24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 2013 SALI 16 Sayısına Bereket “Üç.. Yetmez ama, dört! Hatta beş!” diyen bir iktidarın 23 Nisan’ı.. Kutlu Doğum Haftası’yla birleştirmesi tutarlılık olurdu. Kutlu Doğum yeni icat haftalardan! Kutlu Doğum’u 1400 yıldır İslam dünyası ile birlikte “Mevlit” kandili diye kutladık. Mevlit, doğmak, dünyaya gelmek anlamına geliyor. (Tevlit, tevellüt, velet, veladet hep aynı kökten sözcükler.) Çocuk Bayramı’nı “Ulusal Egemenlik” ile kutlamak üstün bir hayat ve devlet felsefesinin kanıtıdır. Türkiye, dünyada “Çocuk” için resmi bayramı olan ilk ve belki de tek ülke. Egemenlik ve ulusallığa, çocuklarla birlikte ortak vurgu yapılması Cumhuriyetimizi çok özel yapan bir başka husus. Ama artık birçok olgu gibi, bu da müzakereye ve tukaka’ya tabi kılındı. “Ulusal” sözü “doğal şüpheli” bir hale getirildi. “Egemenlik” ise artık eşit, “Recep Tayyip Erdoğan”dır. (Daha da beteri Egemen Bağış falan olmasıdır!) “Çocuk” ise artık önemini kaybetmiştir. Çünkü sürüme ve üretim adedine bağlanmıştır. Niteliği ve saygınlığı değil, sayısı öne çıkarılmıştır. Sayı oy demektir. Oy ise seçim kazanmak! Ki iktidar geleceğini garantiye ebediyen alabilsin! Amerikalı şair T.S. Eliot, “Nisan ayların en zalimidir!” demiş. Her türlü zulme başkaldıran Mustafa Kemal’in, “Egemenlik milletindir!” demek için, 23 Nisan’ı seçmesi rastlantı elbette… Ama nisanın Osmanlı’nın rastlamasına hadi, tesadüf son padişahı Vahdettin diyelim... ve onu savunanlar için Ve Gazi’nin aynı çok zalim olduğu açık! günkü şu sözlerini HHH de rastlantı kabul Ankara mebusu edelim: M. Kemal’in günü “İngilizler daha gününe tam evvel bütün 93 yıl önce 24 Kürdistan’ı Nisan’da TBMM iğfal etmek kürsüsünde (aldatmak), “Mütareke Türk ve sair Süreci”nden dindaşlarından ayrıntılarıyla ayırmak için söz etmesiyle.. tasavvur Bu 23 Geleceği g örmenin en edebildikleri Nisan’ın onu icat etm iyi yolu her şeyi orada e k ti r! Alan Kay bir başka tatbik ile meşgul “silah bırakma süreci”ne idiler.” (TBMM Zabıt Ceridesi, 2. İçtima 2Cilt 2 24 Nisan 1920 1336) “O gün İngilizlerdi.. Bugün Amerika!” diyeceklere kulak vermeyelim... Geçelim. Pişirilen süreç aşına soğuk su katmayalım. Ama çoçukları geçmeyelim. Bugün Çocuk Bayramı. Hayatın özü de çocuktur. Hayatın amacı çocukların esirgenmesi.. Sağlık ve esenlik içinde yetiştirilmesidir. Çocuk ülkelerin değil, insanlığın geleceğidir. “Analar ağlamasın!” kuralının tartışılmazlığı da bundandır. Zaten, çocuklar sağlık, afiyet, güven içindeyse.. Anaların gözyaşı geçicidir ve babaların boynunadır. Ve konu haricidir. Bir de Neşe Dolsa İnsan... Hizaya Getirmek!.. Bugün bayram, ya da gün, bayramlık! Ulusal egemenlikten geriye ne kaldı? Biliyorum can sıkıcı bir soru, ancak irdelenmeli... Cumhuriyet, on yıl öncesi öngörülmeyen dönüşüm sürecine sokuldu. Teröre karşı çıkanlar içeride, teröristler çözüm masalarında bugün... “Barış ya da çözüm” süreci dedikleri aşamaları, toplum hangi düzeyde hesaplayabiliyordu. Elbette hesaplayanlar vardı, projelendirenler... Mustafa Kemal’in ardından başlayan hesaplar, programlar, projeler yürütülüyor. Bağımsız Türkiye’den, küreselleşmenin güdümünde, tam bağımlı ülkeye uzanan bir süreç... Cumhuriyet devriminin karşıdevrime dönüşmesi, aşama aşama yürütüldü. “Kemalist diktatörlük” diyorlar, “Atatürk düzeni” diyorlar. Hangi Kemalist düzen, hangi Atatürk!.. Yıllardır Batı’nın boyunduruğunda, emperyalizmle işbirliği yapan, vahşi kapitalist bir düzen söz konusu oysa. Asker ve sivil bürokrasi, sahte Atatürkçülük kisvesiyle Atatürk devrimlerini, Cumhuriyet ilkelerini erozyona uğrattı yıllarca. Komünizmle mücadele adı altında, aydınlanmanın, solun, demokrasinin önü kesildi. Anımsayın, bugünkü şartları sağlayan, AKP iktidarının yolunu açan 12 Eylül darbesi ve cunta lideri Kenan Evren, Atatürk’ün adını ağzından düşürmüyordu, onun ilkelerini, değerlerini bozguna uğratırken. HHH İktidarın toplum mühendisliği adım adım yürütülüyor. Sürece karşı çıkanlar, sorgulayanlar, eleştirenler psikolojik bir harekâtla yüz yüzeler. Barışa karşı çıkmakla, savaş istemekle suçlanıyorlar. Bu, koca bir yalan... Kimi yandaş, kimi liberal, dinci, dönek eski solcu, etnik ayrımcı AKP’nin akil adamları ortaya salınıyor. Muhalefet sürekli itibarsızlaştırılıyor. Akil adamlar ekibinin Ege başkanı Tarhan Erdem İzmir’de seçimlerle ilgili konuşurken “Türk seçmeni” sözcüklerini kullanıyor. Ardından da telaşla düzeltme çabasına girerek, “Yani Türkiyeli seçmen demek istedim” diyor... Nereden ölçtüyse, hangi anket gösteriyorsa, Ege’de sürece ilişkin desteğin yüzde 60 olduğunu söylüyor. HHH CHP ve MHP’ye yönelik geçen seçimlerde başlatılan operasyon kesintisiz sürüyor. Bakın terör örgütü ve yandaşlarıyla sürdürülen görüşmeler, pazarlıklar değil, CHP’nin durumu tartışılıyor. CHP’yi ayrıştırmak, parçalamak için devredeler. AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Türkiye’de önemli sorunların çözülmesine rağmen CHP’nin bir türlü hizaya gelemediğini söylüyor. Bütün mesele burada, hizaya getirmek... CHP buna ne ölçüde karşı durabiliyor? CHP lideri ve kadrolarının dediği doğrudur; basın önemli ölçüde yandaş; sinmiş, sindirilmiş gazeteciler var, parti sürekli eleştiriliyor, hedef gösteriliyor. Ancak içe dönüp, bakmakta da yarar var. Karanlığın aydınlanması için milyonların umudu bir parti, olan biten karşısında ne yapıyor, açık ve anlaşılır tavrı ne? Genel başkan yardımcısı düzeyinde görev yapan yönetici, emperyalizmin projesine yol veriyor, bununla da kalmıyor, CHP tabanının yüzde 65’inin kendisi gibi, sürece destek verdiğini söylüyor. Sözüm ona iktidar için genişlemek, farklı çevrelere uzanmak, yeni söylemler geliştirmek gerekiyormuş bazı milletvekillerine göre. Bu uğurda partinin temel fikirlerine, ilkelerine uymayan söylemler dile getiriliyor. Cumhuriyetin ilkelerini ve değerlerini savunanlara yönelik faşist suçlamasını, parti içinde bile kullananlar var... İktidar hedefinden önce, doğru dürüst muhalif olmak gerekmiyor mu? On yıldır nasıl bir muhalefet yapıldığının değerlendirmesi önemli değil mi? Daha da önemlisi, CHP’nin kendisine yönelik operasyona dur demesi... İşi “adede” dökmekte haklılar. Açıkça demek istiyorlar ki: “ Kalitesini arttıramıyoruz; Bari adedini artıralım da işe yarasınlar. Oy versinler!” Çok çocuk siyaseti de.. Dağa taşa TOKİ dikmek gibi.. Çok pratik bir nedene dayanıyor. TOKİ dikerek ekonominin topu dikmesine önlem alıyorlar. Çünkü dikilen her TOKİ Pür Nur Değil O Mevki? ile sayısız sektöre iş alanı açılıyor. Ticaret canlanıyor. Kullanılan kredilerle bankacılığın önü yirmiyirmi beş yıllığına genişliyor. Ayrıca mahalleleri tek tek beton bloklarda toplamak demek.. Sadece ayları oyları değil.. Hayat tarzlarını da gözetim ve denetim altına almak demek. “Çok çocuk!” siyaseti “çok TOKİ” hedefini tamamlıyor. Ama ne yazık ki, bunun için hiçbir müzakere ve pazarlık yürütülmedi. Sessiz sedasız ve oldubittiye getirildi. Bu anlamda dağdaki, ovadaki PKK çok daha şanslı. Onlarla müzakere yürütülüyor. Mektuplar alınıp veriliyor. İkna için çaba harcanıyor. Ne alınıp verildiğini bilen yok. Ama alan taraf aldığından alacağından çok memnun: Yoksa Mardin Milletvekili Ahmet Türk, “Kürtler savaşı kaybetmedi. Masada da kaybetmeyecek!” diye tabanına güvence verir miydi? Ya da bir başka soru: Genelkurmay Başkanlığı’nın, dün durup dururken “TSK’nin teröristle mücadelesi devam etmektedir” açıklaması karanlıkta ıslık çalmak mıdır? Bu “süreç” in ko anlatılamay nuşulmayan, yazılmay an bir yüzü an, var zaten. Bölgedeki kazanma h şımarık militanların za fer kuvveti ya avasından insanları pmaya, iş k o ll uk vaadinde b kadar bir h ulun sineye çek ava ve eda içine gir maya m iliyor. Bun un daha da esi geçip bölg e ötesine göstererek yi “Türksüzleştirme ”c o bu yumuşa raya buraya molotof üretini atılmasını k atmosfere çok kolay inat hayra olmasa ge yormak rek gazeteden bir yazarın . (Bu satırlar bizim d e ğ Yayın Yön etmeni Ekre il, Zaman Genel dünkü yazı m Dumanlı’nın sından!) Zaman’ın R uhu… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] F. Altaylı ‘Sanatın İçine Tükürenleri’ Solladı! Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı. Ben size mesela Atatürk’ün çocuklara verdiği bu büyük armağanın bugünkü iktidar tarafından nasıl kuşa çevrilmeye kalkışıldığını anlatmak isterdim. Ama ne yazık ki gazetecilik mesleğini çamur sıçratma makinesine dönüştüren bazı kalemlere yanıt vermem gerekti. Bu şerefe nail olan isim Fatih Altaylı, kendi programında Levent Kırca’dan yediği “açık dayak”tan anlaşılan o kadar etkilenmiş ki, bunun acısını bir başka ulusalcıdan çıkarmak için fırsat kolluyormuş! İki hafta rötarla, Fatih Bey, bu “çerçeve” işine bulaşmaya karar vermiş ve konu bayatladıktan sonra, Twitter’cı şiddet bağımlılarıyla aynı ses tonunda, bana başlıktan yapacağı “geçirmeyi” özenle döşenmiş. Aklı yalnız paraya çalıştığı ve herkesi kendisi gibi sandığı için, açık hakaretlerle, utanmadan kafasına göre benim “vatanseverliğime” fiyat biçmiş! Hiçbir yanıtımı okumamışçasına, konu hakkında “topa en son girecek adam” hemen “bu linç operasyonunda benim de tuzum bulunsun” diyerek lafa dalmış! Beni tanıyan herkes, beni satın alacak paranın basılamayacağını bilir. Ben “ideolojik olarak” bile “dönmüş” olsaydım, ya söylemimi değiştirirdim, ya ılımlı İslamın veya yan ürünü neoliberal iflasın yayınlarında yazardım. Ya da daha önce örnekleri olduğu gibi AKP’ye geçerdim(!). Bunların imkânsızlığını herkes teslim eder. Ülker konusunda ise Altaylı’nın çalıştığı kanal dahil zaten net olarak söyleyeceklerimi aktardım. Seksen kere tekrarlamama gerek yok. İsteyen kendi önyargılarıyla davranmaya devam etsin, ben kendi gözlemlerimden sorumluyum. İşin komiği de yüzlerce başka alıcı arasında Ülker’i reddetsem, buna “ayrımcılık” diye dil uzatacakların, bu alışverişe tepki vermeleri! Neyse, konumuza dönelim. Önce “seviyeyi” anlayalım: Altaylı cumartesi günkü yazısının Murat Ülker’le ilgili uydurma bölümlerine şu yüz kızartıcı lafları eklemiş: Güya bir işadamı arkadaşı Murat Bey’den o işi istemiş ve şunu demiş: “Bizim caminin tuvaletine asacağım, gelen giden hacetini ona bakarak gidersin.” Tabii ertesi gün Murat Bey’den kendisine ulaşan açıklamayla bu rezil iftira tekzip edilerek iki paralık hale geldi. Ama Altaylı, özür dileyip ayıbını örteceğine, o yazıda bile zavallı sataşmalarına devam etti! Böylece “Böyle sanatın içine tüküreyim” sendromundan neredeyse 20 yıl sonra Altaylı o “seviyeyi” yakalayıp sollamış oldu! Hem de “basın” olarak! Altaylı’nın seviyesi konusunda bir örnek daha vereceğim. Büyük ihtimalle yarın sabah hakkında karar açıklanacak olan “bıçaklanma” davama dönelim. İki yıl önce Prof. Dr. İsmail Hamzaoğlu’nun beni hayata döndürdüğü ameliyatının ertesi günü, hâlâ süren yaşamsal tehlikelerle boğuşurken, bakın Altaylı neler yazmış: “Heykel İstanbul’a uzak olduğu için hiçbiri (aydınlar) poposunu kaldırıp oraya gitmiyor, buradan ahkâm kesiyor... Onlar orada yıkıyor, siz burada konuşuyorsunuz, hatta bıçaklanıyorsunuz.”(!) Sözün bittiği yerdir. Biz, bitiminde asistanımla saldırıya uğradığım basın toplantısında Kars’a gitme kararını almıştık ve arkadaşlar da zaten gitti! Ama binlerce kilometre öteye neden her gün gitmediniz diye ben canımla boğuşurken alayla soran Altaylı’nın kendisi, onun deyimiyle “poposunu kaldırıp” bir tek kere Silivri’ye gitmemiş! Çünkü hatırlayacaksınız, Kırca’ya buz gibi bakışlarla “öyle bir gerek hissetmediğini” aktarmıştı. Yani empati duygusu “sıfır”. Aslında belki de basın onurunu temsil eden o yazar ve gazetecilerle aynı mesleği yaptığına kendisi de pek inanmadığı için gitmemesi normal! Bu arada yine yaşama asılmaya çalıştığım o kritik ilk 72 saatte TV programında başka söylediklerini hatırlatayım: İç organlarım parçalanmış hastaneye gitmeye çalışırken “neden bağırdığımı; öğrendiğine göre bıçaklananların canının hiç acımadığını” alay ederek yorumlamıştı! İşte araştırmacı gazetecilik/insanlık bu olsa gerek! Benim hiçbir gün rotamı değiştirmeyeceğim herkesçe malum da... Altaylı’nın rotası ne âlemde? Habertürk’e transfer ettiği yazarlar sırayla atılırken, hangisinin arkasında durmayı göze aldı? Bekir Çoşkun’un mu? Ece Temelkuran’ın mı? Amberin Zaman’ın mı? Hangisinin? Yoksa “Boynum kıldan ince, patron öyle istiyor; n’apabilirim ki?” deyip, iktidar ve kapital ilişkisinin olağan tercihlerine boyun mu eğdi? Alo! Başbakan’ın dünya seferlerinin değişmez başkonuğu: “Siyasi tavır”dan söz eden mi vardı? Bu hafta sonu, M. Ülker, o tekzibi yayımlatmak dışında, Facebook sayfasına Yunus Emre’den güzel dizeler almış: “Edebim el vermez edepsizlik edene/ Susmak en güzel cevap edebi elden gidene.” BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] ADALET BAKANLIĞI’NDAN MÜNHAL NOTERLİKLER Aşağıda 2012 yılı gayrisafi gelirleri ve isimleri yazılı olan BİRİNCİ SINIF NOTERLİKLER münhaldir. 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BİRİNCİ SINIF NOTERLERDEN BU NOTERLİKLERE atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurmaları gerekmektedir. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiş olan dilekçeler başvuru süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama işleminde nazara alınmaz. İlan olunur. SIRA NO: NOTERLİĞİN ADI: 2012 YILI GAYRİSAFİ GELİRİ 1 BURSA İKİNCİ NOTERLİĞİ 2 BÜYÜKÇEKMECE SEKİZİNCİ NOTERLİĞİ 3 GAZİANTEP YEDİNCİ NOTERLİĞİ 4 İSTANBUL YİRMİİKİNCİ NOTERLİĞİ 5 KARTAL YEDİNCİ NOTERLİĞİ 6 KONYA İKİNCİ NOTERLİĞİ 7 MALATYA İKİNCİ NOTERLİĞİ “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” 699.447,72.TL. 1.052.444,29.TL. 1.142.803,47.TL. 808.318,96.TL. 1.353.998,57.TL. 1.066.694,67.TL. 929.642,05.TL. (Basın: 23868) BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN T.C. ANKARA 7. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2012/16828 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: ANKARA il, MAMAK ilçe, 36517 Ada No, 6 Parsel No, ŞAHİNTEPE Mahalle/Mevkii, 1. BODRUM KAT 13 NO’LU BAĞIMSIZ BÖLÜM. Bağımsız Bölüm, Ankara ili Mamak ilçesi Şahintepe Mah. 664 Sk. No. 3/13 adresine isabet eden imarın Şahintepe Mah. 36517 ada 6 parsel 1. bodrum kat 13 nolu 2. sınıf pide kebap salonu olarak kaydı bulunan bina girişinden ayrı olarak ön cepheye göre sağ yan cepheden merdiveni olan, dükkân ana hacim 2 WC alanı ve kuzine alanından müteşekkil 49,80 m2 net kullanım alanlı ayrıntısı dosyada mevcut bilirkişi raporunda belirtilen dükkân vasıflı taşınmaz. Adresi : Ankara Mamak ilçesi Şahintepe Mah. 664 Sk. No. 3/13 Yüzölçümü: 49,80 m2 Arsa Payı: 59/773 İmar Durumu: Dosyasında Kıymeti: 60.000,00 TL KDV Oranı: %18 Kaydındaki Şerhler: 1. Satış Günü: 21/06/2013 günü 09.40 09.50 arası 2. Satış Günü: 16/07/2013 günü 09.40 09.50 arası Satış Yeri: ANKARA ADLİYE 1 NOLU MEZAT SALONU Satış şartları:1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır (İhaleye iştirak edeceklerin % 20 teminat bedelini müdürlüğümüzün Vakıfbank Adliye Şubesi TR970001500158007290493073 No’lu hesabına yatırmalarına). Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif etlikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isleyenlerin 2012/16828 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur.09/04/2013 (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahiplen de dahildir. *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 23634) 1/ Kaplıca, 1 ılıca... Toprağın nemi. 2/ 2 Dövme yün 3 den yapılan 4 bir tür kumaş... Cüzam hasta 5 lığına verilen 6 bir başka ad. 3/ Türkiye’den 7 göç eden Rum 8 ların oluştur 9 duğu müzik türü. 4/ Bal 1 2 3 4 5 6 7 8 9 çıktan yapılan ve 1 Y EM İ Ş E N İ dikine duran sandık biçimindeki tahıl am 2 E K O T U R İ Z M barı. 5/ “ gerdan 3 M E N B İ L A R üstüne bir de ben 4 L T R A K MA gerek” (Karacaoğ 5 İ Ş İ R Ş A H lan)... Çok anlamlı bir sözcüğü her se 6 K A Ş K A R İ K O ferinde başka bir an 7 R A K A K R lamını öngörerek bir 8 H A S A L B A N birine yakın birkaç 9 E V İ T A N E Y yerde kullanma. 6/ Düğünde, oyundan sonra davulcunun topladığı parsa... Poker, konken gibi oyunlarda aynı cins iki karta verilen ad. 7/ Gerçek anlamının dışında kullanılan kalıplaşmış söz... Bir cetvel türü. 8/ Mimar Sinan’ın başyapıtı olan, Edirne’deki cami. 9/ Kâğıtları bir arada tutmaya yarayan çengel... Gövde heykeli. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Macarların ulusal halk dansı... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 2/ Nine... En küçük boy yelkenli yarış teknelerinden biri. 3/ Bir tiyatro sahnesinin önünde ışıkların yerleştirildiği, izleyiciye en yakın yer... İçinden çıkılması güç durum. 4/ Karşılıklı yer değiştirme 5/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi. 6/ Lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki... Tarihöncesine dayanan efsane. 7/ Küçük kamyon... “Hayır” anlamında kullanılan söz. 8/ Hayvanları bağlamaya yarayan kalın ip ya da zincir... Uzun tüylü bir ay köpeği cinsi. 9/ Asya’da bir ülke... Bir nota. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle