18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MAYIS 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Kalkınma Hasadı Gaza Bas Başbakanımız, 1 çocuklu esnafa “Gaza bas gaza” derken, neyi anıştırmak istedi acaba? Yerli otomobil yapmak istemeyenleri mi? “Marjinal”leri Taksim Meydanı’na gömen polisleri mi? Neredeyse bağırsak düğümletecek ağrıyı mı? Başbakanımız, hazır konuya girmişken vatandaşın hangi gaza basacağına da açıklık getirmeli... Örneğin, doğalgaza bassak, çok zam geldi. Arabanın gazına bassak, benzin pahalı. Gaza gelsek, gazcı kârlı çıkacak sonuçta! En iyisi mi, gazdan tayyare yapalım. Uçar mı, uçmaz mı, onu da devlet büyüklerimiz bilir. Dinlemeydi, izlemeydi, fişlemeydi derken yorgan altına bile girdiklerine göre... Yolun bir yanında Alagöz köyü, bir yanı Malıköy. Alagöz’de Atatürk ulusal kurtuluşu idare etmişti. Malıköy de kurtuluşun istasyonuydu. Az ilerliyorsunuz, karşınıza yıllardır imece ile oluşturulmuş bir sanayi bölgesi çıkıyor: Anadolu Organize Sanayi Bölgesi. Cumhuriyetin kazanımlarını ve uygarlığı tatmış insanların ocak tüttüreceği bir yer olmaya doğru gidiyor burası. Beyinler çalıştırılacak, emek verilecek, ter dökülecek, değer üretilecek. Anadolu Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Hüseyin Kutsi Tuncay’ın dediği gibi, kıraç toprakta bir vaha yaratılıyor orada. Altyapı hazır, yatırımlar hazır, bu ay sonunda tam 45 fabrikanın temeli atılacak. İstenirse başarılıyor. Kurtuluş bizim içimizde var, yaşıyor. Bulup çıkarmak gerekiyor. Kan gelinciklerinin açtığı bozkırda, kalkınma hasadı yapacakların yolu açık olsun... Sıra Postaya Geldi PTT’nin T’sini Recep Tayyip Erdoğan’ın değerli dostu Hariri ailesine vermişlerdi. Sıra geldi, P’sine. Yasa hazırladılar, Meclis’te görüşülüyor. Akil adamlar “Ulus devletten kurtuluyoruz” diyorlar ya, yasa ile ulusun postasından da kurtulmuş oluyoruz. CHP’li Sakine Öz’ün Meclis’te açıkladığı gibi, anayasaya aykırı bir biçimde, yasa yoluyla ve devlet eliyle özel şirkete imtiyaz hakkı veriliyor: “PTT’yi de Telekom gibi halkın mal varlığını yok pahasına uluslararası tekellere altın tepside sunuyorsunuz. Ancak ve ancak yasayla düzenlenebilecek temel hükümleri bakanlığın takdirine bırakıyor, Meclis’in yetkisini gasp ediyorsunuz.” Özetle Türkiye, CHP’li Aykut Erdoğdu’nun çizdiği çerçeveye oturtuluyor: “İktidar partisi, ekonomik anlamda kendisini liberal olarak sunmaktadır. Ancak liberallik, eğer şeffaflığı, saydamlığı beraberinde getirmezse bunun adı vahşi kapitalizm olur. Bunu iktidar baskısıyla karanlıkta yaparsanız da, anarko vahşi kapitalizm, yani kural tanımayan vahşi kapitalizm haline gelir. Kural tanımayan vahşi kapitalizm içerisinde, kamu imtiyazlarını bu şekilde uluslararası sermayenin emrine açtığınızda da, ne yazık ki emek yani insan değeri sadece bir üretim faktörü haline gelir. Yurttaşlar müşteri kabul edilir, vatansa koskoca bir pazara dönüşür.” Ortada yurttaş ve vatanı bırakılırsa tabii.. Çankaya… Çankaya… Başbakan tedirgin; tedirginliği giderek öfke olup diline vuruyor. Sen bu koca ülkede üç yasama dönemi başbakanlık yap, sonra seni Ankara’da 1071 rakımlı bir tepeye yerleştirsinler, ülkede ne olup bittiğini elin kolun bağlı o tepeden seyret! Nasıl tedirgin olmasın, nasıl öfkelenmesin? Onun gibi buyruk vermeye alışmış, kendine “tek adamlığı” yakıştırmış bir kişi nasıl olur da kendisinin yerine yürütmenin başına geçecek, buyruk verme “imtiyazını” ele geçirecek bir başkasının varlığına “tahammül” edebilir? Edemiyor. Öyleyse tek yol başkanlık! Hem Çankaya’da oturmak hem de Türkiye’ye dilediğince yön vermek yetkisine sahip olmak. HHH Bu nedenle aylardır milletin kafasına vura vura başkanlık sisteminin Türkiye için ne değin önemli ve yararlı olacağını anlatmaya çalışıyor. Hiç kuşkusuz anlayanlar var, fakat anlamayanlar ya da anlamak istemeyenler hâlâ çoğunlukta. Başbakan’ın tedirginliğinin kaynağı da yönlendirilemeyen, yönlendirilmesi zor olan bu çoğunluktur. Bu çoğunluk ki, içinde AKP seçmenleri de vardır, Başbakan’a güvenmiyor. Başbakan istediği kadar başkanlık sistemiyle yönetilen Amerika Birleşik Devletleri’ni örnek olarak göstersin, birçok siyaset bilimcisi başkanlık sisteminin tümüyle kendisine özgü koşulları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığının görülmediğini ileri sürmektedir. Aralarında ünlü siyaset kuramcısı Fred Riggs gibi önemli bilim insanları bulunan çok sayıda siyaset bilimcisi, “başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistemin otoriter bir rejime dönüştüğünü” söylemektedir. Öyle ki, İngiliz bilim kadını, Prof. Dana D. Nelson 2008 yılında yayımlanan “Bad for Democracy” (Demokrasi İçin Kötü) adlı kitabında ABD’deki başkanlık sisteminin de aslında demokratik olmadığını iddia etmektedir. HHH Başkanlık sistemi olamayacak mı? İkinci seçenek partili cumhurbaşkanlığı! Çankaya’da otururken ülkenin dizginlerini de elinde tutmak! Bu seçeneğin de gerçekleşmesi pek kolay gözükmüyor; bu saatten sonra hangi siyasetçi işlevsizleştirilmiş bir başbakanlığı içine sindirebilir ki? CHP de MHP de her iki seçeneğe karşılar. BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da son Hakkâri konuşmasında başkanlık sistemine sıcak bakmadıklarını açıkladı. Kısacası Başbakan’ın işi zor; öyleyse daha derin öfkelere hazırlıklı olalım derim. 10 Değil, 30 Doğa dostu Yücel Çağlar’dan, Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’na: “ Orman varlığının son on yılda 900 bin hektar arttığını söylerken gerçeği çarpıtıyor. Çünkü Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerinde de öne sürülen artış son on yılda değil, yaklaşık son otuz yılda gerçekleşmiştir. Üstelik bu artışın hemen hemen tümü, doğal nedenlerden kaynaklanıyor. Toprak erozyonu önleme çalışmalarıyla ‘toprak kazanılacağını’ öne sürerken, kamuoyuna yanlış bilgi veriyor; çünkü söz konusu çalışmalarla toprak ancak yerinde tutulabilir; yeni toprak kazanılmaz! Kamuoyuna açıkladığı üç eylem planından birisi olan ‘Baraj Havzaları Yeşil Kuşak Ağaçlandırma Eylem Planı’yla barajların havzalarının değil baraj göllerinin çevresinin bitkilendirilmesi öngörülüyor. Bu çalışmalarla barajların toprak taşınmasıyla çok erken dolması önlenemeyecek, dolayısıyla da temiz içme suyu sağlanamayacak ama rant tesisleri için ‘baraj manzaralı’ yerler oluşturulabilecektir.” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin kendilerini “barış süreci” konusunda bilgilendirmesini istemiş: “Bize bilgi verilirse, şu bilgi gizli kalacak dendiği andan itibaren biz o bilgiyi kamuoyuyla zaten paylaşmayız.” Ortada gizli saklı bir şey kaldı mı ki? Her şey kabak gibi ortada. Anlayan anlar, tavrını belirler. Görüş Hikmet ALTINKAYNAK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Sinirlilere Bilgi Ayık Okurumuz Kerem Doğaner’den, içkiyi kötülüklerin anası olarak görenlere bir anımsatma: “Hırsızlık, rüşvet, fenerli ve de nitelikli dolandırıcılık gibi nice suçlar ‘ayık kafalı’ insanlar tarafından işlenmiştir.” Tarık Emre de “RakıBalıkAyvalık” tekerlemesinin “AyranPideCidde” olarak değiştirilmesini öneriyor. Vecihi Timuroğlu aradı: “Ayran, içki değildir. İçittir, yani meşrubattır. İçki, alkollü olana denir. Milli içkimiz ise kımızdır.” Ayran gibi sütten yapılan kımızda bulunan ve oranı en çok yüzde 3’e kadar çıkan alkol, sinir sistemini düzenlemeye yardımcı oluyormuş. Sinirli sinirlere duyurulur... [email protected] Yunus Nadi Ödülleri… Dâhi bilim insanı Albert Einstein, “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” diyordu. Bir bilim insanının bilgi karşısında düş gücünü seçmesi, ilk bakışta kişiyi şaşırtabilir. Ama biraz derinliğine düşününce, bu sözün hiç de yanlış olmadığı kolayca anlaşılır. Yani Einstein bilgi önemsizdir demiyor, bilgiyi yok saymıyor. Tam tersine bilgi önemlidir, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz”, “düş kurulmaz”, “yorum yapılmaz” demek istiyor ya da hayal gücü, bilgiden daha önemlidir diyor. Sanatçıyı bilim insanından bir adım önde tutuyor. Biliyorsunuz, bu yıl Piri Reis haritasının 500. yıldönümü. “Akdeniz’in piri: Piri Reis” sloganıyla kutlanıyor. Bir kez daha gündeme geliyor ki, Piri Reis bu haritayı 1513 yılında, haritacılık diye bir bilim dalı yokken, daha Galileo Galilei “Dünya yuvarlaktır” demeden, gökbilimi yokken, teleskop bulunmamışken çizdi. Bu harita yeni kıtaların, yeni ülkelerin keşfedilmesine yol açtı. İşte gerek haritanın çizilmesi, gerekse yeni yerlerin keşfedilmesi “Hayal gücünün bilgiden daha önemli olduğunu” kanıtlamıyor mu? Çünkü edindiği bilgilerle, gerek gezip görerek gerekse gezip görenleri dinleyerek, o alanda yazılanları okuyarak bir senteze ulaşıyor, içine düş gücünü de koyarak, tıpkı bir şair gibi, ünlü haritasını çiziyor. “Piri Reis Haritası” başlıklı bir şiir yazan Nâzım Hikmet de aynı kanıda, şöyle diyor: Piri Reis düşlerimizi çizmiş hartasına boyamış serin deniz sabahlarının renkleriyle. Piri Reis düşlerimizi çizmiş hartasına göz görmemiş, el değmemiş yıldız hevenkleriyle. Piri Reis düşlerimizi çizmiş hartasına varılan kıyılardan ayak basmamış kumsallara doğru hayırsız adalarla yeşil papağanların arasından billur köşklere giden yolu. Reis’in hartasında kıtalardan büyük boynuzlu balıklar ve timsah başlı maymunlar yanardağlardan iri Reis’in hartasında yelkenliler yürek kadar ama balıklarla maymunlar yutamıyor yelkenlileri. Yolculuklar başlamaz yürek çağırmasa akıl yorulabilir, yılabilir, ama yüreğin sırtı gelmez yere. Yelkenlilerle gidiliyor kosmosa Piri Reis’in hartasında yüzen yürek kadar yelkenlilerle. Nâzım Hikmet’in 1960’ta yazdığı bu şiirde düşlerimize gönderme yapıyor, Piri Reis’in haritasını “hepimizin düşleri” olarak çizdiğini söylüyor. Şimdi bugünlerde hepimizin düşü “barış(!)”. Barışın şifresini keşfetmek! Ama iktidar barış karşıtı uygulamalarla barışa ulaşacağını sanıyor. Hem bir yandan insanların tepesine vuruyor, hem elim ağrıdı diye şikâyetçi oluyor! Olur şey değil! Barış yanlılarını barış karşıtı olmakla suçluyor! Demokrasi, özgürlükler rafa kalkarken, ülke hızla barışa değil, daha da büyük bir kargaşaya, savaşa yelken açıyor! Suriye sınırı kaynıyor. Barış düşleri kurmak çok güzel. Ama ortada bu düşleri kurmada sağlam bilgiler olmadığı için ülke tuzağa sürükleniyor! Bu ortamda tuzağa düşürüldüğünü öngörmek, Einstein’a yüzde yüz katılmak demek. Nâzım Hikmet’in dediği gibi, “Akıl yorulabilir, yılabilir, ama yüreğin sırtı gelmez yere”. Barış mücadelesi bitmez. Ülke bu tuzağı da yener! Cumhuriyet gazetesi 89, Yunus Nadi Ödülleri 67 yıldır barış kültürü yaratmak için çaba gösteriyor, yayın yapıyor, ödül dağıtıyor. Bağımsızlığını yitirmeden, ağır bedeller ödeyerek ama özgür kalarak, barış kültürüne en büyük katkıyı yaparak bunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Korkusuz, yürekli gazetecileriyle gerçeğin, ödülleriyle Türk bilim, sanat ve edebiyatının sesi oluyor. Fakir Baykurt’tan Attilâ İlhan’a, Mahmut Makal’dan Necati Cumalı’ya onlarca yazar, şair, sanatçı, bilim insanı aldıkları Yunus Nadi Ödülleri’yle yıldızlaşıyorlar, adlarını altın harflerle tarihe yazdırıyorlar. Cumhuriyet gazetesinin 89 ve Yunus Nadi Ödülleri’nin 67. yıldönümünü kutlandığımız bugünlerde herkesin adını Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği Türkiye’nin en köklü gazetesinin yazarıyla okuruyla hepimizin ‘Cumhuriyeti’ olduğunu unutmaması, Yunus Nadi Ödülleri’nin de barış kültürünü yaratan en büyük değerlerden biri olduğunu bilmesi gerekiyor. İşte barışın şifresi bu. Nice yıllara, nice ödüllere… HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Öksü1 rükotu” da 2 denilen ot3 su bir bit4 ki. 2/ Afri5 ka kökenli öldürücü 6 bir virüs... 7 Işık kayna 8 ğının 1 sa9 niyede çev 1 2 3 4 5 6 7 8 9 resine yaydığı ışık ener1 A B DÜ L A Z İ Z jisi. 3/ İnsan se 2 M A U N N A L E siyle ezgili ses 3 E L A M A R O N ler çıkarma ve 4 L A K A N A müzik yapıtla5 E R K E A R D A rını seslendirme 6 A R E S E Ş sanatı... Tapı7 B U R A K S K İ nak. 4/ Belirti... 8 U Ğ U T S İ ON Şeker üretimin 9 N U M A N U S T A de, billurlaşan şeker alındıktan sonra kalan posa. 5/ Aptal, sersem, budala. 6/ “O” adılının yönelme durumu... Din adamlarının simgesi sayılan başlık. 7/ Hastalıktan kurtulma, iyileşme... Küçük mağara. 8/ Haberci.. Itırlı bir bitki. 9/ İzmir ve Ayvalık yöresinde çokça bulunan ve kumun 56 cm altında yaşayan lezzetli bir midye türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Karabaş” da denilen ıtırlı bir bitki. 2/ Argoda, uzun süre cinsel ilişkiden uzak kaldığı için aşırı istek içinde bulunan kimseye verilen ad... Bir nota. 3/ Her iki Kore’nin de para birimi... Kürkü değerli yırtıcı bir hayvan. 4/ Bir renk... Fas’ın plaka imi... “ kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece” (Âşık Veysel). 5/ Dolambaçlı, eğri büğrü, çapraşık. 6/ Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullanılan büyük kayık. 7/ Kimi Afrika kabilelerinde krala verilen ad... Peygamberleri Hud’u dinlemedikleri için Tanrı tarafından yok edilen kavim. 8/ Genellikle yakmak için kullanılan iri saman... Metal eşya üzerine vurulan renkli cam katmanı. 9/ “Kazma ile dövmeyince verdi / Benim sadık yârim kara topraktır” (Âşık Veysel)... Süs olarak kullanılan, altın taklidi sarı tenekeden pul.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle