Gerze’deki insanlar kendi kendine başkaldırdı, biz destek olduk. Türkiye’de termik santralların zararlı gazları yüzünden binlerce çocuk prematüre doğdu. Çocuğunu kaybeden bir annenin trajedisinin dış güçlerle bir ilgisi yok.” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumunu da eleştiren Naidoo, halkına uyguladığı baskı ve şiddet nedeniyle Ortadoğu’da edindiği konumda yerel ve global olarak birçok şeyi kaybettiğini savundu. Naidoo, Türkiye’ye gelirken hükümet ile de resmi temaslarda bulunmayı düşündüklerini ancak hayatını kaybeden, tutuklanan insanlara saygısızlık olacağı için vazgeçtiklerini söyledi. D Kriz dinamikleri... 2013 yılı ise AKP’nin yükseliş döneminin sona erdiğine dair kesin işaretler sunan bir nitelik taşıdı. Özellikle Suriye meselesinde, Katar’la birlikte sürdürülen Suriye’deki İslamcı terör gruplarını silahlandırma yöntemi ve Suriye’yi işgal etme hedefinin Batı açısından kimi çekincelerle karşılandığı görüldü. Suriye politikasının iflasının en açık göstergesi ise Reyhanlı saldırısında kaybettiğimiz 50’yi aşkın yurttaşımız oldu, bu saldırı geniş halk kitleleri nezdinde de dış politikanın sorgulanmasını beraberinde getirdi. Kuşkusuz, sözünü ettiğimiz kriz dinamiklerine, insanların gündelik hayatlarına doğrudan müdahale anlamına gelen kürtaj, içki satışına ilişkin düzenleme, İstanbul’un kimi mekânlarında sokakta içki içmenin yasaklanması, kafe ve barların masa ve sandalyelerinin kaldırılması gibi olguları da eklemeliyiz. İnsanlar, özellikle gençler, yıllar süren bir birikimin patlamasını yaşadılar Gezi Direnişi’yle birlikte. Eskisi gibi olamaz... kolay girmez o şişenin içine. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bizi yönetenler bizi bizim istediğimiz şekilde yönetmediği sürece her nerede bir eksiklik, haksızlık varsa koşulsuz karşısına çıkacak binler var artık. TOMA’yı da biliyoruz, gazı da. Bazılarımız mermiyi de öğrendi. Sokak kavgasından bile imtina eden, birbirlerine ‘siz’ diye hitap eden, terbiyeli, eğitimli, tabiri caiz ise süt çocuklarını barikat savaşçısı haline getirdiler. Çok canımız yandı ama herkes gördü. Penguenler bile duydu sesimizi. Toplum kendi denetim mekanizmasını kurup işletmeye başladı. Bu süreçten bir siyaset çıkar mı çıkmaz mı onu zaman gösterecek. Ama hiçbir siyasetçinin Gezi’yi kale almadan, Gezi’nin talep ve uyarılarına dikkat etmeden siyaset yapması imkânsız artık. O yüzden biz konuşmaya, durmaya, gülmeye, okumaya, zıplamaya, birdirbir oynamaya, gaz yemeye, TOMA’larla dans etmeye devam edeceğiz. Dönüşen toplumu ve gelişen Türkiye’den hep beraber keyif alacağız.” Eylemlerin öncüsü halktı l HAZIRLAYANLAR: İLHAN TAŞCI, FİGEN ATALAY, SELDA GÜNEYSU Tarihe tanıklık Haziran ayı boyunca, dünya toplumsal mücadeleler tarihine geçecek genişlik ve uzunlukta bir direniş sürecine tanıklık ettik. Sokakta çevreciler, eşcinseller, anarşistler, sosyalistler, Aleviler, cumhuriyetçiler, Kürtler, feministler ve her muhalif kesimden insanı gördük. Gasp, hırsızlık, yağma, tecavüz vs’nin hiçbirine rastlamadık ama polis şiddetiyle insanların yaşamlarını yitirmesine ve yaralanmalarına tanıklık ettik. Gezi’de başlayan ve sonrasında Türkiye’nin bütün şehirlerine yayılan direnişi Türkiye sınırlarını aşacak ve tarihe kaydedilecek bir olay olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu yaşanan deneyimden hem Türkiye’deki toplumsal muhalefet hem de dünyadaki tüm ilerici muhalif hareketler çeşitli dersler çıkaracaklardır ve bu çıkarımlar eşit ve özgür bir dünya mücadelesine ışık tutacaktır. Korku imparatorluğu Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’de bir dönemin Gezi’yle kapandığını belirten tiyatro ve sinema oyuncusu Evin: Devrim Evin l “Fetih 1453” filminde Fatih Sultan Mehmet’i canlandıran tiyatro ve sinema oyuncusu Devrim Evin, İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, 29 Mayıs’ta gerçekleştirilen “Fetih” kutlamalarına “baş konuk” olarak çağrıldığı halde, bu daveti “Gezi Parkı eyleminde olacağım” diyerek reddettiğinde, bir anda “sosyal medyanın gündemine oturdu”. Ona göre “bir sanatçının böylesine bir sivil harekete katılmaması düşünülemez. Çünkü sanatçı, çağının ışığı, halkının ışığı...” Evin, bu eylemle birlikte Türkiye’de “korku imparatorluğunun yıkıldığını” belirtiyor, gençliğin “gerçek demokrasi istediğini” vurguluyor. “Kendini politikaya adamışlara baktıkça bu gençlere, bizlere apolitik demem imkânsız” görüşünü dile getiren Evin, gençlerin yıllarca politikayı “karanlık, gereksiz” olarak düşündüğünü ancak kendileri böyle düşündükçe birilerinin “atı alıp Üsküdar’ı geçtiğini” vurguluyor. İşte tam bu noktada gençlerin seslerini yükseltmeye başladığını belirten Evin, gençlerin “muhteşem orantısız zekâlarıyla, iktidarın orantısız şiddetine karşı durarak tüm dünyayı, direnişi görmek istemeyen medyayı dahi kendilerine çekebildiklerini” söylüyor. Evin, “Biz Başbakan çok şey kaybetti l SÜRECEK Evin, “Bu direnişle birlikte Türkiye’yi ne bekliyor?” sorusuna ise “35 yaşındayım. Bu topraklarda yetişmiş, yurtiçinde ve yurtdışında sanat üreterek ülkemi temsil etmeye çalışan bir birey olarak diyebilirim ki artık algıda bir devrim olmuştur. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyor. Evin, kendisinin de bir polis çocuğu olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Ama şimdikilerle benim babamın dönemi arasında müthiş bir fark var. Şimdiki polisler devletin polisi olduklarının ve görevlerinin esasen ne olduğunun farkında değiller herhalde. İtiraz edebilecekleri birçok yerde, amirlerinin her dediğini uygulayan bir yapı içindeler. Oysa bilsinler ki tüm bu sivil direniş aynı zamanda onların hakları ve geleceği için de bir umuttur.” ‘Ben de polis çocuğuyum ama’ Kömüre bağlı ölümler gençler, ağızlarda gevelenmeyen gerçek demokrasiyi istiyoruz. Klişe sözler duymak istemiyoruz” diyor. yıkıldı l Türkiye’nin son dönemdeki çevresel verilerinin çok rahatsız edici olduğunu ifade eden Naidoo, iklim değişikliği için en büyük tehdit olan kömüre Türkiye’nin yeni yatırımlar yapmasını eleştirdi. Mevcut santrallar ve projelerle birlikte Türkiye’nin kömür kullanımında dördüncü sırada olduğunu belirten Naidoo, sera gazı emisyonlarını da 19902010 arasında yüzde 115 artırdığını kaydetti. Greenpeace’in Stuttgart Üniversitesi’ne yaptırdığı bir araştırmaya göre Türkiye’de termik santrallara bağlı hastalıklar yüzünden hayatını kaybeden insan sayısının trafik kazasında ölenlerden daha fazla olduğunu vurguladı. Kömür tüketiminin bir gecede durmasını beklemediklerini söyleyen Naidoo, taleplerinin “artık fosil yakıtlara yeni yatırım yapılmaması, başka kaynaklara yönlenmesi” olduğunu belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle