12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 MART 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda çalışan 1051 işçinin 4 bin 613 icra dosyası bulunuyor Madenci icra kıskacında u Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre TTK’de çalışan ortalama her 9 işçiden 1’inin maaşına haciz gelmiş durumda. İcralık olan her bir işçinin ise maaşında ortalama 4 farklı haciz var. ANKARA Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda (TTK) çalışan 9 bin 991 işçinin 1051’i hakkında toplam 4 bin 613 icra dosyası bulunuyor. Maaşlarına icra gelen işçilere ortalama 4 farklı icra dosyası düşerken, her 9 işçiden biri icralık durumda. En fazla icra 1759 dosyayla TTK’nin Karadon işletmesindeki işçilere ait. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı TTK Kozlu’da meydana gelen kazada 8 işçinin hayatını kaybetmesinin ardından TTK Başkanı Burhan İnan hacizlik olan işçilerin borçlarını bir yıl içinde ödememeleri durumunda işten çıkarılacağına ilişkin genelge yayımlamıştı. İşçilerin konsantrasyon sorunu yaşadığı gerekçesiyle yayımlanan genelge daha sonra geri çekilirken, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan’ın soru önergesi üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yılmaz’ın açıkladığı veriler TTK’de ter döken işçilerin zor çalışma şartlarının yanı sıra borç batağında olduğunu da gösterdi. Enerji Bakanlığı’nın verilerine göre TTK’ye bağlı işletmelerde yerüstünde 1787, yeraltında 8 bin 204 olmak üzere 2012 yılı sonu itibarıyla toplam 9 bin 991 işçi çalışıyor. 200 bin TL üzerinde borcu olan işçilerin ellerine, maaşlarına konulan icralar nedeniyle cüzi miktarda para geçiyor. TTK’de çalışan işçiler zor şartlarda ve iş güvenliğinin olmadığı koşullarda görev yapmanın yanı sıra icralarla da boğuşuyor. Bakanlığın yaptığı incelemeye göre TTK Genel Müdürlüğü’ne bağlı birimlerde 24 işçiye ait 113, Amasya işletmesinde 107 işçiye ait 509, Armutçuk işletmesinde 124 işçiye ait 491, Karadon işletmesinde 402 işçiye ait 1759, Kozlu işletmesinde 177 işçiye ait 736 ve Üzülmez işletmesinde ise 217 işçiye ait 1005 icra dosyası buluEkonomi Servisi Türkiye İşveren nuyor. Toplamda 1051 Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) işçinin 4 bin 613 icra bünyesindeki işveren sendikalarına üye dosyası var. yaklaşık 160 bin işçinin yarıdan fazlasıBakanlığın verilenın 12 çocuğu bulunuyor. İşçilerden 3 ve rine göre TTK’de daha fazla sayıda çocuğu olanların oranı çalışan ortala ise yüzde 11’de kalıyor. ma her 9 işçi Başbakan Erdoğan’ın 3 çocuk ısrarına rağmen geçim derdiyle boğuşan yurttaşın tercihi den 1’inin maa2 ya da daha az çocuk. TİSK, 15 işveren senşına haciz geldikasına üye 374 işletmeyi kapsayan 2011 Çamiş durumda. lışma İstatistikleri ve İşgücü Maliyeti Araştırİcralık olan ması gerçekleştirdi. İşçilerin yüzde 17.2’si ilher bir işkokul, yüzde 11’i ortaokul, yüzde 59.9’u lise, çinin ise yüzde 11.8’i yükseköğrenim mezunlarından maaşın oluşuyor. İşçi ailelerinin geçimini sağladıklada or rı çocuk sayısına bakıldığında bir çocuklu iştalama çilerin oranı yüzde 24.9’a, 2 çocuklu işçilerin 4 farklı oranı yüzde 30.9’a, üç çocuklu işçilerin oranı haciz buyüzde 8.7’ye, 4 çocuklu işçilerin oranı 2.4’e lunuyor. karşılık geliyor. Buna göre, işçilerin yarıdan Bir Kez Daha ODTÜ Gerçeği! Başbakan’ın “Batsın bu ODTÜ” diyerek yerden yere vurmaya çalıştığı ODTÜ, geçen günlerde bir kez daha kendini kanıtladı; dünyanın hem eğitim, hem araştırma alanında en iyi 200 üniversitesi sıralamasında önceki yıla göre 40 basamak birden yükselerek, üstelik benzerlerinin sekizde biri dolayında bir bütçeyle ilk 60’a girmeyi başardı. Listedeki tek Türk üniversitesi olmasına karşın bu önemli haber, yazık ki, ulusal basınyayının çok az bir kısmında yer buldu. HHH ODTÜ, bilimsel kimliğini 1960’ların özgürlük ortamında kazandı. Önce, fiziksel ortamına değinilmeli. ODTÜ, bir bakıma doğa yaratmaktır anlayışını yansıtan ağaçlandırmadır. Ayrıca ODTÜ yerleşkesindeki tüm yapılar, özgürlükçüdür, kişiyi ezmezler, işlevseldirler. Fiziksel bütünleşme, ders programlarına, ortak araştırma projelerine yansır; öğrenciler kolaylıkla diğer bölümlerden ders seçer. Her türlü kültürel ve sanatsal çalışmalarda da bu ortaklaşa çalışma ve karşılıklı etkileşim geçerlidir. Öğrenim dilinin İngilizce olması, özellikle kimi kitap ve dergilerin Türkçeye çevrilmesinin yasak olduğu yıllarda ODTÜ’ye ayrıcalıklı bir kimlik kazandırmışsa da ODTÜ, dilimizde de çok sayıda bilimsel ürün vermekte, yerel ile küreseli birleştirmektedir. HHH ODTÜ’de yönetimin yapılanması yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya doğrudur. O kadar demokratik bir anlayış geçerlidir ki rektör adayları, eğilim belirleme oylamasından önce tüm ODTÜ’ye en çok oyu alamazlarsa YÖK ve Çankaya atasa bile görevi kabul etmeyecekleri sözünü verir. ODTÜ’de temel öğrenim birimi bölümdür. Bölüm, kendi ders programını yapar. Yeni öğretim üyesi alma işlemi bölümlerce yapılır; bölümlerde son karar yetkisi tüm öğretim üyelerinin katıldığı bölüm kurullarınındır. ODTÜ’de doktora yapanlar yurtdışında en az bir yıl çalıştıktan sonra öğretim üyeliği için başvurabilir. Bu uygulama öğretim üyeliğine aile içi atamaları önler. ODTÜ’de akademik unvanlar uluslararası bilimsel ölçütlere göre kazanılır, ancak günlük yaşamda baskı aracı olarak kullanılmaz. Katılımcı yönetim yapısı, öğretim üyesinin araştırma yapma özgürlüğünü güvence altında tutar. ODTÜ kimliğinin temelinde bu bilimsel çalışma özgürlüğü yatar. Öğretim üyelerinin ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel yayınları ve yetiştirdiği öğrencilerin girişimcilikteki bireysel başarıları, kamu kurumlarındaki etkinlikleri, meslek odaları ve dernekleriyle toplumsal sorumluluklarını örgütlü biçimde yerine getirmeleri bu kimliğin sonuçlarıdır. ODTÜ kimliği veren önemli bir etken de sayıları bugün 91’e ulaşan, bilim, sanat, kültür ve spor alanındaki öğrenci topluluklarıdır. Ek olarak üniversite öncesi eğitim birimleri, sürekli eğitim uygulaması, kamuözel firmaların ileri teknoloji üretiminde üs olan teknokenti, süreklilik kazanan bilimsel toplantılar, sergiler, konserler, arkeoloji ve teknoloji müzeleri, yayıncılığı, her yıl buluşarak üniversitelerini yaşayan ve yaşatan mezunları, ODTÜ kimliğinin ayrılmazlarıdır. HHH Kısaca özetlenen özellikleriyle ODTÜ, ortak bir kültürdür; bilimi ve sanatıyla bir yaşam biçiminin sürekli kendini yeniden üreten birikimidir. Bu kültürün oluşmasında, yıllar boyu, öğretim üyesi, öğrenci, yönetici, çalışan ve mezun olarak on binlerce kişinin katkısı vardır. ODTÜ yalnız ve ancak evrensel ölçülerdeki bilimsel özgürlükçü özelliğiyle doğru anlaşılabilir. Bu niteliğini çok ağır bedeller ödemekle birlikte, bugüne dek korumayı ve geliştirmeyi başardı. Uluslararası bilimsel değerlendirme çevrelerinin de onayladığı gibi günümüzde de başarıyor. Eğer bu ülkenin ilerlemesi isteniyorsa, saldırmak yerine ODTÜ’nün uluslararası ölçülerdeki bilimselliğinin ve insanı özgürleştirici kültürünün tüm üniversitelerde yerleştirilmesine çalışılması gerekir. İşçinin tercihi 2 çocuk fazlası (yüzde 55.8’i) 12 çocuk sahibiyken 3 ve üstü sayıda çocuğu olanların oranı yüzde 11.1’e karşılık geliyor. Az çocuk tercihinin en fazla ağırlık kazandığı işkolu kâğıt olurken, kâğıt işkolunda 12 çocuğu olanların oranı yüzde 70.1’i buluyor. Bu oran ilaç işkolunda 49.2 seviyesine geriliyor. Çok çocuk tercihinin en fazla ağırlık kazandığı işkolu ise şeker. Şeker işkolunda 3 ve daha fazla çocuğu olanların oranı yüzde 31’e çıkıyor. Bankalara kişi başı 40 TL ceza Ekonomi Servisi Rekabet Kurulu’nun bankalar hakkında verdiği mahkumiyet kararını değerlendiren TükeEkonomi Servisi İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçınticiler Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehtaş, reel sektörün içinde bulunduğu finansal koşulların geliştirilmesi gerekmet Bülent Deniz; “Bu karar, bankacılık sektörünün tiğini vurguladı. Yalçıntaş, İTO’nun hazırladığı reel sektörün topyekun, tüketici haklarını ihlal ettiklerinin en somut güven ve beklenti indekslerinin tekrar artmaya başladığını ifade kanıtıdır” dedi. Bankalara 1 milyar 116 milyon 957 bin ederek, “Ekonominin, en önemli taraflarından birisi olumlira para cezası verildiğini hatırlatan Deniz, “Bu, bankalu beklentilerdir ki, biz bunu yeniden yakaladık. Ancak, cılık hizmetlerini kullanan otuz milyon yurttaşımız yelkenleri yeni rüzgarla doldurmak için reel sektörün için kişi başına kırk lira anlamına geliyor. Sadece finansal koşullarının geliştirilmesi gerekiyor” dedi. kredi kart aidatı adı altında her yıl alınan iki milİTO Güven İndeksi, Ocak 2013’te Ekim 2012’ye göre yüzyar beş yüz milyon lira dikkate alındığında dahi de 4 artarak 98.94 indeks değeri ile iyimserlik seviyesi olan verilen cezanın yeterli olmadığı görülüyor” diye 100 puan seviyesine yaklaştı. Yalçıntaş, indekslerdeki dükonuştu. Deniz, buna rağmen kararın tüketicileri zelme eğiliminde hem yurtdışında hem de yurtiçinde yasevindirdiğini ve yıllardır yürütülen mücadelenin şanan ekonomik olayların etkisinin olduğunu ifade edeboşa olmadığını ortaya koyduğunu vurguladı. rek, öncelikle ABD’de beklenen resesyon riskinin büyük ING Portföy Genel Müdürü Tankut Taner ölçüde atlatılmış olmasının, finans kaynaklarının artacaÇelik de bankalara kesilen rekabet cezağına dair ümit verdiğini söyledi. larını “ölçülü” olarak nitelendirdi. ÇeİTO Başkanı, “Merkez Bankası’nın uyguladığı Deslik, bankacılık sektörünün ilk aylık tekleyici Para Politikası’nın ekonomideki etkileri bekârıyla kıyaslandığında cezanın, lirginleşmeye başladı. Piyasa, bu uygulamaları olumlu yaklaşık 15 günlük bankacıkarşıladı. Yurtiçinde nihai talepte toparlanma başladı. Murat Yalçıntaş lık kârına denk geldiYine yakın dönemde kredilerde izlenen ivmelenme de bunu ğini söyledi. teyid etti” diye konuştu. Chavez öldü! Birileri sevinçten adeta dans ediyor. Birileri de derin yas içinde. “Şimdi ne olacak, nasıl bir miras bıraktı?” tartışmasının genişliği, yoğunluğu, zenginliği, sergilediği kutuplaşma, onun ne kadar büyük bir tarihsel karakter olduğunu kanıtlıyor. Bu manzara her girdiği seçimi kazanan, bir askeri darbeden halkının sokaklara dökülmesiyle kurtulan Chavez’in 14 yıllık başkanlığının adeta bir tarihsel “olay” niteliği sergilediğini gösteriyor. “Chavez olayı” muhafazakâr kesimden yorumculara göre tam anlamıyla bir felaket oldu. Bunlara göre Chavez devraldığından çok daha berbat bir ekonomi bıraktı, bir diktatördü. Liberal sol yorumlara göreyse, yoksulluğu azaltma mücadelesi iyi niyetliydi, ama yönetimi tarihin yönüne uygun değildi. Kendisinin, ülkesinin kapasitelerini aşan büyük idealleri vardı. Amaçları iyi idi, ama yöntemleri kötüydü. Sosyalist solda, Chavez’in halk tabakalarıyla, yoksullarla ilişkisinden, ABD emperyalizmine karşı tavır almasından hareketle “21. yüzyıl sosyalizmi”ni temsil ettiğini düşünen bir kesim var. Bence “Chavez olayı” bu iki yoruma da uymayan özelliklere sahip; sol siyasi pratik açısından da önemli derslerle dolu. Her değerlendirme bir yaşamın, bakış açısının ürünüdür. Örneğin, sermaye birikim sürecinin desteklenmesine, yeniden üretilmesine, siyasetinin yönetilmesine yönelik pratiklerin içindeyseniz, sizin için ekonomik büyüme başarı anlamına geliyorsa, eşitsizlik yok edilmesi gereken bir hedef değil de gelişmeyi teşvik eden bir durumsa yoksulların durumuna sempatiyle baksanız bile “Chavez olayı” anlayışınıza bu pratiğin bakış açısı damgasını vuracaktır. Bu pratiğin bakış açısı, kendi önceliklerine uymayan bir halk iradesini, üst üste kazanılan genel seçimleri, ekonominin kaynaklarının seçmenin arzuları doğrultusunda kullanılmasını “demokratik” olarak niteleyemez. Diğer taraftan, pratiği ve bakış açısı emperyalizme, yoksulluğa, haksızlıklara karşı tepkinin ufkunu aşamayanlar, çok haklı olarak Chavez’in son derecede başarılı bir siyasetçi, demokratik bir lider olduğunu kolaylıkla söyleyebilir ama sınıflar ve kesimler arasında kurmaya çabaladığı uzlaşmaların, verdiği tavizlerin, kullandığı kaynakların sürdürülemez olduğunu aynı kolaylıkla göremezler. Hem kendi ekonomilerini hem de dünya ekonomisini önce gazinoya, sonra yangın yerine çevirenler, bu gün Chavez’i Venezüella ekonomisini yıkıma uğratmakla suçluyorlar. Afganistan, Irak, Libya, son olarak da Suriye ve Reel sektörün finansman koşulları iyileştirilmeli Hükümet tüketiciyi sahiplensin Ekonomi Servisi MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, bankaların tüketicilerden, “bankacılık hizmet sözleşmelerinin imza aşamasından sonra 32 kalemde yüksek işlem ücreti” aldığını belirterek, tüketicilerin hükümet tarafından sahiplenilmesini istedi. Tanrıkulu, yurttaşlardan “haksız olarak alınan bu fahiş ücretlerin” yıllık 17 milyar TL civarında olduğuna dikkat çekti. Bankaların kredi kartı aidatı olarak da tüketicilerden 7.1 milyar TL aldığını belirten Tanrıkulu “BDDK’nin bankacılık işlemlerinin hangisinden ücret alınacağını ve bu ücretlerin ne kadar olacağına dair bir standart belirlemesini, sektör denetlemelerinde tüketiciyi gözeten kriterlerin de bulunmasını istiyoruz” dedi. Chavez’in Ardından 1 Mali’de kolektif emperyalizmle oynayan, aklına estiğinde istediğini insansız uçaklarla infaz eden, tarihin en baskıcı, gerici Vahabi, Selefi akımlarıyla işbirliği içinde olanlar, 2002’de Venezüella’da askeri darbe tezgâhlayanlar, halk ayaklanmasıyla kurtarılan Chavez’i baskıcı olmakla suçlamaya kalkıyorlar. Pratik, bakış açısı işte bu kadar belirleyici. Gelin biz Chavez dönemini, objektif olduğunu varsayabileceğimiz bazı veriler üzerinden (http:// venezuelanalysis.com/analysis/7513) değerlendirmeyi deneyelim. Tabii kendi pratiğimizin bakış açısına sadık kalarak. Ekonomi: Venezüella’da Chavez döneminde, 10 yılda yoksulluk oranı yüzde 71’den yüzde 21’e, aşırı yoksulluk oranı yüzde 23’ten yüzde 8’e düştü. 2003’te 2 bin 225 dolar olan hane halkı tüketimi, 2011’de 3 bin 707 dolara yükseldi. Aynı dönemde ülke nüfusu yüzde 23 arttı. Muhalefetin bir gıda krizinden söz etmesine karşın, başarısız darbe denemesinin hemen ardından 20032011 döneminde süt üretimi yüzde 230, sığır eti üretimi yüzde 19, tavuk eti üretimi yüzde 60, pirinç ve mısır üretimleri de sırasıyla yüzde 25 ve 116 artmış. Tahıl üretimine ayrılan toprakların alanı ikiye katlanarak 673 bin milyon hektardan 1 milyon 251 sin hektara çıkmış. Elektrik üretimi de 1999’da 80 milyar kilovattan 2009’da 118.9 milyar kilovata Pratik ve bakış açısı On dört yılın bilançosu yükselmiş. Kamu açığının ve borçlarının GSMH’ye oranıysa sırasıyla yüzde 7.4 ve 51.3 ile AB ülkeleri ortalamasından daha düşük. İddialara göre Venezüella komünist diktatörlük ama kamu sektörünün toplam ekonomi içindeki payı yalnızca yüzde 18.4. İhracatın yüzde 90’ı petrole bağımlı, imalat sanayi üretimi, GSMH’nin yüzde 14’ü düzeyinde seyrediyor. Tüm bunlar Venezüella’nın henüz modern bir sanayi ekonomisi olamadığını söylüyor ama kaynakların halk için kullanımı açısından dikkatle çalışılması gereken, önemli bir örnek olduğunu gösteriyor. Demokrasi toplumsal adalet: Venezüella’da 1998’den bu yana yapılan seçimlerin ve referandumların sayısı 17. Chavez bunlardan biri hariç hepsini büyük seçmen desteğiyle kazandı. Bu seçimler, gözlemcilik yapan ABD’nin eski devlet başkanlarından Carter’e göre dünyanın en iyi seçim uygulaması örneklerini oluşturuyorlar. Chavez döneminde yoksullar arasında başlatılan seçmen kaydı kampanyası sayesinde seçmen sayısı ikiye katlandı. Bugün Venezüella’da, Chavez öncesine göre 6 bin adet daha fazla seçmen sandığı var. Chavez’e diktatör deniyor, ama medya çoğunlukla muhalefetin elinde yayın yapmaya devam ediyor. 2007 referandumunu kaybeden Chavez hiçbir sorun çıkarmadan sonucu kabul ediyor. Muhalefetin tanımıyla bile ülkede, darbeyi fiilen tezgâhlayanlar da dahil, yalnızca 12 siyasi tutuklu var. Bugün Venezüella’da 6 milyon çocuğa her gün bedava yemek veriliyor. Bedava halk sağlığının kapsamı yüzde 100’e yaklaşmış, eğitim harcamalarının GSMH içindeki payı da 10 yılda yüzde 100 artmış. Chavez döneminde Venezüella’da yoksullara yönelik 350 bin yeni konut yapılmış. Chavez’i eleştirenler, onun petrol gelirleriyle seçmeni satın aldığını ileri sürüyorlar. Ülkenin kaynaklarını halkın çoğunluğunun gereksinimlerini gözeterek sosyal adaleti geliştirmek için harcamak ne zamandan beri demokrasi değil de rüşvet sayılıyor? Chavez’in üç büyük siyasi rakibi Radonski, Machado ve Mendoza; ülkenin en büyük üç holdinginin sahipleri. Muhalefetin tabanını oluşturan kentli burjuvazi ise ayak takımının mahallelerine taşınmaya başlamasından şikâyetçi. Yine pratik ve bakış açısı işte... Sonuç olarak Chavez’in büyüklüğünün iki damarı var diye düşünüyorum. Birincisi, Chavez’in halkı için, onunla birlikte ve onun adına davranma çabası, halkçıdemokratik özelliği. İkincisi bence daha önemli: Chavez, “tarihin yönü” denen şeyin aslında olmadığını, “pratiğin realitenin koyduğu sınırları yıkarak dünyayı yeniden yapabileceğini” kavramış, bu kavrayışa uygun yaşamış biri. Çarşamba günü bu kez eleştirel bir bakışla, Chavez’in başarısızlıklarına ve zaaflarına değinerek devam edeceğim. Motorlu taşıtlara ‘havayı kirletme vergisi’ geliyor Ekonomi Servisi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in talimatı ile başlatılan çalışmaya göre, halen silindir hacmi ve yaşı esas alan Motorlu Taşıtlar Vergisi sistemi ve ÖTV yeniden değerlendiriliyor. Çalışma yasalaşırsa, araçlar artık motor silindir hacmi, yaş veya ağırlığın yanı sıra emisyon salımı, yani çevreyi kirletme oranına göre vergilendirilecek. Yeni uygulama piyasada olan ve otomobil firmalarının stoklarında bulunan taşıtları kapsamayacak. Şimşek, bir taraftan araçlar arası vergilendirmede adaletli olmak, bir yandan da sorumlu bir yurttaş olarak çevrenin daha az kirlenmesini istediklerini söyledi. Sadece bu uygulamanın bile temiz çevreye büyük katkı sağlayacağını, ayrıca uygulamanın yüksek teknoloji üretimini teşvik edeceğini anlatan Şimşek, “Vergiyi artıralım daha çok gelir sağlayalım kaygısı taşımıyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle