13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Tanrı’nın hikmetinden sual olunmaz. Yeni papa önceki akşam işbaşı yaptı. Dün sabah da, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) “Tanrı Parçacığı”nın bulunduğunu açıkladı. “Parça”sını bulmak için Türkiye’nin katkısı da dahil 10 milyar dolar harcanıyor. Oysa “tamamı”nı bulmak bedava. Kuran, İncil, Tevrat açılıp okunsa ve bu para açlara harcansa, kainatın sırrı da çözülürdü, dünyadaki açlığın sonu da gelirdi. Artık çok geç. Paçayı, “parçaya” kaptırdı insanlık. 1.2 milyarlık Katolik âleminin babası Papa Francis tarihin en talihsiz papası. Aslında kendisine, etiket olarak Fransa’yı çağrıştıran bir ismi seçmesi de rastlantı değil. Çünkü Fransa Katolik inancının en özel ve önem Yeni Papa ve Tanrı Parçacığı Notları li ülkesi sayılıyor. Katolikler Fransa’yı “Kız Kardeş” (la fille ainee de l’Eglise) olarak tanımlıyor. Ama ne yazık ki kız kardeş geçen ay sapıttı. Katolikliğe de cinsiyetine de ihanet etti. “Kızların kızlarla, erkeklerin erkeklerle evlenmeleri”ni yasalaştırdı. Hemen ertesi gün de Papa XVI. Benedictus “Artık yoruldum!” dedi ve bastı istifayı. Belli ki dünyanın sonunun geldiğine hükmetti. Sözde Müslüman Hüseyin Obama bile ülkesinde “aynı cinsten evliliği” savunduktan ve 5 eyalette serbest bıraktıktan sonra! Böyle bir istifa 500 yıldan beri ilk kez oluyordu. Değil erkeğin erkekle.. Papazların kadınlarla bi AK Tutanak “Kamu görevlileri teslim edildi” ya.. TV’lerde, gazetelerde boy boy pozlar. PKK bayrağını dikmiş, Bizimkileri de masaya oturtup, yanına dizmiş, Bir de tutanak tutturup imzalatmış. Okurumuz Ülkü Çetinkanat, “Meraktan hasta olacağım!” diyerek Başbakan’a tutanağı sormamızı istiyor: “Kamu görevlileri”nin başına yolda bir hal gelirse sorumlu değiliz, anlamında mı? Yoksa “Teröristle masaya oturmayız” diyen Başbakan’ın önüne “Al sana!” diye fotoğraflı belge koymak için mi? Allah sağlıkafiyet versin Demirel yaşayan en deneyimli siyasetçimiz. Mehmet Barlas, PKK ile pazarlık falan ortada yok iken dış politika bağlamında onun bir sözünü hatırlatmıştı: “Siyaset ve sosis halkın gözü önünde yapılmaz!” İmralı süreci aslında siyasetin en damardan olanı. Ama iktidar, gözlerden uzak yapılmasını istiyor. Çünkü mide bulandırıcı olduğunu biliyor. Ama ne yazık ki sızıntılar oluyor. Demokrasilerde medya bunun için.. le evlenmesine izin vermeyen bir inanç sistemini ayakta tutmak, 80 küsur yaşındaki tek başına yaşayan bir din adamı için elbete mümkün değildi. Papalık bir tür dünya liderliği makamı. Dengeler, ırklar, eğilimler gözetilerek seçim yapılıyor. İtalyan asıllı bir Arjantinlinin bu göreve seçilmesi elbette hesaplı kitaplı bir tercih. “Tangocu papa” diye başlık atanlar da var. Kadın tutkusunu ima ederek “Berlusconi’yi imana getirecek Papa” diye yorum yapanlar da. Ama bizce umut verici olan yeni papanın işe otobüsle gitmesi, bir hırka bir lokma inancıyla ve “İsraf ve gösteriş haram!” ilkesine göre yaşaması. Papa Francis’in Allah yardımcısı olsun. İnşallah bizimkileri de etkilesin! TC Ziraat İktidar, o kadar da İmralı’nın ağzına bakmıyor. Bazı konularda inisiyatif kullanabiliyor. Bizim gazetemiz gibi batası gazetecilik yapanların, CHP ve MHP gibi partilerin kaygılarını ve iddialarını boşa çıkartıyor... “Türkiye”yi de.. “Cumhuriyeti” koruyacağını kanıtlıyor. Örneğin, TC Ziraat Bankası’nın amblemindeki TC harflerini kaldırıyor. Böylece yarın bir gün TC Ziraat Bankası yabancılara satıldığında hiç değilse, geriye elimizde TC kalacaktır. Tüm kurumları, kurucu değerleri pazar edilmiş o TC ile ne yapacağımızı da Apo biraderimiz, mutlaka bize söyleyecektir. GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT Birliktelik Birliktelik, paylaşmayı gerektirir. İnsanlar da diğer canlılar gibi paylaşacakları bir şeyler varsa birlikte olurlar. Hayvan sürüleri, güvenlikleri ve yaşamları için paylaşacakları şeyler olduğu için doğal olarak birlikte hareket ederler. İnsanlar aynı duygu ve düşünceyi, inancı, mekânı, aynı masayı, sevinci, üzüntüyü paylaşayabiliyorsa birlikte olurlar. Aynı dünya görüşünü paylaşan insanların siyasi birliktelikleri meydana gelir. Bu kuşseverler derneği de olur, siyasi bir parti de olur. Aynı yöne gitmenin bile gerekçesidir birliktelik. Halk deyişiyle “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” de durumun sağlamasıdır. Aşk da, evlilik de, birliktelik de paylaşma isteğinin sonucudur. Zamanı, hayata dair her şeyi, sevinci, acıyı, gelebilecek şeyleri katlanabilecekleri paylaşma sebebidir birliktelik. Eğitim için okulu, sağlık için hastaneyi, ulaşım için çeşitli araçları paylaşmakta sosyal bir zorunluluktur. Sosyal hayattaki birliktelikler gönüllülük değil bir zorunluluktur. Kimsenin kimseyi sevmesi gerekmez, herkes mevcut durumu olduğu gibi kabullenmek zorundadır. İş siyasi birliğe gelince, durum değişmektedir. Buradaki birliktelik, toplumun ülkenin geleceği ile ilgilidir. Sol açısından bu yolculukta amaca uygun araçların ve bunu gerçekleştirecek nitelikli insanların bir arada olması gerekir. Sosyal ve siyasi olaylarda da teşhis doğru konulursa doğru sonuca ulaşılabilir. Hayatımda hiç karşılaşmadığım yazılarını okuyarak çok şey öğrendiğim, geçmişte görüşlerinin çoğuna katıldığım, birikimi konusunda hiç şüphem olmayan Ömer Laçiner’in AKP’nin anayasa değişikliği oylamasında hayır diyenler (bizim) için darkafalı dediğini okuyunca cevap vermek istedim. Laçiner AKP’yi muhafazakâr ve demokrat diye nitelendiriyor. Laçiner’in AKP’nin varlık sebebi, doğuşu ve referanslarını bildiği halde, demokratlığını neye dayandırdığını anlayamıyorum. Muhafazakârlık işi tamam da Milliyet’teki söyleşinin tümünden AKP iktidarının, orduyu sarsmasını, hırpalamasını, demokratlığına dayanak olarak gösteriyor. Demokrasinin bilinçli, örgütlü, talepleri olan, bu yolda çabalayan toplum yapısından çıkacağını bilmesi gerekenlerdendir Laçiner. Eski bir asker olan Laçiner bu ülke sosyalistlerinin darbe talebi, asker aşkı falan olmadığını bilir. Solcuların her darbe sonrasında nasıl eziyet çektiğini, el alışkanlığı olduğu için yine en büyük eziyeti çekeceklerini yani salak olmadıklarını da bilmesi gerekir. Ayrıca sosyalist hareketi taşımış kuşaklardan yeteri kadar destek görmediklerini söylüyor ve diyor ki, “O gerici sosyalistler tarafından sosyalist olmamakla itham edildik”. Sosyalistlere gerici dendiğini ilk defa duydum. Bakın Taha Akyol komünist öldürmeyi, her solcuyu komünist saydıkları için her solcuyu katletmeyi marifet sayan MHP geleneğinden geliyor. Genlerine o kadar işlemiş ki, PKK’yi bile suçlarken Stalinist diye ifade ediyor. Sağın entelektüeli kabul ediliyor ve kendisini Çetin Altan havasında görüyor. Tabii bu arada oğlu da Ahmet Altan pozlarında televizyonda boy gösteriyor. İşte Ömer Laçiner, Taha Akyol’la aynı siyasi duruşa düşüyor. Ben bu durumu anlayamıyorum, bu ikilinin hayatın hiçbir dalında, hiçbir mekânda paylaşacakları bir şeyin olduğuna inanmıyorum. Murat Belge de çok şey öğrendiğim birisiydi. Kimse onlara laf söylemeye cesaret edemezdi, edemezdik. Aramızdan, bizim dünyamızdan ayrılmalarının sebebini anlayamıyorum, cahilliğime verin, çok canım acıyor. Tayyip Bey Bir Ara Demirel’e Uğrasa Halkın önüne ne konulduğunu göstermek için var.. Başbakan ise ne konulursa yensin istiyor. Oslo ve İmralı sızıntısı, belki Başbakan’ın midesini bozmadı. Ama kafasını çok bozdu: “Batsın sizin gazeteciliğiniz!” Oysa en yakın danışmanı (nutuk yazarı ve Mv.) Yalçın Akdoğan daha önceki gün “Gazetecilik çok onurlu bir meslektir. Çünkü hakikatin peşinde koşmak ve toplumu bilgelendirmek büyük bir kamu hizmetidir. Demokrasinin olmazsa olmazıdır” diye yazdı. (Star13.03.2013) Çünkü Akdoğan her şeye karşın aynı zamanda dürüst bir bilim adamı. Ama Başbakan’a göre Apo’nun sözlerini yayımlamak “hakikati açığa çıkartmak, toplumu bilgelendirmek” değil. Daha da beteri “Batsın!” türünden bir “gazetecilik”. Keşke Tayyip Bey, bir ara gidip Demirel ile “batası/çıkası gazetecilik” tür leri üzerine bir sohbet yapabilse. Demirel de yüzde 50’nin üstüyle iktidar olmuştu. Gazeteler, iktidarının ilk döneminde Demirel’in eşinin namusuna bile saldırmışlar ve cinayetle bile suçlamışlardı. Ama yine de “Batsın gazetecilik!” diye bir demeç vermemişti. Çünkü basının sakıncalarını gidermenin tek yolunun basın özgürlüğü olduğuna inanmıştı. Belki bu inanç sayesinde Cumhurbaşkanlığı ve 7 kez başbakanlık ona nasip oldu. ‘1923 Devrimi’nin ‘Hızlı’ Yaşanmasının Sonuçları! Meriç Velidedeoğlu “AKP” iktidarıyla birlikte, “2002” yılından bu yana kimi “ikilik”ler, “çelişki”ler adım adım “YENİDEN” yaşamımıza sokuldu; bunları sindire sindire yaşar olduk. “Yeniden” dememin nedeni; “Osmanlı Devleti”nde “19. yüzyıl”dan, açıkçası “Tanzimat”tan (1839) başlayarak oluşan, oluşturulan “ikilik”lerin “1923 Atatürk Devrimi” ile yaşamımızdan çıkarılmış olduğunu anımsatmak için. Bu “ikilik”lerden birkaçını dile getirirsek; bir yanda “Arapça”nın egemen olduğu “din”sel bir “eğitim”, öbür yanda “bilimsel”liği temel almaya çalışan ayrı bir öğretim... Kuşkusuz bunların birbirinden apayrı okulları, “medrese”leri, “mahalle mektepleri”... Dolaysiyle “Hoca Efendi”, “Hoca Hanım”la birlikte “Muallim”, “Muallime”... Bir yanda “Şeriat Hukuku”, öte yanda değişebilir“Kanun Hukuku”... “Şeriye Mahkemeleri” yanında “Nizamiye Mahkemeleri”... Dahası kimi “ikilik”lerin, yasa metninde yan yana yazılıp birlikte uygulanması da söz konusudur. Osmanlı’nın “Fransız Ceza Yasası”ndan alınan “1858 Ceza Kanunu”, “Şeriat”ın ceza ile ilgili “Ukubat” bölümüyle birlikte yazılıp yürürlükte olmuştur. Verilen şu birkaç örnekle bile, Osmanlı Devleti’nin toplum yaşamında, çağın getirdiği yadsınamazgereksinmelere yanıt vermeye “çabalayan” adımlar attığı, bir bakıma bir “geçiş” dönemine girdiği görülür. Ne var ki, tam bir “çağdaş” düzeye varabilmek için; bu “ikilik”lerin, “çelişki”lerin kısacası bu “geçiş” döneminin aşılması gerekiyordu. Kuşkusuz bu da yeni yeni “ikilik”ler yaratmakla değil, yürekli bir “aşama”yla, “köklü” bir “atılım”la, açıkçası bir “Devrim” ile gerçekleşebilecekti. Ayrıca bu “ikilik”lerin, “çelişki”lerin; bir “rejim” değişikliğinin “gösterge”si olduğunun da altı çizilir. Ama önce ülkenin düşmandan kurtarılması, “özgür”lüğünü kazanması gerekirdi ki, öyle de oldu. “Ulusal Kurtuluş Savaşı” büyük bir utkuyla (zaferle) sonuçlanmış; yeni bir “rejim” olan “Cumhuriyet”in ilanıyla egemenliğin bağılsız koşulsuz millette olduğunun ortaya konmasıyla “1923 Atatürk Devrimi” gerçekleşiyordu; hemen hemen yüz yıldır yaşanan bu “ikilik”ler, “çelişki”ler dönemini ortadan kaldıracak bu “Devrim”in temel taşları da döşenecekti. Kuşkusuz “Atatürk”ün o eşsiz “zamanlama süreci” yine belirecek, “Cumhuriyet”in ilanından “dört ay” sonra “Devrim”in bir bakıma “Devrim Yasaları”nın da üstünde yükseleceği temel taşı olan “Üç Devrim Yasası” da kabul edilecekti. Böylece; “ŞeriatKanun” çelişkisi, “ŞeriyeNizamiye Mahkemeleri”, “Eğitim” ve “OkulMedrese” “ikilik”leri ilk kaldırılanlardan olacaktı. Ne ki hiç zaman geçirmeden başka bir “süreç” devreye sokulacaktı: “Emperyalizm”, izlencesini (programını) kendi yöntemiyle uygulamaya başlamıştı bile. “Said Nursi”; “Şeyh Sait” vö’ler, İstanbul’un “Mütareke” artığı “basın”ı da, “Devrim”in önünü kesemeyecek, bu “ikilik”leri geriye döndüremeyeceklerdi; “Devrim”i “özümseme” sürecine yansıttıkları “olumsuzluk”larla yetineceklerdi. Ama yalnız onlar değil; örneğin, “Harf Devrimi”ne dönemin kimi aydınları da direniyorlardı; oysa Türklerin “iki” kez abece (alfabe) değiştirdikleri biliniyordu; kimisi de “uzun” bir sürece yayılmasını, kısaca “ikili” dönem istiyordu. Çağdaş uygarlıkla aramızdaki üstelik hızla artan uzaklığı, uzaklaşmayı göremiyorlar mıydı? Ayrıca, bir “devrim” süreci yaşandığını, yaşanmakta olanın bir “devrim” olduğunun “bilincinde” değil miydiler? “Devrim”in önderi “Atatürk” hepsine göğüs gerdi; “üç aylık” süre yetmişti... “1923 Atatürk Devrimi”nin, ülkenin her noktasında yaşanmasını, “özümsenme”sini sağlamak için açılan “Köy Enstitüleri”nin, “Halk Evleri”nin, “Halk Odaları”nın yok edilmesinden söz etmeyelim. “Ekonomi”ye yön veren “yapılanma”ya da değinmeyelim. Yıllarca, yıllar boyu; “DP”, “AP”, “ANAP”, “DYP”, “MSP” vö partilerin iktidarları sürecinde bu “Devrim”e karşı yapılan içteki ve dış kaynaklı “yıkıcı”lığa da değinmeyelim.. Ama, günümüzün “din” kaynaklı iktidar partisi “AKP”nin ve onun ABD tarafından tepe tepe kullanılması istenen lideri Başbakan R.T. Erdoğan’ın; yine “ABD”nin uygun gördüğü “Ilımlı İslam Devleti”ni yürütmek için oluşturduğu “ikilik”lerin, “çelişki”lerin dayanağını görelim. En son bir söyleme göre; “AKP”nin ülkemizde yarattığı bu “ikilik”lerin nedeni; “önce”, Osmanlı Devleti’nin geri kalmış, bıraktırılmış yapısı üzerine gelen Cumhuriyet döneminde, “Atatürk Devrimleri” ile “hızlı” yaşanan gelişmeler, değişmelerdir. Ne dersiniz? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Fizikte, 1 güçlü etkile 2 şim kuvvetlerinin etkisi 3 altında dav 4 ranan temel 5 parçacıkların 6 genel adı... Kuzu sesi. 7 2/ Madenle 8 ri yontmada 9 kullanılan çelik araç... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Taflan çubukla 1 D İ V A N R A B rından yapılan ve 2 E R O T O M A N İ resim çiziminde 3 T OG A İ N kullanılan kömür 4 V L A K L A K A İ kalem. 3/ Yerden 5 İ T A Y İ D İ Ş kaynayarak çıkan A L A K su... Tanrıtanımaz. 6 T A MA D AMP O L 4/ Huzur. 5/ İstem 7 N E dışı yapılan hare 8 S A F A R İ ket... Selenyum 9 E N İ K T R A K elementinin simgesi... Adın durum eklerinden biri. 6/ Anlamlı iz... Kayak. 7/ Canlıları benzerlik ya da farklılıklarına göre sınıflandıran bilim. 8/ Deriye sürülerek kullanılan, koyu kıvamlı ilaç. 9/ Lahana... Soyundan gelinen kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İltihaplı karaciğer hastalığı. 2/ Zehir... Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca parça. 3/ Üzerinde deney yapılan kimse ya da şey... Saçı dökülmüş olan kimse. 4/ Utanç duyma... Arap yazısında bir ünsüzün dar, düz ve kısa (ıi) okunacağını gösteren işaret. 5/ Çiçekleri sinek, örümcek gibi kimi böcekleri andıran otsu bir bitki... Elektrik direnç birimi. 6/ Çıplak vücut resmi... “Halk içinde muteber bir / yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” (Kanuni Sultan Süleyman). 7/ Kükürtle demir bileşimlerinden biri... Müzikte, eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralık. 8/ Eskişehir’e özgü, çubuk biçiminde bir tür helva... Alanya ilçesinde bir çay, baraj ve mağaranın ortak adı. 9/ Cılız, zayıf... Kinaye.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle