18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 ‘Artık teknolojiye dokunmak girişimciliğe kapı açmak demek’ diyen Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın: PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ CUMHURİYET 15 NİSAN 2013 PAZARTESİ Teknoloji tüketen değil üreten toplum olmalıyız ÖZLEM YÜZAK Erdoğan’a Rüzgâr... Gül’e Parti 2011’de genel seçimler yapıldı... Bu seçimleri önceleyen kampanyayı anımsarsınız: 2010 Anayasa Referandumu! Büyük bir kampanya, ülke çapında! Anayasanın özellikle yargının yeniden yapılanmasına odaklanıldı... Demokrasi gelecekti, Türkiye nihayet hukuk devleti olacaktı! Yargının siyaset ve ülke üzerindeki vesayetine son verilecekti! Nihayet... evet nihayeeeeeet... bağımsız ve tarafsız hukuk, yargı, demokrasi, insan hak ve özgürlükleriiii... Avrupa standartlarıııı... 2010 Anayasa Referandumu, aynı zamanda 2011 genel seçimlerinin da ana rüzgârıydı. Referandumun yüzde 49’luk seçim sonuçları üzerinde etkisini yadsıyan var mı? Erdoğan’ı başkanlığa taşımayı ve Gül’ü tasfiye etmeyi öngören başkanlık anayasasının ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin rüzgârını da “İmralı süreci” oluşturuyor. Bu rüzgârın yelkenleri ne kadar iyi doldurulursa, RTE de seçimlere o kadar güçlü girecek. Bu nedenle Apo ile girilen ittifakın selametle yürütülmesi, RTE için birinci derecede önemli. Akil Adamlar adıyla ortalığa salınan seçmece insanların görevi de, bu bağlamda, ülkedeki iklimi Erdoğan’ın politikaları lehine yumuşatmak... Daha sonra devreye en ağır top olarak Erdoğan’ın bizzat kendisi girecek... Bunların hepsi planlı programlı... Ama seçmece heyetlerde “Ulusal devleti yıkacağım” biçiminde ortaya çıkan bazı zırtapozlukların tam ters bir iklim yaratacağı da açık. ??? Başbakan henüz bütün süreç konusunda kararlarını vermiş değil. Veremez de. Kamuoyundaki dalgalanmalara göre dümenini bir o yana, bir bu yana kıvıracaktır. Daha şimdiden, RTE’ye alikıran başkesen yetkiler öngören ilk başkanlık anayasasının bu millete yedirilmesinin zorluğu ve imkânsızlığı mı görüldü? AKP çevrelerinden daha yumuşatılmış ve parlamenter sistemi koruyan bir başkanlık sistemi üzerine düşünceler kamuoyuna sızmaya başladı. Ancak süreç ortadadır. Başkanlık sistemini öngören anayasa da ortadadır. Milletin ÖcalanErdoğan ortak anayasası olarak anlaşılacak bir referanduma sıcak bakacağının garantisi yoktur. Dahası, böyle bir anayasanın geçme olasılığı çok tartışmalıdır. Anayasa referandumunun reddedilmesi, Erdoğan’ın siyasi hayatında en büyük ilk kırılma olur ve bunun bedeli de ağır olur. Bu nedenle, Erdoğan’ın hukukçu adamları, bu işi nasıl Meclis’te bitiririz, referanduma gitmeyiz düşüncesiyle büyük yasal ve anayasal zorlamalara girişmişlerdir. Referanduma gitmeden, Meclis’te anayasa kabulüne giderlerse, dünyanın en büyük alicengiz soytarılıklarına, bir anayasanın milletten kaçırılışına şahit olacağız. Çok eğleniriz! Böyle bir anayasa da ancak çöp anayasa olur! Önümüzdeki olasılıkları sıralayalım. RTE: Başkanlık anayasasından vazgeçer... RTE anayasası referandumda reddedilir. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri şimdiki anayasa ile yapılır. Gül cumhurbaşkanlığı seçimlerine girer. RTE başbakan olarak kalmaya karar verir. Bu amaçla da, üç dönem sonunda seçimlere girme molası öngören parti tüzüğünü değiştirir. Cumhurbaşkanlığı seçimi Gül ile muhalefet arasında geçer. Ancak RTE büyük başkan olasılıklarını sonuna kadar zorlayacaktır... İnternet artık yaşamın vazgeçilmez bir parçası... Hızlı iletişimden sosyal paylaşıma, bilgiye kolay erişimden, reklama, alışverişten, edevlet uygulamalarından, eğitime kadar... Türkiye’de de internet 20. yılını doldurdu. Son 3 yılda ise 3G’nin ceplere, yani cep telefonlarına girmesiyle, mobil teknolojilerin gelişmesi, tabletlerin ortaya çıkmasıyla tamamen yaşamlarımızın odağı haline geldi. Artık 75 milyonluk nüfusun 35 milyonu internet kullanıcısı. Kişisel bilgi ve meraklar sosyal ağlarda dolaşımda... Kentlerde evlerin yüzde 48’inde internete erişim bulunuyor, bu oran kırsalda yüzde 28’lerde... Bilgi toplumuna geçiş yapmayı hedefleyen ülkeler için internet ve bilgi teknolojileri gerçekten önemli bir kaldıraç. Ancak Türkiye’ye baktığımızda teknolojiyi üreten ya da en azından teknolojiyi kullanarak kendine katma değer yaratan değil de tüketen bir ülke olduğumuzu çok net biçimde görebiliyoruz. Peki, biz neden internet gibi bir fırsatı avantaja dönüştüremiyoruz? Bilgi bir üretim faktörü olamıyor? Bilim, teknoloji, ArGe, inovasyon bu ülkenin bir ekonomik zenginliği haline gelemiyor? Genç nüfusumuzla övünüyoruz ama genç işşiz ordumuz sürekli büyüyor. Çok yetkin kullandığımız bilişim teknolojilerinin neden istihdamın artırılmasına katkısı bulunamıyor? Tüm bunları Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın ile konuştuk. İntel teknoloji dünyasının en büyük şirketlerinden biri. ABD’li şirketin ürettiği mikro işlemciler bilgisayarın kalbini çalıştırıyor. 55 milyar dolar cirolu bu dünya devinin Türkiye yöneticisi Burak Aydın, “Artık teknolojiye dokunmak girişimciliğe kapı açmak demek” diyor. INTEL TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ yılında Ankara’da doğan Burak Aydın 1997 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 1999 yılında İşletme Yönetimi yüksek lisansını tamamlayan Aydın, çalışma hayatına 1997 yılında ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Network Asistanı olarak başladı. 2001 yılında Accenture Almanya ve Avusturya ofislerinde çeşitli projelerde danışman olarak çalıştı. 2004 yılında Türkiye’ye dönerek Siemens Business Services bünyesinde Stratejik Planlama Danışmanlığı ve Müdürlüğü görevini yürüttü. Aydın, 2006 yılında iş geliştirme müdürü olarak Intel Türkiye ailesine katıldı. Aydın, Türkiye sorumluluklarının yanı sıra Ortadoğu ve Afrika bölgesini kapsayan strateji ve iş planlarının hazırlanmasında da etkin rol oynadı. Temmuz 2011’de Intel Türkiye Genel Müdürlüğü görevine getirilen Burak Aydın, halen bu görevini sürdürüyor. PORTRE/ BURAK AYDIN 1975 iz interneti sonradan öğrendik’ Geçen ekim ayında Türkiye’de gençlerde teknoloji kullanımına ilişkin ilginç bir araştırma yayımlamıştınız. İllerdeki farklılıklardan tutun, hangi amaçla sosyal medyayı kullandıklarına kadar... Ciddi bir genç nüfus ancak bir türlü bu dinamizmi bu teknoloji severliği katma değere çeviremiyoruz. Neden sizce? 26 ilde 3 bini aşkın gençle yüz yüze konuşularak yapılan bir araştırmaydı bu. Yaygın kullanımı biliyorduk ama sayısal olarak da kanıtlanmış oldu. Gençler sabahları gözlerini açtıkları andan itibaren elleri cep telefonlarına ya da bilgisayarlarına gidiyor. Yataktan çıkmadan Twitter’ını epostalarını ‘B ençlere ‘Kaç kişi Facebook kullanıyor’ diye sorunca ellerin yüzde 90’ı havaya kalkar; ‘Kaç kişi Twitter kullanıyor’ deyince yüzde 60’ı ama ‘Kaç kişi Excel de makro yazmayı biliyor’ diye sorunca sadece 23 kişinin parmağı kalkar. Tüketmekte birinciyiz, ama iş üretime dokunduğu zaman duruyoruz. Yeterince odaklanmıyoruz. Bence bu hem kültür, hem eğitim hem de olaya bakış açımızla alakalı bir konu. Türkiye’nin çok büyük genç potansiyeli var diyoruz ama önemli olan bu potansiyeli böyle ortaya çıkarabilmek. Herkesin kendine değer yaratan bir hale gelmesi. kontrol ediyorlar. Akşam eve geldikleri zaman rahatlamak için internete girip arkadaşları ile sohbet ediyorlar. Dönem farklı, öncelikle bunun iyi anlaşılması lazım. Hep bir korku vardır; gençler sürekli bilgisayar başında, asosyal bir toplum oluyor diye... Bu çok doğru değil. Gençler kafalarında dijital hayat ile sosyal hayatı dengeliyor. Kafeye, restorana, sinemaya gidiyor ama sosyal medyada yorum yapmaktan, yorumları dinlemekten de keyif alıyorlar. Hayatın 2 tarafını da keşfediyorlar. Bizim gibi Y kuşağının öncesinde doğanlardan çok farklılar. Biz interneti sonradan öğrendik, onlar internet ile doğdular. Önemli olan interneti bir fırsat olarak görüp bunu avantaja çevirebilmek. Artık bilgisayara dokunmak demek girişimciliğe kapı açmak demek. Bu çağda kendinize değer “yaratabilirsiniz” ve aslında bunu yaptığınız sürece varsınız. Yoksa birçoktan birisiniz, bir rakamsınız... İnternet ve teknoloji işte bu fırsatı sağlıyor. Bir iş başlatmak çok daha kolay. 1980’lerde zordu, 1950’lerde çok daha zordu. Yahoo geçen aylarda 17 yaşında bir İngiliz öğrenciden bir şirket satın aldı. Çocuk 15 yaşında kurduğu şirketi 30 milyon dolara sattı. Üstelik artık bu gibi örnekler marjinal olmaktan çıktı. G Türkiye’de öyle bir başarı öyküsü çıkmadı. Neden Türkiye bu eşiği aşamıyor. İçinde bulunduğumuz ortam ve kültür ile çok alakalı bir şey bu. Biz “icat çıkarma” kültüründen geliyoruz ne yazık ki. Ve bazı şeyleri değiştirmek çok kolay olmuyor. Yeni yeni yerleşiyor. ABD’de bir startup şirketi kurmak çok büyük bir başarı hikâyesi; isterse şirket batmış olsun. Siz o CV ile büyük şirketlere başvurduğunuz zaman size öncelik tanıyor. “Sen girişimcisin, cesursun, fikirlerini satmaya çalışıyorsun” diyor. Starup şirket kurmayı apolet olarak görüyor. Bunu Türkiye’de düşünün birde: Genç geliyor “Abi ben bir şirket kurdum ama batırdım” diyor. “Senden adam olmaz kardeşim” diye yanıt alıyor. Bu yüzden bir kültür meselesi dedim. Bizim hızla bu bakış açısını değiştirmemiz lazım. FATİH projesi vizyon olarak önemli ama... Türkiye’de gençler çok iyi teknoloji kullanıcısı ama üretim deyince duruyor... Sık sık üniversitelere gider konuşmalar yaparım. Konuşma sırasında da hep sorarım. Kaç kişi Facebook kullanıyor diye sorunca ellerin yüzde 90’ı havaya kalkar; kaç kişi Twitter kullanıyor deyince yüzde 60’ı ama kaç kişi Excel de makro yazmayı biliyor diye sorunca sadece 23 kişinin parmağı kalkar. Tüketmekte sorun yok ama iş üretime dokunduğu zaman duruyoruz. Yeterince odaklanmıyoruz. Bence bu hem kültür, hem eğitim hem de olaya bakış açımızla alakalı bir konu. Türkiye’nin çok büyük genç potansiyeli var diyoruz ama önemli olan bu potansiyeli böyle ortaya çıkarabilmek. Herkesin kendine değer yaratan bir hale gelmesi... Bugün dünyanın en büyük üniversitelerinin müfredatları çevrim içi. İnternetten istediğiniz dersi takip edebiliyorsunuz. Türkiye’den kaç kişi giriyor, bundan yararlanıyor? Türkiye’de insanlar kendilerini yeterince yetiştiriyorlar mı, soru işareti. Tabii aralarından birkaç tane çıkıyor ama genelleştiremiyoruz ne yazık ki. Evet, iş geliyor eğitime dayanıyor. Ama bu kültürü üniversitede değiştirmeye kalktığınızda çok geç kalmış olmuyor musunuz? Bırakın üniversiteyi, lise bile geç. Kritik düşünebilme yeteneği, sorgulayabilme gibi 21. yüzyıl yetkinliklerinin daha ilköğretimde hatta okulöncesinde kazandırılması lazım. Bizim kamu, özel sektör, medya hep birlikte bir şekilde toplum mühendisliği yaparak bu bilinci yerleştirmemiz lazım. Gençleri iyi eğitirsek, bu çağda başarısız olmak gibi bir şey söz konusu değil. Batı toplumlarında daha ilkokul seviyesinde yazılım programlama dersleri konuyor müfredata. Artık bilgiyi öğretmenin anlamı yok. Çünkü bilgiye erişmek gibi bir problem yok, hatta o kadar enformasyon hatta dezenformasyon var ki “Hangisi faydalı ve doğru bilgi, bunları nasıl ayrıştırırım, buradan yola çıkarak ne yapmam lazım”ı kurgulaması lazım çocuğun... İyi dediniz de FATİH projesi kapsamında akıllı tahtalar, tabletler dağıtıldı ama sonra anlaşıldı ki nasıl kullanılacağı konusu eksik, içerik zayıf, eğitimciler kullanmayı bilmiyor, çocuklar tablete yönelip doğru düzgün okumayı yazmayı beceremez hale gelmişler... Türkiye yeni yeni bilişime odaklanmaya çalışıyor. Tam olarak değil... FATİH projesi vizyon olarak önemli ama tablet olarak çocukların önüne koymak fırsat değil. Tablet işin son noktası... Biz Intel olarak Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle 2003 yılından beri 300 bin öğretmeni eğittik.. Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, ‘Genç Fikirler Güçlü Kadınlar’ projesine başladıklarını söylüyor. Gül’ün Partisi Hazır mı? Bağımsız dergisi son sayısında iyi bir iş yaptı ve İsmet Demirdöğen, Erbakan’ın siyasetçilerinden ve şimdi de Gül’e yakın durduğu söylenen Abdülkadir Erdoğmuş’la söyleşi yaptı. Erdoğmuş, bizim bir yıldır burada yazıp çizdiklerimizi doğruluyor. Diyor ki “Başkanlık, Gül’ü tasfiye operasyonudur... Erdoğan, siyasi ihtirası nedeniyle AKP’nin kurucu kadrolarını bir bir tasfiye etti. Erdoğan Milli Görüş’ün katı tarafından olan siyasetçidir. Abdullah Gül ise daha ılımlıdır ve Milli Görüş’ün demokratik siyasete uyarlanmasından yanadır... Siyasette kardeşlik, kader birliği yoktur. Tayyip Bey’in cumhurbaşkanlığı hırsı ve iddiası vardır. Bu durumda partinin genel başkanlığı ve başbakanlık Gül’e uygun düşer. Gül tasfiye edilirse, AKP için önümüzdeki dönem çok sancılı geçecektir...” RTE HAS Parti’den Numan Bey’i transfer etti. Ama parti orada duruyor. Eğer bir şekilde tasfiye edilirse, Abdullah Gül’ün partisinin adresinin de açık seçik olduğunu görmek gerekir. Tabii, Erdoğan, kendisi için en zor durumda, Gül’e kapıyı açmak zorunda kalmazsa... ‘Genç Fikirler Güçlü Kadınlar’ Intel Türkiye’nin önemli bir özelliği de uzun yıllardan beri kadınların bilgisayar ve bilişim teknolojilerinden etkin şekilde yararlanmaları için birçok proje geliştiren ve yürüten bir şirket olması. Neden kadın? Çünkü günümüzün baş döndürücü hızla değişen dünyasında kadınların bilgisayar ve teknolojiyle tanışması ve bu teknolojilerden etkin şekilde yararlanmaları artık kaçınılmaz bir zorunluluk. Biz 2002 yılından bu yana kadınların, bilgisayar ve internet yardımıyla gündelik yaşamlarını daha verimli hale getirmeleri, toplumsal alanda daha fazla katma değer yaratmaları ve birer girişimciye dönüşmeleri için “Kadın ve Bilişim Platformu” adı altında birçok proje gerçekleştiriyoruz. Son olarak 2011’de Milli Eğitim Bakanlığı ve Fütüristler Derneği ile TeknoKadın Projesi’ni gerçekleştirdik. Şimdi de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve KAGİDER ile “Genç Fikirler Güçlü Kadınlar” projesine başladık. 1830 yaş arasındaki gençlerin öncelikle kaynaklara erişmenin güç olduğu kesimlerde yaşayan kadınların karşılaştıkları problemlere yönelik teknoloji destekli çözüm önerileri ve/veya sosyal girişimcilik projeleri üretmeleri hedefleniyor. Düzenlenecek atölye çalışmaları ile aynı zamanda gençlere teknolojiyi kullanarak sorunlara karşı fikir geliştirme, yenilikçi ve uygulanabilir çözümler üretme ve bu çözümleri hayata geçirmeye yönelik bilgiler ve örnekler verilerek kendilerini geliştirme imkânı sunulacak. 3 yıl sürmesi planlanan Genç Fikirler Güçlü Kadınlar Projesi’nin ilk yılında İstanbul, Erzurum ve Adana illerinden seçilen 50 ila 100’er katılımcının olacağı 3 fikir kampı yapılması planlanıyor. “Genç Fikirler Güçlü Kadınlar” projesine 3 yılda Türkiye genelinde 1000’in üzerinde gencin katılması hedefleniyor. CHP Gençlik, liderini seçti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’de Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnanç Yıldız oldu. Dün düzenlenen Olağanüstü Gençlik Kurultayı’nda CHP gençliği yeni genel başkanını seçmek için sandık başına gitti. Seçimde eski başkan Emre Doğan ile İrfan İnanç Yıldız yarıştı. Seçim sonucunda Emre Doğan 171 oy alırken İrfan İnanç Yıldız 208 oy alarak seçimden galip çıktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle