18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2013 ÇARŞAMBA [email protected] 22 KÜLTÜR SÜRGÜNDE ÖLEN RESSAM JAK İHMALYAN, SERGİSİ VE KİTABIYLA YENİDEN DOĞDUĞU TOPRAKLARDA Orhan Pamuk’un Stratejisi Orhan Pamuk bir dünya yazarı olmasının yanında bir Nobelist de… Yaşayan dünya yazarları listesi yapıldığında ilk sıralarda yer alıyor. Nobel Edebiyat ödülü almadan önce de neredeyse tüm dünya dillerine çevrilmişti. Nobel’le eserlerinin çevrilmediği dünya dili ve çevrilmemiş eseri kalmadı. Nobel tek ödülü değil. Nobel’den önce de Orhan Pamuk’un pek çok önemli uluslararası ödülü var. En son, 2012’de “Avrupa kültürüne katkılarından dolayı” 135.000 Avro’luk Sonnig Ödülü’nü kazanmış. 2010’da da Norman Mailer Yaşam Boyu Başarı Ödülü var. Orhan Pamuk’un İngilizceye çevrilen son eseri Sessiz Ev. “Silent House” adıyla Ekim 2012’de İngiltere’nin önemli edebiyat yayıncılarından Faber and Faber’dan, ABD’de de yine önemli bir yayıncı olan Alfred A. Knopf’dan yayımlandı. Cep kitabı olarak da Vintage’dan bugünlerde yayımlanacak. Pamuk’u dünyanın en büyük yazar ajansı kabul edilen Wylie Agency temsil ediyor. Wylie portföyündeki Nobel Ödülü yazarlarının çokluğu ile ünlü. Yani halkla ilişkileri çok kuvvetli bir ajans. Wylie ve bu büyük yayınevleri Sessiz Ev’in İngilizce baskıları için Nobelli bir yazara yaraşır bir tanıtım stratejisi oluşturmuştur diye düşünüyoruz. Orhan Pamuk’un kapak düzenlerine büyük hassasiyet gösterdiği bilinen bir olgu. Bu kez ya pek ilgilenmemiş ya da strateji gereği oryantalist kapaklar yapılmasına onay vermiş. İngiltere baskısının kapağında türbe ziyaretinde olduğunu anladığımız biri şemsiyeli, diğeri karalar giyinmiş başörtülü iki kadın var. ABD baskısında ise bir bardak çay... Her ikisi de Batılıların Türkiye, Türk edebiyatı dendiğinde akıllarına gelen ilk imgeler… Kitap hakkında belli başlı tüm ABD ve İngiliz gazetelerinde eleştiriler yayımlanmış, Orhan Pamuk’la yapılmış söyleşilere de rastlıyoruz. Yani kapaklar eksi puan yazsa da tanıtım fena sayılmaz. Kitap satışlarında etkisi olduğu anlaşılan ödüllere gelince ise şaşırmamak elde değil. Orhan Pamuk, Sessiz Ev ile iki ödüle katıldı. Bunlardan ilki Man Booker’ın düzenlediği Asyalı romancıların eserlerinin değerlendirmeye alan Man Asian Edebiyat Ödülü. Pamuk bu ödülün uzun listesinde Elif Şafak’la birlikte Çin, Malezya, Hindistan, Kore, Japonya ve Pakistan’dan 15 yazarla yarıştı. Şafak elenirken Pamuk beş yazarlık kısa listede yer aldı ve sonuçta ödülü Malezyalı yazar Tan Twan Eng “The Garden of Evening Mists” adlı romanıyla aldı. Pamuk’un aday olduğu diğer ödül İngiliz Independent gazetesinin “Yabancı Roman” ödülüydü. Orhan Pamuk bu ödülü 1990’da, İngilizcede yayımlanan ilk romanı Beyaz Kale ile almıştı. Sessiz Ev’le ödülün uzun listesindeki 16 adaydan biriydi. Jüri üyelerinden biri de Elif Şafak’tı. Şafak, Sessiz Ev’e oy verdi mi? Bilemiyoruz. Sonuçta Sessiz Ev altı kitaplık kısa listeye seçilmedi, elendi. Ödülü Hollandalı yazar Gerbrant Bakker, Dolambaç (Metis yay.) adlı romanıyla kazandı. Pamuk kazansa 10 bin sterlini çevirmeni ile paylaşacaktı. Orhan Pamuk, bu ödüle 2011’de Masumiyet Müzesi’nin İngilizce çevirisi ile de aday olmuş ama kazanamamış. Nobelli bir yazarın kitabını tanıtmak amacıyla olsa bile bu ödüllere katılması doğru mu? Genel kanı Orhan Pamuk’un bir dünya yazarı olarak böyle ödüllere katılmakla çıtayı düşürdüğü yönünde. Orhan Pamuk’un tanıtım stratejisini yeniden gözden geçirmesinde fayda var. Çünkü bu kapaklar, bu ödül adaylıkları aleyhine çalışıyor. Onu dünya yazarlığından Asyalı bir yazar olarak değerlendirilmeye doğru itiyor. Jak İhmalyan, Nâzım Hikmet’le birlikte. Ara Güler’in objektifinden Jak İhmalyan ve çocuk masallarıyla tanınan kardeşi Vartan İhmalyan. ‘Hem komünist, Sürgünden gelen hem Ermeni...’ AYŞEGÜL ÖZBEK En son yirmi yıl önce İstanbul’da bir sergisi açılan İstanbul doğumlu Ermeni ressam Jak İhmalyan’ın hayatı Mayda Saris’in kaleme aldığı “Jak İhmalyan, Sürgünde Bir Ressam” isimli kitapta toplandı. Nâzım Hikmet, Abidin Dino, Aziz Nesin’in arkadaşı, hep sürgünde yaşamış bir ressam İhmalyan. Şiir kitabını resimlediği Nâzım ona şöyle teşekkür ediyor: “Günün birinde onlara layık şiirler yazmaya çalışacağım.” Kitap ile birlikte Sismanoglio Megaro Binası’nda bir de sergi açıldı. “Jak’ın her resmine baktığımda sevgi ve umudu görüyorum. Ne yazık ki hem Jak, hem de ailesi hak etmedikleri pek çok acı yaşamışlar” diyen Saris, “20 yıl sonra, yayımlanan kitap ve sergi öncelikle Türkiye sanatının bir dönemine ışık tutması bakımından çok önemli. Kitap, 1940’larda Türkiye’deki sanat anlayışını gözler önüne seriyor. Sergilerin polis tarafından basıldığı, tabloların duvarlardan indirildiği, ressamların hapsedildiği bir dönem. Jak öyle zor bir dönemde yetişiyor, onun resimlerinde yaşamın hem gündüzü, hem gecesi var” diye ekliyor. Jak İhmalyan’ın yapıtları ve hayatına odaklanan sergi ve kitap nasıl bir motivasyonla doğdu? Beni yüreklendiren yazar Ferit Edgü olmuştur. 2003’te yayımlanan “Başlangıcından Günümüze Ermeni Resim Sanatı” kitabımın önsözünü de kendisi yazmıştı. Jak İhmalyan’ın kişiliğinden ve sanatından övgüyle söz ederdi Ferit Bey. Jak’ın ölümünden sonra Türkiye’de açılan en kapsamlı sergiyi Metin Deniz’le birlikte düzenlemişlerdi. Yakın dostu Abidin Dino da sergi kitapçığı için bir önsöz yazmış ama geç kaldığı için, yazısı kitapta yer alamamıştı. Ferit Bey çok üzülmüştü, o yazıyı bana verdi. Adeta bir sevgi seli yayılıyordu satırlardan, Jak ve Abidin Dino’nun dostluğuna gıpta ettim. O zaman bu kitabı yazmaya karar verdim. O motivasyonla çıktığım yolda ilk Metin Deniz’in kapısını çaldım. Elinde ne varsa, fotoğraf, bilgi, belge hepsini önüme serdi. Kitap, “uzaklarda, ülke hasreti çekerek hayata veda eden tüm sanatçıların anısına” diyerek açılıyor. Ermeni köklerinin sürgün yaşamının yanı sıra kendisi de siyasi görüşü nedeniyle sürgünü, cezaevini, işkenceyi yaşamış biri. Hem Ermeni hem de komünist kimliği bu ülkedeki yaşantısına nasıl etki etmiş? O dönemde solcu olmak zaten başlı başına dert. Nâzım Hikmet’in şiirleri yasaklanıyor, komünistler takip ediliyor. TKP üyeleri hapsediliyor. Dolayısıyla Jak da Ermeni kimliği yüzünden değil, siyasi görüşü nedeniyle hapse giriyor ve işkenceye maruz kalıyor. Ancak, Aziz Nesin’in Sansaryan Han’ın hücrelerinde karşılaştığı Jak ve Vartan İhmalyan kardeşlerle ilgili şöyle bir tespiti var: “Polisler en çok bu iki kardeşe kızarlardı, hem de iki kez kızarlardı; bir komünist oldukları için, üstelik bir de Ermeni oldukları u Mayda Saris’in hazırladığı kitap, hem İhmalyan ve ailesinin yaşadığı acıları hem de 1940’lar Türkiye’sinin sanat ortamını günümüze taşıyor. Saris, “onun resimlerinde yaşamın hem gündüzü hem gecesi var” diyor. ZAHİT ATAM’DAN YENİ BİR ROMAN Direnmenin Trajedisi Kültür Servisi Yıllarca Yılmaz Güney ve Türkiye sineması üzerine tarihsel çalışmalar yapan Zahit Atam, yirmi yıllık sinema tarihçiliğinden sonra şimdi bir romanla karşımızda. Yılmaz Güney’in birinci tekil şahıs olarak bilinç akışı içinde ve büyük oranda bu bü “Kendimi bildim bileli, değil bir toplumda, bir ailede bile haksızlığa, güçlünün güçsüzü, kurnazın temizi ezmesine dayanamamışımdır. Bundan ötürü, sevdiğim ve savunmak istediğim kişileri, canlıları çizer dururum. Natürmort bile yapacak olsam, kristal vazolarda soylu yemişlere pek elim varmaz da, mutsuz ya da yarı mutlu çoğunluğun alçakgönüllü sofrasına gidigidiverir fırçam.” Bu sözler, gizli Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyelerinden, Konu Sergide ya 1913 doğumlu Türkiye Ermenisi ve İhmalyan’ın 50’den çocuk masallarıyla tanınan yazar Vartan İhmalyan’ın (İhmal Amca) 1 Nifazla tuval ve san 1978’de sürgünde, Moskova’da deseninin yanı sıra ölen ressam ve TKP üyesi kardeşi Jak renge âşık ve hasret İhmalyan’a ait. Yaşamının son demlerinde Sovdolu sanatçının dostu yet Ressamlar Birliği üyeliğine alınan, Nâzım Hikmet’e ithaf Nâzım Hikmet’in ‘Güneşi İçenlerin ettiği bir ak güvercin Türküsü’ adlı kitabının Lehçe baskısıdeseni ve can dostu nı resimlemiş bu duyarlı, renge âşık ve hasret dolu sanatçı, adına 1993’te, İstanAra Güler’in çektiği bul Galeri MD’de düzenlenmiş etkinlikportreleri de yer ten 15 yıl sonra açılan ilk kapsamlı seralıyor. giyle, yeniden İstanbul Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde. Küratörlüğünü Ermeni ressamlar ile İstanbullu Rum ressamlar üzerine hazırladığı kitaplarla tanınan Mayda Saris’in yaptığı sergi, Yunanistan Başkonsolosluğu himayesindeki Sismanoglio Megaro Sanat Galerisi’nde, 16 Haziran’a kadar açık kalacak. Beraberinde, Birzamanlar Yayıncılık etiketiyle 260 sayfayı aşar hacimdeki “Sürgünde Bir Ressam” alt başlıklı özel bir kitabı da getiren sergide, İhmalyan’ın 50’den fazla tuval ve deseni ile Büyükada’dan gençlik arkadaşı, can dostu foto muhabiri Ara Güler’in kadrajından seçilmiş portrelerine de yer veriliyor. Bunlar arasında, İhmalyan’ın 1948’de Güler’i tasvir ettiği bir portresi de mevcut. Koleksiyonerlerin mirası üzerinden İhmalyan’ı yeniden kültür ve sanat tarihimize kazandıran ve sevenlerinin nezdinde, sanatçının zoraki sürgünlüğünü hasret ve sevgiyle tarihe gömen sergide bu anlamda, Arif Keskiner, Halet Çambel, Onno Ayvaz ve Tülay Güngen gibi kimselerin koleksiyonlarından süzülüp gelen nadir bir birikim gözler önüne seriliyor. Sergide ayrıca, Nâzım Hikmet Vakfı koleksiyonundan çıkan ve İhmalyan’ın dostu Nâzım Hikmet’e el yazısı ile ithaf ettiği ak bir güvercin deseni de bulunuyor. Fikir öncülüğü edebiyatçı ve sanat yazarı Ferit Edgü’ye ait olan “Jak İhmalyan: Sürgünde Bir Ressam” sergisine katkıda bulunan adlar arasında Ali Nesin, Melih Güneş, Metin Deniz, Nazar Büyüm, Onnik Sıvacıyan, Osman Kavala, Sirarpi Acemyan, Şeyda Ergan ve Vaçe İhmalyan da bulunuyor. Sergide, özellikle erken yaşlardan, 1936’dan itibaren ustası olan AbiJak İhmalyan, “Çiçekli Nü”, 1974, Onno Ayvaz Koleksiyonu. din Dino ile Kübizm ve izlenimcilik sonrası akımından da demini almış; 1942’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Bedyük sinemacımızın zihnini anlatmaya çalıştıri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrenciliğini de yapmış olan ressam ğı “Türkiye’nin Ruhu Direnmenin Trajediİhmalyan’ın Keskiner Koleksiyonu’ndan “Pazarda”, Büyüm si” isimli kitap üç ciltten oluşuyor. Yaklaşık 15 Koleksiyonu’ndan “Köprüde” ve Ergan Koleksiyonu’ndan çıkan yıllık bir araştırmanın sonucunda yazılan kitapta “Peyzaj” gibi tabloları, yarattığı duygusal ve estetik kimliğin Güney’in zamana karşı direnme çabaları, Türkiye’yi naözgün delillerinden birkaçı. sıl gördüğü, sinemamızı naBurada artık sözü yine üstada bırakmanın yeri: “Her sanatın sıl değerlendirdiği, 3 darbeye olduğu gibi, resmin de kendine göre bir dili, bir okunuşu var. tanıklık etmesi ve her birinBu dili edebiyattan uzaklaştırabildiğim kadar uzak, musikiye den sonra hapiste olması, sayakın bulurum. Başarılı bir tablo, kompozisyonu, siyah boyası, nat anlayışı ve hayata bir anışıkgölgesi ve renkleriyle görücüsünü hipnotize eden, ancak lam bulma çabası üzerinden sonra içini karşısındakine yalansız, büyük bir içtenlikle açan, yirminci yüzyıl Türkiye’si dolambaçsız söz eden ve kolay sindirilen bir tablodur.” anlatılıyor. için…” diyor. Kitapta da yer alan İhmalyan’ın “Kimliğim, Dünya ve Sanat Görüşüm” başlıklı yazısında ne gibi önemli noktalar var? Hayat ve sanat problemleriyle genç yaşta ilgilenmeye başladığını hemen fark ediyorsunuz. Ülkenin mutlu yaşamını yansıtmadığını kendisi itiraf ediyor. Zaten onun tüm resimleri itiraflarla dolu… Tuvalleri karanlık olduğu için ona kötümser diyenlere, “Kötülükler, harpler, siyasi cinayetler sürüp gittikçe sözün tam anlamıyla mutlu olamam” cevabını veriyor. Ama ardından şöyle bir ipucu vermeyi de ihmal etmiyor: “Yaslı olmak kötümser olmayı gerektirmez…” En karanlık resminde bile sevgiyi hissediyorsunuz. Ressamları “uslular” ve “deliler” olarak ikiye ayırıyor ve “deliler”den yana olduğunu söylüyor. Yani sağlamcılarla işi yok, tehlikeyi göze alanlara, riske girenlere hayran. Pekin, Moskova, Beyrut... İhmalyan bambaşka kültürlerde yaşamış. KayseriKonya köklerine rağmen Abidin Dino onu “Anadan doğma İstanbullu” olarak tanımlıyor. Jak Asyalılığı ve Avrupalılığı en iyi şekilde harmanlamayı başarmış bir ressam. Ama özünde hep Türkiyeli kalmış. Sadece İstanbul’u değil, Anadolu’nun güneşini de yansıtmış tuvallerine. Köylüleri, çobanları, köy yaşamını, Anadolu erkeğini, kadınını çizmiş. Çalışmaları özlem kokar. ressam EVRİM ALTUĞ Art Basel’e gidecek öğrenciler belirlendi Kültür Servisi Önemli koleksiyonerler, sanatçılar, küratörler ve sanatseverlere ev sahipliği yapan Art Basel’e Türkiye’den gitmeye hak kazanan öğrenciler belli oldu. 1316 Haziran tarihlerinde İsviçre’nin Basel kentinde düzenlenen fuara, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğrencisi Emine Dokumacı, Tarık Töre Elgay ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğrencisi Nergiz Yeşil gidecek. Art Basel’e katılacak öğrencileri Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nün öğretim üyeleri Prof. Vedat Somay, Prof. Rahmi Aksungur, Prof. Fatma Akyürek ve Doç. Neslihan Pala ile resim bölümü öğretim üyeleri Prof. Kemal İskender, Prof. Aydın Ayan, Prof. Nedret Sekban, Yrd. Doç. Sedat Balkır ve Hitay Yatırım Holding Başkanı Emin Hitay belirledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle