18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Reyhanlı’da bombalı çifte saldırının ardından yükselen tek ses ağıt... Çaresizlik, öfke ve sessizlik... MEHMET ALİ SOLAK Analar da Ölüyor... Balık anne yavrularını çevresine toplamış, sivil savunma dersi veriyormuş. Oltaların cinslerini, iğnelerini, balıkları kandırmak için iğneye geçirilen yem çeşitlerini bir bir anlatıyormuş. Tam “Aman yavrularım dikkatli olun” diyesiymiş ki gökyüzünden bir serpme ağ gelip tümünü kıskıvrak sarıp sarmalamış. Balık anne de dersini tamamlamış: “Ama bundan kurtuluş yoktur.” HHH Bu öykücüğü, balık hafızalı olduğumuzu anımsatmak amacıyla yazmadım. Zaten olayların gelişmesine bakınca durum kendiliğinden ortaya çıkıyor. Toplu kıyıma dönüşen bombalı saldırı bu kez de Suriye’nin sınırdaşı olan kentlerimizden Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde yaşandı. Sınırın Türkiye tarafına zaman zaman düşen roket ve havan toplarından sınır güvenliğinin kalmadığı biliniyordu. Bu yılın 11 Şubatı’nda, yine Reyhanlı’nın Cilvegözü Sınır Kapısı yakınında patlatılan araç nedeniyle 4’ü Türk 14 kişi ölmüş, 26 kişi de yaralanmıştı. Devletlilerimiz o saldırının sınırlarımız dışında olduğunu söyleyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışmışlardı. Ama Reyhanlı’ya yönelik son saldırı, patlayıcı yüklü araçların bırakıldığı kentin göbeğinde belediye binası ile PTT binası önlerinde yaşandı. Yolgeçen hanına dönmüş olan sınırı aşarak mı gelmişlerdi, yoksa ellerini kollarını sallayarak sınır kapısından geçip saldırı hazırlığını yaparak uygulamaya mı koymuşlardı? Bizler henüz bilmiyoruz. Ancak Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, bütün delillerin toplandığını, saldırganların peşine düşüldüğünü anlatırken bir başka haber geldi ki Reyhanlı’daki yerel bir mahkeme başsavcılığın isteği üzerine yayın yasağı koymuş. Gerekçe de haber ve görüntülerle delillere ulaşılmasının engellenmesiymiş. Tam Türkiye’ye özgü bir yaklaşım. Başbakan Yardımcısı delillere ulaşıldığını medyaya açıklarken yargı, delillere ulaşmak için medyaya yasak getiriyor. Dünya televizyonları, başta Ortadoğu’da etkili olanlar, saldırının ve saldırı yerlerinin ıcığını cıcığını ekranlara yansıtırken Türkiye’de yayın yasağı konuyor. Sanki yasak kapsamında olmayan televizyonlar ve yurtdışından yayın yapan internet siteleri seyredilip okunmuyornuş gibi... HHH Acaba “Analar ağlamasın” teranesiyle PKK’nin sınır dışına çekilmesini güvence altına almak, kıllarına halel gelmemesini sağlamak için güvenlik güçlerinin ve MİT’in aklı fikri çekilme bölgesindeydi de öte yanlarda işler alargaya mı alınmıştı? Güneydoğu’dan teröristler ellerini kollarını sallayarak giderken güneyden de başka teröristler ellerini kollarını sallayarak geliyor ve yine anaları ağlatıyorlar. Hatta analar bile can veriyor. Hem de Anneler Günü’nün arifesinde... Nasıl bir başarıysa... HATAY Barış kenti Hatay, geçen gün yaşanan iki ayrı patlamayla öfkenin hâkim olduğu bir yer haline geldi. Saldırıların gerçekleştirildiği Reyhanlı’da ağıtlar yükseldi. Yoğun güvenlik önlemlerinin dikkat çektiği Reyhanlı’da, devletin iş makineleri yerine vatandaşın kendi gayreti gözleniyor. “Fransızlar döneminde bile böyle bir facia yaşanmadı” diye anlatan insanlardan anlaşılan o ki Reyhanlı çok dertli, çok sıkıntılı ve zor durumda. CHP Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Reyhanlı Kaymakamı Dr. Yusuf Güler’e, “Bizler de gördük ve yaşadık ki, vatandaşımız kendi cenazesini kendi çıkarmaya çalışıyordu. Devletin varlığını göremedik” yakınmasına, Kaymakam Güler, “Halkın haklı tepkisi oluştu. Kriz yönetimine göre hareket ettik. Ülkemiz açısından zor bir durum yaşandı. Patlamalardan önce Suriyelilerden sokağa çıkmamalarını istedik. Birkaç gündür sokağa çıkmıyorlardı. Olayın korkusuyla bizde kayıtlı 25 bin Suriyeliden büyük bir bölümü çok sayıda araçla ilçeyi terk etti. Şimdi giriş çıkışlarımız kontrol altında” diyordu. Her sokak başında bir taziye çadırının altında taziyeleri kabul eden Reyhanlı’da, öfke, endişe ve sessizlik hâkim. Ama aynı zamanda, hükümetin gizli vaatleri de... Zira adını vermekten çekinen bir yurttaş, 40’ı aşkın masum insanının ölümüne sessiz kalınmasının soru işaretlerini yansıtıyor bizlere. Benzer yakınmaları patlamadan hasar gören CHP ilçe binasına gelen vatandaşlardan da öğreniyoruz… Hükümeti ve Genelkurmay Başkanı’nı sert bir dille eleştiren bir yurttaş, “İsterse şimdi beni tutuklayıp öldürsünler. Dün ölenlerden daha mı iyiyim sanki. Güvenlik istiyoruz. Hiçbir güvenliğimiz yok. Savaşta olsak namusumuz için savaştık deriz. Vatan uğruna mı bunlar başımıza geldi, deriz. Şimdi ne uğruna bu hale geldik, birisi kalkıp söyleyebilecek mi? Sınırı beklemek, askerin işiyse, niye sınırlarımız korunmadı? Niye yol geçen hanına dönüştürüldü? Şimdi ölülerimize hep birlikte ağlıyoruz. Bu mu yapacağımız?” diye yakınmalarda bulunurken, eşi Irak’ta çalışan Cüneydioğlu ailesinin, “Gelin, Allah için durumumuzu görün. Bizim ne günahımız var. Burası Suriye mi? Ocağımızı söndürdüler, hükümet bizi niye görmüyor” sözleri çınlıyor kulaklarımda. Her adımda bir taziye çadırı Yedi yetim kardeş En küçüğü 9 aylık ikizler olan 7 çocuğun annesi Alyar, Anneler Günü’nde gözyaşları ve ağıtlarla toprağa verildi HATAY (Cumhuriyet) Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki patlamalarda yaşamını yitirenlerin cenazeleri toprağa verilirken olayda yaşamını yitirenlerin hikâyesi yürek burktu. Çifte patlamada yaşamını yitirenlerin kimlik belirleme çalışmalarının sürdüğü Reyhanlı’da bazı cenazeler de dün toprağa verildi. İlçe genelinde yas havası hüküm sürerken yakınlarını yitiren yurttaşlar sabah saatlerinde Reyhanlı Devlet Hastanesi morgu önüne toplandı. Gözyaşlarının hâkim olduğu hastanede, otobüs firmasında çalışan eşi 22 yaşındaki Yusuf İşgör’ün cenazesini almaya gelen Canan İşgör, “Ben çocuklarımıza ne diyeceğim? Bizi bırakıp gittin” diye ağıt yaktı. Patlamada ölenlerden 45 yaşındaki Abdo Ersürer’in annesi Ayşe Ersürer ise Anneler Günü’nde yaşanabilecek en büyük acıyı yaşadı. 7 çocuk annesi 40 yaşındaki Kadriye Alyar da Anneler Günü nedeniyle kayınvalidesine hediye almak için çıktığı alışverişte, PTT binası yakınında patlayan bombanın hedefi oldu. Dokuz aylık ikizleri bulunan Alyar’ın cenazesi de gözyaşlarıyla toprağa verildi. Patlamada yaşamını yitiren ortaokul öğrencisi 14 yaşındaki Abduldakir İşcan’ın ailesine destek için hem okuyup, hem de bir fırında çalıştığı öğrenildi. Yakınlarından hiçbir haber alamayan çok sayıda yurttaş da yetkililere başvurdu. Reyhanlı saldırılarında yaşamını yitiren 46 kişiden 39’unun kimliği belirlendi. Sözkonusu yurttaşların isimleri şöyle: “Mehmet İri, Abdülkadir İşcan, Abdo Ersürer, Kadriye Aylar, Ahmet Okyay, Ahmet Hamdi Bozkaya, Vahit Altıntaş, Hakan Çalım, Yusuf İşgör, Kemal Akıncı, Azize Yumuşak, Hüseyin Çolak, Mustafa Ayaz, Sabiha Dereceli, Murat Yeliz, Mehmet Ali Şanlioğlu, Ahmet Uyar, Meryem Zor, Ahmet Ceyhan, Nihal Şimşek, İbrahim Çelik, Tahir Yumuşak, Fidan Zor, Fehmi Karaca, Selim Arslan, Hakan Kurtulan, M. Koray Cüneydioğlu, Nihat Özdemir, Turgay Güdük, M. Ali Karakuş, Muzaffer Beşer, Oğuzhan Tuna, Elif Kanlı, Halil Erdemci, Nadire Kuvvet ve Fatma Nur Erboz ile Suriye uyruklu Retibe Biter, Ahid Nehhal Hasan ve Atşe Sabana.” Bu acıya y rek dayanmaz Hep 14 yaşında kalacak Okurlarla kısa kısa Ana sayfada başlayan Cüneyt Bey’in, Balbay’ın yazılarına Sayfa 8’den, 12’den devam etmek okuma düzenini bozuyor... 8 ya da 12. sayfalarda da tam metni yazabilir misiniz? 1. Sayfa’nın devamı olmasın yani... Teşekkürler. Mustafa Uykun Sayın Öz, ilginize ve yanıtınıza çok teşekkür ederim. Okuma yazma öğrendiğimden bu yana Cumhuriyet okuruyum. Şöyle böyle 60 yıl olmuş. Cumhuriyet’e toz değsin istemiyorum. Şurada kaç gazete kaldı zaten. Duyarlılığım ondan. Duyarlılığınıza tekrar teşekkür ederek esenlikler dilerim. Selamlar. A.Nejdet Toker Yıllardır beğeniyle okuduğumuz, özellikle şu son dönemde önemi daha da iyi anlaşılan, başka birkaç gazeteyle birlikte doğruları korkmadan, gücü elinde bulunduranlardan çekinmeden duyurabilen, yazarlarının değerli katkılarıyla nitel anlamda biraz daha öne çıkan sevgili gazetemize önümüzdeki dönemde de başarılar diliyor, gerek kâğıt baskısında gerekse elektronik ortamda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yaşasın 89 yaşındaki Cumhuriyet gazetesi, Yrd. Doç. Dr. Ercüment Akat Son zamanlarda ilk sayfadaki değişimlerden Cumhuriyet okuru olarak memnunum. Okur temsilciliği köşesi ve sizin oradaki güven verici tutumunuz bizim moralimizi yükseltmiştir. Okur olarak gazetemizi sonuna kadar eleştirelim ama asla sırtımızı dönmeyelim. Yerine koyabileceğimiz hiçbir şey yok. Okuyalım okutalım. Saygılarımla. Kezban Gökçeoğlu Abonelerinizi neden izlemiyorsunuz? Merhaba, benim size bir önerim olacak... Bunu kendimden örnek vererek anlatmak istiyorum. Bundan 45 sene evvel Cumhuriyet gazetesine internet üzerinden 3 aylık abonelik yaptırmıştım ama daha sonra ne olduysa yenilemedim. Belki yenileyebilirdim ama olmadı, unuttum gitti. Ama sonra dikkatimi çekti, bu aboneliği tekrar yapmam için tarafınızdan herhangi bir teşvik eden, bilgi veren bir tek email bile gelmedi. Aslında belki normal bir şey ama yine de, bankalardan ya da birçok kişilerden o kadar çok gereksiz emailler gelirken sizden aboneliğimin devamını isteyen email gelmemesini yadırgamıştım. O beğenmediğim gazeteler sabahın köründe kapı kapı gazete dağıtırken ya da bedava gazeteler verirken, abone için okurlarının kapılarına kadar giderlerken yadırgamam doğal değil mi? Benim önerim gazete ile bir şekilde iletişime geçen kişilerle bağınızı geliştirip kopartmamanız. Okuyucuya göndereceğiniz bir email Cumhuriyet gazetesinin savunmuş olduğu fikirler ve Türkiye için gelecekte bir umut olabilir diye düşünüyorum. Saygılarımla. Hakan Köseoğlu Reklamlar ve yazarlar Sayın Öz, yaşım genç olmasına rağmen yaklaşık sekizon yıldır her gün “Cumhuriyet” gazetesini alan bir Türk vatandaşı olarak bu yazıyı kaleme alıyorum. Umarım yer verirsiniz. Benim sizlerden istediğim bir Cumhuriyet okuyucusu olarak naçizane şunlardır: Son zamanlarda Oktay Akbal’ın naçizane o çok sevdiğim yazılarını gazeteyi elime alıp sayfasını açtığımda yerinde bulamıyorum. Oktay Akbal’ın yazılarını tekrar yerinde yayımlarsanız çok memnun olurum. Gazetenize fazla reklam aldığınızı görmek bir okurunuz olarak beni yeterince tedirgin ediyor. Baş sayfalara reklam almayı bırakırsanız ve tekrar eskiden yayımladığınız konusunun uzmanı bilim insanları, siyasetçiler yani milletvekilleri, meclis üyeleri ve daha pek çok branş ile ilgili kişilerin makalelerine yer verirseniz çok sevineceğim. Gazetenizde kültürsanat ve edebiyat konularıyla ilgili yazılara ise sanki son yıllarda az yer veriliyor. Söyleşi ve kitap tanıtımları dışında da yazılar yer alırsa sanırım daha fazla yer verilmiş olur bu konulara da... Okuyucu tavsiyesi olarak; bir Oğuz Atay, bir Melih Cevdet Anday gibi Türk edebiyatının önemli pek çok ismiyle ilgili inceleme yazılarına yer verilebilir. Şiirler de yayımlanabilir birkaç tane. Cumhuriyet’in sesinin son zamanlarda yumuşak çıktığını ve daha sert, etkili hatta yüksekten çıkması gerektiğini düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924’te kurulmasını sağladığı Cumhuriyetimizin 89. yaşı hepimize kutlu ve mutlu olsun. İstanbul Üniversitesi İ. F. Gazetecilik Bölümü öğrencisiyim. İzmirli Cumhuriyet okuruyum. Anıl Vural. Gazeteci Yaşadığı Zamanın Tanığıdır Niceliğin niteliğe sıçrama zamanlarında tarihin hızlandığı, pek çok olgunun karmaşık bir biçimde gözlerimizin önünde dans ettiği söylenebilir. Uzun tarihin son yirmi otuz yılı sanki böyle bir sıçrama zamanına işaret ediyor. Sovyetler Birliği’nin dağılması, ABD’nin, diğer gelişmişlerin Ortadoğu’ya politik ve silahlı ilgisinin zirveye çıkması, bölgemizde ve bağlı olarak ülkemizde gelişmelerin hızlanması, sıradan bir iktidar değişikliğinin ötesine geçerek sistem değişikliğinin açık belirtilerini gösteren AKP dönemi, kazanılmış demokratik haklara artan saldırı, aydınlanma ve cumhuriyete karşıtlıkla kendini tanımlayan muhafazakârlaşma, Kürt sorunundaki hızlı ve belirsiz gelişmeler günümüzde gazeteciliğin tanıklığının değerini artırıyor. Hepsine yetişmek, hepsini izlemek, arşiv biriktirmek ve okuru her şeyden haberdar etmek zorundayız. Olay neredeyse, olgu neredeyse oraya yetişmek durumundayız. Seçme şansımız yok, saklanma, devekuşu gibi davranma gibi gazetecilik kuralları ile bağdaşmayan bir tutum takınamayız. Hoşumuza gitsin gitmesin olayları olduğu gibi aktarmak, okuru gerçeklerle buluşturmak işimiz. İşimizden öte görevimiz. Kimi zaman okurlarımızdan can sıkıcı durumları haberleştirmemizden hoşnut olmadıklarını bildiren iletiler aldığımızda bu ertelenmez görevimizi hatırlamak ve hatırlatmak durumunda kalıyoruz. Tarihi insanlar yapıyor ama diledikleri gibi yapamıyorlar. Tarihe içinde bulunduğumuz nesnel koşullar ve güçlerin karşılıklı ilişkisi, etkileşimi yön veriyor. Gazeteci de işte bu tarihin doğrucu tanığı olmak zorunda. Okurlara, izleyenlere yalan söylemek, “huzurlu” olsunlar diye onların istediklerini söylemek gazetecilik değil. Tam tersine, bize gerçeğin huzursuzluğu gereklidir. Bu huzursuzluğun değerli Mümtaz Soysal Hocamızın bedelini 1971 yılında askeri cezaevinde ödediği “Güzel Huzursuzluk” yazısında söylediği gibi “Acılar çekilecek, sancılı yıllar yaşanacak. Ama daha özgür, daha demokrat, daha ileri bir Türkiye’nin doğum sancılarıdır bunlar” diye düşünüyorsak, biz gerçekleri aktarmaktan kaçınmayacağız, siz de duymaktan korkmayacaksınız. Gazete ile okuru arasındaki canlı iletişimin sırrı da burada. Alamayanlar için abonelik Daha önce Cumhuriyet gazetesinden birileriyle görüştüğüm ancak sonuca ulaşamadığımız bir görüşümü sizinle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi hükümeti koşulsuz destekleyen yazılı basın ücretsiz olarak her yerde dağıtılıyor (Zaman gazetesi gibi). Gittiğiniz kafede, restoranda, parkta, yurtlarda, her yerde karşınıza çıkıyor. Acaba biz de, örneğin aylık abonelik üstlensek sizler de her gün yurtlara, merkezi yerlerdeki kafelere ya da derneklere gönderseniz olabilir mi? Bizler bütçemize göre aylık 1, 3, 5 ..n sayıda abonelik yaptırsak. Böylece hem gazetenin tirajını artırmış hem daha geniş kitlelere ulaşmış hem de böyle bir değeri insanların gittikleri yerlerde görebilmesini sağlarız. Siz ne dersiniz? Pınar Baş Gündem değiştirmek için mi? RTE, yine yapacağını yaptı. Atadığı akil adamlar, Türk vatandaşlarının mantıklı sorgulamaları karşısında bozguna uğrayınca çareyi gündemi değiştirme yoluna sapmakta buldu ve bu sefer içkinin zararlarını kendine dert edindi. Öyle ki, şimdiye dek uyguladığı zamların ötesinde yeni zamların geleceğini muştuladığı yetmiyormuş gibi, içkilerin pazarlanmasına ilişkin reklamların da yasaklanması yönüne gidilmek suretiyle gazetelerin gelir kaynaklarının makaslanacağını dile getirdi. Bunda bir hinlik seziliyor. Bu durum tirajı yüksek, ilanı bol olan gazeteleri pek ırgalamaz ama içki reklamlarından pay aldığı gözlenen Cumhuriyet gazetesini önemli ölçüde etkiler. Yoksa hedef, Cumhuriyet gazetesini ilan gelirlerinden yoksun bırakmak mı? Beşir Dirikol Okur temsilcisinin notu: Ne yazık ki gazeteler ve bu arada Cumhuriyet de reklam gelirlerinden vazgeçme lüksüne sahip değil. Yazarlarımızın yerleri reklam nedeniyle değiştiğinde arkadaşlarımız bu değişikliği birinci sayfada duyurmaya özen gösteriyorlar...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle