15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Hukukçular, sosyal medyaya getirilecek yasakların daha büyük patlamalara neden olacağını belirtti 7 ‘Faciaya yol açar’ ALİCAN ULUDAĞ Ne Oldu? Yanıtı en kolay sorudur bu. Devrim oldu. Ama bu, kitaplarda okuduğunuz, tarihten bildiğiniz iktidarları değiştiren, rejimleri altüst eden türden değil. Türkiye’de insanların tutumlarında, bakış açılarında, yaklaşımlarında niteliksel bir sıçrama gerçekleşti. Devrim budur. Bu şaşırtıcı ve ansızın geldiği izlenimini edindiğimiz, kendiliğinden gelişen, lidersiz gibi görünen, henüz yöntemleri, yapısı hakkında çok şey bilmediğimiz bu devrimin çok önemli bir özelliği var. O da devrimin geleceği ile yakından ve derinden ilgilidir, belirleyicidir: Korkmuyor artık insanlar. HHH Bunu önemsemek gerekiyor herhalde. Çünkü karşıda her geçen gün öfkesini eyleme dönüştürmekte kararlı bir iktidar var ve insanı korkutabilmek için gerekli her türden araca sahip olduğunu sık sık öfkeyle, şiddetle gösteriyor. Geçen günlere kadar insanlar ondan ciddi bir şekilde korkuyorlardı. Haksız da sayılmazlardı. Tutuklanabiliyor, uzun süreler tutuklu kalabiliyor, sokakta zorbalıkla karşılaşabiliyor ve en önemlisi ağır bir tehdit korkularını besliyordu. İktidarın yanında saf tutan medyanın beslediği bu psikolojik korku ortamı epeyce de etkiliydi doğrusu. Bu durumda bir değişiklik yoktur. Baskı tüm araçlarıyla işbaşındadır, üstelik daha da arttığı söylenebilir. Ama buna rağmen korku eşiği aşılmış gibi. Çünkü insanlar sanırım “korkunun ecele faydası yok” sözünün zahiri anlamını değil, özünü kavradılar. İktidarı yanlış algıladığı için ona sürekli tepelenecek hedefler gösteren ve karşılığında “demokrasi” alacağını uman “liberallerin” hali ise şimdi hem ibret verici, hem de korkunun bir kaynağının daha kuruması açısından önemlidir. Dün AKP’ye destek sunan liberal yazarlar bugün Başbakan’a “Şunu iyi bilin Sayın Başbakan, mesele sizsiniz, başkası değil!” diye seslenme noktasına gelmişse korkunun kaynağı artık yalnızdır. Liberallerin desteklerini çekmek zorunda kalmaları aynı zamanda Avrupa’nın da desteğini çekmesi anlamına geliyor. Bu da iktidar partisinin yalnızlığını artırmakla kalmıyor, korkusunu da çoğaltıyor. Korku, “herkes düşman oldu” paranoyasını tırmandırıyor. Sermaye sahiplerini bile paylayan işte o paranoyadır. HHH Peki, her devrim bir şey ister, bu devrim ne istiyor? Devrimi gerçekleştiren gençler devletin alışılmış yapısına itiraz ediyorlar. Gözleyen, dinleyen, her şeye karışan, denetleyen, kişi adına karar veren, sadakayla besleyen, sadakasının karşılığını isteyen, yönetirken şantajı sık sık kullanan devlet istemiyor artık insanlar. Daha çok ideolojik gibi görünen bu isteklerin arkasında şimdi pek kendini belli etmese de, fantezi gibi görünse de ekonomi meselelerinin, tencere tavanın bulunduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu devrimci değişimin iktidar partisini en fazla şaşırtacak olan bir özelliği de oy aldığı kitlelerin içinde çok sayıda muhalifin ortaya çıkmaya başlamasıdır. Kentli muhafazakâr kesim artık oy verdiği desteklediği partiden kuşku duyuyor, gençlerin itiraz ettiği noktalarda onlara giderek daha fazla hak veriyor. HHH Niteliksel sıçrama bir önceki saniyenin aynen yinelenemeyeceğini anlatır. Yalnızca söylenen ve gösterilenlerle niteliksel sıçramayı kavrayamazsınız. Belki de değişikliği anlamak zaman alacaktır. Sonunda anlarsınız. Zorlanırsanız, birbirini izleyeceğinden hiç kuşku duyulmayacak yeni sıçramalar, size anlatmanın bir yolunu bulacaktır. Burada yanıtı en fazla merak edilen sorunun “Peki, bizim beklediğimiz devrim bu mu” sorusu olduğunu biliyorum. Hayır bu değil; ama sihirli bir kapı olmayan bu kapıdan geçmeden, dünyadaki değişiklikleri anlamadan, korku zincirlerini kıran bu devrime katılmadan, ütopyanıza ulaşmayı, sömürüsüz bir dünyayı, beklediğiniz devrimi hayal bile edemezsiniz. ANKARA İçişleri Bakanı Muammer Güler’in Gezi eylemleri sonrası Twitter ve Facebook gibi sosyal medya siteleriyle ilgili yasal bir düzenleme yapılacağı yönündeki açıklaması hukukçular arasında tepkiyle karşılandı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı, avukat Öztürk Türkdoğan, bu tür bir düzenlemenin “sansür” getireceğini belirtirken “Sokağa çıkıp eylem yapan insanlar daha fazla özgürlük istiyordu. Bu, ifade özgürlüğünün ihlali anlamına gelir. Hükümetin yapması gereken özgürlükleri daraltmak değil, genişletmektir” dedi. Hükümetin özgürlükleri daraltmasının sosyal ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Taksim Gezi Parkı direnişinin başlamasından bu yana sosyal paylaşım sitesi Twitter’da #direngezi başlığı altında 5 milyondan fazla tweet atıldı. Önceki gün polisin 5 milyon tweet’i ince 5 milyon #direngezi tweet’i leyeceği haberlerinin çıkması üzerine ise Twitter kullanıcıları polis için fazladan bir tweet daha gönderdi. Yurttaşlar #direngezi diyerek polis için “Ben simdi diyorum ki bu 5.000.000.000 tivit okunmaz pardon 5.000.000 dicektim yoksa 5.000 diyemi yaziliyordu? (al 1 tivit daha)” diye yazarak yapılan uygulamayı ti’ye aldı. Çelik: Yasak değil düzenleme var AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, katıldığı bir televizyon programında sosyal medya ile ilgili yeni bir düzenleme yapılacağı yönündeki tartışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, “Medeni dünyanın tersine bir yol izlemeyiz ama elbette sosyal medyaya dair bir düzenlemeye ihtiyaç var. Sosyal medya da Batılı ülkelerdeki gibi bir denetime alınmalıdır. Yasak söz konusu değil. Bizi Çin’le karşılaştırıyorlar herhalde. Çin bile yasaklayamıyor. Öyle bir şey söz konusu değil. Kimse bizden sürpriz filan da beklemesin, yasaklama da beklemesin” dedi. patlamalara neden olacağı uyarısında bulunan Türkdoğan, şu görüşleri dile getirdi: “İnsanların iletişimini engellemek özgürlükleri ihlal eder. Böyle bir düzenleme Avrupa mevzuatından geri döner. Sosyal medya mesajlarının subjektif kriterlere bağlanması facia olur. Böyle bir durum sansürdür. İnsanlar yaşam tarzlarına müdahale istemiyor. ” Ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen de insanların tweet attı diye suçlanmasının hukuka aykırı olacağını belirterek “İfade hürriyetine beğenmezek de tahammül etmek zorundayız. İktidar kendini korumak için değil, kişilerin hak ve özgürlükleri korumak için düzenleme yapmalı” görüşünü dile getirdi. Şen, şunları söyledi: “İnsanlar tweet attı diye kamu barışı bozulmaz. Veya eylemler sürerken direnin demek kamu barışını bozmaz. Suç olması için cam çerçeve indirin, molotof atın, demesi gerekir. Eleştiri sınırları içinde kalan ifadeler suç olamaz. 4. yargı paketi de bunu öngörüyor. Suçta ve cezada kanunilik prensibi vardır. Bunları suç kapsamına alırsanız demokratik ve hukuk devletinde tersine gidiş yaşanır.” Almanya’da hükümet ortaklarının seçim programında Türkiye’nin AB üyeliği kesin bir dille reddedildi ‘Türkiye’ye karşıyız’ lTürkiye toplantısı AP’den Erdoğan’a ‘mektup’ hazırlığı Dış Haberler Servisi Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komisyonu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in dün Brüksel’de Stefan Fule’nin de katılımıyla yapacağı toplantıyı iptal etmesinin ardından Türkiye’deki son durumu görüşmek üzere toplandı. Toplantıda Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinde önemli bir ülke olduğu belirtilerek ilişkilerin mutlaka korunması gerektiği vurgulandı. Toplantıda “AB ile ilişkileri kesmek Türk hükümetinin işine gelecektir. Aksine diyalog kanalları açık tutulmalıdır” dendi. Türkiye’deki hareketin “tabandan gelen halk hareketi” olduğu ifade edilen toplantıda protestocuların “terörist” olarak nitelendirilmelerinin “kabul edilemez” olduğu kaydedilerek Başbakan Tayyip Erdoğan’a mektup yazılmasına karar verildi. Mektupta Erdoğan’ın “Avrupa Parlamentosu’na göstermiş olduğu tepkiye rağmen” AP’nin Türkiye ile ilişkilere devam etme arzusu ve kararlılığının belirtileceği ifade edildi. Toplantıda konuşan Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eşbaşkanı Helen Flautre Gezi Parkı gösterilerini “son derece Avrupalı bir hareket” sözleriyle değerlendirdi. “Türkiye ile AP ilişkilerini zehirleyen AP değil, Türk hükümetinin tutumudur” diyen Flautre “AP’nin geçen hafta kabul edilen Türkiye ile ilgili kararı önceki AP kararlarından farklı değildir. Bu karara hükümetin tepkisi anlaşılamaz ve kabul edilemez” şeklinde konuştu. Dış Haberler Servisi Almanya’da Başbakan Angela Merkel’in liderliğini yaptığı Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) ve küçük ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik Parti (CSU), 22 Eylül için hazırladığı seçim programında Türkiye’nin AB üyeliğine kesin bir dille karşı çıktı. Türkiye’nin üyeliğini başından beri desteklemeyen ancak Merkel’in iktidara gelmesinden kısa süre önce başlayan müzakerelerin önünde de bu denli engel oluşturmayan birliğin (CDU/CSU) Reuters tarafından ele geçirilen seçim programından, “imtiyazlı ortaklık” tabirinin de çıkarıldığı görüldü. Toplam 125 sayfalık taslak metinde ABTürkiye ilişkileri için “Türkiye’nin AB’ye katılım için gerekli kriterleri karşılamamasından dolayı tam üyeliğine karşıyız. Bu ülke, büyüklüğü ve ekonomik yapısından ötürü AB’ye fazla yük getirecektir” ifadesi, her iki partinin de Ankara’nın üyelik sürecine olan sert duruşunu yansıttı. Merkel, önceki gün Alman televizyon kanalı RTL’ye verdiği röportajda, polisin, Türkiye’deki Gezi protestolarına yaptığı sert müdahaleyi eleştirmişti. FEMEN, direnişe destek için gelecek Ukraynalı aktivist grup FEMEN, Türkiye’ye gelerek Gezi Parkı protestolarına destek vermeye hazır olduğunu açıkladı. Grubun internet sitesindeki eylem çağrısında, “Erdoğan’ın Taksim Meydanı’nda protestocuları gazla zehirlemesine, Türkiye’yi daha fazla geriye götürmesine seyirci kalamayız. İzlenen bu yol sadece Türkiye için değil, tüm çağdaş dünya açısından bir trajedi olur. Uçak bileti parasını denkleştirdiğimizde size katılarak göğüs göğüse direnmeye hazırız” ifadeleri kullanıldı. l Dış basında ‘Gezi’ ‘Erdoğan kendi temellerini yıkıyor’ Dış Haberler Servisi Gezi direnişine ve eylemcilere polis şiddeti dış basında yankı bulmayı sürdürürken Alman basınında dün “orantısız polis şiddeti dehşet verici”, “Türkiye’nin AB üyeliği imkânsız” yorumları dikkat çekti. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Deutsche Welle tarafından yansıtılan yorumunda, “Polisin bu kadar orantısız şiddet uygulaması dehşet vericidir. Başbakan Erdoğan’ın güvenlik güçlerinin bu tutumunu meşru göstermek için kullandığı ifadeler de daha az ürkütücü ve gerçek yüzünü gösterici değildir” dedi. Ankara’nın Avrupa Parlamentosu’nun kararını “Türkiye’nin içişlerine müdahale” olarak gördüğünü yazan gazete, “Şimdi Ankara ile üyelik müzakerelerinin devam ettirilmesinin, yani yeni bir başlığın açılmasının anlamı olup olmadığını sormak gerekir” ifadesini kullandı. Die Tagespost, Türkiye’de yaşanan olayların AB üyeliğinin imkânsız olduğunu gösterdiğini ileri sürdü. Westdeutsche Allgemeine Zeitungise de Erdoğan için “tazyikli su sıkan ve şiddet uygulayan polisiyle kendi inşa ettiği sağlıklı ekonomik temeli yıkıyor” görüşünü dile getirdi. Haberde Erdoğan’ın “Orduyu göstericilerin üstüne sürme tehdidinde bulunmakla kendini uluslararası izolasyona düşme tehlikesine atmış olduğu” kaydedildi. Nürnberger Zeitung ise, “Erdoğan bu tutumuyla Türkiye’nin AB üyeliği olgunluğuna hâlâ ulaşmadığını savunan şüphecileri haklı çıkarmış oluyor” ifadelerini kullandı. Deutsche Welle’de yer alan bir yorumda da Erdoğan’ın akılcılığa geri dönüş ve bu şekilde gerilimi yatıştırma noktasını kaçırdığı kaydedilerek “Polisin kadın, çocuk ve yaşlılara yönelik duyarsız tutumunun, 90 yıllık cumhuriyet tarihinde eşi benzeri yoktur” denildi. BM: Şiddeti durdurun İnsan Hakları Komiseri Pillay, halka orantısız şiddet uygulayanların cezalandırılması gerektiğini vurguladı Dış Haberler Servisi BM İnsan Hakları Komiseri Navi Pillay, Türk hükümetinden, polisin aşırı güç uygulamasını sona erdirmesi çağrısında bulundu. Pillay, güvenlik güçlerinin insan hakları kurallarına uymasının sorumluluğunun hükümette olduğunu vurgulayarak “Yetkililer için protestoları bastırmak için ilk başta uygulanan ve yaralanmalara yol açan aşırı müdahalenin hâlâ sorunun büyük bir parçası olduğunu fark etmesi önemlidir” dedi. Pillay, orantısız güç uygulanmasına ilişkin iddiaların soruşturulması ve sorumluların yargı önüne çıkarılması gerektiğini vurguladı. BM Genel Sekreteri Ban Kimun’un sözcülüğünden yapılan açıklamada ise genel sekreterin Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ettiği belirtilerek taraflara diyalog çağırısı yapıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki önceki gün basın toplantısında soru üzerine bir gazetede yer alan “Kod Adı İstanbul” başlıklı haber ile ilgili olarak “ABD’deki gruplar ya da bireylerin, Türkiye’deki protestolardan sorumlu olduğu ya da bunları tırmandırdığı şeklindeki suçlamaları kesinlikle reddediyoruz” dedi. Psaki, “Yaralılara müdahale eden tıbbi görevlilerin göz altına alınmasına yönelik bazı haberler geldi. Tüm bu haberler çok kaygı verici” dedi. Bu arada Sosyalist Enternasyonal de hükümetten “şiddeti durdurmasını” istedi ve “ulusal diyalog” çağrısında bulundu. ‘Adımlarınızı boşa çıkarır’ AMSTERDAM Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Gezi protestosu eylemlerine karşı “gerekirse asker çağırılabileceği” açıklaması Hollanda’da tepkiyle karşılandı. Hükümet ve muhalefet partileri bugün Türkiye’ye hareket edecek olan Dışişleri Bakanı Franz Timmermans’ı tepki göstermeye çağırdı. Polisin Gezi Parkı’nın boşaltılması sırasında kullandığı aşırı şiddetin kendisini “ürküttüğünü ve şoke ettiğini” söyleyen Timmermans ise “şiddetin tırmanması Türkiye’nin son 10 yılda attığı adımları boşa çıkarır hatta tersine çevirir” dedi. Hükümet ortağı İşçi Partisi (PvDA) milletvekili Michael Servaes, Timmermans’ın, aşırı polis şiddetini de gündeme getirmesini istedi. Ana muhalefetteki Sosyalist Parti (SP) ile Hıristiyan Demokrat Parti’den de (CDA) bu öneriye destek geldi. AP’ye çağrı yaptı Haber Merkezi CHP İstanbul Milletvekili Ayşe Danışoğlu, Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekillerine yazdığı mektupta Gezi direnişi sürecini anlatarak, parlamentodan Türkiye’de temel insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi ve uygulanması için destek vermesini istedi. Danışoğlu, İstanbul’un merkezindeki tek yeşil alanı korumak isteyen barışçı eylemcilerin maruz kaldığı polis saldırılarının 5 ölüm, 60’ı ağır 7000 kadar yaralı, 12 göz kaybı ve 15 kafatası çatlağıyla sonuçlandığını anımsattı. Danışoğlu, Başbakan Erdoğan’ın gerginliği tırmandırdığını, geçtiğimiz Cuma günü söylediği sözlerinin ardından da polisin Taksim ve Gezi Parkı’na gaz kapsülleri, tazyikli su, ses bombaları ve plastik mermilerle saldırıya geçtiğini belirtti. O sırada parkta aralarında küçük çocukların da bulunduğu yüzlerce kişinin bulunduğunu belirten Danışoğlu, polisin yoğun gaz bulutu altında panik içindeki insanları kovaladığını, birçok çocuğun o kargaşada kaybolduğunu yazdı. CHP milletvekili, tamamen silahsız eylemcilere karşı orantısız güç kullanılırken AB Bakanı Egemen Bağış’ın Taksim’e gidecek herkesin terörist sayılacağı yolunda açıklama yaptığını belirtti. Ertesi sabah İstanbul’un savaş alanına dönmüş olduğunu, büyük bir özel hastane ile otellerde revire çevrilmiş salonların yoğun gaz bulutu altında kaldığını belirten Danışoğlu, “Partimizin iki milletvekili de polis tarafından hastanelik edildi” dedi. PAKİSTANLI YAZAR TARIK ALİ: Avrupa’da umudu ateşlediniz Haber Merkezi Pakistanlı gazeteciyazar ve film yapımcısı Tarık Ali, Gezi direnişçilerine, “Tüm Avrupa kıtasında bir kez daha umudu ateşlediniz... Gösterdiğiniz bu cesaret Türk siyasetini de dönüştürüyor. Vazgeçmeyin!” çağrısında bulundu. Ali, yayımladığı mesajda, “Tüm Avrupa’da bir kez daha umut kıvılcımları yaktınız. Yaptığınız son derece önemli, çünkü genç Türklerin de baskıcı demokratik hükümetlere karşı Yunanlar, İspanyollar, Portekizliler, İtalyanlar kısacası akla gelebilecek herhangi bir ulus kadar direnebileceğini gösterdiniz. Gösterdiğiniz bu cesaret aynı zamanda Türk siyasetini de değiştirdi. Değişimleri önümüzdeki birkaç sene içerisinde fark etmeyebiliriz, ancak sizin neslinizin sokağa çıkarak otoriter hükümeti tolere etmeye razı olmadığını göstermesi herkes için son derece önemlidir. Vazgeçmeyin!” ifadelerini kullandı. Doktorlara çağrı Danışoğlu, Türk Tabipleri Birliği’nin demokratik taleplerin vahşice bastırılmasına karşı Dünya Tabipler Birliği ile BM Dünya Sağlık Örgütü’ne acil çağrıda bulunduğunu yazdı. Danışoğlu, “Başbakan’ın provokatif konuşmasından sonra CHP İl Başkanlığı’na ve Taksim civarında İslamcı gruplar saldırılar düzenledi. Yüzlerce kişi tutulandı ve sosyal medyayı kullananlar hakkında soruşturma açılacağı bildirildi” dedi. Danışoğlu, mektubunu “Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve uygulanması için vereceğiniz desteğin yüksek demokratik standartlara ulaşmak için büyük yardım sağlayacağına inanıyorum” diye tamamladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle