22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR Kültür Servisi Gezi Parkı olaylarına destek verdiği için Başbakan’ın hedef gösterdiği ve Yeni Şafak gazetesinde hakkında çıkan haber nedeniyle tehditler alan Memet Ali Alabora’nın annesi, tiyatro sanatçısı Betül Arım yayımladığı bir mektupla isyan etti. “Neden?” başlığıyla yayımlanan mektupta Arım, “Çocuğu hayati tehlike içinde olan bir annenin acısını, haykırışını sadece anneler bilir” diye sesleniyor. “Sosyal medyayı çok kullanan biri olmadığımdan, olayları 29 Mayıs Çarşamba günü öğrendim. İşten çıkıp Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki bir geceye, ödül almak için katıldım ve oradan 22.30 gibi Gezi Parkı’na gittim. Daha çok gençlerden oluşan, şarkı söyleyen, halay çeken, muhabbet eden çok güzel insanlarla tanıştım. Ağaçları korumak için biber gazına maruz kaldıklarını duyduğumda gerçekten inanamadım ve hep şunu sordum: NEDEN, NEDEN? Ben doğadan beslenen, yaratılmış olan her şeyle bir olduğumuza ve aramızda görünmez ipliklerin olduğuna ve her şeyle, ağaçla, çiçekle, böcekle akraba olduğumuza inanan, günaşırı bir parka ya da ormana giden (Belgrad, Emirgan, Yıldız, Taksim, HidivSelamiçeşme, Göztepe, Maçka, Beykoz, nereye yakınsam...), ağaca sarılan, sırtını dayayan, toprağa basan ve randevularını ve hatta bazı TV çekimlerini parklarda gerçekleştiren biri olarak; bir tek ağacın bile kesilmesini sanki akrabamı kesmişler gibi hisseden ve bunun için ağlayan, aynı zamanda şiddete, baskıya ve dayatmaya karşı biri olarak işten kalan vakitlerimde Gezi Parkı’na gittim. ‘Hesabını nasıl verecekler?’ Memet Ali Alabora Başbakan’ın hedef gösterdiği Mehmet Ali Alabora’nın annesi, tiyatro sanatçısı Betül Arım isyan etti ‘Zulme son verin’ Sanatçılardan Gezi Parkı baskını ve polis şiddetine karşı açıklama Kültür Servisi Gezi Parkı direnişine yapılan polis baskını ve sonrasında yaşanan şiddet olaylarına dair sanatçılar düşüncelerini paylaşmak için dün bir basın toplantısı düzenledi. Taksim’deki Karşı Sanat Atölyesi’nde gerçekleşen toplantıda, aralarında Ataol Behramoğlu, Aynur Doğan, BGST (Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu), Ceyda Düvenci, Dolunay Soysert, Engin Alkan, Ezel Akay, Fuat Saka, Genco Erkal, Grup Yorum, Hasibe Eren, Hüseyin Karabey, Mehmet Esen, Moğollar, Suavi, Şebnem Sönmez, Vedat Özdemir, Haldun Dormen ve Zuhal Olcay gibi sanatçı ve toplulukların imzasının da bulunduğu bir bildiri okundu. Yapılan açıklamada, “Gezi Parkı direnişine iki gün önce yapılan müdahale ile yeniden başlayan polis şiddeti artarak devam etmektedir. Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Ethem Sarısülük polis şiddeti sonucu yaşamını yitirmiştir. On binlerce kişiye, Taksim’e çıkan bütün yollarda, İstanbul’un birçok mahallesinde, Türkiye’nin birçok şehrinde gaz bombaları, plastik mermiler ve TOMA’lardan sıkılan ilaçlı sularla saldırılmaktadır. Basın baskı yoluyla susturulmuş, sanatçılar tehdit edilmiş, yasalar ve yasal haklar ayaklar altına alınmıştır. İstenen talepler haklı, meşru ve demokratik taleplerdir. İktidar taleplere cevap vermeli, halka dönük bu şiddet ve zulme hemen bir son vermelidir” denildi. Türk Film Haftaları... New York Türk Film Günleri’nin haberini okurken bir sinemacı dostumun yakınması aklıma geldi. Sinema Genel Müdürlüğü’nün “sinemamızı yurtdışında tanıtmak” amacıyla verdiği desteklerin Türk film haftalarına yoğunlaştığını ama bu etkinliklerin sinemamızı tanıtıcı bir işlevi olmadığını söylüyordu. Yabancı sinemacıların bu etkinliklere gelmesi bir yana haberleri bile olmuyorlarmış. Seyircilerin çoğunluğu Türklermiş. Doğru olan Türk filmlerinin ve sinemacıların uluslararası film festivaline katılımlarını desteklemekmiş. Sinema Genel Müdürlüğü 2012 yılında 51’i yurtdışı, 39’u yurtiçi olmak üzere 90 projeye 7.343.895 TL destek vermiş. Öncelikle 2008’de 136 projeye 18.117.563 TL destek sağlandığına yani son beş yılda desteklerin yaklaşık yüzde 60 oranında düşmüş olduğuna dikkati çekelim (bkz. sinema.gov. tr). Genel müdürlüğün Türk Film Haftaları’na özel önem verdiği, web sitesinde bu etkinliklere özel bir sayfa açmasından anlaşılıyor. Bu sayfadaki en son bilgiler 2011 yılına ait. Genel Müdürlük web sitesine yansımayan bilgiler ayrıntılı olarak “2012 Yılında Yapılan Yardımlar” başlıklı belgede yer alıyor (kultur.gov.tr). Ankara Sinema Derneği’ne 65. Cannes Film Festivali Türkiye Standı için 270.000 TL, SETEM’e 18. Rabat Film Festivali Türkiye Onur Konukluğu için 70.000 TL ve 18. Mısır Hurgada Asia Film Festivali için 22.500 TL, FİYAB’a Şanghay Film Festivali’nde Türk Filmleri Panaroması için 100.000 TL, TESİYAP’a Çin Animasyon Film Günleri için 75.000 TL ve Tokyo Film Festivali’nde “marketing” yapılması için 75.000 TL, Yedi Renk Sanat Vakfı’na Kazan Uluslararası Müslüman Filmleri Festivali için 25.000 TL, New York Başkonsolosluğu’na Boston Belgesel ve Kısa Film Festivali için 30.000 TL, Pinema Filmcilik’e 34. Amerikan Film Market’e katılması için 190.000 TL destek verilmiş. Toplam 857.500 TL. “Babamın Sesi”, “Lal Gece”, “Bir Avuç Cesur İnsan”, “Küf”, “Sessiz”, “Araf”, “Gözetleme Kulesi”, “Ateşin Düştüğü Yer”, “Şimdiki Zaman”, “Saklı Bahçede Aşk”, “Bir Zamanlar Anadolu”, “Koca Yusuf”, “Tepenin Ardı” ve “Sessiz” filmlerine 21 festival katılımı için 762.095 TL destek verilmiş. En çok desteği “Ateşin Düştüğü Yer” Oskar’ın yarışma bölümü için (400.000 TL) almış. “Lal Gece” de beş festival için 107.500 TL destek almış. En düşük destekleri ise “Şimdiki Zaman” 2060 TL ve “Saklı Bahçede Aşk” 2035 TL almış. Üç kişinin uluslararası etkinlik katılımları için 20.800 TL verilmiş. Toplam 1.640.395 TL. Türk Film Haftaları için sinema meslek birliklerine, şirketlere, şahıslara ve başkonsolosluklara 1.491.115 TL destek verilmiş. Varşova 125.000 TL, HongKong 100.000 TL, Kiev 65.000 TL, Viyana 96.862 TL, Kıbrıs 8.000 TL, Santiago 125.000 TL, Nijer Niamey 80.000 TL, Şikago 80.000 TL, Miami 125.000 TL, Roma 150.000 TL, Endonezya 100.000 TL, Kamboçya 79.754 TL, Los Angeles 81.000 TL, Nürnberg 75.000 TL, Melbourne 100.000 Tl, Leids 30.000 TL, Ruhr 25.000 TL, Frankfurt 30.000 TL, Seattle 15.499 TL destek almış. Bu destekler bir film festivali düzenlemek için yeterli değil. Düzenleyiciler eğer başka kurumlardan da destek almıyorlarsa bu paralarla sadece film gösterebilirler. Tanıtıma, konuk ağırlamaya, masraflara bütçe kalmaz. Film göstererek Türk sineması tanıtılabilir mi? Bu sorunun ve destekleri hangi mantıkla dağıttıklarının cevabını Sinema Genel Müdürlüğü verecektir umarım. Betül Arım u Betül Arım, ‘Benim içim her konuda rahat, çünkü oğlumu biliyor ve tanıyorum’ dedikten sonra, ‘Ama yarın bu durumdan vazife çıkaran biri olursa, oğlumu suçlayanlar önce Yaradan’a, sonra kendine, topluma ve dünyaya bunun hesabını nasıl verecekler?’ diye soruyor. Arım’ın mektubu ‘Ama çocuğu hayati tehlike içinde olan bir annenin acısını, haykırışını sadece anneler bilir. Yüreğim acıyor’ diye son buluyor. maz’ dedim. Ama olmuştu, yazı önümdeydi ve oğlum hedef gösteriliyordu. Bu yazıyı yazan bir kadınmış ama eminim anne değil. Anne olsaydı, bu, rüyamda görsem inanamayacağım yazısını yazamazdı. Anne olsaydı, mutlaka empati yapardı. Kızılderili atasözü der ki; ‘Bir insan hakkında tek bir kelime etmeden, tek bir yargıda bulunmadan, gökte 3 ay değişene kadar onun ayakkabılarıyla dolaş.’ Belli ki ‘Çamur at izi kalsın’ demişti ama, Memet Ali’yi hiç tanımadan... Onu tanıyanların hepsine sorsa (özellikle hepsine yazdım), izi kalmayacağını anlardı. Onu ben doğurdum ama Halil Cibran’ın ‘Çocuklar’ şiirinde olduğu gibi, onu evrenin çocuğu olarak büyütmeye çalıştım. O benim sadece oğlum değil, aynı zamanda çok saygı duyduğum, çok değer verdiğim, öğrettiklerimin belki 50 katını ondan öğrendiğim bir birey. İzi kalmaz çünkü Memet Ali, inanın anne olarak söylemiyorum, hayatımda tanıdığım en şeffaf, en insan insanlardan biridir. Diğer özelliklerini ben değil, başkaları söylesin. Bana nerdeyse her gün ya bir telefon gelir ya da yolda çevirirler, onunla bir şekilde tanışmış ve çalışmış olanlar ‘Böyle bir çocuğu nasıl büyüttün, sırrı nedir?’ diye sorarlar. Dün bir arkadaşım telefon etti, ‘Şu anda Başbakan oğlunu suçladı’ dedi. Ben ‘Yok canım yanlış duymuşsundur, olur mu hiç öyle şey? Bir ülkenin başbakanı hiç tanımadan, araştırmadan bir insanı, bir genci, bir sanatçıyı suçlar mı? O da bir annenin evladı, önce annesini düşünür, bunun vebali çok büyüktür’ dedim. Benim içim her konuda rahat, çünkü oğlumu biliyor ve tanıyorum. Ama yarın bu durumdan vazife çıkaran biri olursa, oğlumu suçlayanlar önce Yaradan’a, sonra kendine, topluma ve dünyaya bunun hesabını nasıl verecekler? Bu çok büyük bir günah değil mi? Sadece, bir fidan nasıl yetişir, herkese bunu sormak isterim. Fidan yetiştirmek için anne olmaya gerek yok, bunu anlayabilirsiniz. Ama çocuğu hayati tehlike içinde olan bir annenin acısını, haykırışını sadece anneler bilir. Yüreğim acıyor.” Joan Baez desteğini sürdürüyor Kültür Servisi ABD’li ünlü müzisyen ve aktivist Joan Baez, Gezi Parkı direnişçilerine bir selam daha yolladı. Türkçe olarak okuduğu mesajında Baez, “Kültürünüzdeki çokrenkliliği, toprağınızdaki güzelliği, insanınızdaki iç zenginliğini canlı tutmak için verdiğiniz mücadeleye ve bu yürekli mücadeleyi sürdüren vatandaşlara, avukatlara, doktorlara, gençlere, ailelere, öğrencilere, inançlı insanlara olan desteğimi tüm kalbimle ifade atmak istiyorum. Sesinizi duydum ve ben de buradan sizleri selamlıyorum” dedi. Video olarak yayımlanan mesajının ardından Baez, Türkiye için John Lennon’ın “Imagine” (Hayal Et) şarkısını seslendirdi. Vebali çok büyük Bu arada oğlumun tehdit mesajları aldığını duyduğumda inanamadım ve yine sordum: NEDEN, NEDEN? İçinde sevgi barınan biri için bütün dünya bir aileydi benim için. Demek ki aile üyelerinden bazıları sevgiyle büyümemişlerdi. Olsun, ben yine de ‘Yaradılanı severim Yaradan’dan ötürü’ dedim. Endişelendim ama korkmadım, nasıl olsa zamanla her şey anlaşılırdı. Ta ki, Yeni Şafak gazetesinde çıkan habere kadar... Okudum, algılayamadım, inanamadım, ‘Yok artık, bu kadar da ola Yeni Şafak’ın haberi ‘Evrenin çocuğu’ ESKİŞEHİR KENT BELLEĞİ MÜZESİ’NDE ALMAN SANATÇI MORTELLO’NUN PİYANOSUNA GEZİ PARKI’NDA EL KONULDU Piyano nihayet serbest Kültür Servisi Alman sanatçı Davide Martello’nun, Gezi Parkı’na 15 Haziran akşamı yapılan müdahalenin ardından “gözaltına alınan” piyanosu önceki gün nihayet “serbest” bırakıldı. Martello, Gezi Direnişi”ne destek olmak için Taksim Meydanı’nda iki gün boyunca piyano çalmıştı. Martello, otomobiline yüklediği piyanosuyla dünyayı dolaşan ve ülkelerin başkentlerinde barış için halka açık alanlarda resitaller veren bir aktivist. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’dayken sosyal medya aracılığıyla Gezi Direnişi’ni duymuş ve direnişin tüm ülkeye yayıldığını öğrendiğinde İstanbul’a gelmeye karar vermişti. İstanbullu direnişçiler onunla 13 Haziran Çarşamba akşamı tanıştılar. Martello’nun piyanosu bu kez Taksim Meydanı’ndaydı ve o, alanı dolduran binlerce kişiolan barış ve demokrasi istediğinin adeta notalara dökülmüş haliydi. Ancak polis o akşam Taksim Meydanı’na ve Gezi Parkı’na müdahale ettiğinde Martello da polis şiddetinden nasibini aldı. Çevresindekilerin desteğiyle gözaltına alınmaktan kurtuldu ancak piyanosuna, otomobiline ve cep telefonuna el koyuldu. Twitter hesabından olayı duyuran sanatçı hem dünya kamuoyundan hem de Almanya Büyükelçiliği’nden kendisine yardım etmesini istiyordu. Piyanonun içinde bulunduğu aracı yediemin otoparkına çekilirken, sanatçının isteğine Türk yetkililer uzun süre kayıtsız kaldılar. Bu arada Martello’nun yaşadıkları New York Times gazetesinin sayfalarına da konu oldu. Bir yandan hukuk mücadelesini de başlatan sanatçı, aradan geçen 3 günün sonrasında nihayet el konulan aracına, piyanosuna ve kişisel eşyalarına ulaştı. Hasanoğlan, Mustafa Güneri Arşivi. Köy Enstitüleri sergisi Eskişehir yolcusu Kültür Servisi Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün 18 Nisan 27 Ekim 2012 tarihleri arasında düzenlediği “Düşünen Tohum, Konuşan Toprak: Cumhuriyet’in Köy Enstitüleri 19401954” sergisi, bu kez de 22 Haziran 22 Ağustos 2013 tarihleri arasında Eskişehir Kent Belleği Müzesi’nde açılıyor. Cumhuriyet tarihinin en dramatik değişim süreçlerinden biri olan Köy Enstitülerine odaklanan, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı işbirliğiyle hazırladığı “Düşünen Tohum, Konuşan Toprak: Cumhuriyet’in Köy Enstitüleri 19401954” sergisi, arşiv belgeleri, fotoğraflar, kişisel eşyalar ve tanıklıklarla önemli bir döneme ışık tutuyor. Dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç önderliğinde 17 Nisan 1940’ta kurulan ve eğitim, kültür ve siyasal tarihimizde kalıcı izler bırakan enstitüleri merkeze alan sergi, 22 Ağustos’a kadar ziyarete açık kalacak. n Kültür Servisi Ünlü sanat koleksiyoncusu Charles Saatchi, karısı Nigella Lawson’ı ensesinden yakalarken görüntüleyen fotoğrafların bir gazetede yayımlanması üzerine Scotland Yard tarafından uyarıldı. Buna karşılık, Saatchi’nin, Sunday People gazetesinde çıkan fotoğraflar için, “Karımı boynundan yakalamış değilim, biz sadece tartışıyorduk” dedi. Nigella Lawson ise olayla ilgili bir açıklama yapmaktan kaçındı. Saatchi’ye taciz uyarısı ye Beethoven’dan Chopin’e, kimi zaman Beatles’a uzanan bir repertuvarla 5 saat boyunca konser verdi. Perşembe akşamı yeniden piyanosunun başına geçen sanatçı bu kez 15 Haziran akşamına dek neredeyse aralıksız olarak çalmayı sürdürdü. Onun müziği Gezi’ye hâkim n Kültür Servisi Semiha Berksoy Opera Vakfı bugün vermeyi planladığı 20122013 Sanat Sezonu Opera Ödülleri dağıtımını ertelediğini duyurdu. Tören, “Sahne Sanatları Bayramı” olarak adlandırılan 19 Haziran (bugün) yerine 20132014 sanat sezonunda gerçekleştirilecek. Opera Ödülleri töreni ertelendi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle