15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ 6 HABERLER Çözüm Komisyonu Başkanı Bostancı, ‘Gezi direnişi ile çözüm sabote ediliyor’ iddialarına karşı çıktı ‘Hedef süreç değil’ ERDEM GÜL İki Mehmet Ali Bu haftaki yazımın konusu ülkemizin onuru iki Mehmet Ali olacak. Teğmen Mehmet Ali Çelebi ve tiyatro sanatçısı Mehmet Ali Alabora. Mehmet Ali Çelebi’yi Ergenekon duruşmalarından tanıyoruz. Bu genç adam cep telefonuna polisçe konulduğu saptanan bir sahte kanıtla 18 Eylül 2008’de tutuklanmış, Hasdal Askeri Cezaevi’nde 33 ay (2 yıl 9 ay) tutuklu kaldıktan sonra 20 Mayıs 2011’de tahliye edilmişti. 17 Haziran 2013’te yaptığı savunmasıyla da yakın tarihimize ateşten ve çelikten harflerle bir not düştü… Başarılı sanatçılığının yanı sıra toplumsal olaylar konusunda öncü duyarlılığı ve ataklığıyla hayranlık uyandıran Mehmet Ali Alabora ise, Gezi Parkı Direnişi’ndeki etkinliği ve Tayyip Erdoğan tarafından hedef gösterilmesiyle bir kez daha ilgi odağı oldu. Büyük olasılıkla hiç karşılaşıp tanışmamış olan bu iki genç adam, toplumun ilgisini de hayranlığını da fazlasıyla hak ediyor… HHH Mehmet Ali Çelebi’nin savunmasını yaptığı gün, suçlama ve yargılama kürsüsünde oturan, kimileri onun babası yaşındaki “hukuk”çuların yerinde olmayı, herhalde onur ve haysiyet sahibi hiç kimse istemez… Duruşma sonrasında evlerine nasıl gönül rahatlığıyla gidip nasıl huzur içinde uyuyabildiklerini anlayamıyorum ve doğrusunu isterseniz bunu yapabildiklerini de pek sanmıyorum… Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin, Genelkurmay Başkanı’ndan en genç asteğmenine kadar Türkiye Cumhuriyeti ordusunda görev yapan her subayın dikkatle okuyup kimi bölümlerini ezberlemeleri gerektiğine inandığım savunmasından, daha doğrusu makamına “ithamname”sinden örnekleri paylaşalım… Kendisine sanık gözüyle bakmadığını, tersine, vatanseverlik davasının savunucusu olduğunu söyleyen Mehmet Ali Çelebi, suçlama ve yargı makamına yönelik olarak diyor ki: “Bir ihanet suçlamasını Türk subayıyla bağdaştırmak için çok komik durumlara düştünüz. Hukuku kendi cinnetlerinize göre saptırdınız, çarpıttınız, tepetaklak ettiniz. Ruhunuzu bir kez olsun adaletin kollarına atamadınız. Vasatın bataklığına öyle gömülmüşsünüz ki gerçekler bile sizi tekrar ayağa kaldıramıyor. Anlaşılıyor ki hiçliğin yazgısına başkaldıramıyorsunuz! Pusulanız karanlığı gösteriyor…” Bu ateşten ve çelikten sözler karşısında hayranlık duymamak, muhataplarının ise yine bu savunmadaki bir deyimle “yalanlar ürettikleri cehennemin yedi kat dibine” gömülmemeleri olası mı?.. HHH Çok sevdiğim, sanatına da kişiliğine de hayranlık duyduğum Mehmet Ali Alabora ise, annesinin ve babasının arkadaşı olarak benim de oğlum kadar yakınımdır. Aslında o, 68 kuşağının ve o kuşağın en yakın ağabeyleri (ve kuşkusuz ablaları) olarak benim de aralarında olduğum 60’lı yıllar devrimci gençliğinin günümüzdeki bir temsilcisidir. Deniz Gezmiş’i sinemada canlandırmak kuşkusuz en çok ona yaraşırdı. Başbakan, bilmem neresinin kılı olduğunu iftiharla söyleyenlerin de aralarında bulunduğu bir topluluk önünde, bu pırıl pırıl genç adamı hedef gösterme küçüklüğünden kendini alamadı… Mehmet Ali Alabora Taksim Gezi Direnişi’nin öncüsüymüş… Eğer öyle ise, onun için paha biçilmez bir onurdur bu… Fakat Tayyip Erdoğan ve benzerleri anlamıyor ya da anlamak istemiyorlar ki, böylesi olayların zaten tek bir öncüsü olmaz, olamaz. Bunlar birikimler sonucunda toplumsal patlamalardır… Başlangıçta önderi olanlar bile büyük kitlenin bir parçası olurlar… Mehmet Ali Alabora ülkenin yağmalanmasına kararlılık ve eylemlilikle karşı çıkan bir çevre savaşımcısı, bir yurtseverdir ve bunun için kutlanması gerekir. Bunu, birilerinin kılı olmaktan onur duyanların ve kendileri için böyle tiksindirici bir söz söylenenlerin anlaması olanak dışıdır. HHH Mehmet Ali Çelebi ve Mehmet Ali Alabora… Bu iki Mehmet Ali günümüz genç kuşaklarının iki yıldızı, geleceğimizin iki parlak temsilcisi, ülkemizin iki genç onurudur. Böyle evlatları olan bir ülke geleceğe elbette umutla bakacaktır. ANKARA TBMM Çözüm Araştırma Komisyonu Başkanı, AKP Amasya Milletvekili Naci Bostancı, hükümetten ve bazı yorumculardan gelen “Gezi Parkı eylemlerinin hedefi çözüm sürecini sabote etmekti” yolundaki açıklamalara karşı çıktı. Bostancı, “Eylemlerde çok çeşitli saikler vardı. Eyleme katılan her kesim kendi durumlarına uygun tavır koydu. Ama eylemlerin ana hedefini çözüm sürecini sabote etmek olarak görmüyorum” dedi. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve bazı köşe yazarları Taksim Gezi Parkı eylemliliklerinin hedefinin bir süredir BDP ile hükümet arasında polemik konusu da olan çözüm süreci olduğuna dair açıklamalar yapmıştı. Cumhuriyet’in sorusunu yanıtlayan Meclis Çözüm Komisyonu Meclis Çözüm Komisyonu Başkanı Naci Bostancı, Taksim Gezi Parkı eylemliliklerinin hedefinin Kürt sorununun çözüm süreci olduğu değerlendirmelerine katılmadığını söyledi. Bostancı ‘Çözümü de sabote edelim’ diye düşünen veya dolaylı olarak bu şekilde varlık göstermeye çalışanlar olabilir ama eylemlerin asıl ağırlığını, varlık sebebini çözüm sürecini sabote etmek olarak görmüyorum’’ dedi. Başkanı Bostancı, eylemliliklerin asıl hedefinin çözüm süreci olduğu, eylemlerle çözüm sürecinin sabote edilmek istendiği değerlendirmelerine katılmadığını belirtti. Bostancı şunları söyledi: “Eylemlerin içinde barındırdığı farklı grup ve saikler gibi tek bir ortak hedefden de bahsedilemez. İçindeki farklılıklar gibi eylemlerin aynı zamanda birden çok hedefi de vardı. Çok genel ifadelerle söylersek eylemliliklerdeki hedef için ‘hükümetin dikkatini çekmek isteyenler’den, ‘hükümet başımızdan gitsin’ diyenlere kadar uzanan bir skaladan söz etmek mümkün. Eylemliliklerin içindeki her farklı kesimin farklı farklı da talepleri, istemleri vardı. Ama ana ağırlık daha çok kendi içinde bulunduğu duruma uygun tavır koydu. ‘Çözümü de sabote edelim. Bu eylemle onu da hedefe koyalım’ diye düşünen veya dolaylı olarak bu şekilde varlık göstermeye çalışanlar olabilir ama eylemlerin asıl ağırlığını, varlık sebebini çözüm sürecini sabote etmek olarak görmüyorum. Halen yürümekte olan çözüm süreci Türkiye’nin en önemli, siyasetin üzerinde en çok yoğunlaşması gereken bir konu. Bu kadar önemli bir konu, elbette ki siyasetin eylemlilik süreciyle yoğunlaşması nedeniyle gündemden düştü. Ancak ben bunun geçici olduğunu düşünüyorum. Gündemden düşmesi nedeniyle bir kayıptan söz edilemez. Kısa bir süre sonra tüm ilginin yeniden çözüm sürecine döneceğini düşünüyorum.” üvenlik eksenli bakış öne çıktı Bostancı, son günlerde hükümet ile Kandil ve BDP arasındaki “çözüm süreciyle ilgili bir demokratikleşme paketi çıkacak mı, çıkmayacak mı” tartışmasıyla ilgili olarak da “Türkiye’nin demokratikleşmesi ve çözüm süreci doğrultusunda muhak G kak alınması gereken kararlar, atılması gereken adımlar var. Ancak siyasi katılım diye bir şey var ama olayın bir de matematik boyutu var. Olay, ‘o şunu, bu bunu talep etti’ bakışından bağımsız olarak toplumsal kesimlerin demokratikleşme beklentisi şeklinde değerlendirilmeli. AKP on yıldır bu konularda adımlar attı ama tabii ki hâlâ yapılması gerekenler var. Ancak şiddetin yükseldiği dönemlerde güvenliğin öne çıktığı da bir gerçek. Bence konjonktürel olarak öne çıkan güvenlik eksenli bakışın sona ermesi de gerekiyor ve beklenmeli. Çözüm konusunda atılacak adımların da zamamlamasına elbette dikkat etmek gerekir. Konu, hem toplumsal çevrelerin beklentileri ve tavırları hem de siyasal atmosfer açısından ele alınmalı” dedi. TÜRK’TEN ÖNDER’E İTİRAZ: Demokrasi taleplerini destekledik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Genel Başkanı Ahmet Türk, çözüm sürecinin devam ettiğini, Gezi Parkı eylemlerinin barış sürecini etkileyeceği yönündeki görüşlere katılmadığını söyledi. T24’e konuşan Ahmet Türk, hükümetin ve Başbakan’ın sürecin devamı için hızlı adımlar atması ve demokrasiyi güçlendirmesi gerektiğini vurgulayarak “Gezi Parkı eylemlerinde demokrasi talebi var. Bu talep bizim de istediğimiz taleplerdir. Eylemlerde, yaşam biçimlerine karışılmasını istemeyen yeni kuşak bir nesli gördük. DTK olarak biz bu demokrasi taleplerini destekliyoruz” diye konuştu. BDP’li Sırrı Süreyya Önder’in, Nuçe TV’de “Türkiye yanıyor, dünyanın en büyük isyanlarından biri... DTK tek cümleyle destek açıklaması yapmadı” sözlerini de eleştiren DTK Eş Genel Başkanı Ahmet Türk, Önder’in açıklamalarını doğru bulmadığını söyleyerek şöyle konuştu: “Sırrı Süreyya Önder’in yaptığı konuşmayı duySırrı Süreyya dum. DTK Eşbaşkanı mız Sayın Aysel Tuğluk Önder’in ‘DTK ve ben kişisel açıklamaGezi direnişini larda bulunduk. Aynı zayeteri kadar manda DTK olarak da Gezi Parkı’ndaki demokradesteklemedi’ tik talepleri desteklediğiaçıklamasına mizi üç defa yazılı açıklaitiraz eden Ahmet ma yaparak kamuoyuna Türk, ‘’Gezi Parkı açıkladık. Gezi Parkı eylemlerindeki halkın tepeylemcilerinin hükümete, ‘güntalepleri bizim de kisinin, lük yaşamımıza karışamataleplerimizdir’’ yın’ ve ‘her şeyi biz biliriz’ tavrına yönelik olduğunu dedi. söyledik. Ancak defalarca açıklama yapmamıza rağmen Sırrı Süreyya Önder’in Nuçe TV’de yaptığı açıklamayı doğru bulmuyorum.” BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürtçü de Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Parlamentosu’nun Gezi Parkı olaylarıyla ilgili aldığı karara yönelik sözlerini eleştirdi. Kürkçü, Başbakan’ın halka karşı kısıtlayıcı önlemler olduğunda ultra milliyetçi, uluslararası askeri seferlere katılmak gerektiğinde, bankacılık ve finansla ilgili ultra dünyacı olma çelişkisi taşıdığını söyledi. Gezi Parkı olaylarıyla ilgili tutuklamaların sayısının arttığını belirten Kürkçü, “Başbakan’ın fütursuzca sürdürdüğü kışkırtmalar sonucunda parklarda, bahçelerde Gezi olaylarını tartışan ve kendi geleceklerini gözden geçirmek isteyen pek çok gruba, tartışma forumlarına karşı hükümetten güç alan topluluklar saldırılara başladılar. Resmi şiddetin yanı sıra gayri resmi şiddetin de devreye girmeye başladığını görüyoruz. Yani Başbakan’ın çağrısına uyan yüzde 50’lik dilimdeki kimi unsurlar, kendilerini düşünce ve ifade özgürlüğü karşısında sınırlamış ve caydırma rolüyle donanmış olarak görüyorlar. Biz bu rolleri kabul etmeyiz” değerlendirmesini yaptı. AKP’nin Kayseri’de düzenlediği mitingde konuşan Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı direnişçilerini ‘kukla ve piyon’ olmakla suçladı. (Fotoğraf:AA KAYHAN ÖZER) Gezi’nin faturası Topbaş’a çıkabilir ERDEM GÜL Erdoğan demokrasi isteyenlere kürsüden hakaretlerini sürdürüyor RECEP BULUT Taksim’e saldırı emrini itiraf etti lara bak bunlara sırt dön. Yok öyle 25 kuruşa simit ” diye konuştu. Gençlerin oyuna geldiğini ileri süren Erdoğan, 200 trilyonu aşkın zarar olduğunu savunarak polise sert müdahale emrini kendisinin verdiğini itiraf etti. Erdoğan, “Ey solcular, ey CHP sana sesleniyorum. Ortalığı karıştırdın, mikser gibi karıştırdın. AKM’yi işgal ettiler. Ne yapacaktık? Teröristlerin resimleri, paçavraları orada asılı duracak, Başbakan’a hakaretler orada asılı duracak. İçişleri Bakanıma ‘24 saat içinde AKM’yi, Taksim Meydanı’nı, anıtı temizleyeceksiniz’ dedim. 17 gün sabrettik. Gezi Parkı oradaki bir işgalci grubun değildir, park tüm halkımındır. Taksim Meydanı miting meydanı da değildir” dedi. ‘Gayri resmi şiddet başladı’ KAYSERİ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yine Gezi direnişindeki eylemcilere ve muhalefete çattı. Erdoğan, “En büyük hayali bunların tüm Türkiye’nin duran adam olmasıydı. Hamd olsun artık kendileri duran adam oldular” diye konuştu. “Milli İradeye Saygı” mitinginde konuşan Erdoğan, yine Gezi direnişine çattı. Eylemcileri “Vandallıkla” suçlayan Erdoğan, “Tüm Türkiye huzurunu gasp etmek isteyenlere, kuklalara, piyonlara karşı isyanını yüksek sesle haykırıyor. Başını kuma gömenler, uluslararası medya, Türkiye’deki bir kısım medya, halkın iradesine karşı olanlar sesinizi duymayacaktır. Peki o dinlediklerim genç de buradakiler genç değil mi? On Tencereli protestolarla “tencere tavacılar bayağı para kazandı” diyerek dalga geçen Erdoğan, “Bunlar ‘Biz okumuş insanlarız, sanatçıyız, yazarız, sermayedarız, biz her şeyi biliriz’ diyorlar. Kendilerine halk diyenler şu birlikteliğe bidon kafalı, koyun diyorlar. TV’de gördünüz, Zahide Nine analarını ağlattı. Vandalların yakıp yıkmasına bakıp buna Türkiye baharı diyen var. Türkiye baharı 3 Kasım 2002’de yaşanmıştır” dedi. “Ama ana muhalefet de bunun hesabını verecek. Yeri gelince onun da hesabını soracağız” diyen Erdoğan, “Biz durmak yok yola devam” diyoruz. Bunlar ‘duran adam’ diyor. Bunların en iyi yaptığı şey durmak” ifadesini kullandı. CHP’ye tehdit RTÜK’ten Gezi cezaları ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) RTÜK, İstanbul’da yapılan AKP mitinginde canlı yayında “Erdoğan’ın g.tünün kılıyım” diyen kadının sözleri nedeniyle Beyaz TV’ye 11 bin 886 TL ceza kesti. RTÜK, 19 Haziran 2013 tarihindeki toplantısında, üst kurul uzmanları tarafından hazırlanan raporları değerlendirdi. Kurul, 16 Haziran’da AKP’nin düzenlediği “Milli İradeye Saygı” mitingine katılan yaşlı bir kadının Erdoğan’ı öven, “Kılıçdaroğlu sen merdivene ters bindin, milleti ters bindiremezsin. Erdoğan’ın gör milletinin sahibini. Allah belanı versin inşallah. Erdoğan’nın g.tünün kılıyım” sözleri nedeniyle Beyaz TV’ye 11 bin 886 TL idari para cezası uyguladı. Üst kurul ayrıca 15 Haziran’da Taksim’deki Gezi Parkı protestoları sırasında otel lobisine sığınan bir eylemcinin “Çocuklarımız ne yaptı? Başbakan, cehennem olasıca Başbakan, neredesin? Sen çocuklarını bu duruma düşür inşallah. Yeter senin yaptığın, Allah belanı versin, s.ktir ol git başımızdan” sözleri nedeniyle de Ulusal 1 kanalına 11 bin 886 TL idari para cezası verdi. Yayın kuruluşlarına uygulanacak idari para cezaları, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt reklam gelirinin yüzde biriyle üçü oranında belirleniyor. Duman müzik grubunun “Rezil” adlı şarkısı da RTÜK’ü kızdırdı. Halk TV’de 1516 ve 17 Mayıs’ta yayımlanan parça eşliğinde Youtube’da oluşturulan klipte, Başbakan Erdoğan’ın görüntülerine yer verilmişti. RTÜK bu nedenle Halk TV’ye uyarı cezası verdi. ANKARA Taksim Gezi Parkı eylemleri, AKP’de Mart 2014’te yapılacak yerel seçimlere yönelik İstanbul Büyükşehir belediye başkanı adaylığıyla ilgili savaşı daha da keskinleştirdi. Parti içinde eylemler sonrası öne çıkan “sürecin iyi yönetilememesi nedeniyle adaylık şansının azaldığı” görüşü, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın rakiplerini umutlandırdı. Bu görüşlerden hareketle bu isimlerle ilgili AKP kulislerinde şu tespitler yapılıyor: Binali Yıldırım: Ulaştırma Bakanı Yıldırım, özellikle belediyeci ekipten olması ve projecilik açısından en çok öne çıkan isim olması nedeniyle Erdoğan’ın birinci tercihi olabilir. Eylemler sonrası yaptığı siber saldırı ve buna karşı alınacak önlemlere ilişkin açıklamalarıyla öne çıkması da 2014 hazırlıklarının bir parçası. Egemen Bağış: AB Bakanı Bağış da Yıldırım gibi AKP tüzüğündeki üç dönem kuralına takılan ve bu nedenle 2014’te belediyelere gönderilecek isimler arasında görülüyor. Bağış’ın bir süredir İstanbul’u sürekli gündeminde tutan açıklamaları ve etkinlikleriyle adaylık düşündüğü görülüyor. Aziz Babuşçu: AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun eylem sürecinde yurtdışından dönüşte Erdoğan’a havaalanında yapılan karşılamayı organize etmesi, ardından Erdoğan’ın çok başarılı bulduğu Kazlıçeşme mitingini gerçekleştirmesi, adaylık için şansını artıran faktörler. Babuşçu’nun Topbaş’ın tersine eylemcilere hak verir tarzda değil, eylemcileri eleştiren bir tutum takınması da adaylığı için avantaj olabilir. ‘Kayıp başvurusu yok’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Valiliği Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Emniyet Müdürlüğü’ne hiçbir kayıp müracaatı olmadığını bildirdi. Valilikten yapılan açıklamada, İstanbul Barosu Başkanlığı tarafından Gezi Parkı olaylarında 146 kişinin kaybolduğu, bunlardan 137’sinin kendileri tarafından bulunduğu ancak 9 kişinin halen kayıp olduğu yönünde açıklama yapıldığı hatırlatılarak, “Gezi Parkı olaylarıyla ilgili olarak Emniyet Müdürlüğü’ne şu ana kadar hiçbir kayıp müracaatı olmadığı hususu kamuoyu bilgisine sunulur” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle