18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 15 NİSAN 2013 PAZARTESİ PKK’nin sınır dışına çıkması tartışılırken 3 ay daha ‘geçici güvenlik’ uygulamasına karar verildi TSK’den kritik uzatma PKK Uluslararası BARKIN ŞIK ANKARA Genelkurmay Başkanlığı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde PKK açısından kritik olan bölgelerle ilgili “geçici güvenlik bölgesi” uygulamasını 3 ay daha uzattı. Kararın, PKK’nin silah bırakarak ülke sınırları dışına çıkmasına ilişkin tartışmalar yaşanırken gelmesi dikkat çekti. Hükümetten çekilme sürecine ilişkin yazılı direktif bekleyen Genelkurmay Başkanlığı, PKK’nin “geçiş güzergâhı” olarak kullandığı bölgeleri, 16 Temmuz’a kadar güvenlik bölgesi ilan etti. Geçici güvenlik bölgesi ilan edilen yerler şöyle: “Küpeli Dağı, Yazlıca Dağı, Cudi Dağı, İncebel Dağları, Altın Dağlar, Pirinçeken, Buzul Dağı, Alandüz Dağı, İkiyaka Dağ Hukukçular… Gülçin Çaylıgil onurlu bir yaşamı armağan ederek aramızdan ayrıldı. Çok güç zamanlarımızda tanıdık onu. Barış Derneği tutuklularını, siyasal davaların sanıklarını hiçbir şey beklemeden salt “insan hakları” için yaşamı boyunca savundu. Avukatlarımız Turgut Kazan, Gülçin Çaylıgil ve arkadaşları 12 Eylül hukuksuzluğunun içinde birer onur madalyası oldular. Aramızdaki tutuklulardan Orhan Apaydın İstanbul Baro Başkanı olarak hukukun temel ilkelerine inancını yineliyordu. Biz ise bu inancı paylaşmıyorduk. Hukuk rafa kalkmıştı. Hukukla zorbalık bir arada olamaz. Avukatlarımız sürekli olarak geliyor, gelişmeleri açıklıyorlardı. Gelişmeler mi? Siyasal davaların gelişmelerini hukuk belirlemez, siyaset belirler. Günümüzde de olduğu gibi. Bugün de baroları kıvançla izliyorum. İstanbul Barosu’nu, başkanları Ümit Kocasakal’ı, Ankara Barosu’nu, başkanları Turhan Feyzioğlu’nu hukukun yüz akları olarak izliyorum. Hukukun yüz karaları da var. Siyasetin emrinde hukuku alet ederek haksızlıklar yapanları, önyargılarıyla hukuku kendi emellerine hizmet ettirenleri tarihin her döneminde görüyoruz. Bu da hukukun her zaman kendini koruyamadığını gösteriyor. ??? Kabataş Lisesi’ni bitirdiğim zaman hedefim “hukuk fakültesi”ne gitmekti. Son anda karar değiştirerek tıp fakültesine gittim. Sonra da hayat bana şunu gösterdi: Tıp doğa bilimiydi. Hiçbir zorbalık bir safra taşı krizini durduramazdı. Ama hukuk sosyal bilimdi. Dikta döneminde hukuk rafa kaldırılıp dikta rejimine hizmet ettirilebiliyordu. Hapishanede bu farkın yaşamsal önemini bir kez daha anladım. Tıp bilimi işe yarıyordu ama hukuk çaresizdi. Avukatlık hukukun çaresidir. Savcı sanığı amansızca suçladığı zaman, yargıçlar hiç etkilenmez duruşlarıyla otururken, sanığın tek güvencesi avukatıdır. Avukatlık sanığın umudu, hukukun güvencesidir. Bilmiyorum hukuk fakülteleri eğitiminde hukuk mesleklerinin işlevleri, kimlikleri, tarihsel rolleri canlı örneklerle anlatılıyor mu? Ama yakın tarihimizde her hukuk mesleğinin çeşitli örnekleri var. 27 Mayıs’ın Yassıada duruşmalarının savcısı, yargıcı, avukatları var. 12 Mart döneminin Halit Çelenk’i var. 12 Eylül döneminin Turgut Kazan’ı, Gülçin Çaylıgil’i, daha çok sayıda onurlu avukatı var. Kanımca hukuk fakülteleri yöntem öğretmeden önce, hukukun felsefesini ve tarih boyunca hukukun diktatörlerce, zorbalarca nasıl çiğnendiğini anlatmalılar. İnsanlara daha anaokulundan başlayarak “haklı olmak ile güçlü olmak” arasındaki fark öğretilmelidir. İlköğretim çağında, insan haklarına sahip çıkmanın sorumluluğu verilmelidir. Yaşam boyunca haklı olanın yanında yer almanın nasıl bir insanlık görevi olduğu anlatılmalı, sorumluluk bilinci verilmelidir. Eğer günümüzde diktatörler çıkabiliyorsa? ??? Eğer günümüzde diktatörler çıkabiliyorsa, onların desteği olan bilinçsiz insanların omuzlarına basarak çıkabilmektedir. Bütün sorumluluk, diktatörleri yaratan, başlarının üstünde taşıyan “gönüllü köleler”dedir. Bu tanıyı 1560 yıllarında koyan da hukukçu Étienne de La Boétie’dir. “Gönüllü Kulluk” kitabının yazarı. 33 yaşında ölen Fransız hukukçusu. Bir başka Fransız Stéphane Hessel, “Öfkelenin” diyor, “harekete geçin” diyor. Bu insanların söylediği “hukukun üstünlüğü”dür. Eğer hukuk ayaklar altına alınıyorsa biliniz ki ayaklar altına alınan insandır, insanlıktır. Dünyanın neresinde olursa olsun hukukun işlevsiz kılınıp kötü emellere alet edilmesine kayıtsız kalmak, aslında insanlığa karşı işlenmiş suçtur. Günümüzde hukukun nerde olduğu, nerde olmadığı çok açık olarak Ergenekon davasında, Balyoz davasında görülmektedir. Bu davalar bütün ülkenin “yurttaşlık bilinci”nin turnusol kâğıtlarıdır. Gerçek hukukçular da bugünlerin toz duman ortamında durumu arındıran, ortalığı aydınlatan yıldızlardır. Gülçin Çaylıgil, işte yaşamıyla, yaptıklarıyla gecelerimizin yıldızıydı. Kaymadı. Gökyüzündeki yerini aldı. rapordan çıktı BARKIN ŞIK ANKARA Türkiye’nin NATO şapkası altında kurduğu Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’nin (TMMM), AKP ve İmralı arasında yapılan görüşmelerin başlamasıyla birlikte, yayımladığı İngilizce “Aylık Terörizm Raporları”ndan PKK’nin adını çıkardığı ortaya çıktı. Geçen yıl yaz aylarında açılım süreci başlarken TMMM, aylık terörizm raporunda PKK’ye son kez 19 Haziran 2012’deki eylem için yer verdi. Şemdinli’nin Dağlıca kesimindeki birliklere ağır silahlarla saldıran PKK, 8 askeri şehit ederken 19’unu da yaralamıştı. Bu olaydan sonra PKK’nin yaz boyunca saldırıları devam etti. TMMM’nin raporunda da iki büyük saldırı ile ilgili bilgiler yer aldı. TMMM, 20 Ağustos’ta Gaziantep’te düzenlenen 9 yurttaşın öldüğü, 69’unun ise yaralandığı bombalı araç saldırısına raporunda yer verirken PKK’yi anmadı. Olaydan sonra saldırganların PKK bağlantıları ortaya çıkarken AKP milletvekili Hüseyin Çelik, “Ayan beyan bir PKK saldırısı” demişti. TMMM yine 4 Kasım’da Şemdinli’de polis merkezine düzenlenen ve 1’i çocuk 2 kişinin öldüğü bombalı araç saldırısına raporunda yer verdi ama PKK adını yine geçirmedi. ları, Balkaya Dağı, Karadağ, Gediktepe, Çimendağı, Yazlıca Dağı, Yassıdağ.” Genelkurmay Başkanlığı, “geçici güvenlik bölgeleri”ni, terör örgütü PKK’ye karşı operasyonlar sürdürülürken, sivillerin hedef olmaması için ilan ediyor. Yerleşim bölgesi dışında kalan bu bölgeler, “askeri yasak bölge” statüsünde değil. Ancak, ilan edilen güvenlik bölgeleri ile sivillere, “Duyurulan koordinatların kara ve hava sahasında can ve mal güvenliğiniz tehlike altında” uyarısı yapılıyor. Operasyonlar sırasında gerçekleştirilen hava harekâtları ile top ve füze atışları siviller için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Geçici güvenlik böl gelerine giriş çıkış yapacak sivillerin, bölgedeki jandarma karakolları veya garnizon komutanlıklarına bildirimde bulunarak, izin alması gerekiyor. Ayrıca, oluşturulan kontrol noktalarında yurttaşlar uyarılıyor. Genelkurmay Başkanlığı, Geçici Güvenlik Bölgesi uygulamasına 30 Kasım 2002’de OHAL’in kalkmasından sonra başladı. Genelkurmay Başkanlığı, geçici güvenlik bölgelerini, 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nun 32. maddesine göre ilan ediyor. ılıçdaroğlu uyarmıştı! CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, açılım sürecini değerlendirirken şunları söylemişti: “Devlet doğrudan gidip terör örgütüyle görüşemez. Biz ne yaptık? Masanın bir ucunda Öcalan diğer ucunda Erdoğan oturuyor. Siz bundan sonra dünyanın hiçbir ülkesinde ‘PKK terör örgütüdür’ diyemezsiniz. Deseniz de ikna edemezsiniz. ‘Siz terör örgütüyle konuştunuz, anlaştınız. Niye şimdi onun terörist olduğunu söylüyorsunuz?’ derler.” K ‘Bahçeli dönemini inceleteceğim’ diyen Erdoğan’a MHP’den sert tepki: Önce sen hesap ver ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın araştırma komisyonu kurarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin koalisyon dönemini inceleteceklerini açıklamasına MHP’den sert yanıt geldi. Grup Başkanvekili Oktay Vural, “ Başbakan 11 yıldır neredeydi? Kendisi önce gidip kalpazanlık dosyasının hesabını versin” dedi. Başbakan Erdoğan, Moğolistan dönüşü gazetecilerin Bahçeli’nin “Hodri meydan, Yüce Divan dahil tüm yollara başvurun” sözlerini anımsatması üzerine, bu konuda çalışma başlatacaklarını açıklamıştı. Erdoğan, şunları kaydetmişti: “Dönünce inceleteceğim arkadaşlarıma. Onların dönemini inceleteceğiz. Bu bankaların 111 katrilyon kaybı var. Faiziyle beraber 246 katrilyon buluyor. Şimdi böyle bir gerçek ortada duruyorken bunu inkâr ediyor. Geç onu, geliyoruz zorunlu tasarrufa. 3.5 yıl onların iktidarı dönemi, daha gerisi de var. 13.5 katrilyon da oradan var. KEY’e geliyoruz. 3.5 katrilyon tamamen bunların dönemine ait. Şimdi hepsini çıkaracağız ortaya. Kim bilir daha neler çıkacak?” hesabı. Ancak Sayın Bahçeli’nin ve MHP’nin verilemeyecek hesabı yok. Başbakan 11 yıldır neredeydi? Ama anlaşılan o ki Başbakan’ı MHP ve Bahçeli korkusu sarmış durumda. Sayın Başbakan önce gitsin kalpazanlıkla ilgili dosyasının hesabını versin.” Erdoğan 5 günde kendisiyle çelişti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, PKK’lilerin çekilmesi için “askere yazılı emir” konusunda 5 gün içinde en başta kendi söylediğiyle ve kurmaylarıyla çelişen açıklamalar yaptı. Erdoğan’a, askerin, geçmişte siyasi emir olmadığı için 28 Şubat başta olmak üzere çok sayıda dava açılmasından da hareketle PKK’lilerin çekilmesi için hükümetten “yazılı emir” isteği ilk kez 9 Nisan’da Moğolistan yolunda uçakta gazeteciler tarafından soruldu. Erdoğan, “Böyle şey olmaz. Verilmesi gereken emir olursa askerimize, polisimize veririz” diyerek, yazılı emir düşünmediğinin işaretini verdi. Erdoğan bir gün sonra bu kez yine aynı yöndeki sorularıyla karşılaştı. Erdoğan, TSK’nin yazılı emir istediği belirtilerek yöneltilen soruya, “TSK’nin bu konuda böyle bir isteği yok. Eğer operasyon ihtiyacı olursa TSK bizden, Başbakan’dan izin alır, illerde bu izin valiler olur. Operasyon ihtiyacı varsa TSK bizden izin alır” karşılığını verdi. Erdoğan, 12 Nisan’da Türkiye’ye dönerken yine uçakta gazetecilere bu kez ilk iki açıklamasının tersine askere yazılı izin vereceklerini açıkladı. Erdoğan, PKK’lilerin sınır dışına çekilme sürecinde yurtdışında operasyon yapmamaları için TSK’ye Bakanlar Kurulu talimatı verileceğini, yurtiçinde de valilere genelge gönderileceğini bildirdi. Erdoğan, “Bu, kurumlarımızın daha rahat çalışabilmesini temine yönelik adım. Adım atalım ki kurumlarımız daha rahat çalışsın. Polis de asker de daha rahat çalışsın” ifadelerini kullandı. Erdoğan, “PKK’liler karakolun önünden geçip gidecekler ama asker müdahale edemeyecek mi” sorusuna ise, “Bunlar işi sulandırma söylemleri. Bu konuda laf etmeye bile gerek yok. Ne onlar o kadar bu işte vurdumduymazdır ne de bizim güvenlik güçlerimiz. Herkes işini çok iyi biliyor” karşılığnı verdi. ‘11 yıldır görevini ihmal ettiğini söylüyor’ MHP Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel de tepkisini “11 yıldır kendileri hükümet ediyorlar. Neden şimdi? Demek ki Başbakan oy oranının azaldığını gördü, üzerinde baskı hissediyor. İkincil duruma düştüğünü hissediyor. Başbakan bu sözleriyle 11 yıldır görevini ihmal ettiğini ifade etmiş oluyor” sözleriyle dile getirdi. ‘Kalpazanlık dosyasının hesabını ver’ Erdoğan’ın bu sözlerine MHP’nin yanıtı ise sert oldu. Vural, Başbakan’ın kendince MHP’yi tehdit etmeye çalıştığını belirtirken şöyle konuştu: “Bugünün hesabını vermekten kaçanlar, geçmişin hesabıyla uğraşıyorlar. Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış ERDOĞAN TÜRK KIZILAYI’NIN GENEL KURULUNDA KONUŞTU: Mayıs sonu Gazze’deyim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gazze’ye mayıs ayı sonunda gideceğini açıkladı. Erdoğan, ATO Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen Türk Kızılayı olağan genel kurulunda yaptığı konuşmada Türkiye’de afet durumlarında devletin hizmet götürmesi gereken hemen her alanda, geçmişte hizmetten çok bahanelerin, mazeretlerin öne çıktığını savundu. Erdoğan, “Biz bugünün Türkiyesi’nde böyle bir ihmali asla ve asla sineye çekemeyiz” diye konuştu. Erdoğan, OECD raporlarına göre Türkiye’nin 2012’de resmi dış yardımlarını yüzde 99 artırdığını, 2011’de 1 milyar 273 milyon seviyesindeki resmi dış yardımların, 2012’de 2 milyar 532 milyon dolara ulaştığını söyledi. Erdoğan, Somali, Gaziantep Karkamış Sınır Kapısı ve Gazze’deki Kızılay merkezlerine canlı bağlantı kurdu. Somali’den bağlanan Kızılay yetkilisi, kurdukları parke taşı tesisinin açılışına Erdoğan’ı davet etti. Erdoğan, davete “ramazandan sonra inşallah” yanıtını verdi. Gazze’ye de bağlanan Erdoğan’a, orada Türk Kızılayı’nın yaptığı seralarda yetişen zeytin dalı ve domateslerin yer aldığı sepet hediye edildi. Fotoğraf: VOLKAN FURUNCUAA Erdoğan’a zeytin dalı hediye edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle