13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2013 CUMA CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 17 edinilmiş kimlikleri peş peşe terk edip bambaşka kimliklere bürünmenin ve eskilerini bütün geçmişleriyle birlikte yadsımanınsa kendini değişimlere açık tutmayla, erdemlilikle özdeş bir tutarlılığını koruma kaygısıyla hiçbir ilintisi yoktur. Böylesi, ancak dönüşüm diye adlandırılabilir ve özgür iradeyle gerçekleştirilen Seksenli yıllara doğru konuşma böylesine köklü bir ve yazı dilimizde iki sözcük, başkalaşım, ancak her devrin ‘değişim’ ve ‘dönüşüm’ sözcükleri adamı olabilme tutkusuyla, birbirinin yerine kullanılmaya ne pahasına olursa olsun hep başlandı. Bu durum, seksenli vitrinlerde kalabilme çabasıyla yıllardan günümüze uzanan süreç ve – özellikle seksenli yıllardan bu boyunca daha da yoğunlaştı. yana– aydın duruşunu bir çırpıda Örneğin epeydir görmediğiniz feda etmeyle eşanlamlı sayılabilir. biriyle karşılaştığımızda En ünlü bilim adamının veya veya önceki yazılarından en ünlü gazetecinin tanımını, bildiğimiz birinin son yazılarını dönüşmekten yana en ‘becerikli’ okuduğumuzda, bir farklılaşmadan kimliklerle özdeşleştirmek, nicedir ötürü şaşkınlığınızı/tedirginliğinizi çok doğal sayılmakta. Bütünüyle belirtmek için ne zaman: “Ama dönüşürken ya da inanılmaz hızda sen...” desek, şu yanıt verilir oldu: bir başkalaşmanın yörüngesine “Ama ben değiştim...” otururken eski kimliklerin Buraya kadar, ama yalnızca hesabının doyurucu ölçüde verilip buraya kadar henüz bir sorun verilmediği, artık sis perdelerinin yok. Fakat değiştiğini söyleyen arkasında yitip gitmiş bir soruya aslında dönüşmüşse ve dönüştü. ‘değiştim’ söylemini, dönüşümü “ Ama sen...?” sorusunun perdelemek için kullanmışsa yanıtı olarak “Ama ben sorun büyüktür. Çünkü ‘değişim’, değiştim...” yanıtı, hangi amaçla en geç Herakleitos’tan bu yana gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, bilinegelen doğal bir süreç; ne tüm başkalaşmaların geçerli aynı akarsuya iki kez girilebilir mazereti oldu. Bu başkalaşmaların ne de oluşumunu tamamlamış bedeli olarak tahsil edilen bir karakter onu taşıyanın servetlerse milyarderleri ölümüne kadar hiçbir koşuldan ve gittikçe artarken yoksul kesimi durumdan etkilenmeksizin aynı giderek artan bir ülkede ‘doğal’ kalabilir. karşılanmaya başladı. Karakter, değişimlere Ama hayır. “Ama ben uğrayabilir; ve bu değişimler onun değiştim...” maskesinin arkasında taşıyıcısının kimliğinin tutarlılığını gizlenebilen dönüşümler, korumak için gerçekleştirilmişse zamanın ve tarihin akışını eğer, o zaman karşımızda yaşam değiştirebilecek, kaynağını süresi boyunca tutarlılığını bu akışta bulan yasaların korumak, zamanının dürüst geçerliliğini önleyebilecek güce tanıklığını yapabilmek adına asla erişemedi. Hiçbir zaman kendini hep pekiştirme yürekliliğini da erişemeyecek. Çünkü bu sergilemiş, erdemli bir kişilik var yasalar, bütün maskeler gibi demektir. üzerinde “Ama ben değiştim...” “Ama ben değiştim...” maskesini yazılı maskeleri de indirmeyi, takıp gerçekte bütünüyle bazen biraz gecikmeli dahi olsa, dönüşmenin, başka deyişle sürdürüyor! Konuşan fotoğraflar Tarlabaşı Ahmet Ertuğ’un ‘Estetiğin Kontrastı’ Sergisi: Değişim ve Dönüşüm... Biliyorum, geç kaldım, bu ve daha nice sergiden size çok daha önceden söz etmeliydim. Ama Türkiye öylesine kahredici sorunlarla boğuşurken ve de İstanbul çılgın bir etkinlik yarışına girmişken, sorunlarla “güzel konular” arasında, duygularla düşünceler arasında, vefayla sefa arasında; görevle sorumluluk arasında binbir parçaya ayrılıp yetişmeye çalışırken parmaklarınızın arasında kayıp gidiveriyor zaman... Ahmet Ertuğ’un “Estetiğin Kontrastı” adlı sergisini görebilmek için tam bir haftanız kaldı. 22 Mart’a dek Tophane’deki “Riff Art Projects” Galerisi’ne giderseniz görürsünüz birbiriyle konuşan fotoğrafları yoksa, geçmiş olsun! Bir daha ne zaman birbirleriyle bir araya gelirler ya da hiç gelirler mi, birbirlerine seslenirler mi, yoksa birbirlerine sırtlarını dönüp, suskunluğa mı bürünürler orasını bilemem... örünen ve görünmeyen Bugüne dek Ahmet Ertuğ, açtığı sergilerle, yayımladığı kitaplarla mükemmeli yakalamanın örneğini vermişti bize. Başta Türkiye’nin ama aynı zamanda dünya kültür mirasının, insanlığın kültür mirasının göze görünmeyen yanlarını önümüze sermişti fotoğraflarıyla... Bu kez farklı: Bu kez fotoğraflarını birbiriyle konuşturuyor Ahmet Ertuğ. G “Estetiğin Kontrastı” sergisi, Ahmet Ertuğ’un bugüne dek gördüğüm, bildiğin kimi fotoğraflarıyla (kütüphaneler, operalar, kubbeler, saraylar, vb.) bugüne dek hiç görmediğim, bilmediğim fotoğraflarını (fabrika, sanayi, elektrik santralı, terk edilmiş virane yapı, mahalle) bir araya getiriyor. Birbirin den çok farklı iki estetik anlayışa çevrilen bir kamera, bir mercek, bir göz... Farklı ne demek neredeyse birbirinin zıddı! Bakan göz, mercek ne yana dönerse dönsün, ortak payda, derinlik ve fotoğrafın içine girip kaybolma dürtüsü... Ortak payda bütünü yakalarken tüm ayrıntıları yüceltmek... sorgulamak Güzel ve çirkini Dev boyutlu bu fotoğrafların karşılıklı ya da yan yana sergilenmeleri, bakan ve gören öteki gözlere de sorular sordurtuyor; bizleri görmekle yetinmeyip, düşünmeye zorluyor. İzmit’teki Tüpraş Rafinerisi, Roma’daki St. Peter Katedrali ve Paris Pantheon Anıtmezarı... Üçü bir arada... Paris Garnier Operası, Berlin Parlamento binası ve İstanbul Ayasofya sohbete dalmışlar... Hadi bunları anladık, birbirlerini görünce tanıdılar elbet denebilir.... Ya Versailles Sarayı’nın Aynalı Salonu’yla; 2012 Tarlabaşı sokaklarının yarenliğine... Venedik’teki Fenice Operası’yla Büyükada’da terk edilmiş Yetimhane’nin; Silahtarağa Elektrik Santralı’yla Topkapı Sarayı, Harem’deki Çinili Çeşme’nin yarenliğine ne demeli? Bugüne dek Ahmet Ertuğ’un fotoğrafları bana hep bir an ve sonsuzluğu çağrıştırırdı. Bu sergiyi gördükten sonra o ana, o sonsuzluğa bir de “güzeli”, “çirkin”i, “sıradan” ve “sıra dışı” olanı sorgulama duygusu eklendi... Görülen ne olursa olsun, çelişkilerde ve “kontrastlarda”, Ahmet Ertuğ bakınca, baktığının içinde bir estetik denge buluyor. Fabrika borularında, kazan dairesinde, paslı çelikte, yıkılmak üzere olan yapıda dahi... İstanbul’da mimariyle içli dışlı bir önemli fotoğraf sergisi daha var şu sıralar. Meraklıları kaçırmasın: Elipsis Galeri’de Alman Sanatçı Christopher Thomas’ın “Venedik &New York” sergisi mart sonuna dek sürüyor. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÇELİK İSTİFALARI UYGULAMAYA KOYUYOR Güzel Sanatlar’da caz’dan ‘ney’e değişim dı. Daha önce de “vekâleten” Güzel Sanatlar Genel Müdürü ANKARA Göreve gelir gelolarak görev yapan, ney ve tammez Kültür ve Turizm Bakanlıbur icracısı, neyzen Dr. Turğı’ndaki tüm bürokratların istigut Tokaç’ın oğlu Murat Salim fasını isteyen Bakan Ömer ÇeTokaç’ın genel müdürlüğe yine lik ilk adımı attı. “Devlet sanat“vekâleten” atandığı dile getirilçısı”, orkestra şefi, caz piyanisdi. Bakanlığın ilerleyen günlerde ti Prof. Erol Erdinç, Güzel Sa“asaleten” atama yapabileceği de natlar Genel Müdürlüğü görevinöğrenildi. Erdinç, Çelik’in göreden alındı. Erdinç’in yeve gelir gelmez isrine “vekâleten” ney ve teği üzerine ilk istitambur icracısı olarak ta u Caz piyanisti olan “devlet sanatçısı” Erol Erdinç’in fasını veren büroknınan Murat Salim Toyerine Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne ney ve ratlardan biriydi. kaç atandı. Öte yandan tambur icracısı Murat Salim Tokaç getirildi. Bakan Çelik’in Bakan Çelik’in, Ayşedün akÇelik’in ayrıca Kütüphaneler Genel Müdürü Prof. nur İslam’ın AKP’den şam saatlerinde Sakarya milletvekili de Kütüphaneler Kula’yı da görevden aldığı ileri sürüldü. seçilmesinin ardından ve Yayımlar GeGüzel Sanatlar Genel nel Müdürü Prof. Müdürlüğü’nün başına getiri Konservatuvarı’nda bulunuyordu. Dr. Onur Bilge Kula’yı görevlen Prof. Erol Erdinç’i görev Erdinç, geçen aylarda, yaş had den aldığı ileri sürüldü. Kula’nın den aldığı öğrenildi. Çelik’in söz dinden konservatuvardaki göre daha önce bakanlığa Hacettepe konusu kararı, Erdinç’in “yaşı vinden de emekli oldu. Üniversitesi’ndeki görevine geri nı gerekçe göstererek aldığı” Bakanlıktan edinilen bilgiye dönmek için dilekçe verdiği ve belirtildi. göre, Erdinç’in yerine henüz dilekçenin Çelik tarafından ka1945 doğumlu “devlet sanat “asaleten” bir atama yapılma bul edildiği dile getirildi. SELDA GÜNEYSU çısı”, orkestra şefi ve caz piyanisti Prof. Erol Erdinç, eski Bakan Ertuğrul Günay tarafından bu göreve getirildiğinde de yaşı dolayısıyla eleştirilmiş, Günay da Erdinç’i “vekâleten” atayarak formül bulmuştu. Erdinç’in genel müdür olduktan sonra kadrosu Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle