09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MART 2013 CUMA 8 GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada bayrağı yoktu. BD (Kürt) Partisi’nin bayrakları miting alanının her yerinde katılımcıların elindeydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı’nın daha dün yasal olarak “suç” ilan ettiği Öcalan posterleri, sözüm ona Nevruz ama aslında başka amaçları içeren mitingde göze batıyordu. Diyarbakır mitingi Nevruz kutlaması olmaktan çıktı. Apo+BDP mitingine dönüştürüldü.. AKP’nin, tabii RTE’nin de artık önderliğini sindirdikleri Öcalan’ın “tarihsel” açıklamalarında neler önereceği, daha doğrusu devlete neler dayatacağı günlerdir merakla bekleniyordu. Apo açıklamalarını sıcağı sıcağına yorumlamaya gelince: Öncelikle dünden bugüne bilumum TV yorumcularının, ünlü yazarların, siyaset adamlarının; halkımıza hatta hükümete ve partilere yol gösteren, elbette olumlu içerikte olacağı kuşkusuz yorumlarını izledikten sonra… ...Apo’nun artık İmralı’dan meydanlara taşan “öğretileri” üzerinde, “devletin yıllardır dışladığı Kürtlere ne yapsak gereklidir, zorunludur” diyenlere, bir gün sonra ola ki ters düşecek bir şeyler söyleyebiliriz diye, düşünüyorum. ??? Böylece, abartılı açılımların, açılışların, haberlerin ortalığı sardığı şu günlerde çözüm süreci söylem ve tartışmalarının üstünü örttüğü, ne ki üzerinde durulmayan kimi duyarlı, aynı tarihe rastlayan iki konuya değinme fırsatı çıktı. Birinci 18 Mart olayı: O gün MemurSen’in çağrısı üzerine, ne yazık ki, laik Cumhuriyetin ve devletin temel öğelerini öğrencilere öğretmekle görevli yüzlerce öğretmen ve memur, yürürlükte olan kılık kıyafet yönetmeliğinin “kadınların görev mahallinde başlarının daima açık olması, erkeklerin ise sakal bırakmaması ve kravat takmasını” emreden kurallarını hiçe saydılar. Bu davranış açık ve seçik biçimde çağdaş bir devleti İslam kurallarına uyan bir devlete dönüştürmeye yönelik. Devletin yetkili ve ilgili kurumları (başta hükümet) sessiz kalarak eylemi desteklediklerini kanıtladılar.. Laik, çağdaş yapılı devlet kılık değiştiriyor. ??? İkinci 18 Mart olayı: Bir süre önce BD (Kürt) Partisi, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarına katılan Kürtler sayesinde zafere ulaştığını içeren bir kampanya başlattı. Siyasal tarihin dün de bugün de yarın da cim karnında nokta konumundaki kişilerden biri diye yazacağı BD (Kürt) P’nin Muş milletvekili Sırrı Sakık, Çanakkale’de partisinin kongresi’nde: “Burada şehit düşen Muşlusu, Vanlısı, Şırnaklısı, Gazianteplisi, İstanbullusu, Trabzonlusu hepsinin ruhları bizi izliyor” diye başlayan ve tabii Çanakkale Savaşları’nın herhalde aynı sayıda şehit düşen Türklerle Kürtlerin zaferi olduğuna inanan bir nutuk attı. Yeni Kürt açılımı çözüm süreci namıyla başladıktan sonra 18 Mart günü Çanakkale’ye giden Başbakan RTE; S. Sakık’larla aynı kulvarda olduğunu kanıtlayan bir konuşma yaptı ve “Çanakkale zaferi bir etnik kökenin, ırkın, kavmin zaferi değildir” dedi. O da, BDP gibi Çanakkale zaferinin Türk ulusunun zaferi olduğunu yadsıdı. Acaba gerçek RTE’nin ve yandaşı BDP’nin dediği gibi mi?.. ??? Rakamlar ne Sakık’ı ne de onlar gibi her konuşmasında Türk milletini silen RTE’yi doğruluyor. Türk Solu’nun internette yayımladığı rakamlara göre; Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı ordusunun resmi kaybı 48 bin. 48 bin şehidin 992’si Güneydoğu’dan yani yüzde 2’si! Sakık’ın seçim bölgesi ve memleketi Muş’tan şehit sayısı 7! Diyarbakır’dan 49, Van’dan 36, Siirt’ten 40, Mardin’den 7 kişi şehit! Tarihsel gerçekleri inkâr eden RTE’nin palavralarını kimi tablolar yalanlıyor: Çanakkale Savaşı’nda şehit düşen askerlerimizin 8 bin 247’si, yüzde 17’si Karadeniz; 9 bin 986’sı, yüzde 21’i İç Anadolu; 10 bin 908’i, yüzde 23’ü Ege; 13 bin 785’i, yüzde 29’u Marmara; 3 bin 400’ü yüzde 7’si Akdeniz; 832’si yüzde 2’si Doğu Anadolu; 992’si yüzde 2’si Güneydoğu illerinden. ??? Bu rakamlar RTE’yi ve yandaşı BDP’li Sakık’ı utandırır mı, bilemem ama sonuç: Yadsınamaz tarihsel gerçekler bir yana. Öteki yandaki RTE’nin ve tabii aynı safta buluştuğu yandaşı BDP’nin Çanakkale bir ırkın yani Türk ulusunun zaferi değildir palavrası çöp sepetine!.. HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Televizyonlar Diyarbakır’dan canlı yayın yapıyor... Alan tıka basa dolu... Nevruz kutlanıyor! Herkesin içinde bir barış isteği var. Yıllardır süren terör, silah kullanarak amacına ulaşmak isteyen PKK, gerçekten çekilecek mi? Kapalı kapılar ardında neler görüşüldüğü, İmralı’da neler olup bittiğini kamuoyu bilmiyor, muhalefet partileri bilmiyor. İşin içinde başta ABD olmak üzere AB ülkelerinin daha açıkçası emperyal güçlerin olduğu kesin. Bir pazarlık var! Nedir bu pazarlık? Yapılan yorumları izliyorum, pek bir şey anlamıyorum ben de... Herkes açık açık bir şey söylemiyor! PKK silah bırakıp Türkiye’den çekilecek, ama nasıl? ??? İçine “başkanlık sistemini” de alan demokratik bir paketle, Öcalan’ı da dışarı çıkaracak olası bir siyasi af, Ergenekon, Balyoz, Odatv ve KCK’yi de kapsayacak mı? Başta söylediğim gibi bu coğrafyada yaşayan toplumun her kesimi, din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapılmadan özgürce üniter devlet çatısı altında yaşayabilecek mi? Bugün yaşadığımız süreç, yarınlar için elbet büyük anlam taşıyor. İmralı’da yaşam boyu hapis cezasını çeken Öcalan’ın Türkçe ve Kürtçe okunacak açıklamasını beklerken aklıma şu soru sürekli takılıyor: “Erdoğan’ın başkanlık sistemine İmralı ve BDP niçin sıcak bakıyor?” AKP’nin en büyük kaygısı halkoylaması ve anayasa... İkinci kaygı “başkanlık sistemi”ne karşı parti içinde bir tavrın oluşması. Tamam da kamuoyu “çözüm sürecine” nasıl bakıyor? Önemli olan bu zaten! ??? Kamuoyunun süreci sessizce izlediğini görüyorum... Zaman zaman konuştuğum kişiler “elbet akan kan durmalı, barış gelmeli, herkes mutlu bir biçimde yaşamalı” dedikten sonra ekliyor: “Terörle mücadele eden askerlerin, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında ömür boyu hapis cezası istendiği ülkemizde, terör örgütü lideriyle İmralı’da devletin pazarlık yapması doğru mudur?” Kaygı bu yüzden! Halkın kafasında “pazarlık neden yapılıyor” sorusu da var! Bu soru kamuoyu anketlerine de yansıyor... Son bir haftadır televizyonlarda yapılan tartışmalara baktığımızda, eskiden “terör örgütü lideri” ya da “terörist” diyenler şimdilerde şöyle diyor: “Öcalan... PKK üyesi...” ??? Bir süre önce terör örgütü PKK elinde bulunan askerler, bir polis ve kamu görevlisi, hazırlanan bir tutanakla teslim edildi. Bir de iki yıldır ellerinde tuttukları kişiler için sağlık raporu düzenlendi ve imzalatıldı... Bilmem sizi şaşırttı mı? Sonra ne oldu?.. 2011 yılında yakalanan, tutuklu olarak İzmir’de yargılanan 18 KCK’li sanık salıverildi... Son 10 gün içinde diğer kentlerle birlikte serbest bırakılan tutuklu sayısı 50’yi buldu. Bu arada Adalet Bakanlığı’na ve AKP Genel Merkezi’ne bomba atıldı... DHKPC iki eylemi de üstlendi... Yetkililer aynı doğrultuda açıklama yaparken bu kez Danimarka’dan açıklama yapıldı: “Bu eylem demokrasiyi hedef almıştır, Ergenekon’la bağlantısı vardır...” ??? Elbet terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur, lanetliyorum, ama bunu nasıl oluyor da Ergenekon’a bağlıyorsunuz? Bakıyorum yandaş basın yine “derin devlet”, “Susurluk” demeye başladı bile... TSK’nin eski Genelkurmay Başkanı’nı, muvazzaf generalleri, eski kuvvet komutanları tutuklayan, hapis cezası veren yargı, güvenlik birimleri “kozmik” odaya bile girdiklerine göre, niçin “derin devleti”, “Susurluk’u” çözemez? Aklım almıyor bu oyunu aklım! Neyse! Apo’nun mesajı da yazımı sonlandırırken geldi... Silahların susmasını, demokratik haklar, özgürlük ve eşitlik döneminin başladığını söylüyor... Bir de “silahları bırakın ve sınır dışına çıkın” diyor... Apo’nun konuşmasının bir başka bölümünde yer alan ve Başbakan Erdoğan’ın “İslamcı millet” kavramını çağrıştıran görüşü de ilginçti... Fazla umutlanmadan beklemekte yarar var... Elbet silahların susması, akan kanın durması, bu coğrafyada yaşayan herkesi mutlu edecektir... Apo’nun Mesajı Üzerine... CHP Ergenekon davasında saptadığı hukuksuzlukları dünyaya taşıma kararı aldı 25 maddede hukuksuzluk ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çok sayıda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle tartışılan Ergenekon davasında 25 maddede saptadığı hukuksuzlukları dünyaya taşıma kararı aldı. Kılıçdaroğlu, davadaki hukuksuzlukları uluslararası kuruluşlara yazılı olarak iletecek. CHP’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Kılıçdaroğlu’nun “bir proje” ve “hukuksuzluk” olarak nitelediği Ergenekon davasındaki hukuka aykırılıkları AB, Sosyalist Enternasyol, AKPM, NATOPA, AGİT, İKÖPAB komisyonlarının başkanlarıyla üyelerine İngilizce olarak gönderecek. Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirecek: ÖYM’ler iktidarın sopası: Biz sıkıyönetim, DGM ve bu yargılamayı yapan özel yetkili mahkemelere (ÖYM) karşıyız. Bu mahkemeler olağanüstü dönemlerin mahkemeleridir, adalet dağıtmazlar, güç odaklarına itaat ederler. İktidarın sopasıdırlar. “Uluslararası hukuk esastır, iç hukukla uluslararası hukuk çatışırsa uluslararası hukuk esas alınır” diyen anayasanın 90. maddesini görmezden geldiler, bildiklerini okudular. Başbakan savcı: Bu davaların temel özelliği siyasal iktidarın güdümünde olmasıdır. 15 Temmuz 2008 günü Başbakan Erdoğan, “Ben bu davanın savcısıyım” dedi ve kendi özel makamını da savcıya tahsis etti. Dava planlı ve adım adım uygulanan bir süreç olarak gerçekleşti. Savcılar, yargıçlar mahkumiyet vermek için ne istediyse, hükümet onu sağladı. İstedikleri yasaları çıkardı. Geçmişi kirli ve güvenilmez 44 kişi gizli tanık yapıldı. Başbuğ terör örgütü üyesi: İlk kez bu davalarda bir Genelkurmay başkanı terör örgütü üyesi diye tutuklandı. Bu davada, hayatı boyunca yan yana gelmemiş, telefonla dahi konuşmamış bir grup insan “örgüt” diye bir araya getirildi. Savunma yok sayıldı: Tutuklular yaptıkları savunmalar nedeniyle 30 yıla kadar hapisle cezalandırıldılar, duruşmalardan men edildiler. Tutukluların bilirkişi istekleri reddedildi. Mahkemeye sunulan pek çok belgenin sahte olduğu defalarca ispat edildi, ancak savcılar sahte belgeleri esas aldılar. Tutuklu avukatlarının savunmaları kısıtlandı. Sanıklar ölüme terk edildi: Yargılama sürecinde pek çok tutuklu ölüme terk edildi. Ergenekon’un kasası dedikleri Kuddusi Okkır öldü. Ailesi Okkır’ın cenazesini İstanbul’a götürecek para bulamadı. Kasa dedikleri bu. Bu davada, 7 sanık ifade veremeden öldü. 7 sanık kanser oldu. Yargıtay Silivri yargıçlarını “Siz tarafsız değilsiniz” diye tazminata mahkum etti ama, onlar yerlerinde oturdular. Saygın, tarafsızlığı kanıtlanmış, şerefli hiçbir yargıç o koltukta oturmaz. Tuncay Güney denilen kişi: Bu dava Tuncay Güney denilen bir kişinin ifadeleriyle başlamıştı. Güney geçenlerde bir açıklama yaptı, “Bu dava düzmece, planlı bir operasyondu, amacına ulaştı” dedi. Balbay’a ‘vekil olmayacaktın’ diyen hâkim Hâkimlerden biri Mustafa Balbay’a, “Hani sen milletvekili olmayı düşünmüyordun? Hani siyasete girmeyecektin” dedi. Böylece, ne olduğunu ortaya koydu. CHP Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, demokrasi âşığı bir kişi. Rahmetli Bülent Ecevit, Sayın Haberal’a, “Sen bizim cumhurbaşkanı adayımız ol” dedi. Haberal, “Ben parlamentoya saygılıyım, cumhurbaşkanı parlamentodan seçilsin” dedi ve kabul etmedi. Bu yargıçlar Haberal’ı darbeci yaptı, ömür boyu ağırlaştırılmış hapis istedi. Başbakan Erdoğan, Başbuğ için timsah gözyaşı döktü Başbakan Tayyip Erdoğan bir televizyon kanalında, “İlker Başbuğ’un tutuksuz yargılanması şahsımın ve partimin arzusudur” diye timsah gözyaşı döktü. Erdoğan bu sözleri söyledi fakat, hiçbir şey yapmadı. Ama, ucu kendisine dokunacak diye MİT Müsteşarı için apar topar yıldırım hızıyla bir yasa çıkarmıştı. Mahkeme MİT Müsteşarlığı’na, Genelkurmay Başkanlığı’na, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, Jandarma Genel Komutanlığı’na “Ergenekon terör örgütü var mı, varsa terör örgütüyle ilgili bilgileri, dokümanları gönderin” diye yazı yazdı. Dördü de “Bizde böyle bir örgüt kaydı yok” dedi, 3 bini aşkın şüpheliden hiçbiri de Ergenekon’dan söz etmedi ama, savcı “Ergenekon terör örgütü var” diye ortaya çıktı. Tutuklu amiralin oğlu: Atatürk’ün askeri olduğu için tutuklu MARMARİS (Cumhuriyet) Marmaris’te, Ergenekon davasında savcının mütalaasını vermesinin ardından yurttaşların düşüncelerini alan yerel bir televizyon kanalında, ilginç bir diyalog yaşandı. AKP milletvekili aday adayı Ümrat Akdokur’a mikrofon uzatan televizyon ekibi, “Konuyu çok yakından bilmiyorum, dosyayı incelemedim” yanıtını aldı. Bu sırada oradan geçen bir grup ilkokul çocuğu da röportajı dinledi. Küçük öğrenciler, “Onlar suçlu değil. Atatürkçü oldukları için tutuklular” diyerek tepki gösterdi. Bu sırada Akdokur’un, “Hiçbir zaman bu ülkeyi seven insan suçlu olur mu? Dosyayı incelemek gerekir” diye seslendiği küçük öğrencinin, Balyoz davasında 16 yıl ceza alan Aksaz Deniz Üssü Komutanı Tuğamiral Şafak Yürekli’nin oğlu olduğu ortaya çıktı. Spikerin mikrofon uzattığı Çağatay Yürekli’nin “boş ver” diyerek soyadını söylemek istememesi dikkat çekti. Çağatay, “Atatürk’ün askerleri oldukları için suçlandıklarını biliyorum. Bunu yapanların elbet hesabını vereceklerini düşünüyorum” diye konuştu. İşçi Partililere gazlı müdahale Ergenekon ve Balyoz davaları hâkim ve savcıları hakkında HSYK’ye suç duyurusunda bulunmak isteyen İşçi Partisi üyesi grup, ankara’daki Toros Sokak’ta bulunan parti merkezinin önünde toplanarak HSYK’ye doğru yürüyüşe geçmek istedi. Ancak sokağın her iki girişi TOMA ve çevik kuvvet ekipleriyle kesildi. İP’liler, polis barikatının önüne gelerek engeli aşmak istedi. Gruba “dağılın” uyarısında bulunan polis, daha sonra barikata yüklenen İşçi Partililere biber gazıyla müdahale etti. Müdahale sırasında bir süre arbede yaşandı. Grup, sokağı terk etmeyeceklerini belirterek oturma eylemi yaptı. Devreye giren Ankara Barosu yöneticileri, Ankara Valiliği yetkilileri ile görüşerek gruba izin verilmesini istedi. Uzun müzakerelerden sonra akşam saatlerinde izin çıktı. Ancak bu kez İşçi Partili yetkililer, tepki olarak suç duyurusunu bugüne erteleme kararı aldı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Mediha Anne uğurlandı CEREN KAYA Beytepe ve Cebeci’deki olaylar nedeniyle derslere ara verildi ANTALYA 68 kuşağının devrimci önderlerinden Yusuf Aslan’ın annesi Mediha Aslan, Antalya’da toprağa verildi. Uzun süredir Alzheimer hastası olan Mediha Aslan önceki gün yaşamını yitirmişti. Mediha Aslan için Uncalı Şehir Mezarlığı’nda düzenlenen cenaze törenine kızı Emel Bilik ve oğlu Yücel Aslan, yakınları, CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen ve Yusuf Aslan’ın arkadaşları katıldı. Cenaze törenine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da çelenk gönderdi. Aslan’ın cenazesi, törenin ardından Uncalı Şehir Mezarlığı’nda toprağa verildi. Hacettepe ve Ankara üniversitelerinde OHAL SİNAN TARTANOĞLU Başbakan Erdoğan: Müslüman çocuk Müslümana verilsin Haber Merkezi Hollanda’da temaslarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mevkidaşı Mark Rutte ile bir araya geldi. Görüşmede mahkeme kararıyla Türk aileden alınarak eşcinsel çifte verilen “Yunus”un durumunun gündeme geldiği öğrenildi. Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Erdoğan, “Bu koruyucu aile sisteminde o ailelerin veya o çocukların kendi kültürlerine, kendi değerlerine uygun ailelere verilmesi, bir Müslümansa Müslüman bir aileye verilmesi en uygun olanıdır. Bunun tercih edilmesi lazım” dedi. Öte yandan, Başbakan Erdoğan Hollanda Senato Binası’na giderken konvoyuna bir kişi tarafından şişe atıldı. Şişe koruma araçlarına isabet ederken şişeyi atan kişi gözaltına alındı. Soyer toprağa verildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 19 Mart’ta yaşamını yitiren Türkiye Toplumcu Hekim Hareketi’nin öncülerinden eski TTB Merkez Konseyi üyesi Ata Soyer Ankara’da toprağa verildi. Soyer için ilk tören Türk Tabipleri Birliği (TTB) merkez binası önünde yapıldı. Ata Soyer TTB’de yapılan törenden sonra Maltepe Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi. ANKARA Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesi’nde Türk Dünyası ve Araştırma Topluluğu’nun 18 Mart Şehitler Haftası nedeniyle düzenlediği etkinlikte yaşanan olayları protesto etmek isteyen TKP’li öğrenciler, dün rektörlüğe yürümek istedi. Rektörlük ise yürüyüşü yasakladı ve öğrencileri uyardı. Daha sonra yönetim, Beytepe Yerleşkesi’nde eğitime iki gün ara verdi. Öğrenci Kolektifleri tatil kararı ile ilgili olarak “Emniyet’ten Hacettepe’ye 21 Mart tarihindeki eyleme saldırı yapılacağına dair bir yazı gönderildiği iddiası doğru mudur?” açıklamasını yaptı. Açıklamada, üniversite yönetiminin 96 öğrenci hakkında soruşturma açtığı, 28 öğrencinin de soruşturma yapılmadan kaldıkları yurtlardan atıldığı kaydedildi. Öğrenci Kolektifleri, ülkücü öğrencilerin “21 Mart’ı büyük gün ilan ederek” Twitter üzerinden tehdit edici ifadeler kullandığını belirtirken bir tatil kararı da Ankara Üniversitesi’nden geldi. Üniversite yönetimi, önceki gün Öcalan pankartının açılması ile birlikte çatışmaların yaşandığı Cebeci Yerleşkesi ile birlikte olaylarla ilgisi olmayan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) ve Tandoğan Yerleşkesi’nde de eğitime iki gün ara verdi. Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer, 18 Mart’ta çıkan olaylar için “Siz faşizme karşı olarak faşizm uyguluyorsanız, faşist olursunuz. ‘Burada faşistleri istemiyoruz, hepsini öldüreceğiz’ demek faşizmin kendisidir. İnsanın beyninde faşizm olmaz, uygulamalarında olur” dedi. Terör örgütü sızıntısı Konvoya şişe atıldı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle