18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 2013 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yargı Komedi mi? “Evrensel kabul gören gerçek odur ki geciken adalet, adalet değildir. Üstelik kişi adaleti tutuklu olarak bekliyorsa adalet arayışı, yerini zulme bırakır. Dava uzadıkça uzarsa duruşma salonu dev bir işkence odasına dönüşür. Dava siyasi bir hal alırsa, hukuk tam bir intikam aracı haline gelir.” Mustafa Balbay dört yıldan fazladır tutuklu! “Yargıtatör”, hapishanede yazdığı bir komedi. Acıklı, iç sızlatıcı, ama gerçekleri yansıtan bir sanat eseri. Yazarını tanıyorsunuz, sayısız kitapları var, her biri ayrı değerde... Nedense süresiz hapislere düşen eli kalem tutan kişiler boş durmuyor, biz okurlara yeni kitaplar sunuyorlar. Kendi başlarına gelenle ilgili bir toplumun, daha doğrusu bir toplumda egemenliğini sürdüren adaletsizliğin de romanını... Savcısıyla, yargıcıyla, sanıklarıyla bir mahkeme düşünün. Uzaktan baksanız da görürsünüz, nasıl bir komedinin dramlaştığını... “Herkes görevini tam olarak yerine getirdi mi? Kurduğumuz düzenin tıkır tıkır işlemesi gerekiyor” diye sorar görevli memur. Yanıt: “Kimlere ne zaman operasyon düzenleneceğini listeledik”, “Dava açıldıktan sonra verilecek kararlar da hazır”, “Medyaya sızdırılacak haberler de hazır.” Balbay “Yargıtatör”ün baş oyuncusu. Usta sanatçılar vardır, oynayacağı oyunu kendisi yazar. Sonra da tiyatrolarda seyirciye sunar. Ne kadar insan varsa seyreden, hepsi, kendine pay çıkarsın, diye! Bir gün senin de başına gelir, şöyle konuşan bir yargıcın huzuruna sen de bir gün gelebilirsin diye.. Yargıç sorar “Evinizdeki aramada hiç bilgisayar bulamamışlar, neden” Sanığın yanıtı: “Bilgisayar kullanmıyorum.” “Neden, biz de onu öğrenmek istiyoruz? Niçin bilgisayar kullanmıyorsun?” Sanık: “Böyle bir suç mu var!” Sanık: “Hakkımdaki suçlamaları bilmiyorum. Hangi delillerle suçlandığım da belli değil”. Ordan burdan toplanmış dedikodu niteliğindeki iddialar dayanak oldu mu kurtuluş yok mu? Yürürlükteki cezalar ayrı, bir başka cezalandırma da var. Ki onlarla başa çıkılmaz. Alırlar, içeri atarlar; beş yıl, belki on yıl orda kalırsın. Dışarı çıkabilmek hayal olur. Şu anda kaç yüz kişi bu durumda. Hem kendisi hem de ailesi acılar içinde... Görüyoruz, anlatamıyoruz. Niye, böyle oluyor diye sormak bile güç! Belki o da suç olur diye mi?Mustafa Balbay’ın “Yargıtatör”ü, içinde yaşadığımız bir tarih sürecinin en doğru değerlendirmesi... Avukatlık Mesleğine Konulan Engeller Noyan Özkan, 6 Nisan’da ardında doldurulamaz bir boşluk bırakarak hayata veda etti. Bu, hukukun hayata dokunması gerektiğini hissettiği her an harekete geçmeyi bilen ve bunu en iyi şekilde yapan bir avukatın, bir yazarın, en özlü ifadesiyle kendisini her şeyden ve herkesten sorumlu hisseden bir yurttaşın vedası. Biz de istedik ki, bugüne dek Olaylar ve Görüşler sayfasına ışık veren kalemimizi, yine bir yazısıyla uğurlayalım. Avukat Noyan Özkan’ın, geçen hafta İzmir Adli Yargı Komisyonu’na yaptığı, makale tadındaki başvurusunu sunuyoruz. (Cumhuriyet’in notu) Av. Noyan ÖZKAN asında yer alan haberlere göre, çok sanıklı bir dava için İzmir Adliyesi Konferans Salonu’nu, duruşma salonuna dönüştürme çalışması yürütülüyor. Ülkemizde “adil yargılanma ilkesinin” yasal mevzuatımıza, Avrupa Konseyi ve evrensel adalet standartlarına uyumlu bir gelişme göstermesini ve savunma hakkının en iyi biçimde kullanılmasını dileyen bir avukat sıfatıyla sayın makamınıza başvurmayı uygun buldum. Malumları olduğu üzere, genel olarak duruşma salonlarımızda cumhuriyet savcıları, yargıçlarla aynı kürsüyü paylaşmakta ve ceza davalarında savunma görevini ifa eden avukatlardan ayrıcalıklı bir fiziki statüde bulunmaktadır. Kimilerinin bir “marangoz hatası” olarak nitelediği ve kamuoyunda uzunca bir süredir tartışılan bu durum, avukatları, ceza kanunlarının uygulanmasında “yargı görevi yapanlar” arasında sayan TCK 6. (d) maddesine aykırıdır. Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesine göre, “Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.” (..) Madde 2/3; “Yargı organları, …..avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır.” Ayrıca, sanıkların genel olarak ağır ceza dava duruşmalarında vekillerinden fiziki olarak uzak oturtulması da savunma hakkının sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesini engellemektedir. Savunmadan kesintisiz ve sürekli yararlanma hakkı ihlal edilmektedir. Bilindiği gibi, mağdurlar vekilleri ile yan yana oturabilmekte ve onlara danışabilmektedir. Bugün, inşaat ve tadilat mahallini (adliye konferans salonunu) kişisel olarak ziyaret edip yerinde gözlem yapmak istedim. Ancak, gözlem ziyaretim, sayın görevlilerin, “Cumhuriyet başsavcılığı izin vermeden mümkün olmayacağı” uyarısı ile gerçekleşmemiştir. Sayın İzmir Adli Yargı Komisyonu, aşağıda belirtilen savunmanın evrensel ilkeleri uyarınca şu anda inşaat ve tadilat işlemi süren yeni duruşma salonunda bir reform yapmak zorundadır. Aksi durumda “adil yargılanma ilkesi’’ ihlal edilecektir. uluslararası hukukun tanıdığı insan haklarını ve temel özgürlükleri yüceltmeye çalışırlar ve hukuka ve hukukçuluk mesleğinin kabul görmüş standartlarına ve ahlaki kurallarına uygun biçimde serbestçe ve özenle hareket ederler. Silivri ve Sonrası! İmralı süreci... Silivri süreci... Görüşmeler, davalar, olaylar sürüyor... Boş ekrana bakıyorsun... Boşluğa bakıyorsun... Boş boş bakıyorsun! HHH Tarih ne der... Hukuk ne der... Adalet ne der... Siyaset ne der... Seçmen ne der... İçerdekiler ne der... Dışardakiler ne der... Okurlar ne der... Kamuoyu vicdanı ne der... Senin vicdanın ne der! HHH Ne yazmalı... Nasıl yazmalı! HHH Ne yazmamalı... Nasıl yazmamalı! HHH SİLİVRİ VE SONRASI SİLİVRİ VE SONRAS SİLİVRİ VE SONRA SİLİVRİ VE SONR SİLİVRİ VE SON SİLİVRİ VE SO SİLİVRİ VE S SİLİVRİ VE SİLİVRİ V SİLİVRİ SİLİVR SİLİV SİLİ SİL Sİ S . HHH Yukardaki yazı benzeri şey, süreçler, davalar ve olaylar karşısında çaresiz kalan bir yazarın ruh halinin dışavurumudur! B Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin avukatlık mesleğinin özgürce yapılmasına ilişkin tavsiye kararı BM Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler (Havana Kuralları) başlangıç ilkelerine göre: Avukatların görevlerini gereği gibi yerine getirmelerini sağlama ve geliştirme konusunda üye devletlere yardımcı olmak için formüle edilen aşağıdaki Avukatların Rolüne Dair Prensipler, ulusal mevzuat ve uygulama bakımından hükümetler tarafından dikkate alınır ve avukatlarla birlikte yargıçlar, savcılar, yürütme ve yasama organı mensupları gibi diğer kimselerin ve genel olarak halkın dikkatine sunulur. Bu prensipler mümkün olduğu kadar, avukatlık resmi statüsüne sahip olmadan avukatlık görevi yapan kimselere de uygulanır. (12) Avukatlar adalet dağıtımında temel bir unsur olarak, her zaman mesleklerinin şeref ve itibarını korurlar. (14) Avukatlar müvekkillerinin haklarını korurken ve adaletin gerçekleşmesine çalışırken ulusal ve l Temsilci Bakanların, 25 Ekim 2000 tarihli 727. sayılı toplantısında, Bakanlar Komitesi tarafından benimsenen Üye Ülkeler Bakanlar Komitesi’nin Avukatlık Mesleğinin Özgürce Yapılmasına İlişkin Rec (2000)21 Sayılı Tavsiye Kararıdır: Avukatların ve oluşturdukları meslek kuruluşlarının insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasındaki ana işlevlerinin altını çizerek; l Avukatların özellikle kişisel özgürlüklerin savunulması durumunda, hukuk devletinin güçlenmesi için mesleki özgürlüklerini geliştirmek arzusuyla; l Avukatları, kim tarafından ve hangi gerekçeyle olursa olsun, doğrudan ya da dolaylı biçimde etki, kışkırtma, baskı, tehdit ya da yersiz müdahalelere muhatap etmeyecek, mesleki bağımsızlıklarını kabul edilemez kısıtlamalar olmaksızın güvence altına alacak hakça bir yargılama sisteminin gerekliliğinin bilinciyle; l Avukatlık meslek sorumluluklarının eksiksizce yerine getirilmesinin göz ardı edilmemesi dileği ve özellikle avukatların, bir yandan müvekkillerine, diğer yandan mahkemelere karşı yüklendikleri ödevler arasında tam bir denge kurabilecek yeterli donanıma sahip olmaları gereğinin ayırdında olarak; l Adalete ulaşmanın, ekonomik bakımdan güçsüz kişilerin de avukatlık hizmetlerinden yararlanmasını gerektirebileceği dikkate alınarak; l Üye ülkeler hükümetlerine, bu tavsiye kararında yer alan ilkelerden zorunlu bulduklarını hayata geçirecek bütün önlemleri almalarını ya da duruma göre geliştirmelerini tavsiye eder. Özellikle Avrupa Konseyi evrensel ilkeleri ışığı altında, duruşmalarda, gerek devlet erki gerekse kamu tarafından ayırımcılığa ve haksız müdahalelere yer vermeksizin, avukatlık meslek özgürlüğünün hayata geçirilmesi, korunması ve saygı gösterilmesine yönelik zorunlu bütün önlemlerin alınmış olması gereklidir. Yargıç, savcı, avukat, yardımcı adalet personeli, avukat stajyer ve kâtiplerinin birlikte görev yapmakta olduğu adliye binalarında her türlü planlama, yerleşme, bina ve oda değiştirme, inşaat ve tadilat girişimleri öncesinde barolara ve çalışanların sendikalarına danışılması ve görüş alınması ve ORTAK AKIL ile karar alınması gerektiğini ayrıca ve önemle belirtmek isterim. Yukarıda sunulan olay ve nedenlerle; Bayraklı Adliyesi Konferans Salonu’nun çok sanıklı davalar için duruşma salonu olarak düzenlenmesi için başlatılan inşaat ve tadilat çalışmalarında; sayın komisyon ve sayın başsavcılık tarafından, duruşma düzeni ile ilgili olarak, sanıkların vekilleri ile birlikte oturması ve cumhuriyet savcıları ile avukatların kürsü karşısında aynı seviyede bulunmasının temini ve uygulaması için karar alınmasını ve duruşma salonunda gerekli fiziki ve inşai müdahalenin ivedilikle yapılmasını, dilekçemin akibeti hakkında tarafıma bilgi ve cevap verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. CHP’li Olmak Kolay Değil Y Prof. Dr. Mustafa ÖZYURT / 22. Dönem Bursa Milletvekili azının başlığı, içeriği akşam karanlığı basmaya, ortalık farklı da olsa, yıllar önce kararmaya başladı. Lambaları Cumhuriyet’te çıkan bir yakmalarını istediğimizde başka yazımın başlığıyla ilginç bir yanıtla karşılaştığımı aynı: “CHP’li olmak kolay değil.” bugün gibi anımsarım. Bu gözlemimin doğruluğunu “Borcunu ödeyemediğimiz için yıllar içinde yaşayarak öğrendim. elektriklerimiz kesik efendim.” Sonradan CHP’li olunmaz, 1999 milletvekili seçimlerinde yürekten CHP’li doğulur. İzmir ülke barajına takılan CHP milletvekilinin TBMM’de yaptığı parlamento dışında kalmıştı. konuşmayı bahane edip CHP’den Örgütün eli kolu bağlı, hiçbir istifa eden Adıyaman milletvekili olanağı yoktu. Pek çok yerde Sayın Salih Fırat “AKP’den örgütün kapısına kilit vurmaktan teklif almama karşın bağımsız kurtaran öğretmen ve emekli kalacağım” dedikten bir hafta maaşları yetmiyordu. Günümüzde sonra AKP’ye kapağı atıp ceketinin artık kullanılmayan faks cihazı bile sol yakasına, Başbakan’ın elinden, lüks sayılıyordu. İşte bu gezinin Edison’un ampulünü takarken ardından örgütün ne zor koşullarda zaman makinesi ile gerilere doğru çalıştığını anlatan yazının başlığı gittim. “CHP’li olmak kolay değil”di. Yıl 2001, 30 Haziran 1 3 Kasım 2002 milletvekili Temmuz günleri CHP XXIX. seçiminde yüzde 19 oy alan CHP, Kurultayı’nda Bilim Kültür parlamentoda 177 milletvekili ile Platformu kontenjanından parti grup oluşturdu. Üç ölüm, bir görev meclisine seçildiğim günü hiç değişikliği nedeniyle istifa dışında, unutamam. Parti meclisi ilk dönemin sonunda CHP milletvekili toplantısında, Sayın İzzet Çetin ve sayısı 153’e düşmüştü. Ayrılanların beni Marmara Bölgesi il örgütlerini yedisi grup oluşturmak için denetlemekle görevlendirdi. Örgüt ANAP’a geçtiler, geri kalanları ziyaretlerimize Yalova ilinden gözümüzün içine baka baka AKP başladık. İl başkanı genç arkadaşım sıralarında yer buldular. Sayın Muharrem İnce olanca Bunlardan ilk başı çeken Edirne gücüyle çalışıyordu. Belleğim Milletvekili Necdet Budak oldu. beni yanıltmıyorsa Altınova CHP XXX. Kurultayı’nı Sayın ilçesinde partililerle sohbet ederken Hasan Fehmi Güneş ile birlikte izlerken hemen yanımızda oturan Necdet Budak birden ayağa kalktı ve “Ben sıkıldım, gidiyorum” dedi. İkimiz de nereye gidiyor der gibi bıyık altından gülerek birbirimize baktık. Aradan bir hafta ya geçti, ya geçmedi adı geçen milletvekilinin AKP’ye transver olacağı ve tarım komisyonu başkanlığı sözünü aldığı söylentileri kulislere yayıldı. Ertesi salı AKP grup toplantısında ampul rozetini taktığını ibretle izledik. Üstelik Necdet Budak önseçimde birinci sıraya oturmuş ve liste başında Edirne milletvekili seçilmişti. “Kurtuluş Savaşı’nda Rumlara soykırım uygulandı” diyen sayın CHP milletvekili aday olurken Kurtuluş Savaşı komutanlarının CHP’yi kuranlar ve yıllarca genel başkanlığını yapan kişiler olduğunu bilmeyecek kadar cahil olduğunu sanmıyorum. “Ben CHP’li değilim, CHP milletvekiliyim” diyen bir diğer İstanbul milletvekilinin CHP ile olan gönül bağı, pamuk ipliğinden incedir. Açık ve elektronik oylama uygulanmayan anayasa oylaması bu konuda iyi bir ölçüt olacaktır önümüzdeki günlerde. CHP kaç fire verecek, hep birlikte göreceğiz. “CHP’li olmak kolay değil.” Hele gerçek CHP milletvekili olmak sevgi ve yürek ister.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle