18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2013 PERŞEMBE 6 HABERLER KESK Başkanı Özgen,‘Bizim şahsımızda sendikal faaliyetler yargılanıyor’ dedi 10 ay sonra özgürlük ESKİ İSTİHBARATÇILAR DİNLENDİ ‘Emniyet’te cemaat yok denilemez’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, Ergenekon soruşturmasını başlatan ifadeyi veren Tuncay Güney’in bir askerle özel ilişkisine ilişkin yasadışı dinleme ve izleme kayıtlarıyla şantaj yapılarak ifade verdiğini söyledi. Yasadışı dinlemeleri engellemek amacıyla kurulan Böcek Komisyonu kapsamında oluşturulan Hukuk Alt Komisyonu’na Emniyet Genel Müdürlüğü’nün eski üst düzey yetkilileri bilgi verdi. Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, 28 yıl boyunca Emniyet’te çalıştığını, bu süreç içerisinde yasadışı dinleme yapmadığını söyledi. 28 Şubat’ı hazırlayanların kendisi hakkında iddianame hazırladığını söyleyen Orakoğlu, darbeye karşı çıkan bir ekip oluşturmakla suçlandığını belirterek “Evet böyle bir ekip oluşturdum” dedi. PKK ile mücadele kapsamında o dönem bazı yanlışlar yapıldığını ifade eden Orakoğlu, Abdullah Öcalan ve terör örgütü yöneticilerinin görev yaptığı dönemde uydu aracılığıyla yaptığı görüşmelerin dinlenebildiğini söyleyerek, bazı askerlerin PKK ile görüştüğünü tespit ettiklerini belirtti. Orakoğlu, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP yöneticilerine yönelik kaset olaylarının dış istihbarat örgütlerinin işi olabileceğine işaret ederek “Her olaydan sonra Ergenekon’u ya da cemaati suçlarsak olmaz” dedi. Orakoğlu, Emniyet bünyesinde “Cemaat yoktur diyemem ” diye konuştu. Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, ikinci kez İstihbarat daire başkanı olduktan sonra önüne Ergenekon adlı bir şema geldiğini söyledi. Bu şemanın bugünkü Ergenekon, Balyoz ve Odatv davalarının fos olduğunu ortaya çıkardığını söyleyen Uzun, şunları ifade etti: “Bu şemanın İstanbul’dan geldiğini söylediler. Ben İstanbul’a, Ahmet İlhan Güler’e sordum. Böyle bir şey göndermedik dediler. Tuncay Güney’in Murat adlı asker bir kişiyle özel ilişkileri olmuş. Bu şahsın Tuncay Güney’in özel hayatıyla yasadışı dinleme yapılmış ve izleme yapılmış. Bir şantaj olarak kullanılmış.” Uzun, kendisine görev verilmesi durumunda 8 gün içinde Başbakan’a konulan böcek, Baykal ve MHP kaset olaylarını çözeceğini ileri sürdü. Komisyona bilgi veren Osman Ak ise halen merkezde emniyet müdürü olarak görev yaptığını belirterek dinleme faaliyetlerinin sınırlandırılmasının mümkün olmadığını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) KESK’e yönelik yapılan KCK operasyonları kapsamında haklarında dava açılan 22’si tutuklu toplam 72 sendika yönetici ve üyesinin yargılanmasına başlandı. Bazı sanıkların Kürtçe svunma yaptığı ilk duruşmada tüm sanıklar tahliye edildi. Davanın tutuksuz sanığı, Akil İnsanlar Heyeti üyesi KESK Başkanı Lami Özgen, hiçbir yasadışı örgütle ilişkilerinin olmadığını belirterek “34 sendikal etki nliğimiz, dosyada örgüt delili olarak yer aldı. Oysa bunlar demokratik ve barışçıl eylemlerdir. Bugün bizim şahsımızda konfederasyonumuz KESK yargılanmaktadır” dedi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava için sabahın erken saatlerinde çok sayıda KESK üyesi, Ankara Adliyesi önünde toplandı. KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, “Keyfi tutuklamalarla sendikamız kuşatma altında. KESK’i bertaraf etmeye, sendikal mücadelemizi dağıtmaya çalışı İhale ile Cenaze Töreni ‘Çevreci’ Erdoğan Bugün içeriden biraz uzaklaşalım: Margaret Thatcher’ın cenaze töreni için İngiltere’de kampanya açılmış. Şöyle: Thatcher yeniliberalizmin dünyayı sarıp sarmalamasında veya yakıp yıkmasında başrol oyuncularından biriydi. Amerikan yenimuhafazakâr ve liberaller çağının, Şikago/Friedman’ın İngiltere temsilcisi ve uygulayıcısıydı. Özelleştirmelere damgasını vurmuştu. Şimdi onun için devlete cenaze töreni düzenletmeyin, Thatcher’in ruhunu sızlatmayın, bir ihale açın, en düşük fiyatı veren cenazeyi kaldırsın, parayı da özelleştirdiği sektörler versin, böylece inancı gereği devlete de yük olmamış olur.” Yaratıcı bir fikir! “Demir Leydi”, Alman kararlılığıyla vurdu, kırdı, yıktı, sistemini oturttu. Şili’de seçilmiş solcu Allende iktidarını deviren katil General Pinoche’nin baş destekçilerindendi. İngiltere’nin emperyalist geçmiş ve geleceğinin çok iyi bir savunucusu ve savaşçısıydı. Falkland Adaları’nı talep eden Arjantin’e savaş gemilerini ve uçaklarını gönderdi. Avrupa’da işçileri neredeyse sendikasız, örgütsüz bırakan Para’nın/ Patron’un koçbaşıydı... Buraya kadar tamam... Eksikleri araştırarak tamamlayın. Benim derdim başka. HHH Thatcher nasıl bir kadın ki anlayın Demir Leydi diye anılıyor. Bir kadın gazetecimiz onunla gurur duyuyor ve diyordu ki, “İster sevin ister sevmeyin ama erkekler dünyasında İngiltere’nin tepesine yükselen ilk kadın olarak şapka çıkartın.” Buna benzer sözler... İşte tartışmayı açıyorum: Erkek siyasilerden daha erkek ve emperyalist ve yayılmacı bir kadın liderin, ülkenin başına gelmesinden, kadınlar memnun olabilir mi? Kadınların özgürleşmesini, toplumda yükselmesini destekleyen erkekler, yaşasın başardı bir kadın, diye sevinebilir mi, sevinmeli? Erkek mi erkek siyasetçiler yetmiyormuş gibi şimdi de bir kadının erkeklerin benzeri, tıpkısının aynısı veya daha şiddetlisi bir role soyunması, kadın olması açısından bizi ilgilendirmeli mi? Thatcher örneğinde kalırsak sistemin onu tercih etmesi Thatcher’ın bir kadın olarak başarısı mı, yoksa kapitalist sistemin o dönemdeki taleplerini erkek siyasetçilerden bile daha iyi ve acımasızca yerine getirebilecek bir aday olduğu için mi “başardı”? O dönem, büyük bir olasılıkla vahşi liberal uygulamaları ondan daha iyi gerçekleştirebilecek bir erkek politikacı aday yoktu! Bizde de bir “ilk kadın başbakan” oldu! Erkeklere rahmet okuttu! Geçmişini falan hiç deşmiyorum. Hayır, erkek siyasetçilerle yarış edecek ve düzenin her türlü kirliliğini savunacak, omuzlarında taşıyacak, üstelik geliştirecek bir kadını, kadın olduğu için desteklemem söz konusu olamaz. Bu tür kadınların yapabileceği tek şey, bırakın sistemin bütününü, kadınlar üzerindeki baskıyı pekiştirmek ve resmileştirmek olur. Eşitlik?! Pardon, erkek siyasetten yeteri kadar çekmişken bunun üzerine bir de kendini kanıtlayacak diye daha azgın ve azman düzen sürdürücüsü olarak ortaya çıkacak bir kadın politikacı istemem! Omuzlarımdaki yük iki kat ağırlaşmış hissederim. Kadınları toplumda değiştirici bir güç olarak görüyorum çünkü toplumun ezilmişleridir. Başkaldırılarının özünde, erkeklerin politik işlevlerine taliplik olamaz; bu kirli toplumun, toplumsal ilişkilerin, eşitsizliğin ve adaletsizliğin sürdürücüsü olamazlar, olmamalıdırlar. Sistemin erkek sürdürücüsü rolünü üstlenemezler, üstlenmemelidirler. Kadınlar, toplumun iyiyi, güzeli ve özgürlüğü arayacak, isteyecek ve belki de gerçekleştirecek büyük rezerv güçleridir. Bu bilinç ve değiştirici güçle politika yapacak kadınları başı üzerinde taşımalı toplum. Gerisi, erkek politikacıdan farkı yok benim için. HHH CHP ve uluslararası sendikalardan özel ilgi Duruşmayı, uluslararası sendika temsilcilerinin yanı sıra CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Musa Çam, Veli Ağbaba, Süleyman Çelebi ile BDP’li vekiller Sırrı Sakık, Demir Çelik, Levent Tüzel de izledi. Yabancı sendikacılar, dikkatle izledikleri duruşma sırasında sık sık notlar tuttu. Bazıları da sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden davaya ilişkin mesaj attı. yorlar. Bu dava ile sendikal hak ve özgürlüklerimiz ihlal edildi” dedi. Duruşmada 10 aydır tutuklu olan 22 sendikacı hazır edilirken, tutuksuzlardan ise sadece Lami Özgen katıldı. Akil adamlar ironisi İddianamede sanık olarak gösterilen KESK Genel Başkanı Özgen ile sanıkları savunan Avukat Öztürk Türkdoğan’ın çözüm süreci için “akil adam” seçildiğini anımsatan Alataş, “Bu gerçekten ironik bir durum” ifadesini kullandı. Lami Özgen de, KESK’in merkezi ve şubelerine baskın ve gözaltıları hasmane tutum ve hukuksuzluk olarak nitelendirderek “Siyasal ve toplumsal mücadele yürüten bütün Kürtler yasadışı örgüt üyesi gibi gösterilmek isteniyor. Savcılığın bu davranışı ayrıştırıcı, ötekileştirici bir tutumdur” dedi. 15 yıllık öğretmen olduğunu belirten tutuklu sanık EğitimSen üyesi Deniz Bozbey, “Yasal sendikal eylemlere katıldım diye azılı suçlu gibi işleme tabi tutuldum” diye konuştu. Tutuklu Eğitim Sen Kadın Sekreteri Sakine Esen Yılmaz da suçlamaları reddederken “Yapacağımız sendikal eylemler için savcılıktan izin mi almamız lazım” dedi. 4. yargı paketinin görüşmeleri vekillerin tartışmalarıyla başladı Silivri Meclis’i gerdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Silivri’deki Ergenekon duruşmalarında yaşanan gerginlik 4. yargı paketinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’na yansıdı. CHP’li milletvekillerinin, duruşmada mahkeme heyetinin keyfi olarak kendilerini salondaki boş sıralara oturtmadığı yönündeki eleştirilerini dile getirmeleri üzerine çıkan tartışmada, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, sürekli laf atarak sözünü kesen ve defalarca uyardığı AKP’li Yılmaz Tunç’a, “Otur oturduğun yerde, ben duvarlara yazı yazarken, sen ultra prima ile dolaşıyordun” sözleriyle tepki gösterdi. TBMM Genel Kurulu’nda 4. yargı paketinin görüşmelerine Silivri’deki Ergenekon duruşmasında yaşanan olaylar damgasını vurdu. CHP’li Ali Özgündüz, duruşma salonunda olaylara ilişkin tutanan tutanakların tamamen “sahte” olduğunu ve bunun kamera kayıtlarıyla da sabit olduğunu ifade etti. Milletvekillerinin ayakta bekletilmesinin yasama organına saygısızlık olduğunu, CHP milletvekilleri olarak sadece gazdan etkilenen yurttaşlara yardım ettiklerini ifade etti. CHP’li İnce de CHP milletvekilleri olarak mahkeme başkanı ile görüştüklerini ve kendilerinin boş olan kısma alınmasını rica ettiklerini, mahkeme başkanının da bunu uygun bulduğunu ifade etti. Ancak, duruşma yeniden başladığında kendilerinin boş yerlere alınmadığını ifade etti. den İnce “Eğer o mahkeme başkanının namusu, vicdanı ahlakı varsa, doğruyu söylesin. Eğer benim anlattıkla ‘Şema görmedim’ CHP dinledi MHP kızdı AYŞE SAYIN/MAHMUT LICALI TÜSİAD’ın yeni yönetimi Ankara turunda, “çözüm sürecine” destek verdi. TÜSİAD heyeti ilk olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile kahvaltıda buluştu. Toplantının basına kapalı bölümünde Muharrem Yılmaz başkanlığındaki TÜSİAD heyetinin, yeni anayasa ve İmralı süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunduğu öğrenildi. TÜSİAD yönetimi görüşmede, müzakerelere Meclis’in de dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi. Heyet ayrıca “Dar kapsamlı, sadece bir kesimin görüşlerini yansıtan bir anayasanın, demokratikleşmenin önünü tıkayacağı” uyarısında da bulundu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TÜSİAD ile CHP arasında görüş alışverişlerinin süreceğini belirtti. Yılmaz ve beraberindeki heyet daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ardından da MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüştü. Bahçeli, “Çözüm sürecinde ne olduğunu ben bilmiyorum. AKP’li vekiller de bilmiyor. Güler Sabancı Hanımefendi çözüm sürecini desteklediğini açıklamış, ‘ne biliyorsun da, neyi anladın da, neyi destekliyorsun’ diye sormak isterim” dedi. TÜSİAD heyeti daha sonra Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile de bir görüşme yaptı. MÜSTEŞARA MALİYE VETOSU ‘Başbakanlık ALİCAN ULUDAĞ iznine gerek yok’ ANKARA Maliye Bakanlığı, MİT Müsteşar Yardımcısı Muhammed Dervişoğlu’nu “haksız mal varlığı edinme” ve “gerçeğe aykırı mal bildirimi” suçlamasıyla yargılayan mahkemenin davada durma kararı vererek Başbakanlık’tan izin talep etmesine itiraz etti. Suçun görev değil, bireysel suç olduğunu belirten Maliye’nin itirazını Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi kararı bağlayacak. MİT’in iki numaralı ismi Dervişoğlu, Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 8 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu. İddianamede, Dervişoğlu’nun 323 bin, kızının ise 751 bin liralık harcamalarının kaynağının açıklanamadığı belirtildi. Dervişoğlu ilk duruşmada gazetecilerin görüntü almasını engellemek için adliye giriş çıkışında dublör kullanmış, ardından davada gizlilik kararı alınarak duruşmalar basına kapatılmıştı. İkinci duruşmada 24. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Önder Kabasakal, Dervişoğlu’nun yargılanması için Başbakanlık izni gerektiği yönünde karar alarak davayı durdurmuştu. Kararın ardından Başbakanlık’a izin yazısı yazmıştı. Edinilen bilgiye göre, müdahil olan Maliye Bakanlığı’nın avukatı, durma kararına itiraz etti. İtirazda, suçlamaların görev kapsamına girmediği, bireysel bir suç olduğu, bu yüzden yargılamanın Başbakanlık iznine gerek olmadığı vurguladı. rım yalansa, Allah bir daha beni bu kürsüye çıkarmamı nasip etmesin” dedi. Bileşime verilen arada Adalet Bakanı Ergin, İnce’ye duruşma sırasında yaşananlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. İnce de CHP milletvekillerinin herhangi bir kışkırtması ve tahriki olmadığını ifade etti. üyükanıt gizli tanık mı?’ CHP Bolu Milletvekili Tan ‘B ju Özcan da Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’la Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe’de yaptığı gizli görüşmeyi anımsattı. Özcan, “Görüşmede, gizli tanıklık karşılığında senin hakkında soruşturma dahi yapılmayacak sözü verildi mi verilmedi mi? Büyükanıt eğer şerefli bir subaysa bu iddia karşısında sessiz kalmaz. Eğer Büyükanıt bu iddiaya karşı sessiz kalırsa gizli tanık olduğunu kabul etmiş olacaktır” diye konuştu. ardırop Atatürkçülüğü’ CHP’li vekillerin okullarda “Atatürk rozeti, tişörtü” ile gelen öğrencilere ayrımcılık yapıldığı iddialarına ilişkin sorularını yanıtlayan Ergin, “AKP hükümetleri, son 10 yıldır gardırop Atatürkçülüğü’ne tenezzül etmemiştir” dedi. ‘G ‘ÇEVRECİ’ ERDOĞAN!? AKİLLERİN BÖLGEDEKİ İLK TOPLANTISINDA FİKİR AYRILIKLARI YAŞANDI Tartışmayla başladı SELAHATTİN GÖKATALAY MAHMUT ORAL MALATYA/DİYARBAKIR Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti, Malatya’da, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Heyeti ise Diyarbakır’da ilk toplantısını yaptı. Malatya’daki toplantıda gazeteci Niyazi Doğan, sürecin yönetimine ve Başbakan Erdoğan’ın söylemlerindeki çelişkilerine ilişkin eleştirilerini dile getirince eski AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt tarafından “sürece karşı olmakla” suçlanarak susturuldu. Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti, Malatya Ramada Altın Kayısı Otel’de sivil toplum kuruluşları, ka naat önderleri ve yerel basın temsilcileriyle bir araya geldi. Heyet Başkanı Can Paker, “Bu grup arabulucu, taraflar arasında müzakereye katılan bir grup değildir. Kürt sorununun ancak barış içinde çözülebileceğini düşünen insanların bir araya gelmesidir” dedi. Başkanvekili gazeteciyazar Sibel Eraslan da “Biraraya gelişimizin özünde hayata dokunuş var” dedi. TUHADFED Genel Başkanı Zübeyde Teker ise, “Malatya halkı nasıl bir barış istiyor? Bunları dinlemek için buradayız” diye konuştu. Tartışma çıktı Söz alan gazeteci Niyazi Doğan, “Ba rış ‘Analar ağlamasın’ gibi düsturla kurulamaz. Barış ancak bu ülkenin annelerinin kirli savaşı sorgulamaya başlaması ile gelir. ‘Türkiye’de Kürt sorunu yoktur’ diyen bir başbakanın, Uludere katliamına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılmamasını eleştiren gazetecilere ‘Tasmalı köpekler’ diyen bir Başbakan’ın barışı tesis etme sürecini samimiyetle yürüttüğü konusunda ciddi kuşkularım var” dedi. Bunun üzerine toplantıyı yöneten Abdurrahman Kurt, “Sürece karşı konuşuyorsunuz. Sözünüzü kesiyorum” dedi. Toplantı sonrası TUHADFED Genel Başkanı Zübeyde Teker, Doğan’a “Abdurrahman Bey yanlış yaptı. Rapora da gerekenleri yazacağız” dedi. “Arkadaşlar danışmanlarımız arasında çevreci kimse var değil mi? Şu Birleşmiş Milletler Orman Forumu’nun açılışı için yapacağım bir çevreci, iklimci, doğayı koruyucu mükemmel bir konuşma hazırlasınlar.” Tam böyle mi oldu bilmiyorum ama yaptığı konuşmayı Ömer Madra mı hazırladı diye sormadım değil kendime! O kadar yani! Allah allah iklimden girdi, hayvan kürkü giymenin vicdansızlığından çıktı! Yediğimiz çikolatının üretim sırasında nehirleri zehirliyorsa eğer” dedi; büyük kızılderili reisinin ünlü manifestosundan bölüm okudu “Hızlı büyüme karşısında akarsularımız, göllerimiz kuruyor, ormanlarımız tehdit altına giriyor ve ekosistem bozuluyor...” dedi babam dedi! Böyle sözler duymak tabii ki iyi, hele her türlü kıyımın tavan yaptığı, yönettiği Türkiye gibi bir ülke liderinden! Karadeniz niye ayağa kalkmıştı, biber gazından şehit veren, akarsularımızı istiyoruz diyen jandarmanın dağıttığı köylüler yoksa başka bir ülkeye mi aitti? Emek Sineması yıkımı bir kent katliamı ve belleğini yok etme değil miydi! Güzelim Çamlıca’nın tepesine cami kondurarak güç gösterisi yapan, Taksim Parkı’nı yok etmeye soyunan ve hiç kimseyi dinlemeyen kimdi ayol?! Kaz Dağları’nda, Çaldağı’nda (fotoğraf) maden uğruna büyük katliamlara izin veren, babamın hükümetiydi, yerel halkın büyük direnişine rağmen! Türkiye’de sulak alan kaldı mı kurutulmaktan kendini kurtarmış? Neyse, yaptığı konuşmayı kendi dinlemiştir umarım. Kulaklarında bir şey kaldıysa, o da bir şeydir, anımsatır dururuz!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle