13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MART 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 24 Mart Pazar günü… Tüm muhasebe ofisleri harıl harıl çalışıyor... Neden? Çünkü 25 Mart Pazartesi günü yani bir gün sonrası, gelir vergisi beyannamelerinin verilmesinin son günü… Milyonlarca gelir vergisi beyannamesi verilecek, geç kalmamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bununla da bitmiyor… Aynı 25 Mart Pazartesi günü KDV beyannamelerinin de verilmesi gerekiyor. Milyonlarca beyanname verilecek… Hiç durmadan nefes almadan çalışmamız gerekiyor. Çalışıyoruz da nitekim… Pazar günü bitmek üzere, akşamüzeri oluyor… Gelir idaresinin internet sitesinde saat 16.47’de bir açıklama görüyoruz. Sirküler yayımlanmış ve beyanname verme süreleri uzatılmış. Sirkülerde, yoğun iş yükü nedeniyle gelir vergisi beyannamesinin verilme süresinin 29 Mart’a, KDV beyannamesinin verilme süresinin ise 26 süre uzatıldığına, daha önce pek çok kere şahit olduk. Artık yoğun iş yükü altında olduğumuz kabul edildiğine göre gelin, beyanname verme sürelerini yeniden gözden geçirelim diyoruz. Çok şey istemiyoruz ve kendimiz için de istemiyoruz. Bu sürelerde çok küçük oynamalar vergi gelirlerine olumlu yönde etki eder. Neler yapılabilir, bakalım. Muhtasar beyannameler, izleyen ayın 23. günü veriliyor, 26. günü ödeniyor. Beyan ve ödeme sürelerini ayın sonuna çekelim. Yine KDV beyannameleri, izleyen ayın 24. günü veriliyor, 26. günü ödeniyor. Beyan ve ödeme sürelerini ayın sonuna çekelim. Emin olun bu iki uzatma vergi tahsilatını uzun dönemde mutlaka artırır. Aynı şekilde gelir vergisi beyannamelerini mart ayı sonuna, kurumlar vergisi beyannamelerini nisan ayı sonuna çekelim. Olumlu etkileri mutlaka olur. En önemlisi, 4. dönem geçici vergiyi kaldıralım. 17 Şubat tarihinde dördüncü dönem geçici vergi ödemesi yapılıyor, 2 ay içinde gelir veya kurumlar vergisinin aslı ödeniyor. Yani son dönem geçici verginin geçici olma özelliği ortadan kalkıyor. Özetle; bu süreleri yeniden düzenleyelim, küçük adımlar atalım, ama büyük sonuçlar alalım. İş Güvenliği Yasası Esnetilmeli mi? İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’na baktığımızda bazı konuların çok abartıldığını ve artık işçiyi düşünmekten ziyade işletmeleri cezalandırmayı amaçladığını söyleyebiliriz. Örneğin, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırılması dışında ayrıca her işletmenin diğer sağlık personeli çalıştırmaya zorlanmasını anlamak mümkün değil. Zira mevcut hemşire sayısı Sağlık Bakanlığı ile özel hastanelerin ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Bu yükümlülük sadece çok tehlikeli sınıfta yer alan ve 250 kişinin üzerinde işçi çalıştırılan işyerleri için uygulanabilir. Aynı şekilde tüm işyerlerinde kademeli olarak hayata geçirilecek işyeri hekimi çalıştırılması zorunluluğu da esnetilmeli. Az tehlikeli işyerleri için 30 işçi sayısını geçmesi halinde işyeri hekimi çalıştırılması uygulanmalı. İş Sağlığı ve Güvenliği Kayıt Takip İzleme Programı’nın üç ayı aşkın bir süredir sağlıklı çalıştırılamamış olması, Çalışma Bakanlığı’nda iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili en ufak bir soruya cevap verecek kişiye ulaşmanın imkânsız olması sorunları daha da derinleştirmekte. Halen özellikle işe giriş sağlık raporu alınmasında da ciddi sorunlar yaşanmakta. Raporların alınabileceği kurumlar sınırlı tutulurken ciddi bir maliyet kalemi de var. Özel sağlık hizmeti sunucuları tarafından işe giriş ve aralıklı sağlık muayenelerinin daha uygun ücret ve koşullarla yapılması engellenmiş. İstihdamı artırmak anlamında bu yükümlülük devlet hastaneleri tarafından ve herhangi bir ücret alınmadan yerine getirilmeli, devlet hastanelerinde işe giriş sağlık raporları için özel birimler kurulmalı. Yine tehlikeli/çok tehlikeli işlerde mesleki eğitim aldırılması zorunlu olmakla birlikte uygulamada bu eğitimlerin aldırılabileceği bir kurum yok. Milli Eğitim Bakanlığı mesleki eğitimleri durdurmuş olup, eğitim aldırmak olanaksız. Hem mesleki eğitim aldırılmayan işçi başına 1078 lira para cezası uygulanmakta, hem de bu eğitimlerin alınması fiilen olanaksız hale getirilmekte. Bunu anlayabilmek zor. Umarız birçok kalemde toplanan sorunlar Çalışma Bakanlığı tarafından dikkatle incelenerek sorunlar çözümlenir. Küçük Adımla, Büyük Sonuç Mart’a uzatıldığı belirtiliyor. Cumartesi ve pazar gününü beyanname hazırlamakla geçiren binlerce mükellef ve meslek mensubu kafayı yemek üzere, süreler uzatılsın diye bas bas bağırmışlar ama bir işe yaramamış. Sürenin dolmasına saatler kala sürenin uzatıldığı duyuruluyor. Gerçekten şaka gibi… Aslında bu süre uzatma gerekçesi bizleri bir yandan da mutlu ediyor. En azından gelir idaresinin yoğun iş yükü altında boğulduğumuzu kabul ettiğini görüyoruz! Sürenin dolmasına saatler kala Yeni Sevr Vizyonu!.. O günden beri, hem medyayı, hem siyasetçileri, hem de toplumdaki yankıları pür dikkat izliyorum... Sözünü ettiğim gün, 21 Mart 2013, Diyarbakır’daki Nevruz mitingi... Diğer bir deyişle, Öcalan’ın ağır müebbet hapse mahkum bir hükümlüyken, nasıl da ülkenin kaderine hükmeden “proje ortak görevlisi” rütbesine eriştiğini ilan ettiği o gün... O gün, bir milattı!.. O gün, Türk’le Kürt’ün, “genişletilmiş Misakımilli” yutturmacasıyla Ortadoğu ateşine “piyon” sıfatıyla sürülme anlaşmasının ilan edildiği gündü... Öcalan’ın mesajı o kadar net, o denli açıktı ki, bunu görmemek için ya tamamıyla kör, ya çok ama çok saf ya da büyük efendinin talimatlarıyla yürütülen süreçte “görevli” olmak gerekiyordu!.. Görevlilerden tabii ki söz edeceğim... Ama ilk sözüm Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm yurttaşlarına: Gözlerimizin içine baka baka, Türkiye’nin “ölüm fermanı” anlamına gelen böylesine açık bir oyunun, üstüne bir de “İsrail’in özrü sosuyla” yedirilmesini hazmedecek miyiz?.. Bizler bu kadar saf, bu denli kör müyüz?!.. HHH İşte size, hiçbir söze gerek bırakmayan “Öcalan” yorumlarından birkaç örnek: Misakımilli’den söz ediyor ki buna bilindiği gibi Musul da dahildir! Yani Öcalan’ın zihninde Ankara ve Diyarbakır’ın öncülüğünde kurulacak yeni bir siyasi oluşum var. Federasyon olur, konfederasyon olur... Ben size söyleyeyim mi; bu vizyon Osmanlıcı bir vizyondur ve Stratejik Derinlik fikriyle uyumludur... (Emre Aköz Sabah 22 Mart) Öcalan’ın barış vizyonu da zaten bir TürkKürt ittifakına işaret ediyor. TCPKK barışının vizyonu, Türklerle Kürtler için sürdürülebilir bir yeni ortaklık modeli olabilir. (Kadri Gürsel Milliyet 24 Mart) Mektuba uluslararası bir mesaj yükleyerek Irak’tan Suriye’ye, Avrupa’dan Asya’ya kadar geniş bir alanı tarif etti. Ve bu alana Misakımilli’yi yerleştirerek bölünmeye karşı olduğunu açıkladı... Türkiye’nin önü açılmıştır. Ne olur tıkamayın. (Fatih Çekirge Hürriyet 22 Mart) Öcalan’ın dünkü çağrısı, tam anlamıyla TürkKürt ortaklığı üzerine yükselen bir demokratik restorasyon projesi. Konuşmasında İslam da geçti, Misakımilli de... Özetle, sınırların kalkması, Türkiye çatısı altında birlikte büyüme çağrısı. (Aslı Aydıntaşbaş Milliyet 22 Mart) Öcalan’ın verdiği kardeşlik mesajı Anadolu sınırını aşıp Irak ve Suriye halklarını da kapsıyor... Türkiye, PKK sorununu halledebilirse, Öcalan’ın cümlelerinden de anlaşıldığı gibi Ortadoğu’da çok daha önemli bir role soyunabilir. (Nazlı Ilıcak Sabah 22 Mart) Daha ne yazsınlar Allah aşkına?!.. HHH Birkaç saptama ve bir soruyla bitirelim... Yandaş köşelerde Öcalan’ı yücelten, “görev yazıları” çalakalem sürerken, eski İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, Uğur Dündar’a yaptığı açıklamada müthiş bir iddiada bulundu: “Apo’nun mektubu, Başbakan’ın aracında bir yetkili tarafından yazıldı!..” Sedat Ergin de Hürriyet’teki köşesinde 22 Mart günü, “İlginçtir ki, Öcalan’ın konuşmasına bakıldığında, verdiği mesajların önemli bir bölümünün aslında Başbakan Erdoğan’ın son haftalardaki bazı açıklamalarıyla büyük ölçüde örtüşmesi dikkat çekti” diyordu.. uyuma bakın!.. Çeşitli gazetelere demeç veren ABD’li yetkililer İsrail’in özrünün bölgedeki ortak çıkarların muhafazası ve tehditlerin bertaraf edilmesi adına çok önemli olduğunu söylediler. Musevi asıllı Ortadoğu uzmanı Dr. BenMeir, normalleşme ile birlikte her iki ülkenin Suriye ve İran’a karşı işbirliği içinde olacağını söyledi... Batı medyası aylardır Ortadoğu’da haritaların değişeceğini, çok sarsıcı gelişmelerin olacağını adeta davul çalarak duyuruyor... Yazılan tüm yazıların, tüm yorumların merkezinde ise Türkiye var.. Bir de Büyük Kürdistan!.. Yanaşmaların büyük bir iştahla duyurduğu “Büyük Barışı” bir de bu gözle okuyun.. Yutturulmaya çalışılan vizyonun “Yeni Osmanlıcılık” değil, “Yeni Sevr” olduğunu göreceksiniz!.. KIDEM TAZMİNATI BAŞLANGICI 1986 yılında bir bankada işe başladım, 1992 yılında başka bir bankaya geçtim. Geçerken kıdem tazminatı almadım. 2006 yılında bu iki kurum birleşti. Kıdem tazminatımın başlangıç tarihi hangi yıldır? Ali Kılıç İstifa ederek ayrıldığınızdan dolayı ilk dönem çalışmalarınız dikkate alınmaz ve 1992 başlangıcına göre haklarınız hesaplanır. SORU CEVAP Sorularınız için malicozum6ismmmo.org.tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular eposta ile tek tek cevaplanacaktır. Nevruz Gerçeği Perihan ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Sözlük anlamıyla Nevruz, yeni gün demektir. Coğrafi yönden kuzey yarımküresinde Çin Seddi dışındaki tüm doğu, orta ve batı Asya Türk kavimleriyle Azerbaycan’da 21 Mart ilkbaharın muştucusu olarak günlerce, yöresel bahar şenlikleriyle kutlanır. İran’da Nevruz bir hafta süren bayram şenlikleriyle resmi tatil olarak kabul görür. Orada çoğunlukta olan Türk kökenli Azeri kardeşlerimiz de Nevruz’u kutsal gün sayarlar. Ülkemizin kırsal kesimlerinde Nevruz’un gelişini halkımız tabiat anayla kucaklaşarak bayram sevinciyle karşılar... Kendimi bildim bileli, kökence Azeri oluşumuzun da getirisiyle 20 Mart’ı 21’e bağlayan akşamlarda yakınlarımızın da çağrılı olduğu Nevruz’a özgü soframızda bayramın neşesiyle birleşip kutlamalarımızı yaparız. O gecelerde ki benim de çocukluk anılarımdadırçocuklarımı, daha sonra da torunlarımı en çok keyiflendiren, yedi levin (7 çeşit kuruyemiş) oyunuydu. Şöyle ki, çocuk temiz zemine oturtulup başı bir sofra beziyle örtüldükten sonra yemişler başından aşağıya dökülür, yılın bereketli olacağı inancıyla kapışılırdı. HHH Nevruz’u gününde, 21 Mart’ta yazı günüm olmadığı için kaleme alamadığıma üzülürken, tam gününde değerli yazarlarımızdan Yüksek Mimar Sayın Oktay Ekinci, Uygarlıkların İzinde başlıklı köşesinde, rahmetli Cengiz Ekinci’nin tanımıyla tarihi, kültürel özellikleriyle “Bugün Anadolu’dan Asya’ya, Balkanlar’dan Kafkasya’ya hepimizin tabiatla kucaklaşma günüdür” diyerek kimsenin tekeline alamayacağına da değinmiş. Bir de bu bayramın, 2010 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Bayramı” olarak ilan edildiğini, bu kararla UNESCO’nun da Nevruz’u kutlanmak üzere “Dünya Manevi Mirası Listesi”ne aldığını unutan veya önemsemeyenlere hatırlatmış. Ben de geçen yılkı anma yazımı, “Nevruz, Etnik Siyasete Araç Edilmemeli” başlığı altında kaleme almış, Önderimiz Atatürk’ün tanımını öngörerek “Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Anadolu’nun yurttaşları olarak biriz ve bütünüz. Hak aramak gerekiyorsa bu bölücülük, ayrımcılıkla ve terörle değil, kardeşlik mantığıyla olmalıdır” demiştim. Gelin görün ki AKP iktidarının “Akan kan dursun, analar ağlamasın” öznesiyle geliştirdiği Açılım politikası İmralı’dakiyle sürdürülürken sanki Kürt bayramıymışçasına Nevruz’da Diyarbakır Meydanı’nda, gene etnisite öngörülerek binlerce Kürt vatandaşımız ellerinde sembolleri, flamalarını sallayarak sloganlar atarlarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olduklarını yadsırcasına, bir tek de olsa bağımsızlık ve özgürlük simgesi al bayrağımızı ellerine almayı gerekli görmemişler. Sadece onlar değil, İmralı’da sanki hükümlü değil de konukmuş gibi ağırlanan başkanları Öcalan da RTE’nin başta Davutoğlu olmak üzere elçileriyle sağlanan sulh anlaşmasının mektubunu gene aynı gün Nevruz’u kendilerine mal ederek halka ve dışarıdaki dostlarına duyurdu. HHH Sayın Başbakan günlerdir hangi koşullarda ve nasıl anlaşmalar sağlandığını halka, hatta halkın vekillerine, muhalefete açıklamazken, zafer kazanmanın övüncüyle meydanları dolduranları coştururken, sulh ve selaha acaba kendisi inanıyor mu? İşte bizleri bu konuda şüpheye düşüren görüntü. Doğal olarak terörün bitirilmesi için PKK’nin sınırlarımızın dışına çıkarılması koşuluna IrakKandil’deki terör karargâhının başları Karayılan’la Duran Kalkan, Türk askeriyle polisinin bölgeden çekilmesinin yetmeyeceğini ve daha birçok isteklerini, Öcalan’ın gizlemesine karşın açıkça öne sürüyorlar. Sanki savaş kazanmışçasına muzaffer kumandanlar gibiler. Ne denli 30 yıldır akan kanların biteceğine inanmak istesem de görünen ve duyulanlar endişelerimi ortadan kaldırmıyor. HHH Çareyi, Vatan, Cumhuriyet ve Emek Birlikteliği’nde buluyorum. Hepimiz tek yumruk örneği Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi savaşarak, yurdumuzu ve ulusumuzu iktidarları pahasına emperyalistlerin taşeronluğuna soyunanlardan korumalıyız. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI BURSAMUDANYA GEZİSİ 1. GÜN 6 NİSAN CUMARTESİ Saat 08.00 araçla buluşma ve hareket. İlk durağımız Cumalıkızık. 700 yıllık geçmişi olan köyde çoban evi, konuk evi ile gezimize başlıyoruz. Öğle yemeği sonrası eski muhtarlık sanat evi ve Etnografya Müzesi’ni ziyaret edîp, tarihi evleri ve sokakları gezerek Bursa’ya geçeceğiz. Burada Ulu Cami, Koza Han, Yeşil Türbe ve cami gezilerini yapıp otele yerleşip akşam otelde yemek yiyoruz. 2. GÜN 7 NİSAN PAZAR Sabah otelde kahvaltı, sonra Mudanya’ya hareket. Mütareke Evi, 19. yy Osmanlı konakları, Çınarlı kahve, eski kilise ve iskeleyi gezip Trilye’ye gidiyoruz. Fatih Camii, eski Rum evleri, ruhban okulu ve Kemerli kiliseyi gördükten sonra öğle yemeği molası veriyoruz. Yemek sonrası Uluabat Gölü, Gölyazı gezintisinden sonra köy meydanındaki ulu çınarın altındaki kahvede yorgunluk çaylarını içip İstanbul’a hareket ediyoruz, tahminen saat: 20.00 sularında İstanbul’dayız. YERİNİZİ AYIRTINIZ TELF: 0535 793 44 14 0535 815 62 47 0532 236 85 90 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Açık sarı 1 renk. 2/ 2 Muğla’nın bir ilçesi... 3 Bir yapıda 4 dış kapıyla 5 odalar arasın6 daki giriş bölümü. 3/ Bil 7 yeli yatak. 4/ 8 Dolambaçlı, 9 eğri büğrü, çapraşık. 5/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Gücü bir işe yet 1 E U R O M O S M mez olan... Çeşitli 2 K R A K E R B E kabilelerde doğa 3 İ L K R A M İ Z üstü güçlere veri 4 S A K I T A R A len ad. 6/ İlgi eki... 5 T A R K İ L T Sahip... İlkel benlik. 7/ Karakter... 6 İ R S A L İ Y E K Ö R E Ş E Dağ sırtlarında da 7 K A 8 T E V İ T İ R varların yatırıldığı düz ve kuytu yer. 9 B E R D E L MK 8/ Osmanlı donanmasında amirale eş bir rütbe... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 9/ Yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi... Çayın etkin maddesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kırmızımtırak gri renk. 2/ Yüce.... At üzerinde birbirine değnek atarak oynanan eski bir Türk oyunu. 3/ Bir tür otomobil yarışı... Anton Çehov’un bir oyunu. 4/ Dipten dallanan bir süs bitkisi... Utanç duyma. 5/ İyi yetişmiş, değerli kimse... Tabut. 6/ Koyun ya da keçi... Bir şeyi kabul etmeyerek geri çevirme. 7/ Toprağın nemi, yaşlık... Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan. 8/ Hindistan’da büyük toprak ağalığına verilen ad. 9/ Şöhret... Bir nota... Çanakkale’nin bir ilçesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle