23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 NİSAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Veliaht 12 Eylül darbesine en büyük desteği veren, hazırladıkları anayasa taslağı cuntacılar tarafından 1982 Anayasası olarak topluma dayatılan işadamlarının örgütü TÜSİAD, Ankara’da görüşmeler yaptı. İşadamları, anayasa değişikliğine ve dolayısıyla “süreç” diye adlandırılan “laik, demokratik, üniter devlet yapısı”nın ortadan kaldırılması için AKP ile PKK arasında sürdürülen pazarlıklara destek veriyorlar. TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, AKP ile PKK arasında sürdürülen pazarlığı II. Abdülhamid’in dördüncü kuşak torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, AKP’nin düzenlediği “Dedem Abdülhamid Han” panelinden sonra dedelerinin yolundan gittiğini, onlar gibi ülkeye hizmet etmek için siyasete girmek istediğini söylemiş. AKP’ye kesin almazlar. Padişaha veliaht olur sonra... CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, AKP’lilere yarattıkları ortamı anlatıyor: “Öyle bir siyasal iklim yarattınız ki, demokratik yollarla düşüncesini ifade etmek isteyen herkese terörist muamelesi yapan bir siyasal iktidar uygulaması var. Milli bayramlarımızın kullanılması dahi doğrudan doğruya iktidar şiddetiyle muamele gören bir Türkiye yarattınız. 29 Ekim törenlerinde, Ulus Meydanı’nda Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için orada toplanan insanların önce bayram yapma hakkını ellerinden almaya çalıştınız, dinlemediler. Bayrama olan inançları ve saygıları nedeniyle, millete olan sevgileri nedeniyle kurduğunuz barikatları haklı bir direnişle yıktılar ve yürüdüler, bayramlarını kutladılar. Şimdi, o insanlarla ilgili otuz bir yıl hapis cezası istemiyle soruşturma açılıyor, dava açılacak. Hangi ülkede, hangi çağdaş ülkede milli bayramını kutlamak isteyen insanlar otuz bir yıl hapis cezası istemiyle yargılanır? Bunun adı akıl tutulmasından başka bir şey değildir.” Yurdun bölünmesi için halkı ikna etmekle görevlendirilenlere “akil adam” dendiği bir ülkenin yönetiminde akıl ararsanız, pek bulamazsınız... Akıl Müzakereymiş... “müzakere” diye tanımlamış ve müzakerelere TBMM’nin de dahil edilmesini istemiş. Meclis’e verdiği önergede de “TBMM’nin süreçle sağlıklı şekilde irtibatı kurulabilecek” ifadesine yer veren AKP de öyle düşünüyor. AKPPKK birlikteliğine eklemlenen TÜSİAD’a, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hafta içinde söylediği bir sözle yanıt vermek gerekir: “Tarihimizde ilk kez TBMM bir terör örgütüyle muhatap kılınmak isteniyor. Bu, hukukun kaldırabileceği bir şey değildir.” Alışıldık Bir Gökçeada Öyküsü Haber, Öznur Karslı imzasıyla 8.4.2013 tarihli Vatan gazetesinde yayımlandı. Okuyalım: “Atinalı Niko Galon, Gökçeada’daki mal varlığını Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfı’na bağışlamak istedi. Tümünün Hazine’ye geçtiğini öğrenince yargının yolunu tuttu. Gökçeada doğumlu Niko Galon, 50 yıl yaşadığı Gökçeada’nın Bademli köyünden Kıbrıs olayları nedeniyle 1963 yılında ayrıldı. Galon, yıllar önce kaybettiği kadim dostu Hayati Talay için Gökçeada Müftülüğü’ne mektup yazarak her yıl mevlit okutulmasını istedi. 90 yaşındaki Galon, son olarak adanın Bademli köyünde bulunan 30 gayrimenkulünü Mehmetçik Vakfı ile Türk Eğitim Vakfı’na bağışlamak istedi. Ancak tapu kayıtlarında isminin görünmesine rağmen kadastro uygulamasına geçilmeyen mal varlıklarının iadesi için dava açmaya hazırlanıyor. Galon, ‘Eşim Bozcaadalı. Onun doğduğu evi müftülüğe bağışladık. Aynısını kendi doğduğum köy için de yapmak istiyorum’ dedi.” Haberin çevirisi şöyle: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Niko Galon bir yıl sonra Gökçeada’nın başına gelecekleri görmüş gibi 1963 yılında Yunanistan’a gitmiş, orada yaşamaya başlamış. Yıllar sonra adanın Bademli köyündeki taşınmazlarını TEV ve Mehmetçik Vakfı’na bağışlamaya karar verince araştırmış; tapu kayıtlarında adının görünmesine rağmen köydeki 30 taşınmazının “Hazine’ye geçtiği” anlaşılmış. Şimdi Hazine’ye karşı dava açmaya hazırlanıyor. Bay Niko açacağı davanın sonucunu çok büyük olasılıkla göremeyecek. Çünkü bu dava uzun yıllar sürecek ve yine büyük olasılıkla taşınmazlarının belki de tümünün aradan geçen yıllar içinde çoktan birilerine peşkeş çekilmiş olduğu anlaşılacağından bu hukuksuzluğun nasıl örtbas edileceğinin yolları aranacak. Nereden mi biliyorum? Çünkü bir süredir yılın yarısını o köyde geçiriyorum ve benzer birçok olayın tanığıyım. Devlet, 60’lı ve 70’li yıllarda göç etmeye zorlanmış Rum kökenli yurttaşlara “Geri dönün” çağrısı yapıyor. Bir kısım Gökçeadalı Rum da bu çağrıya uymak istiyor. Geliyor, fakat görüyor ki tapulu malları önce Hazine’ye, sonra da Hazine’den “birileri” üzerine geçmiş. Mahkemelerde ise 8 yıldır, 10 yıldır süren, bir türlü sonuçlandırılmayan davalar var. Hukuksuzluk bu düzeyde kalsa yine iyi (!) fakat daha da beteri var. Örneğin, bir köylümüz Rum göç ettiği Avustralya’da 1968 yılında ölüyor. Adada taşınmazı (arazisi) var. Yıllar sonra mirasçıları (Devlet, “Artık geri dönün” diyor ya) adaya gelip tapu kayıtlarına bakıyorlar. O da ne? Söz konusu taşınmaz 1992 yılında satış yoluyla bir Türk’ün üzerine geçmiş. İşin ilginç yanı satışın mal sahibi tarafından yapılmış olması; 1968’de ölen kadın, 24 yıl sonra Avustralya’daki mezarından kaldırılıp Gökçeada’ya getirilmiş, imza attırılmış! İyi mi? Bu yazımı, bu köşede ne zaman ülkemizde Müslüman olmayan azınlıklara karşı uygulanan baskı ve hukuksuzluklardan söz etsem, bana, “biz onlara ne yaptık” diye soran dostlara ve “hukukun üstünlüğü” sözcüklerini dilinden düşürmeyen devlet yetkilileri ile “yüce” yargıya ithaf ediyorum. Memnunlar Belediyesi CHP’den istifa etmesine karşın CHP’li Yenimahalle Belediyesi’nde başkan yardımcısı olmasına göz yumulan Şenol Balaban’ın başkanı olduğu Yenimahalle Belediyesi İmar ve Islah Komisyonu’nun, Melih Gökçek’in Anaket Belediyesi ile kol kola rant yaratıcı kararlara imza attığını duyurmuştuk. Örnek olarak da komisyonun, 11 konutluk alanı 130 konuta çıkarılan Sukent Yapı Kooperatifi’nin üyeleri arasında Şenol Balaban, eşi Ayfer Balaban, kızı Berrak Balaban, kardeşi Birol Balaban ile bir başka Yenimahalle Belediyesi Başkan Yardımcısı Erhan Aras’ın da bulunduğuna ilişkin belgelerin dürüst CHP’lilerce gündeme getirildiğini kaydetmiştik. Öyle anlaşılıyor ki, rant yaratma ve dağıtma konusu sürecek. Çünkü... CHP’den istifa edip geçtiğimiz günlerde yeniden partiye dönen 10, CHP’den istifa edip bağımsız kalan 7 üye ile AKP’li ve MHP’li belediye meclisi üyeleri, nisan ayı başında Şenol Balaban’ı yeniden Yenimahalle Belediyesi İmar ve Islah Komisyonu’na seçtiler. CHP Ankara İl Başkanı Zeki Alçın ile görüştük. Alçın, köşemizde yayımlanan bilgi ve belgeleri yakından inceletme kararı aldığını söyledi ve “Konuyu sumen altı etmiyoruz. Etik ve siyasi açıdan durumu inceleme kararı verdik” dedi. Bekleyelim bakalım, CHP Ankara İl Başkanlığı’nın incelemesinden ne çıkacak? Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihe gömeceklerini sanan AKP sözcüleri, her devlet dairesinin başına “TC” yazılmasına gerek olmadığı bahanesinin ardına sığınıyorlar. Açsınlar baksınlar, 2004’te kendi yayımladıkları resmi yazışmalarda uygulanacak esas ve usulleri belirleyen yönetmeliğin “Başlık” maddesine: “İlk satıra ‘TC’ kısaltması, ikinci satıra kurum ve kuruluşun adı büyük harflerle, üçüncü satıra ise ana kuruluşun ve birimin adı küçük harflerle ortalanarak yazılır.” ÇYDD “Kardelen Mektupları”nı kitaplaştırdı. 4. sınıf öğrencisi Busenur’un mektubundan bir bölüm: “Babam, işe girmek istiyor, her yere form verdi, hiç kimse çağırmadı. Ama başka yerlerde çalışıp yine de ekmek paramızı getiriyor. Babam, çok iyi bir insan, bazen bir şeyler istiyoruz, kuzularım’ Kardelen ‘alırım diyor ama alamıyor. Annem ev hanımı. biraz Mektubu... Annem babamın işi yok diye üzülüyor, bize belli etmese de, anlıyorum. Annem benim için çok değerli. En çok da onun için okumak istiyorum.” Anadolu’da açan binlerce kardeleni okutanlar, sağ olsun, var olsun... Başlık Görüş GÜNEY DİNÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Sevgili Mustafa Balbay Terörist Arkadaşım! Sayın Milletvekilim Uygar dünyada eline silah değmeyen insanların terörle suçlandıkları ülkeler var mı? Sanmıyorum. Elli yılı aşan avukatlık yaşamımda sürekli aynı tekerlemeyi dinledim: “Her eylemin, her suçun temelinde bir düşünce vardır.” Bunun uygulamadaki yansıması şöyle oldu; toplumsal ilerlemeyi durdurmak için, önce düşünceye zincir vuracaksın! Düşünmeyen insan olur mu? Bir canlı düşünmüyorsa eğer, ona insan denir mi? Bunu anlatamadık. Benden önceki kuşakların hukukçuları da anlatamadılar. Yargı ve siyaset çoğu zaman dayanışma içinde oldular. Sonunda düşünce özgürlüğünü tanımayan egemenlerin elindeki bir ülkede yaşamak zorunda bırakıldık. Sevgili Gülçin Çaylıgil geçen hafta öldü. Yaşamı düşünceye getirilen yasaklarla savaşmakla geçti. Gazetelerden çeşitli zamanlarda ceza davalarında savunmanlığını yaptığı kişilerden bazılarının adlarını okudum: Adnan Berk, Orhan Apaydın, Doğan Avcıoğlu, Çetin Altan, Vedat Günyol, Server Tanilli, Can Yücel, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Alp Kuran, Uğur Mumcu, Ali Sirmen, Erdal Atabek, Yalçın Küçük, Ahmet Altan. Daha başkalarının da olduğunu anımsıyorum. Yaşamının önemli bir bölümünü düşünceleri nedeniyle cezaevlerinde geçirmesine karşın haksızlıklara karşı savaşmaktan yılmayan sevgili dostum Turgut Kazan’ın savunduğu sanatçı ve düşünürleri de eklersek, liste uzar gider. Bu seçkin insanlar hangi suçları işledikleri için yargılandılar? Ellerine silah alıp halkın üzerine mi yürüdüler? Kendi kasalarını doldurmak için sorumluluğunu üstlendikleri yurttaşlarını aşsız, ekmeksiz mi bıraktılar? Herkes biliyor ki, yalnız düşündükleri için, düşüncelerini açıklamaları nedeniyle yargılandılar. Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Sadun Aren, Nihat Sargın neden yaşamlarının en verimli dönemlerinde zindanlara atıldılar? Her çağda düşünceden korkanların ellerine düşen onurlu yurttaşları karalamak için neler uydurduklarının yakın tarihte çok örneklerini gördük. Kimlerdi suçlayanlar? Özgürlüklerini ellerinden alanlar? Onları anımsayan var mı? Ülkemizde düşünceleri nedeniyle yargılananlar araştırılacak olsa, yaşamlarıyla, etkinlikleriyle, yapıtlarıyla değer üreten insanların oluşturduğu koskoca bir ansiklopedi çıkar ortaya. Çağımızın “utanç ansiklopedisi”. Bireyler olarak bu insanlara yaptıklarımızla mı övüneceğiz? Bence, hangisinin yetki alanına giriyorsa, bakanlıklardan birisinin böyle bir çalışmayı üstlenmesi iyi olur. “Dünyada sözü geçen, büyüyüp gelişen” bir ülkenin “büyük düşünen” insanlarının başlarına neler geldiğini herkesin görmesi için. Olur olmaz zamanlarda geçmişteki haksızlıklara sığınanların, bugünlerde kendi bağnazlıklarının neden olduğu haksızlıkları görmemeleri olanaksız. Onlar ne yapıyorlarsa, bilerek yapıyorlar. Önemli olan bütün yurttaşların bu gerçeğin ayırdına varmaları. Sevgili Mustafa Balbay, Sen hepimiz için bu tutsaklığı yaşıyorsun. Varlığınla, üretkenliğinle bizlere güç veriyorsun. Bütün ülke bir cezaevine döndü diyecek olsam, sözlerimin bir anlamı olmayacak. İçerideki yaşam, dışarıdan çok farklı. Kendi deneyimimden biliyorum, hiç beklenmedik zamanlarda öyle bir yük iner ki cezaevindeki insanın omuzlarına, soluk alıp vermeye bile gücü yetmez. Tutsaklık zor zanaat. Yaşamayanlar bilmezler içerideki insanların yoksunluklarını. Sen bunları hak etmedin. Hele beş yıla yaklaşan uzun bir tutukluluk! Üstelik oy verdik, parlamentoda vereceğin katkıları düşünerek milletvekili seçtik. Anayasa, yasalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde savunmanlığını yaptığım davalarda verilen kararlar karşısında bu haksızlığı yorumlamak olanaksız. Hukuk, artık çok uzaklarda. Paketlerle gidip geliyor ama özgürlüklerin önü açılmıyor. Mektup zarflarının üzerindeki “görülmüştür” “okunmuştur” sözcüklerinin iticiliği nedeniyle sana böyle ulaşmak istedim. Elbette bu günler de geçecektir. Sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Büyük 1 süzgeç, kev 2 gir. 2/ On 3 dört dizeden oluşan 4 bir Batı şii 5 ri türü... Ege 6 Bölgesi’nin 7 en büyük 8 gölü. 3/ Oto 9 mobiller için 1 2 3 4 5 6 7 8 9 verilen geçici gümrük belge 1 L O S A L A M O S si. 4/ Köpek... Pa 2 E S İ N N E B İ dişah, sadrazam ve 3 K E S B A Y A N yüksek dereceli 4 A L K A L A devlet görevlile 5 O K A R İ N A rinin giydiği bir tür 6 A Z İ Z L A kavuk. 5/ “Bir kez 7 P İ Y A Z P A K gönül yıktın ise / 8 O T A Ğ T E R S Bu kıldığın de 9 S A R I G E R M E ğil” (Yunus Emre)... Bir peygamber. 6/ Bir nota... Lütesyum elementinin simgesi. 7/ Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullanılan büyük kayık. 8/ Müslümanlıkta mezhep kuran kimse... Karagöz ve ortaoyununda Ermeni tiplemesine verilen ad. 9/ Bir renk... Eski Yunan kentlerinde pazar yeri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Denizcilikte, yelkenleri toplamakta kullanılan halat. 2/ Ayakkabı kalıbının çapı... Kaynağı antik dönemlere dayanan kirişli bir çalgı. 3/ Küçük erkek kardeş... ABD’de, planlarıyla ünlü bir kent. 4/ Mürekkepbalığından elde edilen kahverengi boyaya ve bu boyayla yapılmış resme verilen ad... Fas’ın plaka imi. 5/ Büyük parçalar halinde doğranmış işkembeyle yapılan çorba. 6/ Leyleğe benzer bir kuş... Tarla sınırı. 7/ “Çamaşırcıayı” da denilen ve Amerika’da yaşayan bir hayvan... Trabzon’un Sürmene ilçesine özgü, ekşimsi tadı olan bir cins peynir. 8/ Güzel kokulu beyaz çiçekler açan bir ağaççık... Hicap, hayâ. 9/ Karasevda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle