18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MAYIS 2013 PAZARTESİ HABERLER Okurlarla kısa kısa 3.4.2013 Salı günkü Cumhuriyet’te, Özgen Acar, Timurlenk için “Moğol İmparatoru” demiş. Timur, Özbek İmparatorudur. Bazı yanlı tarihçiler Türk İslam, Türk İslamla savaşmış görünmesin diye gerçeği tahrif etmektedir. Timur anıtlarını görmek için Özbekistan’a gidilir; Moğolistan’da Timur’la ilgili bir şey yoktur. Saygılarımla. Necat Özgür Sanırım gelir güdüsüyle, reklam kokan onca ekonomi sayfası var. Dış haberler sayfası bir sayfa artırılamaz mı? Bu, Cumhuriyet’e daha fazla yakışmaz mı? Kolay gelsin... Aydın Akça Muhabirleriniz, sanat galerilerine uğramadan, torpilli amatörlerin sergilerini yazıyorlar genellikle. O zaman değerlilere de haksızlık yapılmış oluyor. Selamlar... M. Kıyat Cumhuriyet gazetemiz onurlu yayıncılık örneklerinden birini daha 24 Nisan 2013 günü “Atatürk’te birleştik” başlığı ile 1. sayfada verdi. İlgililerin duyarlılığına çok teşekkür ediyoruz. Necdet Çallı CUMHURİYET SAYFA 7 Twitter iyi değerlendirilmiyor Cumhuriyet Gazetesinin twitter hesabından hiç memnun değilim. Şurada gündemi anlık olarak takip edebildiğim yandaş olmayan bir siz bir de Odatv twitter hesapları var. Ancak Cumhuriyet gazetesinin twitter hesabı deyim yerindeyse çorba halinde. Bazen mükerrer yayınlar oluyor, 2 dakika önce yayımlanmış bir haber 23 kez daha yayımlanabiliyor... Daha kötüsü ise ben futbol ya da magazin okuyan, takip eden biri değilim. Niçin twitter hesaplarınızı ayırmıyorsunuz? Her maç günü anlık gol haberleri de yayımladığınızdan Twitter hesabınız sadece bunlarla dolup taşıyor, bizim de twitter ana sayfalarımız maç haberleri ile dolup, diğer yayınların arka sayfalara kaymasına neden oluyor. Ya da gün ortasında gelen bir yayınınızda önemli bir haber var diye tıklıyorum, karşıma görmekten iğrendiğim bir sanatçı bozuntusunun magazin haberi çıkıyor. Her seferinde artık twitter hesabınızı takip etmeyeceğim diyorum, sonra biraz daha şans vereyim diyorum. Ancak düzeltmezseniz eninde sonunda takipçi kaybetmeye başlayacaksınız. Lütfen, futbol ve magazin haberleri görmek istemeyenlere de saygı göstererek, gazetenin twitter hesaplarını konu bazında bölmesini rica ediyorum. Teşekkürler. Alper Oğuz Genç yazarlara fırsat verin Merhaba. Cumhuriyet gazetesi 3 nesildir ailecek elimizden düşürmediğimiz bir gazetedir. Tabii ki teknolojinin ilerlemesiyle biz gençler de takibi internet sitenizden gerçekleştiriyoruz. Cumhuriyet gazetesi kaliteli yazarlarıyla hizmet vermekte biliyorum. Lakin fikrimce, futbol takımlarının altyapısı gibi düşünebileceğimiz, hem yeni yazarlara şans veren, hem de “halkın sesini” duyurabilecek bir köşe açılması mutlak zarurette gereklidir. Teknoloji çağında sadece cumhuriyet.com.tr’de bir köşe ayrılarak başına değerlendirmeleri yapacak bir kişinin tahsisi çok da zor olmasa gerek. Okura verdiğiniz kıymet ve yapacağınız değerlendirme için şimdiden teşekkür ederim. İyi çalışmalar. Doğancan Oktay Medyanın 1 Mayıs’ı 1 Mayıs Çarşamba günü İslamaları hemen her saat başı yitanbul halkı zor bir gün geçirdi. nelendi. Sendikalar ve sol partiEmek ve dayanışma günlerini lerin açıklamaları geçiştirildi. Bir kutlamak, isteklerini artık adı kısım medya ise daha baştan 1 hep 1 Mayıs’la anılan Taksim Mayısçıları suçlu ilan etti. MedMeydanı’nda dile getirmek iste ya, Taksim Alanı’ndaki halkın yen işçilere, sendikalara, demo önemli bir kesiminin onay verkratik kitle örgütlerine, siyasi mediği “yayalaştırma” adı veripartilere İstanbul Valiliği izin ver len çalışmaların, oluşan çukurmedi. Anayasada yazılı toplantı ların tehlikeli olduğunu yazdı. ve gösteri özgürlüğü kullanılaAlanın büyük kısmının toplanmadı. 1 Mayısçılar diğer illerden maya elverişli olduğuna ve çude ek güç alakurlar için önlem rak sayıları on alınabileceğine hiç binleri aşmış değinmedi. Takemniyet güçlesim’e gelecek işçiri tarafından lerin dövülerek, biber gazı ve gazlanarak nasıl tazyikli suyla korunduğunu yazengellendiler, madı. Taksim Meydağıtıldılar. danı’nın tehlikeli olBeşiktaş, Şişli duğunda medya ve bu semtle Fotoğraf: VEDAT ARIK birleşti. “Takrin arka sosim’de bir kişi bile kaklarında yoğun biber gazı yaralansa biz nasıl hesap veyurttaşları etkiledi. Polislerden ririz?” diyen yetkililere yaralade yaralananlar oldu. 1 Mayıs nanların hesabını sormadı. törenlerine katılan 17 yaşındaki Medya yaralananlara “marjiDilan ve öğretmen Meral Dönnal” adını takan valiliği neremez ağır yaralandı. Bu yaralılar deyse sorgusuz onayladı. GerValilik tarafından “marjinal” (ne çekleri yazmak köşelerini korudemekse) ilan edildi. Bir anlamyabilen kimi köşe yazarlarıyla iki da yaralanmalarına tuhaf bir ge üç gazeteye kaldı. Medya 1 rekçe bulunmak istendi. Mayıs’ta nesnel olamadı; dövenle dövülen arasında ortada Peki medya 1 Mayıs’ı nasıl bir yerde durmayı nesnellik gördü, nasıl anlattı? Merkez sandı, ama orada bile duramamedya “sendikaların Taksim dı. Kısacası medya 1 Mayıs’ta ısrarı” klişesini kullanmaktan hiç vazgeçemedi. Valiliğin açık sınıfı geçemedi. Hürkuş’un Anımsattıkları... Tayyareci Vecihi Hürkuş Anıtı dün Kadıköy’de Kızıltoprak girişinin başındaki üçgen alanda açıldı. Kadıköy Belediyesi’nin alkışlanacak girişimiyle dikilen anıt, Türk uçak yapımcılığının Kadıköy’de başlamış olmasını da simgeliyordu. Uçak sözcüğü henüz dilimize yerleşmemişti. Kuş sözcüğünün Arapçasından türetilen Osmanlıcalaştırılmış bir sözcüktü. Bugün uçaksavar topları diye anılan savaş silahına da “Tayyare dafi topları” deniyordu. ??? Ankara’da görevli Cumhuriyetçiler ve okurlarımızla bir araya gelip 89’uncu yılın ilk kutlamasını yapmak ve Sevgili Balbay’ın “Yargıtatör”ünü imzalamak için Ankara’da oluşum nedeniyle açılışa katılamadım. Ama 1943 yılından bu yana türlü ısrar ve olanaklara karşın ilçesini terk etmeyen bir Kadıköylü olarak ne yazayım diye düşünürken çocukluk günlerime dönüverdim. Boğaziçi Köprüsü’nün açıldığı 1973 yılı öncesinde İstanbul’un Anadolu yakasında oturanların sayısı 500 bini biraz aşkın sayılarla belirtiliyordu. Osmanlı paşalarının köşkleri ile çoğu tek katlı evlerin oturanları sokak sokak, mahalle mahalle birbirlerini tanır, en azından kim olduğunu bilirlerdi. Çiftehavuzlar’dan Üstgöztepe’ye Kayışdağı Caddesi’ndeki 115 numaralı eve taşındığımızda cadde neredeyse bomboştu. Akşamları at arabalarına dizdikleri tenekelerle Kayışdağı Suyu’na giden sakalarla, Kadıköy Hali’ne bostanlarında yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri, atların çektiği ve uzun direklerin oluşturduğu arabalarıyla götüren bostancıların dışında taşıt pek görülmezdi. Kadıköy ile Kozyatağı arasında çalışan iki halk otobüsü ile banliyö treni ulaşım için yeter de artardı. Şimdi tümüyle betonlaşmış olan Gözcübaba, bıldırcın curnatasında elleri çifteli avcıların gözde av alanlarından biriydi. Yerleşim, Kayışdağı Caddesi’nin Kadıköy’e giden yönündeki Beşevler durağında biterdi. Oradan Kuyubaşı’na kadar olan bölüm buğday ekilen tarlalardı. Bugün eski Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi’nin yer aldığı, alanda asırlık çitlembik ve sakız ağaçları vardı. Buğdaylar biçilip harman kaldırıldığında alan bomboş kalırdı. İşte o yıllardan birinde Hürkuş’un pırpırlarından biri o alana iniverdi. Mahallenin çocukları ve gençleri bir koşu gidip uçağın etrafını sardık. Aklımda 5 lira diye kalmış, ama 5 lira o yıllarda çok büyük paraydı. Belki de 50 kuruştu. Her neyse. Bağışı yapan büyük gençler, pilotun arkasındaki bölüme oturuyor ve havalanıp birkaç tur atıyordu. Biz küçükler de gıpta ile izliyorduk. Geceleri rüzgâr azıtıp da pırpırı sürüklemesin diye zincirle ağaçlara bağlanıp önlem alınıyordu. İşte benim Vecihi Hürkuş’u duyduğum ilk olay böyleydi. ??? Sanıyorum ki Kadıköy’ün tayyareciliği bununla da sınırlı değildi. Rahmetli annem, Göztepe’deki Ihlamur Sokağı’nın sonunda köşkü bulunan Şefik Türsan Paşa’nın çocukları İsmail, Müşfik ve Sabih Türsan’ın da 1930’lu yıllarda tahta iskeleti çadır beziyle kaplayarak yaptıkları pırpırla uçtuklarını anlatırdı. Pırpırın, köşkün bahçesinde duran tahta iskeletinin kalan bölümünü ben de Çiftehavuzlar’da otururken görmüştüm. ??? İşte size Hürkuş’un anımsattığı Göztepe’den çocukluk anıları... Her eleştiri haklı değildir Sayın Güray Öz, köşe yazarlığınıza yeni ihdas edilen “Okur Temsilciliği” görevi de eklendi; hayırlı olsun. Yeni görevinizde başarılar dilerim. Gerçi gazetede yer verdiğiniz bazı okur mektuplarını okuduğumda, gazete yönetiminin böyle bir görev oluştururken beklediği yararın yüzde kaçı gerçekleşecek acaba diye merak etmeye başladım doğrusu. Öyle ya, biri çıkıyor neden filanın resmini bastığınızı sorguluyor; bir başkası, neden şu sözcüğün değil de bu sözcüğün kullanıldığının hesabını soruyor; birileri de gazetenin çizgisinin saptığından yakınıyor. Ben de yaklaşık 50 yıllık bir Cumhuriyet okuruyum ve gazetemin çizgisinden de, içeriğinden de, dilinden de memnunum. Bu memnuniyet, gazetedeki her haberin işlenişini beğendiğim veya her köşe yazısının altına imza atacağım anlamına gelmiyor elbette. Fakat ben, gazetenin binlerce okurundan sadece biri olduğumun bilincindeyim. Üstelik farklı bakış açılarını öğrenmenin bana zenginlik kattığını da düşünürüm. Bu mektubu yazma nedenime gelince... Okurlarınız arasında benim gibi düşünenler olduğunu da bilmenizi istedim. Kim bilir, belki de “makul çoğunluk” benim gibi düşünenlerden oluşuyordur. Bu vesileyle, yazılarını büyük zevkle ve yeni bilgiler edinerek okuduğum Turgay Fişekçi, İnci Aral, Kürşat Başar, Zülâl Kalkandelen gibi yazarların gazeteden ayrılmalarına üzüldüğümü belirtmeliyim. Ayrıca gazetenin yazı ailesine genç kuşaktan yazarların katılmasının doğru olacağını düşünüyorum. Sevgi ve saygılarımla... Kurtuluş Gürses Haberleri Özgür Suriye Ordusu mu yazıyor? Türkçe sözcüklere ne oldu? TV’de olsun, halk arasında olsun Türk ulusu Türkçe sözcük kullanmaktan korkar oldu. Neden? Örnek: Neden ayrıntı değil de “detay”, neden yenilgi ve yengi değil de “mağlubiyet ve galibiyet”? Ya da neden savunma yerine “defans”, köşe vuruşu yerine “korner” , cankurtaran yerine “ambulans”, hoşça kal yerine “by by” deniyor? İşin en vahimi Günaydın sözcüğü neredeyse unutuldu. Onun yerine sabahın köründe bile “Selamün aleyküm” deniyor. İnternet, telefon gibi “gâvur” dedikleri insanların buluşlarında bile açarken de kaparken de Arapça sözcükler kullanıyorlar. Hiç olmazsa aydınlarımız bu modaya “hayır” desin. Tanrı Türk’ün Türkçesini Türkçe düşmanlarından korusun! Saygılarımla. İlhami Hakverdioğlu Emekli Almanca Öğretmeni Cumhuriyet, merkez medya gibi, yandaş medya gibi haberler veriyor. “Akçakale Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye geçmek isteyen Suriyelilere izin verilmeyince olaylar çıktı. Silahların kullanıldığı olaylarda 1 polis şehit oldu.” Sanki stadyuma girmek isteyen biletsiz seyircilere polis müdahale etmiş, olaylar çıkmış. Orası bir sınır ve ÖSO katilleri uzun namlulu silahlarla Türk askerini, yurttaşını yaralıyor. Gazete ve internet siteniz AKP’nin Türkiye’nin başına bela ettiği ÖSO’dan haberde hiç bahsetmiyor, Cumhuriyet Suriye haberleri konusunda yandaş medyaya taş çıkartıyor, umarım kendine gelir. Tekin Özmen Lideri şikâyet etmekle olmaz Okurlara açtığınız köşenizde çeşitli okurlardan, görüş ve dileklerini içeren yazılar okuyoruz. Ben de 50 yıllık bir Cumhuriyet gazetesi okuruyum. İnanın eski Cumhuriyet’i arıyorum. Değerli yazarlarımıza saygılıyım ama kusura bakmasınlar; bazıları bilinenleri tekrarlayarak sanki günü kurtarmak için bir şeyler yazıyorlar. Politik değinmelerde de sevilen lideri, sevenlerine şikâyet etmekten ziyade; onların neden perişan olduklarını anlatarak gerçekleri önlerine sermek daha yararlı olur diyorum. Esat Yavuztürk Devlet, yetiştirme yurtlarından kaçıp ortadan yok olan çocuk sayısını bilmiyor Geleceğimiz kayboluyor MELTEM YILMAZ Türkiye genelindeki yetiştirme yurdu, çocuk yuvası, çocuk ve gençlik merkezi ile devlete bağlı diğer bakım merkezlerinden kaçan çocukların sayısı konusunda, ilgili bakanlıklar, emniyet ve TÜİK verileri arasında adeta uçurum var. Uzmanlar, çocukların kaçmasının temel nedeninin, kurumlardaki çarpık yönetim olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’deki 23 bin kimsesiz çocuğun koruma ve bakım hizmetini üstlenen devlet, kaçan çocukların sayısını bilmekten bile aciz durumda. İçişleri Bakanlığı’nın raporuna göre, 20112012 yıllarında tam 9 bin 999 çocuk kurumlardan kaçtı. Bu çocukların 9 bin 231 olayda şüpheli, 6 bin 380 olayda ise mağdur olduğu tespit edildi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun raporuna göre ise 20082011 yılları arasında 27 bin kaybolan çocuk arasından 3 bini kurumlardan kaçtı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün verileri günde en az 25 çocuğun evden veya kurumdan kaçtığını gösterirken; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na göre ise Türkiye genelinde sokakta yaşayan çocuk sayısı yalnızca 24. Tüm bu rakamlar arasındaki uçurum, Türkiye’deki kimsesiz ve kayıp çocukların görmezden gelindiğini ortaya koyuyor. O y s a TBMM tarafından kurulan Kayıp Çocuklar Türkiye genelinde sokakta yaşayan çocuk sayısı yalnızca 24. Oysa İstanbul Emniyet Müdürlüğü verileri günde 25 çocuğun evden ya da kurumlardan kaçarak kaybolduğunu gösteriyor. ? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na göre yeme içme ve giyinme olanakları sağlansa da, yeterli sevgi verilemiyor. Tüm bu nedenlerle artık kurumlardan kaçma yaşı 13’ün altına düşmüş durumda.” Peki, kimsesiz çocuklar neden kaçıyor ve kaçan çocukların başına neler geliyor? Uğur, hayatını yetiştirme yurdu ile sokaklar arasında gidip gelerek geçirmiş biri… Henüz 8 yaşındayken annesinin evi terk etmesi ve üvey anne şiddetine maruz kalması; onu 12 yaşına bastığında evden kaçmaya iten temel nedenler olmuş. 4 yıl boyunca sokakta mendil satan, cam silen, tiner çeken ve para dilenen Uğur, “Diğer çocuklarla toplu halde dolaşıyor olmasaydık başıma her şey gelirdi. Bizler, uyuşturucu, hırsızlık, fuhuş çeteleri için sermayeyiz” diyor. Ama önce, kaldığı yurtlardan bugüne kadar toplam 13 defa kaçmış olma nedenini anlatıyor: “Kaçmamın nedeni sokağın özgürlüğüydü… Yurda uyum sağlamak zor, bazen kavga oluyordu gürültü oluyordu. Gece 11’de yatıp sabah 7’de kalkmak zorundasınız. Tüm kurallara uymak, belli bir hayatın içine girmek zorundasınız. Ama sokak öyle değil. Rahatsınız, para kazanabiliyorsunuz sokakta. Arkadaş ortamlarınız var. Bir de tabii maddeye alıştıysanız artık yurtta duramazsınız.” Yurtlarda yiyecekgiyecek, sosyal faaliyet açısından bir eksikleri olmadığını söyleyen Uğur, sözlerini şöyle noktalıyor: “Tek eksik aile sevgisi... Bazı çocuklar ailelerini çok özlüyor. Bazılarının ailesi gelip onları alınca da geride kalanlar üzülüyor. Benim ailem mesela, hiç gelmedi beni görmeye. Bayramda el öpmeyi çok isterdim...” Komisyonu raporunda yer alan, kayıp çocukların ortak bir sistemle takibini öngören önerinin ilgili 4 bakanlık tarafından yerine getirileceğine ilişkin protokol, 2010 yılında imzalanmıştı. Protokol, dönemin İçişleri, Adalet, Ulaştırma ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında yapılmıştı. açma yaşı 13’ün altına düştü Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Başkanı K Kahraman Eroğlu, bu kurumlardaki yöneticilerin, çocukların psikososyal gelişimine yönelik eğitim almamış, kurum deneyimi olmayan kişilerden oluşmasının büyük bir sorun olduğuna dikkat çekti. Meslek elamanları da dahil, bakıcı annelerin taşeron şirketler aracılığıyla istihdam edildiğini belirten Eroğlu, son yıllarda siyasi nedenlerle çok sık yönetici ve bakıcı anne değişikliği yaşandığını söyledi. Eroğlu, şöyle devam etti: “Bu yüzden buralarda kalan çocuklar bakıcı anneleri ve çevreleriyle iletişim geliştiremiyor. Çocuklara yeterli ‘Kaçtım, tinere başladım’ CHP ARAŞTIRMA İSTEDİ Gençlerimizi Suriye’ye savaşa yolluyorlar MEHMET ALİ SOLAK Tehdit altındalar Uğur, yurttan kaçan çocukları ağına düşürmek isteyen kişileri şöyle anlatıyor: “Örneğin bir travesti, yurttan kaçmış çocuğun yanına gidiyor, yemek ısmarlıyor. Kalacak yer teklif ediyor. Her şey güzel başlıyor ama öyle devam etmiyor.” Artık bırakmış olsa da, bir zamanlar kendisinin de kullandığı tineri, “tinerci çocuk” olmayı ise şöyle anlatıyor: “Taksim’de insanlardan para isterdik ve topladığımızı tinere verirdik. Çekince rahatlardık. Tiner çeken insan kendini dışarıya cesur gösterir. Sokak çocuğunun belindeki silahtır tiner bir de. O yüzden aslında tiner çekmeyip çekiyor gibi gösteren çocuklar bile var sokakta.” Tek eksik aile sevgisi... HATAY TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, Avrupa’nın değişik ülkelerinden ve Türkiye’den yaşı küçük çocukların cihat adı altında Suriye’ye savaşa götürüldükleri iddialarını gündeme getirerek konunun araştırılması için alt komisyon oluşturulmasını istedi. Çocukları kandırılan bazı ailelerin kendilerine başvurarak yardım istediğini söyleyen Eryılmaz, Suriye’ye savaşmaya giden ve çatışmada ölen gençler olduğu, bir kısım cenazelerin de Türkiye’ye getirildiğini söyledi. Eryılmaz savaşa giderek yaşamını yitirenlerden örnekler verdi. Eryılmaz, “Gerek Türkiye’den gerekse dünyanın diğer ülkelerinden toplanan bu kişilerin Türkiye üzerinden Suriye’ye sokuldukları yönünde çok ciddi iddialar vardır. Suriye’ye gittikten sonra tutuklanan ve öldürülen vatandaşlarımızın akıbetinin araştırılması bir zorunluluk haline gelmiştir. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden bir alt komisyonun oluşturulmasını talep ediyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle