13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MART 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Adalet Bakanı’ndan Balbay’a dolaylı yanıt: 7 F tipleri doldu dolacak MUSTAFA ÇAKIR Balbay’ın Yargıtatör’ü ANKARA Adalet Bakanlığı, “ant içmediği” gerekçesiyle doğrudan yanıtlamadığı gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın soru önergesine “dolaylı” olarak yanıt verdi. Bu yanıta göre tutuklamaların istisna olmaktan çıktığı Türkiye’de F tipi cezaevlerinin de dolmak üzere olduğu ortaya çıktı. 4 bin 975 yatak kapasiteli F tipi cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu sayısı 4 bin 173’e ulaştı. CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, Balbay’ın yanıtlanmadan iade edilen sorularını Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e iletmişti. Özel; kaç F tipi hapishane olduğu, kapasiteleri ve kaç kişinin kaldığı, “sohbet hakkının” uygulanmasında ne gibi sorunlar yaşandığı, Silivri Cezaevi’nde “sohbet hakkının” neden uygulanmadığı sorularına yanıt istedi. Ergin, yanıtında, ülkede 22 Temmuz 2012 itibarıyla 14 F tipi yüksek güvenlikli ceza infaz kurumu bulunduğunu bildirdi. Yanıtta, Silivri 1 No’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda, yüksek güvenlikli bölümde barındırılan tutukluların yargılandıkları yasa maddeleri ve suç grupları nedeniyle bir araya getirilmedikleri belirtildi. Ergün Poyraz’dan Mumcu’yla ilgili tartışma yaratacak iddia ‘MİT görevlisi öldürdü’ Polislerle yakın ilişki Hükümlü değil tutuklu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları 2 Sayılı Tavsiye Kararı’nda spor, oyunlar, kültürel faaliyetler, özel hobiler ve diğer boş zaman uğraşlarını kapsayan eğlendirici fırsatların yaratılmasının tavsiye edildiğine işaret eden Ergin, buna karşılık hükümlülerin sohbet amaçlı bir araya getirilmeleri konusunda bir tavsiyenin bulunmadığını bildirdi. Ergin, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa’da da hükümlülere “sohbet” başlığı altında bir hak tanınmadığı, kültürel gereksinimler dikkate alınarak bu olanağın genelge ile sağlandığını kaydetti. İnfaz kurumlarındaki hükümlü ve tutukluların genelge hükümleri gereğince ortak yaşam alanlarından ve ortak faaliyetlerden azami derecede yararlanabilme olanağına sahip olduklarını savunan Ergin, ulusal ve uluslararası denetim yetkisi kabul edilmiş kuruluşlar tarafından denetlenen ceza infaz kurumlarında, tecrit politikası izlendiğine ilişkin tespit bulunmadığını bildirdi. Ergin yanıtında Avrupa Konseyi kararı ve yasada “hükümlülere” “sohbet” başlığı altında bir hak tanınmadığını belirtiyor. Oysa Silivri’de Balbay dahil çok sayıda kişi “hükümlü” değil “tutuklu” olarak bulunuyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ergenekon tutuklusu Ergün Poyraz, son yayımladığı kitabı “İplikçi”de, gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu “Duran Hoca” kod adlı bir MİT görevlisinin öldürdüğünü iddia etti. Poyraz, bu bilgiyi eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’a dayandırdı. Uğur Mumcu’nun eşi TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, böyle bir bilgiden kendisinin haberdar olmadığını söyledi. Ergün Poyraz, kitabında Uğur Mumcu cinayetine geniş yer ayırdı. Cezaevinde gazeteciler, siyasetçiler ve diğer ziyaretçilerin kendilerini bir an bile yalnız bırakmadıklarını dile getiren Poyraz, şu iddiayı ortaya attı: “Yine böyle bir ziyaret esnasında gelenlere ‘Türkiye’deki faili meçhuller ile ilgili kitap yazdığımı’, sorulan soruya cevap olarak vermiştim. Hatta Uğur Mumcu’nun katilini de isimle anlattım ve kitabımda yer alacağını belirttim. Mumcu davası avukatlarından Turgut Kazan, hafifçe itiraz edecek gibi oldu: ‘Ama onun katilleri yakalanmadı mı?’ Kendisine Mumcu’nun katilinin Duran Hoca kod adlı MİT görevlisi olduğunu söyledim. Çünkü Mumcu olayını araştıran (!) o günün DGM Savcısı Ülkü Coşkun çok iyi görüştüğüm biriydi.” Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, Cumhuriyet’in sorusu üzerine Poyraz’ın iddialarına ilişkin bir bilgisi olmadığını belirtti. Turgut Kazan ise Poyraz’ı gazeteciler gününde bir grup gazeteci ile ziyaret ettiklerini belirtip bu ziyaret sırasında daha çok tutukluluk sürelerinin uzun oluşunun gündeme geldiğini ifade ederek, “Poyraz ile görüşmemizde Uğur Mumcu cinayetine ilişkin bir konuşma geçtiğini hatırlamıyorum” dedi. Poyraz kitabında ayrıca, eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’un faili meçhul cinayetleri aydınlatamamasına karşın sürekli terfi aldığını da şöyle anlattı: “Ülkü Coşkun, Muammer Aksoy cinayetinde binbaşıydı. Cinayeti aydınlatamadı yarbay oldu. Bahriye Üçok cinayetini de karanlıkta bıraktı, albay oldu. Uğur Mumcu cinayetindeki başarısızlığına rağmen savcılıktan Ankara 2 No’lu DGM yedek hâkimliğine terfi etti. Tarih, bu denli başarısız olup da terfi üzerine terfi, kıdem üzerine kıdem alan birini daha zor kaydeder.” ? Ergün Poyraz kitabında ayrıca, kendisini gözaltına alan polislerle olan yakın ilişkisini de anlattı. Poyraz, kimi polis yetkililerinin, bazı operasyonları kendi evinde planladıklarını, kişisel bilgisayarını kullandıklarını ileri sürdü. Poyraz, şunları dile getirdi: “Benim kimsenin adamı olmadığımı, olamayacağımı, hiçbir örgütle bağımın bulunmadığını en iyi bilenlerden biri de bir dönem yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen Hüseyin Aktaş, Cihangir Çelik, Osman Kaya, Ali Fuat Yılmazer gibi Ergenekon iftiralarında görev alan ve almayan benim en az 15 yıllık arkadaşım olan polislerdi.” Eşleri 11 aydır KCK’den tutuklu olan Kaya ve Caniş: Gece çalan zilden korkmayalım artık Emekli Orgeneral Koman ‘80 yaşında vatan haini oldum’ MAHMUT LICALI ANKARA 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklu olan eski Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, İmralı görüşmeleri ile başlatılan süreci “50 Avro verir PKK’ye katılıp dağa çıkardım. Sonra da silahı teslim eder barış elçisi olurdum; şimdi yaşım 80’e gelmiş vatan haini oldum” diye değerlendirdi. MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan dün Sincan Cezavi’nde 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklu olan Koman ve MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ı ziyaret etti. Türkkan, 77 yaşındaki Koman’ın tek başına temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olduğunu bildirirken “Üzerine giyeceği kazağı bile birinin yardımıyla giyebiliyor” dedi. Türkkan daha sonra Alan ile görüştü. Alan, “21 Mart 2013, Türkiye’nin bölündüğü gün oldu” dedi. Alan, PKK’nin silah bırakmadığını, silahla çekildiğini ifade ederek “PKK yaz boyunca eğitime devam edecek” değerlendirmesini yaptı. Masal gibi anlatıyorum “Cüneyt’i, oğlumuz Aram’ı İzmir’e doktora götürdüğümüz zaman İzmir’de gözaltına aldılar” diye başlıyor Alev Şahar Caniş ve devam ediyor: Van’daki evimizi basıp, çilingirle kırıp aramışlar... Oğluma babasını masallaştırıp anlatıyorum. Yakın bir zamanda oğlumla yemek yemeye gittik. Orada eşimi gözaltına alan Terörle Mücadele Şubesi’nden polislerin de eşleriyle, çocuklarıyla yemek yediğini gördüm... Bakıyorsunuz bu insanlarla aynı lokantaları paylaşıyorsunuz, aynı yerlerden alışveriş yapıyorsunuz, belki aynı apartmanda kapı komşususunuz.. Burada mutlaka toplumsal barışa da ihtiyaç var... Benim eşim ne yapmış ki 11 aydır içeride? Artık insanlar sabahın 5’inde çalan kapılarını açmaya korkar hale geldi... ? Davanın avukatlarından Erhan Aksoy, Van “KCK” dosyasında, gizli tanık beyanlarının değiştirildiğini, görüntülerin montajlandığını söyledi. Aksoy, yarın görülecek davanın siyasi olduğunu belirterek “Madem bir barış süreci başladı. Öyleyse savcı nasıl daha önce hükümetin görüşleri çerçevesinde tutuklamaları yaptıysa şimdi de bu görüşü çerçevesinde hareket etsin. Çünkü bugüne kadar böyle hareket edildi. Savcının Bekir Bey ve diğer tutuklularla ilgili kişisel bir husumeti yoksa şu an yürütülen siyaset doğrultusunda hareket etsin” açıklamasını yaptı. ‘ ? Alev Şahar Caniş (solda) “Barış sürecinde sağlam adımlarla sabırlı gitmek gerekiyor. Ama bu süreç bize yansıdığında, bize dokunduğunda ancak o zaman inanacağız... Umuyoruz 29 Mart’taki duruşmada tüm tutuklular serbest bırakılır. Birinin içeride kalması bile içimizi acıtacak” diyor. ŞEHRİBAN KIRAÇ VAN Van halkı deprem yaralarını geç de olsa sardı ama Van’da iki kadın, iki genç anne var ki tam da deprem yaralarını sardık derken devletin yarattığı depreme yakalandı. “Evet bir deprem oldu ama biz bir daha kendimize gelemedik” diye özetliyor iki genç kadın yaşadıkları 11 ayı. Aslı Kaya, yüzde 53 oy alarak 4 yıl önce Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen ve geçen haziranda KCK operasyonlarıyla gözaltına alınan Bekir Kaya’nın eşi. Alev Şahar Caniş de BDP Van İl Başkanı Cüneyt Caniş’in eşi. Aslı, 3.5 yaşındaki oğlu Rojar ile Alev ise 21 aylık oğlu Aram ile birlikte tam 11 aydır kavuşacakları günü bekliyor. Davanın 3. duruşması tam da yerel seçimlerin 4. yıldönümü olan 29 Mart’ta. Dava öncesi Aslı ve Alev ile barış süreci ve çağrıların ertesinde konuştuk. Aslı anlatıyor: Bu yazıyı Dünya Tiyatro Günü’nde yazıyorum. Sıkı bir tiyatro izleyicisi olduğumu söyleyemem. Ama kitap tutkusu nedeniyle kimi klasik oyunlar da dahil bir hayli oyunun kitaplaştırılmış biçimini okumuşluğum vardır. Çarşamba günü kitaplığım yeni bir tiyatro kitabı ile daha zenginleşti. ??? Çarşamba sabahı Silivri Zulümhanesi’nde sevgili Mustafa Balbay’la açık görüş yapmak için yola koyuldum. Şaka maka 140 kilometrelik bir uzaklık. Balbay’ın 4 yıl 20 gündür (çarşamba) tutuklu olduğu Silivri 1. No’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na duruşmaların yapıldığı salonun önünden geçip sola sapınca ulaşılıyor. Cezaevlerinden sorumlu kurumun adı Adalet Bakanlığı Ceza ve Tutukevleri Genel Müdürlüğü. Ama tutukluluk sadece lafta kalıyor. Daha kilometrelerce önce yol üzerindeki koca levhada “Silivri Ceza İnfaz Kurumu” yazıyor. Anlıyorsunuz ki, “tutuklu” diyorlar ama ceza infazı tutuklanmayla başlıyor. Davanın, bir cezaevi yerleşkesinde görülüyor olması hukukun uluslararası kurallarına aykırı olsa da bizim guguk buna izin veriyor. Duruşmaların açık olmasının yaklaşık 100 kilometrelik yolu bin bir sıkıntıyla aşmayı göze alanlarla sınırlı olması da hukukçulara göre bir başka sorun. ??? Balbay’la kucaklaşıp sohbete başlayınca, yol boyunca okuduğum Cumhuriyet’in ikinci sayfasındaki ilan aklıma geliverdi. Balbay’ın yedinci kitabı olan ve Dünya Tiyatro Günü’ne yetiştirmek istediği “Yargıtatör”ün 27 Mart’ta okurlarla buluşacağı belirtiliyordu. Henüz gazeteleri göremediği için Balbay’ın haberi yoktu. Müjdeyi verince gözleri parladı. Güleç yüzü daha da güleçleşti. Ağzından ilk çıkan sözler de şunlar oldu: “Demek yetiştirdiler. Cumhuriyet Kitapları’ndaki arkadaşlara çok teşekkür ederim.” Yazmayı şubatta bitirmişti. Geçen gidişimde de söz etmişti Dünya Tiyatro Günü’nde okurla buluşmasını nasıl arzu ettiğinden... Sonunda beklentisi gerçekleşmişti... Görüşmeden döndüğümde kitabı masamda buldum. ??? Kitapla ilgili ön bilgileri dün arkadaşımız Gamze Akdemir’in aktarımıyla okumuşsunuzdur. Ben de ona oyundaki “kişileri” aktararak katkıda bulunayım. Biri mahkeme başkanı olmak üzere üç yargıç... Savcı Mübaşir Avukatlar Sanıklar Tanıklar İki doktor Gardiyanlar Güvenlik görevlileri Dava oluşturma memurları. Gerçeklerin hepsini yazamadığını belirtmek için de Marco Polo’dan yardım almıştı: “Gördüklerimin tümünü yazmadım. Zira inanmayabilirlerdi.” ??? Görüşmeye giderken tehlikeli (!) günlerde gelenleri geçirmemek için kullanılan binlerce parmaklıklı engel geniş bir alana yayılmış, bir bölümü de üst üste duruyordu. Balbay’a veda edip yola koyulduğumda polislerin de hazırlığa koyulduklarına tanık oldum. 8 Nisan’daki duruşmaya geleceklerin önünü kesmek için parmaklıklı engelleri şimdiden yol boyunca sıralamaya başlamışlardı. Oyunla başa çıkıyor Van’da deprem olduğunda oğlum Rojar ile Diyarbakır’a gitmek zorunda kaldık ama Bekir burada Van’da işinin başındaydı. Nisanda ben tekrar Van’a döndüm. Tam evi toparladık hayatımız yeni bir düzene girdi derken Bekir gözaltına alındı. Oğlumuz depremden çok kötü etkilenmişti, sonra üstüne bu gelince büsbütün ağır sorunlar yaşamaya başladı. Hâlâ geceleri kalkıp ağlıyor. Şimdi kendine bir oyun geliştirmiş; günün bir saatinde Rojar oluyor bir saatinde Bekir oluyor. Geliyor yanıma, “Aşkım, oğlunu al ziyaretime gel” diyor ya da Rojar olduğunda bana oyuncaklar al diyor. Doktoru bu süreci; çocuk bir olayı aşamadığında onu oyunlaştırarak içinden çıkmaya çalışıyor diye tanımladı. Cezaevini babasının işyeri olarak biliyor. Her duruşma öncesi gidip evimi temizliyorum, kaloriferleri yakıyorum ama tahliye olmayınca yine kapatıp annemlerin evine dönüyorum. Biz barış sürecinin başladığı bu dönemde tahliye bekliyoruz. Bu kadar uyduruk, tutarsız bir iddianameyle bunca zaman bu insanların cezaevinde tutulması bir hukuk depremidir. Askeri casuslukta yeni tahliye yok OZAN YAYMAN Şu anki siyasetle hareket edilsin İZMİR Devlete ait gizli belgeleri ele geçirmek savıyla İzmir’de yürütülen adli süreç kapsamında, ilk duruşmaya 19 gün kala mahkeme, tahliye istemlerini reddetti. 16 Nisan’daki duruşmada 79’u tutuklu 357 sanık yargılanacak. Şubat ayında yapılan değerlendirmede, 6 sanık tahliye edilmişti. Öte yandan davanın ek delil klasörlerinin açıklanmasının ardından ilginç ayrıntılar da ortaya çıkıyor. Pandora isimli dosyada işadamı Ali Ağaoğlu’yla ilgili bazı şifreli konuşmalara yer veriliyor. Ağaoğlu’ndan, ne olduğu tespit edilemeyen bazı istemlerde bulunulacağı vurgulanıyor. Ağaoğlu ile ilgili toplanan bilgilerin ne amaçla kullanılacağının bilinmediği de klasörlerde yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle