25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MART 2013 CUMA 10 HABERLER İslam bayrağı vurgusu Türklere ‘İslamiyet’ vurgulu çağrı: Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki, Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır. Gerçek anlamında, bu kardeşlik hukukunda fetih, inkâr, ret, zorla asimilasyon ve imha yoktur, olmamalıdır. Kapitalist moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkâr eden çabalarını ifade etmektedir. Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitemizi inşa etmeye çağırıyorum. PKK’ye ‘silahlar sussun’ ‘ve sınır dışına çıkın’ çağrısı yapan Öcalan’ın Misakımilli vurgusu dikkat çekti ‘Siyaset konuşsun’ Newroz ? Güvenliği BDP sağladı ? Lazca şarkılar da söylendi ? Buldan’ın Kürtçesi eleştirildi MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır, tarihin en kalabalık Nevruz kutlamasına sahne oldu. Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “silahlar sussun, silahlı güçler sınır dışına çıksın” çağrısı yaptığı Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarına yüz binlerce kişi katıldı. Merkez Bağlar ilçesindeki Nevruz Parkı’ndaki kutlamaları, yerli ve yabancı 500’den fazla gazeteci izledi. Alanın güvenliğini, BDP’li 5 bin görevli sağladı. Çevre illerden getirilen polisler kutlama alanının çok uzağında bekledi. Happy AYŞE SAYIN DİYARBAKIR PKK lideri Abdullah Öcalan, Diyarbakır Nevruz Meydanı’nda, Türkçe ve Kürtçe okunan mesajında Kürt sorununun çözümü konusunda ayrıntılı yol haritasını açıklamazken PKK’ye “silahların susması ve sınır dışına çıkma” çağrısı yaptı. Dünden itibaren “Yeni Türkiye” sürecinin başladığını ifade eden Öcalan, “Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. ‘Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun’ noktasına geldi” mesajına yer verdi. Kamuoyunda günlerdir beklenen Öcalan’ın mesajını 500 bini aşkın kişinin toplandığı alanda İmralı heyetinde yer alan BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan Kürtçe, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder Türkçe okudu. Öcalan’ın Buldan ve Önder’in okumasını bizzat kendisinin istediği öğrenildi. Alanda bulunanlar Öcalan’ın mesajı Kürtçe okunurken büyük ölçüde “sessizce” dinlerken Türkçe okunurken Önder’in “Alkış yok mu” ifadeleri üzerine alkışların yükselmesi dikkat çekti. Mesajında kendisinin mimarı olduğu “demokratik özerklik” ve talebi olan “konfederasyon” taleplerine yer vermeyen Öcalan, “silahların susması”nın mücadelenin bittiği anlamına gelmediğine de vurgu yaptı. Öcalan’ın hükümetle yürütülen müzakerenin ayrıntılarına ilişkin bilgiye ver vermediği mesajında Türk ve Kürt birliğini “İslamiyet şemsiyesi” ile ifade ederken Kurtuluş Savaşı’nı “Misakı Milli” anlayışı içinde Türkler ve Kürtlerin birlikte verdiğine vurgu yapması dikkat çekti. Öcalan’ın mesajları ana başlıklarıyla şöyle: Hısım akrabayız: Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısımakrabadır. Son iki yüz yıllık fetih savaşları Batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkârcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır. Diyarbakır’da Nevruz kutlamalarının yapıldığı alanda büyük coşku yaşandı. kan Türk’üne, Kürt’üne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor. Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum. kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum. Demokratik modernite: Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları ve diğer kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden dışlanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite Sistemi’nde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum. Ortadoğu ve Orta Asya kendi öz tarihine uygun, bir çağdaş modernite ve demokratik düzen aramaktadır. Kürt Konferansı çağrısı: Tıpkı yakın tarihte Misakı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz. Tüm bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum. Misakı Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum. ? Peygamber mesajı: Bu Newroz hepimize yeni bir müjdedir. Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor. Batı’nın çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkâr etmiyoruz. Ondaki aydınlanmacı, eşit, özgür ve demokratik değerleri alıyor kendi varlık değerlerimizle, evrensel yaşam forumlarımızla sentezleyerek yaşamlaştırıyoruz. Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır. Selam olsun bu sürece güç verenlere, demokratikbarış çözümünü destekleyenlere! Savaşa da hazırız barışa da Üzerinde “Happy Newroz” balonlarının uçurulduğu alanda, “Serhildan ruhuyla Güneşle olacağız”, “Demokratik kurtuluşla özgür yaşam Nevruz’una”, “2. Lozan’a hayır”, “Başkanım savaşa da barışa da hazırız”, “Ortadoğu’nun barış mimarisi önderliğe bin selam” ve “Öcalan’a özgürlük, Kürdistan’a statü” pankartları açıldı. Kutlamalara katılanlar PKK ve Öcalan lehine sloganlar attı, çok sayıda Öcalan posteri ile PKK bayrakları açıldı. Yeni başlangıç ve Kürdistan: Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır. Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkâr eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır. Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Türkmenleri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, Silahlar sussun, fikirler konuşsun: Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor. Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakârlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı. “Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun” noktasına geldik. Yok sayan, inkâr eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Sınır ötesine çıkın: Akan Misakı Milli, Kurtuluş Savaşı vurgusu: Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır. Çanakkale’de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler; Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yapmışlar, 1920 Meclisi’ni birlikte açmışlardır. Ortak geçmişimizin önümüze koyduğu gerçek, ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır. Bu yılki Nevruz’da önceki yıllarda olmayan ilkler de yaşandı. İlk kez 1946 yılında Mahabat Kürt Cumhuriyeti tarafından kullanılan, şu anda da Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bayrağı olan Kürt bayrağı açıldı. Yine aynı devlete ait olan ve o yıllardan bu yana Kürt Ulusal Marşı olarak kabul edilen “Ey Raqip (Ey Düşman)” adlı marş çalındı. Sahneye yerleştirilen dev ekranlardan, Öcalan’ın yakalanmadan önce Nevruz kutlamalarına ilişkin konuşmalarının yer aldığı gösterimler yapıldı. BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve çok sayıda milletvekili birlikte parti otobüsüyle giriş yaparken, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Bağımsız Milletvekili Leyla Zana’nın ayrı ayrı gelmesi dikkat çekti. Karadeniz müziğinin güçlü sesi Kazım Koyuncu’nun kardeşi Niyazi Koyuncu, Lazca şarkılar söyledi. Sahneye bir ara yüzlerini poşularla kapatan ve PKK bayrakları açıp esas duruşta bekleyen PKK giysileri giyinmiş bir grup genç çıktı. Gruptan bir kişi Kürtçe yaptığı konuşmada “Bu tarihi günde biz AKP’ye, sömürgeci Türkiye Cumhuriyeti’ne güvenmiyoruz. Önder Apo ve PKK’ye güveniyoruz. Bu süreçte AKP oyun oynamasın. Eğer oyun peşindeyse bilsinler ki biz ne eskisi gibi savaşırız ne de eskisi gibi yaşarız. Önder Apo’nun bir an önce özgür bırakılması gerekiyor” dedi. ? Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarından izlenimler Bağışlamayı öğreneceğiz IŞIL ÖZGENTÜRK DİYARBAKIR Diyarbakır. Sabahın erken saatleri, yüz binlerce insan Diyarbakır’da Nevruz ateşinin yanacağı meydana akıyor. Akşamdan gelenler var. Ailece kamp kurmuşlar, yanlarında küçücük bir bebecik, biz arabamızı park ederken onlar kahvaltıdan yeni kalkıyorlardı. Ailecek öylesine bir neşe içindeydiler ki, fotoğraflarını çekerken öğretmen olan baba, 3 aylık torununu gösterip, gözleri sevinç gözyaşlarıyla dolu, “Bugün en çok torunum için mutluyum. O barışın en güzel halaylarını çektiği sokaklarda büyüyecek ve biz geçmişi bir masal gibi anlatacağız. İçinde acı olmayan bir masal olacak bu. Herkes herkesi bağışlayacak ve o bütün torunlar uzun bir ömür sürdürecekler.” Saat erken olmasına rağmen şimdiden yüz binlerin doldurduğu alana gitmek, neredeyse bir saatimizi alıyor. Kocaman, üstü Abdullah Öcalan’ın ve dağlarda ölenlerin fotoğraflarıyla dolu platform hazırlanmış, her yerde yoğun bir güvenlik. Birden gözüme öyle acılı bir yüz çarpıyor ki, kendiliğimden oraya doğru gidiyorum. Genç bir kadın, kucağında dört yaşında bir çocuk uyuyor, yanına oturuyorum. “Elbette” diyor, “o asıl çocuklar için savaşıyor”. Yani ilk bölümün ana fikri, bugün Öcalan’ın günü. Alanda öyle çok kadın var ki, insan keyifleniyor. Upuzun elbiseleri ve mor, yeşil, sarı, kırmızı yani dünyanın bütün renklerini kucaklayarak alanı doldurmuşlar. Bir şey dikkatimi çekiyor, erkekler öylesine sıcak ve sevecen ki, bunda acaba kadınların “Biz de varız” demelerinin bir etkisi mi var, diye uzun uzun düşünüyorum. Babalar kucaklarında minnacık çocuklarıyla, öylesine mutlu görünüyorlar ki, Ahmed Arif’ten bir dizi aklıma düşüveriyor: “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin!” Barış zamanı: Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkârcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor. Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır. Sen barışı kadınlardan sor! Hayır anne bu babam değil ANF: En kötü Kürtçe Kutlamalarla ilgili en çarpıcı yorumlardan birini ise Fırat Haber Ajansı (ANF) yaptı. Ajans, resmi Twitter hesabından yaptığı bir değerlendirmede, Öcalan’ın mesajını Kürtçe olarak okuyan Pervin Buldan’ın Kürtçesini eleştirerek, “Kürtler için tarihin en büyük açıklamalarından biri, tarihin en kötü Kürtçesiyle okunduğu için simultane çeviri yapamıyoruz, özür dileriz” dedi. Diyarbakır’daki kutlama olaysız sona ererken belediye yetkilileri, kutlamalar sırasında yaklaşık 2 bin çocuğun kaybolduğunu bildirdi. Kaybolan çocukların çoğu ailelerine teslim edildi. Bazı çocukların ise ailelerinin beklendiği bildirildi. O kocasını Dağlıca olayında yitirmiş genç bir anne. Nebahat Ayhan, eşinin adı bir efsane, Yıldırım Ayhan, Van’dan gelmişler, kucağında uyuyan çocuk oğlu Eren. Eren sabahleyin alana girince platformda babasının fotoğrafını görmüş, fotoğrafa doğru koşmuş ve sarılmış. Sonra dönmüş, “Hayır anne bu babam değil, bu sıcak değil” demiş. Genç kadın bu sözleri söyledikten sonra ağlamaya başlıyor. Ben ne söyleyeceğimi bilemiyorum, bir süre sonra soruyorum. “Şimdi neredesiniz? Nasıl geçiniyorsunuz?” Genç kadın KPSS imtihanlarına girdiğini söylüyor, sonra bir iş bulma umudunda. Şimdilik iki çocukla, sekiz yaşında bir de Eylül adlı kızı var, annesinin yanına sığınmışlar. Genç kadın, “Ailede acılar bitmiyor” diyor. Yıldırım’ın ağabeyi, üzüntüden gırtlak kanseri olmuş, bir kardeş cezaevinde ve hayat devam ediyor… Biz laflarken, ellerinde Abdullah Öcalan’ın fotoğrafı bulunan, yeşil bayrakları sürekli sallayan iki yaşlı adam söze giriyor. Siirt’ten gelmiş, oğullarından biri on beş yıldır dağdaymış, sürekli bir şeyler anlatıyor ama anlaşmamız mümkün değil, az ötede duran Nebahat imdada yetişiyor. Siirtli baba “Bu Nevruz son” diyor, “Bu Nevruz’da ya oğlan eve gelir ya da ben artık dağa çıkarım”. Arkadaşı, “Ben de öyle düşünüyorum” diyor, “her Nevruz barış olacak diye umutlandık, şimdi ya barış olur ya da ben de dağa çıkarım”. O benim memleketlim, Antepli, iki karısı, üç oğlu, beş kızı var. Bütün aile sabahtan akşama kadar fıstık kırarak kişi başına on lira alıyorlarmış. Alana iniyorum. Bugün herkes için güzel bir gün, sekiz yaşında su satarak ailesine yardım eden, küçük Mehmet için de, vallahi de billahi de okulu kırmış. Çünkü bugün çok iş yapacağını biliyormuş. Bugün iş için güzel bir günmüş. Ona soruyorum, “Abdullah Öcalan sana da bir mesaj yollayacak mı?” Gözleri parlayarak, Oturuyorum birden yanıma başında beyaz yemenisi mahalli kıyafetli, yüzü inanılmaz kişilikli bir kadın gelip oturuyor ve hemen cebinden bir sigara çıkarıp ikram ediyor. Alıyorum önce sigara kardeşliği, arkasından gerçek kardeşlik gelecek. O Türkçe bilmiyor çünkü Suriye’den gelmiş, Topani’den Suriye Kürt Partisi’nin eşbaşkanı. Ayşe Efendi. Az sonra yanına çevirmeni geliyor ve o sözü alıyor, “Çocukluğumda bugünleri hayal bile edemezdim. Kendim için de özgürlüğü hayal edemezdim, ailem için de. Ama şimdi özgürlük rüzgârlarını bedenimin her yerinde en çok da yüreğimde hissediyorum. Tarihi bir ana tanıklık ediyorum, çocuklarım ve herkesin çocukları için…” Yeni Türkiye yeni Ortadoğu: Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmamıştır, olamaz. Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Çağrımı bağrına basan gençler, mesajımı yüreğine katan yüce kadınlar, söylemlerimi başgöz üstüne diyerek kabul eden dostlar, sesime kulak kesilen insanlar, bugün yeni bir dönem başlıyor. Öcalan’ın mesajı “İmralı Cezaevi 21 Mart 2013 Abdullah Öcalan” imzasıyla bitiyor. Ertem ve Remziye Karabulut hiç konuşmadan, Abdullah Öcalan’ın mesajını bekliyorlar. Onların oğulları öldü. Ertem Karabulut, oğlunun kod adlarını defterime elleriyle yazıyor. HPG. AS. Konseyi. Amed Aylat Km. Numan Amed. Gözyaşları defterimi ıslatıyor. Birden “Bağışlayabilirsiniz” diyorum, “unutamazsınız ama bağışlayabilirsiniz”. Ertem Bey yüzüme dikkatle bakıyor, “Galiba asıl iş bundan sonra” diyor, “birbirimizi bağışlamayı öğreneceğiz”. Evet, bu kadim ülkede “Unutmayacağız ama bağışlamayı öğreneceğiz”. Bu hepimiz için geçerli, çünkü bu ülke bizim yurdumuz, biz Anadolu’yuz. acısı unutulmaz Evlat ama bağışlayabilirsiniz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle