18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 2013 SALI 6 HABERLER ‘Dinleme’ karmaşası ALİCAN ULUDAĞ İşlenmesi olası suçlar için yapılan ‘önleme dinlemeleri’ne kimin karar vereceği belirsiz ‘Tepe’den Aşağı Yakın geleceği kestirme/görme konusunda ileri sürülen bu tür değerlendirmelerin bir riski var. Beklentiler tam gerçekleşmeyebilir. Yazar da bunu göze alır, almazsa, geleceğe bakamaz. Nihayetinde burada yaptıklarımız, bir yol haritası tasarlamaktır. Ama bunu yaparken her zaman belirli denklemler kurarsınız. Bu eldeki verileri değerlendirerek, denklem içinde oyun oynarsınız... Bugünkü oyunun adı, RTE’nin varabileceği tepe noktasından artık aşağı doğru bakmaya başladığıdır. Artık bulunduğu yerden daha yukarıya çıkamaz gibi. Süreci hızlandıracak çok olağanüstü olaylar olmazsa, RTE en çok bulunduğu yerde kalabilir. Yukarıya çıkamaz, aşağı doğru yönelme olasılığı ise daha büyüktür... RTE’nin son hareketlerinden yola çıkarak, denklemi kuralım mı? Aslında daha önce varsaydıklarımıza güncelleme yapacağız. 1) RTE Davutoğlu’nun Suriye politikası çöktü. Buna “Obama Hizalaması” diyebiliriz! Bu politikanın sürdürülebilir ve ülke yararına olmadığını iki yıldır bu köşede yazdık. Hayat bizi doğruladı... Suriye politikası, ülkeyi de kargaşalığa sürükledi. Reyhanlı’da 52 cinayet hiç kuşkusuz RTE Davutoğlu’nun, AKP hükümetinin sırtındadır. Yakalarını ve paçalarını bundan sıyıramazlar, mutlaka bir (siyasi) bedel ödeyeceklerdir. Muhalefetin bu konuyu paldır küldür değil, dantel gibi örmesi gerekir. 2) RTE, Beyaz Saray’a Numan Kurtulmuş’u götürdü.. Bu şu demek: Başbakan adayım Kurtulmuş. Ben Çankaya’ya çıkarsam, Başkan veya düz Cumhurbaşkanı olarak, Numan Bey’i Başbakan yapacağım. Numan Bey yasal veya yasadışı, bana bağlı olarak hükümeti kuracak. Çankaya’dan ülkeyi yöneteceğim... Bu denklemde gördüğünüz gibi Gül yok. Torun da bakamaz, çünkü yok... Bakan da ol(a)maz, ancak Başbakan olabilir. Ama RTE Numan denklemi ile Gül’ü siliyor. Zaten sildiğini yazdık hep... 3) Bu denklem gerçekleşebilir mi? Tabii, a) Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması şart, b) sonra da genel seçimleri... Ama zorlukları büyük: a) AKP çelik çekirdekte adam mı kalmadı da Numan Bey’i tepeye çıkartıyor?.. Bunu söyleyen çok sayıda AKP’li var! b) Tüzükteki 3 dönem koşulu ile 70 milletvekili tasfiye oluyor, AKP’nin yönetici kadrosu dahil.. Bunlar tepkili... Nasıl bir sus payı dağıtacak ki onlar da siyasi kariyerlerinin kaybına ses çıkarmasınlar? İşe bakın ki, bu madde sadece RTE’nin siyasi kariyerini etkilemiyor! c) Numan Bey emanet kişi rolünde Başbakanlık yaparsa, ÇankayaHükümet yönetimi fazla yürümez. Düz Cumhurbaşkanı olarak, RTE’nin en büyük handikapı, hükümeti yönetecek yasal bir pozisyonu olmamasıdır. Aşağı yuvarlanış için yeterli bir neden... d) Gül siyaseti bırak(a)maz. AKP içinde Gül ile siyasete soyunacak çok kimse var. Gül dışlanırsa, örgütlü siyaset yapar. Kimse Gül’ü suçlayamaz. Ya AKP parçalanır ya da RTE Çankaya’da yalnız kalır... 4) RTE(Başkanlık) Anayasası? Mutlaka yoklayacaktır. Ama geçeceğinden yoğun şüpheleri var, bu nedenle alttan alıp olmasa da olur diyor. İnançta büyük sarsılma... Direttiği nokta, Partili Cumhurbaşkanı... Yani AKP’nin başı olacak ve oradan yola çıkarak hükümeti kuracak... Partili Cumhurbaşkanı da anayasa değişikliği gerektirir. Yine Referandum’a! Gül’e Parti Başkanlığını/ Başbakanlığı bırakmazsa, AKP içinde bir bölünme kaçınılmaz olur. Bunun referanduma etkisi de... Dikkat edin, Gül ülke sorunları üzerine siyaset yapma yoğunluğunu giderek artırıyor... 5) Anayasa değişikliğinin Referandum’da reddedilme olasılığı güçlüdür. Eğer reddedilirse, RTE’nin başaşağı gitmesi tescillenmiş demektir. Bu süreç sonunda koltuklarını bile kaybedebilir. Hele seçimlerde yüzde 40’lara doğru geri çekilme olursa... 6) RTE Cemaatin desteğine muhtaçtır. “RTE Gülen’e giderse karizmayı çizdirir, bükemediği eli öpmüş olur, ama bir bakanını Gülen’e gönderir” dedim üç yazı önce. Gülen’e daha önce de yollanan Bülent Arınç bu işi üstlendi... Cemaatin yüzde 35 oy varsa, bu çok önemli RTE için. Cemaatin saldırılarına ses çıkarmaz, Cemaat defterini dürmeye kalksa bile, kardeşimmardeşim diye idare eder. Yeter ki desteği sürsün bu 3 seçimde, sonrası Allah kerim... Bürokrasiyi bilenler izlesin, Cemaate önemli ba zı tavizler (koltuklar, örneğin MİT bölge başkanlığı vb) verecektir! Ama geçici uzlaşmalar olsa bile, aralarındaki savaşı hiçbir şey durduramaz. 7) Cemaatin desteği bile Referandum’da RTE’nin çakılmasını önleyemeyebilir. Ben referandumun reddi konusunda umutluyum. Hem de çok... 8) Tabii, Apo ile anlaşması var. Buna anayasal bir çerçeve çizmek zorunda. Bunu nasıl yapacak? Referandum bu açıdan da kıyasıya geçecek. Burada Kürt meselesinden çok, RTE’nin diktatoryal pozisyonu ve özgürlükler birinci planda olacaktır. Kürt Meselesi’nin de en büyük handikapıdır bu... RTE’nin Başbakanlık’ta kalması, tüzük değişikliği, Gül’e yeniden Çankaya gibi olasılıklar da var.. ama şimdilik bu kadar... ANKARA Özgürlük hâkimleri olarak bilinen Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) 10. maddesiyle görevli hâkimlerin önlemeistihbari dinleme kararlarına imza atması “yasaya aykırılık” tartışmasına neden oldu. 3. yargı paketi ile getirilen özgürlük hâkimleri, sadece “soruşturma” aşamasındaki kararlara imza atarken, bazıları bir ay boyunca bunun dışında da önleme dinlemesi kararı verdi. Adalet Bakanlığı, TMY ile görevli ağır ceza mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtince, bu uygulamadan vazgeçildi. Ancak bu süreçte verilen dinleme kararları hukuki olarak tartışmalı hale gel u 3. yargı paketiyle görevlendirilen özgürlük hâkimleri, yasada olmamasına karşın önleme dinlemelerine imza attı. Bir süre sonra bu uygulamadan vazgeçildi. Ancak şimdi bu kararlar yasadışı hale geldi. Bundan sonra ne yapılacağı konusnda tartışmalar ve belirsizlik sürüyor. di. Adana, Antalya ve İstanbul’da bazı özgürlük hâkimlerinin hâlâ önleme dinlemesi kararlarına imza attığı öğrenildi. 5 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 3. yargı paketinden önce MİT, Jandarma ve Emniyet’ten terör ve çete suçlarına ilişkin gelen her türlü dinleme taleplerine Ceza Muhakemesi Yasası’nın (CMY) 250. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemesi hâkimleri karar veriyordu. Bunun içinde önleme dinlemesi de yer alıyordu. 3. yargı paketi ile özel yetkili mahkemeler yerine terörle mücadele mahkemeleri kuruldu. Soruşturma aşamasındaki arama, el koyma, dinleme, izleme, gözaltına alma ve tutuklama kararlarını vermek üzere de “özgürlük hâkimliği” oluşturuldu. Özgürlük hâkimlerinin önüne, güvenlik kurumlarından önleme dinlemesi talepleri de geldi. Cumhuriyet’in adli kaynaklardan aldığı bilgiye göre özgürlük hâkimleri, ilk bir aylık dilimde binlerce karara imza attı. Sadece Ankara’da üç hâkim, bu süre içinde 500’ün üzerinde önleme dinlemesi kararı verdi. Ancak bir ayın sonunda bir özgürlük hâkimi, sadece soruşturma aşamalarındaki işlemlerde karar verdiklerini belirterek bunun dışında kalan önleme dinlemesi taleplerini geri çevirdi. Adalet Bakanlığı da 13 Ağustos 2012’de yaptığı açıklamada, “istihbari amaçlı dinleme kararlarının özgürlük hâkimlerince değil, Terörle Mücadele Yasası’nın 10. maddesi gereğince kurulan bölge ağır ceza mahkemelerinin üye hâkimlerince verilmesi gerektiğini” bildirdi. Bu açıklamadan sonra önleme dinlemelerini TMY ile görevli ağır ceza mahkemeleri vermeye başladı. Arada verilen önleme dinlemesi kararları hukuki açıdan tartışmalı hale gelirken; Bakanlığın uyarısına karşın İstanbul, Adana ve Antalya’da görevli bazı özgürlük hâkimlerinin halen önleme dinlemesi kararı vermeye devam ettiği öğrenildi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Hakan Oruç da adliyenin yeni dergisi “Başkent Bakış”ta yazdığı makalede bu duruma değindi. Devam ediliyor Binlerce karara imza ERGENEKON DAVASI ‘Dünyada kendi eşini fişleyen ilk adamım’ HATİCE TUNCER ‘Ceza gelebilir’ BAHADIR SELİM DİLEK ULUSLARARASI HUKUK UZMANI PAZARCI, MAVİ MARMARA SÜRECİNİ CUMHURİYET’E ANLATTI Ergenekon davasında son savunmasını yapan emekli Albay Levent Göktaş, içeriğinde bazı yüksek yargı mensuplarının fişlenme belgelerinin bulunduğu DVD nedeniyle suçlandığını belirterek “Eşim Yargıtay Tetkik Hâkimi Nesrin Göktaş da benim tarafımdan, fişlenmiş gibi gözükmektedir. Bana ait olmayan ve kimsenin görmediği 51 Numaralı bu DVD sayesinde dünya hukuk tarihine, ‘eşini fişleyen ilk adam’ olarak geçtim” diye konuştu. Mütalaada “savcıları suikast talimatı” verdiğine ilişkin suçlama bulunduğunu belirten Göktaş, “Savcı, daha önce bu konuda suç isnadı olmadığını açıkladığı, mahkemenin ara karar aldığı bir konuda 4.5 yıl sonra mütalaada suçlanıyorum” dedi. Davanın dün 300. duruşması yapıldı. Duruşmaya tutuklu sanık Kemal Aydın’ın ağzını siyah bantla kapatarak geldiği görüldü. Aydın’ın son savunmasına ilişkin beyanları nedeniyle mahkemenin 17 Mayıs tarihli oturumda “Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurunda bulunulması” kararını protesto ettiği öğrenildi. Başkan Hasan Hüseyin Özese, son savunmasını yapması için Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan emekli Albay Göktaş’ı kürsüye çağırdı. Göktaş savunmasına, “mütalaa içeriğinde yer alan ve kesin inandırıcı somut hiçbir delile dayanmayan, mesnetsiz, hayal ürünü iddiaları, kesinlikle reddediyorum” sözleriyle başladı. Mütalaada, 21 Haziran 2010’da kaybettiğimiz İlhan Selçuk ve bazı sanıklar ile birlikte hareket ederek örgütsel faaliyet içinde bulunduğunun ileri sürüldüğünü anlatan Levent Göktaş şunları söyledi: “Rahmetli Sayın İlhan Selçuk’u hiç tanımıyorum ve hayatım boyunca hiç görmedim. Cumhuriyet gazetesini aldığım dahi görülmüşse suçlamaları kabul ederim. Sayın İlhan Selçuk’un mütalaada irtibatlım olarak gösterilme gayesi, tamamen kötü niyetli, suç yaratma kastına matuf yalan ve yanlış bir bilgidir.” Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde tutuklu sanık eski Yarbay Mustafa Dönmez son savunmasını yaptı. Dönmez, oğlu Alp Kaan Dönmez’in Azerbaycan’da Ekim 2012’de trafik kazası sonucu ölümüne ilişkin “Oğlumun cinayete kurban gitmesinde, cemaatçi polislerin rolü konusunda ciddi şüpheler vardır” şeklinde iddiada bulundu. Dönmez, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi’nde “Bir kısmı cephane niteliğinde olan askeri eşyayı gizlemek” suçundan 4 yıl hapis cezasına çarptırılmasına ve TSK’den çıkarılmasına neden olan Ankara Zir Vadisi’nde 7 Ocak 2009 tarihinde yapılan aramada bulunan mühimmatın, polisin komplosu olduğunu savundu. Dönmez’in avukatı Celal Ülgen, Terörle Mücadele Şubesi’nden savcılığa fakslanan 3 yazıya dikkat çekerek “Hâkimin kararında ve savcının talimatlarındaki numara TEM Şube’nin numarası. Bu kararlar TEM Şube’den yollandığını gösteriyor. Kararlarda imza yok” dedi.Ülgen mütalaada kendisinin “örgüt avukatları gibi davranmakla” suçlandığını belirterek “Savcılar, DHKPC, PKK, Hizbullah davası avukatlarının yaptığı gibi resmi belgeleri çarpıtarak savunma yaptığımızı belirtiyor” dedi. Mavi Marmara davasının 5. oturumu yapıldı ‘Kan gölü gibiydi’ İstanbul Haber Servisi Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırıya ilişkin davada İsrailli yetkililerden şikâyetçi olan gazeteci Kemal Gümüş, “Her taraftan ateş edildi. Gemiyi kan gölüne çevirdiler” dedi. Davanın 5.oturumu dün yapıldı. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada ifade veren şikayetçi İHH Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç, saldırı sırasında telsizlerden Mehter Marşı ve One Minute seslerinin geldiğini ifade etti. Toplam 15 müştekinin ifadesinin alındığı davaya bugün devam edilecek. Mavi Marmara davasının müdahil avukatlarından Ramazan Arıtürk de, uluslar arası tebligatın yerine ulaştığını söyleyerek tebligatın yapıldığına dair belgenin, mahkemeye iletildiğini söyledi. Avukat Arıtürk, bu aşamadan sonra burada yargılanan sanıkların bu davadan ve iddianameden haberdar olmadıklarını söylemelerinin artık mümkün olmadığını kaydetti. Öte yandan dava öncesi Adliye önündeki meydanda toplanan bir grup İsrail aleyhinde sloganlar atarak tekbir getirdi. İHH ve sivil toplum kuruluşları üyelerinin de olduğu bir grup, Filistin bayrakları açarak, “Ne özür ne tazminat siyonist çeteyle bütün ilişkiler kesilsin” pankartı açtı. Saldırı sonucunda hayatını kaybeden 9 kişinin özgeçmişleriyle beraber fotoğraflarının da panolar halinde açıldığı meydanda, haremselamlık olmak üzere 2 tane imza duvarı dikkat çekerken, gökyüzüne “İsrail yargılanıyor” yazılı balonlar yükseltildi. ANKARA Mavi Marmara gemisinin hukuk heyetinin, Komor devletinden aldığı yetkiyle İsrail’i Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) şikâyet etmesi, Türkiye ile İsrail arasında yürütülen tazminat görüşmelerinde de sıkıntı yarattı. Uluslararası hukuk uzmanı Prof. Hüseyin Pazarcı, Türkiye ile İsrail arasında yürütülen tazminat görüşmelerinin İsrail’in uluslararası sorumluluğu üzerinden gittiğine işaret ederek UCM’de kişilerin, bireylerin cezai sorumluluğunun söz konusu olduğunu dile getirdi. Türkiye ile İsrail tazminat konusunda anlaşmaya varsa bile UCM’deki davanın düşmesinin söz konusu olmayacağını dile getiren Pazarcı, UCM’de İsrail adına hareket eden siyasilerin muhatap olduğunu, o uygulamayı yapan genelkurmay başkanı ve kusur işleyen askerlerin yargılanacağını dile getirdi. UCM’de muhatabın İsrail devleti olmadığına dikkati çeken Pazarcı, “İsrail’in Türkiye ile yaptığı görüşmelerinin sorumluluk unsuru devlet düzeyinde olduğu için tazminat görüşmelerinden ayrı düşünmek gerekir” değerlendirmesini yaptı. Pazarcı, bir bireyin UCM’ye götürülmesi konusunda iki yol olduğuna işaret ederek, birincisinin çatışmaya taraf olan devletlerden birinin UCM’nin statüsünü tanıması, ikincisinin de BM Güvenlik Konseyi kararı olduğunu söyledi. Örgüt irtibatları Tebligat ulaştı ‘İsrail uluslararası piyasada etkili’ Sudan’da BM Güvenlik Konseyi’nin Cumhurbaşkanı El Beşir’in suçlu olduğu bildirmesi ile UCM’nin kovuşturma başlattığını dile getiren Pazarcı, Mavi Marmara konusunda ise durumun farklı olduğunu, Türkiye ve İsrail’in UCM’nin yetkisini tanımadığını dile getirdi. Dosyanın önce hazırlık dairesine gönderileceğini belirten Pazarcı, “İsrail, Mavi Marmara’daki bağlantının subut bulmasını hukuki çerçevede ileri sürerek İsrailli kişiler ile ilgili bağı kesmeye çalışacaktır. İsrail’in güçlü elemanları var, uluslararası piyasada etkisi olan. İsrail vatandaşları sorumludur diyorsunuz ama devletten tazminat istiyorsunuz” diye konuştu. ‘Oğlum cinayete kurban gitti’ ‘Adil yargılama hakkı ihlal ediliyor’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Komisyonu’nun 2012 olaylarını incelediği raporunda, “adil yargılanma hakkının” ihlal edildiği belirtilerek “Düşman ceza hukuku, siyasal hasımlar hakkında uygulanmaya devam edilirken adil olduğuna inanılmayan mahkemeler, ‘hasımlar’ kapsamında görevlerini sürdürmektedirler” denildi. Raporda, Türkiye’nin hukukun üstünlüğü endeksinde 97 ülke içinde 71. sırada kendisine yer bulabildiği anımsatıldı. Bakan Eroğlu’nun mikrofon gafı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Hafta sonunda belediyece işletilen Buca Gölet’te gerçekleştirilen Yörük Şenliği’ne elektrik kesintisi ve sonrasında yaşanan mikrofon kazası damga vurdu. Mikrofonların açık olduğunu fark etmeyen AKP İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay, elektrik kesintisinden sorumlu tuttuğu CHP’li Belediye Başkanı Ercan Tatı’yı Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na “Affedersin ‘S... gidin benim tesisimden’ diyor” sözleriyle şikâyet etti. Eroğlu, bunun üzerine “Derhal cezalandıralım. Alalım tesisi elinden” talimatı verdi. Tatı, da şunları söyledi: “Bakanlık düzeyine gelmiş bir siyasetçinin, hukuk ve devlet geleneklerini hiçe sayarak yaptığı değerlendirmeler çok üzücüdür. Ancak AKP iktidarının bugüne kadar çiğnediği hukuk ve teamüllere bakıldığında bu sözlere şaşırılmamalıdır.” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan açıklama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, gazetemizin dünkü sayısında yayımlanan “Gecenin Kimsesiz Kızları” başlıklı haberle ilgili açıklama yaptı. Açıklamada, “Geçmiş dönemde kuruluşlarımızda koruma ve bakım altında bulunmuş ve mahkeme kararıyla annesine teslim edildiği belirtilen bir çocuğun beyanı esas alınarak koruma ve bakım altında bulunan tüm çocuklarımız zan altında bırakılmıştır. Kaldı ki haberde de belirtildiği gibi sözü edilen çocuk, mahkeme kararıyla annesine teslim edilmiş olup kurumla bir bağı bulunmamaktadır. Koruma ve bakım altındaki çocukların sürekli kurumdan kaçan, madde kullanan, suça ve fuhuşa sürüklenen çocuklar gibi gösterilmeye çalışılması kurumsal bakım altında olan 14 bin çocuğumuza yapılan en büyük haksızlıktır” denildi. Haberde yer alan Kahraman Eroğlu’nun açıklamalarının, Eroğlu’nun katıldığı bir televizyon programında tanık olup gazetemize anlattığı olaylardan oluştuğu belirtildi. Hukuka aykırı uygulama ‘Mete Diş öldürülüyor’ İstanbul Haber Servisi Kandıra F tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan kanser hastası Mete Diş’in serbest bırakılması istemiyle Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu önünde çadır kurmak isteyen TAYAD üyelerine polis gazlı suyla müdahale etti. Polisin müdahalesi ile E5 karayoluna kaçan ve yolu bir süre trafiğe kapatan grup, polisin yeniden müdahalesi ile dağıldı. Yapılan açıklamada “AKP iktidarda olduğu son 10 yılda hapisanelerde 2 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Mete Diş serbest bırakılmayarak katledilmek isteniyor” dedi. (Fotoğraf: VEDAT ARIK)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle